KALBİM SENİNLE

aleynaaygnn

141K 4.5K 292

Aşka inanmayıp karısına ihanet eden ve her seferinde kadınlarla gününü gün eden yakışıklı dük bir gün aşık ol... Еще

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.BÖLÜM
8.BÖLÜM
9.BÖLÜM
10.BÖLÜM
KALBİM SENİNLE KİTAP OLUYOR!!!
biraz saygı
11.BÖLÜM
12.BÖLÜM
13.Bölüm
13.Bölüm Part-2
14.Bölüm Part-1
14.Bölüm Part-2
15.Bölüm Part-1
Yeni Bölüm Değil!
15.Bölüm Part-2
16.Bölüm -Alıntı-
17.Bölüm -Alıntı-
16.Bölüm Part-2
17.Bölüm Part-1
17.Bölüm Part-2

16.Bölüm part-1

2.8K 90 4
aleynaaygnn


16.Bölüm

Christian'ın koluna girdiğinde kendisini fazlasıyla tuhaf hissetti. Birlikte baloya katılmayalı yıllar olmuştu. Aslında her ne kadar istemese de kocasının varlığı rahatlamasına neden oluyordu. İçini saran güven duygusu düşüncelerine ihanet edebilecek nitelikteydi.

Böylesine nahoş bir durum hakkında olumlu duygulara kapıldığı için kendi kendine kızdı. Yelkenleri suya indirmek gibi bir niyeti yoktu. Namlunun ucundaki hedefi biliyordu ve nefret kurşununun hedefi şaşırmasına izin vermeyecekti. Bu geceye mahsus kocasına itaat etmişti. Diğer günlerde böyle bir hataya düşmeyecekti.

Takdim edildikten sonra balo salonuna birlikte adım attıklarında salondaki bir çok gözün onlara çevrildiğini fark etti. Yüzler arasındaki nüanslara göz gezdirerek zoraki olarak gülümsedi. Demek birlikte olmalarına sevinenler kadar üzülenler de vardı. Tabi bir de şaşıranlar...

Tanıdıklar bir bir etraflarını sararken kocasının kolundan çıkarak tanışmak amacıyla yanına gelen centilmenlere vaat dolu bir gülümseme gönderdi. Baloya kocasıyla katılmış olabilirdi fakat her anını onunla geçirmek zorunda olduğu anlamına gelmiyordu.

Christian'ı ardında bırakırken kocasına en uzak köşeyi belirleyerek o tarafa doğru yöneldi. O esnada bir adam yolunu kesti. Cassandra şaşkın bir ifadeyle, önünde dikilmiş, ukala bakışlarıyla bedenini ablukaya almış adama baktı. Esrarengiz adam yüzüne şeytani bir gülümseme yerleştirdikten sonra konuşmaya başladı.

"Birden önünüze çıkıp sizi korkuttuğum için affedin beni leydim. Lütfen kendimi tanıtmama izin verin. Ben Leicester dükü Colin Alfred Benjamin Williams." Dedikten sonra önünde hafifçe eğilerek eline tüy kadar hafif olan bir öpücük kondurdu.

Cassandra genç adamı baştan aşağı incelemeye başladı. İçine giydiği beyaz gömlek hariç bütün kıyafetleri siyahtı. Modern bir şekilde kesilmiş kuzguni siyah saçları, gri gözleri ve pürüzsüz beyaz bir teni vardı. Bakışlarındaki keskinlik insanı delip geçebilecek cinstendi. Çenesinde ki yara izi ona tehlikeli, bir o kadar da çekici bir hava katıyordu. Kirpikleri göz altlarına gölge yapacak kadar uzun ve kıvrıktı. Cassandra adamın dış görünüşünü gayet hoş bulurken o an geceyi kiminle geçireceğine karar verdi.

