TEHLİKELİ GÜZEL(tamamlandı)

By meridavis

2.3M 106K 15.8K

Beril AYAZ...Türkiye'nin en büyük gizli servisin de çalışan,bir çok başarıya imza atan ve haksızlığa tahammül... More

kimse tatilimi bozamaz!
Tanışma
Teşekkür
Bende dahilim
Küçük De Luca
Avcı modu ve Çikolata
Karışan işler...
Dövüş
Kafayı bulan iki kadın ajan
Bana Aitler
Tutmayan Planlar
Hissiz Part 1
Hissiz part 2
Hoşa gitmeyen şeyler
Kadınlar tehlikelidir
İşte benim kadınım!
Antlaşma...
Erkekler...
Sürpriz
Dengesiz duygular
Güzel elin...
Burada...
Kalbini kapatamazsın.
Acımasız değil tehlikeli...
Zorlama itiraf
Sadece biz...
Mutluluk part 1
Mutluluk part 2
Tatlı intikam(!)
Final 1.kısım
Final 2.kısım
Teşekkür ve Açıklama
Özel bölüm 1
Özel bölüm 2
Özel bölüm 3
Özel bölüm 4
8 MART
Emek hırsızlığı
Özel Bölüm 5
Uzun zaman oldu :)
Küçük bir duyuru
Özel bölüm 6
Özlendiniz/Yeni Kitap
SİRİUS
Özel Bölüm Hakkında/Önemli!!!
Özel Bölüm 7
Bruno ve Vincent Bölüm 1

Melek...

44.5K 2.3K 500
By meridavis

Multimiz var arkadaşlar....

!!Güncellenen Duyuru!!!
Kitaba başlayan veya başlamış olan arkadaşlar. Ben begenmesem bile birinin yaptigi yemegi yedikten sonra "eline sağlik" diyen biriyim. Bir bölümü 1000 kisi okuyup 100 kisi oy veriyorsa bu haksizliktir. Buraya son yayimladigim bölümden geliyorum ve 10 da 1'i oy vermis. Oy ile destegini gostermeyip üstune bolum istemek saygisizliktir. Bu cümlelerim okuyup begendigi halde oy vermeyen,unutan ve yeni bölum isteyenler icindir.
!!!

BRUNO

Arabayı son hız sürmeme karşın yüz ifademi ve endişemi bastırmaya çalışıyordum.Yan gözle Danteye bakınca şüphesiz içimdeki sıkıntı daha da artıyordu.Tek kelime etmemişti.Gözlerimi yola çevirip hızımı arkadaki araçlarla beraber arttırdım.

Beynimde sabit tek bir düşünce vardı ki bu dişlerimi sıkmamı sağlıyordu.

'Umarım Beril'e ve Gia'ya bir şey olmamıştır'

2 saat önce

"Hey!Ne oluyor?"şaşkın çıkan sesime engel olamadan salondaki endişeli yüzlere baktım.Emily bilgisayarını açmış alt dudağını kemirirken,Burak telefonda birilerine bağırıyor,Dante ise donmuş bir şekilde ayakta dikiliyordu.Beyazlamış yüzüne bakınca beklemeden yanına gittim.

"Neyin var?"koluna dokundum.İyi misin sorusu ifadesi için saçma olacaktı.Yavaşça başını bana doğru döndürdü.Gözlerine bakınca istemeden bir adım geri çekildim.

"Yapamadım." tek kelimesi tüm yıkılmışlığını anlatır gibiydi.Kızarmış gözleri sadece yorgunluk ve uykusuzluktan şişmediğine emindim.Cesaretimi toplatıp "Ne oldu?"diye sorsamda cevap alamayacağımı biliyordum.

Üzüntüsünü saklayıp adım adım sert halini alan ifadesi gözlerini kararttı.Sonra da merdivenlere doğru hızla ilerledi ve tek kelime etmedi.Arkasından gitmedim.

İhtiyacı olan şeyin benim kelimelerim olmadığını biliyordum.O yüzden Gia'nın kaçırılmasından daha bok ne olabileceğini öğrenmek için Emily'nin yanına oturdum.

"Neden böylesiniz?"ses tonum ayarlayamadan yüksek çıkmıştı.Bana dönmedi.Bilgisayar ekranından gözlerini ayırmıyordu.Ağlamış olduğu belliydi.Artık sabrımın sonlarını geldiğimi belirtircesine bağıracağım sırada kısık sesini duydum.

"Beril. Aldo'ya gitmiş."

"Nasıl gitmiş!"

"Sence!...Telefon konuşmalarını kaydetmiş ve korumaya vermiş."

Gözlerimi yavaşça kapayıp açarken küfrettim.

"Sinyali bulabildin mi?" yöneticinin sert sesini Emily farketmemiş gibiydi.Sıkıntıyla saçlarımın arasından geçirdiğim elimle eş ayağa kalkarken Burağın tekrar sorusunu yinelediğini ama öfkeden kızardığını gördüm.Emily bakışlarını yavaşça ona çevirdi.

Kahretsin!Ne olmuştu?Neden suskundu?

Niye boş boş bakıyordu?

Kahretsin!Kahretsin!Kahretsin!

"Bir sorunumuz var."kısık ve boğuk kelimelerini zorda olsa anlamıştım.Yönetici sabrını aşmış gibi odada bir ileri bir geri yürürken bağırdı.

"Ne!Söyle!"Emily bir kaç tuşa basıp ekranı bize çevirdi.Uydu görüntüsü kademe kademe yakınlaşırken beklentiden dolayı yumruk olan ellerimi daha da sıktım.

Ekranda tenha pis bir sokak ve çöp kutusu görüş alanımıza girdi.Yanıp sönen iki nokta ile tekrar küfrederken Emily kısık sesle konuştu.

"Sanırım..."boğazını temizledi."Emir'in telefonuna neden cevap vermediği anlaşıldı..."

Yönetici küfredip en yakınındaki şeye tekme atarken yere düşen vazoyu veya çıkardığı sesi kimse umursamadı.

ŞİMDİ

Hatırladıklarım ile istemeden Beril'e olan hayranlığım ve saygım artmıştı.Gözünü kırpmadan Gia için silahsız Aldoya gitmişti.Silahsız olduğunu biliyorduk.Çünkü odasını bize başka bir ipucu bırakıp bırakmadığını bulmak için aramıştık.

Ama hiç bir şey yoktu.

Umutsuzluğa kapılacağımız sırada yönetici ve Emily'e ardı ardına gelen yüksek çağrı sesleri ile ayaklanmış ve Beril'in yuttuğu verici ile vakit kaybetmeden harekete geçmiştik.

Yani...Umarım kaybetmemişizdir.Gelen gülme sesi ile soğukkanlılığımı koruyarak yan tarafa baktım.

