KOR KIZILI #wattys2022

By FundaKinali

2.4M 104K 4.2K

Cesur Yenerler. Merak uyandıracak kadar gizli, gizli olduğu kadar da tehlikeli bir adam. Minel Çağan. Merak... More

~ Tanıtım ~
1. Bölüm
2. Bölüm
3.Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8.Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm (+18)
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
FİNAL

24. Bölüm

54.7K 2.5K 111
By FundaKinali

Merhabalar, hikâyemizin "Tuncel Peker" karakterinin hikâyesini merak eden arkadaşlar vardı. Onu yazacağım, tanıtımını yayınladım. Hikâyemizin adı "KARA SEVDA" profilimde bulabilirsiniz.

Bölüm şarkımız: Sezen Aksu - Vay

Keyifli okumalar!


****


"Bir insanı sevmek çok kolay olmamakla birlikte zor da değilmiş. Bir an geliyor, öyle zorlaşıyor ki sevmek, canını yakıyor. Bir an var ki çok kolay, yaptığın en kolay ve iyi şey bu oluyor...

Cesur'a inandım ben. Ona inandım. Ona ve ona olan aşkıma inandım. Beni yanılgıya düşürdüğünde bir an vaz geçtim. Sevgili dostum, vaz geçtim anlıyor musun? Ben ki asla vaz geçmem diyerek herkese onu sevdiğimi anlatırken anlık bir gafletle ondan vaz geçmek istedim.

Sonra düşündüm. Öylece birini öldüremez insan. Olur, olmadık anda silahtan o kurşun çıkmaz. Bir sebebi vardır diye düşündüm çünkü Cesur'u az da olsa tanıyordum. Sebepsiz yere bir insanın canına kıyacağına inanmıyordum. Haklıymışım...

Aslında onu da anlamaya çalışıyorum. Böyle bir ortamda dünyaya gelmiş, böyle bir ortamda yetişmişti. Ailesi hakkında susuşundan anlamalıydım aslında bir şeyler olduğunu. Fakat insan hayatı kolaylıkla çözülebilir bir şey değil...

Ama bir gerçek var ki; ben bu adama aşığım. Bu adamın kötü yanına da bana tanıttığı yanına da aşığım. Ben Cesur'u seviyorum. Tek bedende, iki adamı seviyorum sevgili dostum..."

Cesur satırları okudukça tebessüm etti. Onun suskunluğunu fakat içinde bu durumu tartıp biçtiğini anlamıştı. Uyandığında Minel, yatağın köşesinde der top olmuş uyuyordu. Cesur ise kitaplara bakınırken gördüğü küçük defteri eline almış, günlük olduğunu anlamıştı. Her sayfasında kendi adını görünce içi garip bir mutlulukla doluvermişti. Son satırları okuyarak kapattı defteri ve yerine bıraktı.

Henüz günün erken saatleriydi. Usulca geniş pencereye ilerledi ve ellerini camdan oluşan korkuluğa dayadı. Manzarayı seyre dalarken aklında dolanan bin bir düşünceyi yerine yerleştirmeye çalışıyordu. Öncelikleri vardı düşüncelerin, sıraya sokmalıydı hepsini. Zamanı geldikçe o düşünceleri gerçeğe dökmeliydi. Uzunca seyretti İstanbul'un deniz manzarasını...

Minel gerinerek gözlerini açtığında usulca yan tarafına doğru dönüp gülümsedi fakat aradığı yüzü bulamayınca aniden suratını düşürüp yatakta oturur vaziyete geldi. Başını pencereye doğru çevirdiğinde gördüğü beden ile yutkundu. Cesur, üzerinde sadece baksırı ile ellerini cam korkuluklara dayayarak sırtındaki kasları belirginleştirmiş bir şekilde duruyordu. Ah, kalbi ansızın yerinden oynadı.

Usulca sarkıttı ayaklarını yataktan ve parmak uçlarında adımladı. Cesur'un kalçalarından ayıramıyordu gözlerini. Sessizce adamın arkasına doğru ilerledi ve hafif başını eğerek belindeki iki derin çukura küçük öpücükler bıraktı.

