BEZ BEBEK |B×B| +18

By AsenaAlbert

27.3K 1.5K 536

Bekar bir adam, yaşadığı travmatik yangından sonra tüm ailesini kaybeder. Enkazdan elinde tek kalan ise büyük... More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
13
14
15 (+18)
16
17
18 (+18)
19(+18)
20

12

1.2K 81 19
By AsenaAlbert

Cinsel içerik bulunmaktadır. İftardan sonra okumanız tavsiye edilir.

Ha ben şimdi de okurum, beni etkilemez kardeş derseniz buyrun gacılar.

Yıldıza basıp bölüme geçebilirsiniz.

.....

Camdan gelen rüzgar saçlarımdan akıp giderken bacağımdaki elin varlığı içimi gıdıklıyordu. Kafamı camdan Zeytine çevirdiğimde derin bakışları ile göz göze geldim. Hafifçe gülümseyip elinin üstüne elimi koydum. İstediği şeyi biliyordum ancak taksideydik. O da bunun farkına varmalıydı.

Taksici adam iki de bir arkaya bakıyordu. Zeytin onu umursamadan diz kapağımı okşamaya başladığında bakışlarımı dikiz aynasına çevirdim. Adam ile göz göze geldiğimiz an bakışlarını geri çevirdi. "Henri," diye bana seslenen Zeytine döndüm, seslenmiş ve susmuştu. "Efendim?" diye sorsam da konuşmadı. Bakışları hala üstümdeydi.

"Dışarıyı izlesene, neler olduğunu merak etmiyor musun?" Gözleri hafifçe kısılıp yüzümü süzdüğünde bu bakışlar altında yutkunmak zorunda kaldım.

"Merak ettiğim şeyi izliyorum zaten." dediğinde tırnaklarım eline battı.

Sakin ol Henri, taksidesiniz.

Taksici adamın bakışlarının tekrar bize döndüğünü hissetsem de bakmadım.

"Eve gidince konuşalım." dediğimde yaptığım imayı anlamış olmalı ki dudağı yanağına doğru çekildi ve çekici sırıtışı ortaya çıktı. "Evimize gidince konuşalım." diye fısıldadı.

Derin bir nefes alıp yola baktığımda evin olduğu patikaya girdiğimizi gördüm. Kısa süre içinde evin bahçe kapısında duran taksiden inmiştik. İnerken adama bahşişte vermiş ve öyle göndermiştim.

Ayaklarımın altındaki acıdan dolayı yavaşça yürümeye başlayacağım esnada Zeytin önümde hafifçe eğilmiş ve dizlerimin arkasından kavrayıp kucağına almıştı. "Lan!" diye aradaki tüm romantizmi söndürürken Zeytinden bir kahkaha koptu. "Sakin ol, yalnızca kucakladım." Gülerken söylediği sözler ile alt dudağımı ısırıp yakışıklı yüzüne baktım.

Gülen gözleri az öncekinin aksine puslu değil parlaktı. Göz bebeklerinin içi bile ışıldıyordu. Böylesine temiz gözlere sahip bir adam, nasıl katil olabilirdi ki? Katil olmamalıydı.

Ona, bir insanı öldürmek yakışmıyordu.

Elimi yanaklarına attığımda kapı önüne gelmiştik ve öylece bekliyorduk çünkü anahtar bendeydi. Kucağımdaki kutudan anahtarı alıp kapıyı açtığımda, kucağındayken kapıdan içeriye girdik ve ayağı ile kapıyı kapattı.

Kutuyu Zeytinin kucağındandan inmeden kenara doğru bıraktığımda, yüksekten düşen kutunun altından 'lap' diye bir ses geldi.

Koltuğa doğru yürüyen bedenin kucağında, omuzlarını okşamaya başladım. Parlak gözler, gözlerime bakarken kara bulutlar tarafından sarıldığını gördüm. Puslu bakışlar yerini alırken ellerim ensesine doğru kaydı. O esnada koltuğun ucuna gelmiştik ve Zeytin beni koltuğun köşesine bıraktı.