"Sizinle tanışma şerefine nail olmak inanın beni çok mutlu etti, lordum. Ayrıca beni korkuttuğunuzu düşünmeyin sizi gördüğümde çok daha değişik şeyler hissettiğimden emin olabilirsiniz." Dedi, birçok şey vaat eden bir ses tonuyla. Dük mesajı almış gibi gülümsedi. Belli ki onun aklından geçenlere ışık tutmuştu.

Dükle tekrar göz göze geldiğinde Londra'ya geldiği için pişman olmamaya başladığını fark etti. Çünkü etrafında onu eğlendirebilecek bolca yakışıklı erkek vardı ve Cassandra birini bile es geçmeyi düşünmüyordu. Tabi kendi kocası hariç...

Dük elinden tutarak onu kalabalığın arasından çıkardı. Birlikte balo salonunu terk ederek üst katlara çıktılar. Yatak odalarından birine girdikten sonra artık uslu durmalarının bir manası olmayacağını düşünerek tutkuyla birbirlerini öpmeye başladılar. Cassandra adamın güçlü ihtirası karşısında kendinden geçerken dükün yakalarına asılarak ayakta kalmaya çalıştı. Mantığının bir anda körelip hissettiklerinin ön plana çıktığı dakikalarda sesli bir şekilde inleyerek başını geriye doğru attı. Dük o sırada sıcak nefesini boynuna üfleyerek nazik bir şekilde kulak memesini ısırdı.

Cassanda yakışıklı dükün kolları arasında iyice kıvama gelirken, üzerindeki kıyafetlerin ağırlık yaptığını hissetti. İlk önce saçındaki firketeleri çıkarmaya çalışarak saçlarını özgür bırakmak istedi. O sırada dük ceketini çıkarırken bir anda hareketsiz kaldı. Cassanda ne olduğunu anlamayan gözlerle genç adama baktı. Tam konuşmak için ağzını açtığında dük işaret parmağını dudaklarına götürerek sessiz olması için onu uyardı. Cassandra dışarıdan seslerin geldiğini fark ederek paniğe kapıldı. Kalbi göğüs kafesini delip geçecekmiş gibi atarken yerinden kıpırdamadı. Dük ani bir hareketle onu kolundan tutarak dolabın arkasına çekti. Ardından kapı gıcırdayarak açıldı ve Cassandra nefesini tuttu. Kalbi göğüs kafesini delip geçecekmiş gibi atmaya başladı. Heyecandan ne yapacağını bilemezken gözlerini sıkıca yumdu.

Oda karanlık olduğu için göz gözü görmüyordu. Tek ışık kaynağı pencereden içeri süzülen ay ışığıydı. O da içeri girecek olan kişinin onları görmesi için yeterli değildi. Tabi elinde bir mumla dolaşmıyorsa... Cassandra bir aksilik çıkmaması için dua ederken,"Cassanda." Diye seslendi biri.

Cassandra sesin sahibinin kocası olduğunu fark ettiğinde soğuk terler döktü. Her ne kadar kocasının önünde başka erkeklerle flörtleşmekten çekinmese de bu bambaşka bir olaydı. Böyle bir şeye şahit olmasını istemezdi. Dükün sıcak nefesini boynunda hissettiğinde terlemiş avuç içlerini etekliklerine sildi.

Christian içeri bir adım attı. Pencereden içeri sızan ay ışığı az da olsa bazı şeyleri görmesine yardımcı oluyordu. İçgüdüleri bu odada olduklarını söylerken o an çekip gitmeyi ve karısını kendi haline bırakmayı düşündü. Fakat diğer yanı maalesef daha ağır basıyordu. Onları yakaladıkları an karısının kolundan tuttuğu gibi onu peşinden sürükleyecek, bir hafta boyunca odası dışında bir yere çıkmasına izin vermeyecekti. Dolabın arkasına saklandıklarını biliyordu. Çünkü başka kaçabilecekleri yer yoktu. Ve odadaki derin sessizlik nefes alışverişlerini bile duymasına neden oluyordu. Onları kandırarak dışarı doğru seslice birkaç adım attı ve içeride kalarak kapıyı kapattı.