"Dante!"ifadesiz sesime daha çok gülmeye başladı.Çenesini sıvazlayıp kahkaha atarken yumruk yapmış olduğu sağ elini kapıya doğru vurmaya başladı.

"Her şeyi düşünmüş!"başını iki yana sallayıp gülmeye devam ederken arabanın kontrolünü kaybetmemek için bir gözümü yoldan ayırmak istemesemde şuan için tek tehlike Danteydi.

Onu biliyordum.

Onu tanıyordum.

Boş bir çaba ile "Sakin ol!"diye uyardım.

"Bana siktiri çektikten sonra vazgeçti ve ben siktir olurum dedi!"bağırırken boynunda görünen damarlar ve gülmeyi bırakması ile yutkundum.

Beril neden böyle bir şey demişti?

"Umrumda değil!Umrumda değil!"ellerini saçlarına getirip öne doğru eğildi ve söylenmeye devam etti.

Korktum.

Dante De Luca böyle biri değildi.Deli gibi kendi kendine konuşmasına ilk defa şahit oluyordum.

"Şu arabayı hızlı sür!"diye bağırması ile gaza daha da yüklendim.

"Onu asla bırakmam!Ne onu ne Gia'yı!"tıslamasına sessiz kaldım.Şu an söyleyeceğim hiç bir şeyi duymayacaktı.Yine de şansımı denedim.

"Kendini kaybedemezsin!Onlar için biraz olsun sakin ol!"

"Sakin ol öyle mi?" daha öncekinin aksine kısık sesi neden daha korkunçtu?Bana döndürdüğü gözleriyle çocukluk arkadaşım katilim olmuştu.

"Sakin mi?Onun avcı olduğuna bu kadar güvenmeyin!O da bir insan!bir kadın!benim her şeyim!"

"Gia'yı da düşün!Biliyorum zor ama dene!"kendimi tutamayıp bağırmıştım.Dudaklarında oluşan sinirli gülüşden tiksinmiştim.

"Beril,Gia'yı benden çok düşünüyor...Anlayamadın mı?"sakince camdan dışarı baktı.Ve boş bir sesle devam etti."Ajan ordayken Gia'ya bir şey olmaz..."

İtirafına sesimi çıkaramadım.

Haklıydı.

****

Aldo'nun saklandığı yere geldiğimizde kendimizi belli etmek istemesek de ortalık açık alan olduğu için saklanmamız imkansızdı.O yüzden bize doğrultulan silahlara kendimizi korumak için karşılık vermiştik.Arabanın kapısının arkasında sabırsız görünen Dante bir yandan küfredip bir yandan çaprazımızda bulunan eve girmek için yol arıyor gibiydi.

Bir süre sonra kesilen sesler yerini fırtına öncesi sessizliğe bırakırken korumalar ve ajanlar karışık şekilde etrafı çevrelemek için dağılmıştı.

Dante,Burak ve ben hızla ama temkinle eve doğru yönelmiştik.İçerisini gözden geçirirken daha birinci kattayken gelen ayak sesleri ile silahlarımız aynı anda soğuk ifadeler ile merdivenlere dönmüştü.

"Biziz!"diye bağıran Emir kucağında Gia ile inerken rahat bir nefes verip ona doğru ilerleyen Danteyi izledim.

"Gel buraya."diye mırıldanıp Giayı kendi kollarına aldığında yanına gittim.

"İyi misin?"soruma titreyen dudakları 'hayır'çığlıkları gibiydi.

"Gitmelisiniz!"

"Beril nerede?"

Emir ve yöneticinin sesleriyle onlara dönerken Dante kaskatı kesildi.Emir'in telaşını farketmemiştim.

"Bruno ile burada kal.Her şey yoluna girecek.Korkma." bana attığı bakışla ondan ayrılmak istemeyen Giayı kucağıma alacakken Emirin itirazı ile herkes ona döndü.

"Hayır!Gia benimle kalacak!"bize doğru geldi.Yorgunluktan ve korkudan zayıf düşen küçük beden itaat ederek Emir'e giderken herkes yanlış olan bir şeyler olduğunu hissetmişti.

"Lanet Olsun!Zaman kaybetmeden depoya gidin!"diye bağıran Emir'i şoktan kurtulmuş gibi anlayan ilk kişi Danteydi.Dışarı hızla çıktı.

Arkasından uyanmış gibi küfredip bende kapıya yönelirken Dante'nin koşmaya başlaması ile bende ona uydum.Daha önce gördüğümüz depoya aceleyle ulaşmaya çalışıyorduk.Kötü şeyler olacağını tahmin etmek zor değildi.Gelen ışıkla ve çift kapının verdiği görüş imkanı ile kaskatı bedenim Dante'ye yetişmeye çalışırken iki silah sesi havayı yardı.Nefes nefese önümde gerçekleşen sahnede Aldo yere yığılırken donmamızı sağlayan hiç şüphesiz bir meleğin düşüşüydü.

DANTE

Beril...

Gözlerimin önünde her zamanki dik duruşu dağılırken öylece durmuş izliyordum.Rahatlamış gibi ateş eden kolu yavaşça yanına düştü.Silah tok bir ses çıkardığında tüm sinir uçlarım alarma geçmiş gibi ona doğru koştum.Başı yere çarptığında etimden kopan parçalar daha az acı verirdi.Onu kaybedemezdim.Kaybetmemeliydim.

Bir insan nefesi olmadan yaşayamazdı ki.

Kucağıma çektiğimde üzerinde dolanan bakışlarım yaranın kaynağını arıyordu.

Lanet olasıca yara neredeydi!

Çok fazla kan vardı.Çok çok fazla.Bana odaklanmış gözlerini görünce titreyen ellerim ve yoğunlaşan duyguların verdiği etki ile aradığımı bulmam zorlanıyordu.

Işığını mı kaybediyordu?Panikle etrafıma bakındım.

O zaman farkettim.Donmuş gibi kapıda dikilen Burağı ve kanın durması için karşımda baskı yapan Brunoyu.

"Lanet Olsun!Araba getirin!Hemen!"boğazım yırtılacakmış gibi bağırırken depoya gelen bir kaç koruma ile burnumu çektim.

"Hemen araba getirin!Lanet Olsun!Lanet Olsun!"kucağıma daha da çektim sıcaklığını kaybeden bedeni.Gözlerini bir an olsun benden ayırmazken kendimi patlayacakmış gibi hissettim.

İçime mi doğmuştu?Buraya gelirken bu yüzden mi gergindim?

"Gidemezsin..."diye fısıldadım.Gidemezdi.Hep benimle olacaktı!

"Tanrım.Tanrım.Tanrım..."yanağını okşayan elimi hissetmiyor muydu?

Neden sadece bakıyordu ama görmüyordu?

"Beril'im...Her şeyim...Güzelim..."

