İLGİ/GERÇEK AİLEM

By bluesky_whitetulip

169K 7.6K 1.9K

KLASİK BİR GERÇEK AİLE/ABİ KİTABI (Küfür yok) Berbat bir hayat yaşayan İlgi başka bir kızla karıştığını öğren... More

Not
1. Bölüm
2.Bölüm
3. Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.BÖLÜM
8.BÖLÜM
9.BÖLÜM
10.BÖLÜM
11.BÖLÜM
12.BÖLÜM
13.BÖLÜM
14.BÖLÜM
15.BÖLÜM
16.BÖLÜM
17.BÖLÜM
18.BÖLÜM
19.BÖLÜM
Instagram
20.BÖLÜM
21.BÖLÜM
22.BÖLÜM
23.BÖLÜM
24.BÖLÜM
25.BÖLÜM
26.BÖLÜM
ÇOK ÖNEMLİ!
27.BÖLÜM
28.BÖLÜM
29.BÖLÜM
30.BÖLÜM
100 BİN!
32.BÖLÜM
33.BÖLÜM
34.BÖLÜM
SORU-CEVAP!!!
35.BÖLÜM

31.BÖLÜM

1K 81 14
By bluesky_whitetulip

İLGİ'DEN

Kulağımda takılı olan kulaklıktan sevdiğim şarkının sesleri yükselirken kendi kendime dönüyor ve eğleniyordum. Bazı insanlar garip garip baksa çoğu gülümsüyordu. Son kez etrafımda bir tur atıp önüme döndüğümde Bulut'la karşılaştım. Yarım ağız bir şekilde sırıtmış bana bakıyordu. Ona karşı hafifçe gülümseyip kulaklığı boynuma indirdim.

"Bugün çok enerjiksin sanırım?" Dedi Bulut. Başımı salladım.

"Evet, havalar güzel olunca da enerjim yüksek oluyor. Yani yaz ve ilkbahar aylarında pek üzgün göremezsiniz beni." Kısık sesli bir kahkaha attı.

"Güzelmiş, nereye böyle?"

"Sahile gidiyorum. Bazen tek başıma gidip günlük tutuyorum, ya da etrafı izliyorum. Güzel oluyor, sen?" Onun nereye gittiğini sorduğumda elini ensesine atıp kaşıdı.

"Şey... Bir arkadaşın yanına." Başımı salladım.

"Sonra görüşürüz o zaman." O da bana el sallayınca vedalaşarak yola devam ettik.

Bulut ilk başlarda çok enerjik ve eğlenceliydi fakat dediğim gibi, sonradan bir şeyler olmuştu. Onunla birkaç güzel an yaşamıştım ama sanki daha yeni tanışmışız gibi davranıyordu. Mesela önceden yolda onu gördüğümde isim vererek nereye gittiğini söylüyordu, ama şuan bir şey saklıyormuş gibiydi. Ondan ilk başlarda gerçekten hoşlanıyordum daha sonra Demir'le tanışmıştım ve o kafamı karıştırmıştı. Bir yandan Demir'in gelmesiyle ikilemde kalmıştım aynı anda da Bulut'un soğuk tavırları beni daha da meraklandırıp zor durumda kalmamı sağlamıştı.

Düşüncelerle beraber sahile vardığımda bulduğum ilk boş masaya oturdum. Tam denizin karşısıydı. Bez çantamın içindeki günlüğü ve renkli kalemleri çıkardım. Düzenli günlük tutan biri değildim, o gün eğlenceli geçtiyse, çok büyük olaylar olduysa ve unutmak istemiyorsam ya da benim için önemliyse açıp yazıyordum. Kulaklığımdan sakin müzikler açıp son aylarda olanları yazmaya başladım.

