Sahibim

Bởi AnormalEylul

10M 279K 29.6K

**Bazen birşeye sahip olduğumuzu sanırız. Ama yalnızca 'sanırız'** "Herşey yoluna girecek!" "..." "Herşeyi un... Xem Thêm

Dikkat!
S~10~
S~11~
S~12~
S~13~
S~14~
S~15~
S~16~
S~17~
S~18~
S~19~
S~20~
S~21~
S~22~
S~23~
S~24~
Hımm
S~25~
S~26~
S~27~
S~28~
S~29~
S~30~
S~31~
Yazanın İsyani!!
S~32~
S~33~
S~34~
S~35~
S~36~
S~37~
S~38~
S~39~
Hatırlatma..
S~40~
S~41~
S~42~
S~43~
S~44~
S~45~
S~46~
S~47~
Geçmişin İki Yüzü
S~48~
S~49~
S~50~
Duyuru
S~51~
S~52~
2. Kitap?
~Final~
Özel Bölüm & Teşekkür ?
Merhabalar...

S~53~

134K 7.9K 722
Bởi AnormalEylul

Öncelikle 1 yıldır Genç Kurgu kategorisinde olan hikayem nedense dün wattpad'den gelen mesajla ki aynen şöyleydi. "Merhaba, Sahibim hikayesinin yanlış kategorize edildiğini fark ettik. Kategorini içerik kurallarına göre değiştirdik. "

Hikayemdeki #GençKurgu etiketi kalksa da yine bu öğlene kadar genç kurguda 1.sırada kaldık. Öğleden sonra ise kategori #GençKızEdebiyatı olarak değiştirilmiş. Bu yüzden biraz sinirlendim doğrusu. Çünkü hikayem 1 yılı aştı aynı kategorideydi.

Ha kategori değiştirmesi hikayemi olumsuz mu etkiledi? Hayır, aksine okuyucu ve beğeni sayısı yükseliyor. Ve orada da 1. sırada hikayemiz. Ama beni tek sinir eden bunun sonuna gelince olması. Bu yüzden sanırım dün yeni bölüm güncellenmiş görünmüş ama benimle bir alakası yoktu. Üzgünüm..


#BenOlsam etiketini komik bir şeyler ortaya çıksın da biraz eğlenelim diye istemiştim. Gördüğüm kadarıyla çoğumuz bu doğrultuda yazmamıştı. (: Yorumlarınız çok güzeldi ve hepsini tek tek okudum <yb diyenleri es geçerek :)> Çok teşekkür ederim (:

Bu bölümü hayal dünyamın sınırını zorlayıp, diğer karakterleri gözyaşlarına bakmadan harcaya bilen @TozGri kardeşimizin. Eğlenceli yorumun için teşekkür ederim ;)


Hastane koridorunda su gibi aktı zaman, ne bir şey getirdi ne de götürdü. Sadece yaşamdan gün çalmaya yaramıştı. Sadece takvimden birkaç gün eksiltmişti. Mutlu haber gelmeden, umut gelmeden sadece birkaç giden gün.

Koridorda camın önünde bekleyen bedenler kimi zaman korkunun derinliğini yaşadı bekleyişte, kimi zaman da umudu; her serum çıkarılıp takılışında. Bıkmadan, usanmadan günlerce o camın ardından bakmaya devam ettiler.

Yalnız değil koca bir aileydi camın ardında bekleyen. Doğan, Özgür dayısı; Batuhan, Efe, Aras amcası.. Ağızda dualarla beklendi güzel haberler.

Uzun bekleyişler ardından geldi ardı ardına doktordan güzel haberler; önce bebeğin günden güne geliştiği, sonra ise solunumunun yavaş yavaş düzene girdiği..

Bu birkaç cümle herkesin yüreğine serin sular serpmeye yetmişte artmıştı bile. Şimdi yine kısa bir bekleyiş içindeydi Damla ve Demir. Gözyaşına yer olmayan kısa bir bekleyiş.