Birinin tuttuğu nefesi dışarı verdiğini duyduğunda yüzüne şeytani bir gülümseme yerleştirdi. Parmaklarını esneterek başını iki yana eğdi. Az sonra şiddetli bir kavganın ortasında kalacağından kendini hazırlamaya çalıştı. Karısı ve dük saklandıkları yerden dışarı çıkarlarken Christian odanın en aydınlık yerine geçerek onlara kendini gösterdi.

Cassandra dolabın arkasından çıktığında büyük bir tehlike atlattığı için üzerinden ağır bir yükün kalktığını hissetti. Birkaç adım atıp, pencerenin önünde ki karartıyı gördükten sonra kalbinin teklediğine yemin edebilirdi. Demek Christian başından beri odada olduklarını biliyordu. Onları kandırarak saklandıkları yerden çıkmalarını beklemişti. Cassandra arkasından dükün çıktığını hissettiğinde beyni vücuduna komutlar vermeyi bıraktı.

Bir çivi gibi olduğu yere saplanmıştı sanki. Ne ileri ne de geri gidebiliyordu. Christian pencere pervazının önündeki mumu yaktıktan sonra oda birden aydınlandı. Birden gün yüzüne çıktıklarında ikisi de ne yapacağını bilemez haldeydi. Christian gömleğinin kollarını kıvırrmaya başladığında Cassandra içgüdüsel olarak dükü arkasına aldı. Christian onun bu hareketine karşılık yüzüne gaddarca bir ifade yerleşti.

"Jeanne d'Arklık yapmana gerek yok hayatım. Eğer kendimi tutamam diyorsan sonunun ondan bile kötü olacağını belirtmek isterim. Açıkçası sana yapacaklarımın yanında diri diri yanmak hafif kalacaktır. Bu yüzden kenara çekilip uslu bir çocuk olmanı istiyorum."

Dük onu bir kenara iterek arkasından çıktı.

"Kavga etmemize gerek yok Clarence. Bilirsin, evliliğinizin diğer sosyetede ki çiftler gibi olduğunu sanıyordum. Eğer onu sevdiğini bilseydim yanına yaklaşmazdım." Dediğinde odaya buz gibi bir sessizlik çöktü.

Christian gömleğinin kollarını kıvırmayı birden bıraktı. Dükün gözlerinin içine baktı ve gözlerinden çıkan okları hedefine saplayarak rakibini korkutmaya çalıştı. Cassandra'nın bakışları ise ikisinin arasında gidip gelirken kendini odada fazlalıkmış gibi hissetti. Dükün söylediği şey yüreğini hoplatırken sesli bir şekilde yutkundu. Christian'ın onu sevme olasılığı Fransa ile İngiltere'nin ateşkes imzalayıp sonsuza kadar hiç savaşmadan huzur ve ferah içerisinde yaşama olasılığıyla aynıydı. Yani imkansız... Bir de bunu başka birinin ağzından duymak içinin gülme isteğiyle dolup taşmasına neden oluyordu. Gerçekten komikti. Christian bir kadını sevemeyecek kadar taş kalpliydi. Aslında Christian bir kadını değil her hangi bir canlıyı bile sevemezdi. Çünkü o sevme yeteneğinden yoksun gaddar herifin tekiydi.

"Sadece benim olanı paylaşmak istemiyorum Leicester. Olayı dramatize etmenin bir manası yok."

Leicester yüzüne yerleşen şaşkınlık dolu bir ifadeyle Christian'a baktı. Söylediği şey garibine gitmiş olmalıydı.

"Hadi ama Clarence. Sen bir kadına sahiplenecek kadar değer vermezsin. Bunu ikimizde biliyoruz."

Christian gözlerini devirdi. Bu durumdan ve dükün söylediklerinden sıkılmıştı belli ki. Bu yüzden bir an önce yumruklarını konuşturmak istiyordu. Çünkü kendini sözlü olarak anlatmaya çalışmak onu yormuştu. Christian eylem adamıydı. O söylemezdi sadece yapardı. Tabi önceden uyarmayı ihmal etmezdi. Sonuçta kurbanını hazırlıksız yakalamak hoşuna gitmezdi. İlk önce onu korkutur sonra da korkusundan beslenerek istediğini yapardı.