Sevgili günlük;
Her ne kadar bu başlama şekli bana garip hissettirdi de bu başlangıcı seviyorum. Son birkaç aydır hiçbir şey yazmamışım bunu fark ettim. En baştan anlatayım. Nisan ayında hastane tarafından iki bebeğin karıştırıldığı ortaya çıkmış ve bu bebeklerden biri de benmişim. Daha reşit olmadığım ve onlara bir şans vermek için gerçek ailemle beraber yaşamaya başladım. Başlarda çoğuyla anlaşamıyordum ama şuan aramız iyi. Daha sonra bir ikizim olduğunu öğrendim. Onun ardından da en büyük abimin ablamın nişanlısı olduğunu. Biliyordun en çok ablamı anlattım zaten. Her neyse sonra akrabalarımla tanıştım. Yeni arkadaşlıklar edindim ve gerçekten değiştim. Şimdi Temmuz ayının ortasındayız ve ben yeni bir hayata başlayalı üç buçuk ay oluyor. Zaman o kadar hızlı geçti ki onlara ne ara alıştım ne ara bu kadar zaman geçti anlamadım. Başlarda reşit olunca evden gitmek istiyordum ama şimdi kalmak için çok sebebim var. 17 yıl sonra gerçek bir ailem oldu. İnanabiliyor musun ya? Bir ara gerçekten o evin benim kabusum olduğunu düşünüp ömür boyu orada kalacağımı sanmıştım. Bana Nisan ayından önce bunları yaşayacağımı söyleseniz sizinle öyle bir dalga geçerdim ki dilimden kurtulamazdınız. Ne çok anlatacağım varmış benim de. Neyse şimdilik bu kadar yeter. Sonra görüşürüz.

Bir saat boyunca uzun uzun yazmış en sonunda elim ağrıyınca defterin kapağını kapatmıştım. Şarkının huzur dolu melodisi gözlerimi kapatıp birkaç saniye öylece durmamı sağladı. Gözlerimi açtığımda suratımdan 10 santim uzaklıkta, gözlerini kırparak bana bakan bir Taha beklemiyordum. Aniden çıkmasıyla ufak bir çığlık attım. Birkaç kişi bize dönerken koluna vurarak Taha'yı yanıma oturttum.

"Ne işin var oğlum senin burada?" Diye konuştum.

"Aklım çıktı ya, birde gözlerini kırpa kırpa bakıyorsun?" Kolunu omzuma atıp beni göğsüne çekti. İtiraz etmeden başımı yasladım.

"Oy çen korktun mu çen? Yerim ben seni. Abisi kurban olsun." Dediklerine hafifçe gülüp gülümsedim. Aslında planım tek olmaktı ama...
Burada olması beni mutlu etmişti.

"Delisin sen ya." Dedim gülerek. Göz kırpıp,

"Kime çekmişsem artık." Dediğinde şaşkınlıkla bir kahkaha attım. Başımı tekrar göğsüne yasladığımda sohbet etmeye başladık.

💐💐💐

"Biz geldik!" Dedim neşeyle elimdeki poşetleri havaya kaldırırken.

"Ayy hoş geldiniz!" Dedi Güneş. Sevgi teyze ve Görkem amca şehir dışındaki akrabalarının düğünü olduğu için evde değillerdi ve yarın akşam geleceklerdi. Kadir de kendi arkadaşında kalmaya gitmişti. Güneş de fırsatı bulunca kız gecesi yapmak için bizi çağırmıştı. Biz de Açelya ile beraber yemek ve gece yiyeceğimiz atıştırmalıkları alıp soluğu burada bulmuştuk.

"Oh ne! Kollarım ağrımıştı." Dedi Açelya. Güneş kenarda duran ses bombasını çalıştırdığında yükselen ses hepimizin aklına yanı videoyu getirdi. Kenardaki kumandayı alıp Açelya ve benim ortama geçti, videodaki kızın taklidini yapmaya başladığında biz de ona eşlik ediyorduk.

"Ben Mustafa Sandal'ım tamam mı?"

Ardından nakarat kısmı girdi.

