TWENTIETH

By kubraairen

98.9K 7.1K 3.5K

**** Aptaldım çünkü onun arkadaşça söylediği iki kelimeyi yanlış anlamıştım. Aptaldım çü... More

TANITIM
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm - Part 1
4. Bölüm - Part 2
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
DUYURU
11. Bölüm
12. Bölüm
Final (M)
Özel Bölüm 1
Özel Bölüm - 2

10. Bölüm

5.5K 368 149
By kubraairen

Sehun bana arkadaşlığı, aşkı, bağlılığı ve en önemlisi şimdi vazgeçmemeyi öğretmişti. Sehun benim hayatımın dönüm noktasıydı. Bildiğim çoğu şeyi onu sayesinde öğrenmiş, çoğu hissi onunla tatmıştım. Acının çoğunu, sadakatin ne olduğunu ve aşkın doruğunu tattırmıştı. Ona çok şey borçluydum.

Ve şimdi bana hiç olmadığım kadar mutlu olmayı öğretiyordu. Onun yanındayken acı çektiğim kadar mutluydum da hep ama bu seferki farklıydı. Sadece mutluluktu bu. Acılar olmadan, devamını düşünmek ve vicdan azabı çekmeden olan mutluluktu.

Gözlerimin içine bakarak seni seviyorum dediğinde afallamamıştım. Çünkü Sehun hikayeyi anlatırken öyle çok hissetmiştim ki sevildiğimi belki tüm hayatım boyunca bunu ilk hissedişimdi. Sehun'a dair olan her şey zihnimde yıkılırken aynı hızda yeni bir Sehun yerleşmişti oraya.

Sehun anlatırken hissettiğim diğer bir şey benimde en az onun kadar kör olduğumu fark etmemdi. Sadece ben değildim aşık olan ve kör olan. Sadece kendi derdime düşmüş gibi davranırken Sehun'un yakınlıklarını sadece arkadaşlığa yormuştum. Beynim o kadar fazla kendini beni sevmediğine şartlamış olmalıydı ki bundan şüphelenmemiştim bile.

"Luhan?" Sehun'un başımı göğsünü yaslayıp beni sıkıca sarmaladığı an bende ortamdaki sessizlikten yararlanıp düşüncelere dalmıştım ve beni düşüncelerden ayıran Sehun'un bir eliyle saçlarımı okşarken adımı söylemesi olmuştu.

"Efendim Sehun." Başımı hafifçe kaldırıp güzel yüzüne baktım.

"Hazırlan."

"Neden?"

"Yeniden Busan'a gideceğiz." Gözlerimi büyüterek kollarından ayrıldım.

"Hayır. Oraya tekrar gitmek istemiyorum." Sehun kahkaha attıktan sonra beni kendine tekrar çekti.

"Aklından geçenleri sil. Sadece tatil için. Geçen sefer içine sinmeyen her şeyi bu sefer düzelteceğiz. Ve... Otostop yok." Rahatlayarak iç geçirdim.

"B-Ben sandım ki..."

"Biliyorum ama artık Seohyun yok. Sadece sen varsın." Cümlesini tamamlayıp dudaklarıma ufak bir öpücük kondurmuştu. Geri çekilip bana baktığında yanaklarıma kanın toplanmasına engel olamamıştım.

"Utandın mı sen?" yanaklarımı sıktırıp gülümserken bakışlarımı kaçırmıştım.

"Ş-Şöyle aniden öpme!" titreyen sesimle elimden geldiğinde cevap vermeye çalışmıştım.

"Neden?" Sehun yüzünü düşürüp dudaklarını büzdüğünde paniklemiştim.

"Ya-yani utanıyorum."

"Ne yapmalıyım? Öpmeden önce haber mi vereyim mesela." Anında yüzüne yandan bir gülüş eklenmişti. Az önce dudak büzüp üzgün görünen o değildi sanki. Yine değişken Sehun karşımdaydı. Bu halini özlemiştim.

"Belki..." Hala yüzüne bakmadan etrafa bakınmakla meşguldüm. Özellikle tavana... Tavanımda süslemelerin olduğundan hiç haberim yoktu mesela. Yeni öğreniyordum.