"Nerede kaldı bu araba!"diye bağırdım tekrar ve tekrar.Umutsuzca umut etmek bu oluyordu sanırım.Bu kadar küçük vücuttan çok kan çıkmamış mıydı?Başımı iki yana sallayıp acı ile dolu yüzüne bakmaya zorladım kendimi.Beni bırakamazdı!

"Beni bırakamazsın ajan!" onu tehdit ettim.İşe yarardı belki."Eğer bırakırsan Giayı dışarı atarım!"

Kızaran gözlerine bakarken küfrettim.Ağırlaşan bedenini sımsıkı sararken yere düşen eline dudaklarım aralandı.Kapıya bir bakış attım.Gelen sesler ile küçük de olsa umut kırıntısına tutunmak istedim.

"Geldi sevgilim.Geldi.Bak.Hastaneye gideceğiz." derin bir nefes aldım.Gözlerini bana dikerken yere düşen küçük elini avucuma aldım.Gözlerindeki hayat sönmüyordu.Hala daha şans vardı.O bırakmazdı bizi.Sözünü tutardı.

Ellerimdeki ıslaklığın kandan dolayı olduğunu bildiğim için dişlerimi sıktım.Gözlerim istemsizce avucuna kayınca boğazımdaki yumruyla yutkunamadım.

"Elin.Güzel elin..."kaçan fısıltım benden bağımsızken Beril'in gülümsemesi ile gözlerimi kırpıştırdım.

Gülümsedi.Ona karşılık verecektim.Her şey iyi olacak diyecektim.

Ama?

Bir sorun vardı.

Neden gözlerini kapamıştı?

"Be-beril?" yanağını okşadım.

"Beril!Aç gözlerini birtanem!" ellerim saçlarına çıktı. Hayır. Hayır. Hayır. Olamazdı.Olamazdı.Tanrım lütfen lütfen lütfen.

"Hayır.Hayır.Hayır.Hayır.hayır.hayır....."durmadan tekrar edip ağırlaşmış bedeni kendime çekerken bırakmazdı değil mi beni?Ben o kıskanmasın diye söylememiştim sırf bu yüzden beni bırakıp gitmezdi değil mi?

"Beril?Kendine gel!Lanet Olsun!Kendine gel!"

"Dante!"

"Dante!gitmeliyiz!" bakışlarım Bruno'yu bulurken Beril'i kucağıma aldım. Dibimizdeki arabanın arka koltuğuna geçerken yöneticininde yanıma oturduğunu sonradan farkettim.Beril'in başını kucağıma nazikçe yerleştirdim.

"Ka-kardeşim?"fısıltısı ile ajanın boynuna gömdüğüm başımı yavaşça kaldırdım.Turunçgil kokusunu bastıran kanın işkence eden metalik kokusu bende zarar verme isteği oluşturmuştu.

Yönetici hala şoktaymış gibi Beril'e bakarken dokunmaya kıyamadığım bedene elini süremiyor gibi elleri başına çıkmış bilinçsizce fısıldıyordu.

"Kardeşim.Kardeşim...." kendi dilindeki tek kelimeyi anlamıştım

"Siktiğimin çeneni kapat!"diye tısladım.Tamam benimde suçum vardı ama onlar Aldo'yu çekmek için avcıyı kullanmasaydı Beril şimdi kucağımda kanlar içinde olmayacaktı.Beni duymazdan gelmesine bir şey demedim.

Gücüm yoktu.Çevrede olan şeylere tek kelime edecek nefesim yoktu. Oksijenim uyurken ve parmaklarım arasında nabzı yavaşlarken hiç bir şeye gücüm yoktu.

Gülümsemişti!

Tanrı aşkına!Bana son kez 'hoşçakal'der gibi gülümsemişti!

Beyazlamış yüzüne bakarken moraran dudaklarına bastırdım dudaklarımı.Akan yaşları farketmem çok uzun sürsede umrumda değildi.

"Hızlan!" bağırdım.Hızlan yoksa o ölecek diyemedim.Kendi içimde bile zorken bunu sesli dile getirmek sanki gerçekleşecek gibiydi.

Kahverengi saçlarını okşarken dolgun dudaklarına yakışacak tek şey benimkilerdi.Kenarından akan kan değil.Baş parmağım ile yumuşak bir şekilde incitmek istemediğim için yavaşça silerken gözlerimi kapadım.

Onu fotoğrafta gördüğüm ilk anlar geldi aklıma.İstemsizce gülümserken ardı arkası kesilmeksizin gelen görüntülere hızlanan yaşlar eşlik etti.Maske yapıp mutfakta kendine yiyecek alırkenki hali geldi gözlerime.Yediği uyuşturucu çikolatalar ile bağırıp çağırması ve şapşal hareketler ile dans etmesi.

Yardım gecesinde giydiği elbisedeki eşsiz güzelliği ve yüzüğü parmağına taktığımdaki ifadesi,uçaktan inmeden önce tehditime karşılık verişi...

Gözlerimi açmadan yanaklarımdan aşağı düşen ıslaklığı tek elimle silerken gülümseyişim büyüdü.

Kek yapmaya çalışmıştı.Ve yakmıştı.Keki değil...Fırını...başımı iki yana sallayıp burnumu çekerken her gece onun kalp atışlarında uyuduğumdaki huzuru düşledim.

Göğsünde uyumayı sevdiğimi sanıyordu ama ben onun nefesini dinleyerek,kalp ritmini hissederek uyumayı seviyordum.Kısa bir sürede her şeyim olmuştu.Bunu inkar etmek saçmaydı.Erkeklerin ağlaması hakkında söylenenlerde umrumda değildi.Utanmıyordum.Sevdiğim kadın için döktüğüm göz yaşına neden utanacaktım ki zaten?

Onsuz olma düşüncesi bile beni dehşete sokarken yüzüme yansıyanlar çok bile azdı.

Gözlerimi yavaşça açtığımda öncekine oranla solgun yüzünün daha da beyazlamasına tek bir düşüncem oldu.Saçını okşayıp kulağına eğildim.

"Uzaklara gitmeni istemiyorum"yutkunmaya çalıştım."gideceksen...sadece beni de götüremez misin?"

****

Güzelimi sedyeye bırakırken tüm sesler uğultu halini almıştı.Beyaz koridorda kanlı bedeni ilerlerken peşinden gidiyordum.Durumu şu an için önemli olan tek şeydi.Sağlık görevlilerinin yanında ilerlerken zihnimi toparlamaya çalıştım.

"Nabız alamıyorum!Defibrilatörü hazırlayın!Hemen!"bağrışlar ile kendime gelmem zor olmadı.Sedyeden sarken eli ve aşağı dökülen saçlarını gördükçe çaresizlikte boğuluyordum.Onu aldıkları odadan gelen sesler yüzüme zorla kapattıkları kapı nedeniyle boğuktu.

