to do list :: bieber

By urnotdead

48.7K 3K 1.2K

❝Sen biraz farklıydın Ellie, gülümsediğinde kıvrılan dudakların,kısılan gözlerin ve ortaya çıkan gamzelerin i... More

O N E
T W O
T H R E E
F O U R
F I V E
S I X
S E V E N
E I G H T
N I N E
T E N
E L E V E N
T W E L V E
T H I R T E E N
F O U R T E E N
F I F T E E N
S I X T E E N
S E V E N T E E N
E I G H T E E N
N I N E T E E N
T W E N T Y
T W E N T Y - O N E
T W E N T Y - T W O
T W E N T Y - T H R E E
T W E N T Y - F I V E
T W E N T Y - S I X
T W E N T Y - S E V E N
F I N A L
Ellie Dolley [ 7.5.15 ] - [ 28.1.16 ]

T W E N T Y - F O U R

1.1K 80 97
By urnotdead

*pazartesi sınavlar başlıyor ve bu bölüm, sınav haftasından önceki son bölüm, bir sonraki bölümü sınav haftasından sonra atacağım tenks*

*medya; hayal etmeniz için ellie dolley'in saçları*

Justin, parmaklarının arasında duran sigarayı tekrardan dudaklarına götürdü ve dumanın içine işlemesine izin verdi.

Sigara içiyordu ve bunu Ellie bilmiyordu. Fakat Justin, herkesten farklı olarak sadece berbat hissettiği anlarda sigara içerdi. Ve şimdi berbat hissettiği anlardan birindeydi. Babasıyla kavga etmişti ve ikisi de birbirlerine hiç hoş olmayacak cümleler söylemişti.

Konu tamamen Ellie Dolley ile ilgiliydi.

Babası, oğlunun bir ilişkisi olduğunu biliyordu. Ama kanser hastası bir kızla ilişkisi olduğunu bilmiyordu. Ona gidip biraz kız arkadaşından bahsetmeyi düşündü. Eğer kız ölürse, Justin yıkılırdı ve büyük bir çöküntü yaşardı. Babasının tek isteği oğlunun iyiliği olmuştu. Ama bunu konuşurken biraz yanlış kelimeler seçmişti. Justin duyduklarından sonra çok fazla sinirlenmişti.

Babası direk, ''Kız arkadaşının, sanırım adı Ellie'ydi değil mi? Ne kadar zamanı kaldığını öğrenmek istiyorum.'' dedi.

Justin bunları duyduğunda, kan beynine fırladı. Karşısında babası bile olsa, onun suratına bir yumruk indirmek istemişti.

''Baba, sen ne diyorsun?''

Babası hafifçe başını salladı. ''Evlat, sadece senin iyiliğini düşünüyorum. Eğer Ellie'yi bir gün kaybedersen, kendini mahvetmeni istemiyorum.''

Justin ellerini yumruk haline getirdi. Tanrım, babasının bu kadar düşüncesiz olduğunu bilmek içini acıtıyordu.

''Baba, bırak saçmalamayı. Ben onu hiç bir zaman kaybetmeyeceğim. A-anlıyor musun? Hiç bir zaman kaybetmeyeceğim.''

Babasının bir şey demesine fırsat bile vermeden arkasını döndü ve hızla oradan uzaklaştı. Fakat babası, Justin'in giderken ona söylediği kelimeyi duydu ve oğlundan bir an bile olsa nefret etti.

''Orospu çocuğu.''

---

Ellie kaşlarını çattı. Justin'in göğsünden kalktı ve ona biraz daha yaklaştı. Aldığı fakat ne olduğunu bilmediği bir koku vardı ve Ellie ne olduğunu oldukça merak ediyordu.

''S-sigara kokuyorsun..''

Ellie berbat hissetti. Justin'in sigara içtiğini bilmiyordu.

''Önemli bir şey değil bebeğim..'' Justin Ellie'yi tekrardan göğsüne çekti, Ellie parmaklarını Justin'in çıplak göğsü üzerinde gezdirdi.

''İçtiğini bilmiyordum.''

Justin mırıldandı. ''Bende bilmiyordum.''

