ADI AŞK...

akcino által

725K 40.2K 2.6K

ADI AŞK... "Çok uzun yıllar önce iki kır çiçeği birbirlerine aşık olurlar, her bahar diğer çiçekler gibi... Több

-1-
-2-
-3-
-4-
-5-
-6-
-7-
-8-
-9-
-10-
-11-
-12-
-13-
-14-
-15-
-16-
-17-
-18-
-19-
-20-
-21-
-22-
-23-
-24-
-25-
-26-
-27-
-28-
-29-
-30-
-31-
-32-
-34-
-35-
-36-
-37-
-38-
-39-
-40-
-41-
-42-
-43-
-44-
-45-
-46-
-47-
-48-
-49-
-50-
-51-
-52-
-53-
-54-
-55-
-56-
-57-
-58-
-59-
-60-
-61-
-62-
-63-
-64-
-65-
-66-
-67-
-68-
-69-
-70-
-71-
-72-
-73-
-74-
-75-
-76-
-77-
-78-
-79-
-80-

-33-

9.2K 522 24
akcino által

1 Hafta sonra...

Sabah kahvaltı için aile bir araya gelmişti. Nazlı her geçen gün biraz daha toparlamıştı bu aile içerisinde kendisini. Kafasında ki nedenlere de burada, Kuzey'den ayrıyken birer birer cevap bulmaya başlamıştı. Bir şeyler yapması gerektiğini artık biliyordu. Hafta sonu Kuzey'in gelmesini bekledi önce ama daha sonra Moskova'da işlerin ters gittiğini öğrendi Hamza beyden, "Kızım, bu deli poyraz benden izinli, sende bir hafta daha misafirimsin. İşler ters gitmiş biraz, Nazlı'ya siz söyleyin beybaba dedi. Bak benim bu deli oğlanın bir gün hanımına iş seyahatinin uzadığını söylemeye çekineceğini rüyamda görsem inanmazdım. Aferin sana kızım" diyerek kahkaha atmıştı. Nazlı, Kuzey'in gelmek istemediğini, bunu söylemeye de cesaret edemediğini düşünse de bunun için ona hak veriyordu. Bekleyecekti, gelmesini, her şeyin düzelmesini bekleyecekti. En azından bu sefer kendisi pes etmeyecek, Kuzey'in vazgeçmemiş olmasını umut edecekti.

Hümeyra: Daldın Nazlıcığım, hayrola, dedi alaycı bir ses tonuyla ekmeğe uzanırken.

Nazlı: Bilmem, farkında değilim, dedi birden düşüncelerinden sıyrılırken.

Hümeyra: Alışacaksın güzelim Kuzey abiye, o böyledir. İş olunca dünyayı unutur, derken Nurefşan kesti sözlerini.

Nurefşan: Tıpkı sen gibi değil mi Hümeyra? Çoluk çocuk, hepsi boş, diyerek hemen sözü değiştirerek seslendi; Dilek, Nazlı'nın kuşburnu çayını getirmemişsin kızım.

Hümeyra: Anne, diye cevap vermek için hazırlanırken kocası kesti sözünü.

Şahin: Nazlı bugün şirkete götürelim mi seni ne dersin, dedi karısının patavatsızlığını örtmek istercesine.

Nazlı: Şirkete mi? Ciddi misin abi, derken yüzünde kocaman bir gülümseme olmuştu.

Şahin: Evet... Evde sıkılmadın mı bu deli kızla konuşmaktan, diyerek Şimal'e baktı.

Şimal: Ay aşk olsun abi ya...

Nazlı: O benim can dostum, onla konuşmaktan sıkılmam ki, diyerek gülümsedi. İki arkadaşın birbirine gülen gözlerle bakışını Hamza beyin tok sesi kesti.

Hamza: Sen grafikerlik okudun değil mi kızım?

Nazlı: Evet beybaba...

Hamza: O zaman çizimlerin iyi olmalı.

Şimal: Ohoo, hem de ne tasarımlar yapardı babacım.

Nazlı: Büyütüyor Şimal beybaba, derken Şimal'e gözleriyle susmasını işaret etti.