Doktorun güzel sözleriyle Damla ağlamayı bir kenara bırakırken, Demir daha sağlam şekilde beklemeye başladı.

Her şey bir şekilde yoluna giriyordu; öyle ya da böyle. Her şey olacağına varıyordu en nihayetinde. Sabır insanları iradesiyle sınarken, sonunda mutluluk getiriyordu.

-Demir Tunalı-

Bebeğin durumunun gün geçtikçe daha iyiye gittiği haberini aldıktan sonra her ne kadar Damla'ya eve gitmesini söylesem de umursamamıştı. Doktor oğlumuzun çıkabileceğini de söylemişti ama ne Damla gitmiş ne de oğlumuzu göndermişti. Özgür'de bunu dile getirdiğinde Damla kendinden emin ve itiraz istemez bir tonda 'Ne ben ne de oğlum diğer bebeğim iyileşmeden hastaneden çıkmayacağız' demişti.

Şimdiyse Damla boş hastane odalarının birinde bebeği emzirirken bende diğer bebeğimizin başını bekliyordum.

Koridorda sessizlik devam ederken girişte iki doktor ve bir hemşire gördüm. Buraya doğru geliyorlardı. Cam arkasından benim baktığımı gördüklerinde baş selamı verip içeriye girdiler. İçeride bir hareketlenme olurken ben pür dikkat kesilmiş neler yaptıklarını anlamaya çalışıyordum.

Bebeğimin etrafını sarmış bir şeyler yaptıktan sonra hemşire içeride kalırken doktorlar çıkmıştı. Hızla doktorun yanına gidip "Neler oluyor?" diye sordum. Gerçekten korkmuştum.

Gülümseyen doktor "Telaş yapmayın Demir bey her şey yolunda. Artık cihazlara bağlanmasına gerek kalmadığı için çıkardık. Hemşire hazırladıktan sonra size getirecektir. Geçmiş olsun" dedi ve içimdeki yangına buz gibi sular serpti.

Bir şeyler söylemek istiyordum ama bir türlü ağzımdan kelimeler çıkmıyordu. Sonra sessizliğimin daha çok şey anlattığına kanaat getirerek beklemeye başladım. Birazdan günlerce cam arkasında kalan güzelliğe artık daha yakın olup kokusunu soluyabilecektik.

Birkaç dakika bekledikten sonra hemşire kucağında bebeğimle çıktığında nefesimi tuttum. Allah'ım bu ne kadarda minikti!

Yanıma gelen hemşire bebeği kucağıma verdiğinde sağ elimle dikkatlice sardım minik bedenini. Sol elimin hissizliği yavaş yavaş geçsede eskisi gibi kullanamıyordum şimdilik.

Kucağımdaki bebekle içime eşsiz duygular doğarken bir süre öylece durup yüzüne baktım. Bebekler güzel olur derlerdi. Oysa minik kızım buruş buruş ve çok çirkindi.

Burada durmaya son verip adımlarımı Damla'nın olduğu odaya yönlendirdim. Eminim çok sevinecekti. Bunun için çok uzun süre beklemiştik. Bu süreç öylesine zor geçmişti ki bu acıyı anlatmak mümkün değildi.

Odanın önüne geldiğimde bebeğe dikkat ederek kapıya hafifçe vurdum. İçerden Damla "Bir dakika.." diye seslendi. Sanırım daha işi bitmemişti.

Kapının önünde bayram çocuğu misali beklemeye başladığımızda annesi bebeğini çok bekletmeyip "Gelebilirsin.." demişti. Bense kapıyı açıp içeri girmek yerine bir kez daha çalıp beklemeye başladım.

İçeriden yeniden Damla'nın "Gel" diyen sesi yükselirken, ben bir kez daha kapıyı çaldım. İçeriden birkaç saniye ses gelmezken daha sonra adım sesi duymaya başladım. Git gide yaklaşan adım seslerinden hemen sonra kapı açıldığında karşımda oğlumuzu kucağında tutan Damlayı görmüştüm. Bakışlarını oğlumuzdan alarak bize döndüğünde kucağımdaki bebeği gördü.

