15.Bölüm Part-1

3.4K 126 6
                                    

Hizmetçisinin yardımıyla korsesini ve tarlatanını giyindikten sonra kıyafet konusunda biraz düşündü. En sonunda şarap rengi elbisesinde karar kıldı. Elbisesinin cüretkar dekoltesine bakarak gülümsedi. Bedenini teşhir eden kıyafetler giymekten her zaman hoşlanırdı.Kadınların erkeklere karşı kullandığı, akıllarını bulandırıp mantıklı düşünmelerini önleyecek bir silahtı onun için bedenini ve güzelliğini gözler önüne sermek.

Boynuna, siyah bant şeklinde, ucunda kırmızı değerli bir taş olan etrafı elmaslarla bezeli bir kolye taktı. Chandlier tarzı sallantılı küpeleriyle de kolyesini tamamladı. Hizmetçi saçını dağınık topuz yaptıktan sonra kırmızı devekuşu tüyünü saçının arasına iliştirdi. Yanaklarına hafif allık sürerek yüzünü renklendirdi. Dudaklarına da kırmızı bir ruj sürmeyi ihmal etmedi

Aynadan yansımasına bakarken ne kadar güzel olduğunu bir kez daha farketti. Mütevazilik etmeyi o da çok isterdi fakat aynadaki yansıması resmen aptallık edersin dercesine haykırıyordu. Özgüven elbisesini de üzerine giyindikten sonra kendinden emin adımlarla odadan dışarı çıktı.

İçinde ki ses bu sezonun fazlasıyla renkli geçeceğini söylüyordu.Londra'nın hareketli olduğu dönemleri her zaman çok sevmişti. Bitmek bilmeyen balolar,partiler,operalar,suareler ve tiyatro gösterileri yüzünden insan bir çok şeyden uzaklaşıp canlandığını hissediyordu. Kalabalığın içine karışıp kaybolmak, saatlerce kendinden geçene kadar dans etmek, sarhoş olana kadar içmek ve dedikodu yapıp sosyete de olup biteni konuşmak kesinlikle mutluluk vericiydi onun için.Christian'ın aksine hayatının hareketli olmasını hep sevmişti. Christian ise bu tarz etkinliklere genellikle katılmaz, çoğu zaman şehir kulübüne gidip arkadaşlarıyla kumar oynardı.

Hatta bir hobisinin bile olduğunu sanmıyordu. At binmekten hoşlanmazdı. Resim yapmaktan nefret ederdi. Klasik müzik sevmezdi.Bir entrüman çaldığını hiç görmemişti ve çalabileceğini de sanmıyordu. Tiyatrolardan da nefret ederdi. Özellikle Romeo ve Julıet onun midesini bulandırırdı. Tabi bunu garipsediği söylenemezdi. Aşkla alakalı olan her şey kocasının midesini bulandırırdı. İlgi duyduğu tek şey siyasetti. Tabi bir de nasıl para kazanacağıyla ilgili planlar yapıp hayata geçirmekti. Neden insan hayatı boyunca harcayamacağı kadar bir paraya sahipken daha fazlasını istesin ki?

Bunun cevabını ancak Christian gibi biri verebilirdi.

Cassandra o an ikisinin ne kadar da farklı olduğunu farketti. Christian durgun, ölü bir denizi andırırken, Cassandra kendisini ilkbahara benzetiyordu. İlkbaharda her şey yeniden hayat bulur ve sanki doğa yeniden canlanırmış gibi hissederdi. Tabi Cassandra hep ilkbaharda kalmıştı. Canlıydı ve kıpır kıpırdı. Tıpkı daldan dala atlayan bir kuş misali.

Bir aşk şarkısı mırıldanırken merdivenleri ağır adımlar atarak indi. Kendisini rüzgarda ordan oraya savrulan bir yaprak kadar hafif hissediyordu. Evden çıktığında yüzünü yalayıp geçen ılık meltem vücudunda tarif edemeyeceği kadar güzel hisler bırakırken buz mavisi, üzerinde düklük arması bulunan kupa at arabasına bindi. Newcastle düşesinin düzenlediği balonun ihtişamlı olmasını ümit ederek yol boyunca yüzünden o sıcak gülümsemesini hiç eksik etmedi.

Araba düşesin Berkeley meydanındaki lüks malikanesinin önünde durduğunda evden gelen müzik sesleri ve girişteki kalabalık içinin kıpır kıpır olmasına neden oldu. Neden böyle hissettiğini bir türlü anlayabilmiş değildi? Sonuçta ilk defa bir baloya katılmayacaktı. Belki de uzun süre üzerine Londra'daki cemiyet hayatına giriş yapmak onu heyecanlandırmıştı. Neler olup bittiğini çok merak ediyordu açıkçası. Eski tanıdıklarını görüp şimdiki hallerine bakmak ve ne konumda olduklarını öğrenebilmek için can atıyordu. Birde yeni tanıdığı centilmenlerle dans etmek için sabırsızlanıyordu. Tabi aralarında beğendiği birkaç centilmenle flört etmeyi de ihmal etmeyi düşünmüyordu. Uşak elinde meşaleyle kapıyı açtıktan sonra arabadan inmesine yardım etti.

KALBİM SENİNLE Where stories live. Discover now