"Seni şimdi öpeceğim." Beni ensemden çekip dudaklarımızı buluşturduğunda gözlerim kocaman açılmıştı. Dudaklarını sakin bir şekilde hareket ettirirken gözlerimde sakinliğine uyup kapanmıştı.

Yavaş, kısa ve yumuşaktı öpücüğü sadece beni alıştırmaya çalışıyor gibiydi. Kısa sürse de dudaklarımın karıncalanmasına yetmişti bile.

Geri çekildiğinde yandan bir şekilde gülümsedi.

"Bu şekilde mi?" elimi yanaklarıma bastırıp içimdeki nefesi dışarı seslice bıraktım. Burası fazla mı sıcak olmuştu?

Yataktan kalkıp balkona ilerledim. Sehun buradan nasıl tırmanmış diye bakarken arkamdan belime sarılan kollarla gülümsedim. Bu hep hayal ettiğim şeydi ve ben şu an rüyada değildim öyle değil mi? Öyle büyülüydü ki kendimi her an uyanacakmış gibi hissediyordum. Uyanacak ve tüm bunların rüya olmasına üzülüp ağlayacak gibi hissediyordum.

"Rüya mı bu?" Sehun sessizce mırıldandığında onunda benimle aynı şeyi düşündüğünü anlamıştım.

"Rüyaysa hiç uyanmak istemiyorum..." gözlerimi kapatıp karnımda duran ellere ellerimi koydum.

Evet, onun sevgisini hemen kabullenmiş ve başka şeyleri düşünmemiştim ama ben zaten ona yıllar önce aşık olurken başka şeyleri düşünmeyi reddetmiştim. Şu ana kadar yaşadıklarımız, çektiklerimiz umurumda değildi. Çünkü yıllardır sadece bu anı istemiştim. Tek istediğim Sehun iken nasıl onu geri çevirebilirdim. Ona aşıktım ve aşkım artık karşılık bulmuştu geri kalanı detaydı sadece.

"Hadi gidelim." Sehun elimi tutup çekiştirmeye başladı.

"Nereye gidiyoruz Sehun?" elini bırakmadan Sehun'u çekiştirdiğimde durmak zorunda kalmıştı.

"Söylemiştim Luhan. Yoksa hala öpücüğün etkisinde misin?" sırıttığında omzuna geçirdim. Doğru ya yine oraya gidecektim.

"Saçmalama. Sadece aklımdan çıkmış."

"Pekala, öyle olsun."

Hazırlanıp kapıdan çıkarken yine karşı komşumla karşılaşmıştım. Başımla selam verip gidecekken bizi konuşarak durdurmuştu.

"Yakışıklı deliye kapıyı açmışsın sonunda." Sehun bana boş boş baktığında ben teyzeye dönmüştüm.

"Ah, evet. Öyle oldu."

"Eğer biraz daha açmasaydın bu yakışıklı gerçekten delirecekti." Gülümsedim ve Sehun'a baktım. Belki delirirdi.

"Siz şimdi sevgili misiniz?" yaşlı kadın ellerimizi başıyla işaret ederken söylemişti.

"Evet, sevgiliyiz." Sehun elimi daha da sıkarken ben ona dönüp baktım.

"Ö-Öyle miyiz?" kaşları çatılmıştı.

"Seni öptüm, kendimi açıkladım, seni sevdiğimi söyledim ve sende sevgimi kabul ettin. Yani sevgiliyiz. Yoksa... Değil miyiz?" Sehun'un kaşları daha da çatılmıştı.

"Hayır, hayır. Se-sevgiliyiz." Söylediğimle rahatlayan yüzünü izlemiştim.

Bu kelime moteldeki gibi canımı acıtmıyordu. Aksine şimdi dağa taşa bunu haykırmak istiyordum. Sevgiliyiz diye herkese söylemek istiyordum.