Ağzını açıp bir şey söyleyecekken sanki kelimeleri yutmuş gibi donup kalmıştı. Kelimelerin yerini dolu gözler alırken kapıdan çekilmemiş öylece kucağımdakine bakıyordu. Biraz daha öyle durmaya devam ettikten sonra "Sanırım bizi içeri almayacaksın?" dediğimde durumu yeni fark etmiş gibi bakışlarını bana doğru kaldırıp "Bitti mi?" dedi zor duyulan sesiyle.

'Bitti mi?..' Bütün her şeyin cevabını barındıran tek soru.

'Bebek artık iyi mi?!

'Bir daha o makinelere bağlanmayacak mı?'

'Bekleyiş bitti mi?'

Bunlar gibi her sessiz soruyu içinde barındırıyordu. Basit bir cevapla bütün yaşanan kötü zamanı silip götürebilecekti. Ve ben bu cevabı gözlerine bakarak vermiştim.

"Bitti.."

Damla kapıdan çekildiğinde içeri geçtim. İçerde kimse yoktu. Damla hemen kucağındaki oğlumuzu yatağa bırakıp kollarını bana doğru uzattığında, kızımızı kollarına bırakmıştım. Buruşuk kızımız annesini hissetmiş olacak ki yumuk eliyle annesinin bluzuna yapışmıştı, kendince sımsıkı.

Damla ağlamaklı "Ne zaman kuvözden çıkardılar?" dediğinde "Biraz önce" dedim. Zaten buradan gittiğimden beri fazla zaman geçmemişti. Sanırım kızım beni beklemişti oradan çıkmak için.

Damla bebeği öpüp koklarken bende yatağın üstünde yatan oğluma yönelmiştim. Yatakta yanına oturup, yarı uzanır gibi üstüne doğru eğilip sevmeye başlamıştım.

Yarım saat geçti geçmedi bizimkilerdi, Damla'nınkilerdi derken oda ana bana gününe dönmüştü. Kızımızın kuvözden çıktığını gördüklerinde kutlama yapmak istemişlerdi. Bu yüzden Batuhan hemen fırlamış, pasta alıp geleceğini söylemişti.

Batuhan'ın getirdiği pasta ve içeceklerle kendi çapımızda ortamın elverdiğince bir kutlama yapmıştık. Bebekler elden ele akşama kadar dolandığında bir bizim elimize gelmemişti. Ben tam alacağım bir bakmışım başkası kucaklıyor, Damla tam kucağına alacak hop diğer taraftan başkası kapıyor.

Bu böyle geç saatlere kadar sürerken hemşire odaya gelmiş bizi böyle kalabalık görünce bir ton azar çekip, bebekleri alıp götürmüştü. Biz biraz daha oturup sohbet etmeye devam ederken laf arasında Doğan "Ee çocuklara isim düşündünüz mü?" demiş, bizde olumsuz yanıt vermiştik. Ama artık bir isim düşünsen iyi olacaktı. Bebekler neredeyse 1 aylık olmak üzereydi.

Bunun üzerine ortaya bir sürü isim atılmıştı 'Akın, Ömer, Burak, Eren, Melek, Umut, Cemre, Duygu, Azra, Akın, Buğra..'

Birisini dediğini diğeri beğenmiyordu. Bu yüzden deyimi yerindeyse isimler tam anlamıyla 'havada uçuşmuştu.'.

İsim içinden çıkılmaz bir hal aldığında Damla dayanamamış "Sonra biz düşünürüz" demişti, sanırım ikimizi kast ederek. Diğerleri biraz daha oturduktan sonra Damla'nın dinlenebilmesi için odadan çıkmış, ikimiz kalmıştık.

Damla yatağına geçmiş yatarak dalgın bir şekilde tavana bakıyordu. Bir şeyler düşünüyor olmalıydı. Bende başucundaki koltuğu yatak haline getirip uzandım.