Saçlarımın arasından ellerimi geçirdim.Sabırsızca dolanırken sinirden çok acıyla duvara yumruğumu geçirdim.Çıkan ses ve berelenen elim beni rahatlatmazken tekrar ve tekrar bağırarak aynı yere vurdum.Beni durdurmaya çalışan kişilere öfkeyle döndüm.

"Defolun!"

"Ama efendi-"

"Defolun dedim size!" geriye çekilen hemşirelerle gözüme takılan doktora ilerledim.Odaya girecekken yakasını tuttum ve kapıya doğru sırtını çarptım.

"Eğer içerideki hastayı kurtaramazsan.Yemin ederim doğmamış olmayı dileyeceksin!"korkuyla irileşen gözlerine bakıp zaman kaybetmeden gömleğini bırakırken derin nefesler alıyordum.

Nabız yok demişlerdi.Bırakıyor muydu bizi?Sevdiğim kadını koruyamamıştım.Onu üzmüştüm.Belki de son saatlerinde yaşadığı en büyük acılardan birini vermiştim ona.

Hayır.Hayır.Hayır.Duvara yanaşıp ellerimi yasladım.Yere bakmaya başladım.

Berildi o.İyileşecek ve benim burnumdan getirecekti.Kızmıştı bana.Bağırıp çağırmadan gitmezdi.Kendimi zorlayıp bakışlarımı koridora çevirdim.

Gözlerimin önünü kaplayan kırmızı sis gördüğüm kişi yüzündendi.Duvarın kenarına çökmüş yöneticiyi veya koltukta dizlerine dirseklerini dayayıp oturmuş Brunoyu daha önce farketmemiştim.

Aynı şuan Vincenti gördüğüm gibi yeni varlıklarını idrak ediyordum.Yavaş ama sert adımlarım ile çökmüş görünen çocuğa ilerledim.Bakışları beni bulunca tepki vermedi.Dişlerimi sıkıp yumruk attım.

"Ne işin var senin burada!"bağırıp düştüğü yere tek dizimi koydum. Acımadan hırsımı çıkarırcasına vurmaya başladım.Karşılık vermeyip saldığı vücuduna tiksinerek baktım.

Benden korkmaları gerekiyordu.Çünkü yemin olsun onların ecdadını sikecektim!

"Dante!"

"Dante!Lanet Olsun!Bırak!" beni çekmeye çalışan Bruno'ya da yumruğumu geçirip bağırdım.

"Siktir git!"

Git!

Gidin!

"Lanet Olsun!Kendine gel!"yerden kalkıp bana attığı yumrukla içime dolan zevk iyi hissettirmişti.Başımı hızla kaldırıp ona vuracağım sırada kolumu tuttu ve karnıma dirseğini geçirdi.İki büklüm olurken gülümsedim.

"Tekrar vur!"gözlerimi ona diktim.Bana garip bir şekilde baktı ve küfretti.Geri çekilip arkasını döndü.Ellerini beline yerleştirip bağırırken neden ihtiyacım olan şeyi anlamıyordu?

Kahretsin!Yerden yavaşça kalkıp yumruklarımı sıktım.Kapı açılınca hızla doktorun önüne gittim.Benimle beraber gelen yönetici ve Bruno'ya bakmadım ama yanımda olduklarını hissettim.

"Nasıl?Ne oldu?Neyi var?Açıkla!"son bağrışımla bir adım geri çekildi.Şuan hayatım adamın iki dudağı arasındaydı.

"E-efendim şimdilik hayati fonksiyonları geri geldi.Ama acil ameliyata almamız gerekiyor. Şe-şey z-zor bir ameliyat olacak." yanağımın içini kanatırcasına ısırırken gelen sesle cevap veremeden kapıya döndük.Beril sedyede dışarı çıkartılıyordu.

Yanına gittiğimizde eline dokunmak istedim.Ama birinde serum vardı diğeri de sarılıydı.Yumruklarım sıkılaşırken böylesinin daha iyi olabileceğini düşündüm.Eğer ona dokunursam ve soğukluğunu hissedersem çocuk gibi yere çöküp ağlayabilirdim.

Burak kendi dilinde konuşurken odaklandığım tek şey Beril olduğu için değil türkçe,İtalyancayı bile şuan anlayamazdım.Hızlı adımlar ile onu takip ederken ameliyathane kapısında yine ona veda etmek zorunda kaldım.Kapının önünde durdum.Bekledim.Ne kadar süre aynı şekilde ayakta durmuş kapıya baktım bilmiyordum.

Kaç kere Bruno'yu geri çevirdim fikrim yoktu.Yanıma gelip gidenler umrumda değildi.

Ne yapacaktım şimdi?

"Al bunu." Bruno'nun yüzüne baktım."Kaybolmuş gibisin iç şunu" cümlesiyle boğazımdan garip bir ses çıktı.

Kaybolmuş he!

İyi görünüyordum demek ki...

"İstemiyorum."boğuk çıkan sesimle tek elimi sıkıntıyla saçlarımdan geçirdim.

"Dante!Kendini topla.En azındna sen!Yönetici kötü görünüyor."ciddi sesiyle ona döndüm.

Ne yapabilirdim?Umrumda değildi.Düşündüğüm tek bir şey vardı.

"Beril onun yanında olmanı isterdi..."mırıldanması ile ona dönünce başını yere eğdi.

"Kes sesini!"uyarımı dikkate almadı.

"Yalan söylemediğimi biliyorsun."

"Bak um-"susup aklıma gelen şey ile dişlerimi sıktım.

"Ulu kalın hamurlu karışık pizza!Söyle bana neden çikolatalı sufle ile arkadaş değilsiniz!"

Deli kadın!

Bakışlarım yöneticiyi bulunca gözüme ajanın gülen yüzü geldi. Yutkunamayınca yavaşça ayağa kalktım.

"Bir haber gelirse anında ara beni!" Bruno'nun onaylar kelimelerini arkamda bırakıp yavaşça yöneticiyi takip ettim.Sendeleyerek attığı adımlar ile çıkışa yöneldi.Temiz havayı içime çektim.

İşe yaramadı.

Beril'e ihtiyacım vardı.

Bankların olduğu kısma ilerledi.Elini cebine soktu ve durdu.Ona doğru yaklaştığımda soğuk sesini duydum.

"Efendim!"bir süre karşı tarafı dinledi.Bankın kenarına tutunup yere çöktü.

"Operasyon başarı ile tamamlandı."yutkundu"Aldo Moretti elimizde.Belgeleri de bulduk."

"Ajan Beril yaralandı." yumruklarım tekrar sıkılaştı.Boş sesine sakinleşmek için derin bir nefes aldım.

"Durumu kötü efendim."

"Kızınız mı?"başını iki yana sallayıp alayla devam etti."Teşkilatta aile ilişkisi olmazdı.Böyle söylemiştiniz.Şimdi kızınızın durumunu mu merak ediyorsunuz?"