Sehun yaşlı kadının önünde eğilip beni tekrar çekiştirdi. Yüzümdeki aptal gülümsemeye engel olamıyordum bir türlü. Sehun'la sevgili olmanın düşüncesi bile mutlu olmama yeterken şimdi bunun gerçekleşmesinin verdiği hissi tarif etmem bile mümkün değildi.

Arabanın yanında durduğumuzda dönüp Sehun'a baktım.

"Araba mı? Babandan nasıl aldın bunu?"

"Luhan için lazım dedim o da sorgulamadı."

"Bana lazım değil ki..." Sehun bana bakıp göz devirdi.

"Yalandan kimse ölmez Luhan. Hem sonuçta senin için lazım olduğunu söyledim sana lazım olduğunu söylemedim ki." omuz silktiğinde kahkaha attım.

"Ne? Öyle ama." Kendini de hemen savunmaya geçmişti.

"Sadece... Çok tatlısın." Sehun'un yüzü aydınlanmış ve aramızdaki azıcık mesafeyi kapatıp yüzüne iyice gözümün içine sokmuştu.

"O zaman... Belki yapmak istediğin bir şey vardır? Hı? Hı? Var mı?" alnından ittirip kendimden uzaklaştırdım.

"Ha-hayır yok..."

"Nasıl olmaz ama? Şu yüzüme iyi bak..." parmaklarıyla yüzünü gösterdi.

"Mutlaka yapmak istediğin bir şey vardır. Yani böyle tatlı birinin yüzü de tatlı olduğu için... Belki öpmek istersin. Mesela yanak, hatta dudak?"

"I-ıh yok." Onunla uğraşmak zevkliydi.

"Emin misin? Yani bak varsa ve utanıyorsan... Ben sana bakmam, rahat ol."

"Eminim." Yanından ayrılıp arabanın diğer tarafındaki kapıya ilerledim. Sehun'un göz devirdiğinden emindim.

Arabaya ikimizde bindiğimizde henüz arabayı çalıştırmadan uzanıp yanağına öpücük kondurdum.

"Düşündüm de sanırım istiyormuşum." Bana bakmıyordu ama dudaklarının yukarıya kıvrıldığını görüyordum.

Gülümsemesi bulaşıcı gibiydi. Onu gülümserken gördüğümde bende gülümsüyordum ve ne kadar huzur dolduğumu hissediyordum.

****

Busan'a gidecek olmamıza rağmen şehir içinde büyük bir depoya gelmiştik.

"Buraya neden geldik Sehun?"

"Bebeğim, hani kamyonetin arkasında giderken oradaki çikolatalardan yemiştik, hatırlıyor musun?" sakin ol ve bebeğim lafına takılma Luhan.

"Evet?"

"Sen o zaman bunun yanlış olduğunu savunup, yememizi istememiştin. İşte şimdi senin içini rahatlatmak ve yanlışı düzeltmek için buradayız."

"Nasıl yapacağız?"

"Gel benimle." Beni deponun içine sokmuştu. Sehun'un beni oradan oraya sürükleme günüydü sanırım. Ama şikayetçi değildim. Elimi tutup yanımda olduğu sürece hiçbir şey sorun değildi.

Deponun arka tarafında bir kamyonete kutu taşıyan iki kişi vardı. Dikkatli baktığımda kamyonetin bizim bindiğimiz kamyonete çok benzediğini fark etmiştim.

"Şey... Merhaba efendim." Sehun iki kişinin yanına gittiğimizde eğilerek selam verdiğinde bende ona uyarak selam vermiştim.

"Merhaba evlat sorun nedir?"

"Efendim sizinle bir şey konuşmak istiyorum."

"Eğer çikolata istiyorsanız burada satış yok." Genç olan bu sefer konuşmuştu. Ben ise Sehun'a daha çok sokularak kolunu hafifçe kavramıştım. Kolunu tutmamla beraber Sehun bana bakıp sakinleştirici bir gülümseme verdi. Çünkü yapacağı şeyi anladığım için gerilmiştim. Ters tepebilirdi ne de olsa.