Damla'ya baktığımda düşünceli halinin devam ettiğini görmüştüm. Sessiz ortamı bölmek adına "Ne düşünüyorsun?" diye sordum.

Bakışlarını tavandan alıp bana çevirdiğinde "Çocuklara isim" dedi. Sadece başımı salladıktan sonra tekrar "Bari bir şeyler bulabildin mi?" diye sordum.

Yatakta yan yatarak bana doğru dönerek yatmaya başladığında bende aynı şekilde ona dönüp yatmaya başladım.

Damla "Hayır, ama.." diyerek sustu.

Bir şey söylemek isteyip yine susmuştu. Merakla ne söyleyeceğini beklesem de bir şey söylemeyince "Ama..?" diyerek konuşmaya devam etmesini bekledim.

Biraz sessiz kaldıktan sonra "Şuan nefes alabiliyorsa çocuklar, hepsi Aras'ın sayesinde. Onun asla hakkını ödeyemem. Belki biraz hastaneye geç gelsek kızım belki o kuvöze bile konulamayacak durumda olabilirdi.." deyip sustu. Bense cümlesini bölmemek adına susup ne diyeceğini beklemeye devam ettim. "O yüzden onun ismini vermek istiyorum" dediğinde meraklı bakışlarım yerini şaşkın bakışlara bıraktı. Yanlış anlamamıştım değil mi? Bebeğe Aras'ın ismini vermek istediğini söylemişti?

Sağ dirseğimin üzerinde doğrularak dikkatle Damla'ya bakarak "Eğer yanlış anlamadıysam.." dedikten sonra duraksadım. Bana bakmaya devam ederken "Kıza Aras'ın ismini vermek istiyorsun?" diyerek bitirdim.

Şaka gibi, gerçektende bunu kast etmişti. Erkek olana koymak isterse anlardım ama kıza bu ismi koymak teşekkür müydü yoksa başka bir şey mi belli değil.

Damla "Tam olarak öyle değil." dedi. Bakışları tekrar tavanı bulurken iki elini de karnının üzerinde buluşturmuştu. Tavana bakarak devam etti. "Kız olduğu için aynı ismi olamaz belki ama andıran bir isim olabilir." Dedikten sonra durup "Aral gibi.." dedi.

Aral, kulağa hoş geliyordu..

"Güzel bir isim" dediğimde "Öyle " dedi. Sanırım miniğin ismi bulunmuştu.

Damla'ya "Diğeri için bir isim düşündün mü?" diye sordum.

"Hayır, hiç düşünmedim daha. Sen düşündün mü?"

"Bende düşünmedim." dedim.

Bir kez daha sessizlik odaya hakim olurken bu sefer sessizliği, yine beni söyledikleriyle şaşırtan Damla bozmuştu.

"Kolun daha iyi mi?"

Düşünceli şekilde sormuştu. Son zamanlarda bu çok sık oluyordu. Nasıl olduğumu soruyor, ağrım olup olmamasıyla ilgileniyor, ara sırada yardım ediyordu bir şeye ihtiyacım olursa.

Eskiden beni görmezden gelirken, şimdi normal şekilde konuşabiliyorduk. O kadar merhametliydi ki beni bu durumda yok sayamıyordu bile. Yakınlığı o kadar güzeldi ki.

Yakın zamanlardaki olan bu bana yakın tavırları biraz olsun beni benimsediğini gösterirken, bu beni mutlu ettiği kadar aynı zamanda üzüyordu da.

Bana alışırsa her şeyin düzelebileceğini düşünürken bunun ne kadar büyük yanılgı olduğunu şimdi daha iyi anlıyordum.

Bu her şeyi düzeltmek yerine kendimi yargılamaktan öteye gitmiyordu. Vicdanımla baş başa kalıyor, suçluluğumla yüzleşiyordum.

Evet, çok büyük bir hata yapmıştım. Pişman mıydım? Fazlasıyla hem de.. Ama bu hiçbir şeyin özrü olamıyordu maalesef.