Ellie'nin anlamadığını fark etti ve bir yalan uydurdu. ''Sadece sinirimi bozan şeyler oldu Ellie. Önemli olmadığını söylemiştim.''

Ellie başını kaldırdı ve dudaklarını Justin'in boynuna bastırdı. Justin dudaklarının arasından bir küfürü kaçırdı. Kendini zor tutuyordu.

''Ben her zaman buradayım Justin. Her zaman buradayım.''

Ve o anda Justin'i yıkan cümle bu oldu. Canı ne kadar yansa da bunu belli etmedi. Uzanıp Ellie'yi kendi altına aldı, ve onu sayısız kez öptü. Kollarının altında duran bu kızı kaybetmek istemiyordu. Nefret ediyordu. Tanrıdan ve onun belirlediği kaderden nefret ediyordu.

Ellie dudaklarının arasından boğukça Justin'in adını inledi. Justin'in dudaklarının boynunda ve omuzlarında gezinmesine izin verdi. Tüy gibi öpücükleri Ellie'yi mahvediyordu. Ellie kendini Justin'in kollarına bıraktı. Onun yüzünü yavaşça avuçları arasına alırken, ne kadar mükemmel durduğuna baktı.

Ellie uzanıp Justin'i öptü ve sadece onun duyabileceği şekilde fısıldadı.

''Bana söz ver Justin Bieber.''

Justin kaşlarını çattı. Sözleri sevmezdi ve hiçbir zaman da söz vermekte başarılı değildi.

''Bir gün sonsuza kadar gittiğimde, benim için göz yaşı dökmeni ve üzülmeni istemiyorum.'' Justin sinirle gerildi.

''Ne saçmalıyorsun Ellie?'' Sesi yüksek çıkmaya başlayacaktı ki Ellie onu sakinleştirmek için ellerini göğsüne koydu ve hafifçe okşadı.

''Her şeyin farkındayım Justin. Sona geldiğimin farkındaydım. Artık eskisi gibi değilim. Bedenim artık daha çok yoruluyor. Tenimdeki lekelere yenileri ekleniyor ve artık insan olduğumu bile hatırlamıyorum.''

Justin sakin kalmaya çalışıyordu. Ellie'yi kaybetme düşüncesi onu çıldırtıyordu.

''Şimdi bana söz ver.'' Ellie, Justin'in tam gözlerinin içine baktı, onu ikna etmek istiyordu. Justin'in pes etmesi bir saniyeyi aldı. Uzanıp Ellie'ye yumuşak bir öpücük verdi. ''Söz veriyorum.''

''Söz veriyorum Ellie Dolley. Eğer sen düşersen, ben düşerim. Eğer ben düşersem sen düşersin. Ama biz, düşğümüz zaman birbirimizi kaldırmak için buradayız.''

---

''Tanrım Justin, beni heyecanlandırmayı kes.''

Justin elinde tuttuğu kutuyu biraz daha salladı ve içindekinin ne olduğunu tahmin etmesi için Ellie'ye bir ipucu verdi. ''İçinde yapılacaklar listen ile ilgili bir şey var.''

Ellie o kadar heyecanlıydı ki, listesindeki maddelerin hiç birini hatırlamıyordu. Avuç içleri terlemişti ve kafasındaki bir sürü fikir oluşmuştu. Justin elinde tuttuğu kutuyu özenle açtı ve içindeki mor renkli küçük dikdörtgen kutuyu dışarı çıkardı. Ellie kutuya daha da dikkatli baktığında bir çığlık atıp yerinde sıçradı.

Saç boyası. Mor renkli bir saç boyası.

Ellie çocukça sevinmeye ve zıplamaya devam etti. Listesindeki bir sonraki maddeyi hatırlıyordu. Saçlarını boya. Hızla Justin'e sarılıp kollarını boynuna doladı ve aklına gelen her sevgi sözcüğünü söyledi. Justin mutlulukla gülümsedi. Ellie'nin bu kadar sevineceğini düşünmemişti.

Ellie geri çekilip Justin'i bir kaç saniye öptü. Sabırsızlanıyordu. Saçlarını boyamak için sabırsızlanıyordu. Ama o sırada kafasına bir şey dank etti.

