BİN YILIN ŞAFAĞI (TAMAMLAND...

Per dryzcan35807

6.9K 868 707

"Beni kullan!" dediğinde ne demek istediğini anlamamıştım. "Onu kendinden uzaklaştırmak için beni kullan bu s... Més

İKİZİM...
BU SEFER SON...
TEHLİKELİ
NEREDEN ÇIKTIN KARŞIMA?
DÜN GECE
HİÇ KİMSEYE ZARAR VERMEMEK UĞRUNA...
BENİMLE ÇALIŞ...
UNUTMAK İSTENİLEN...
BU KANLAR KİMİN?
YANLIŞ ZAMANLAMA!
NE YAPACAĞINI BILMEYEN PENGUEN...
KAN BAĞI OLMADAN SEVMEK...
BÜYÜYÜNCE GEÇER...
ESKİ ARKADAŞLAR...
ARKADAŞLARIM...
GEÇ KALINMIŞ DENİZ GÖZLER
GECE KARASI GÖZLER
SEVGİLİM
KÜÇÜK OYUN
KÜÇÜK OYUN 2
SÜPRİZ
YENİLGİ
KISASA KISAS
KALP SÖZ DİNLEMEZ
NEDEN BEN?
KALP KIRIKLIĞI
ESARET
İLK ÖPÜCÜK
PİŞMANLIK
VEDA
GERİ DÖNÜŞ
SIRADAN KIZLAR PARTİSİ
İHANET
SADECE ERKEKLER ALDATMAZ
İHANETTEN GERİ KALAN
DAHA FAZLA TEHLİKELİ
KAVUŞMA VAKTİ
GERÇEKLERİN ORTAYA ÇIKMA VAKTİ
ÖZEL DAVET
SONA DOĞRU
GERCEKLERE ADIM ATARKEN
(FİNAL)
ÖZEL BÖLÜM

AYNANIN DÜZÜ...

90 25 7
Per dryzcan35807

Yedekte bir kaç tane bölümüm vardı. Sabırsızlıkla onları paylaşıyorum. Düzeltmeye fırsatım olmuyor yanlışlık olursa kusura bakmayın.

Medyada ki Su'yumuz...

İyi okumalar arkadaşlar...

Elimi tutuğun da içim de çok tuhaf bir his oluştu. Sıcaklığını bile hissetmek güzeldi. İçime kadar hatta kalbime kadar inen bir sıcaklıktı. Sıradan birisi bana bunları nasıl hissettiriyordu. Küçük bir dokunuşu içime böyle işlememeliydi. Kalbimin yerini ben bile unutmuşken varlığında bir haberken Su onu nasıl buluyordu? İçimde karanlık ve kurak çöl topraklarımı yeşertiyordu. Bunu benim isteğim dışında yapıyordu. Bir damla suya muhtaç çorak arazilerimi tek bir dokunuşla hayat kaynağı oluyordu. Yaralarıma merhem, kalbime ışık tutuyordu. Gülüşüyle hayatımı renklendiriyordu.

Gözlerine baktığım da başka bir Su'yu gördüm bana acıyarak bakan bir Su vardı karşım da belki de bu yüzden elimi tutuyordu. Karşısında bu kadar zayıf durduğum için acıyordu belki de... Sırf yaralıyım diye yaklaşıyordu yanıma belki de kendisini buna mecbur hissediyordu. Bu düşünce beni sinirlendirdi. Su'yu hep masum bakarken görmüştüm. Onunla karşılaştığımız gecede iyi dövüşmesine rağmen gözlerinde ki masumluğu fark etmiştim ama şuan her şey bambaşkaydı. Bana acıyarak bakmasını istemiyordum. Onun için bu haldeydim onun yanındayken bu kadar zayıf, aciz oluyordum bu onun suçuydu. Buda yetmezmiş gibi bir de acıyarak bakıyordu.

"Sorun değil Su ben iyiyim" diye sertçe elimi elinden çektim ama daha çektiğim saniye pişman olmuştum. Keşke hep Elimi tutsaydı hatta hiç bırakmasaydı. Ayrıca bana acıyarak da bakmasaydı. Elimi çektiğim an yüzündeki masumiyet ve elimdeki sıcaklığı da kaybolmuştu. Gözlerinde ki soğukluk da neyin nesiydi? O an içimin daha da kararmasına sebep olan başka bir yüzüyle karşılaştım. Ben ne yapmıştım? Kendi elimle isteyerek  böyle bakmasına sebep olmuştum. Soğuk konuşmaları bile içimi titremesine sebep olmuştu.