"Sana daha önce çok konuştuğunu söyleyen oldu mu?" diye cevabını kendisinin vereceği bir soru sorduktan sonra konuşmaya devam etti. "Bakışlarından anladığım kadarıyla söylememiş." O sırada gözlerini Cassandra'ya dikerek fazlasıyla manidar bir ses tonuyla, "İlk olmayı hep çok sevmişimdir." Dedikten sonra gayet tatlı bir şekilde gülümsedi ve düke sağlam bir yumruk çaktı. Cassandra işlerin giderek daha kötü bir hal almasına engel olmak için araya girdi. Leicester Christian'a karşılık vermek için ayaklanıp bir yumruk savurduğunda çığlık attı. İkisi de onu umursamazken birbirlerine yumruklar atmaya devam ettiler. Cassandra aralarına girmeye çalıştıkça ikisinden biri onu iterek uzaklaştırmaya çalışıyordu.

O sırada içeri başka biri girdi. Cassandra içeri giren kişinin bir kadın olduğunu fark ettiğinde bu olayın sosyete deki herkesin diline dolanacağını anladı. Çünkü içeri giren kişi cemiyet dedikodularının başlıca kaynağı Leydi Goldberg'di. Yani nam-ı diğer bayan boşboğaz...

Cassandra kocasının koluna asılarak onu geri çekmeye çalıştı. Daha fazla rezil olmamak ve kavgaya bir son vermek için Christian'a durması için yalvardı.

Leydi Goldberg ağzını beş karış açarak, alık bir balığa benzeyen yüz ifadesiyle olanları izlerken yerinden kıpırdamadı. Christian onu kolundan tuttuğu gibi peşinden sürükledi. Leydi Goldberg'e sinirli bir bakış attıktan sonra odadan çıktı. Cassandra ona yetişebilmek için koşar adımlarla ilerlerken Christian'a yavaş olmasını söyledi. Fakat Christian'ın onu duyduğunu sanmıyordu yaptığı tek şey Cassandra'yı peşinden sürükleyerek bir an önce olay yerinden uzaklaştırmaya çalışmaktı.

Merdivenleri hızlıca indikten sonra balo salonuna girmeden evden çıktılar. Arabanın gelmesini beklerlerken Christian ona yandan bir bakış attı. Bu bakış eve gittiklerinde kopacak olan fırtınaların habercisiydi.

Cassandra sinirli bir şekilde ellerini göğsünde kavuşturarak söylenmeye başladı.

"Beni birilerine rezil etmekten asla bıkmayacaksın sanırım. Ayrıca hayatımda başka birilerinin olması seni ilgilendirmez. Önceden söylemiştim şimdi de söylüyorum istediğim kişiyle birlikte olurum ve sen buna karışamazsın. Bu hakkını yıllar önce kaybettin. Kıskanç koca rolünü oynamakta biraz geç kaldınız majesteleri."

Sesindeki iğneleyici ton Christian'ın sinir katsayısını daha da yükseltirken sakin kalabilmek için karısını duymamazlıktan geldi. Amacı kıskanç koca rolünü oynamaktan ziyade onun olanı başkasıyla paylaşmak istememe içgüdüsüydü. Ya da kendini kandırıyordu. Sonuçta evlendikleri andan itibaren Cassandra yalnızca ona ait olacaktı fakat Christian zamanında onu başkalarının kollarına atmaktan çekinmemişti. Hatta kiminle olduğunu umursadığı bile söylenemezdi. Ne değişmişti de karısını bir anda başkalarıyla paylaşamayacak kadar sahiplenici bir kocaya dönüşmüştü? Bu tarz düşüncelere kapılarak işin içinden çıkamayacağını fark ettiğinde çareyi kendini kandırmakta buldu. Yaptığı şeyin tek amacı çocuğun kendinden olmasına emin olmak için onu başka erkeklerden uzak tutmaktı. Evet tam olarak amacı buydu. Başka düşüncelerin kafasını bulandırmasına izin vermeyecekti. O Christian Albert Philips'ti. Bir kadına karşı özel bir şeyler hissetmek ona göre değildi. Bundan sonra da böyle bir şey olmasına izin verecek değildi.