Şimdi yaptıklarımın karşılığını duygularımla ödüyordum. Damla'nın her yaklaşımında da ödeyeceğe benziyordum. Bana doğru her bir adımında kendime olan lanetim kat kat daha artıyordu. Bunu kendime, kendi ellerimle yapmıştım.

Yaşanılanları konuşmak yerine sadece halının altına süpürüp saklamıştık. Bunun en büyük sorumlusu da bendim. Ona başka bir seçenek sunmamıştım. Biliyorum şimdi olsa yine de sunmazdım bu seçeneği..

Yattığım yerden kalkıp oturur pozisyona geçerek benden cevap bekleyen Damla'ya baktım. Aslında hiçbir şey böyle olmayabilirdi..

"En başında doğru gelen bu şey, şimdi gerçekten canımın yanmasından daha ileri gitmiyor." Dedim, kendimi sorgularcasına. Damla da oturduğu yerden doğrulurken "Anlamadım.." demişti sadece. İfadesizce güldüm.

"Aylarca istediğim buydu ama kendimi hiç iyi hissetmiyorum." Dedim. Damla bundan sonra susmuştu. Gerçi konuşmasına gerekte yoktu. Sanırım vicdanım dile geliyordu..

"Her şeyi geride bırakıp normal yaşamaya devam edersek her şey yoluna girecekti. Sen her şeyi unutacaktın ve beni sevmeye başlayacaktım. Normal bir aile olacaktık, arkamızda bıraktıklarımızla.."

Damla'nın bakışları ifadesizleşirken gözlerinde gördüğüm tek şey boşluktu. İstediğim ne yüzünde ifadesizlik ne de gözlerindeki boşluktu. Sinirlenmesini istiyordum. Sinirlenmesini ve bunu benden çıkarmasını. Gözlerinde kızgınlık olmalıydı. Bana öfkeyle bakmalı içindeki her şeyi dökmeli ve yolumuza öyle devam etmeliydik. Hiç konuşmadan, geçmişi gizleyerek değil. Benden nefret ettiğini bir kez olsun haykırabilmeliydi. Gerçek anlamda pişman olduğumu görmeliydi..

"Böylece her şey yoluna girecekti.."

Bu cümlemle gözlerimi kapattığımda geçmiş benimle alay eder gibi gözlerimin önündeydi. Kendi evimde yaptıklarım; kendi evinde yaptıklarım.. Her şey sırayla kendini gösteriyordu.

İlk onu aldığımdaki korkusu gözümün önünde belirirken ruhum ürperdi. Beni tanımıyor etmiyordu, onu öylece bencilliğimle ailesinden koparıp almıştım.

Yemek yememesi.. Belki de o zamanlar sinirlenmemi sağlayan en büyük etkenlerden biriydi. Hiç hırçınlaşmazken inatla yemeyip beni sinirlendirdiğinde çekinmeden gözlerime bakıyordu; korkusuz, meydan okurca.

Ve bana bakarken ki 'hiçlik', beni tamamen yok sayması.. İşte bu tavırlarıyla kendimi tamamen kaybediyordum. Ona en büyük kötülüğü ben yapmıştım ama yine de bencilce hep bana böyle bakmamasını, beni yok saymamasını istemiştim. Kardeşlerimle yakın olmasını bile istemezken, Aras ile konuşmasını kıskanmıştım. Her şeye rağmen, tüm yaptığım her şeye; yine de yok sayılmak istememiş; bana herkesten daha yakın olmasını istemiştim. Bu bencilliğim ona acı olarak geri dönmekten başka bir işe yaramamıştı. Daha da bencilleştikçe hep ona patlamıştım. Kıskançlıktan gözüm döndüğünde de..

Sedef'in gerçek yüzünü öğrendiğimde de durmamış, Damla'yı bırakamamıştım. Bırakmak belki kaybetmek değildi ama bunu göze alamamıştım. Sadece unutabileceğini düşünmüştüm ve bunu düşünürken bundan o kadar emindim ki..