Cesur belinde hissettiği baskı ile arkasını döndüğünde Minel'in hızla dudaklarına yapışmasıyla belini cam korkuluğa yaslayarak kollarını onun beline doladı. Minel kendini sevdiği adama bastırdığında Cesur tebessüm ederek dilini genç kadının ağzından içeriye soktu. Tutkulu öpücükleri, alev alırcasına derin bir öpüşmeye dönüşmüştü.

"Cesur, soyunman gereken bir mesele var sevgilim!" diyerek adeta inleyen Minel kendini geri çekti. Koşarak kapıyı kilitledi ve Cesur'un elinden tutarak banyoya ilerledi. Onun bu cüretkâr tavırları hoşuna gitmişti adamın. Banyoya girdiklerinde Cesur gülümseyerek izliyordu onu. Minel, adamın kalçalarını iki eliyle sıkarak kıkırdadı.

"Minel!" diyerek uyardı onu Cesur.

"Seni istiyorum," derken elini Cesur'un baksırından içeri sokmuştu. Adam kıvranarak hafifçe inledi ve Minel'in elini tutarak hızla onun bedenini beyaz soğuk fayansa yasladı. Dudakları aceleci bir tavırla hareket ederken yavaşça Minel'in geceliğinin eteğini yukarıya doğru sıyırdı. Önce baldırlarını okşadı, ardından kalçalarını sıkarak ellerini gevşetti. Minel hafifçe inleyerek bacaklarını biraz aralayınca, Cesur'un eli mahrem yerlerde dolaşmaya başladı.

"Cesur, lütfen..." diyerek iç çekip yutkunduğunda Cesur geri çekilerek hızla askılı geceliğini çıkardı onun. Ardından alt iç çamaşırını sıyırdı, sutyeninin askılarını kaydırarak sırtındaki klipsi de çıkarıp, açlıkla dudaklarını dolgunluklarda gezdirdi. Minel'e asla doyamayacağını bir kez daha anımsamıştı. Usulca kendi baksırını sıyırdı ve sevdiği kadının kalçalarından tutarak onun bacaklarını beline doladı. Böylece Minel'i kucağına alabilmişti.

"Sessiz ol sevgilim," diye fısıldadığında Minel inlememek için dudaklarını sertçe dişlerinin arasına sıkıştırdı ve Cesur'un omuzlarına tutundu. Çok geçmeden birbirlerine karıştıklarında ikisi de kısık sesle inlemişti. Minel aynı tempoyla Cesur'un kalçalarından bastırıyordu bacakları ile. Kısa sürede Cesur hırlayarak ve kasılarak geldiğinde Minel de çığlık atmamak için dudaklarını sevdiği adamın boynuna gömmüş, hatta dişlerini de tenine batırmıştı.

Cesur yorulmuştu, halen dizleri titriyordu, kendini zorlukla geri çektiğinde duş kabinine girdi. Minel'in içinden çıkmasına rağmen kucağından bırakmamıştı. Usulca onu yere bıraktı ve suyu ayarlayarak başlarından aşağı suyun akmasını sağladı. İkisi birbirine bakarak gülümserken dudakları yine kavuşmuş, yeni ayrılmalarına rağmen bir kez daha bir olmuşlardı.

***

Minel, sarı saçlarını tepesinde toplayıp bir toka yardımıyla tutturdu ve geriye döndüğünde Cesur'un pantolonunu giydiğini gördü. Adam hızla kemerini düzelttiğinde hazırdı. Saçlarını kurutmuş, yeniden bir düzen vermişti.

"Bu yaptığıma inanamıyorum," diyerek gülümseyen kadına kaşlarını kaldırarak baktı adam. "Bende inanamıyorum Minel," dediğinde Minel kapıya çevirdi başını.

"Evde kimse yok sanırım," dedi. "Neden böyle düşünüyorsun?" derken gömleğinin kollarını düzeltmişti Cesur.

