KOR KIZILI #wattys2022

By FundaKinali

2.4M 104K 4.2K

Cesur Yenerler. Merak uyandıracak kadar gizli, gizli olduğu kadar da tehlikeli bir adam. Minel Çağan. Merak... More

~ Tanıtım ~
1. Bölüm
2. Bölüm
3.Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8.Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
FİNAL

16. Bölüm (+18)

113K 2.9K 82
By FundaKinali

Merhabalar!

Upuzun ve dolu dolu bir bölüm oldu. Benim için biraz değişik bir yazı oldu. Cüretkâr yazmak için baya uğraştım diyebilirim. Umarım hem hikâyemize uygun hem de başaralı olabilmişimdir.

Ve... Yorumlarıyla beni musmutlu eden, sorduğu isabetli sorular ile hikâyemizin anlam ve derinliğini daha netleştiren okuyucularıma da teşekkür ederim!

Keyifli okumalar, sizi seviyorum!


***


Cesur, üzerindeki dar kesim siyah ceketi çıkarıp geniş çalışma masasının köşesinde düzensizce duran sandalyenin ahşap korkuluğuna astı. Ardından inci kadar beyaz, üzerinde tam oturan fakat pek de dar olmayan gömleğinin manşetlerindeki özel kol düğmelerini çıkararak, masaya bıraktı ve kollarını dirseklerine kadar sıyırdı. Böylece kollarındaki belirgin solgun mavi damarları esmer teninde kendini belli edercesine kabartılı hale geldi. Üstelik boynundaki damarları da kendini fazlasıyla belli ediyordu.

Hayalini kurduğu şeye dokunuyor muydu? Çoğu gece, geniş yatağında uzanarak uzun ve detaylı bir şekilde düşünmüştü içinde olduğu durumu fakat o hayaller bile o an için içinde tarifi mümkün olmayan hisler uyandırdığında bu hislerden hemen kurtulmak için balkonda soğuk rüzgârı hissetmişti. Tenini yalayarak geçen o esinti bile genç kızı düşünmesini engelleyememişti.

Cesur Yenerler, bir zamanın en belalı ama aynı zamanda en kibar insanı olabilen bir adamın oğluydu. Babasından ne görmüşse onu yapmayı dilerdi fakat 7 yaşında iken babasını kaybettiğinde ona yön gösterecek biri kalmamıştı. Tam o anda, bir sis dumanının içinde bilinçsizce ve ümitsizce kuruntularla dolanırken bir el onun küçücük yaralı kalbine dokunmuş, bir yol göstermişti. Cesur için o vakit, artık gideceği yolu seçme vaktiydi. Ve seçtiği yol babasının yolu olmuştu, Tuncel baba sayesinde.

İstanbul'a kan kusturmak nedir? Kendi kendine hep bunu sormuştu gençlik çağında. Bir yandan delice bir tutku ile intikam almak istiyor, diğer yandan babasının kibar yönünü tanıyarak büyüdüğü için bunun doğru olup olmayacağını aklında tartıyordu. Büyük bir boşluğa düşüp, kararsız kaldığı gün Tuncel babaya sordu sorusunu. Düşmana nasıl kan kustururum?

Alacağı cevabı aklında oluşturmuştu aslında. Fakat öyle bir cevapla karşılaşmıştı ki beklemediği bir cevaptı bu. Hınç dolu, intikam dolu, yemin dolu bir cevap beklemişti oysa. Aslında aldığı cevapta hepsi vardı fakat daha temkinli bir cevaptı. Şöyleydi;

"İnandığın dava uğruna, bu yolda kaba saba bir adam olmaktan çok beyefendi olacaksın. Herkes sana saygı duyarken, sen de saygı duyacaksın. Bir beyefendi iken aynı zamanda delikanlı olacaksın. Önce adam gibi adam olacaksın ki... Düşmanın kan kusacak, kendi kustuğu kanında boğulurken senin adamlığın baki kalacak. Önce iyi bir adam olmalısın ki, bir düşmana kan kusturmak için elini bile oynatmana gerek kalmayacak..."

Tuncel babanın sözleri tam da böyleydi. Bu yüzden Cesur kendi bildiklerinin hepsini unutup, kendine yeni aşılanan bilgilerin hepsine kapılarını açtı. Öğrenim döneminde tam bir beyefendiydi, sonrasında da adamlığından ödün vermemişti. Emelleri vardı, saygın ve kudretli biri olmak istiyordu ve bunun için birçok şeyden feragat etmişti. Aşk gibi... Bir kadın, bir sevgili gibi...