Omuzları sarsılmaya başlarken başını hafifçe geriye doğru yatırdı.

"Kardeşim baba!"diye bağırdı.Bir yandan gülüp bir yandan ağlarken devam etti.Gözlerimi sildim."Kardeşim ölüyor!Lanet olasıca teşkilat sonunda başardı!"

"Neden sesin çıkmıyor!Siktiğimin kuralları ile avutsana.Önce Deniz şimdi de Beril!"bağrışına bahçede olan bir kaç kişi ona dönerken yönetici kimseyi takmadan telefonu fırlattı.Elleri saçlarını yolmak ister gibi başına çıkarken dayanamayıp yanına hızla yöneldim.Gömleğinin yakasını tuttuğum gibi dirseğimi yüzüne geçirdim.Yere düştü.

"Yeni doğan katına git istersen yönetici!"diye bağırdım.Şaşkınlığını atmış olacak ki Berille alakası olmayan mavi kızarmış gözlerini yüzüme dikmeden önce sırtım zemine değmiş bana küfrederek yumruğunu geçirmişti.

"Bana diyene de bak!"kelimelerine karşın onu ittim ve yere düşmeden önce yumruğumu tekrar yüzüyle buluşturdum.

"Acını biraz olsun dindirmek ister misin?" yüzüne doğru sorduğumda şimdiden sararmaya başlayan gözü seğirdi.Bana vuracağı sırada ayağa kalktım.

"Nasıl olacakmış o?"

"Aldo'yu söyleyeceğim yere getirsin adamların.Anlarsın."

"O şerefsizi öldüremem!Ne ben ne sen!"

"Öldürmek mi?" ne saçmalıyordu bu.Öldürüp adamı sonsuz acıdan kurtaracak kadar merhametli değildim.

Aslında ben merhametli değildim.

"Ne onu ne diğerlerini öldürmeyeceğiz!Ölmek isteyecek duruma getireceğiz."

"Bunu yapamam."dedi kararsızca.Sinirle arkamı dönüp küfrederken bize gelen Vincent Moretti ile göz göze geldim.Öfkeyle ona adım atacağım sırada yöneticinin kolumu tutan eli ile durdum.

"Dinleyin."sessiz çıkan kelimesiyle ona yumruk atmak için kaşınan ellerimi pantolonuma sürttüm.Cebinden bir şey çıkarttı.Uzatırken titreyen ellerine aldırmadan sert bir şekilde aldım.

"İzleyin.Diğer arkadaşınız eminim biliyordur ama...ama çocuğun yanından ayrılmadığı için size söylemeye fırsatı olmamıştır." mırıltısına kaşlarım çatıldı.Yönetici elimden aldığı hard diski inceledi.Sonrada etrafına bakınıp bana döndü.

"Senin dediğin gibi olsun.Gidelim."

****

Beril'in ameliyatı beklenenden uzun süreceği için yöneticiyle çiftliğe gelmiştik.Tabi gelmeden önce beni doktorun üzerinden almak zorunda kalmışlardı.O lanet olasıca herif eğer dünyanın en iyi cerrahlarından biri olmasaydı bitmişti.

Üzerimdeki enerjiyi ve acıyı biraz olsun dindirmek için yapacaklarımdan pişman olmayacağımı biliyordum.Onlar bunu hakediyordu.Özellikle Vincent'in o videoyu bize vermesinden sonra...

Yöneticiye göre avcı,Aldo ve takipçilerini avlamıştı.Hemde hiç bir şey yapmadan.Teşkilatın elinde çok çok fazla kanıt vardı.Herkes hakkında.Üretim yeri ve ilaçları dağıtan kişiler hakkında.Tabi bunlar umrumda değildi.Sağlıklı düşünebilecek durumda da değildim.Başta istediğim tek şey Aberto ve Armonie'nin intikamı iken şimdi istediğim tek şey sevdiğim kadının yanımda olmasıydı.Zorla veya değil.Beril...benim tehlikeli güzel'im hep yanımda olacaktı.

Bencillik yada saplantı olsun farketmez.Hatamı telafi edecektim.Bu süreç içinde onun uyanması lazımdı.Hayatım boyunca elime geçebilecek en güzel şeyi mahfetmek yanlıştı.Özellikle her gün karşıma çıkan yaşam kısalığı düşünülürse.

"De Luca!Aldo'yu öldürmeyeceğiz.Son hatırlatma." yöneticiye kısa bir bakış attım.Burada yalnız Aldo'nun olduğunu mu düşünüyordu?

"Kardeşinin ne kadar saat daha süreceği belli olmayan kaçıncı ameliyatında olduğunu hatırlıyor musun?"alaylı sesime cevap vermedi.Beklemiyordum da zaten.Arabadan inip çiftliğin bilindik yoluna ilerledim.Beni takip etti.

"Yönetici!Burada yapacaklarımızın hiç biri kanunla alakası olmayacak!"ambarın önünde durdum.Yorgun gözleri sertleşirken ifadesizliğimden taviz vermedim.

Bana doğru bir adım attı.Boyu benimle eş olduğu için burnumun dibine girdi de denebilirdi.

"Senin gibi etrafa saldırmıyor oluşum öfkeden delirmediğimi göstermez De Luca!Ben sadece öldürmememiz gerektiğinden bahsettim.Ölmek isteyecek duruma getirmekten değil!"

Gülümsedim.Normal bir şekilde değildi.Olacakların vaadini taşıyordu.Deponun etrafında dağılmış adamlara bakmadan ilerlerken sabırsızlanıyordum.Bomboş ambarda yan yana üç sandalyede ağızları bantlı,elleri ve ayakları sandalyeye bağlı pisliklere baktım.

Aldo'nun üzeri diğerlerine göre pis ve kanlıyken,Alex'in birkaç saat önce Beril'i ararken yüzünde oluşturduğum morlukları tazeydi.Gömleği ve pantolonu buruşmuş yakasında kan vardı.Şüphesiz diğerlerine oranla temiz görünen Serena'yı sadece saçlarından sürüklemiştim.

Sabahtan beri sandalyede duran baba-kızı es geçip Aldoya yöneldim.Önünde durup saçını benim olana yaptığı gibi geriye doğru çekerek yatırdım.Korkusunu hissettikçe psikopatça bir zevk alıyordum.

"Yaraları açıp dikmek öyle mi?"diye mırıldanırken boynunu daha da geriye yatırdım.Bakışlarımı kolundaki taze kurşun yarasına diktim.Gömleğini hafifçe yana kaydırıp sarılmış omzuna baktım.Dudaklarım yukarı doğru kıvrıldı."Ateşle dağlamak öyle mi?" tıslamamın ardından baş parmağımı kurşunun girdiği yere hafifçe sürttüm.