"Hayır. Söylemek istediğim şey... Daha önce Busan'a gidebilmek için kamyonetinizin arkasına sizden habersiz bindik ve daha da kötüsü birkaç tane çikolata ödünç aldım."

"Onlar siz miydiniz?"

"Evet, efendim bendim. Burada fazlasıyla ücreti var lütfen affedin." Sehun tekrar eğilerek parayı uzatmıştı.

"Ben daha hırsız kılıklı bir şey beklemiştim. Siz biraz şeysiniz... Düzgün."

"Sanırım bu iyi bir şey."

"Evet, öyle. Peki neden bunu yaptınız." Adam sevecenlikle sorduğunda kötü bir muamele ile karşılaşır mıyız endişesi yavaş yavaş son buluyordu.

"Sevgilim yorulmuştu ve bizim oraya gitmemiz gerekliydi ama paramız da kısıtlıydı. Çok üzgünüm efendim lütfen affedin." Sevgilim derken beni işaret etmişti. Bu şekilde bahsetmesi benim için yeniydi ve utanma duygusu bugün olanlar yüzünden bünyeme yerleşmiş gibiydi. Ama alışmam lazımdı. Sonuçta 'sevgilimdi' ve bu kelimeden bile utanıyor olmak tuhaftı.

"Sorun değil. Affettim." Eğilen Sehun'un omzunu pat patlayıp söylemişti.

"Teşekkürler. Minnettarım." Yanlarından ayrılmadan önce söylediği son şeydi Sehun'un.

Arabaya binip tekrar hareketlendiğimizde Sehun'un aklındaki yeni olayı çözmeye çalışıyordum.

"Şimdi nereye gidiyoruz Sehun?"

"Çok mu konuşmaya başladın artık Lulu?"

"Hayır. Sadece sen artık daha az konuşuyorsun."

"Ben mi?" kahkaha atarken söylediğim şey o an bana da saçma gelmişti. Daha az konuşmuyordu. Sadece biraz daha sakindi.

"Tamam, kabul bu oldukça mantıksızdı. Sen ve konuşmamak çok nadir oluyor."

"Sevgilim beni iyi tanıyor." Söylediği ile yüzümü diğer tarafa çevirip yutkundum.

"Ne? Yoksa bunu da mı önceden haber vermemi isteyeceksin. Şimdi sana sevgilim diyeceğim sevgilim." Göz devirip Sehun'a baktım.

"Hayır. Aslında... Daha fazla söyler misin? Buna alışmam lazım. Çünkü çok güzel hissettiriyor ve... Tuhaf?"

"Tuhaf derken kastettiğin vücudunu o an ürperme kaplaması, içindeki tüm organların eriyormuş ve sen bundan garip bir şekilde hoşlanıyormuşsun gibi olması mı? Ayrıca kalp atışlarının hızlanması mı?"

"Güzel tanımladın." Gerçekten başarılı tanımlamıştı hissettiklerim bunlardı belki fazlası vardı ama eksiği yoktu.

"O zaman bana sevgilim de ki bende hissedebileyim." Tüm bunları hissetmeden nasıl tahmin etmişti ki?

"Rüyalarımda, hayallerimde... Birçok kez bunun nasıl bir şey olduğunu düşündüm ve rüyalarımda söylediğinde uyandığımda bile hala bu şekilde hissetmeme sebep oluyordu."

Beni böyle sevdiğini neden daha önce görememiştim? Benden hiçbir farkı yoktu onun. İstediklerimizin ikimizin de birbirimiz olduğunu çok iyi anlamıştım. Ben sürekli onu düşünürken ona da beni düşünmüştü. Ben onun için endişelenip üzülürken, sevinip mutlu olurken aynı şeyleri o da benim için yaşamıştı. Beni kendini unutacak kadar sevdiğini daha erken fark etmek için her şeyi verebilirdim. Bir kelime, yalnızca bir kelime bile bizi birbirimize dair mutlu ederken ötesi ikimiz içinde özeldi. Fazla özel ve güzel... O yüzdendi belki de ona karşı kalkanlarımı beni sevdiğini öğrenir öğrenmez indirmem, sadece düşüncesinin mutlu ettiği şeyleri yaşamak istememdendi.

