FIRLAMA PRENS (1)

By sezgisalman

230K 15.7K 2.7K

Çiğdem iki ev arkadaşıyla mutlu mesut yaşıyordu. Ta ki bir gün sahaftan aldığı eski bir kitap hayatını sonsuz... More

Tanıtım
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm (Part 1)
10. Bölüm (Part 2)
11. Bölüm
12. Bölüm (Part 1)
12. Bölüm (Part 2)
13. Bölüm
14. Bölüm (Part 1)
14. Bölüm (Part 2)
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm / FİNAL

21. Bölüm

5.6K 476 33
By sezgisalman

"Hayır! Hayır! Hayır! Burada bunu yapamazsın! Duydun mu beni, yapamazsın! Yapamazsın! Yapamazsın!" Selen yokuşun sonuna geldiğinde araba durunca, sinirle defalarca direksiyona vurdu. El frenini çekip başını gömerek ağlıyormuş gibi sesler çıkarmaya başladı. Çiğdem oflayarak arabadan inerken Alex ise merakla önde oturan kızlara bakıyordu.

Çeşme'ye geldikleri ilk günde, denize girme hayalleri kurarken, Alaçatı yakınlarında denize en uzak noktalardayken araba stop etmişti. Çiğdem ve Alex otele geldikleri an Selen onları yerleşir yerleşmez alıp Kerim'i ekmek suretiyle zorla sıcak su havuzuna götürmek istemişti—Kerim'i ekmesinin tek nedeni son dedikoduları almaktı—. Çiğdem daha gram yol kat etmek istemiyordu aslında. Otelin havuzuna, denizine razıydı. Zaten son günleri yeterince hareketli geçmişti. Alex'in de son günüydü. Çocukcağızın yarın çekimleri başlıyordu. Dinlenmek en büyük haklarıydı. Fakat bunun yerine Selen'in milattan öncesinden kalma arabasının gazabını yaşıyorlardı. Kuş uçmaz kervan geçmez yerde, güneşin en tepede olduğu saatte, bitkiden bile sayılmayacak otların olduğu arazide kalakalmışlardı.

"Sizin yüzünüzden hep! Sizdeydi bu araba günlerdir! Küstü işte bana terk edince. Vermeyeceğim bir daha!" Selen birkaç kez daha çalıştırmayı denedikten sonra çalışmayınca bağıra çağıra indi arabadan. Terden boynuna yapmış saçlarını toparlayıp, tüm saçını tek bir yerde topladı. Çiğdem arabanın öbür tarafında onun karşısında durdu. Biraz haklıydı Selen. Yani arabanın küsmesi konusunda değil de, günlerdir Alex ve Çiğdem'in kahrını çekmişti zavallı Impala. Şimdi sıcaktan şikâyet ediyor olması en büyük hakkıydı.

"Ne yapacağız, doğru dürüst arabada geçmiyor buradan. Temmuz ortasında olacak iş mi bu ya?" diye söylenerek yola bakındı. Alex de inmişti arabadan. Selen kaputu açıp sanki kırk yıllık tecrübeli tamirciymişçesine motoru incelemeye başladı. Sinirle kaputu kapatıp "Vurduracağız," dedi.

Çiğdem gözlerini kısarak ona bakıp "S*ktir oradan!" diye bağırdı karşıki dağları yerinden oynatacak bir gürültüyle. Alex kafasına geçmekte olan güneşin etkisiyle iyice bunalıp Kerim'i aramak için arka taraflara gitti. "Ya Selen yalvarırım aklını başına devşir, servis falan çağır."

"Servise falan para veremem ben! Deli etme beni. Zaten züğürdüm her bi bokumu Kerim ödüyor. İtiyoruz. Başka çare yok. Nerede o prens? Kuvveti bi işe yarasın."

Çiğdem sert sert Selen'e bakmayı sürdürdü. Selen gayet de etrafına bakarak itmek için doğru noktayı aradı. Sağ taraftan inen bir yokuş vardı. Çıktıklarından daha az dikti. Daha güvenliydi. "Ya n'olur! Biz nasıl iteriz bunu? Ben çok güçsüzüm biliyorsun."

"O zaman geç direksiyona."

"Hayır, panik olurum ben, birden çalışmaya başlayınca vitesi falan şey yapmak gerekiyor—"

"Kes! Şey yapmak dediğin an kaybettin zaten direksiyona oturma hakkını. Ben bugüne kadar nasıl verdim acaba sana bu arabayı? Bir de Alex'e araba konusunda bildiklerinin yarısını sen öğrettin. Acaba ne öğrettin!? Allah'tan ben de vardım çocuğun yanında!"

"Bana bak Selen! Abartma! Adam çağır!"