Düklük armasının bulunduğu siyah kupa at arabası tam önlerinde durduğunda kapıyı açtı. Cassadra'ya öncelik vererek binmesini bekledi. Ardından kendini arabasının kadife ve fazlasıyla rahat olan koltuklarına attığında sessiz kalmaya devam etti.

Cassandra ona bakışlarıyla öfkesini kusmaya devam ederken bir şeyler söylemek için ağzını açtığında, Christian susması için elini havaya kaldırdı.

"Eğer susmazsan seni küçük bir çocuk gibi dizime yatırıp kıçını şaplaklarım. Ve emin ol acısından birkaç gün o güzel kıçının üstüne oturmaya korkarsın." Dediğinde Cassandra oturduğu yere korkuyla sinmek yerine kocasının üstüne gitmeye devam etti.

"Beni bu boş tehditlerinle korkutabileceğini sanıyorsan yanılıyorsun. Asla senin istediğin biri gibi davranmayacağım. Eğer öyle bir kadın arıyorsan zamanında becerdiğin fahişelerinden biriyle görüşmeye başlasan iyi edersin."

Christian yüzüne kibirli ve buz kütlesinin bile yanında cehennem ateşi kadar sıcak kalabileceği bir ifade yerleştirdi.

"Hayır tatlım yanılıyorsun. Tam da benim istediğim biri gibi davranacaksın. Ayrıca bir tanesi karşımda dururken yeni bir fahişe aramama gerek yok. Kendimi boş yere yormaktan pek hoşlanmamda."

Cassandra 'fahişe' kelimesini duyduğunda birden benzi attı. Patlamaya hazır bir volkan gibi fokurdadığını hissetti. Az sonra kopacak olan fırtına koca bir gemiyi alabora edebilecek cinstendi. Kendini Christian'ın tarafına doğru savurarak kocasına yumruk atmaya çalıştı. Christian bu beklenmedik yumruk karşısında ne yapacağını şaşırarak karısının ellerini tutmaya çalıştı. Sarsılan araba yüzünden birden kendini Christian'ın kucağında buldu. Kocasının kucağından kalkmaya çalışırken diğer yandan da pençelerini savurmaya devam ediyordu. Christian ise sadece kendini korumaya çalışarak Cassandra'yı sabit tutmaya çalışıyordu. En sonunda eliyle iki bileğini sıkıca sardı. Cassandra bileklerini kurtarmak için çırpınırken küfürler savurdu.

"Seni şerefsiz, orospu çocuğu! Şeytanın dölü! Piç kurusu! Bırak ellerimi!" diye bağırdı.

Christian inatla bileklerini tutan elini daha da sıkarken diğer eliyle de ağzını örttü. Cassandra'yı köşeye sıkıştırarak üzerine doğru eğildi.

"Eğer o yumruk yüzüme gelseydi seni arabadan atardım." Diye fısıldadı, ölümcül bir ses tonuyla.

Cassandra gülmekle ağlamak arasın da kaldı. Ne yani kocasının dert ettiği şey attığı yumruğun yüzüne herhangi bir zarar verip yakışıklılığına gölge düşürmesi miydi? O an gülmeyi seçti. Kesinlikle evlendiği adamın ruh sağlığı yerinde değildi. Beyninin nasıl işlediğiyle ilgili zaten en ufak bir fikri dahi yoktu.

Hareketsiz kalarak Christian'ın onu rahat bırakması için bekledi. Bekleyişinin sonunda istediğini elde ettiğinde kendini karşı koltuğa attı.