"Beni burada bekle. Krem alıp geleceğim." dediğinde kafamı salladım ve hızla aşağı kattaki banyoya gitti. Büyük ihtimalle ilk yardım çantasını o banyoya koymuştu.

Saat akşam olmak üzereydi ve sabahtan beri ayaktaydım. Yorulmuştum ve dinlenmek istiyordum ancak Zeytinsiz gözlerimi kapatmak istemiyordum.

Zeytinin ayak sesleri geldiğinde bakışlarımı arkaya doğru döndersem de çoktan yanıma gelip oturmuştu. Bu kadar hızlı olması ile irkilsem de bir şey söylemedim. Ayağımdaki ayakkabıları çıkarıp yere attığında gözlerim hareketlerini takip ediyordu. Bez bebekten, insana dönüşmüştü. Ve ben buna çok çabuk adepte olmuştum.

"Zeytin, oyuncak bebeğin parçaları nerede?" diye sorduğumda ayak tabanlarıma krem süren eli durdu ve yavaşça gözlerimin içine baktı. "Kilere kaldırdım." dediğinde yavaşça kafamı salladım. "Peki şu bahsettiğin tılsım, oyuncağın içinden fırlayan siyah, yuvarlak şey miydi? Sen ortaya çıktığında 4 parçaya ayrıldığını görmüştüm." dediğimde gözleri tekrar ayaklarıma döndü ve konuşmadan kafasını salladı.

"Peki ya, o tılsıma nasıl geri giriyorsun ki?" Çekinerek sorduğum soru ile dişlerini sıktı ancak tekrardan bana bakmadı. Beni yanlış anlamasını istemiyordum. Ancak daha nazik nasıl sorulur bilmiyordum anasını satayım.

"Zeytin-"

"Bak, zamanı gelince anlatacağım tamam mı? Bir çok şeyi bende anlamaya çalışıyorum ve senin üstüne onlarca gerçeğin yükünü yüklemek istemiyorum." dediğinde konuşamadım.

"Chi Ku... Merak ettiğini anlıyorum ancak biraz zaman ver, olur mu?" Elindeki kremin kapağını kapatıp koltuğun yanındaki ilk yardım çantasına geri koydu. Kafasını kaldırıp benden cevap istediğinde isteksizce kafamı salladım.

Merak ediyordum, onun hayatında olan her şeyi bilmek istiyordum.
Aklım hala tılsımdaydı mesela. Hatta diğer evrendeki her şeyi merak ediyordum. Elimde olsa oraya ben giderdim bu merakla!

Zeytin elindeki kremi bir mendil ile silerken bende yanık acısı kalmayan avcumdaki sargıyı açmaya başladım. Sabah çok fena şekilde yanmış olsa da şuan yalnızca hafif bir kızarıklığı kalmıştı. "Elimdeki yanık geçmek üzere." diye mırıldandığımda "Biliyorum." demişti.

Al işte, bir soru daha çıkmıştı bana!

Ben şimdi bunu nereden bildiğini sormazsam duramazdım ki!

Dilimi ısırıp, çatık kaşlarla suratına baktım. Beni meraklandırıyor sonra da bön bön suratıma bakıyordu.

....


Televizyon karşısında uzanmış, Zeytinin benim için yaptığı kahveyi yudumlarken bir yandan da hayatımda hiç izlemediğim bir diziyi izliyordum. Daha doğrusu izliyorduk.

Zeytin de ayak uçlarımın kenarına tünemiş, açık televizyona bakıyordu. O bez bebekken çok televizyon açmazdım ama şuan farkediyordum ki, televizyon izlemeyi seviyordu. Ayağımın üstünde duran eli ve koltuğun yaslanma kısmına koyduğu başı ile dikkatle televizyona bakıyor, arada gözlerini kırpıştırıyor, arada da oynayan dizinin duygu akışına göre kaşlarını çatıyordu.