Hala bilgilere kapısı açıktı, hala bir beyefendi, hala bir adamdı fakat emelini gerçekleştirdiği için kalbini açmak istemişti. Ve o kararı aldığı gün sosyete dünyasının en gözde insanlarından Rima'nın davetine katılmıştı. Kararının ardından karşılaştığı ateş mavisi gözler, kalbindeki küçücük sızıntıdan içeriye girmiş ve içine küçük bir kıvılcımı düşürmüştü. Önce basit bir tutkuydu, sonrasında kor kızılı bir aşk çıkmıştı ortaya. Minel'e âşık olduğunu anlamıştı, bilmişti fakat bunu dile getirdiğinde o büyünün bozulacağını düşünerek hep içinde saklamıştı... Hala da saklıyordu.

Usulca arkasını döndüğünde yine o geceki gibi ateş mavisi gözler ile karşılaştı. İçindeki kor kızılı ateş, iyice ısındı... Isındı... Isındı ve usulca genç kızın beline kollarını dolayarak onu kendi bedenine bastırdı. Dudaklarını çıldırtıcı bir yavaşlıkla genç kızın boynundan, kulağının altına kadar sürttü ve küçük bir öpücük bırakıp hafifçe geri çekildi. Konuşmayı istemiyordu, konuşursa içinde bulunduğu bu efsunlu an dağılacaktı sanki. Yine usulca genç kızı kendine çekerek odadan çıktı ve alt kata yöneldi. Kapıyı açarak içeriye girdiklerinde ilk olarak camdan oluşan geniş dikdörtgen duş alanına doğru ilerledi.

Minel bulundukları yeri incelemeye koyuldu, belki böylece aklını başka şeyler ile meşgul ederek içindeki amansız heyecanı bir nebze aza indirebilirdi. Geniş banyo saf buğulu camlardan oluşmasına rağmen içine adım attığında aslında iç kısımlarının ayna ile kaplı olduğunu fark etti. Aynada aksini izlerken, arkasındaki adamın sıcaklığı ile nefesi kesiliyordu. Usulca gözlerini aynadaki adamın gözlerine kilitledi ve yutkunarak tebessüm etti. Cesur'un parmaklarını çıplak omuzlarında hissettiğinde ise neyi incelerse incelesin bu heyecanın asla inmeyeceğini anlıyordu.

Cesur, fazlasıyla yavaş fakat usta bir şekilde Minel'in kısa pudra rengindeki elbisesinin sırtında kalan fermuarını indirdi ve pürüzsüz teninin gözlerinin önüne serilişini inanılmaz bir tutku ile izledi. Gözlerinin değdiği her zerreyi parmaklarıyla usulca okşadı. Minel, adamın iş bilir parmaklarının ensesinden, beline kadar omurgasının izinde dolandırdığını hissettiğinde nefesini tuttu ve sesli bir şekilde vererek yutkundu. Tatlı bir ürperti ile titriyor, sanki daha fazlası için arsız bir istek duyuyordu içten içe.

Cesur, elbisenin ince askılarını iki elinin de başparmakları ile tuttu ve askıları zarif omuzlarından aşağı indirdi. Bir yağmur damlasının yeryüzüne düşüşü gibi ayaklarının ucuna düştü elbisesi Minel'in. Şimdi kalbi daha hızlı atıyordu ve dayanılmaz bir istekle kavruluyordu. Genç adam başını hafifçe yana eğerek aynaya dikti tutku ile kararan gözlerini ve genç kızın dudaklarını dişleyerek başını eğdiğini görünce gülümsedi. Hayatı boyunca birçok kadın tanımıştı fakat kimseye böylesi hisler beslememişti. Üstelik birçok tene değmişti parmak uçları fakat ilk kez uyuşuyordu. İlk kez Minel'in tenine değdiğinde sanki parmak uçlarındaki hissiyat kayboluyordu Cesur'un.

Usulca genç kıza sarıldı ve iri eli Minel'in göbeğinin üzerinde durdu. Başını öne iterek, genç kızı kendine bastırdığında Minel çıplak sırtına değen sıcaklığın fakında olarak derin bir nefes aldı fakat ciğerleri için bu nefes pek de yeterli sayılmazdı. Cesur usulca onu kendisine çevirdi ve Minel'in ellerinden tutarak kendi göğsüne yerleştirdi. Minel anlıyordu, biliyordu ne yapacağını fakat nasıl yapacağını kestiremiyordu. Sanki zihni sıfırlanan bir bilgisayar gibiydi. Bomboş...