"Her şeyi unutacaktın. Ve biz hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya devam edecektik."

Bu söylediğim cümleye gülmeden edememiştim. Geçekten komikti. Nasıl bunu düşünebilmiştim. 'Hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya devam etmek.' Ne kadar da basitti. O'na her baktığımda nasıl böyle yaşamaya devam edebileceğimi düşünmüşüm..

Gözümü açıp tekrar Damla'ya baktım. Bana bakmaya devam ediyordu. Ama boş bakışları yerini sanki başka karmaşık duygulara bırakmış gibiydi. Çözemiyordum.

"Ama hiçbir şey öyle olmuyormuş. Konuşurken her şey basit geliyordu. Gerçekten mümkünmüş gibiydi. Ama sen bana baktıkça.." Gözlerine bakarak söylediğim bu cümlenin sonunu getirememiştim. Devamı yok oluştu..

O bana baktıkça ben yok oluyordum; beni gözleriyle dünyadan siliyordu.

Damla'nın aylarca dile getirip yapmadığı şeyi kendim yapıyordum. Yaptıklarımla yüzleşiyordum. Hayat ne garipti.. Damla bana hiç hesap sormamıştı, ama öyle davranmıştı ki hesabı ben kendim veriyordum.

Hatalarımla, yaptıklarımla gözlerim dolarken Damla'da benden farksız değildi. Ama yine de sapasağlam karşımda durup, gözlerini benden biran olsun kaçırmıyordu.

Pişmanlıkla ona bakarken "Sana yaşattığım tüm o kötü zaman.." dediğimde konuşmamı bölmüş, "Yeter, bir şey duymak istemiyorum." demiş, yatağına uzanarak gözlerini kapatmıştı. Ne yapmak istediğini anlamıştım.

"Damla.." dediğimde gözlerini açıp bana bakmadan sakince "Yapmak istediğin şeyi anlıyorum. Ama yapma.." demişti. Tamda eskiden istediğim gibi davranıyordu. Sakindi ama bu sakinlik yanlıştı. Ve buda beni sinirlendiriyordu. Böyle olmamalıydı. Bana hesap sormalıydı, kendisi için; kendi içimin rahat etmesi için.

Ayağa kalkıp karşısına dikilerek "Böyle yapma!" dedim sesim yükselirken. Niye sakinliğiyle yara alıyordum!

Sinirimi fark edip yerinden kalkarken kaşlarını çatmış kızgınca bana bakmaya başlamıştı. "Ne yapmamı istiyorsun?!" sert sorusunun altında gizlediği öfkeyi görebiliyordum.

"Kız, bağır-çağır, öfkeni kus, suçla.. Ama susma. Sen sustukça, bir şey olmamış gibi davranırken ben vicdanımda boğuluyorum. Konuş ki bir şeylerin üzerine çizgi çekelim.."

"Konuşayım öyle mi?" dedi benim gibi ayaklanırken. Birkaç adım atıp aramızda biraz mesafe bırakarak durdu.

"Peki konuşayım. Ne söylememi istersin?" dediğinde ne demek istediğini anlayamadığımdan sadece bekledim.

"Geçmişten bahsedeyim öyleyse.." gözleri dolarken sanki zor nefes alıyormuş gibi kelimeler ağzından zor çıkıyor, her kelime arası duraksıyordu.

"Bana yaptığın şeylerden bahsedeyim. 'Bunu hak edecek ne yaptım' diyerek geçirdiğim günlerden."

Gözlerinden yaş akarken sanki fark etmiyormuş gibiydi. Sadece çok sık yutkunuyordu, iç çekiş gibi.

"Senin yüzünden anne babamın yüzüne bakamıyorum hem de hiçbir suçum yokken, suçlu gibi kaçıyorum. Aylarca yüzlerini bile görmedim, görmeye de yüzüm yok. Kendi doğduğum eve gidemiyorum ben. O kadar şey yaşarken yanımda annem yoktu."

