Eva; Gelecek Umuttur

GlsmOzdmr द्वारा

593K 34.1K 3.6K

29 Ocak 2015-28 Mayıs 2016 Amerika, Avusturalya, Türkiye, İngiltere,Filistin, Suriye.... Ülkelerin değişmesi... अधिक

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4.Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
46. Bölüm
47. Bölüm
48. Bölüm
49. Bölüm
50. Bölüm
51. Bölüm
52. Bölüm
53. Bölüm
54. Bölüm
55. Bölüm
56. Bölüm -Final-
Veda Konuşması
Eva Severlere Yeni Hikaye

34. Bölüm

7.4K 609 58
GlsmOzdmr द्वारा

Athan;

Evime yorgun şekilde gelirken asansörde ilerleyen kat numarasına bakıyordum. Berbat bir gün... Zihnimdeki bu tanım hafif kalırdı. Hocamdan önce sonra arkadaşım pozisyonunda azar işitmiştim. Kendimi mesleğimin dışına odaklıyordum. Ben bunu istemiyordum. Asansör katıma geldiğinde önce bir ses sonra asansörün kapısı açıldı. Bıkkınca asansörden indim. O sırada ismim sevgiyle koridorda yankılandı.

''Athan!'' Ashle'nin sesiydi. Ona döndüm. Bıkkınlığım her halimden belli olmalıydı çünkü neşesi kaçmıştı. Ona baktığımda neden onunla bu kadar samimi olduğumu düşündüm? Sorun gerçekten onda değildi, bu klişe olsa da gerçekti. ''Seni aradım tüm gün...'' diye kısık ses ve çekingence sormuştu.

''Biraz dinlenmeliyim.'' dedikten sonra arkamı dönüp daireme ilerledim. Arkamda biliyordum, üzgün birini bırakmıştım. Anahtar deliğine anahtarımı soktuğumda dönüp bana bakan Ashle'ye baktım. Onun o üzgün gözlerinin içine baktım. Bir daha duygularımdan emin olmadan birine yakınlaşarak onu üzmeme hakkım olmadığını hatırlatacaktı bu gözler. Önüme döndüm. ''Özür dilerim Ashle.'' derken sadece kapıya fısıldamıştım. İçeri girip kapıyı hızla kapattım. Richie ile tartışmıştım, Lou'nun odasından dosya çalmıştım. Bu ikisi de bunları yaparken hocam sıfatıyla karşımdaydılar. Kolumda asılı olan çantamı sinirle duvara fırlattım. Çarpıp yere düşünce tekme atarak koridorun diğer ucuna gönderdim.  Neden bunu yapmıştım? Onun duygularınla oynamak hakkım değildi! 

Hepsinin suçlusu Richie ve William'dı. Beni zorlamalarının haklı yönü yoktu. Mutfaktan bir şişe su aldım. Dolabı açtığımda karşımda üstü küflenmiş yoğurt ile karşılaşmayı düşünmüyordum. Uzun süredir evin bu kısmıyla ilgilenmemiştim. Sinirimi yemek yiyerek çözemeyecektim. Su şişesini aldığım yere geri bıraktım. Koridordan kaskımı alıp dışarı attım kendimi. Dışarıda yemek yerdim. Kimseye yakalanmamak için asansörü beklemek yerine merdivenlerden koşarak indim.

Motoru hastanenin yakınındaki sevdiğim büfenin önüne park ettiğimde büfenin önü boştu. İlk müşterisi olacaktım bu saatte sanırım. 

''Günaydın.'' sesimin güzle kokuyla mutlu çıkmasına önem verdim. 

''Günaydın, doktor bey.'' diyen büfenin yaşlı sahibine daha içten gülümsedim. Çalışkanlığı takdire şayandı. Yavaşça taburelerden birini çektim. Tatlı tatlı esen rüzgara karşı oturdum. 

''Kruvasan ve kahve alabilir miyim?'' 

''En güzelini hazırlayacağım.'' yaşlı amca en hızlı hareketleriyle küçük büfesinin içinde dönmeye başladı.

''Aynısından.'' yanımdan gelen sesle başımı yanıma oturan adama çevirdim. 

''Hemen efendim.'' 