Yine de usulca parmaklarını bembeyaz gömleğin, küçük yaka düğmelerine uzattı ve titrek parmaklarını ustaca kullanma umudu ile ilk düğmeyi açtı. İlk düğmenin sorunsuz ve kolayca açılması ona bir özgüven yüklemişti sanki. Seri bir şekilde diğer düğmeye geçti ve onu da açarak, diğerine geçti. Tüm düğmeleri açıp, adamın yakalarından tutarak gömleğini omuzlarından kaydırarak düşmesini sağladı. Heyecanlıydı, hem de çok...

Usulca siyah, parlak kemerin tokasını tuttu ve acele etmeden açıp, pantolonun düğmesine uzandı ve onu da açarak fermuarını indirdi. Cesur bu kadarını beklememişti. Amacı onun heyecanını aza indirmek ve korkuyorsa eğer korkulacak, çekinecek bir şey olmadığını göstermekti. Gerçi sevdiği kız da bu işi gayet iyi yapıyordu. Usulca pantolonundan kurtuldu adam. Ardından banyo bataryasına ulaşarak ılık suyu açtı ve tavandan suların sanki yağmur yağıyormuşçasına düşmesini hissetti. Minel ona gülümseyerek bakıyordu.

Akan su, Cesur'un saçlarına baskı yaptığından dolayı önleri hafifçe alnına dökülmüştü ve Minel kalbinin durduğunu hissediyordu sanki. Öylesine seksi gözüküyordu ki sevdiği adam her an bunun bir rüya olacağı hissinden kurtulamıyordu. Damlalar o acımasız güzel yüzünden aşağı düşerken ve dudakları böylesine güzel görünürken içindeki isteği bastırmakta zorlanıyordu. Minel ilk kez kendini tutkulu birisi olarak hissetmişti.

Islak saçında hissettiği eller ile başını kaldırdı ve sevdiği adamın gözlerine baktı. Cesur onun saçlarını özenle okşadı. Minel'in elleri adamın göğsünde dolanıyorken Cesur bir an evvel çıkmak istediğini fark etti. Bir an evvel sevdiğini kendisine katmak istedi. Minel'in acemi elleri Cesur üzerinde pek de acemi bir etki yaratmıyordu. Adam hızla sevdiği kızı kendine çekti ve ellerini beline dolayarak iyice kendine bastırdı. Çıplak tenleri bir birlerine değdiğinde ikisi de alev almışçasına birbirlerine uzandılar ve dudakları büyük bir açıkla kavuştu. Cesur'un dili araştırmacı her tadı almak istercesine derinlerde gezinirken, Minel'in dudakları ve dili de onun kadar usta bir şekilde karşılık veriyordu. Daha önce bir kişi ile küçük bir öpüşme yaşamıştı fakat bu bambaşka, daha tutkulu, daha tüketici bir şeydi ve içinden geldiği gibi karşılık veriyordu. Usta ve ya acemi, önemli değildi onlar için. Geri çekildiler nefes nefese.

"Sana bir sürprizim var sevgilim," diye fısıldadı Minel, Cesur'un kulağına kışkırtıcı bir ses tonuyla mırıldandı. Dudakları oynadıkça adamın kulağını okşuyorken Cesur sadece yutkundu.

"Çok merak ediyorum bu sürprizi aslında," deyip genç kızın incecik belinden daha sıkı tutundu ve kendine bastırdı. Minel kasıklarında hissettiği kaba sertlik ile iç çektiğinde Cesur mucip bir şekilde dudaklarını yukarı doğru kıvırdı.

"Bunun için banyodan çıkmalıyız hayatım," diyerek mırıldanan Minel'e karşın "Hm... Bence de artık çıkmalıyız," diyerek suyun akışını arttırdı Cesur ve usulca duruladı sevdiği kızın naif bedenini. Minel'in elleri adamın ne fazla kısa, ne de fazla uzun olmayan saç tutamlarındaydı. Hafifçe onları okşuyordu, kopmasından korkarak...