Ayrıca Sehun aklımı okumakta her gün daha da seviye atlıyordu. Yine zihnimi okumuş gibi cevap vermişti. Beni aklımdan geçenleri bilecek kadar iyi tanıması güzel bir şeydi değil mi?

"Se-sevgilim." Duymayı hak ettiği kelimeyi ondan sakınmak istemiyordum.

"Biraz zorlama oldu ama buna da razıyım. Bu kadarı bile eşsiz derece de güzel." Sehun yola bakarken konuşmuştu ama yüzüne baktığımda ne kadar huzurlu ve mutlu olduğunu anlıyordum. Gözlerinin içiyle gülümsüyordu. Keşke dedim o an. Keşke daha erken yaşayabilseydik tüm bunları. Daha fazla Sehun böyle gülümsemeliydi çünkü. Ona en çok yakışan şeydi bu ve ben ömrünün sonuna kadar onun gülümsemesine bakarak yaşayabilirdim. Hatta belki de sadece benim için gülümsemesini isteyecek kadar bencil olabilirdim. Öyle güzel bir şeyi kimseyle paylaşmak istemiyordum.

****

Sehun arabayı durdurduğunda başımı camdan kaldırıp etrafa bakındım. Tanıdık yer ile gözlerim kocaman açılırken Sehun çoktan emniyet kemerini açıp araban inmişti. Bende arkasından inip motele bakındım.

"Bu-burası..." elimi tutup daha fazla bir şey söylemeden beni motele çekiştirdi.

İçeriye girip resepsiyona ilerlediğimizde görevli adam başını gazeteden kaldırdığı an gözleri şokla açıldı.

"Siz!" olduğu yerden çıkıp yanımıza gelmiş ve Sehun'un üstüne yürümüştü.

"Lütfen bizi dinleyin." Söylerken Sehun'u da kendimle beraber geri çektim.

"Sizin yüzünüzden... Bir aylık maaşım kesildi. Yaptığım iyiliğin karşılığı bu muydu ha?" adam yüzümüze öfkeyle bağırmıştı.

"Çok özür dilerim. Buraya hatamı telafi etmeye geldim."

"Hatamızı." Diye Sehun'u düzelttim.

"Nasıl olacakmış o?" Sehun cebinden para çıkartıp adama uzattı.

"Burada gerekli miktar fazlasıyla var. Lütfen affedin ama o zaman paramız yoktu ve gerçekten zor durumdaydık. Sizi de zor durumda bırakmak istemezdik." Adamın çatık kaşları biraz düzelirken ikimiz üzerinde gözlerini gezdirdi.

"Özür dileriz ama lütfen bizi affedin." Söylediğim de Sehun bana baktı.

"Onun bir suçu yok. Her şey benim başımın altından çıktı. Lütfen affedin." Söylediği şeye göz devirdim.

"Buradan birlikte kaçtık Sehun. Yaptığın plana uydum ve bende suçluyum." Sehun bana bakıp hafifçe kaşlarını çattı.

"Suçsuz olduğun bir şey için özür dilemeni istemiyorum Luhan."

"Ama suçluyum."

"Hayır, değilsin." Neden benimle inat ediyordu ki ben de yapmıştım.

"Sakin olun çocuklar. İkiniz de suçlu değilsiniz buna mecbur olmasanız yapmazdınız belli ki. Sonradan parayı getirdiğinize göre bu durum sizi üzmüş. Sizi affettim gitti."

"Teşekkürler." Aynı anda söyleyip eğildikten sonra tekrar doğrulduğumuzda birbirimize bakıp gülümsedik.

"Seninle inatlaştığım için özür dilerim."tekrar aynı anda söylemiştik.

"Hayır, ben özür dilerim." Bir kez daha aynı anda söylediğimizde ikimizde kahkaha atmaya başlamıştık. Kahkahamız tüm motelde duyulurken adamın bize tebessüm ederek baktığını fark etmiştim. Kahkahamız yavaş yavaş durduğunda Sehun yüzüme yaklaşıp gülmekten gözümden gelen yaşı silmişti.