Hastaneye gelen o değilmiş. Gerçi olsaydı ne yapacaktım? Sevinirdim içten, içe beni merak eden birisi olduğu için beni arayıp bulduğu için ama değildi işte. Peki ama gelen kimdi? Sadece Esin biliyordu hastanede olduğumu burada bir kaç tane arkadaşım vardı ama onlarda İstanbul’da olduğumdan bile haberleri yoktu. Esin haber verdi desem. O zaman bana neden sorsun ki hastaneye kimin geldiğini ısrarla. Söyleyecek şeylerim kalmadığında okulun kapısına doğru yürüdüm. Aklıma gelen şeyle durdum.

"O kulübe bir daha gitme başın gene derde girerse bu sefer seni kurtaran kimse olmaz ve o geceyi hatırladığını biliyorum. Ona göre davran " demiştim arkasında bana geceyi hatırlamadığı söylemişti ama adım gibi emindim. O anda gerçekleri hatırlamıştı. Belki de utandığı için söylememişti ama sonuç olarak durum yine aynıydı ve benden sakladığı şeyler vardı. Gerçi hatanın büyüğü bendeydi. Bende ona olanları farklı bir şekilde anlatmıştım. Bu da beni ne yazık ki haklı çıkarmazdı. Yarım bıraktığım yoluma devam ettim.

Kulübe gitmesini istemiyordum. Bu sefer yetişemeye bilirdim hatta belki de çocuklar haber vermeseydi hiç haberim olmayacaktı. Geçen sefer ucuz kurtulmuştu ama bu sefer yeşermemekten korkuyordum ya ona biri zarar verirse her an yanında olamıyorum ki. Neden Su'yu bu kadar önemsiyorum onu da bilmiyorum. O benim neyim oluyor ki? Neden istemsizce ona doğru çekiliyordum?

Eve gitmek yerine buraya gelmiştim ama müzik sesi bile kafamdakileri bastırmıyordu. Ne oluyor ki bana, Su'yu eve aldığımdan beri neden aynı olamıyordum? Eski ben bunu sorun haline getirmesi. Umursamazdı hatta ama ben ona yapamıyordum. Neden hiç bir işim yolunda gitmiyordu? Ona zarar gelme korkusu neden nefesimi kesiyordu ki? Daha önce kimseyi bu kadar önemsememiştim. Bara giderken resmen kalp krizi falan geçireceğim sandım. Telefonu elime aldım çok güvendiğim birisi vardı. Koray burada değildi ama buradaki kulüplerin hepsinde muhakkak bir tanıdığı vardır. Koray'ın numarası rehberden bulup hemen arama tuşuna bastım.

"Adamım" demesiyle numaramın onda kayıtlı olduğunu hatırladım, unutmamış demek ki.

"Koray senden bir şey isteyeceğim" dememle kahkahayı patlattı. Komik bir şeyde dememiştim ki.

"Bu günlerde bütün eski dostlar bir şey istemek için arıyor." demesiyle uzun zaman onunla konuşmadığımı ve dank diye 'bir şey isteyeceğim' diye demem geldi aklıma ayıp oldu. Çocuk kahkaha atmakta haklı... Hatta küfürü bassa ağzımı açıp kendimi koruyacak yüzüm bile kalmamıştı. Hep işim düşünce değil de keşke arada arasaydım. 

"Doğrusun kardeşim söz telafi edeceğim" dedim mahcup bir sesle.

"Aman boş ver kardeşim ya ne isteyecektin öt bakalım" demesiyle aklıma geldi Su'un soyadını bile bilmediğim dank etti. Adreste yok keşke onu evine kadar takip etseydim. Yağız saçmalama dedim kendi kendime sapık gibi kızı takip edemezdim ya. Sormaya kalsam ters cevap verme ihtimali yüksekti. Hele okulda öyle sert davrandıktan sonra mümkün değil benimle bir daha konuşmazdı. Hak etmedi diyemezdim. Ne kadar bilmediğimi düşünse de okulda onları görmüştüm. Bu bile sinirlenmeme yeterliydi.