Ancak dizi başladıktan 15 dakika sonra tüm dikkati televizyonda olduğu için bir kere bile bana bakmamıştı!

Dikkatini çekmek için ayağımı oynatıp yavaşça karnını okşadığımda, baş parmağı ile ayak parmaklarımın üstünü okşadı ama katiyen bana bakmıyordu. Karnına tekmeyi yediğinde bana dönerdi belki!

Yerimden hafifçe doğrulup yüzüne daha dikkatli baktım ancak yok! Bakmıyor.

Küçükken istediğim çizgi filmi açtırdığımda ben de televizyon karşısına geçer ve hipnoz olmuş gibi bakardım, ancak küçükkendi o. Karşımdaki adam ise sakallarından kurtulmuş bile olsa genç bir adamdı. Ancak hala içinde bir çocuk barındırdığını görebiliyordum.

Pürüzsüz yanaklarını okşamak için ona doğru uzandım ve yanağına dokunduğum an dikkatli bakışları yüzüme mıhlandı. Bir çocuk kalbi taşıdığını bana inandırmışken, nasıl olurda bir insanı vahşice öldürebilirdi ki.

Ölüm çok kötü bir şeydi. Birini öldürmek ise çok daha vahimiydi. Ölümün kötülüğü ve vicdan azabının yükü ile belin kamburlaşırdı ve Zeytin umursamıyormuş gibi gözükse de, biliyordum ki; umursuyordu. Benden vakit istediğinde, onun da aklının karışık olduğunu ve yaşadıklarının ağırlığını farketmiştim.

"Bebeğim," diye fısıldayıp yanağına yumuşak bir öpücük kondurdum. Gözleri anında kapanıp açıldığında, gözlerinde gördüğüm huzur içimi yaktı. Bende annemin yanındayken aynı böyle huzurlu hissediyordum. Neden birden bire ailemi hatırladığımı bilmiyordum. Ancak şuan tek bildiğim şey, Zeytinin katil olmasını istemediğimdi.

"Sevdin mi diziyi?" diye mırıldandığımda kafasını sallayıp yanağını avuç içime yasladı. Bu hali içimi öyle yumuşatmıştı ki, dilime gelen isyanı yutamadım. Dilimi ısırsamda olmadı ve gözlerinin içine bakarken sordum.

"Neden Ahmet'i öldürdün ki? Neden katil oldun?" Titreyen ellerim yanaklarını okşarken sorduğum soru yalnızca isyan içeriyordu. Neden katil oldun ve bu yükü üstüne aldın Zeytin? Bu yükü kaldırabilecek misin?

"Seni o cam ile doğrayacağını söyledi. Seni korkuttu. Sen korkarsan gidersin, gitme diyeydi." Uzun zamandır konuşmadığı için sesi pürüzlü çıkmkştı.
Ben her korktuğumda gitseydim, yaşayamazdım ki. Bu zamana kadar korktuğum onca şey olmuştu ancak dimdik durmuş ve korkumun üstüne yürümüştüm. Şimdi olduğu gibi.

"Ben korkarsam gider miyim?" diye fısıldadığımda kafasını salladı.

"Sen korkarsan gidersin."

"Ben şimdi de korkuyorum Zeytin ama," biraz daha ona yaklaştım. "Gitmiyorum, buradayım." Gözlerine küçük bir endişe yerleşti. Zorla yutkunup "Korkuyor musun?" dedi. "Benden korkuyor musun?" Dudaklarımın içini ısırdım. Evet bir katille beraber olduğum için korkuyordum ancak bu öyle bir duyguydu ki, ondan ayrılmaktan da korkuyordum.

