14

742 47 26
                                    

Sınır:

Vote:40
Yorum:30

.........

Tarih: 19 Nisan 1980

Uygar Orlando daha 20 yaşındaydı. Ülkesindeki karmaşayı görüyor ancak gençlik heyecanı ağır basıyor ve zamanını bu karmaşının içindeki adrenalinde harcıyordu.

Gündüzleri uyuyor, akşam uyanıyor ve karanlık sokaklara ilk adımını atıyordu. O zamanlar yerlerde yeşermiş otlar, uzun, çiçekli ağaçlar bulunuyordu. Ancak karanlığın içine doğru adımlayan birisi açan çiçeği görmezdi. Çünkü görmek istediği bu değildi.

Ailesi ve Kanaçi ırkı arasındaki bitmek bilmeyen savaşın ilk tohumları ekilmeden önceki gece, Uygar ailesi ile yaptığı kavga sonucu yine evden kaçmıştı. Büyükbabasının büyük ısrarları sonucunda daha asi bir karaktere bürünüyordu ancak bunu kimse görmüyordu.

Tek istedikleri, Orlando Kraliyetinin Dauphine'i olarak tahta çıkmak için hazırlanmaya başlamasıydı. Bunun için yapması gereken ise biri ile mühürlenmek yani evlenmekti.

Kraliyet ailesindeki mühür, halktaki kadar zayıf değildi. Sevgi bittiğinde silinmiyordu. Silinmesi için mühre sahip birinin ölmesi gerekiyordu.

Zaten Uygar birine bağlanmamıştı ki. Kimseyi sevemiyorken, nasıl mühürlenebilirdi? Bunun olmayacağını ailesine anlatamıyordu.

"Ooo Orlando, yine geldin demek? Ardındakileri atlattın değil mi?" Samimi olan ancak içinde çıkarında gezdiği tını ile ona seslenen adama döndü Uygar. Ardındakiler dediği, peşine düşen muhafızlardı. Ama atlatmıştı.

Yıllardır kaçtığı için, bu konuda profesyonel olmuştu.

"Mal var mı?" Adam yarım ağız gülüp elini arka cebine attı ve kalitesiz bir poşete sarılı sarı tozu çıkarıp, Uygarın önüne attı. "Bunlar çok büyük kafa yapar, aman ha dikkatli kullan. Veliahtımızı kötü duruma düşürmek istemeyiz." Gülerken, en az toz kadar sarı dişleri gözüktüğünde Uygar onun yüzüne bakmaya tahammül edemedi ve önündeki poşeti açmaya başladı.

"Malın karşılığı altın değil Dofen'im. Yarın gece çok büyük bir enerji açığa çıkacakmış. Enerjinin kaynağını bulana, 500 saf altın verilecekmiş." Ağzını aramak için konuşuyordu. Karşısında umursamaz bir şekilde tozu çeken adamın, zümrüt yeşili gözlerine dikti bakışlarını.  "Eğer siz bu enerjinin kaynağını biliyorsanız-" Uygarın kaşları çatılmadı, yüzü kasılmadı hatta bir mimik dahi oynamadı ancak ölümcül derecede düz bakışlar Norman'a dönüdüğü an Norman yerinde titredi.

Her ne kadar yanlarına gelip biraz otlansa ve onlarla birlikte enerji avına çıksa da karşısındaki, Orlando Kraliyetinin Veliahtıydı. Yüzüne her baktığında gördüğü yeşil gözler bunun bir kanıtıydı. Yeşil gözler gözlerinden çekilip arkasını döndüğünde ise ensesinde kazılı Dauphine Mührü yine kendisini belli ediyordu.

Çünkü bu mühür yalnızca Kraliyet ailesinde oluyordu.

Halkta bulunan mühür yuvarlaktı. Yuvarlağın tam orta kısmında ise çeşitli desenler olurdu. Herkesin mührü kendine özgü desenlere sahip olur ve kimin kime ait olduğunu belli ederdi. Ancak kimsenin mühürü iki köklü ağacın ortada dairelerle birleşmesi sonucu olmazdı.

Yalnızca Kraliyet ailesine ait bu mühür, köklerden biri toprağından söküldüğünde silinirdi.

Kökün topraktan sökülmesi ise bu dünyadaki en büyük acıydı. Ölümdü.

BEZ BEBEK |B×B| +18Where stories live. Discover now