''Teşekkür ederim.'' yanıma oturan yabancı adamın tekrar konuşmasıyla bıkkınlıkla önüme döndüm. Bir İngiliz daha. Avusturalya'nın her metre karesinde vardılar. Bir süre İngiliz görmek istemiyordum. İstediğim olsaydı şuan farklı bir hayat sürüyordum. ''Düşüncelisiniz, sanırım bu yüzden yorgun gözüküyorsunuz?'' bu soruyu üzerime alınmadım. O yüzden cevap vermedim. Bir süre sessizlikten sonra kimse cevap vermeyince üzerime alınmak zorunda kaldım. Yanımda oturan adam döndüğümde bana baktığını gördüm. Gözlerini görünce cevap vermek için döndüğümü unutup bir süre gözlerine baktım. Bu sapık gibi algılanmama sebep olabilirdi. Gözleri... Tanıdıktı. O uzun süreyi hızla kafamı silkeleyerek dağıttım.

''Evet, uzun bir nöbetten çıktım.'' dedim. Hafifçe gülümsedi.

''Zor bir mesleğiniz var?'' derken bakışlarında cevabı bilen bir ifade vardı. Konuşmak için ağzımı açtım ama yaşlı amca benden hızlı davrandı.

''Büyük hastanede doktor.'' derken kelimelerini doğru anlaşıldığından emin olunması için karşıdaki hastaneyi gösterdi. Fransız aksanı çok baskındı ve yıllardır yumuşamamıştı. 

''Evet, cerrahi asistanıyım.'' 

''Yorucuymuş.'' diye mırıldandı. Aynı anda önümüze gelen kahvelerle ikimizde aynı anda teşekkür edince biraz daha ortam samimileşti. 

''Sizin de bu saatte burada olmanız, vakit ayırmanız gereken bir işiniz olduğunu gösteriyor.'' dedim Kahvemden bir yudum aldım. Daha fazla dayanamazdım bu harika kahveye. 

''Düzenli bir hayat gerektiren işim var. Şuan düzenimi bozan kardeşimin peşindeyim.'' derken, bakışları benim üzerimdeydi. Ona bakmasam da hissedebiliyordum. Bu tuhaflaşmaya başlıyordu. Ne yapmaya çalıştığını anlayamamıştım. Kruvasanlar gelene kadar sohbet etmedim. O da bunu anlamış olacak ki konuşma çabasına girmedi. Medeni olmak zordu. Kaba ve herkese küstah davranmak en iyisi miydi? Bu düşünceyi kruvasanımı yerken bu düşünceyi kafamdan uzaklaştırdım. Ben eğitimimi insanlara yardımcı olmak için alıyordum. Bundan daha önemlisi ise annem, ailem beni kibar ve saygılı yetiştirmişti. İnsanlar böyle olanları sevebilirdi. Bunlar hastalıklı insanlardı bunu anlamaları belki birkaç yüzyıl alabilirdi. Beni tanıyan son insan çoktan öleceği için varlığım unutulmuş olacaktı ama insanlık kazanacaktı. ''Sanırım sizi rahatsız ettim?'' soruyla irkildim. Yanımda oturan kruvasanına hiç dokunmamış adama döndüm. Tanıdık gözleriyle bana bakmaya devam ediyordu. 

''Beyefendi, sizi tanımıyorum. Sabah kahvemizi içerken küçük bir sohbet edebiliriz. Sınırlarımızı korumayı bilmeliyiz.'' cümleme devam etmedim. Bakışlarını üzerimden çeksen iyi olur demek istesem de söylemedim. Gülümsedi. 

''Kusuruma bakmayın. Sadece...'' Bedenini de bana döndü. ''Kardeşim sizin hastanenizde tedavi oluyormuş. Onun hastalığını öğrenmek istiyorum.''

''Kendisine sorabilirsiniz.'' dedim. Sesim oldukça sertti. 

''Onun hasta olduğundan haberimin olduğunu bildiğimi bilmesin.'' 

''Siz kardeşiniz olduğuna emin misiniz? Kardeşiniz hastaysa yanında olup ona moral vermelisiniz. Stresten uzak kendini mutlu hissetmesini sağlamalısınız. Siz ise karşımda oturmuş tanımadığınız sıradan bir cerrahi asistanına kardeşinizi soruyorsunuz. Küçük bir bilgi vereyim mi? Sapık değiliz ve hastalarımızın bilgilerini ezberlemiyoruz.'' Onun ilk defa sinirlenmesini sağladım. Masada duran suyu tek dikişte içti. Yarım litrelik bir suydu. Konuşmadan önce bir süre bekledi. Sinirini yatıştırmaya çalışıyor gibiydi.