"Ya kimseyi tanımıyorum burada! Numara bilmiyorum, bir şey bilmiyorum, ne servisi Allah aşkına? En yakın benzin istasyonu nerede, onu bile bilmiyorum. Şuradan iki saniye iteceksin Çiğdem, kimse de görmeyecek. Rezil olmazsın. Alex nereye kayboldu ya?"

Telefonla konuşması bitmiş olan Alex ağır adımlarla kızların yanına geri döndü. Telefonunu pantolonun arka cebine koydu. Pantolon giydiği için çok pişmandı. Şort giymesini tembihlemişti Çiğdem ama onu dinlememek gibi bir aptallık yapmıştı. Şimdi yanıyordu.

"O güzel kasların bir işe yarasın Büyük İskender. Hadi! El at şu çocuğa da, itelim şuraya doğru."

Alex anlamamışçasına kaşlarını çattı. Selen sürücü kapısını sonuna kadar açmıştı. Alex'in mal gibi baktığını görünce ona bu rutini açıklaması gerektiğini anladı.

"Biz sana her şeyi öğrettik ama bunu öğretmedik tabii—"

"Çünkü çok gereksiz bir şey olduğundan!" diye böldü Çiğdem Selen'i. Selen Çiğdem'e laf etmeyip sadece sert bakışlar attı.

"Bazen araba stop ettiğinde—ki her ettiğinde olmaz, sebebi çok mühim—genelde akü bittiğinde yaparlar bunu ya da işte böyle eski arabalarda maalesef çalışmama sorunu oluyor, o zaman bir rampadan aşağı itmek suretiyle arabayı çalıştırıyoruz."

Alex bir süre saf saf baktı. Sonra "Araba şimdi arızalı, çalışmıyor, ama yokuştan itince çalışacak öyle mi?" dedi.

Selen de evet anlamında başını sallayıp "Hı hı," diye cevap verdi sahte kuzenine.

"Yapmana gerek yok Alex. Arkadaş gayet de servis çağırıp baktırabilir ama kolaya yatmak istiyor. Dünyanın en saçma olayı şu yaptığımız."

"En yaratıcı çözüm demek istedin herhalde!"

"Ya Selen, lezbiyenliğin gidince şu kıroluğun da gider belki dedim ama yok yani! Kıroluktan ödün vermiyorsun."

Selen Çiğdem'in damarına basmak ister gibi "Arabam pazardan, Allah korusun nazardan canım ya! Ulan biz koskoca memlekette uçak itmiş insanlarız, şu ettiğin laflara bak ya! Şuncacık araba yük oldu ya sana!" dedi.

Alex araya girerek "Oha, uçak mı itmiş insanlar?" diye bağırdı şaşkınlıkla. Çiğdem utancını saklamak adına avuç içini alnına dayayarak başını boynuna doğru gömdü.

Selen gülerek "Valla ya! Oğlum boşuna demiyorum bizim Türkler manyak diye. Arızalanmış uçağı itmişliğimiz var. Tuhaf bir şekilde yaratıcıyız," dedi. Alex kahkahalarına mani olamamıştı. Çok hoşuna gitmişti bu durum.

"Hadi ya, bakın sıcaktan eriyeceğiz birazdan, daha havuza denize gireceğiz bana anlatacaklarınız var, ne olur itelim şunu."

Alex alnındaki teri koluyla silerek "Bir şekilde kenara alsak yeter Kerim'i aradım ben, gelip alacak bizi. Arabanın çaresine de o bakar," dedi gayet normal bir şekilde. Çiğdem heyecanla başını kaldırırken Selen korkunç bir şaşkınlıkla "Ne!?" diye çığlığı bastı.

"Kerim'i aradım siz tartışırken, yakındayız, araba bozuldu gel al bizi dedim falan. Tamam geliyorum hemen dedi o da. Sana biraz alınmış gibi hala. Havuza onun gelmesini istemediğin için."

"Ya sen n'abıyon Alex ya! Ben onun gönlünü alacaktım akşam bi şekilde! Onu istemememin sebebini biliyorsun. Sizi dinleyecektim! Ya of neden çağırdın onu? İstemiyorum onun yardıma gelmesini. Her sorunumda ona koşmaktan bıktım. Ondan önce nasıl idare ediyorsam öyle etmek istiyorum. Gün gelecek bunları yüzüme vuracak çünkü biliyorum. Erkekler yaparlar."

Alex kaşlarını çattı. "Yapmayız."

"Nah yapmazsınız! İlk fırsatta geçmişte yapılan iyiliklerin listesi çıkarılır. Biliyorum eminim. Çünkü kadınlar da aynısını geçmiş hatalar için yapar. Kriz anında bir erkeğe geçmişte yaptığı hataların listesini çıkarır hemen. Lütfen şunu hemen Kerim gelmeden itebilir miyiz? O gelmeden gitmiş oluruz, sonra da arayıp sorunu hallettiğimizi söylersin, o da geri döner."