"Eğer evde olsalardı, odaya gelirlerdi sevgilim..." diyerek kapıyı açan Minel, yine de etrafına bakındı. Evde kimsenin olmadığına emin olduğunda usulca merdivenlere yöneldi. Aşağı kata indiklerinde yine mutfak kapısından çıkmışlardı. Cesur'un kuytu bir köşeye park ettiği arabasına kadar yürüdüler. Cesur ansızın geriye dönerek Minel'e baktı.

"Akşam aileler bir araya gelsin istiyorum," dediğinde genç kadın şaşırsa da başını sallayarak "Olabilir," dedi.

"Öyleyse akşam geliriz canım," deyip sevdiği kadının saçlarına burnunu gömüp kokusunu içine çekti. Ardından ellerini henüz aynı ölçüde duran karnına bastırdığında Minel "Tamam, sevgilim..." diye boynuna bir öpücük bıraktı.

Cesur zorlukla ayrılıp arabasına bindi ve yola koyuldu. Kısa sürede işlek bir caddede durdu ve arabadan inerek görkemli kuyumcuya girdi.

"Cesur," derken şaşkınlığını gizlemeyen orta yaşlı, kır saçlı, hafif göbekli adamla tokalaştı Cesur.

"Mehmet abi, nasılsın?" diyerek konforlu olduğu belli olan tek kişilik koltuğa oturduğunda adam da onun karşısına oturdu ve "İyiyim koçum, sen nasılsın asıl? Düellodan sonra göremedim seni," dedi.

"Oradaydın demek," diyerek kaşlarını çatan Cesur'a "Gencay, tam babası gibiydi evlat," diye cevap verdi adam. Cesur bu konunun açılmasından rahatsızlık duydu. Hayatında yeni bir sayfa açmışken eski sayfaların kan dolu mürekkepleri yeni sayfalara bulaşsın istemiyordu.

"Konumuz bu değil Mehmet abi... Birkaç gün evvel özel bir sipariş vermiştim buradaki elemanlara... Hazır mı?" dediğinde Mehmet başını sallayarak onu onayladı. "Hazır, evlat. Hemen getiriyorum."

"Gerek yok abi. Onu uygun bir kutuya yerleştirelim yeterli," diyerek adamın peşinden ayaklandı. Yaşlı adam beyaz bir kapıyı aralayarak gözden kayboldu ve birkaç dakika sonra süit bir kutuyla çıktı. Kutuyu Cesur'a uzattığında genç adam hızla baş selamı vererek tekrar arabasına döndü. Bir servet değerinde olan yüzüğün kutusunu torpidoya yerleştirdi ve gaza asıldı.

***

"Bugün yine yoğun burası," diyerek iç çekti Gencay. Sırtını sandalyeye yaslayarak mekana henüz giriş yapmış olan Cesur'a baktı.

"Kumarhane sakin, aşağısı bu saatlere göre yoğun..."

"Bende oradan bahsediyorum, kulüp dolu..."

"Normaldir... Seninle konuşmam gereken bir şey var Gencay," diyerek parmaklarını birbirine kenetleyip, masaya bastırdığında Gencay ona başını salladı. Cesur derin bir nefes alarak tebessüm etti. Heyecanlıydı.

"Minel'e evlenme teklifi edeceğim. Şeref abiyle, Tuncel babayı haberdar ettim. Sana haber verdiğimde yalıya gelmenizi istiyorum."

"Niye?" derken yüzünü buruşturdu Gencay. "Anlayacaksın," diyen Cesur yavaşça başını salladı.

"Pekâlâ, haber vermen yeterli," diyerek sigarasını yakan Gencay'a eşlik ederek bir sigara da Cesur yaktı. Geriye yaslanarak bacağını dizine atarak erkeksi bir şekilde oturduğunda Gencay aklına gelen soru ile gözlerini kısarak ona baktı.

"Bu arada... Kulüpte Nihal diye bir kız var, onu tanıyor musun?"

"Elemanlarımı tanıyorum elbette. Bir sorun mu var? Kendisi saygılı bir kızdır," derken kaşlarını derince çatmıştı Cesur.

"Yok, bir sorun yok. Sadece... İyi kız. Biraz sert olsa da..." diyerek gözlerini deviren Gencay'a gülerek "Aynı Nihal'den mi bahsediyoruz biz? O kız melek gibidir de," dedi Cesur.