Aya benzer yüreğim
E doğal olarak takipteyim
Ah, şu kaderi çözersem eğer
Bekle, geliyorum, aşkım

Aya benzer yüreğim
E doğal olarak takipteyim
Ah, şu kaderi yenersem eğer
Seni seviyorum, aşkım
Ben dönerim etrafında
Hiç kimse fark etmez
Aşk bu, affetmez
Işıkların sönerse

Biz gülerek sohbet ederken şarkılar sırayla çalmaya devam ediyordu. En sonunda masayı hazırlamış ve yemeğimize başlamıştık.

"Uzun zamandır hamburger yemiyordum, çok mutluyum şu an." Gözlerimi kapatarak söylediğim şeye kızların gülüşleriyle geri açtım.

"Ne var be? Hamburger özlemek de bir sanat." Dediğimde başta ciddi durdular ama sonra hep beraber gülmeye başladık. Yemekten sonra korku filmi izlemeye karar verdik. Filmi Açelya seçmişti. Üzerimize ince bir battaniye alıp yan yana dizildik.

İlk bir saat çok korkunç değildi fakat geri kalanı... Yarısında gözlerimi kapatmıştım. Hep beraber filme odaklanmışken bir anda ışıklar ve televizyon kapandı. Işık olmasa da aynı anda birbirimize baktık.

"Tamam, çok normal elektrikler kesilmiştir. Şartel atmıştır büyük ihtimalle." Dedim ve yanımda duran telefonu almak için elimi koltuğa attım. Telefon orada yoktu, elimi koltukta gezdirdim ve yine yoktu.

"Telefonum nerede benim ya?" Diye söylendi Güneş.

"Benimki de yok." Dedim. Umarım Açelya bulmuştur. Tam o sırada bir telefon ışığı yandı.

"Buldum." Dedi Açelya'nın rahatlamış sesi. Aynı şekilde biz de rahatlamıştık. Üçümüz de kalkıp şartelin olduğu yere ilerledik.

"Şimdi, bunlardan hangisi?" Diye sordu Güneş. Kaşlarımı kaldırarak ona baktım.

"Bilmiyor musun?" Diye sordum. Başını iki yana salladığında kenara çekildi. Onun yerine ben geçtiğimde şartelin ayarlarını düzelttim ama bir değişiklik olmadı.

"Belki de tüm mahallede kesilmiştir." Cümlem üzerine camdan baktım, hayır karşı binanın ışıkları yanıyıyordu. Korku filmi izlerken ışıkların gitmesi ve ardından bunun sadece bu eve özel olması. Evi geçtim şartelde bir sorun olmaması bizi geriyordu.

"O zaman içeri gidip birbirimize yapışarak bekleyelim. Bir süre sonra gelir. Eğer gelmezse yatarız. Sabah tekrara bakarı-" Güneş'in cümlesini kesen içeriden gelen tıkırtı sesiydi. Açelya en önden ışık tutarak salona girdiğinde kimse yoktu. Bir eşya da hareket etmemişti. Daha ne olduğunu anlayamadan bir ses daha geldi.

"Yok arkadaş, ben böyle duramam. Birini arayalım bence." Kızlar kafa salladığında Açelya ışığı kapatmadan, rehbere girdi. Barkın'ın numarasına tıklayacakken kapı çaldı.

"Sakin olun ben açarım siz arayın." Güneş'i dinlemek yerine hep beraber kapıya ilerledik. Açtığımızda telaşlı gözler bizi buldu.

"Barkın?" Dedi Açelya sorar gibi.

"Taha?" Dedi Güneş.

"Demir? Bulut?" Bana iki kişi kalmıştı herhalde.

"İnsan bir telefonları açar ama değil mi ya?" Dedi arkadan başka bir ses. Bu da Sinan'ın sesiydi.

"N'oluyor ya?" Dedim bir anda.

"İçeride konuşalım bence." Dedi Bulut. Güneş başını salladığında sırayla içeri girdiler.

"Işıklar niye kapalı kızım?" Diye söylendi Barkın.

"Elektrikler yok çünkü." Hepsi aynı anda anladıklarına dair birkaç şey mırıldandı.