"Bu gün ister misin kardeşim" demesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. Şimdi boku yuttum işte kızı tarif etsem kesin benimle dalga geçer karizma çizilirdi. Soy adını niye daha önce öğrenmiştim ki. Gerçi doğru ya onu gördüğüm de bile elim ayağıma dolaşıyordu. Her şey beynimden istemsiz hareket ediyordu. Buna bir isim koymak istemiyordum. İçimi yaksa da susmak gerekliydi.  Zaten kalbinde birisi vardı. Aşkta gurur olmaz derler ya aslında vardı. Seni ikinci plana standart buydu. Ne gidip sevdiğimi söyleye biliyordum. Ne de arkamdan gitme demesini sağlayabiliyordum. Nede kal denemesine rağmen gitmeyecek kadar yüzsüz olabiliyordum.

"Şey... ben... " ağızına sıçayım Yağız çocuğun gözünde utangaç kızlar gibi oldum. Ayrıca da 'şey' nedir ya balta falan yok mu burada ? Birisi Allah rızası için şu çene mi dağıtsın ya! Kendi kendime işkence çektiresim var şuan.  Ne demek hayatım tek düzey gitmeyip hep bir aksiyon peşinde koşuyordum? Karşımdaki ne kadar tanıdığım bildiğim birisi olsa da sanırım telaşlanıyordum. Bunun sebebi Koray değildi. Su'yu anlatmak zordu.

"Oğlum anlatsana derdini" demesiyle gene düşüncelerim de saçmaladığımı fark ettim. Kekeleme, saçmalama bunlar benim uzak olduğum şeylerdi. Bu günler de fazlaca takıldığım konular vardı. Bunlar aklımı bulandırırken asıl konu ise Su'ydu. İçimden bir türlü çıkartamıyordum. Ufak şeyler de bile onu bulabiliyordum. En kötüsü de bunu engelleyemiyordum. Kalbim istemsiz olarak atıyordu. Su'da benim için de böyleydi istemsiz gelişiyordu. Şarkılarda onu bulmak gibiydi. Biraz daha uğraşsa onun sayesinde şair bile olabilirdim.

"Koray senden bir kızı kulüplerden uzak tutmanı istiyorum." Dememle telefonun ucunda bir kıkırdama sesi geldi. İşte şimdi karizma yerlerdeydi. Ben bir kızı koruyordum resmen. Hangi akla hizmet Koray'ı aradım acaba. Ah tabi ya tanıdığı çok diye de mi?

"İsmini söyle abi" dedi sinirlendiğimi anladı herhâlde. Zeki adam olduğunu hep dile getirmişimdir. Parçasını aşağı indireceğiniz anlayınca kıpırdama sesleri kesildi.

"İsmi Su ama gerisi yok” gerçek anlamda sıçtık bu adamın ağzına düşeceğiz belli oldu. Su için buna değer miydi peki?  Tereddüt bile etmeden cevap verebiliyordum. Bu iyi bir şeydi yani sanırım. Kendimle birlikte onu da karanlığa çekmek istemiyordum. Bu beyaz hayatında benim yüzümden atılan kara bir leke olsun istemiyordum. Bu masumluk la bembeyaz kalmalıydı. Onu ilk tanıdığım da ki gibi. Peki içimde ki onu koruma isteği sebebi sadece bu muydu?

"Soyadı, adresi falan yok mu?" Diye sordu.

"Yok birlikte bizim eski bara gitmiştik oradakiler benden dolayı tanıyor" dedim. Yutmuş muydu peki ,yok be ne yutacak. Bence yemiş gibi yapıyordu. Bende yutmuş gibi davranmalıydım. Koray iyi bir hackerdi. Adresi veya soyadını bilmesine gerek kalmayacaktı. Mekanı söyledikten sonra Su'yu eliyle koymuş gibi bulacaktı.

"Tamam kardeşim ben araştırıp bulacağım kızı" ya beklemediğim bir şey çıkarsa araştırmada her zaman kulübe giden tiplere benzemiyordu ama çok gidiyordu. Genelde de sinirlenince sakinleşmek için kendini kulübe atıp sarhoş olana kadar içiyordu. Sarhoşken ne kadar saçmalasa, itip kaksa da bu ona çok yakışıyordu. Daha da masumlaşıyordu. Kendi kendine konuşması beni güldürüyordu. Tanrım bu konuya nereden gelmiştim ben? Yine de ondan kötü bir haber gelmesini kalbimin kaldıracağını sanmıyordum. En iyisi hiç öğrenmemekti.