"Zeytin, seni neden bulmak istiyorlar. Götürecekler mi? Gidecek misin benden?" Konuyu değiştirmek zorundaydım çünkü ona içimdeki duyguları anlatmak çok zor gelmişti. Seni deli gibi istiyorum ancak bir o kadar da korkuyorum demek tuhaf gelmişti.

Ona zaman tanıyıp soru sormama kararı alsam da duramıyordum işte. Gitmesinden, yalnız başıma kalmaktan korkuyordum.

"Kimse beni götürmeyecek." Kesinlik içeren ses tonu ile konuşsa da onun benden kopma ihtimali içimde fırtınalar kopartıyordu. Bu saniyeden itibaren içimde tuttuğum duyguları dışa vurmamak imkansızdı.

"Kimse seni götüremez! Sen benimsin. Duydun mu?" Yüzlerimiz arasında yalnızca bir karış vardı. Yanağındaki elimi çenesine götürüp sıktım. "Tekrar et. Sen kiminsin?" diye sorduğumda bakışları kısıldı ancak söylediğim sözler onun içine de işliyordu, biliyordum.

"Seninim." Erkeksi sesi ile konuştuğunda alt dudağımı ısırdım. O benimdi. Her şeyiyle benimdi. Katil olsa da, cansız bir bebek olsa da, bir tanrı kadar yakışıklı bir adam olsa da ya da şeytan kadar kötü bir adam olsa da. O benimdi!

"Evet, yıllardır olduğu gibi," aramızdaki bir karışı kapattım. "Sen benimsin!" dudaklarına sertçe atıldığımda anında karşılık verdi. Kucağına tırmanıp iki bacağımı koltuğa yasladım ve tam kasıkları üzerine oturdum. Çenesindeki elim boynuna vardığında sertçe sıktım. Dudaklarımızı seslice ayırıp üstten bir bakışla gözlerine baktım. "Sen benimsin Zeytin. Benim. Benden başka kimseye gidemezsin. Bunu o aklına sok! Seni bırakmayacağım, anladın mı?" Dudaklarına doğru fısıldadığım yakıcı sözler ile gözlerindeki karanlık büyüdü ve gözlerime baktı. Karanlıkta büyük bir tutku vardı ve bu tutku, söylediğim her bir kelimeyi aklına kazımıştı.

"Anladım. Seninim." dedi ve hemen ardından dudaklarıma atıldı. Dişlerimiz birbirine çarpmış ve damaklarımıza sızı bırakmıştı ancak bu bizi durdurmadı.

(🔞CİNSEL İÇERİK İÇERİR. KONUŞMALAR İSE SİZİ RAHATSIZ EDEBİLİR.🔞)

Sertçe dudaklarımı emip ısırdığında tüm vücudum titremişti. Vücudum artık hareketsiz duramıyor ve ona sürtünüyordum. Dilimi çıkarıp ağzına soktuğumda elleri sırtımdan aşağı doğru sürtünüp kalçalarımda durdu. Dilim diline dolandığı an kalçama inen sert tokat ile ağzına doğru inledim.

Aramızdaki çekim, kurduğumuz bağ sayesinde mi bu kadar güçlüydü bilmiyordum ancak, ona her baktığımda ateş gibi yanan gözlerle karşılaşmak beni de yakıyordu.

Üstündeki gömleğin düğmelerini çözmeye çalışırken zorlanıyordum. Dudaklarından ayrılıp gömleğine baktım ve daha hızlı çıkartabilmek için iki yandan tutup çektim. İkiye ayrılan gömlek ile inleyen adamın göğüslerine abanıp sertçe ısırdığımda, kalçalarımı ovmaya başladı. Tüylü göğsünü yalayıp boynundaki ize doğru geldiğimde içine derin bir nefes çekti ve yapacağım şeyi bekledi.

Boynunda belirginleşmiş çıkıntıyı ısırdığımda elleri kalçamı yoğuruyordu. Boğazdan gelen hırlamaya benzer inlemesi ile ensemden tutup kafamı kaldırdı ve dudaklarımı öpmeye başladı. Öyle bir öpüyordu ki, dudaklarındaki ıslaklık çeneme ve burnuma bile değiyordu.