"Telefonlara neden bakmıyorsunuz peki?"

"Işıklar olmayınca Güneş ve benim telefonlarımızı bulamadık. Açelya bulunca feneri açtık. Zaten hepimizin telefonu sessizdeydi. Duyma imkanımız yok." Cevabıma karşılık Taha konuştu.

"Peki zeka küpleri, Açelya'nin telefonunu bulunca flaşla neden kendi telefonlarınızı aramadınız?" Aynı anda birbirimize baktık. Bu çocuk neden mantıklı konuşuyordu.

"Ay ne bilelim ya! Elektrik gittiğinde biz korku filmi izliyorduk, sonra birkaç ses gelince aklımıza gelmedi."

"Neyse, şimdi ne yapacaksınız?"

"Yani uyuruz büyük ihtimalle." Dedim. Beşinde sırayla parmağımı gezdirdim. "Siz de bizi gördüğünüze göre gidiyorsunuz değil mi?" Hiç biri ayaklanmayınca,

"Kalıyor musunuz?" Dedim kaşlarımı havaya kaldırarak. Hayır ama! Kızlar gecesinde erkeklerin ne işi var?

'Gönder şunları' bakışlarıyla Güneş'e döndüğümde bana göz kırpıp 'Merak etme o iş bende' bakışlarını yolladı. Boğazını temizleyerek bileğindeki saate baktı.

"Aa şimdi annemler gelecek. Bence siz gidin yoksa babam tarafından tüfekle öldürülmek istemezsiniz. Sonuçta kızının evinde neden 5 tane erkek olsun ki?" Taha kaşlarını kaldırdı.

"Yapar mı?" Güneş güldü ve yalandan bir sırıtmayla konuştu.

"Yapar yani, sonuçta ben onun tek kızıyım." Bu sefer Taha'nın surat ifadesi düşünür bir aldı.

"O zaman, sevgili olunca dayak yeme ihtimalim yüksek." Ağzım şaşkınlıkla aralanırken kocama olmuş gözlerle Güneş'e döndüm. Açelya da benimle aynı durumdaydı.

"Güneş? Ne diyor bu manyak?" Dedim. Güneş ise bize bakmak yerine Taha'ya bakıyordu.

"Çok ciddi soruyorum," Dedi sorumu eş geçerek. "Biz sevgiliyiz de benim mi haberim yok?" Nasıl yani? Bu sefer tüm bakışlar Taha'ya döndü. Ellerini iki yana açıp,

"Ne var? Ben sevgiliyiz demedim. Olunca dedim." İçim rahatlarken yaşadığımız şeyin saçmalığıyla gülmeye başladım. Diğerleri de bana katıldı. Tam o sırada elektrikler geldi ve ışık yandı.

"Neyse, gidin artık. Önemli işlerimiz var bizim. Hem elektrikler de geldi. Sizi kibarca kovdum. Hadi görüşürüz." Dedi Güneş. Hepsi ayaklandığında Güneş'in şaka yaptığını bilerek ayrıldılar. Aramızda normaldi bu. En son Bulut ve Demir'e el sallayıp kapıyı kapattım.

"Saçma anları da geride bıraktığımıza göre cilt bakımı aşamasına geçebiliriz."

🎀🎀🎀

Kulaklığımı takarak yürürken birden karşıdan küçük bir kız koşmaya başladı. Tahminen 4-5 yaşlarındaydı. Yüzü tam olarak görünmese de ağladığı belliydi. Caddenin karşısına geçmek için koşarken birden araba çıktı. Kızı görünce fren yapmaya çalıştı, araba biraz yavaşlasa da kıza çarpmasına engel olamadı. Telaşla kızın yanına koştuğumda yanına eğildim. Başını dizlerime koyduğumda ellerime kan bulaştı. Başının arkası kanıyordu.

Araba yavaş yavaş geriye doğru ilerledi, ardından son sürat gaza basıp uzaklaştı.