Hamza: Şu Moskova işi bitsin mutlaka geliştir kendini kızım. Boşuna okumuş olma, derken Şahin'in telefonu çaldı. Şahin cebinden telefonu çıkardı. Hamza beye dönüp,

Şahin: Abim beybaba, dedi. Hamza önemli olmadıkça yemek sofrasında gelen telefonlara oldum bittim kızmıştı. Şahin babasının gözleriyle verdiği onayla beraber telefona cevap verdi: Efendim abi...

Kuzey: Şahin, günaydın.

Şahin: Günaydın abi. Hayırdır sabah sabah, derken bir yandan Nazlı'ya kaydı gözleri.

Kuzey: Pek hayır değil Şahin. Sana Moskova'ya gelecek malzemeler için ismini verdiğim şirkete ne oldu?

Şahin: Duruyor abi, mallar onunla gelecekti, o iş ile Hümeyra ilgilendi. Ben senin attığın maili ona verdim, şirketle o görüşecekti, dedi telaşeli.

Kuzey: Malzemeler diğer firma ile geldi Şahin. Senin nasıl haberin olmuyor, uyuyor musun oğlum? Ben arkamı başka işler için dönemeyecek miyim? İlla takip mi edeceğim yani, dediğinde Şahin kulağında ki telefonu kaydırdı kulağından, karısına döndü. Telefondan Kuzey'in sesini duyuyorlardı; "Oğlum böyle mi ilgileniyorsun işlerle? Dalga mı geçiyoruz burada, iş yapıyoruz" . Şahin abisinin telefondan gelen sesine aldırış etmeden,

Şahin: Hümeyra, diye seslendi. Sesi o kadar sert çıkmıştı ki, herkes elinde çatalı, bardağı bakakalmıştı.

Hümeyra: Tam karşındayım Şahin, bağırmana gerek yok, dedi sakin gözükmeye çalışarak. Kuzey'in neden aradığını az çok tahmin ediyordu.

Şahin: Sana kim müsaade etti abimin söylediği yerle değil başka bir firma ile malzemeleri gönder diye.

Hümeyra: O firma daha ucuzdu, onunla gönderdim. Ne var bunda bu kadar sinirlenecek?

Şahin: Sana abim o şirketi istiyor dedim o şirket olacak, diyerek masaya vurdu elini. Hamza kalktı sofradan, hiç konuşmadan yürüdü odasına. Şahin devam etti: Sen artık çok oluyorsun Hümeyra, çizmeyi aştın. Şeyma'nın hatırına, dediği anda sustu. Dün Şeyma hakkında öğrendiklerinden sonra zaten ne yapacağına karar vermeye çalışıyordu. Bu kadın başka bir çocuğu alıp senin çocuğun diyecek kadar cesaretliydi işte ve hayatının şokunu yaşıyordu. Eğer ailesi olmasa, çoktan parçalayabilirdi ama her şeyi usulünce halletmek için sakince bekliyordu. Sinirli telefonunu kulağına götürdü, cama doğru yürüyerek konuştu: Abi, bir karışıklık olmuş, çok özür dilerim.

Kuzey: Olmasın Şahin, senin bilgin olmadan ben yokken hiçbir şey olmasın. Karışıklık karın karışınca oluyorsa söyle ona karışmasın. Karının hakkından gel Şahin, beni senle bir daha bu duruma düşürmesin, diyerek kapadı telefonu. Hümeyra titreyerek oturduğu masadan kalktı. Tam merdivenin ilk basamağına adım atıyordu ki Şahin'in ona dönmeden söylediği sözlerle irkildi,

Şahin: Gitmeyeceksin bugün şirkete, çık yukarıda çocuğuna bak. Şahin'in sözleriyle koşarak çıktı merdivenleri. Bu yaşadıklarına inanamıyordu. Nefret ediyordu Kuzey'den, herkesin sevgisini toplayan bu küçük kızdan. Bir şeyleri bitirmek onun için kaybetmekti. Önce bunların hesabını ödetmeliydi onlara. Hızla odasına girdi, kapıyı aynı hızla kapattı.