Kalçamı yoğuran eli kısa şortumun kenarlarından girip çıplak tenimi okşayarak kalça arama doğru giderken kesik bir nefes aldım ancak veremedim. Alnımı alnına yaslayıp, açık ağzım ile gözlerine bakarken kalçamın hemen altını okşayan ellerine odaklandım. Artık yanık izinin tamamen gittiği elimi sıkı sıkıya omzuna sararken, diğer elimi de ensesindeki saçlara atmıştım. Elime gelen hafif şişlik ile dikkatim dağılır gibi olurken, Zeytinin elinin kalça arama girmesi ile alt dudağımı ısırıp kısık gözlerle, içimde yanan isteği ona gösterdim.

Onun da istediğini biliyordum hatta benden daha çok istiyordu. Onun hisleri sayesinde vücudumdaki her bir tüy şaha kalkmış durumdaydı. Bu öyle bir histi ki, içimde iki kişinin hazzını tadıyordum.

"Yıllardır," diye mırıldandı boğuk sesi ile. Eli deliğimin etrafını keşfe çıkmaya başladığında dudağımı daha sert ısırıp saçlarına asıldım. "bu anı yaşamak için canımı bile verebileceğimi hissediyordum." dediğinde dudaklarına yapıştım, sertçe öpüp ayrıldım ve alnımı alnına geri yasladım.

"Canını vermene gerek yoktu," sesim öylesine gerilerden geliyordu ki, ben bile tanıyamıyordum.

Haz, sesimi boğmuştu.

"Yalnızca o bebeğin içinden çıkman yeterliydi." Omzundaki elimi çözüp vücutlarımızın arasına soktum. Teninde ilerleyen elim ile tüm kasları gerilip gevşerken, ağzı açıldı ve çenemi sertçe ısırdı. "Ahh!" Duyduğum acı ve hazla kafamı geriye çektiğim an bir parmağını yavaşça içime soktuğunda, gözlerimi sımsıkı kapattım. "Siktir, sıcacık ve dapdar. Parmağımı kıracak." Ağzından çıkan her bir kelime ile daha da kasılırken parmağı olduğu yerde kaldı.

"Gözlerime bak!" Verdiği emir ile kafamı indirip yüzüne baktım. "Gevşe." dediğinde kaslarım sanki bu emri bekliyormuş gibi gevşedi. Ancak tırnaklarım karın kaslarına batık bir şekilde duruyordu ve teni ellerim altında titriyordu sanki.

"Zeytin," diye inlediğimde parmağını içime sokup çıkarmaya başladı. Diğer eli kalçamın sağ lobunu kavrayıp ayırdı. Yalnızca bir parmağı ile bile içim dolmuştu. Her bir parçasının bu kadar büyük olması; muhteşemdi.

"Bir daha, benden başka hiçbir varlığın adını inlemeyeceksin." diye hırladığında parmağı epey hızlanmıştı. "Off," kafamı arkaya atıp inlediğimde "Gözlerime bak!" diye beni uyarmıştı. Ben daha kafamı indirip gözlerine bakmamışken diğer parmağıda deliğimi zorlayarak içime girdi. "Ah-" kesik inlemem ile ağzım açık kalmış bir şekilde ona baktım. Siktir! Çok doluydum.

İçimdeki darlık onu da zor duruma sokuyor olmalı alt dudağını dişleyip vücudumu vucüduna daha çok çekti. "Gevşe Chi Ku." diye mırıldandığında, kalçamdaki kaslarımı oynatıp gevşemeye çalıştım ancak parmakları büyük ve kalındı. İçimi tamamen doldurmuştu. "Çok büyük." diye soluduğumda erkekliğimin sızlamaya başladığını hissediyordum.