"Koray araştırma sadece onu benimle görenlere söyle o kızı İstanbul’da ki bütün mekanlarına desinler ve hangi kulübe adımını atarsa atsın bana haber versinler. Girmesini yasaklamasınlar yani" Koray şok olmuş şekilde beni dinlediğine emindim. Arkadaşımı iyi tanıyor da diyebilirsiniz. Bana nasıl tepkiler vereceğini önceden kestirmek zor değildi.

"Yengemiz mi?" dediğinde daha da sinirlendim. Burnumdan soluyordum resmen. Soru sormadan sadece koruyamaz mıydı yani? Koray bile böyle yaptıysa bu olayı başka kimse duymamalıydı. Hele evi terk etmeme ses bile çıkarmayan aile ferdim. Beni başı boş bırakmayacağını biliyordum. Bazen içinizden takip edildiğinize dair bir ürperti hissedersiniz. Ben evden ayrıldıktan sonra o ürpertiyi üzerinden hiç bir zaman atamadım. Takip edildiğimi biliyordum.

"Koray!" dedim sesimi yükselterek gevşeğe bak ya bir de gülüyor. Bu konuda biraz ciddiydim.

"Tamam abi onu halledeceğim başka istediğin bir şey var mı?" diye sorduğun da gülmesini saklıyor gibiydi. Gel de şimdi kızma ya kaşınıyor işte ah yanımda olsa kaşıyacağım da şapşalı. Neyse gene ucuz yırttı. Bu sinirle çocuğu bile öldürürdüm. İki ki yanımda değil. Hayır yani korudukları diye illa 'yenge' mi olması gerek? Gerçi şuan düşüncesi bile içimdeki kelebeklerin uçuşmasına sebep oluyordu. Ne kadar da atarlı bir sevgili olurdu?

"Yok Koray yok ama dikkat et kızın haberi bile olmasın yoksa kulübe  basar tüm adamları gebertirim." dememle daha da ciddileşti. Hele şükür işin ciddiyetini anladı. Su'yun haberi olsa benim basmama gerek bile kalmazdı. Eğer korkmazsa başaramayacağı hiç bir şey yoktu. İstemesi ve korkusuz olması yeterliydi. 

"Tamam şampiyon sinirlenme ben hepsini uyaracağım" dedi.

Telefonu kapattığım da kendimi daha da iyi hissettim. En azından kulüpte güvende olurdu. Gene başına bir dert gelmezdi. Gerçi küçük hanıma bıraksak her sabah başka bir... Tövbe ya of tüylerim bile ürperdi. Ona elini süreni bile gebertirim. Gerçi yapmadığım şeyde değil geçen kulüpte ona dokunan adamın sonu öyle olmuştu. Vura, vura gebermiştim şerefsizi... Onu öyle birinin kolunda görmeyi bırak bir nefes kadar yakın olduğunda bile dayanamıyordum. Tabi bu yönümü Su'ya gösteremezdim. Bunu bazen zayıflık, bazen de yenilgi olarak görüyordum. Ben ki  gençlerin veliahttı  ilk defa bir kızda takılı kalmıştım.

Su

Son ders zili de çalmıştı ama ben hala olduğum yerde oturuyordum. Hira'nın yanıma geldiğini bile fark etmemiştim. Ciddi ne zaman geldi bu kız? Ben ne güzel boş, boş duvara bakıyordum. Halimden de gayet memnundum. Hayat bazen beni kendi halime bırakamaz mıydı?

"Su iyi misin?" deyip yanıma sıraya oturdu. Bir de soruyor ya yüz ifademden belli olmuyor mu? Salak gibi bir de gelmiş soruyor ya bana 'Hastaneye gelen sen miydin?" Bildiğin katkısız odun ya. Artık hayatında kaç tane mavi gözlü ve beyaz tenli kaç tane kadın varsa emin olamıyor. Gelip bir de yüzsüz gibi bana soruyor. “Hayatımda ki mavi gözlü ve beyaz kadın listesi biraz uzunsa ilk aklıma gelen yani senden başlamak istedim. Daha gidip sormam gereken bir sürü kadın var.” Asıl sorusu böyle olmalıydı. Bir nevi de buna benzedi zaten.