Nurefşan kahvaltı sofrasında yaşanan bu huzursuzluktan çok rahatsız olmuştu. Birkaç dakikalık sessizlikten sonra ayağa kalktı, Şahin'e doğru yürüdü,

Nurefşan: Şahin...

Şahin: Efendim anne, dedi usulca dönerek.

Nurefşan: Sakince konuş karınla.

Şahin: Tamam...

Nurefşan: Abinle, derken gözleri doldu. İki kardeşin arasının bozulmasından hep korkmuştu.

Şahin: İçin rahat olsun annem, abim o benim. Birazdan arar, olmadı ben onu ararım. Olmadı atlar uçağa gider, bir kucaklar gelirim. Üzme tatlı canını diyerek kolunu sıvazladı. Nurefşan Şahin'in kolunun üzerinde duran elinin üzerine elini koydu,

Nurefşan: Ben babanın yanına gidiyorum, diyerek ayrıldı.

Masada Şimal ve Nazlı kalmışlardı. Kalkmalılar mı oturmalılar mı bilememişlerdi. Şahin öylece camın önünde dikiliyor, derin nefes alıp veriyordu. O sırada Şimal'in telefonu çaldı. Arayan Bora'ydı. Nazlı'ya gözüyle işaret edip, koşarak merdivenleri çıktı. Nazlı kalktı sofradan, bir fincan çay koydu, Şahin'in yanına yürüdü.

Nazlı: Abi, diyerek uzattı çayı. Şahin aldı;

Şahin: Teşekkür ederim Nazlı. Senin yanında olsun istemezdim. Aslında belki de ilk kez bu kadar sert oldu.

Nazlı: Ben aileden değil miyim abi? Önemli değil, dedi gülümseyerek.

Şahin: Ailedensin elbet, keşke Hümeyra'da sen kadar benimseyebilseydi, dedi.

Nazlı: Siz karı kocasınız, konuşur halledersiniz, derken Kuzey'le bir türlü konuşamayışlarını düşündü.

Şahin: Şu an zannetmiyorum, diyerek başını salladı. Sonra olan bitenden uzaklaşmak istercesine gülümseyerek baktı Nazlı'ya; Hazırlanacak mısın, böyle mi geleceksin?

Nazlı: Üstüm iyi değil mi, dedi çocukça bakıp.

Şahin: Yeterince güzel olmuşsunuz gelin hanım, diyerek elini omzuna attı; Fazlası için abimden bir fırça daha yemeye hiç niyetim yok.

***

Erhan: Sana beni arama demiştim, dedi sertçe.

Hümeyra: Yeterince canım sıkkın, kapat çeneni ve beni dinle.

Erhan: Sen benimle, derken sözünü kesti Hümeyra.

Hümeyra: Senden bir şey yapmanı istiyorum. Hem de hemen bugün.

Erhan: Neymiş o, dedi şaşkınca ve devam etti; Bak bebek için diyorsan, daha vakti var. Olmadı o aile ama söz verdim bulacağım.

Hümeyra: Hayır, başka bir şey isteyeceğim.

Erhan: Kızım sen beni kocanın şoförü sandın galiba. Kendine gel istersen.

Hümeyra: Kapa çeneni Erhan, canım zaten yeterince sıkkın. Moskova'daki inşaat var ya hani.

Erhan: Hani nakliye işini bize bağladığın inşaat?

Hümeyra: Aynen... O inşaata bugün malzemeyi indiren adamına söyle, bir şey yapsın.

Erhan: Nasıl bir şey...

Hümeyra: Orası senin hayal gücüne kalmış Erhan. Artık yakar mısın, yıkar mısın bilemem?

Erhan: Sen iyice saçmaladın Hümeyra, bir doktora git kızım sen, derken masasından kalkıp cama doğru döndü, elini cebine soktu; Sen benden ne istediğinin farkında mısın?

Hümeyra: Farkındayım... Sabah sana bağladığım iş için Kuzey Beyden bir ton azar işittik. Bu Kuzey'e biri dur demeli, derken hırsı ses tonundan belli oluyordu.

Erhan: Sende düşündün, düşündün beni buldun öylemi bu iş için. Haydi kızım başka kapıya.