"Sen gerçekten de iflah olmazsın."

Christian camdan dışarı bakarak gülümsedi. Yüz ifadesi fazlasıyla düşünceli bir ruh haline büründüğünü gösteriyordu.

"İflah etmek isteyen her kişinin en sonunda bana karşı kullandığı bir cümle... Senden ne zaman duyacağım diye merak ediyordum," Dedi ve birden sustu. Karısının gözlerinin içine bakarak konuşmaya devam etti. "Ve en sonunda duydum."

Cassandra cevap vermeyi reddederek başını çevirdi. Bugünlük hem ruhen hem de bedenen yeterince yorulmuştu. Konuşmaya bile takati kalmamıştı. Sessizliğini koruyarak kötü düşüncelerin kafasını istila etmesine izin verdi.

Eve geldiklerinde Christian odasına kadar ona eşlik etti. Cassandra kocasının varlığına katlanamasa da sesini çıkarmadı. Odasına girdiğinde kapıyı kocasının suratına kapatmak istedi fakat Christian elini kapıya koyarak buna engel oldu.

Cassandra elini beline yerleştirdi ve hemen saldırı pozisyonunu aldı.

"Yine ne istiyorsun?"

Christian gayet rahat bir tavırla omzunu kapının pervazına yasladı.

"Bir şey istemiyorum. Sadece seni uyarmak istedim. Bir hafta boyunca yemek saatleri hariç odandan çıkmana izin vermiyorum."

Cassandra itiraz etmek için ağzını açtığında Christian konuşmasına fırsat vermeyerek devam etti.

"Banyo yapmana bile izin vereceğimi sanmıyorum. Bir hafta boyunca sefalet içinde yaşamak seni terbiye eder diye umuyorum. Aksi takdirde süreyi iki katına çıkarmakta hiçbir sakınca görmüyorum."

Cassandra sesli bir şekilde kahkaha attı. Christian söylediklerinde ciddi olamazdı. Ona böyle bir şey yapmaya hakkı yoktu. Kimse ona hapis hayatı yaşattıramazdı. Bu kişi kendi kocası bile olsa.

"Bunu yapamazsın." Diye karşı gelmeye devam etti.

Özel hizmetçisi bir anda yanlarında belirip Christian'a bir anahtar verdiğinde yüzüne şaşkınlık dolu bir ifade yerleşti.

Christian'ın dudaklarında pislikçe bir gülümseme peyda oldu. Bakışları gayet ciddi olduğunu söylüyordu. Cassandra hala inanamaz gözlerle Christian'a bakarken, kötü bir şaka yapılmış hissine kapılmaktan kendini alamıyordu.

"Tabiki de yaparım Cassandra. Bunu öğrenmiş olman gerekiyordu. Ben ne istersem onu yaparım ve kimse de bana engel olamaz."

a


Продолжить чтение

Вам также понравится

❤️Destansı Aşk❤️ Melike Cankurtaran

Исторические романы

4.6K 236 38
Bir tekfur kızı ve Beyoğlu
Cariye'nin İkinci Hayatı Tuğçe Y. Sarıgül

Исторические романы

578K 64.8K 63
Bir cariyenin intikamı nelere yol açabilir? İHANET SEVDİĞİ ADAMDAN GELDİ Ayana, İmparatorluğa cariye olarak gelmesinin bir nedeni vardı. Sevdiği adam...
Dilsiz Emanet Gelin Garip yazar

Исторические романы

149K 6.2K 40
Sesiz bir ağıt yaktı genç kız yaşamına ve yaşayacaklarına. Onun adı olmuştu zaten uğursuz ama kızın bir suçu yoktu ki onun kaderi böyleydi. Adam içi...
Sahip L.U.Tess

Исторические романы

2.2M 89.2K 39
Aldığı kölelerle bir gece geçirip saraydan gönderen acımasız bir Şehzade... Ve Yıllardır eziyet çeken bahtsız bir köle.. Yolları bir gün kesişirse ne...