Titreyen vücuduna aldırmayıp yavaşça adım adım içe doğru bastırırken açılan dikişlerini hissediyor ama çığlık atamayıp çıkardığı inlemelerle duymazdan geliyordum.Yöneticinin diğer iki konuk hakkındaki şaşkınlığını belli etmeyip yanıma yaklaşması ile başımı ona çevirdim.Parmağım hala debelenen adamın yarasının içindeydi.

"O zaman...arkadaşımın ve kardeşimin yaralanmasına neden olan ortağınla konuşmak istiyorum." bildiri yaptığı boş sesiyle 'senin'dercesine başımı eğdim.Bileğine zarif bir hareketle eğilip çıkardığı kalın yüzeyli bıçağına gülümsedim.Sonra Aldoya 'daha yeni başlıyoruz'der gibi bakıp kanlanan elimi gömleğine sildim.

"Ah!....Korkmayın....adil bir ceza olacak sizin için.Kardeşlerimin yaralarının aynısını alıcaksınız."

Sanırım yönetici ile iyi anlaşabileceğimiz bir konu bulmuştuk.Sadist gülüşüyle Alex'in bacaklarına sürttüğü bıçağa bakıyordu.

"Neyse ki biz iyi insanlarız.Yaralarınızı dikeceğiz."bana doğru kısa bir bakış attı."Uyuşturmadan"

Konuşmaya çalışan adamları es geçip ağlamaktan makyajı akmış kadına döndüm.Başımı ifadesizce yana eğdim.Bakışlarıma karşın daha fazla titremeye başlaması güzeldi.Çünkü kadınlara el kaldırılmasına karşı olsamda ona vereceğim zarar daha beter olacaktı.

Benden habersiz yıllar önce üniversitedeyken yaptığım seksi çekmişti.

İş için otelde kaldığım sıralarda inatla peşimden ayrılmayıp,gözlerimi kapadığım tek anda kucağıma oturmuş ve Beril'in tadı olan dudaklarıma iğrenç rujunu bulaştırmıştı.

Yetmemiş gibi asistanımın masama koyduğu programı çalmış ve Gia'nın kaçırılmasına neden olmuştu.

Önüne kadar gelip inceledim onu.Gelen bir çığlıkla yöneticinin ağızlarındaki bantları çıkarmış olduğunu düşünüp sağ tarafa bakmadım bile.

Ama o baktı.Gözleri irileşti ve daha çok ağlamaya başladı.Çenesine dokunmak istemesemde bakışlarımdaki tiksintiyi saklamadan kendime çevirdim.

"Senin cezan fahişe bedenine değil ruhuna olacak..." titremelerini ve inlemelerini umursamadan sandalyesinin arkasından tuttum ve Aldo ile Alex'in karşısına götürdüm.Alex'in üstü kandan gözükmez başı yana eğikken,kollarını dirseklerine kadar kıvırmış Aldo'nun yalvarışlarına düz bir ifadeyle bakan yönetici ilgi çekici bir manzaraydı.

Gözlerini kapayıp başını iki yana sallayan kadını uyarmadan "Frank!"diye seslendim.Motorcu korumayı sevmesemde çetesi ile iyi iş çıkarmıştı.Bana doğru elindeki çantayla gelince başımla işaret ettim.Beni onaylayıp hiç bir tereddütü olmaksızın aleti bulup Serena'nın arkasında durdu ve parmağından tutup tırnağını çekti.

Bantın izin verdiği ölçüde çığlık atan,gözleri açılmış kadının yanına doğru eğilip kulağına fısıldadım.

"Söylemedim mi?...her gözlerini kapayışına bir tırnak..."

Tüm yalvarmalara ve bağırmalara kulağımı tıkayıp,Burak ellerini beline koymuş Aldonun karşısında dikilirken yanına gittim.

"Öldürmemem gerek ama başlarsam dayanamamaktan korkuyorum."düz sesine tek kaşımı kaldırdım.Gözlerimin önünden Berilin hali gitmediği için öldürmemek benim için kolaydı.

"Beril'i düşün."

"Onu düşünmediğim tek bir an olmadığı için işini bitirmek istiyorum..."

Gözlerimi yere diktim.İyiydi.Beril iyi olacaktı.Bu iş bitince yanına gidecek ve her şey bitti diyecektim.Aldo bitti.

"Ben keserim....sende dikersin"ona dönünce bana baktı.Gözlerindeki zarar verme isteğini görebiliyordum.

Güzel.

"Deniz'i daha fazla oyalayamayız.Bu yüzden haklısın sanırım...Gözü arkada kalmaması için şu piçlerin her şeye rağmen yaşaması lazım"

Onu başımla onayladığım sırada arkama dönmeden konuştum.

"Frank!...baba-kıza misafirperverliğimizin bir parçasını sun.Ayrı ayrı!" boynumu sağa sola yavaşça eğdim.

"Aldo Moretti...."diye mırıldandım.Ailemi öldürenlerden biri.İnsanları öldürenlerden biri.Armonie tecavüz edilmesine izin verenlerden biri.Sevdiğim kadına zarar verebilecek kadar aptal biri.

Korkulu gözlerine bakarken tek bir duygu hissetmedim.

"N-ne ya-yapıyor o?" nefes nefese çıkan sesine başımı iki yana sallayarak karşılık verdim.Kendi için endişelenmeliydi.Başkası için kaybedecek vakti yoktu.

Omuz silktim."Tuz döküyor."normal bir konudan bahseder gibi Alex'in çığlıklarının nedenini söylemiştim.Serena'nında muhtemelen kafasında saç kalmayacağı ve domuzlarla haşır neşir olacağı bir süreç vardı önünde.Yöneticiye kısaca göz atınca başı ile 'hadi'der gibi Aldoyu işaret etti.Yavaşlayan kana ve açılan dikişlere diktim gözlerimi.

"Isıtıcı ile yaralarını sarmakla başlayabiliriz...."kendi kendime mırıldanmıştım.Ama Aldo'nun irkilmesini de farketmiştim.

"Ha-hayır!Ya-yapma Lütfen.Lütfen.lütfen...yapma!....dur..gelme!lütfen gelme!Lanet Olsun size!Lanet olasıca piçler!..."elimdeki maşaya bakıp ona doğru alaylı bir bakış attım.

"Ne yaparsanız yapın!Umrumda değil!Ben istediğimi aldım!Avcı uyanmayacak!Öle-"boynunu sıkarken kısılan sesiyle boğazından çıkan seslere aldırış etmedim.Onun hakkında konuşamazdı.

Maşayı yarasına bastırdım.

Kızaran yüzü morarmaya başladı.Atamadığı çığlıklar boğazında kalırken yarasından akan kan hızlandı.Ve bu onun için daha başlangıçtı.

****

Üzerimizdeki kanlı gömlekleri arabadayken değiştirmiş ve Bruno'nun araması ile hastaneye gelmiştik.Söylediğine göre Beril ameliyattan çıkmıştı.