"Numarasını istediğim için sert davranıyor bence. Kadehi kafamda kıracak sandım bir an..."

"Emin ol yapar. Seviyorsan git konuş bence." Cesur ciddi bir şekilde mırıldandığında Gencay ona gözlerini irileştirerek baktı. "Ne yaptın be Cesur? Hoş kız sadece."

"Ben çıkıyorum, sen yine de dikkat et. Çok rahatsız edersen onu, kafanda kırar o kadehi," deyip ceketini üzerine geçirdi. Gömleğinin yakalarını düzelterek kapıya ilerlediğinde Gencay'ın mırıltısını duydu.

"Bakalım, neremde kıracak, göreceğiz."

***

Cesur heyecanla bir o yana gidiyor, bir bu yana dönüyordu. Gencay'ın yanından ayrıldığında berberde tıraş olup, takım elbisesini değiştirerek soluğu yalının girişinde almıştı. Farları gözlerini alan araba durduğunda Tuncel baba indi ve ceketinin düğmelerini açarak Cesur'a ilerledi.

"Cesur? Neler oluyor evlat?" dediğinde Cesur onun koluna girerek hızla yalıya doğru ilerledi. Onları kapıda bırakıp geriye döndü ve arabadan tatlı ile çikolatayı alarak tekrar yanlarına döndü. Zile bastığında kapıyı Minel açmıştı.

"Hoş geldiniz..." derken gülümsüyordu. Gencay hızla "Hoş bulduk Minelimo!" diyerek kadına sıkıca sarıldığında Minel onun sırtına hafifçe vurdu ve "Tatlılıktan öleceksin canım," dedi.

"Teşekkür ederim hanımefendi," diyerek geri çekilen Gencay babasının yanında içeriye, salona ilerledi.

"Hoş geldiniz efendim," diyerek tokalaşan Emrah bey, eliyle buyur ettiğinde "Hoş gördük," diyerek karşılık verdi Tuncel baba.

"Çiçek ve çikolata ne için Cesur?" diyen Minel sevdiği adamın gözlerine gülümseyerek bakıyordu. Çiçeği genç kadının kollarının arasına bırakıp "Bekle bebeğim," diyerek hızla Tuncel babanın yanına oturup tebessüm ederek karşısındaki adama baktı.

"Emrah Bey, Gülşen hanım... Nasılsınız?"

"İyiyiz Cesur. Siz nasılsınız?" diye karşılık veren adama "Teşekkür ederim efendim, biz de iyiyiz..." dedi. Tuncel baba usulca başını ona doğru uzattı.

"Cesur?" diye fısıldadı. "Efendim baba," diyen Cesur gelecek sorunun bilincindeydi.

"Ne olduğunu anlat hemen," derken sesi sinirli bir tonda çıkıyordu Tuncel babanın. Cesur gülümsemesini bozmayarak "Minel'i istiyoruz baba," diye mırıldandığında Tuncel baba derin bir nefes çekti içine.

"Buradan çıkınca senin o kemiklerini yeniden kıracağım," dediğinde Cesur daha geniş gülümsedi ve "Minel'i iste, istersen beni öldürebilirsin," diyerek alayla baktı yaşlı adama. "Merak etme olacak olan o..."

"Ben kahve yapayım..." diyerek heyecanla ayağa kalkan Minel, mutfağa doğru ilerledi.

"Bende Minel'e yardım edeyim," diye güldü ve hızla kızın peşinden ilerledi Gencay. Mutfağa girdiğinde ellerini yüzüne yelpaze yapan kadına ilerledi ve sırıtarak "Minel, tuz koymayı unutma. Hatta karabiber falan da ekle," dedi.

"Tamam," derken nefes nefeseydi Minel.

"Ellerin mi titriyor?"

"Evet," dedi yine.

"Sakin ol, bebeği düşüreceksin..."