Çiğdem ağlama raddesine gelmiş bir halde "Selen lütfen dur artık. Uçtun iyice," diye sızlandı. Selen alınıp, hızlı bir trip atarak "İyi abi, siz oturun orada ben kendi işimi kendim görürüm," diyerek eğilip el frenini indirdi. Sol elini kapısının üstüne sağı da kenara koyarak var gücüyle itmeye çalıştı. Tam yokuş bitimi olduğu için biraz zordu. Düzlükte daha kolay olacaktı.

Çiğdem gözlerini devirerek Selen'i izlerken Alex bir anda panikledi. Sonra ne yapacağını bilemeyerek koşup arabanın arkasına yapıştı ve itmeye çalıştı. Bir keresinde çamura saplanmış, kraliyet ailesine ait at arabalarından birini kişi sayısı azlığı nedeniyle itmek zorunda kalmıştı. Normalde muhafızları bunu yapmasına hiç izin vermezlerdi. Ama bu o gün ittiği at arabasından çok daha ağırdı. Ama sanki arka tekerlekler de tamamen düzlüğe eriştiğinde daha rahat gitmeye başlamıştı araba.

"Ya neden Allah'ım neden?! Neden ben!" diye bağıra bağıra arabanın arkasına gitti Çiğdem de ayaklarını sürüyerek. Sırtını verip, omuzuyla yüklenmek suretiyle arabaya abandı. Bu sadece götünden ter akıtan zavallı Alex'e yardım etmek için yapıyordu. Uzun zamandır Alex'in bu kadar saflıkla hareket ettiği bir ana maruz kalmamıştı. Tıpkı geldiği o ilk günlerdeki hali gibiydi. Sorgusuz sualsiz bir işe atılmıştı. Ne olduğunu bilmiyordu, nasıl olduğunu bilmiyordu fakat yapıyordu. Sonunda doğru bir şey olduğunu, en yakın arkadaşları söylediği için yapıyordu.

"Seviştiğin kadını böyle gördüğünü unutman gerekecek," dedi Çiğdem itmeye çalışırken. Selen Çiğdem'in kuş kadar gücünü hissettiğinde sağ elini direksiyona attı. Rampanın başına yaklaşmışlardı ve yavaştan sağa dönmekte fayda vardı.

Alex gülümseyerek "Aslına bakarsan gülmemek için kendimi zor tutuyorum. Kesinlikle sana değil! Neden bilmiyorum ama feci gülesim var. Sanki çok komik bir şey yapıyormuşuz gibi geliyor," dedi. Çiğdem ağlanacak haline gülerek inlerken lastik sesleri duyuldu. Tam sol taraflarında Kerim'in buradan ayarladığı havalı üstü açık spor arabası durdu. Kerim hızla arabadan inerken "N'apıyorsunuz?! Geleceğim demiştim sana Onur," dedi güneş gözlüklerini başına koyarken.

Çiğdem arabayı itmeyi bırakırken Selen sevgilisine hiç bakmıyordu bile. Onun sesini ensesinde hissetmişti. Arkasındaydı, yakınlardaydı.

Bulundukları hal ve durum; kesinlikle bu denli zengin ve sosyetik bir adama yakalanılmaması gereken bir görüntüydü. Hele de bu adam sevgilinizse...

'Benim utanacak bir şeyim yok. Servis çağıracak durumum yok şu an. Daha yeni tamir ettirdim arabayı zaten bozuk bir yeri de yok. Şimdi adam gelecek boşuna masraf çıkaracak bana. Bu benim bebeğim! Şuradan ittireceğim ve tıkır tıkır çalışacak. Düşünme Selen!'

"Selen sorunu bu yolla çözebileceğimizi söyledi de. İşte, ben de bilmeden seni aradım zahmet verdim. Ama önceden bu yolla halledebileceğimizi bilseydim, hiç rahatsız etmezdim," dedi Alex. Çiğdem atlayarak "Selen'i biri off'a alsın lütfen! Durmuyor. Çok korkutuyor beni," dedi. Kerim hızlı adımlarla Selen'e doğru yürüdü. Kerim gelmemiş gibi davranmaya devam ediyor, tamamen arabaya odaklanmış bir şekilde itiyordu.

"Selen, bana bakar mısın? Neden dönmüyorsun bana? Ben hallederim, bırak lütfen bak her yerinden terler akıyor, çok yorulmuşsun, ben bırakayım sizi gideceğiniz yere hadi."