Biliyordum işte.O bırakmazdı bizi.Koridorlarları hızla geçerken yönetici de peşimdeydi.

"Babamlar buraya geliyor." ne demem gerektiğini bilmediğimden sessiz kaldım.Sonunda yoğun bakım ünitesine gelince bir an durdum.Emir ve Gia da Emily ile gelmişti anlaşılan.

Emir'in kucağından başını gelen sesler ile kaldırıp bakan yeğenime kollarımı açtım.Bana doğru beklemeden küçük koşar adımlarla gelince boynuma atladı.Onun kokusunu doğru düzgün çekememiştim bile içime.

Yumuşak saçlarını okşarken sarsılan küçük omuzlarına dişlerimi sıktım.Tek dizim üzerinden kalkıp kenara doğru çekilirken gün boyu belkide ilk defa nefes alabildim.

"Be-beril an-anne"

Yanlış mı duymuştum?

Hıçkırık sesi ve ekrar "Be-beril anne"diye çıkan sesle zaman durmuş gibi Gia'nın başını boynumdan uzaklaştırdım biraz.

Titreyen ellerimin biri yanağını bulurken mavi ıslak gözlerine dikkatle baktım.

"Ne dedin sen?"yumuşak engel olamadan boğuk çıkan sesime burnunu çekti.Sabırsızca beklerken tekrar "Beril an-anne."dedi.Ve ben Tanrıya şükrettim.

Tekrar ve tekrar Beril ile Gİa için şükrettim.Başını tutup kendime çekerken alınlarımızı birleştirdim.İçimden dua ederken ajan olmadan yapamayacağımızı biliyordum.Yüzümde olan tebessüm hayatın garip oyunlarınaydı.

Bir taraftan alırken diğer taraftan veriyordu.Yumuşak ve kadife pürüzsüzlüğündeki ses sıkışan kalbimi azda olsa huzura erdiriyordu.Gözlerim Gia'nın arkasından bana gülümseyen Bruno'ya kayınca başını aşağı yukarı sallayıp gülümsediğini gördüm.

'İnanılmaz'der gibiydi.

Öyleydi.

Bakışlarımı yoğun bakım odasına çevirdim.Bunu beklermiş gibi açılan kapıya ilerlerken uğuldayan kulaklarımı ve hızlanan kanımı görmezden gelmek zordu.

Herkes ayaklanmış doktora bakarken adam tedirgin bir şekilde gözlerini bana dikmişti.

"Biz elimizden geleni yaptık.Bir kaç saate uyanması gerekiyor"

Ne demekti şimdi bunlar?

Kafamdaki soruları es geçtim.Gia'yı kollarımda sıkarken önceliğimi düşündüm.

"Onu görebilir miyim?"

"Kısa bir süre için evet."

Yanımdan geçip giderken yönetici ile göz göze geldim.

"Senden sonra ben girerim." başımla onayladım.Ağlamaktan gözleri kızarmış Emily'nin yanına gitti ve ihtiyacı varmış gibi sarıldı.Yanlarında onlarla beraber bekleyen zevzeğinde gözleri kızarmış ve şişmişti.Gia'yı Bruno'ya vereceğim sırada Emir ayaklanıp kollarını uzattı.

"Bana ver."

"Neden?"

"Bana emanet."boğazını temizledi."Beril'den" itiraz edemedim yorgunluktan uyuşmuş bedeni ona uzattım.

****

"Bay De Luca...bunlar hastanın üzerindeydi."kadının yüzüne anlamsız bakmayı bırakıp bana uzattığı şeffaf poşeti aldım.Üzerimdeki saçma hastane kıyafetini düzeltip elimdeki şeye baktım.Açmama gerek olmadanda içindekiler gözüküyordu.Ki zaten iki şey vardı zaten.Biri diğeri gibi kurumuş kanla kaplı olsada anlaşılan De Luca yüzüğü...diğeri ise kolyesi.İçeri doğru eğilmiş olsada De Luca kolyesi.

Parmağımı yüzeyinde gezdirip keskin bir soluk aldım içime.

"Ah!O kolye sayesinde hanımefendi daha büyük hasar almaktan kurtulmuş."

Kurtulmuş.

Daha fazlasından.

Başımı hafifçe iki yana sallayıp odaya yöneldim.Sorgusuz sualsiz adımımı kapıdan içeri attım.Kayıp kolye umrumda değildi.Onu kurtarması önemliydi.

Soğuk hava kısa süre için beni titretsede meleğimin vücudunun görüntüsü sarsmıştı.Dudaklarım aralanırken,çenemi sıvazladım.Yavaşça yatağın başına ilerledim.

Çok fazla kablo vardı.

Çok solgundu.

Kuruyan dudaklarımı yalayıp kenarda duran sandalyeyi yatağın başına çektim.Bir eli sargıda diğerinde serum bağlıydı.Nefes almasını sağlayan borular yutkunmamı sağlarken bir şey anlarım belki diye makinelere bakıyordum.

Lanet Olsun ki hiç bir şey düşünemiyordum.

Kızıl kahve gözleri kapanmış,uzun kirpikleri yüzünü okşar gibi dururken,dolgun dudakları her zamankinin aksine renksizdi.Serum bağlı olan eline yavaşça dokundum.Yavaşça gülümsedim.Bu gerçekten kaderin bir oyunuydu.Gia konuşmaya başlamıştı ama Beril susmuştu.

"Güzel'im...özür dilerim.Ben.Ben çok üzgünüm.Sana söylemediğim için.Canını yaktığım için...."

Cevap bekledim.

Vermedi.

"Kahretsin!Olmuyor böyle!Olmamalı.....Ah!Tanrım lütfen.lütfen.lüfen...Önceden de yaralandın ama bu seferki farklı gibi."bunu beklermiş gibi boğuklaşan sesimle burnumu çektim."gidiyormuşsun gibi hissediyorum.Nefesim yokmuş gibi."

Sessiz kaldı.

Kalp cihazının sesiyle avunmalıydım belki de

"Şuan uyanık olsaydın kesin tek kaşını kaldırmıştın."sürekli farkında olarak yada olmayarak kaldırdığı kaşına dokundum.Yavaşça parmaklarımı değdirdim."yaralamışsın..."

"Gözlerini aç ajan!Bana günlerimi zehir et.Ama aç!Sensiz hissizim.Sen yokken herkes ve her şey tehlikede."fısıltımla ayaklanıp boynuna sokuldum.Kokusunu çekmek istedim.Küçük bir öpücük kondurup dudaklarım tenindeyken devam ettim."Ve ben...sen bana bakarken ki hissettiklerimi seviyorum" gözlerimi sıkıca yumup bir süre bekledim sonrada son bir öpücük kondurup geri çekildim.