Usulca yumuşacık krem rengi bornozu Minel'e uzattı Cesur. Genç kız ıslak iç çamaşırlarına rağmen usulca üzerine geçirdiğinde, Cesur'un iç çamaşırını çıkardığını ve beline bir havlu bağladığını görünce yutkundu. Üstelik adamın belindeki iki derin çukur nefesini kesmişti. Minel o çukurlarda parmaklarını dolandırmak istedi bir an. Ardından usulca çıktılar cam bölmeden oluşan banyodan.

"Hemen döneceğim," diyerek adamın dudağına küçük bir öpücük bırakan Minel hızla giysi odasına ilerledi ve içeriye girip kapısını kapattı. Cesur ise odanın ışığını kapatarak, sualtının ışıklarını açmıştı. Şimdi odayı sadece su olan kısımdaki ışıklar aydınlatıyordu ve balıklar hareketlendikçe gölgeleri odada oynaşıyordu. Cesur kendini geniş konforlu yatağa bıraktı ve kollarını başının altında topladı. Derin bir nefes alarak kaslı, geniş göğsünü şişirdi ve aniden verdi nefesini sesli bir şekilde.

O sırada giysi odasının kapısı açıldı ve içeriye Minel girdi. Yatakta kollarını ensesinin altında birleştirerek, pazularını kabartan, tavandaki balıkları izleyerek uzanan adamın seksi hali içindeki arzulu kadını derin uykusundan uyandırmıştı. Üstelik karın kasları, yatakta yattığından dolayı yumuşarken, adonislerinin belirginleşmesi içindeki cinsel dürtüleri gün yüzüne çıkarmıştı. Kendisi de inanamıyordu fakat o adonislerde dudaklarının gezip, dilinin dolaşmasını istiyordu Minel.

Henüz sabahın erken saatlerinde arkadaşları ile buluşmuş ve güzel bir sohbetin ardından konu ilişkilere gelmişti. Kızların sevgilileri ile geçirdikleri anlar, yaşadıkları deneyimler Minel'in dikkatinden kaçmamıştı. Onları dikkatle dinlemiş, bir erkeğin neyi sevip sevmediğini öğrenmişti bir nevi. Ardından internette de araştırma yapmış ve öyle çıkmıştı evden. Şimdi ise bu öğrendiklerini gerçeğe dökmenin o kadar da kolay olmadığını anlıyordu. Bu heyecan, tarif edilmez bir histi.

Cesur hareketliliği fark ederek başını öne ittiğinde gördüğü muazzam manzara ile yutkunmadan edemedi. Minel'in üzerindeki saf dantelden oluşan siyah iç çamaşırları adeta nefesini kesmişti. Dantelli sutyeninden hafifçe belli olan minik tepeler ve külotunun altından hafifçe belli olan kadınlığı merak uyandırıyordu. Bez parçaların engeldi ve onları görme arzusu gizemli bir merak salgılıyordu vücuduna.

Cesur kalkmak için bir hamle yapacakken Minel elini kaldırarak onu engelledi. Kıvrak bir şekilde ekseninde döndüğünde Cesur sesli bir şekilde inledi çünkü Minel'in iç çamaşırı ipten oluşan bir çamaşırdan ibaretti ve diri kalçaları muhteşem gözüküyordu. Spor yaptığı her halinden belli oluyordu da. Üstelik siyah topuklu ayakkabıları o kalçalarını daha da gergin gösteriyordu. Cesur bir an için bu manzarayı izlerken ölebileceğini düşündü.

Adamın bacaklarının arasındaki sertleşmiş erkekliğin farkına varan genç kızın nefesi hızlandı. Minel çok yavaş adımlarla yatağa tırmandı ve gergince açtığı iki dizinin üzerinde durduğunda derin bir nefes alarak yutkundu. Cesur burnunu ve dudaklarını onun tenine değdirmek için dayanılmaz bir istek duyuyordu.

Usulca genç kızın sırtına uzandı ve sırtına dudaklarını değdirerek ensesine kadar küçük öpücükler bıraktığında Minel titredi. Sutyeninin üzerindeki iri elleri hissettiğinde nefesi sıklaşırken, göğüs uçları tomurcuk misali dirileşti. Minel o anda Cesur'a yapmak üzere olduğu şeyi böyle giderse yapamayacak oluşunu düşünerek hızla adama döndü ve tebessüm ederek uzaklaştı. Lakin öncesinde tutkulu bir öpücük bıraktı dudaklarına Cesur'un.