"İyiyim Hira" dedim. Cevabım kısa ve öz olmuştu. Aslında iyi değildim. Arslan'dan kaçacak delik arıyordum. Bu şehri şimdilik terk edemezdim. Damla'yı bulamam için burada kalmam şarttı. Arslan ile ne yapacağımdan emin değildim ama onun hizmetinde çalışmayacağımdan emindim. Bu saatten sonra o hayata tekrar dönemezdim. İşin sonunda kardeşim vardı ama onu kurtarmak için o pis işlere bulaşmayıp en az hasarla onu kurtaracaktım.

"Neden otuyorsun o zaman okul bitti hadi gidelim" hiç susmaz mı bu kız ya her teneffüste yanımda bitmesinden sıkıldım. Acaba onu hiç kurtarmasa mıydım? Evet gene saçmalayan Su geri döndü.

"Hira biraz sessiz olur musun ? Düşünüyorum şurada" meraklı gözlerle bana baktı. Eşek gözlü ne olacak. Allah’ım çok değil sadece bir gün boyunca kafa dinlemek bu kadar zor olmamalıydı. Bütün aksilikler in beni bulduğu evrenin yine bir çağrısıysa yapacak pek bir şey yoktu.

"Ne düşünüyorsun Arslan'ı düşünüyorsan gidebilirim" gözlerimi havaya diktim ne istiyordu bu kız benden saçalayarak onu öldürme mi falan mı istiyordu? Şuan pek zamanı değildi ama belki yarın o mott olabilirdim. İnsanlar neden bu kadar üstüme geliyordu. Tamam ne hissettiğimi merak ediyor olabilirdi. Bunu ben dile getiriyorlar demek ki söylemek istemiyorumdur. Bazen zorlamamak gerekir. Akışına bırakmak en iyisidir. Şuan ki durum gibi. İçime bir nefes çekip sakinleşmek çalıştım. Bu gün Hira'nın kalbini kırmayacaktım. Hatta sadece Hira'nın da değil. Bu gün hiç kimsenin kalbini kırmak yoktu. Bir günde böyle deneyecektim.

"Hira bir daha Arslan meselesini açarsan seni ayaklarından tutup okulun çatısın da sallandırırım. Ciddiyim." Bu sefer de korkarak bakmaya başladı. Şapşal ya bir de korkuyor benden. Ama bu yaptığım onun kalbini kırmak değil göz dağı vermek içindi. Benim sinirlenmemem için Hira’nın susması gerekti. O işi de ben seve, seve üsteleniyordum.

" Sustum ya bari sallandırmadan önce haber ver de etekle yapma üstümü değiştireyim" derin bir nefes alıp söylediklerine sırıttım. Kızın düşündüğü şeye bak ya ben ne diyorum Hira ne düşünüyor. Gevezem benim, tek arkadaşım hatta.

"Tamam tamam haber veririm kalk gidelim hadi biraz daha durursak kendini sallandıracaksın. Sende işkence çekmeye ne meraklıymışsın.” dedim. Söylediğim şeye ikimizde güldük kalkarken.

Eve gidip üzerlerimizi bara gitmek için değiştirdik. Yaren evde olmadığı için rahattık. Hira'nın zoruyla Damla'nın elbiselerinden en masum olanını seçtim. Mini, beyaz bir elbiseydi. Hira çantasına kırmızı benim ki kadar olmasa da mini bir elbise koymuş. Çakal hazırlıklı gelmiş. Beni ikna edeceğini biliyordu demek ki. Bir de az önce yalvarıyordu gidelim diye ikna etmeyi kafasına koymuş bir kere. Gerçi o kadar çok konuştu ki bir nevi susması için 'evet' dedim. Sussun yeter ki malum Hira'daki motor ve çene kapasitesi kimsede yoktu.

Yaren eve gelmeden bari çıkabilseydik kaç saattir aynanın karşısında süslenmesi makyajıymış, saçıymış bitmedi ya işin kötüsü Hira'nın elinden bende geçtim. Gözlerimi ortaya çıkaran bir makyaj yaptı. Saçlarımı da dağınık bir şekilde topladı. Aynaya baktığım da şaşırdım bu ben miydim? Aynı Damla'ya benziyordum. Tıpkı aynanın tersi gibi... Şuan kendime değil de Damla'ya bakıyormuş gibi hissettim. Oda böyle makyaj yapardı. Ben olduğum gibiydim. Bu tarz şeyleri pek beceremezdim. Her şey gibi Damla'ya da yakışıyordu böyle olmak hırçınlığıyla örtüşüyordu. Benim masumluğumla çakışıyordu.