Selen kısa bir anlığına ilk sert bakışını Kerim'e attıktan sonra Çiğdem'e bakmak için başını arkaya çevirdi. "Ya gerçekten bir prenses olacaksın sen Çiğdem ya! Adının layığıyla prenses olacaksın. Evlen şu çocukla, tüm gereklerini yerine getirirsin!" diye bağırdı arkadaşına. Çiğdem ona daha çok şaşkınlık dolu kızgın bir bakış attı. Kerim buradaydı! Farkında değil miydi bu kız? Ettiği laflara neden dikkat etmiyordu?

"Ben—bu—arabayı—bu—şekilde—çalıştıracağım! Kimsenin yardımını istemiyorum tamam mı?! İstemiyorum! İstemi—Ahh! Aaa! Aaaaa!!! Bebeğim!!!"

Selen Çiğdem'e dönmüş bir halde atar yaparken yokuşa geldiklerini fark etmedi. Bir anda el freni inik araba, ellerinden kayıp hızlanarak yokuştan aşağı inmeye başladı. Panik halinde çığlığı basarken Alex ilk önce ne olduğunu anlamayıp durdu. Sonra arabanın arkasından koşmaya başladı. Selen de onunla beraber koşmaya başladığında, en önde koşan kişi Kerim'di.

Kerim uzun ve geniş koşu adımları sayesinde arabayı yaklaşık altı yedi saniye sonra yakalayıp kendini içine atmayı başardı. Selen'in ömründen ömür gitti o sırada. Kerim'in bindiği araba, yokuşun sonunda motoru tekleyerek çalışmaya başladı. Düzgün motor sesini aldığı an Kerim arabayı frenledi fakat motoru durdurmadı. Selen uçar adımlarla oraya giderken onu Alex ve Çiğdem takip ediyordu sırayla. Şu halleri tam bir film sahnesine dönüşmüştü.

Selen nefes nefese şoför tarafındaki açık cama yapıştı. O kadar nefes nefeseydi ki konuşamıyordu bile. Kerim onun harap bitap haline bakarak kapıyı onu incitmeden yavaşça açtı. Arabadan çıktı. "İyi misin? Otur şuraya. Ölümle yüz yüze gelmiş gibisin," dedi onu belinden tutarak şoför yerine oturttu.

"Gel—geldim," diye soludu Selen. Alex ve Çiğdem de yetişmiş, arabanın arkasına dayanmış soluklanıyorlardı. Kerim gülerek onlara bakıp "Hah! Kurtardınız arabayı, yetiştiniz," dedi şaka yapmak suretiyle. Çiğdem, Kerim'in şakasına alınmak yerine ters ters Selen'e baktı bir kez daha. Tabii Selen görmedi bunu. Alex ise olayı idrak edecek hale bile sahip değildi.

"Kahramanlığın için teşekkür ederim ama o çocuklar senden önce de uğraşıyorlardı. Sen buraya taptaze ve dinç olarak geldin, tabii ki de en hızlı sen koşacaksın."

"Kötü anlamda demedim zaten bebeğim, takıldım sadece. Nedir bu alınganlığın senin? Üstelik trip atması gereken taraf da benim otelden ayrılmadan önce beni ektiğin için."

"Ben Onur'un seni aradığını bilmiyordum. Bilseydim engel olurdum. Neden diye sorarsan, her konuda senden yardım almaktan bıktım çünkü. Eskiden kendi başıma idare ederdim. Her sorunumda sana koşamam. Her zaman orada olmayacaksın. Kendi başıma idare etmeyi bırakamam. Bırakırsam sana alışırım. Bu rahatlığa alışırım."

Çiğdem tutuna tutuna arabanın en uzak ucuna kayarak "Kendimi bir aile kavgasının ortasında kalmış gibi hissediyorum böyle anlarda," diye fısıldadı Alex'e. Alex de biraz öyle hissediyordu.

"Bak sevgilim, ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu? Mümkün mü öyle bir şey? Ben tabii ki de her zaman yanında olacağım senin. Hatta, eğer bir gün sevdiğin adam olarak yanında olmasam bile, yardım için ilk koştuğun kişi olarak burada olacağım. Sana söz veriyorum. Ayrıca beni arayıp 'Kerim biz arabayı iteceğiz, bi dördüncü lazım bize' deseydin, yine gelirdim. Lisedeyken babamın arabasını çalıp yolda kalmışlığım vardır benim de. İlk defa yapmış olmayacaktım. Babam öğrenmesin diye bozulduğunda en ilkel yollarla çalıştırırdım arabayı. Ve lütfen ama lütfen benden utanma, tamam mı? Ben seni tüm bu çılgınlıkların için seviyorum."