"Seni genişletmem gerekiyor, değil mi Chi Ku?" kafamı istekle aşağı yukarı salladığımda, içimdeki parmaklarını makas gibi açtı ve içimi genişletmeye başladığında "HASİKTİR!" diye bağırmış ve ensesine sıkıca tutunup kafamı geriye atmıştım.

Nefeslerim ciğerlerimi çoktan terk etmişti. Vücudumdan yalnızca terler akıyordu ve içimdeki parmakların sert baskısı yüzünden tüm vücudum kasılmıştı. "Zeytin," acı ile fısıldadığımda içimi açmayı bırakmış ve parmaklarını birleştirip git gel yapmaya başlamıştı. Az önceye göre daha rahat hareket ediyordu.

"Chi Ku," diye fısıldadığında buğulu bakışlarım onu buldu ve istekle kıvranan gözlerini gördüğümde nedensizce kafamı sallayıp; karnına batırdığım tırnakları çıkarıp kasıklarına sürüdüm.

Eve geldiğimizde ben üstümü değiştirsem de Zeytin aynı şekilde duruyordu ve altındaki pantalondan bile belli olan şişlik ile bacaklarım arasında bana bakıyordu. Elimi şişliğe atıp okşadığımda vücudundan geçen elektrik gözle görülür cinstendi. Yavaşlayan parmakları ile çıldırdığımda kucağında zıplamaya ve parmakları üstüne oturup kalkmaya başladım.

Düğmesini açıp fermuarı zorlukla indirdiğimde, derin bir nefes alırken sağ lobumu ayıran eli daha sıkılaştı. Vücudunu tamamen saran baksırının önünde ufak bir ıslaklık vardı. Zevk suyu ile ıslanmış baksırının önünü hafif aşağı indirmiş ardından büyük ve damarlı aletini ortaya çıkarmıştım. Gözlerimi indirip erkekliğine bakarken dudaklarımı dişledim.

İçim onun parmaklarını bile zor sarmıştı, bu kadar büyük bir varlığı nasıl kabul edebilirdi bilmiyordum.

Tek bildiğim şey, tam şuan bununla beni sikmesini istiyorum.

Elimi, erkekliğinin baş kısmına atıp zevk suyunu baş parmağım ile yaydım. Parmağımı yavaşça kaldırdığımda ince çizgi halinde gözüken sıvı ile derin bir şekilde inlemiş ve "Çok büyüksün, elime bile sığmıyorsun." diye söylenmiştim.

İkimizin bakışları da parmaklarımın arasındaki erkekliğindeydi. Gördüğü görüntü onu mahvetmiş gibi kafasını arkaya atıp gözlerime baktığında parmakları üstünde inip kalkan vücudumu süzdü.

"Seni öyle çok istiyorum ki," diye mırıldandı. "O halde elini çek" yüzüne doğru yaklaşıp dudaklarına doğru fısıldadım. "Sikini içime sok ve taş içimden." Hayvani bir istekle bakıp kalçamı sıkıca tutan elini enseme attı ve dudaklarımızı birleştirdi. Ben daha karşılık veremeden dilini soktuğunda gözlerimi sımsıkı kapayıp, dilim ile onu karşıladım. Parmakları öyle çok hızlandı ki üstünde hareket ederek ona engel oluyormuş gibi hissedip sabit bir şekilde durdum. Tenime çarpan avuç içleri ile etrafa yayılan sesler daha da azmama neden oluyordu.

Uzun parmakları bir anda prostatıma çarptığında ağzına doğru inlemiştim ve elimin altındaki erkekliğini sıkmıştım. Çok fena haldeydim. Elini içime soktuğu için gerilen ve daralan şortumun altındaki aletim acı ile kasılıyordu ve serbest kalmak istiyordu.

Aletini hızlıca çekerken oda içime parmakları ile doluyordu. Dişleri sertçe dudaklarımı dişleyip sündürerek bıraktığında birkaç dakikadır alamadığım nefesi dolu dolu içime çektim. İçim zaten parmakları ile dolu olduğu için aldığım nefesler yarı yolda kaldı.