Adamın geniş göğsünü usulca okşayarak onu tekrar yatağa yatırdı ve yine derin bir nefes aldı. Usulca bacaklarını gererek Cesur'un çıplak karnına oturduğunda teninin kor, kor yandığını hissetti. Elleri nazikçe dolandı adamın göğsünde. Usulca, kışkırtıcı bir yavaşlıkla aşağı doğru inerken Cesur dişlerini sıkıca birbirine bastırmış kesik nefesler alıyordu.

Ellerinin gezdiği yerlerde dudakları dolanmaya başladığında sevdiği adamın iniltisi, onu etkilediğini anlamasına yardımcı olmuştu ve bu haz Minel'e cesaret katıyordu. Usulca Cesur'un havlusuna uzandı elleri ve o an derin bir nefes alarak yutkundu. Bunu yapacaktı. Yapabilirdi. Minel nihayet havlunun düğümünü açtığında gözlerini Cesur'un göğsüne dikerek titrekçe ve acemice adamın erkekliğinin etrafına sardı parmaklarını.

Cesur hissettiği parmaklar ile hızla başını öne itti ve Minel'in ne yaptığını anladığında kaşlarını çattı. Minel zorlukla dudaklarını yaladı ve başını Cesur'un erkekliğine doğru eğerken gözlerini sıkıca kapattı. Fakat aniden yukarıya çekilmesi ile gözlerini açtığında sırtı yumuşacık yatağa değdi. Cesur iki dizinin üzerinde durup havluyu yeniden bağlayarak erkekliğini kapattı ve onaylamaz bakışlarını Minel'in masmavi gözlerine dikti.

"Ben... Ben şey..." diyerek geveleyen Minel, hayatı boyunca bu kadar utandığını hatırlamıyordu. Ah, utancından ölecekti. Öyle bir utanıyordu ki sadece Cesur'dan değil, tavandan ve cam duvarların arkasından kendilerini izleyen balıklardan bile utanmıştı.

"Sen ney Minel?" diyen adamın ses tonu kızgın çıkıyordu. Minel ürkekçe gözlerini sevdiği adama çevirdi. Onun bacaklarının arasında kalan bacaklarını kendine çekmek ve küçük bir kız çocuğu gibi ağlamak istiyordu. Fakat bunu yapabilmesi için önce Cesur'un bacaklarının üzerinden kalkması gerekiyordu ancak adamın pek de niyeti yoktu anlaşılan.

"E-erkeklerin hoşuna... Gidermiş," derken kekeliyor, kelimeleri nasıl telaffuz edeceğini bile şaşırıyordu Minel. Bir yanı kendine kızgın, diğer yanı ise sevdiği adamı bile mutlu edemiyor oluşuna üzgündü. Eee kız arkadaşları söylemişti işte! Yapamamış mıydı? Lanet olsundu ama!

"Belki benim hoşuma gitmiyor!"

"Ama... Ben yapmak istedim," diyerek yalan söyledi Minel. Daha fazla rezil olmak istemezken, olabilecekmiş gibi daha da rezil oluyordu sevdiği adama karşı. Cesur kaşlarını daha derin çattı bu sözler karşısında.

"Bu yüzden gözlerini kapattın, titredin değil mi?"

"Tamam! Kız arkadaşlarım söyledi bende..." diyerek sözlerini tamamlayamadan gözünden akan ilk damlayı usulca sildi ve burnunu çekti. Cesur'a bakmaya cesareti yoktu. Cesur onun ne yaptığını, ne yapmaya çalıştığını anlamıştı. Gözünden akan yaşı gördüğünde yutkundu ve usulca genç kızı kendine çekerek sıkıca sarıldı ve mırıldandı.

"Şşt... Kızmadım sana. Bunu istemeyerek yapıyor oluşuna da kızmadım. Bunu yapmak zorunda değilsin," diyerek yumuşacık ses tonuyla mırıldandığında Minel ona sıkıca sarıldı ve fısıldadı.

"Ama seks-"

"Biz seks yapmıyoruz bebeğim! Duygusuz bir şeyi senin ilkinde nasıl yapabilirim?" derken sözleri doğruydu Cesur'un. Kesinlikle bu gece sevdiği kadının memnuniyeti için uğraşacaktı. Sadece duygularıyla ruhlarını seviştirecekti. Her şey onun için daha da özel olmalıydı.

"Sevişiyoruz ama..." diyen Minel'in aklı tamamen karışmıştı. Kız arkadaşları ve internet farklı şeyler söylüyordu, Cesur ise bambaşka... Hangisi doğruydu? Yine sevdiği adamın sözlerine inandı. Diğerlerini unuttu hemen! Tek doğru Cesur'du.