Kerim konuşmasını bitirdikten sonra Selen'i burnunun ucundan öpüp ayaklandı. Üstünü başını düzeltip gözlüğünü indirdi. "Bir şey olursa ara yine, gittim ben," diyerek eliyle Alexlere de selam verip yokuş yukarı kendi arabasına doğru yürümeye başladı.

Selen Kerim'in arkasından üzgün gözlerle bakarken, Çiğdem ağzı açık bir şekilde bir Selen'e, bir Kerim'e baktı. "Çağırsana adamı geri zekâlı! Ne duruyorsun?! Gidiyor!" diye seslendi arkadaşına. Selen ne kadar çok istese de yapamadı. Tüm dedikoduları öğrenmek istiyorsa biraz Kerimsiz kalmaları gerekiyordu. Akşama onun gönlünü alacaktı. Hele de o son sözlerden sonra kesinlikle alacaktı!

***

Akşam kaldıkları otelin lobi barında oturmuşlar bir şeyler içiyorlardı. Akşamüstü döndüklerinde Selen hemen odaya çıkmış, Kerim'le konuşmak istemişti ama onu bulamamıştı. Bir süre onu bekledikten sonra aşağı diğerlerinin yanına inmeye karar vermişti ki, odadan çıkarken Kerim dönmüştü. Selen ne kadar ördek gibi onun peşinde dolansa da Kerim onu geçiştirip kendini banyoya atmıştı. Selen'e gitmesini söyleyip onlara sonra katılacağını bildirmişti. Selen de maalesef öyle yapmıştı.

Şimdi üçü sırayla bara dizili vaziyette oturuyorlardı. Selen, sek viskisinden büyük bir yudum alıp bardağını sertçe bara geri koydu. Elleri arasında bardağı çalkalayıp duruyordu. Alex ve Çiğdem de ne yapacaklarını bilmez bir halde onun yanındalardı. Alex tüm bunlar yüzünden kendisini suçluyordu. Kerim'e yalan söylemek zorunda kalmalarının tek sebebi kendisiydi.

"Belki de Kerim'e gerçeği söylemeliyiz hanımlar. O da bunu bilse daha rahat olabiliriz."

Alex'in sözleri üzerine Çiğdem başını ona çevirerek "Yapma Alex, tam yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik, neredeyse artık pot kıracağın hiçbir şey yok, artık söylemenin de bir anlamı yok. Bu öyle kolay açıklanabilecek bir şey değil. Kerim orada değildi, bilmiyordu, ona hiçbir şekilde kanıtlayamayız," dedi.

"Kitap duruyor ama? Doğum günüme kadar şansımız var. Söyleyebiliriz. Kitabı gösterir, kanıtlarız."

Selen araya girme ihtiyacı hissetti. Bu ikili tam da her şeyi düzeltmişken tekrar kavga etmeseydi iyiydi.

"Boş verin çocuklar, bu sorun Kerim'le benim aramda. Hem onun kızdığı şey onu boşlamam, yoksa sizle ayrıca vakit geçirmeme kızıyor değil. Çözeriz bir şekilde bu sorunu. Sonsuza kadar küs kalacak değiliz."

Alex bir ara kendisi gidip özel olarak konuşmayı bile düşünmüştü. Ona gerçeği söylemeden bir şekilde özür dilemenin bir yolu olmalıydı. Kerim'in ona çok yardımı dokunmuştu; hem maddi, hem manevi olarak çok faydasını görmüştü. Her konuda destek olmuştu Kerim. Ayrıca burada sahip olduğu ilk erkek arkadaştı Alex'in. Kızlarla paylaşamadığı birçok şeyi onunla paylaşmıştı. Şimdi onun ilişkisine zarar veren nedenlerin başında gelmek istemiyordu.

"Ben bir tuvalete gideceğim," diyerek ayaklandı. İçkisini bir dikişte bitirip bardağı barmene doğru itti. Gitmeden arkasından Çiğdem'in başına bir öpücük kondurdu. Çiğdem mutlulukla sırıtarak Alex'in arkasından baktı. Selen sahte kuzenine kısa bir bakış attıktan sonra arkadaşından tarafa dönüp "Bu tatilde ona vereceksin kesin, biliyor musun?" dedi gülerek. Viskisinden bir yudum daha aldı.

Çiğdem Alex'in arkasından aptal gibi sırıtarak bakmaya devam ederken "Aslına bakarsan... verdim bile. Zaten o saatten sonra yapmamak ayıp olurdu, yapmak hiç de ayıp olmadı," dedi. Sonra önüne dönerken Selen'in hayret dolu ifadesine alaycı bir bakış attı.

"N—nasıl yani ya? Bi dakika bi dakika! Siz? Birlikte mi oldunuz? Ne zaman, nasıl, nerede, niye?"