"Zeytin, çıkar artık şu şortu!" diye sinirle tısladığımda kafasını iki yana salladı. Kaşlarım çatılırken bir anlık duraksasamda parmakları tekrar prostatıma çarpmış ve ağzımın açılması neden olmuştu. "Bugün olmaz," diye mırıldandığında onu anlamaya çalışıyordum ancak içim yanıyordu.

"Off, boşalacağım az sonra." diye kıvrandığımda bakışlarındaki hayvani istek geri geldi. Gözlerimi kapatıp açtım ve aletinde ki elimi hızlandırdım.

İkimizde öyle senkronize olmuştuk ki, o benim içime bir kere çarptığında, bende onun aletini bir kere aşağı yukarı sıvazlıyordum. "Ah, siktir." yüksek desibel haykırışım ile belim gerildi ve sıkışan erkekliğim patlayacakmış gibi hissettim.

Elimi kocaman olmuş aletinden bir anda çektim ve içimdeki parmaklarını ittiğimde şaşkın ve bocalamış bakışları ile bana baktı. Ancak benimkinin de özgürlüğe ihtiyacı vardı.

Şortumu ve baksırımı aşağı indirip aletimi ortaya çıkardım. Ensesinden destek alan elimi de aramıza sokup onun aletini tuttum. İkimizi aynı anda sıvazlamaya başladığım. Gözleri aşağıya, tam olarak birbirine çarpan aletlerimizin olduğu bölgeye indiğinde koca elini elimin üstüne koydu ve benimle birlikte benimkini sıvazlamaya başladı.

Elimi çekip onun koca eline yer açtım ve iki elimle birlikte, avcuma bile zor sığan aletini çekmeye başladım.

İçimden bir sıcaklık kopup kasıklarıma doğru inerken ağzımdan çıkan inlemelere engel olamıyordum. "Ah, Zeytin." Gözlerini kaldırıp gözlerime baktığında söyleyecek çok kelimesi varda, söyleyecek gücü kalmamış gibi baktı gözlerime. Elleri hızlandığı an kalçalarım öne doğru gitti ve aletimi eline doğru bastırarak boşaldım. Gözlerimi sımsıkı yumarken aletine asılmıştım resmen.

Ondan çıkan hırıltılı nefesler ile kendime gelmeye başladığımda yavaşlayan elimi hızlandırıp aletine daha da asıldım.

"Gözlerini aç." diye emrettiğinde zorla gözlerimi açıp ona baktım. Çenesine ve dudaklarına sıçrayan menilerim ile karşılaşmak ise en beklemediğim şeydi.

"Yine üstüme boşaldın." dediğinde dudaklarımı ısırdım. Dilini çıkarıp dudakları üstündeki sıvıyı yaladığında içimden ona doğru akıp giden tüm hisler ile kaşlarım büküldü. Yutkunmaya çalışıp avcumun içinde kalp gibi atan aletini sıvazlamaya devam ettim.

"O günde yapmak istediğim buydu." diyip tekrar dudaklarını yaladığında yutkundum.

Ben, bez bebekken üstüne boşaldığım için dünyanın evhamı yaparken, onun aklından geçen buydu demek.

"Yapsaydın." diye tıslayıp aletinin şişkin başının hemen altını okşadığımda, gözleri aldığı haz ile kısıldı ama asla kapatmadı.

Elimin altındaki aleti seğirdiğinde kafasını tekrar koltuğa bastırdı ve inlemek için açtığı ağzı ile gözlerimin en derinine baktı. O kadar etkileyici gözüküyordu ki, birde bu görüntüye ağzından çıkan boğuk inlemeleri de eklenince az önce boşalmış olmam önemli olmuyordu. Aletim tekrardan sertleşmeye başlıyordu.

