11

929 72 26
                                    

Mutfak kapısına bakarken düşündüğüm milyon tane düşünceyi geri savmaya çalıştım. Bencil olma Henri! Onu yorma.

Birkaç dakika sonra kapıda belirdiğinde, kalıplı vücudu sayesinde elinde küçük kalmış bir tepsi vardı ve büyük ihtimalle bana yiyecek bir şeyler hazırlamıştı. "Kendin için de hazırladın değil mi?" diye seslendiğimde gülümsedi ancak bir cevap vermedi.

Bana yemek hazırlamak onu heyecanlandırmış olmalı ki gizleyemediği bir ışık gözlerinde parlıyordu.

Zeytin gözlü, dev adam. Ona uyan tabir tam olarak buydu.

Koca vücudunu yanımdaki boşluğa sığdırıp tepsiyi önüme koyduğunda, tepsinin içine baktım. Peynir tabağı, salatalık ve reçelli ekmek vardı. Yanında ise koca bir bardak su. Ancak ekmek 1 taneydi ve bu demek oluyordu ki, kendine yiyecek bir şeyler hazırlamamıştı.

Kafamı kaldırıp gözlerine baktığımda hevesle beni izlediğini gördüm. "Yesene, senin için hazırladım." Kıpır kıpır sesi ile konuştuğunda yanık olmayan elim ile çatalı aldım, elini alnına vurup "Ah, unuttum özür dilerim. Ben sana yediririm." dedi.

"Kendine neden çatal getirmedin? Seninle birlikte yemek istiyorum."

"Sen yedikten sonra ben yerim, olur mu?" Kaşlarımı çatıp kafamı iki yana salladım. "Olmaz, sende benimle ye. Kalkmak istemiyorsan," acaba iğrenir miydi, diye düşünsem de söyledim. "bu çatalı ikimiz için kullanabilirsin."

Yutkunup suya uzanırken vereceği cevabı bekliyordum. "Olur, senin için sıkıntı olmaz ise yerim." dediğinde içime soğuk bir su serilmişti. Bunda, içtiğim soğuk suyunda etkisi vardı sanırım. "Oh, çok iyi geldi." dediğimde yüzümü inceleyen gözlere baktım. Acaba bu kadar dikkatli bakarken neler düşünüyordu?

"Benim için sıkıntı olmaz." Çatala salatalık batırıp ağzıma uzattı. Daha çiğnerken reçelli ekmeği de uzattığında kafamı çektim çünkü ağzım doluydu. Bu hareketimle yüzü bozulur gibi olduğunda, "Ağzım dolu Zeytin, hem o ekmeğin yarısını sen yiyeceksin. Biliyorsun değil mi?" dediğimde kafasını iki yana sallasa da ekmeği elinden alıp ağzına götürdüm. "Isır." emrime itaat etti, ekmeği ısırdı. Onun ısırdığı kısımdan bende ısırıp çiğnedim.

"Kalbin neden hızlandı o kadar." dediğinde gözlerimi tepsiye çevirdim. Kalbimde yakıcı bir basınç tekrar meydana çıktı. Ben de seni seviyorum.

"Söylediğin birkaç kelime, dünyamı döndürdü." diye mırıldandığımda kafasını hafifçe bana yaklaştı.

"Neymiş o? Seni bu kadar heyecanlandırdıysa her zaman söyleyeyim." Nefesi yüzüme ılık bir şekilde aktığında ekmekten bir ısırık daha aldım. "Sürekli söylenen şeyler bana samimi gelmiyor." dedim ve ekmeği ona uzattım. Küçülen ekmekten bir ısırık aldığında, dudakları parmaklarıma sürtündü ve Reçelin şiresi parmaklarıma bulaştı. "Bunu da ye." küçük parçayı da ağzına doğru uzattığım esnada elleri, ona uzattığım elimin bileğini nazikçe tuttu.  Ekmeği dişleri ile kavrayıp çiğnerken hala bileğimden tutuyordu. Yutkunup gözlerine baktığımda nefeslenmeye çalıştım.

"Sen istediğin sürece, bunu her daim söyleyebilirim." dediğinde ağzındaki lokmayı yutmuştu. Gözlerim sakallarına değdi ancak odağımı anında kaybetmiştim çünkü dudakları şireli parmaklarımda gezindi. Derin bir nefes aldım ancak veremedim. Dilini parmak uçlarındaki reçele değdirip yaladığında içimde oluşan kıpırtı ile gözlerimi kırpıştırdım.

Hemen soracağım şeyleri sormalıydım yoksa, tüm sorular aklımdan uçup gidecekti.

Kalbim boğazımda atıyordu sanki. Ağzım açık, nefes almaya çalışırken göğüs kafesim yavaşça yukarı kalkıp iniyordu.

BEZ BEBEK |B×B| +18Où les histoires vivent. Découvrez maintenant