''Haklısınız. Bazen tercihleriniz hayatınızı şekillendirir. Yıllar önce yaptığımız seçimler kardeşimle aramızdaki ilişkiyi olumlu yönde şekillendirmedi. Siz... Düşündüğümden daha inatçıymışsınız.'' derken önüne döndü. Cebinden para çıkarıp büfeye bıraktı. ''Athan'ın hesabını da buradan alın, lütfen. Kahveniz çok güzeldi.'' dedikten sonra bana döndü. Ben ise ona şaşkınca bakıyordum. İsmimi söylememiştim. Kimse de söylememişti. O ise bu durumdan memnun şekilde ayağa kalktı. Cebinden kartvizitini çıkarıp bana doğru uzattı. Tam önüme bıraktı. ''Fikrin değişirse beni ara.'' dedikten sonra ellerini cebine sokup kaldırımda ilerlemeye başladı. İnsanların arasına karıştı. Tamamen gözden kaybolduğunda önüme bıraktığı kartvizite baktım. 

Abraham Noach Greenwood 

''Lanet aile!'' dişlerimin arasından fısıldamıştım. Bu aile her yerdeydi. Mavi gözler nereden tanıdık geliyordu belliydi. Cebimden telefonumu çıkardım. Richie'yi buldum. Aradığımda uzun bir süre çaldı. Açtığında sesi uykuluydu.

''Nöbet sabahı aramanın önemli bir sebebi vardır umarım.'' 

''Uzmanlığımı almak istiyorum bu yıl.'' dedim.

''Ne?'' ayıldığını tek kelimelik sorusuyla anlamıştım. 

''Richie uzmanlığımı almak istiyorum. Kendimi hazır hissediyorum. Yardımcı ol. Sınavları geçeceğime inanıyorum.'' derken gülümseyerek büfenin sahibine selam verdim. Kartviziti almadan ayağa kalktım. Motoruma doğru ilerledim.

''Bu kadar acele etmenin sebebi var mı? Biraz daha kendini...'' 

''Hayır, gitmek istiyorum artık buralardan. Richie yardım et lütfen.'' o sözünü tamamlamadan ben atlamıştım. Avusturalya artık benim ülkem değilmiş gibi... Gitmek istiyordum. Bunu eğitimimi yarıda bırakarak yapmayacaktım. ''Hazır olduğumu biliyorsun. Değilsem zaten kalırım. Kabul etmeyeceksen Lou'yu arayacağım.'' dediğimde telefonun diğer ucundaki arkadaşım derin bir nefes aldı. 

''Tamam, bunu yüz yüze konuşmak istiyorum. Git uyu ve düzgün düşünebileceğin bir kıvama gel. Bunu konuşacağız.'' 

''Tamam.'' dedim. Biliyordum ki onun yarı yarıya ikna olduğunu gösteriyordu bu. Beni dinlediğinde hak vereceğini biliyordum. Sadece dinlenmek istiyordum. ''Bu arada... Ben iki gün yokum hasta raporumu gönderirim.'' dedikten sonra onun cevap vermesini beklemeden telefonu kapattım. Dinlenebileceğim bir yer biliyordum. Orası şehirden uzaktaydı. Kaskımı takıp motoruma atladım. Çiftliğe gidecek ilk yola saptım. Babamı görmek iyi gelecekti. 




Diğer hikayelerim profilimde.

İnstagram: Eva_Wattpad

पढ़ना जारी रखें

आपको ये भी पसंदे आएँगी

585K 24.7K 44
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...
1.3M 60.7K 62
Aile problemleri yüzünden evden kaçmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, aynı zamanda sinir hastası olan Pare, ucuza gelsin diye ikinci el...
390K 1.7K 4
YENİDEN YAZILIYOR 🍷⛓️🌓 Enemies to lovers... ⛓️ ~mafya İyi kalpli ama yaşadığı ilişkiler yüzünden kırık olan Ahu ablası evlenince onunla aynı evde...
1.1M 69.9K 48
Hale, sosyal medyada yazdığı bir yorumun hayatını bu denli değiştireceğini nereden bilebilirdi ki.