"Ah, Henri!" Kaşları büküldüğünde alt dudağını ısırdı ve kalçalarımı sıkıca tuttu. Yüzüne doğru yaklaşıp alnımı alnına yasladım.

"Boşal bebeğim." diye fısıldadığımda "AHH!" diye hırlamış ve resmen fışkırarak boşalmıştı.

Boynumdan kasıklarıma kadar sıcaklık ile içim bir tuhaf olurken, o son damlasına kadar boşalsın diye onu çekmeyi bırakmadım. Sonunda titremeleri sakinleşmeye başlarken gözlerini sımsıkı yummuş ve kollarını sırtıma sarmıştı.

Ellerimi kaldırıp sıkıca boynuna sardığımda üstümüzdeki ıslaklıklar birbirine karıştı. Altımızdaki aletlerimiz birbirine dokunsa da, rahatlamış vücutlarımız ile bir süre birbirimizin boynunda dinlenmemiz gerekiyormuş gibi hissediyordum.

(🔞CINSEL İÇERİK BİTMİŞTİR. ANCAK ŞUNU BİLİNİZ KİTAP +18'DİR🔞)

Ellerimi ensesine atıp, "İyi misin?" diye sorduğumda saçlarını avuçlayacaktım ki elime tekrar bir şişlik geldi. "İyiyim" diye mırıldandığında, koynumda soluklanıyordu.

Elimi ensesindeki şişliğe atıp okşamaya başladığımda, Zeytin tekrar gerilmişti.

"Zeytin, bu-" diye yeni bir soru soracağım esnada "Henri, sonra." demiş ve lafı ağzıma tıkamıştı.

Bu şişlik farklı gibiydi. Bir yere çarptığınızda oluşan bir şişliğe benzemiyordu. Yüzeyi girintili çıkıntılı gibiydi ve bu beni daha da meraklandırıyordu.

Kafamı ensesine doğru atıp bakmaya çalıştığımda, saçları ile kapalı derisi yüzünden hiçbir şey göremedim ki zaten birkaç salise sonra Zeytin tarafından geri çekildim.

Aklıma ilk olarak, kafasına vazo ile vurduğum an gelse de, ondan kaynaklı olmadığını anlamıştım.

Bu daha farklıydı. Yaklaşık 5 yuvarlak iç içe geçmiş gibiydi ve elim ile dokunduğumda girintili bir yüzey yaratıyordu.

Böyle anlarda, onun bu dünyaya ait olmadığını daha net anlıyordum.

Ve onu, ait olduğu ama gitmek istemediği dünyaya çağıran birileri vardı. Eğer oraya gidecekse kesinlikle beni de götürmeliydi!

.....

Bölümleri erken yazıyorum ancak sınır geçene kadar bekliyorum. Sınırlar biraz geç doluyor o yüzden bölümlerde biraz geç geliyor gibi olabilir. (Geç:3 gün :) 

Sizce Zeyto neden Henri ile birleşmek istemedi?

Kafasının arkasındaki şişlik sizce neden?

Ve yazım dilim nasıl? Smut yazıyorum ancak bazen bunu yazmasam mı diye düşünüyorum. Smutu yazmamayı değil, içinde geçen bazı konuşmaları falan.

Neyse iyi okumalar.

Sınır:30

Continue Reading

You'll Also Like

11.3K 280 4
‼️Elkoyulma ,Tutsaklık ,mide bulantıcı ögeler bulunur‼️
63.7K 833 9
Birbirini tanımayan azgın üçlü. Küfür, +18 fazlasıyla, BDSM içerir! Mantık aramayın.
194K 7.5K 26
Mehmet in pis pasaklı insanlara karşı tahammülü yoktu, oysa Ayşem in üzerinde ki kıyafet yıkanmaktan yıpranmış dikiş yerlerinde hafif yıpranmalar var...
9.3K 309 8
Eşcinsel kurgu işte her zamanki gibi.