Başını yukarı kaldırıp derin nefesler alıp verirken eliyle de yaşlarını silmişti. Çok kötü görünüyordu. Ona doğru bir adım atıp elimi uzattığımda bir adım geri giderek benden uzaklaşmıştı. Uzattığım elim boşluğa düşerken "Biraz da hislerimden bahsedeyim ister misin?" demişti. Bunu söylerken sesi öyle soğuktu ki. Duyacaklarımın ağırlığı sarmıştı her yeri. Öylesine sinirle söylenen sözlerle belki de baş edilebilirdi, ama hislerle mümkün müydü?.

"Kendimi dünyanın en ucuz şeyiymiş gibi hissetim.. Bunu sözlerinle bana yapan sendin. Bu yüzden senden nefret bile etmedim. Çünkü buna bile layık görmedim seni. Benim için 'Hiçliktin', niteliksiz, hiçbir sıfata sahip olmayan öylesine biri. Sana öfkem beslemem bile fazla."

Nefes nefese konuşmasını dinlerken benden biraz daha uzaklaştı. Küçücük odada kaçabileceği en uzak köşeye gitmişti. Belki de en başta olmamız gereken mesafe buydu. En başta uzak durmam gerekiyordu.

Yavaşça duvar kenarına giderek duvara yaslanırken "Bunlarımı duymak istiyorsun?" dedi. Gözlerimi ondan ayırmamıştım. Çok şey demek istiyordum. Çok şey duymak istiyordum. İçine atmasın acısını benden çıkarsın; buydu en çok istediğim.

"Konuş istiyorum, bağır ve öfkeni serbest bırakıp rahatla."

"Ben bunları sana her gün tekrar tekrar söyleyeyim. Bağırıp çığıralım. Her gün kavga edelim. Ama öyle böyle değil, ortalığı yıkıp geçebilecek şiddette. Bunların hepsini yapalım, peki bunların sonucunda elime ne geçecek? Zamanı geri almaya gücümüz yokken, ömrümün sonuna kadar ağıtlar mı yakınarak geçireyim yaşamı."

O kadar haklıydı ki bir şey diyemiyordum.

"Şimdi söyle bunları konuşmak neyi değiştirecek?"

Sessiz kaldım..

"Ben söyleyeyim, hiç.."

Son kelimesine kadar haklıydı. Bunları konuşmak bir şeyleri değiştirmeyecekti. Gitmesi mümkün değilken, sadece ses yükseltmenin ötesine geçmeyecekti. Ama yine de bunlar son bir kez de olsa konuşulmalıydı. Ben gözlerinde kendime olan öfkesini görmeliydim, o'da öfkesini bana kusup duygularını dışa vurmalıydı.

"Bir şeylere alışmaya çalışıyorum, alışamazsam bile çabalıyorum. Lanet hafıza hiçbir şeyi unutturmuyor ama ona rağmen devam ediyorum. Artık değişmeyecek şeylerin üzerine de konuşmak istemiyorum.. Şimdi saat geç oldu ve ben yorgunum" diyerek yatağına döndü. Bir şey söylememi beklememişti. Zaten bende uzun süre olduğum yerde durmuş dediklerini tekrar tekrar aklımdan geçiriyordum. Sanki dersine ezber yaparmış gibi, sözlerini ezberliyordum. Damla uyuyana kadar öylece bekledim. Uyuduğundan emin olduktan sonra adımlarımı ona doğru atarak yanına gidip karşısında durdum. Gözlerinde sanki hâlâ yaş vardı. Vücudu beyaz olduğu için burnu kızarmıştı. Yanağında ise önceki ıslaklıkların izi vardı.

Yavaş ve uyandırmamaya çalışarak yanına uzanıp ona döndüm. Düzenli nefesi yüzüme çarparken, gözlerim hafif aralanmış dudaklarına takılmıştı. Bu dudaklar bugün bir nevi duygularını, içinde gizlediklerini dökmüştü. Yine sözleri karşısında ezilip, konuşamamıştım. Beni gözlerine ek, sözleriyle de yok etmişti.