"Seks ve sevişmek aynı şey değil yavrum," diye mırıldanan adama "Anladım," diyerek karşılık verdi Minel. Cesur ise kaşlarını çatarak geri çekildi ve genç kızın gözlerine bakarak muzip bir ses tonuyla mırıldandı.

"Ne anladın?" diye sorduğunda aslında Minel'in anlamadığını biliyordu Cesur. Minel cevap veremediğinden utanarak tekrar yastığa gömdü başını ve Cesur artık uygun zamanın geldiğini düşündü. Asıl cevabı yaşadıklarından sonra anlayacağını düşünerek "Utanma ama..." derken kışkırtıcı bir ses tonuyla mırıldandı. Cesur, sevdiği kızın üzerine doğru eğildi usulca. Özlemini ve hayalini kurduğu anın sonunda gelip çatmış olması heyecan vericiydi her iki taraf içinde.

Ellerini onun saçlarına gömen Minel'in nefis vücudu kıvranarak kendi vücuduna sürtüyordu Cesur'un. Usulca parmaklarını dantel sutyenin askılarına uzattı ve onları yavaşça aşağı indirdi. Minel çekingen bir şekilde, yanlış bir şey yapmaktan korkarak belini kavislendirdiğinde Cesur'un elleri onun sırtına kaydı ve klipsi açarak usulca sutyeni kavrayıp yatağın kenarına bıraktı. Tüm dikkatini düzensiz nefesleriyle dengeli bir şekilde inip kalkan dolgun göğüslerine çevirdi.

Nefis göğüsleri avuçlarının arasına aldı ve başparmaklarıyla sertleşip dikleşen göğüs uçlarını okşamaya başladı. Minel kendini yeniden yastığa bıraktığında kıvranıyordu ihtiyaçla. Güzel yüzü hafifçe pembeleşmiş, sarı saçları darmadağın olmuş bir halde yatağa dağılmıştı. Zevkten mahmurlaşmış mavi gözleri, koyulaşarak hem kararmış hem de parlak bir hal almıştı ve bu hali Cesur'un hayatında gördüğü en güzel görüntü haline gelmişti.

Tomurcuk misali açılan göğüs uçlarını ağzına almak için Minel'i hafifçe geri itti. Cesur'un dili genç kızın gergin meme ucunun etrafında dolaşıyor, dudakları tenini hafifçe dağlıyordu sanki. Yavaş hareketleri, Minel'in inlemesine sebep olurken, daha fazlasını istemesine de sebep oluyordu aynı zamanda.

"Cesur..." diyerek hırıltılı nefesiyle inleyen Minel parmaklarını Cesur'un bileklerine sarmıştı. Bunu neden yaptığını bilmiyordu fakat bir şeylere tutunmasa sanki yüksek bir yerden düşecekmiş gibi hissediyordu. Cesur ona yardımcı olmak istercesine ellerini tutarak omuzlarına getirdiğinde yönünü aşağı doğru çevirdi.

İş bilir parmakları genç kızın bacaklarının arasına ulaşıp, iç çamaşırından içeriye girdi ve kadınlığını keşfe çıktı. Minel aniden hissettiği parmaklar ile vücudunu yukarıya çekmek istese de bu isteğe gem vurdu. Cesur'u istiyordu o da fakat çekiniyordu işte. Ellerinin altındaki gergin omuzlar kayarak aşağı inerken, ellerini adamın saçlarının arasına attı.

Cesur Minel'in bacaklarını hafifçe araladı ve parmaklarını oynatarak daha derin bir keşfe çıktı. Sıcacık ıslak kadınlığı onun için hazırdı. Usulca yeniden oturur vaziyete geldi ve Minel'in iç çamaşırının iplerinden tutarak usulca bacaklarından kaydırdı ve küçük ip parçasını bırakıverdi yataktan boşluğa. Ardından siyah uzun topuklu ayakkabılarını çıkararak onları da bir köşeye bıraktı.

Cesur doğrulup tekrar Minel'e çevirdi başını ve ellerini genç kızın dizlerine yerleştirerek bacaklarını iyice araladı. Minel utanıyordu bu defa. Yanakları daha da kızarmış, bacaklarını kapatmak istercesine geriyorken Cesur'un tutuşu ve geniş bedeni ile bunu başaramıyor oluşunun çaresizliği içindeydi. Cesur artık dayanamayarak erkekliğini Minel'in kadınlığının bir çiçek yaprağı gibi yumuşacık dudaklarında gezdirdi. Başını kaldırıp güzel kızın gözlerinin içine baktı ve iç çekti.