Çiğdem boş bakışlarla Selen'e bakarak kirpiklerini kırpıştırdı. "Doğa kanunlarını yerine getirelim dedik. Her canlı bunu yapmak zorunda biliyorsun ki. Canlı evriminin bir parçası. Türler arası bağlantıyı koruyoruz. Yoksa başka bi sebebi yok yani, altında bir şey arama."

"Ehehehehe çok komik!" Selen yalancı gülüşünün ardından gözlerini kısarak bakışlarını Çiğdem'e dikti. Sonra hızla ifadesini tekrar yumuşatarak meraklı arkadaş moduna geri döndü. "Otelde mi ş'aaptınız? Kim başlattı? Nasıldı?"

Çiğdem keyifle iç geçirerek ellerini kucağında kavuşturdu. O anları düşünerek gülümsüyordu. "Otelde oldu ama öncesi de var. Bir göle girdik."

"Göle mi?"

"Evet. İç çamaşırlarıyla hem de! O kadar eğlenceliydi ki anlatamam Selen. Müthiş bir yerdi, yeşilliklerin arasında, masmavi sularda, kimsenin olmadığı, böyle masallardan fırlamış gibi bir ortam düşün. Bir takım su şakalarının ardından haliyle bir yakınlaşma oldu. İç çamaşırları ile o denli romantik ve ıslak bir ortamda, olmaması tuhaf olurdu."

"Niye orada yapmadınız?!" diye haddinden fazla bağırarak arkadaşına kızdı Selen. Kendisi böyle bir fırsat yakalasa üstüne atlardı.

Çiğdem gergince etrafını kontrol ettikten sonra Selen'e doğru eğilerek "Tasvirde iyi olduğumu biliyorum ama kendini hikâyeye biraz daha az kaptırırsan mutlu olurum," dedi sessizce. Selen hemen toparlandı. Sorusunu sessizce tekrarladı Çiğdem'in kısık ses tonunun taklidini yaparak. "Çünkü korunma gerecimiz yoktu. Uğrayıp onu almamız gerekti."

Selen yavaşça gülümsemeye başladı. Aklına komik şeyler geliyordu. Çiğdem de onun gülüşüne bakarken sırıttı. "Gülümsemekte haklısın arkadaşım. Dur sana Alex'in ilk prezervatif alış macerasını anlatayım."

***

Alex Kerimlerin odasına çıkmak için asansörü bekliyordu. Kafasında ne söyleyeceğini tam toparlamamıştı ama söylenebilecek çok şey vardı. Kerim'i görünce, bir yerlerden başlamanın bir yolunu bulurdu.

Asansörün kapısı açıldığında başını kaldırıp tam adım atacakken Kerim asansörden çıkınca olduğu yerde kaldı.

"Hey. Nereye?" diye sordu Kerim Alex'e. Fazlasıyla şık giyinmişti kendisi. Spordu, günlük yazlık kıyafetler tercih etmişti ama yine de çok şıktı.

"Sana gelecektim ben de. Sen nereye?" diye sordu Alex de Kerim'in bütün çevreyi kaplayan parfümünü kokladı alenen. "Süslenmişsin," dedi nükteyle saçlarına falan bakıp.

"Çeşme'de olmanın hakkını veriyorum. Bir parti varmış Aya Yorgi'de bir kulüpte. Ona katılacağım."

"Tek mi gidiyorsun?" dedi Alex şaşırarak. Kerim kabalaştığının farkındaydı. Alex'in bunu hak etmediğini de biliyordu.

"İstiyorsan gel tabii. Sormana bile gerek yok."

"Yok, kendi açımdan demedim, ben erken yatacağım, çekimler yarın. Damsız mı gidiyorsun manasında sordum. Selen gelmiyor mu seninle?"

"Bireysel aktivitelerde özgür bir çiftiz biz, bugün Selen'in de dediği gibi. İstiyorsa gelebilir o da."

Üstten dört düğmesi açık yazlık gömleğinin ön tarafını düzeltip otelin giriş kapısına doğru yürümeye başladı. Alex hızla onun peşine takıldı. "Bak Kerim, Selen'le çıkmaya başlamadan önce onun böyle bir kız olduğunu biliyordun. O biraz dengesizdir. Yersiz laflar edebilir ama aslında demek istediği o değildir. Bu durumun seni rahatsız ettiğinin farkındayım. Sanki biz bir grup oluşturmuşuz da seni dışlıyormuşuz gibi görünse de öyle değil—"

"Bak sen kendin söyledin zaten Onur. Gibi görünüyor. Ben de gibiye inanıyorum maalesef ki."

"Ama öyle bir şey yok!"