"Sen kazandın ajan!"agresifçe mırıldandım.Serum olan elini nazikçe tutup tek dizim üzerine çöktüm.Diğer elimdeki De Luca yüzüğünü poşetten çıkarıp parmağına taktım.Gözlerimi dirseğimle silip kolyeyi avuçlarımız arasına koydum.Derin bir nefes verdim.Gözlerimi kapalı gözlere diktim.Türkçe yavaş da olsa başladım.

"Ben Dante De Luca..."

"Yaşamım boyunca tüm nefeslerimi Beril Ayaz'a adayacağıma.Ona sadık olup yüzünde her zaman bir gülümseme oluşturacağıma...Onu kendimden,kendisinden ve çevredeki her şeyden koruyacağıma yemin ederim." yavaşça boğazımı temizledim."Eğer sözümü tutmazsam ölümümü kendi ellerimle getireceğim."yavaşça ayağa kalkıp kimyasal kokularının içinde ona ulaşmaya çalıştım.Akan bir damla ile kulağına dudaklarımı değdirdim.

"Şimdi...beni kendine esir alan tehlikeli güzel...görevini yerine getirmen için uyanman gerek...Kölenin yolunu kaybetmemesi için ona sahip çıkmalısın." fısıldayıp geri çekildim.Hala tuttuğum parmaklarına küçük bir öpücük kondurup kendimi zorladım.Çıkmam lazımdı.Onu burada bırakıp kapıya doğru adım atmam lazımdı.Ama istemiyordum.Vücuduma yayılan sıcaklık beni teskin yerine tedirgin ediyordu.İstemeden de olsa biliyordum.

Bu seferki yaraları farklıydı.

****

"Hey!"omzuma dokunan parmaklar ile anında doğrulup gözlerimi ovdum.

Emily.

"Şunu iç.Yorgunluğun için." uzattığı kahveyi es geçip kapıya doğru baktım.Burak ayaklanmış sabırsızca dolanırken,Bruno ortalıkta yoktu.Emir,Gia'yı eve götürmüştü.

"Bruno Çağlar amca ve Ebru teyze'yi karşılamak için gitti.Doktorda şimdi içeri girdi.Hadi iç şunu.Hiç uyumadın." başımı iki yana sallayıp ayağa kalktım.

Israr etmeyip oturduğum yere koydu bardağı.Kapıya,yöneticinin yanına gittim hızla.

"Ne oldu?Ne zaman girdi?" bana ters ters baktı.

"En fazla 10 dakikadır uyuyorsun.Düşün bakalım ne zaman?" onu takmayıp gözlerimi yorgunluktan bitmiş bakışlardan kapıya çevirdim.

Hızlanan kan akışım ve nefes alış verişlerimle dayanamayıp bacağımı sallamaya başladım.Pekala!

İyi düşün.

İyi düşün.

İyi düşün!

Lanet Olsun neden çıkmadı!

Parmağımdaki yüzüğe bir bakış attım.Yumruklarımı sıkıp açarken sonunda kapıdan doktor çıktı.

Sakin ol.

sakin ol.

sakin ol.

"Uyandı mı?"

"Nasıl?" burak

"İyi mi?" emily

Boğazını temizledi.Yakasını çekiştirip gözlüğünü düzeltti.Sinirden damarlarımın belli olduğuna emindim.

"Sakin olun öncelikle lütfen...Beril hanım hastaneye geldiğinde çok kan kaybetmiş ve ağır yaralanmıştı.Böbreğini almak zorunda kaldık.Şüphesiz ameliyatlar vücudunu yordu.Yine de şimdiye kadar uyanmalıydı."tekrar boğazını temizledi.

Ellerim titremeye başladı.Yutkunamadım.

Hayır.Hayır.Hayır.

"Üzgünüm...Narkozun etkisinden çıkmalıydı...ama komaya girdi."

Hayır.

Hayır.

Hayır.

YAZAR

Doktor sözleri ile donmuş olan genç adamın yanından geçerken omzuna çarptı.Ama o bunu hissetmemiş gibiydi.Kapıya diktiği bakışlarına titreyen elleri eşlik etti.Bir kaç saniye sonra kızıl saçlı kadın ağlamaya başlarken tek eli sandalyeye tutunmuş diğer elini sesini kesmek ister gibi dudaklarına örtmüştü.

Elleri saçına çıkan mavi gözlü adam kendini duvarın kenarına atıp inanamaz gibi başını iki yana sallarken kendi dilinde inkar kelimelerini sıralıyor yüzünden akan tuzlu göz yaşlarının farkında olmaksızın başını arkasındaki duvara vurup 'yine mi?'diye sayıklıyordu.

İkisinden sonra uyanmış ve şoktan çıkmış gibi görünen adam ise bacakları onu taşımaz gibi yere çöküp ellerini dizlerine koymuştu.Başını yere eğmiş akıttığı yaşlar zemini ıslatırken sessiz çığlıklarına kimse yardımı olmayacağı için dokunamıyordu.Elleri kalkıp yüzünü bulunca acı bir bağrışla boynunda beliren damarlar çaresizliği ve acıyı tanımlarken ayağa dengesizce kalkıp duvara geçirdiği yumruklar öfkeden değilde üzüntüdendi.Ona yaklaşmaya çalışanları kendinden uzaklaştırıyor deli gibi etrafına bağırıp saçlarını çekiştiriyordu.

Olanları yanındaki orta yaşlı çiftle gören bir başka adam ise şoktan çıkmış gibi arkadaşının yanına koşmuş ve kollarını tutmaya çalışmıştı.Gelen hemşireler sinir krizi geçiren adama sakinleştirici yapmak istesede hala çırpınan ve acı kükreyişlerine devam eden hasta yakını onları zorlayacak gibiydi.Meleğini istediğini söyleyen adama bakan çift anlamış gibi yerlerinden milim kıpırdayamazken içeride her şeyden habersiz koruyucu melek dudaklarında tatlı bir tebessümle uykusuna devam ediyordu....

Continue Reading

You'll Also Like

19.3K 1.2K 4
Bir gazeteci kızı... Bir bomba... Bir genç... Ve kuşlar.. Geleceğe dönük, uzun vadeli ve uluslararası bir intikam... İçinizden kuşlar uçuracak bir hi...
78.8K 4.5K 42
Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak misaliydi O'nunki... Kayra'nın tek istediği sahil kenarında biraz hava almaktı. Öylece yürüyordu taa ki karşısında...
1.3M 100K 27
Onların kaderi yıllar önce yaşanmış tek bir gece sayesinde birleşti. Bir anda karşısına çıkan ve peşini bırakmayan Atmanlı aşireti genç kızın bütün s...
323K 2.8K 200
Alemler günler içinde inşa edildi!..Belki de kulların hepsi sevdi ama,kimi sevildi kimi de o aşkın karşılığını hiç göremedi!..Kavuşmayı tatmayan,kend...