Ellie daha önce hiç saçlarını boyamamıştı ve nasıl da yapılacağını bilmiyordu. Çok eskiden, annesi saçlarını boyarken görmüştü fakat onlar silik anılardı ve Ellie hiç bir şey bilmiyordu.

''Bunu nasıl yapacağımı bilmiyorum.'' dedi Ellie, boyaya uzanırken.

Justin kızın saflığına gülümsedi. Ellerini alıp yavaşça öptü ve oturması için bir sandalye çekti.

''Sorun değil bebeğim, ben hallederim.''

Justin, kutuyu açıp içindeki boyayı çıkardı. Bir fırça, bir eldiven ve birde kullanım kılavuzu vardı. Justin kağıdı alıp okuduğunda, kaşlarını çattı.

Bir bok anladığını söyleyemezdi.

''..sanırım bende nasıl yapacağımı bilmiyorum.''

Ellie kahkahasını tutamadı. Bir banyo, bir saç boyası ve iki aptal.

Başını hafifçe salladı. ''Sorun değil, sadece fırçayı boyaya batır ve saçlarımın uçlarına sür.'' Ellie, Justin'in anlaması için bir kaç kere tekrar etti. Justin ellerine eldivenleri giydiğinde, bir usta gibi görünüyordu. Boyayı, bir kaba döktü ve karıştırıp hazır olmasını sağladı.

Derin bir nefes aldı. ''Başlıyorum,''

Daha sonrasında her şey, Ellie'nin söylediği şekilde gerçekleşti. Saçlarının uçları şimdi boya ile kaplıydı ve kapta biraz boya artmıştı. Justin bu kadar kolay olacağını beklemiyordu. O sırada aklına gelen bir fikir onun çarpıkça gülümsemesine neden oldu. Kaptaki boyaya parmağını batırdı ve Ellie fark etmeden burnuna hafifçe sürdü.

''J-Justin!''

Ellie hızla ayağa kalktı, içi boya dolu kapı buldu, içinden bir miktar boya alıp Justin'in yanağına sürdü. Justin ise o sırada boyalardan ve Ellie'den kurtulmaya çalışıyordu. Onu kollarıyla engellemeye çalıştı fakat pek başarılı olamadı. O sırada ayağı arkadaki küvete takıldı ve düşerken Ellie'yi yakaladı. Onlara takılan küvet perdesi koparken ikisi de perdenin altında kaldı.

''Justin, Tanrım, ıslandım!''

Justin gülmeye başladı. Bu işi berbat edeceğini biliyordu. Elleri biraz yaramazlık yapmak istercesine Ellie'nin kalçalarını buldu ve onları tuttu.

Ve Ellie'nin yüzünün bir anda ciddi bir ifadeye bürünmesini ve kıpkırmızı kesilmesini izledi.

Uzanıp onu öperken, daha fazlasını istiyormuş gibi kendini ona bastırdı. Ellie daha rahat oturabilmek için Justin'in kucağında kıpırdandığında Justin bir küfür savurdu. Bu hiç iyi olmamıştı.

Bir kaç saniye sonra, Justin suyu açtı ve başlarından aşağı sıcak suyun akmasını bekledi. Ellie'nin ellerini boynunda hissettiğinde, onu kendine çekti ve öpmeye devam etti. Ellie dudaklarından arasından zorlukla fısıldadı.

''Justin..''

Kollarını kaldırıp üzerindeki tişörtün çıkmasına izin verdi. Elleri hızla Justin'in de tişörtünü yukarı çekerken, Justin ona yardım edip hızla tişörtünü çıkardı. Akan su aynı zamanda Ellie'nin saçlarını da ıslatırken, boyanın akmasını sağladı. Şimdi her yerleri mor renkte saç boyaları ile kaplanmıştı. Justin dudaklarını Ellie'nin boynuna bastırdı. Öpüyor, ve daha fazla öpüyordu.

''Mavi değildi belki gözlerin Ellie, ama bana gökyüzünü hissettiriyordu. Belki gülümsemeni beğenmiyordun fakat senin gülümsemen, benim için dünyadaki en güzel şeydi. Kendini beğenmiyor olabilirdin ama sen, benim için en güzel kadındın Ellie Dolley.''