"Şerefsiz..." Diye mırıldandım. Yanımda bir gölge hissedince başımı kaldırdım. Genç bir kadın telefonla konuşup şuan bulunduğumuz yerin konumunu veriyordu. Muhtemelen ambulansı aramıştı. Telefona kapanır kapanmaz yanıma eğildi.

"Yarasına bir bez bastırmamızı söylediler. Geliyor." Üzerimdeki ince hırkayı çıkarıp kanayan yere bastırdığım.

"Küçücük çocuğun ne işi var sokakta tek başına. Annesi babası ne yapıyor acaba? Şuna bak. Çocuk var ama anne baba yok ortada." Söylenmelerimin ardı arkası kesilmezken yanımdaki kadın kızı kucağında tutmaya başladı. Ambulans geldiğinde dikkatle bindirdiler. Yanımdaki kadın bir taksi çevirip hastaneye gideceğini söylediğinde bende onunla beraber taksiye bindim.

Korkmuştum. Gerçekten korkmuştum. Çocukken, hatta neredeyse bu kızdan 3 yaş büyükken mahalleden bir kıza araba çarpmıştı. O öylece kanlar içinde yatarken ne ben ne de diğer çocuklar yanına yaklaşabilmiştik. Ablam marketten gelirken bizi görmüş ve kızı görüp müdahale etmişti. Kız ameliyattan çıktıktan sonra anne ve babasının kızlarıyla ilgilenmediğini bu yüzden kızın hep dışarıda olduğunu öğrenmiştik. Ailesi hastaneye gelince annesi umursamazca, 'Bir şey olmaz. İyileşir zaten.' dediğinde ablamla kavga ettiklerini hatırlıyordum. O günden sonra ablam daha da dikkat etmişti bana. Dışarıda oynarken işlerini bırakıp bana bakardı, en ufak şeyde müdahale edebilmek için.

Sonunda taksi durduğunda kadın hiç beklemeden parayı verdi ve indi. Bende onunla beraber indiğimde kolumdan tutarak benimle beraber hızlı adımlarla yürüdü. Ameliyathaneye geldiğimizde koltuklardan birine oturdum.

Öylece tam 2 saat geçti. İçeriden bir doktor çıkınca ayaklandım.

"Durumu nasıl?" Dedi hala ismini bilmediğim kadın.

"Küçük hanımın, bir sorunu yok. Sadece sert bir şekilde düştüğü için başının arkasında bir yara oluştu. Vücudunda da birkaç küçük yara var. Başta beyin kanamasından şüphelendik, fakat öyle bir durum yok. Birkaç saat sonra çıkabilir." Diyerek yanımızdan ayrılınca ikimiz de derin bir nefes aldık. Küçük kız odaya alınırken biz de hastanenin kantinine indik. Uyanmasını beklemek istemiştik. Kendime bir kahve alıp boş masaya oturduğumda telefonum çaldı.

"Efendim baba?" Diye yanıtladım.

"Kızım, hala dışarıda mısın?"

"Evet, ne oldu ki?"

"Saat sekiz oldu güzelim. Gelmiyor musun?"

Sessizce mırıldandım.

"O kadar oldu mu ya?"

"Efendim yavrum?"

"Şey baba... Ben şimdi hastanedeyim. Küçük bir kıza araba çarptı, benim de içim rahat etmedi. Az önce ameliyattan çıktı. Uyanınca yanına gideceğim." Birkaç saniye cevap gelmedi.

"Hangi hastanedesin, geliyoruz." Telaşla konuştum. Gelmelerine gerek yoktu. Kız zaten tanımadığı insanlar yüzünde korkabilirdi, fazla insana hiç gerek yoktu.

"Babam, hiç gerek yok. Gerçekten." Dedim ama dinlemedi.

"Kızım, sen ne dediğinin farkında mısın? Ya bir şey olduysa kıza?" Hiç tanımadığı bir çocuğu merak etmesi çok hoş bir şeydi. Sanki kendi kızı gibi konuşmuştu.

"Baba, doktorla konuştuk. Bir şey yokmuş, hem ben geleceğim zaten eve. Söz veriyorum."