"Gidelim mi?" yüzüme gördüğü en büyüleyici şeymişim gibi bakarken ben başımla onaylamış ve Sehun'a aşık olduğum için bir kez daha şanslı hissetmiştim kendimi.

****

"Luhan? Sevgilim uyan." Duyduğum sözlerin hemen ardından yanağıma konan tüy kadar hafif dokunuşla gözlerimi açmıştım. Başımı arkaya atmış öyle uyuyakalmıştım.

Sehun uyandığımda inmem için çekildiğinde, bende istediğini yapıp arabadan indim.

"Ne zamandır uyuyorum ben?" hava kararmak üzereydi.

"İki saattir falan."

"Ne? O kadar uyudum mu? Neden uyandırmadın?"

"Minik sevgilim yorgun gözüküyordu bende uyandırmaya kıyamadım." Hala kendime gelemediğim için ellerimi yumruk yapıp bir süre gözlerimi ovuşturdum ve sonra güzelce gerindim. Her yerim tutulmuştu.

"Şöyle hareketler yaptığında seni yemek istiyorum Luhan. Neden bu kadar tatlısın?" uykumu, söylediği şeyler benim yöntemlerimden daha güzel açmıştı.

"Ta-tatlı mı?" yanaklarım yine beni şaşırtmamış ve kızarmıştı.

"Evet, iştah kabartan bir tatlı hem de. Acaba tadın nasıldır? Azıcık ucundan bakmalı mıyım?"

"Ne?" bu söylediği için henüz erkendi. Onunla daha ilk günden sevişecek değildim.

"Gel buraya." Beni yakalayıp kollarımı ısırdığında aklıma dolan yanlış düşünceler yüzünden kendime küfür ettim. O sadece şaka yapıyordu ben ise nereye çekiyordum. Tanrım... Hepsi lanet olası erkeklik hormonları yüzündendi. Yüzüm kendi düşüncelerim yüzünden kızarıklığını iki katına çıkarmış Sehun'un gözüne sokuyordu resmen.

"Imm... Tam da tahmin ettiğim gibiymiş. Hem sen niye bu kadar kızardın bakayım?"

"B-ben mi? Hiiiç. Yani niye olsun ki? Soğuktandır." Paniklediğim için hızlı hızlı konuşmuştum.

"Hava soğuk değil Luhan."

"O-o zaman sıcaktandır. Çok sıcak bunaldım ben." Ellerimle yüzümü yellemeye başlamıştım.

"Bebeğim hava yüzünü kızartacak kadar sıcakta değil. Rüzgar var."

"B-belki benim rüzgara alerjim var ve yüzüm kızarıyor olamaz mı?"

"Rüzgara alerjin yok sevgilim. 10 günde oluşamayacağına da göre... Yoksa sen?" Sehun'un dudakları sağ tarafa doğru kıvrılırken beni arabayla arasına almıştı.

"Seni yemek istiyorum dediğimde özel ve ayıplı şeyler mi düşündün?"

"Ne? Ayıplı şeyler mi? Ha ha ha ben mi? Hayır canım ne alakası var. Aklıma bile gelmedi."

"Kötü bir yalancısın biliyorsun değil mi?"

"Ya-yalan söylemiyorum ki." Gözlerimi sürekli Sehun'dan kaçırıyordum kendimi ele vermemek için.

"Gözüme bak ve öyle söyle." Çenemden tutup ona bakmamı sağladığında konuşmaya çalıştım.

"B-Ben ö-öyle şey... Ah tamam ya! Ne var yani aklıma sen öyle dediğinde başka şeyler gelmişse? Bu tamamen senin suçun benim değil!" ve çoktan kendimi ele vermiştim.

"Benim suçum mu? Hormonlarının suçlusu ben miyim bebeğim?" Sehun gülmemek için dudaklarını birbirine bastırırken ben iyice sinirlenip gaza geliyordum.