Hümeyra: Eğer bugün oradan bir haber almazsam akşamüstü kendine bir avukat bul Erhan. Geçen sene işlediğin cinayetle ilgili bir telefon etmeme bakar her şey, dediğinde iki tarafında sesi kesildi.

Erhan: Sen pisliğin tekisin... O bir kazaydı...

Hümeyra: Sen kadar diyelim, diyerek ardına yaslandı. Sonra sakince devam etti; Bu işi bedavaya yapmayacaksın. Gereken neyse istemen yeter, yarın sabah hesabında olacak para.

Erhan: Senden bir gün kurtulacağım Hümeyra...

Hümeyra: Hiç zannetmiyorum Erhan, hiç zannetmiyorum...

***

Cumbalı odasında oturdu Hamza, olanları tartıyordu kafasında. Şahin ilk kez bu kadar sinirlenmişti. Haklıydı, o sebepten sessizce kalkmıştı sofradan. Kapı açıldı, Nurefşan elinde kahveyle, gülümseyerek girdi içeriye. Küçük sehpaya kahveyi bırakıp,

Nurefşan: Konuşmak mı yalnız kalmak mı istersin, diye sordu gülümseyerek.

Hamza: Seninle sessizliği yaşamak güzel, diyerek elinden tutup karşısına oturttu.

Nurefşan: Kızdın mı Şahin'e?

Hamza: Hayır... İlk kez benim yanımda karısına bağırdı. Biliyorsun gelinlerim kızım benim. Her ne kadar Hümeyra bu sevgiyi hak etmese de. Onlara yanımda laf ettirmem. Ama...

Nurefşan: Âmâsı var değil mi?

Hamza: Bu evliliğin sonu iyiye gitmiyor, diyerek yüzüne baktı karısının.

Nurefşan: Farkındayım... Bir şey yapamam çünkü sorun oğlumuz değil. Hani Şahin dışarı hayatına kapılır, karısını, çocuğunu ihmal eder, bizde müdahale ederiz.

Hamza: Nazlı'nın gelişini de beğenmedim zaten...

Nurefşan: Biliyorum, kaç gecedir uyumuyorsun doğru düzgün.

Hamza: Sanki sen uyuyorsun sultanım, diyerek elini elinin üzerine koydu, gülümsedi.

Nurefşan: Çok durgun Nazlı... Yani farklı... Anlatamıyorum...

Hamza: Bizim deli poyraz kendini eski hayatına kaptırıp karısını ihmal mi etti acaba?

Nurefşan: Yapmaz öyle şey, derken soru sorar gibi bakıyordu kocasına; Yapmaz değil mi?

Hamza: Yapmaz, yapmamalı... Söz verdim Adnan beye, hiç affetmem Nazlı'yı üzerse, dediğinde bakışlarını camdan dışarı çevirdi. Evlatlarını düşündü, bu sert görünümü altında yumuşacık bir baba kalbi vardı. Hepsini ayrı ayrı seviyordu, hayatları güzel olsun diliyordu. Yüzlerinde üzüntü, kırgınlık görmemek istiyordu. Hep kanatları altında, yakınlarında, mutlu, hep beraber olmak istiyordu.

***

Şimal: Hani ben aramadan aramayacaktın beni.

Bora: Ne yapayım, rüyamı süsleyen kızın sesini duymadan yapamadım.

Şimal: Dua et sofrada kimse yoktu Nazlı'dan başka, derken yatağına bağdaş kurup oturdu.

Bora: Bak gördün mü? Allah sevenlerin yanında, tam zamanında aramışım.

Şimal: Delisin sen...

Bora: Hiç inkâr etmedim ki zaten? Bugün gidiyor muyuz Şile'ye?

Şimal: Bilmem... Yani ev karışık biraz, nasıl çıkarım bilemiyorum.

Bora: Nazlı, diye başladı ki Şimal o sormadan tamamladı sözünü.

Şimal: O abimle şirkete gidiyor. Hatta gitmiştir bile. Yani benim çıkmam zorlaşıyor ama deneyeceğim.

Bora: Şimal, annemle tanışmanı istiyorum.