Büyüsü altına girmiştim sanki. Gözlerimi, duygu ve düşüncelerimi ondan uzaklaştıramıyordum. Beni alt edebilecek tek gözlerin sahibiydi. Beni yok edebilecek tek kişi..

Onu ilk gördüğümde, her şeyin tam olarak benim elimde olduğunu sanıyordum. Ben ne istersem her şey ona göre şekillenecekti.

O'nun ilk gözlerine baktığımda, her şeyiyle tam anlamıyla benim olduğunu sanıyordum. Vücudu, duygusu, düşüncesi, geleceği; Her şeyi..

Her şeyiyle ona sahibim sanıyordum. Ama bu 'sanmanın' ötesine geçememişti. Onun benim olduğumu sanıyorken, aslında öyle olmadığını yaşayarak görmüştüm.

Onunla büyük bir savaşa girmiştim. Bu savaşta zayıflıktı aşık olmak. Bu zayıflığı Damla değil ben göstermiştim. Beni sevmeyen asla sevemeyecek bir kadını sevmiştim. Vurup, kırıp, parçalara ayırdığım kadına; yok etmek, bitirmek istediğim kadına aşık olmuştum.

Aslında bu savaş tek taraflı bir savaştı. Kendi başlattığım savaşta, kendi ateşimde yanarak kaybetmiştim. Karşımdaki savaştan uzak sessiz yaşamayı tercih ederken, ben savaş için diretmiştim. O beni yok sayarak savaştan galip olurken, ben ona sinir ve öfkeyle saldırırken mağlup olmuştum. Onun esirim yapacakken ona aşık olarak esiri olmuştum, o ise benim sahibim.

ÖNCELİKLE 51. BÖLÜMDE SÖYLEMİŞTİM BÖLÜMÜN GELMESİ SİZE BAĞLI DİYE. 5 GÜN BOYUNCA SÜREKLİ HERGÜN GİRİP BAKTIM AMA ÖNCEKİ SINIRA BİLE ULAŞMAMIŞTI OYLAR. OYUZDEN SADECE SESSİZCE BEKLEDİM.

BUNDAN SONRAKİ BÖLÜM #SON BÖLÜM OLACAK. BU YÜZDEN BU BÖLÜM 3500+ ÜSTÜNÜ GÖRÜR MÜ BİLMİYORUM AMA BUNU ÇOK İSTERİM.

YARIN 2. KİTAP HAKKINDA DUYURU PAYLAŞACAĞIM, ONA GÖRE BÖLÜM SANIP HAYAL KIRIKLIĞI YAŞAMAYIN :D

ARTIK YAZIM HATALARINI GÖRMEZDEN GELİN DEMEYECEĞİM ZATEN GÖZÜME SOKUYORSUNUZ :D NE HALİNİZ VARSA GÖRÜN :D :D


Đọc tiếp

Bạn Cũng Sẽ Thích

6.3M 277K 61
Her şey abimin düğününde beğendiğim çocuk yerine abimin arkadaşının numarasını almakla başladı. Liya; ANALAR NELER DOĞURUYOR Liya; KAYNANAM ABARTMIŞ...
765K 34.9K 27
Not: Kitapta +18 unsurlar mevcuttur.. ........................................ ~ZS~....................................... Kına yakmak kendini adama...
332K 18.1K 43
Şanlıurfa ☞ Muğla 0546****; Fotoğraf* 0546****; Belli ki bu yoldan yürümüşsün... 0546****; Yoksa etraf böyle çiçeklenmezdi. İlsu; Var öyle marifet...
112K 4.2K 34
Karışmış bebek klasiği. Zeynep gerçek ailesine alışabilecek mi? Zeynep ön yargıları kırabilecek mi? Zeynepin ailesi olabilecek mi? Hadi gelin hep ber...