"Evet, sensin tabii ki! Sürekli dibime girdiğin yetmez gibi birde kelime oyunları ile bana yanlış şeyler düşündürtüyorsun. Ayrıca sevgilim değil misin istediğimi düşünürüm sana ne!" aniden gaza gelip söylediğim şeyler yüzünden elimi ağzıma götürüp kapatmıştım.

Sehun kahkaha attıktan sonra ellerimi dudaklarımdan çekti.

"Devam et. Benim hoşuma gitti bu konuşma." Gözlerimi kısıp alev çıkartarak Sehun'a püskürtmeye çalışmıştım. Ama tabii ki başarısız olmuştum.

"Bir de gülüyor!" Sehun'u üstümden ittirip etrafa bakındım. Daha yeni fırsat bulduğum için gözüm otel gibi bir şey arıyordu ama ortalıkta tek bir ev vardı. Biraz ilerde sahil, arka tarafta ise ağaçlarla dolu bir alan gözüküyordu.

"Burası neresi?" Sehun peşimden geldiğinde ona dönüp sormuştum.

"Hatalarımı telafi edeceğimi söylemiştim. Bu da o yolculukta yaptığım en büyük hataydı ve biz onu düzeltmek için buradayız." Aklıma gelen şey olamazdı değil mi? Jongin'e gelmiş olamazdık.

"Sehun, o hata..."

"Evet, Jongin. Burası da onun büyükannesinin evi."

"Sehun..."

"Korkma bebeğim. Bir şey olmayacak, sana söz veriyorum."

"Sana güveniyorum." Aynı şeylerin olmasından korkuyordum. Sehun'u en son Jongin ile birlikteyken kaybetmiştim. En azından öyle olduğunu düşünmüştüm. Ve bu durum bize ciddi hasarlar vermişti. O anlar aklıma gelince bile kötü hissediyordum.

"Tabii sana çok yaklaşmadığı sürece." Sehun sırıtarak yürümeye başladığında bağırarak ona yetiştim.

"Yaa! Sehun sakın öyle bir şey yapayım deme."

"Jongin'i kendine fazla yaklaştırma derim ben minik sevgilim."

"Sehun lütfen... Olay çıkarma! Aynı şeyleri yaşamak istemiyorum." Hızlı adımlarına ayak uydurmaya çalışırken sona doğru kısılan sesimle söylemiştim.

"Aynı olaylar tekrar yaşanmayacak Lulu'm merak etme ama yine de o herif senin benim olduğunu bilmeli ve senden uzak durmalı!" Beni bu şekilde sahiplenirken kalp atışlarımın hızına engel olamıyordum.

"Hazır mısın?" çoktan kapıya geldiğimizde sorduğu soruya başımla onaylayarak cevap vermiştim. Sanırım hazırdım. Yani galiba...

** Böyle sürekli yapış yapış öpüşmeli ilişkiden nefret ederim ama HunHan'da çok tatlı duruyor ve ben eriyorum. *-*

Birde bu bölümü bir hafta aradan sonra yazmaya başlayınca bir an afalladım başlarda saçmaladım falan ama umarım sonradan toparlayabilmişimdir.**

Continue Reading

You'll Also Like

28.6K 2.3K 9
Exo12 serisinin 6.kitabıdır. "Ben senden gitmezdim git demeseydin eğer . Ben beklerdim beni bekle deseydin. Hep uğraştım durdum abla. Ama sen hiç çab...
223K 21.5K 24
Jeon Jungkook, 20 yaşına gelen herkesin dolunay gecesi kurt cinsiyetini ôğrenmesi şerefine düzenlenen baloda, kardeşinin kurt cinsiyetini kutlamaya g...
aile yarası By zena

Teen Fiction

324K 23.9K 38
[tamamlandı] Bakışları yere odaklıyken duyduğu kahkaha seslerine kulaklarını tıkamak istedi. Yağız öksüz değildi ancak en çok bugünlerde hissediyordu...
19.9K 1.6K 75
Önceki kişiliği olan Akiri Lewin kaos'a önderlik etmiş aile lideriydi.. Ancak şimdiki hayatında mutluluğu ulaşmak için neler yapacaktı... Ölümünden s...