"Yok yok olmaz. Ben geleceğim kendim göreceğim." Dediğinde derin bir nefes aldım.

"Tanımadığı insanlar yüzünden korkabilir, hem o kadar kalabalık olamaya gerek yok." Benim aksime derin bir nefes verdi babam. Evet merak etmesini anlıyordum ve bu hoş bir davranıştı. Hatta çok yakın bir tanıdığı gibi davranması beni mutlu etmişti ama o kızı da düşünmek gerekiyordu. Ya korkarsa, ya annesini isterse, ya üzülürse.

"Tamam, ama uyanınca iyi olduğunu bildir bana. Meraklanırım ben. Eve geleceğin zaman ara. Abinlerden biri alsın seni."

"Anlaştık. Ayrıca bu hoş davranışınız yüzünden kalbimde bir yeri fethettiniz beyefendi."

"Teşekkürler güzel yavrum. Hadi ben kapatayım olur mu?"

"Tamam babam. Görüşürüz." Telefonu kapatıp masaya koyduğumda elinde bardağıyla genç kadın karşıma oturdu.

"Selis ben. Malum tanışma fırsatı olmadı."

"İlgi bende. Memnun oldum." Kadın başını salladı ve hafifçe gülümsedi.

"Küçük duruyorsun, kaç yaşındasın İlgi?"

"17, yakında 18 olacağım." Gözleri yüzümde dolandı.

"Ne kadar güzelsin." Dedi hayranlıkla.

"Siz de çok güzelsiniz." Gülümsemesi daha da büyüdü. Siyah saçları ve koyu kahve gözleri vardı, şekilli kaşları küçük burnu ve dolgun dudakları onu gerçekten çok güzel gösteriyordu.

"Teşekkürler," birkaç saniyelik sessizliğin ardından ben konuştum.

"Ailesini nerede acaba bu kızın?"

"Yazık küçücük çocuklara. Doğurup sonra sokaklara salıyorlar. Sevgi görmüyorlar, ilgi görmüyorlar. Öyle yaşayıp gidiyorlar. Hep bir yanları buruk kalıyor." Kırgın bir gülümseme vardı dudaklarında.

Bir süre sohbet ettikten sonra Selis ablayla beraber odaya çıktık. 25 yaşında olduğunu söylemişti. Küçük kız uyanmıştı. Odaya girdiğimizde korkak gözlerle baktı bize. O an kalbim o kadar kırıldı ki. Bakışlarından bu küçük kasında neler yaşadığı okunuyordu.

"Korkmana gerek yok. Hatırlıyor musun, seni kurtaran iki tane abla var demiştim. O ablalar bunlar." Kızın gözlerindeki korkak bakışlar gitti, aksine gözleri parladı.

"Geyçekten mi?" Diye sordu hemşire kıza. Kız gülümseyerek başını salladı. Ardından odadan çıktı.

"Yanına gelebilir miyiz?" Diye sordu Selis abla.

"Evet, gelebiliysiniz." Gülümseyerek yatağın boş kalan yerine oturdum, Selis abla da koltuğa oturdu.

"Adın ne bakalım senin?" Diye sordum.

"Ada. Sizin?"

"Benim adım İlgi, bu ablanın adı da Selis." Başını anlamış bir biçimde salladı. Saçlarını kapatan beyaz bir bandaj vardı. Ona rağmen saçlarının uçlarına dokundum.

"Kaç yaşındasın Ada?" Ellerini havaya kaldırıp dört parmağını açtı. Baş parmağının da yarısını açınca gülerek baktım ellerine.

"4 buçuk mu? Ne kadar büyümüşsün sen ya."

"Evet Seyis abla. Büyüküm ben." Dediğinde kısık sesli bir kahkaha attım. Selis yerine Seyis demesi gözümde onu daha da tatlı yapıyordu. Bir süre sohbet ettikten sonra çıkış yapmak için Selis abla odadan çıktı. Ailesini arayınca açmamışlardı.