Justin sertçe dudaklarını ısırdı. ''Sana aşığım sevgilim. Sana aşık oldum ve şimdi bu duyguyu hissetmemekten korkuyorum.''

Ellie o sırada hayal dünyasında gidip geliyordu ve Justin'in söylediklerinin bir kaçını duyamamıştı.

''Ellie, bana bak.'' Justin kızın yüzünü yavaşça avuçları arasına aldı ve yüzündeki ıslaklığı elleri ile hafifçe sildi. Saçlarını geriye yatırdı ve alnını alnına yaslayıp, burnunu hafifçe öptü. Ellie o anda kendine sakin olması gerektiğini hatırlattı. Kalp atışları neredeyse göğsünü kırıp geçecek kadar hızlıydı ve Ellie bunu nasıl durduracağını bilmiyordu.

''Ellie Dolley. Sen benim her şeyimsin. Her şeyim senden ibaret.''

Justin yüzünü buruşturdu ve bir kaç saniyeliğine gözlerini kapattı. Sevdiği bir kadını kaybedecek olması onu mahvediyordu. Zihninde Ellie'nin son sözlerini söylediği, son nefeslerini verdiği yer canlandı ve daha da kötü oldu. Justin eli kolu bağlı oturuyor ve sevdiği kadının kollarından kayıp gitmesini bekliyordu. Başka çaresi yoktu. Eğer olsaydı, kendi vücudunu Ellie'nin hayatı için bile verebilirdi. Onun için her şeyi yapardı.

Her şeyi.

Ölümü göze alırdı, arkadaşlarından hatta ailesinden vazgeçebilirdi. Sonsuza kadar onunla beraber olabilirdi çünkü kendini mutlu ve huzurlu hissettiği tek yer, Ellie Dolley'in kollarıydı. Onun minik bedenine sarıldığında, içinde kelebekler uçuşuyor, güneş açıyordu. Onun olmadığı her bir gün, Justin bir mezardan farksız oluyordu.

Karanlık, hüzün ve daha fazla karanlık.

Bir süre sonra Justin, Ellie'nin üşüdüğünü fark etti ve onu hızla kucağına alıp duştan çıkardı. Ellie'nin saçlarındaki boyalar yıkanmıştı ve yeni halini çok merak ediyordu. Justin onu yavaşça yatağa bıraktı ve geri çekilip Ellie'yi baştan aşağı süzdü. Şimdi saçlarının uç kısımları hafif mordu. Üzerindeki her şey ıslaktı ve vücudunun belli kısımlarında hala saç boyaları vardı.

''Siktir Ellie, çok güzel görünüyorsun.''

Ellie hafifçe sırıttı. ''Abartma Justin, seni etkileyecek kadar güzel olduğumu düşünmüyorum.''

O anda Ellie öyle bir kızardı ki, söylediği cümlenin aptallığını fark edemedi bile.

''Öyle mi diyorsun?''

Ellie başını salladı ve dudaklarıyla onayladı. ''Öyle.''

Justin gözleriyle tek bir yere odaklandı ve söylediklerinden sonra Ellie Dolley'in göz bebeklerinin büyümesini hayranlıkla izledi.

''Ama küçük dostum öyle demiyor.''

Continue Reading

You'll Also Like

2M 96.6K 54
"Eksiklerimiz kusurlarımız değildir." Ailem beni hep bunu söyleyerek büyütmüştü. Eksikleri olan insanları dışlamamayı, onları sevmeyi öğretmişlerdi...
123K 7.4K 56
Buraya bak cılız okur. Senin geçirdiğin tüm o uykusuz geceler gibi yüzyıllar geçiren Carryhall Lisesi öğrencilerine bak. Bak ve elindeki loş telefon...
75.3K 350 6
evet seni istiyorumm
662K 30.2K 70
T A M A M L A N D I √ Abimin arkadaşı konulu bir hikayedir. 🦋 05...; Bir baksan gözlerime, anlayacağım her şeyi; 05...; Beni sevip sevmediğini. 05...