"Olamıyorum... Heyecandan nefes alamıyorum Gencay," diyerek çaresizce baktı Gencay'ın mavi gözlerine. Genç adam gülümseyerek onun omuzlarından tuttu. "Şşt... Sen çok akıllı bir annesin. Bebeğini düşün, sevdiğin adamdan ayrılmadan hep onunla yaşayacağını düşün. Yıllar sonra yine diz dize olacağınızı düşün Minel," diyerek onu sakinleştirmeye çalıştı.

"Ah, bebeğim annen şuan kalp krizi geçiriyor," diyerek ellerini karnına yerleştiren Minel derin nefesler alsa da pek de heyecanının yatıştığına emin değildi.

"Ama sakin ol dedikçe böyle yaparsan olmaz Minel! Hadi, kahveleri yap bakalım," diyerek hareketlenen adam hala yerinde duran kadına döndü.

"Ay nasıl yapacaktım ki?"

"Yuh! Unuttun mu?" derken gözlerini irileştirmişti.

"Aklım karıştı..."

"Beraber yapalım, sen fincanları falan çıkar kahve bende..." diyerek kahve kutusunu eline aldı Gencay.

"Çok iyisin Gencay," diye mutlulukla mırıldandı Minel. Ah, heyecandan ölebilirdi.

"O senin iyiliğin annem."

"Anne deme bana," diyerek gülen Minel kahve fincanlarını çıkardı.

"Anneme benziyorsun, gerçekten... Bir de anne adayı olduğun için alıştırma yapıyorum," dediğinde Minel bir nebze olsun sakinleşebilmişti.

"Çok teşekkür ederim, yardımcı olduğun için," dedi minnetle.

"Sadece bebeğini düşün. İçeride oturan o Cesur öküzünü aklından çıkar..."

"Tamam," deyip uslu bir çocuk misali başını salladı. Gencay kahveleri yapıp fincanlara boşalttı. Cesur için olan fincanın içine tuz ve karabiber ekledi. Minel titrek elleriyle tepsiyi içeriye götürdüğünde sıra ile herkesin kahvesini dağıtmış, Cesur'a gelince 'özür dilerim' diye fısıldamıştı. Ne olduğunu anlamayan Cesur koca bir yudum aldı kahveden ve anında yuttu. Genzini temizleyerek öksürüğünü bastırmaya çalışsa da pek başarılı olamadı. Koca bir yudum daha alıp hızla suyu içerek bulanan midesini düşünmemeye çalıştı.

"Gelelim esas konuya... Allah'ın emri peygamberin kavliyle kızınız Minel'i, oğlumuz Cesur'a istiyoruz," diyerek gülümseyen Tuncel babaya sinirli bir şekilde bakıyordu Emrah bey.

"Biraz geç kalmadınız mı Tuncel Bey?" diyerek sert bir şekilde sorduğunda herkes bozguna uğramışçasına kaşlarını çattı.

"Anlamadım Emrah Bey, neden geç kalalım?" dediğinde o da meydan okurcasına bakıyordu adama.

"Bilmem. Belki bunun sebebini Cesur ile Minel söylemek ister," dedi.

"Minel'i seviyorum, onunla evlenmek istiyorum..." diyerek gülümseyen Cesur' karşı salt bir öfke ile karşılık verdi Emrah bey.

"Seviyorsun... Madem seviyorsun onu, neden tüm bu işleri halledip evlendikten sonra yapmanız gereken o işi yaptınız?"

"Anlamadım," derken aslında anlamıştı. Anlamadığı şey, bu adamın bunu nasıl öğrendiğiydi.

"Minel'e elini sürdün. Sen benim kızıma elini sürdün!" diye kükreyip ayağa kalkan adamla beraber Cesur da ayaklandı. Emrah Bey, su istemek için mutfağa girecekken Gencay ile konuşmalarını duymuştu Minel'in. O an kan beynine sıçramıştı adeta. Kızı, çok güvendiği bir tanecik kızı nasıl yapardı bunu!

"Emrah Bey," diyerek elini uzatan Cesur ne diyeceğini bilemiyordu. "Kes sesini!" diye bağırdı adam. Ardından kızına dönerek, iğrenir bir şekilde "Minel, sana ne demeli? Yıllar boyu sana dediğim tek şey 'başımı öne eğdirmedikçe özgürsün' oldu... Sen bana en büyük hayal kırıklığını yaşattın," dedi.