Şimal: Biliyorum, bende tanışmak istiyorum. Ve...

Bora: Ve ne?

Şimal: Ben seni, dediğinde düşen ses tonuyla birlikte sustu.

Bora: Şimal, korkunun ecele faydası yok. Sonucu ne olacaksa bir an evvel olmalı...

Şimal: Biliyorum...

Bora: Korkuyor musun?

Şimal: Asla!

Bora: O zaman anlat onlara. Çünkü bende korkmuyorum. Biliyorum ki bizi kimse ayıramaz.

Şimal: Ölümden öte hiç kimse, dediğinde sustu ikisi de...

***

Şirkete geldiklerinde sekreteri girer girmez misafirleri olduğunu söyledi Şahin'e. Şahin Nazlı'dan biraz beklemesi için müsaade istedi. Sekreterine Nazlı'yı Kuzey'in odasına götürmesini söyleyip, odasına geçti. Nazlı sekreterle birlikte Kuzey'in odasına girdi, sekreter bir şey isteyip istemediğini sordu. "Hayır" cevabı ile izin isteyip kapıyı kapayıp çıktı.

Nazlı usulca gezmeye başladı odayı, konsolun üzerinde duran birkaç plakete baktı. Sonra camekânın içinde Şahin ve Şimal ile olan resimlere... Sonra tek başına bir resmini aldı usulca açıp. Kendini ağaçtan erik aşıran çocuklar gibi hissetti. Hâlbuki resim kocasının resmiydi. Neden çekinmişti ki... Resimle birlikte masasına yürüdü. Elini gezdirdi koltuğunda... Oturdu yavaşça, masasına koydu ellerine. Onun ellerinin değdiği yerde ellerini dolandırdı. Özlediğini hissetti... En çok neyi özlediğini düşündü. Bakışını, gülüşünü, sözlerini... Dokunuşunu... Hiç dokunmamıştı ki Kuzey ona. Dokunmasına fırsat vermemişti ki... Şimdi hayalini kurması bile ne kadar azap vericiydi... Resmi bıraktı masaya, kollarını koydu resmin üzerine, yüzünü kollarının üstüne yatırdı. Bir şeylerin değişmesini istedi, bir şeylerin olmasını... Sesini duymayı, yanında olmayı, sıcacık bakmasını, sevgiyle gülümsemesini...

Aynı saatlerde inşaatın içerisinde başındaki baretle mühendisten son bilgileri alıyordu Kuzey. Yanında Rus ortakları yoktu bu gelişinde, zaten onlarla aynı anda gelmemeye gayret ediyordu. Anlaşmaları gereği inşaatın tüm sorumluluğu Kuzey'e ve Akad Holding'e ait olacaktı. Mühendis yanından ayrıldıktan sonra üst katlara doğru çıktı. Şehre buradan bakmayı çok seviyordu. Bu dipsiz mavinin içinde bir yerlerde Nazlı'yı bulmayı, onunla birlikte sonsuzlukta yitip gitmeyi ne kadar isterdi. Babasını arayıp gelemeyeceğini söylediğinden beri hiç aramamıştı Nazlı'yı. Oda onu aramamıştı hiç... Demek ki rahatı yerindeydi, aramaya gerek duymuyordu. Sırf onun biraz daha kafasını toparlaması için babasına yalan söylemişti. Bir hafta daha uzatmıştı her ne kadar dayanılmaz olsa da görüşmelerini. Nasıl da özlemişti... Ne yapsa unutamıyor, sevgisini bitiremiyordu. Aksine her geçen gün içinde ki alev biraz daha büyüyordu... Ömrünün en kısa ama en uzun hikâyesini yaşamıştı. Onsuz gecelerinde elinden hiç düşürmediği kitabında ki mısraları hatırladı:

"Kaçmasını öylesine

Uçmasını

Böylesine

Unutmuş

Bir İnsan sesine

Gelip Konmuş"