"Aynaya bakmayı bırak da gidelim artık" demesiyle düşüncelerimden ayrıldım. En azından topukluyu ayakkabı seviyordum. Damla'nın tezleri aklıma geldi. "Topuklu ayakkabı giyebiliyorsan eğer her şey yapabilirsin" bu düşünce beni gülümsetti. Bir ara cidden elinde telefon, topuklu ayakkabı ağzında ki sakıza rağmen telefonla mesajlaşıyordu ve bu konu da oldukça başarılıydı. Bana göre bu üçlüyü yapabilen kadından korkulmalıydı.

İstanbul’un en güz de ve en görkemli barına attık kendimizi. Dj güzel çalıyordu. Hira böyle yerleri iyi biliyordu. Bende Hira'yı içine kapanık bir şey sanmıştım ama gecelerde akan bir kızla karşılaştım. İçinden hiç ummadığım bir kız çıktı. Yine de bu bir başlangıç gibi geliyordu. Sanki başka sakladığı şeyler var gibiydi.

Merdivenleri inerken herkesin bize bakması alışıldık bir durumdu. Zayıf bu erkekler ya bize bakarken resmen salyaları yeri süpürüyordu. Hira bana bakıp gülümsedi onunda hoşuna gitmişti anlaşılan. Eee hangi kızın hoşuna gitmezdi ki yanında kız arkadaşlarıyla gelenler bile bize bakıyordu. Tabi kızdan da bir tane tokat yiyorlardı. Bir tane kız baya baya yumruk atmıştı ya. Bu kesin acıtmıştır dedim içimden.  Bara geldiğimizde boş bir yer bulup oturduk daha doğrusu baylar bize yer verdiler diyelim. Ne kadar kibarlar ya..

"Beğendin mi?" diye bağırarak sordu Hira müzik sesinden çokta net duyulmuyordu. Sadece başımı evet şeklinde salladım. Barmenden kokteyl istedik saat erken olduğu için ağırdan almalıydık. Başımıza ne geleceği belli olmaz sonuçta. Doğru ya bizi koruyacak kimsede yok. Aklıma gelen şeyle gözlerimi devirdim. Her konu da sonuç belli gibi Yağız'a gidiyordu.

Bir kaç bardak kokteylden sonra içkilere dönüş yaptık. Beklemek hiç hoşuma gitmiyor sonunda yine sarhoş olacağım. Kokteyli elime alıp insanları izlemek için döndüğümde bana doğru yaklaşan kişiyle dona kaldım. Yani bir daha yanımda olmayacaktı. Ne oldu da bekleme demişken gelmişti.

"Yağız!" diye bildim fısıltıyla artık bu seste kim duyabilirse. Hira da benim baktığım yöne doğru döndü hemen. Meraklı işte... Yanında da bir tane kız vardı kol kola bizim olduğumuz yere doğru geliyorlardı. Bu kız hastane de Yağız'ın elinden tutan kızın tam kendisiydi. Yüzsüz gibi bir de sevgilisini getirmiş. Bunların burada ne işi var ki?

Yorumlarınızı Bekliyorum...

Continua llegint

You'll Also Like

KALBİM SENİN Per Elif

Novel·la juvenil

1.7M 70.5K 58
-"Seni haketmek için ne yapmış olabilirim ki?Sen benim mecburiyetimsin güzel adam..Beni hayata bağlayan,nefes almamı sağlayan mecburiyetim.. Seni sev...
Haz Per 🍀

Literatura romàntica

287K 3.9K 18
Çocukluktan beri Karan Avcıoğlu'na karşı hisleri olan Efsun Alakurt'un hikayesidir. Sevdiği adamla birlikte olduklarından sonra her şeyin farklı ola...
6.3K 600 49
Hayatındaki tek insanı kollarında kaybeden bir kız, tekrar sarılabilir mi seveceği birine? 24 yaşındaki Melodi, babasını bir saldırıda kendisine sarı...
10.5M 366K 69
Küçük bir kasaba da kasabanın güzeli olarak tanınan Esra, görücü usulü evlendirilecekti. Evleneceği kişinin, sert sinirli ve hiç kimseye benzemeyen t...