"Emrah, lütfen böyle yapma!" diyerek kocasına uzanan Gülşah hanım, aniden geriye doğru savruldu. Kocasını ilk kez bu kadar sinirli görüyordu. Şaşkınca ağzını açmıştı ki "Sen sus Gülşah! Senin de bu işte bir parmağın vardır! Ne de olsa nişanlandığımızda beni kandırmaya çalışmıştın!" dedi adam. Gülşah Hanım kendini onların karşısında küçük düşüren kocasına "Emrah!" diyerek uyarı dolu bir şekilde bağırdığında adam onu umursamadı.

"Gidin bu evden! Derhal evimi terk edin!" diye kükrediğinde Minel hızla babasının göğsüne ellerini dayadı. "Baba!" diyerek yalvarırcasına mırıldandığında adam kızının kolunu öyle sert tuttu ki Minel'in gözleri dolmuştu. Öyle şaşkındı ki... Bir anda oluvermişti. Henüz zihni algılayamıyordu olayları. Şoktaydı belki de...

"Minel! Odana çık, çabuk!" diye kükreyip onu geriye doğru itekleyen babasına inatla baktı. "Gitmiyorum!" bağırdığında adam kızının iki elini de tutarak gözlerinin içine baktı. "Sana odana çık dedim!"

Minel gözlerinden akan yaşlar, titreyen çenesi ile başını sağa sola salladı ve kendini babasının pençelerinden kurtararak geri çekildi. "Cesur," diye fısıldadığında şaşkın bir şekilde ona bakan adam "Sevgilim," diyerek ona sarılacakken Tuncel baba onu tuttu.

"Baba..." diyerek kolunu kurtarmaya çalışan Cesur henüz kurtarmıştı ki Emrah beyin sesi bomba gibi düştü ortama.

"Minel, bir karar ver. Seninle ömür boyu konuşmam. Bu evden giderim, bir daha beni göremezsin..." diyen adama gözlerini irileştirerek baktı Minel. Babası... En korktuğu şeyle tehdit ediyordu onu... Minel onu kaybetmekten korkardı, hem de çok...

"Baba lütfen... Lütfen böyle yapma," diyerek titreyen ellerini üzerindeki elbiseye bastırdı. Burnunu çekip gözyaşlarını serbest bıraktı.

"Ya Cesur, ya ben... Eğer onu seçersen beni unut. Beni hayal kırıklığına uğrattın..." diyen adamın sesi öyle bitkindi ki Minel hızla onun karşısına geçerek tebessüm etti. Babası o güldüğünde gülerdi, ama şimdi ona bakmıyordu bile. Hemencecik ellerini tuttu babasının.

"Baba dinle beni," dediğinde adam dolu gözleriyle baktı kızına. Yüzü yine tiksinircesine katılaşmıştı. "Dinleyecek bir şey yok. Cesur mu? Onu mu seçiyorsun?" diyerek bağırdığında Minel nefes alamadığını hissediyordu. Ciğerleri bir ateşin içine düşmüştü sanki.

Minel en çok korktuğu günü hatırladı. Babası kalp ameliyatı olduğunda korkmuştu. Onu öylesine bitkin gördüğünde korkudan delirmişti hatta. Ve o gün babasına bir söz vermişti. 'Seni asla terk etmeyeceğim, sende beni terk etme baba' demişti. Şimdi yine korkuyordu. Babası, farklı bir bağla bağlı olduğu babası ona sırtını dönüyordu.

Tek korkusu babasının ona küsmesiydi. Ve daha kötüsü o küsken ölmesinden korkmasıydı. Minel aniden gözlerini babasının gözlerine dikti. Gözlerinden akan yaşlar, çenesinden firar ederken sesi çıkmıyordu. Konuşmak için ağzını açıyor, korku ile geri kapatıyordu. Babasının eline hayata tutunur gibi tutunan parmakları gevşedi. Ardından iki yandan sallandı cansızca. Omuzları çöktü. Başını öne eğdi.