"Bak!" Kerim aniden durup Alex'i de kendisiyle beraber durdurdu. Onun karşısına geçti. "Çocuk gibi sırf benden sır saklıyorsunuz diye size tavır alacak değilim. Almıyorum da. Sizler çocukluğunuzdan beri tanışıyorsunuz, Çiğdem'le senelerdir arkadaşlar onlar, beni bazı sırlarınızı paylaşacak kadar tanımıyorsunuz, bu gayet normal. Benim üzüntüm Selen'in hala benden utanıyor olması. Sanki, ben onun sevgilisiymişim gibi davranmıyor böyle konular ortaya çıkınca. Bunu size yansıttığım için gerçekten üzgünüm. Sizinle alakası olan bir durum değil sonuçta."

Alex gözlerini Kerim'den kaçırarak elleri ceplerinde olduğu yerde sallanmaya başladı. Zavallı Kerim ne kadar da yanılıyordu.

Kerim bir süre daha duraksadıktan sonra derin bir nefes alıp vererek "Ben gidip Selen'le konuşayım," dedi. Hızlı adımlarla Alex'in yanından ayrılıp, Selenlerin oturduğu bara doğru ilerledi.

***

Barın olduğu yere geldiğinde Selenleri bulması hiç zor olmadı. Hafif bir müziğin çaldığı elit lobi barda sarhoş iki İrlandalı gibi kahkahalarla gülen iki kız fazlasıyla dikkat çekiyordu. Hele de Selen oturduğu bar taburesinden düşmek üzereydi neredeyse. Yarı beline kadar yere eğilmiş, gözlerinden yaşlar gelene kadar gülüyordu. Ve Kerim onun bu gerçek, doğal haline bayılıyordu, ölüyordu.

"Neye gülüyorsunuz böyle bu kadar? Merak ettim doğrusu?" Kerim onların yanına geldiğinde çoktan onların neşesi sayesinde gülümsemeye başlamıştı bile. Selen yavaşça doğrulup gülmesini azaltırken Kerim'e bakmaya çalıştı. Gözlerini kaçırıp Çiğdem'e çevirdiğinde onun endişeli ve korkunç gülümsemesiyle kendisine baktığını gördü. Tekrar Kerim'e çevirdi gözlerini.

'Alex hayatında ilk defa prezervatif almış, ona gülüyoruz,' derse muhtemelen Alex doğum gününde dileğini dileyip geri ışınlanırdı ve bir daha asla gelmezdi. Bunu göze alması imkânsızdı çünkü böyle bir şeye neden olursa Çiğdem Selen'i öldürürdü. Kerim'le aralarındaki gerginliğin nedeni düşünülürse; çok çok iyi bir yalan bulması gerekiyordu şu an. Ondan tek bir sır daha saklıyor gibi görünmek işleri daha da kötü yapardı.

Aptal gibi Kerim'in suratına bakarken, gülme ve gülmeme arasında kalmış gibi bir hali vardı. Çaresizce Çiğdem'e dönüp "Neye gülüyoruz biz?" diye sordu. Gülerek...

Kerim artık gülmüyordu ne yazık ki. Bakışları bir Çiğdem'e, bir Selen'e gidip duruyordu. "Şey, Naira aradı da az önce, başına talihsiz bir olay gelmiş; çok affedersin biraz ayıp ve cinsellikli bir şey. Ama inanılmaz komik. Bizi de yardım istemek için aradı zaten, bize bile anlatmayacaktı mecbur kaldı." Çiğdem ileri oyunculuk yeteneğini konuşturuyordu şu an. Sözlerinin üzerine bir de "Allah'ım!" diye inleyerek eliyle suratını kapatıp tekrar omuzları sarsılarak gülünce iyice inandırıcı durmuştu. Selen de ona eşlik etmesi gerektiğini düşündüğü için gülmeye başladı. Neyse ki ikisi de kafalarında Alex'in halini canlandırınca gülüşleri oldukça gerçek görünmüştü.

Kerim bunu yutmuş gibi görünüyordu. Yine kızların neşesine yakalanmış gibi gülümseme haline geri dönmüştü. Onun iki dirhem bir çekirdek giyindiğini yeni fark eden Selen onu merakla baştan ayağa süzdükten sonra "Nereye böyle?" diye sordu.

"Aya Yorgi tarafına. Bir partiye gitmeyi düşünüyordum da, size de sormaya geldim."

Selen'in böyle bir partiden kesinlikle haberi yoktu. Ve bu yüzden biraz gerilmişti. "Ben erken yatarım muhtemelen aşırı derecede yorgunum," diyerek sıyrıldı Çiğdem. Sonra ayaklanıp "Ben gideyim hatta, siz keyfinize bakın. İyi geceler," deyip onların yanından hızla ayrıldı. Selen bundan sonra başının çaresine bakmak zorundaydı.