"Hazır mısın bir tanem?" diyerek emin olmak istercesine araştırır gözler ile Minel'i izlediğinde genç kız yutkundu ve başını salladı.

"Hazırım hayatım, evet..." diyerek fısıldadığında Cesur ona uzanıp dudaklarına yumuşacık öpücükler bırakmaya başladı. Erkekliğinin kaba başını Minel'in kadınlığına dayadı ve çok yavaş bir şekilde kendini içine doğru itti. Zorlanarak fakat temkinli bir şekilde genç kızın derinlerine doğru ilerlerken karşılaştığı engel onun içindeki erkeksi dürtüyü ve gururunu okşamıştı. Bu kız onundu!

Minel'in engelini aşıp, tamamen içine girdiğinde genç kızın çığlığı dudaklarının arasında dağılmıştı. Minel kesif bir acıyı bacaklarının arasında hissettiğinde Cesur'un dudaklarını sertçe ısırmış, hatta kanatmıştı da. Minel'in aldığı nefes bile ciğerlerini yakıyordu.

"Minel," diyerek hırıltılı sesiyle inledi Cesur. Genç kız usulca geri çekti başını ve yatığa iyice bastırdı. Yutkunup, nefesini düzene sokana dek bekledi. "İyiyim, hatta çok iyiyim," diyerek kıkırdadığında Cesur içindeki sıkıntıyı atarak gülümsedi. Onun canını yakmaktan, ona acı vermekten ve onu elinden kaçıracak şeylerden korkar olmuştu artık. İlk aşktı Minel, ilk sevgili...

"Çok güzelsin sevgilim," diye fısıldadı çatallaşan sesiyle. Tekrar hareket etmeye başladığında beline baskı yapan bacaklar ile gülümsemesi genişledi Cesur'un. Minel sevdiği adam ile kendi kararıyla yapıyordu bunu. Ayrıca onu seviyordu, pişman olacağını düşünmüyordu asla.

Sakin bir ritimle ileri geri hareket eden Cesur ağırlığını ellerine verdi ve ellerini yatağa dayayarak Minel'in boynuna gömdü yüzünü. Dudakları yine haylazca genç kızın tenini dağlarken Minel ellerini onun sırtında gezdiriyordu. Cesur tekrar hareketlendiğinde Minel başını kaldırarak dudaklarını onun boynuna, sakallarının arasına ve çenesine sürterek küçük öpücükler bırakıyordu. Cesur içindeki kor kızılı arzuyla onu kendine katarken, Minel'in küçük öpücükler hoşuna gidiyordu.

Cesur usulca onun ellerine uzandı ve parmaklarını birbirlerine kenetleyerek yatağa bastırdı. Dudaklarını, Minel'in dudaklarına kapatıp şehvetli bir öpücük bıraktı ve dilinin genç kadının ağzında dolanmasını sağladı. Sonunda doruğa ulaşan Minel çığlıklarını tutmak için sevdiği adamın ağzından derin nefesler alıp veriyordu. Cesur bunu anladığında biraz daha hızlandı ve Minel gözlerini irileştirip nefesinin kesildiğini hissettiğinde tiz bir çığlık koyuverdi. Onun bu çığlığı balıkların aniden hızlı hareket etmesine sebep olmuştu.

Elleri Cesur'un iri ellerini sıkarken kendini bıraktığında sevdiği adamın da üzerine uzanarak taraz dolu iniltiler ile doyuma ulaştığını anladı. İkisi de nefes nefese kendi diyarlarından çıkıp dünyaya indiklerinde nefeslerini düzenlemek için bir süre beklediler. Cesur usulca sevdiği kadından ayrıldı ve yumuşacık yatak örtüsünü beline kadar çekip kendini yan tarafa bıraktı. Usulca Minel'e çevirdi başını.

"Seni seviyorum," diyerek fısıldadı Minel. Yutkunarak usulca sevdiği adama sokuldu ve yüzüne baktı. Cesur aslında bu anın ölmek için en güzel an olduğunu hissediyordu. Sevdiği kadından sevildiğini duymak, onun olduğunu bilmek... Bu inanılmaz bir histi.

