3

1K 76 7
                                    

"Hey Henri," kahve makinasına dalan gözlerimi yanımda duran adama çevirdim. "Selam Murat," bana gülümseyip sırtını tezgaha yasladı. "İyi misin? Bir kaç kere seslendim ancak duymadın." Evet, aklım kuzenimdeydi. Bu sabah mesaj atmıştı.

Kuzenim: Henri merhaba, büyükbabamın evinde benim de hakkım olduğunu biliyorsun. Mal varlığını bölmek istiyorum. O yüzden evi satılığa çıkartacağım.

Henri: Bu ev yalnızca miras değil, aynı zamanda hatıra yüklü bir yuva. O yüzden satılmasını istemiyorum. Bu akşam eve gel ve yüz yüze konuşalım.

Kuzenim: Benim için yalnızca Miras ve bu mirasta 3 yıldır yalnızca sen oturuyorsun Henri.

Sonrasında da cevap vermemiştim. Onu nasıl vazgeçireceğimi bilmiyordum. O ev gerçekten hatıralarla yüklüydü. Büyük büyük babamızın bile tabloları mevcuttu.

Kahve makinesinden gelen ses ile kendime geldim ve cevap bile vermediğim Murat'a baktım. "Bu aralar hayatım biraz karışık." Kahvemden bir yudum alıp bende tezgaha yaslandım ve molada olan iş arkadaşlarıma baktım. Bazıları terasa çıkıyordu, bazıları ise dinlenme alanlarında kahve içiyordu.

"Yardımcı olabileceğim bir şey var mı?" Kalbimin titrek çarpıntısı ile ona baktım. Beyaz tene, siyah saça ve yapılı bir vücuda sahipti. O kocaman vücudu ile beni her şeyden korur ve bir kartal misali kanatları altına alabilirmiş gibi gelmişti ancak çok yeni bir zamanda sevgili yapmıştı. "Teşekkür ederim, kendim halletmeye çalışıyorum."

Kahverengi gözleri kısıldı, "Pekala, bir sorun olursa çekinmeden bana söyle lütfen. Biz arkadaşız, birbirimize yardımcı olmalıyız." Yüzümün alacağı ifadeden korktuğum için başımı hemen kahveme çevirdim ve koca bir yudum aldım. Ağzım ve boğazım yanmıştı ancak içimin yandığı kadar değil. Biz arkadaşız.

"Tabi, söylerim. Sen de söyleyebilirsin. Seve seve yardım ederim." Elini koluma koyup bir arkadaş gibi sıvazladı. "Teşekkürler," sonra bir sessizlik oldu. Birkaç dakika kimse konuşmadı. Kahvem bitince çalkalayıp kapağı griye boyalı bulaşık makinesine koydum.

"Biliyor musun, halkla ilişkilerdeki Esra, bulaşıklarını hiç yıkamadığı için herkes ondan şikayetçi. Hatta bizim bölümden Zeliha'yı biliyorsun değil mi?" Kafamı aşağı yukarı sallayıp anlattıklarını dinledim.

"İşte Zeliha gidip bunu müdüre söylemiş."

"Neden ki?" Şaşırmıştım çünkü böyle küçük bir olay müdüre şikayet edilmeye layık değildi.

"Çünkü topluma ayak uydurabilen bir birey değil. Onun ardını başkaları toplamak zorunda değil sonuçta." Aslında haklıydı ancak kızı uyarmaları yeterli olurdu. Müdüre kadar gitmesine gere yoktu.

"Müdür ne dedi diye sormayacak mısın?" Bu koca cüsseli adam dedikodu mu yapmak istiyordu? "Ne demiş?" diye sordum isteksizce. Merak etmiyordum çünkü.

"Şirketin kurallarına ayak uyduramayacaksan istifanı verebilirsin demiş." Kaşlarımı kaldırıp yalancıktan şaşırır gibi yapmış ve kafamı sallamıştım. Benim derdim bana yetiyordu, banane Esra'sından Zeliha'sından. "Esrayı hiç uyarmış mıydınız?" Yüzündeki ifadeden bunu hiç yapmadıklarını anladım.

"Keşke ardından konuşmak yerine ya da müdüre şikayet etmek yerine önce uyarsaydınız." Kahve bardağını tezgaha koyup bana döndü. "Yani ben hiç şahit olmadım, görseydim uyarırdım." dedi yarım ağız.

Aslında çok iyi bir insandı ve cidden görse uyaracağını biliyordum. Yalnızca kuzenimin attığı mesajın acısını ondan çıkarıyordum. "Tabiki de biliyorum Murat." diyip ortamı yumuşatmaya çalıştım.

"Gözümden kaçmadı, sen de her şeyin yıkıyorsun, çok düzenli çalışıyorsun. Hatta en zor projeleri yaptığımız günlerde bile hep çok tertipli geliyorsun. Temizlik hastalığın falan mı var?" Bir an kendimi sorguladım.

"Sanırım insan tek başına yaşıyınca, buna alışıyor."

"Ah doğru. Ben hala ailemle yaşıyorum. Sanırım hazıra konmaya alışmışım." Kalbimin acısı yerimden hareket etmemi engelledi. Ailemin son günlerinde bile yanlarında değildim. Onlardan kalan tek hatırayı ise satmak istiyorlardı.

Ben tezgaha yaslıyken, Murat yavaş adımlarla kapıya doğru gidiyordu.

"Murat," dönüp bana baktı, yavaş adımlarla yanına yürüdüm. "Bardağını makineye koymadın. Mazallah biri görür ve müdüre iletir. Sırf bu yüzden işinden kovulma." Yüzüne sahte bir gülümse gönderip yanından geçtim.

Bazen bazı insanların gerçek yüzünü görmeniz için samimi bir sohbet yeterliydi. Belki de bu zamana kadar Murat'ın nasıl biri olduğu ile ilgilenmemiştim, hayalimdeki karakteri onun vücuduna uydurmuş ve hoşlanmıştım. Ancak az önceki tavırları, kısaca özetlemek gerekirse; Soğutmuştu.

Molanın bitmesine 5 dakika vardı. Lavaboya gidip işlerimi hallettim ve öğleden sonraki toplantılar için evrakları topladım.

Akşam eve gittiğimde, umarım kuzenim gelirdi ve bu ev işini en kısa sürede çözerdik. Çünkü zeytin ve ben o evi seviyorduk. Labirent andıran koridorlarda bulunan aile fotoğrafları, antika eşyaları hatta eskimiş ahşapları bile ailemizin geçmişiydi. O evi satmak istemiyordum.

....

Bu bölüm korkutucu değil. Akşam vakti okuyabilirsiniz. Ancak diğer bölümü gündüz okuyunuz.

Bölüm hakkında yorumlarınızı bildirmeyi unutmayın.

Diğer bölüm için vote sınırı : 7 vote.



BEZ BEBEK |B×B| +18Where stories live. Discover now