"Parti falan olduğundan bahsetmemiştin," dedi Selen Çiğdem gittikten sonra. Kerim Çiğdem'in yerine oturarak bakışlarını Selen'in gözlerine odakladı.

"Parti vardı ama ben gitmeyecektim. Öğlen gitmeye karar verdim."

"Ama akşamüstü bana söylemedin."

"Evet. Söylemedim."

Selen alaycı bir şekilde gülüp boş viski bardağına uzandı. Boş olduğunu fark edince barmene tazelemesi için işaret verdi. "O zaman bana gerçekten çok kızmışsın. Sırf araba itmeye çağırmadım diye hem de! Bilseydim her türlü musluk tamiratı, boru tıkanıklığı, elektrik işlerine seni çağırırdım hayatım."

"Konunun bu olmadığını çok iyi biliyorsun Selen. Neden sürekli aramızda bir çekince varmış gibi? Sanki ben hayatının önemli bir parçası değilmişim gibi benim yanımda her zaman tetiktesin. Kendini rezil edecek bir şey yapmamaya çalışmaktan kasılıyorsun. Az önce Çiğdem'in yanında güldüğün gibi özgürce gülmüyorsun bile benim yanımda. Evet, samimisin, içtensin ama benden çekiniyorsun. Bunu hissediyorum."

"Çünkü ben çok patavatsızım, tamam mı? Benim sınırlarım yoktur, boşboğazım, her yerde her şeyi söyleyebilirim. Seni utandırmak istemiyorum. Senin çevren benim çevremden çok çok farklı. Zaten daima etrafımızda gazetecilerin olması diken üstünde yaşamama sebep oluyor. Bir düşünsene şimdi, Çeşme'deyiz, yolda kaldık ve araba itiyoruz. Gazeteciler bunu gördü ve ertesi günün magazin manşetlerine komedi haberi olmuşuz. Seni utandırmış olacağım! Bunu istemiyorum işte. Beni biraz anlamaya çalışsan."

"Gelip yardım edeceklerine fotoğrafımızı çekiyor oldukları için asıl onlar utanmalılar derdim ben böyle bir durumda. Ayrıca bunlar utanılacak şeyler değil. Gerçekten değil. Sürekli bunu dile getiriyorum. Ben senin samimiyetini seviyorum, içtenliğini, doğallığını, delidolu olmanı. Hep öyle olmanı istiyorum. Başkalarının yanında dobra halini sergilemekten çekinmiyorsun, benim yanımda da çekinme. Lütfen! Ben senin bu haline âşık oldum. Senin bana düşman olduğun o ilk günlerde seni dışarıdan izlemek bile benim için öyle güzeldi ki."

Selen bir süre Kerim'in gözlerinin içine baktı sorgularcasına. Kerim ise aşkla bakan gözleriyle gülümsüyordu. "Sahiden o manyağı sevdiğine emin misin ya?" diye sordu tek kaşını kaldırarak. Kerim hiç düşünmeden hızla başını evet anlamında salladı. "Bu manyağa deli oluyorum ben. O kadar tatlı ki, onu iki kepek ekmeğinin arasına koyup yemek istiyorum," derken ayağa kalktı ve Selen'e sımsıkı sarıldı. Selen de kollarını onun beline dolayıp başını Kerim'in göğsüne gömdü.

"Bence tereyağında kızartıp, tavaya beyaz ekmek banmayı da düşünebilirsin. Yanında da bi tane soğuk bira açarsın."

Kerim güldükten sonra Selen'e doğru eğilerek büyük bir aşkla kapandı dudaklarına. Elinin altındaki saçları okşadı yavaşça. Sonra öpücüklerini onun boynuna kaydırarak tenini kokladı. Bir kez daha sarıldı. "Hadi partiye gidip biraz eğlenelim."

Continue Reading

You'll Also Like

2.1M 96.4K 108
(Şafak Serisinin 1. Kitabıdır.) Vuslat sesizliğinin içine ağırlığını katarak sunuyordu insanlara. O ağzını açtığında kimse konuşamazdı ve o sustuğund...
98.3K 5.3K 25
Hayatımdaki şanslarını hepsini kullanmış olabilirim.Çünkü bunun bir tek böylece açıklması olabilir!. Sıkıntıdan telefonumdan rastgele numara sallarke...
1.2M 27.5K 52
Babasının geçmişte bıraktığı acılarla, kendini bir savaşın ortasında bulan Zeynep'in şimdiki savaşı ise annesi içindir. Yenilmezlik maskesini suratın...
46.4K 1.8K 28
bu sefer karışan bebekler bir değil ikiyse ikizler doğum da karıştıysa ? merak ediyorsan ikizlerin eğlenceli mizah dolu maceralarını okumak istiyor...