"Sen..." diye mırıldandığında Cesur ağzını açtı fakat sesi çıkmadı. Gözlerini kırpıştırıyor, kaşlarını çatıyordu. Yutkunmaya çalışıyor yutkunamıyordu. Nefesi andıran bir şekilde güldüğünde gözleri dolmuştu.

"Minel!" diye bağırıp ona uzandı ve ellerini tuttu. Gülümsüyordu. Minel onu bırakmazdı. Bırakamazdı. Aniden kaşları çatıldı. Nefesi sertçe verip yutkundu yine. Elleri titriyordu Cesur'un. Minel ellerini geri çekti, başını kaldıramıyordu.

"Cesur, lütfen git!" dediğinde Cesur'un yüzü adeta ölüm meleği gibi kararmıştı. "Minel bunu yapma!" diye tüm gücüyle kükrediğinde alnındaki tek kas oynuyor, boynundaki damarlar nabız misali atıyordu.

"Cesur lütfen..." diyerek tekrar ellerini çekti. Cesur yutkundu ona bakarken. Minel bunu demiş olamazdı. O hep savaşan taraf olmuştu. Aşkı için kendinden vaz geçen kadın, sırf kendisi vuruldu diye kendi canına kıyan kadın değildi sanki. Cesur dolan gözlerine lanet ederek yutkundu ve geri çekildi.

"Minel..." diye mırıldandığında genç kadın üzgünce kaldırdı başını. Çaresiz bir şekilde sevdiği adamın gözlerine bakarken Cesur devam etti.

"Bugünü unutma!" deyip hızla evden dışarıya çıktı ve çıkarken kapıyı kırarcasına sert kapattığında Minel sıçrayarak ellerini yüzüne kapattı. Şeref, Tuncel babayı alarak dışarıya çıktığında Minel usulca Gencay'a doğru adımladı fakat genç adam elini kaldırarak baktı ona. Ardından geriye dönüp çıkıverdi evden.

Minel yıkık bir şekilde kapıya bakıyordu. Sevdiği adamın çıkıp gittiği kapıya baktı bir süre. Sonra dikkatini kırmızı güllerin olduğu geniş buket çekti. Hızla bukete ilerledi. Çikolata ile çiçeği hazineyi tutuyormuşçasına göğsüne bastırdı ve babasına döndü.

"Severken ayrılmak bu kadar kolay mı? Sevenleri ayırmakla eline ne geçecek baba? Bitti. Peki, birbirimize bakarken kırgın kalmayacak mıyız? Sen bana bakarken yine hayal kırıklığına uğrayacaksın... Ben sana bakarken aslında kalbimle küseceğim..."

Ve Minel, kucağındakileri canı pahasına koruyarak çıktı odasına. Ne çiçeği bıraktı elinden ne de çikolatayı. Kendini yatağına attı. Gözlerini kapatıp içini deşercesine ağlarken yine sevdiği adamın bir parçasına sığındı. Bebeğine... Sahi o ne olacaktı? Bu ne saçma bir durumdu böyle. Minel çaresizdi. Cesur çaresizdi. Peki, çareleri neydi?


Continue Reading

You'll Also Like

ZEMHERİ By yudumsucan

General Fiction

112K 5.4K 14
Zemheri babası tarafından zorla evlendirilen bir kızdı. Akay ona yıllarca aşık bir adamdı. Zemheri Akay'ı sevecek mi?
271K 17.5K 46
Ölen bir lider ve koltuğuna geçen varisi... En iyiler: #1 - b×b #1- gay #1- boyslove #2 - lgbt #2 - mpreg #2 - interseks #6 - bl #5- eşcinsel
1.9K 137 39
Mezarlık Gülü... Acının, boynuna dolandığı kadın. Gece bakışlı kadın... Bağrındaki acılarını görebilen, dahası susuşlarından bile anlayabilen bir ada...
3.3M 117K 40
|TAMAMLANDI| Burası Mardin'di taşıyla, toprağıyla kan kokan şehir. Ve bizim hikayemizi Azat Alemdar yazmıştı. ...