Kim kaçmıştı, kim yorulmuştu bu hikâyede... Kazanan kimdi kaybeden kim... Bu harbin galibi kimdi mağlubu kim... Ellerini cebine soktu, gözlerini yumdu, güneşe inat yüzünü ufka kaldırdı. Bir an bağırmak istedi "Nazlı" diye... Duyar mıydı? Gelir miydi? Daha kaç gün kaçacaktı, kaçmasına izin vermişken... Açtı gözlerini, gözleri kamaştı güneşin parlaklığıyla, indirdi bakışlarını. Yüreğini tutan bir el vardı sanki. İçinde tarifi mümkün olmayan bir sıkıntı vardı. Telefonunu çıkardı cebinden. Nazlı'nın numarasını buldu, biran arayıp aramamak arasında tereddüt etti. Acaba rahatsız oluyor muydu aramasından? Ne olursa olsun sesini duymaya ihtiyacı vardı. Dokundu ara tuşuna parmağı titreyerek, bekledi açmasını:

Nazlı: Alo...

Kuzey: Merhaba, dedi sıkıntılı.

Nazlı: Merhaba, nasılsın?

Kuzey: İyiyim, inşaattayım. Sen?

Nazlı: Bende abimle şirkete geldim. Odandayım, derken habersiz odasına giren yaramaz çocuklar gibi sessizleşti.

Kuzey: Abin, diye sordu şaşkınca.

Nazlı: Şahin abim, dedi. Kuzey Nazlı'nın aileye bu kadar alışmasına şaşırıyordu.

Kuzey: Ben bir an ondan bahsettiğini, derken sustu. Neden konuşamıyorlardı rahatça. İçinin sıkıştığını hissetti; Şahin yok mu?

Nazlı: Misafirleri vardı, bana senin odanda bekleyebileceğimi söyledi. Bende oturdum masanda bekliyordum. Bir mahsuru yok değil mi?

Kuzey: Yok... Yani ne mahsuru olabilir ki... Benim odam senin, dediğinde devam edemedi. Hep bir şeyler yarım kalıyordu. Oysa benim olan her şey senin, kalbim senin, ruhum senin diye haykırabilirdi.

Nazlı: İşlerin ters gidiyormuş biraz, beybaba öyle söyledi, derken Kuzey'in yalanını bir de ondan dinlemek ister gibiydi.

Kuzey: Şey... Evet, birkaç terslik oldu ama düzelecek inşallah. Bende o sebepten gelemedim zaten.

Nazlı: Hiç inandırıcı değilsin, dediğinde Kuzey sustu. Nazlı susmayacaktı bu kez; Keşke telefon açıp bana "Gelmek istemiyorum" deseydin. Biliyorum gelmeyeceksin, beni de çağırmayacaksın... Aileme söylemeliyim artık, bunu da biliyorum... Benim adım atmamı bekliyorsun, bunu açıkça söylemesen de ben anlıyorum.

Kuzey: Nazlı...

Nazlı: Boşver, yorma kendini, bir şey söylemek zorunda değilsin. Yani yaptığım şey yenilir yutulur gibi değil. Affetmeni beklemem çok komik olurdu. Kader diyelim... Oyun bitiyor, perde kapanmak üzere...

Kuzey: Nazlı, derken ardından birisi seslendi:

"Kuzey bey, koşun... Depoda yangın çıktı..."

Özdemir Asaf - Çok Uzun Bir Öykü


Olvasás folytatása

You'll Also Like

6.3K 1K 26
Sevgili okuyucularım. Sizlerin gönlüne girebilmek için ne yaptım bilmiyorum ama İnstegramdan toplanıp buralara kadar benim için geldiniz. Şimdi öncel...
108K 9.8K 39
Yaşadığı ücra köyde, Yanık adıyla bilinen gizemli bir doktor, karla kaplı verandasında sigarasını çekerken içine Dolunaya çevirdi gözlerini. Huzur di...
Haz 🍀 által

Romantikus

324K 4.6K 18
Çocukluktan beri Karan Avcıoğlu'na karşı hisleri olan Efsun Alakurt'un hikayesidir. Sevdiği adamla birlikte olduklarından sonra her şeyin farklı ola...
674 63 7
"Keşke..." diye başladığı cümlenin devamını getirmesine izin vermedim. Başımı iki yana sallarken yüzümde acı dolu bir gülümseme belirdi. " Keşke yok...