"Benimsin," diyerek Minel'i kendisine çekmek istedi fakat genç kadının kaşlarını çatıldı. Çıplaklığını umursamadan yatakta oturur bir hale geldi.

"Ben bir eşya değilim hayatım, ilkel dürtülerine bir dur der misin?" derken yüzü öyle ciddiydi ki Cesur bir an kendini ve sözlerini sorguladı. Ardından Minel gibi oturup, sırtını yatağın yumuşacık başlığına dayadı.

"Minel..." diyerek fısıldadığında onun kıkırdadığını duyunca derin bir nefes alarak rahatladı. Ayıplar bakışlarını onun gözlerine diktiğinde Minel gülümseyerek ona doğru uzandı ve sıkıca sarıldı. Cesur doğru anın geldiğini hissetmiyordu fakat aklından geçen sözleri söylemekten de geri kalmak istemedi. Birçok plan yapmıştı, her şeyin bir sırası vardı...

"Ben senin en çok sesini sevdim

Buğulu çoğu zaman, taze bir ekmek gibi

Önce aşka çağıran, sonra dinlendiren

Bana her zaman dost, her zaman sevgili

Ben senin en çok ellerini sevdim

Bir pınar serinliğinde, küçücük ve ak pak

Nice güzellikler gördüm yeryüzünde

En güzeli bir sabah ellerinle uyanmak

Ben senin en çok gözlerini sevdim

Kâh çocukça mavi, kâh inadına yeşil

Aydınlıklar, esenlikler, mutluluklar

Hiç biri gözlerin kadar anlamlı değil

Ben senin en çok gülüşünü sevdim

Sevindiren, içimde umut çiçekleri açtıran

Unutturur bana birden acıları, güçlükleri

Dünyam aydınlanır sen güldüğün zaman

Ben senin en çok davranışlarını sevdim

Güçsüze merhametini, zalime direnişini

Haksızlıklar, zorbalıklar karşısında

Vahşi ve mağrur bir dişi kaplan kesilişini

Ben senin en çok sevgi dolu yüreğini sevdim

Tüm çocuklara kanat geren anneliğini

Nice sevgilerin bir pula satıldığı bir dünyada

Sensin, her şeyin üstünde tutan sevdiğini

Ben senin en çok bana yansımanı sevdim

Bende yeniden var olmanı, benimle bütünleşmeni

Mertliğini, yalansızlığını, dupduruluğunu sevdim

Ben seni sevdim, ben seni sevdim, ben seni..."

Sesi buğulu bir şekilde çıkarken, Minel nefesini tutarak onu dinlemiş ve tebessüm etmişti. Usulca başını geri çekip sevdiği adama baktı.

"Ümit Yaşar Oğuzcan..." diyerek fısıldadığında Cesur başını salladı.

"Seviyor musun beni?" diye sordu bu defa Minel. Dudaklarını birbirine bastırarak sevdiği adama bakıyordu. Cesur bu defa gülümsedi. Usulca başını uzattı ve Minel'in dudaklarına küçük bir öpücük bıraktı.

"Bunu söylemeyeceğim, bence sen anlayacaksın sevgilim. Seni sevip, sevmediğimi zamanı gelince anlayacaksın..." diyerek yutkunduğunda Minel mutlulukla sırıttı.

"Anlayacağım..." diyerek kedi gibi kıvrıldı adamın kucağına. Cesur aşağı kayarak sevdiği kadını sararak uykunun kollarına atıldı.

Onlar huzurla uyurken aynı saatlerde azılı düşmanları düello için hazırlanıyordu. Neler olacağını kim bilirdi ki?

S.zin^[Z.

Continue Reading

You'll Also Like

117K 708 4
O, ASLA AŞKA İNANMAZ VE ARKASINI KİMSEYE DÖNMEZ... Kör bir adam! Elim bir olayda, tam en deli çağlarında gözleriyle beraber ailesini kaybetmiş... Na...
6.5K 1.7K 100
Şiir kokulu Umut dolu Aşk satırları olan Hüzün barındıran Dünyama hoş geldiniz ! Sizde çok sevip Vazgeçemediyseniz bu kitap tam size göre... Oku...
1M 56.2K 24
"Benim adım yok Narin, gölgem yok, ayak izim yok." dedi umutsuzca. "Olsun!" dedim omuz silkerek. Onun aksine umarsız çıkıyordu sesim. "Adını dilim...
974K 53.7K 41
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...