"Ada, annen nerede biliyor musun?" Dudaklarını büzdü.

"Hayıy. Bana dedi ki. Bugün arkadaşlayınla oynayabiliysin dedi. Sonra ben çıktım dışayı, çooook susadım. Eve geyi gittim ama annem kapıyı açmadı. Galiba gitmiş." Sonra gözünden bir damla yaş düştü.

"Anneni ve babanı seviyor musun?" Hızla başını iki yana salladı. Ağlama istediğim arttı. Gerçekten 40 defa bunu tekrarlamıştım ama nasıl kıyıyorlardı bu çocuklara? Masumlardı, suçları yoktu. Nasıl bu kadar acımasız olabiliyorlardı?

"Peki, bugün benimle ya da Selis ablayla kalmak ister misin?" Selis abla çıkış yapmaya gitmeden önce Ada'nın duymayacağı bir ses tonuyla bunu konuşmuştuk. Kendisine uygun olduğunu söylemişti. Benim için de uygundu, son söz Ada'nındı.

"Kalabiliy miyim ki? Annen kısmasın?" Açıkta kalan saçlarını okşadım.

"Kızmaz. Sen istiyorsan hemen gidebiliriz." Yüzünde mahcup bir ifade vardı. Utanarak kabul etti.

"Oluy o zaman. Ama hanginizde kalacağım?"

"İstediğin kişide kalabilirsin." Bakışlarını kaçırdı.

"Seninle kalmak istiom." Utangaç hali çok tatlıydı. Yanakları kızarıyor kahverengi gözlerini bana bakmaktan kaçırıyordu.

"Anlaştık. Selis ablanın işi bitsin gidelim." Selis abla 5 dakika sonra gelmişti ama Ada yorgunluktan uyuya kalmıştı. Ben de o sırada babamı arayıp geleceğimi söylemiştim. O da Ozan abimi yollamıştı gelip bizi alması için. Aslında Ada'nın da geleceğini söyleyecektim ama babam anneme mutfakta yardım edeceğini söyleyip kapatmıştı.

"Benimle kalmak istediğini söyledi. Abim de gelir birazdan. Çıkalım." Dedim. Gülümseyerek başını salladı. Hastane kapısına geldiğimizde Ada kucağımda başını göğsüme yaslayarak uyumaya devam ediyordu.

"Bu benim numaram, Ada ile ilgili bir şey olursa ya da yardıma ihtiyacın olursa beni arayabilirsin." Diyerek cebime bir kağıt koydu. Vedalaştıktan sonra taksiye binip uzaklaştı. Tam o sırada da abim durdu. Önce arka koltuğa Ada'yı yatırıp sonra öne bildim. Abimin saskin bakışları Ada'dayken,

"Bu gece küçük bir misafirimiz var." Dedim. Abimin çeşitli sorular eşliğinde eve doğru ilerledik.

🩷________________________________🩷

Selamlar!

Nasılsınız?

Bu yazdığım en uzun bölümdü sanırım. Ama benim içime sindi.

İyi okumalar!

Haftaya görüşmek üzereee!



Continue Reading

You'll Also Like

1.1M 53.6K 53
Numara sallayıp, komutana denk getirmek mi? 07.12.2022 #beyza etiketinde 1.sıra 29.06.2023 #avukat etiketinde 1.sıra 18.01.2023 #hakim etiketinde 1...
134K 5.8K 17
17 yıl bir yalanla büyüdüğünü öğrenen defne,gerçek ailesine alışabilicek miydi?
275K 16.5K 20
"Abi mi?" "Abi-ler." 16 yıl sonra tüm hayatınızın yalan olduğunu en yakın hissettiğiniz insanın aslında bir yabancı olduğunu öğrenseydiniz napardınız?
3.7M 67.8K 21
[Bir ömür uçsam ufkun ötesine, Bazen yalnız bazen birlikte] *Olamayan Hayalin Karekteri bu kitap senin için. "Aynı yeryüzünde değil,aynı gökyüzündeyi...