Kozmos Yıldızı

Por MikaDarksmoke

2.6K 1K 2K

Estelle çocukken şizofreni teşhisi konulan 17 yaşında bir kızdır. Herkes tarafından dışlanırken hastalığı... Más

~1~
~2~
~3~
~4~
~5~
~6~
~7~
~8~
~9~
~10~
~11~
~12~
~13~
~14~
~15~
~17~
~18~
~19~
~20~
~21~
~22~
~23~
~24~
~25~
~26~
~27~

~16~

52 22 0
Por MikaDarksmoke

" Odaklan. " dedi Astrophel sanki hiç çabalamıyormuşum gibi. Oysaki dakikalardır kendimi zorluyordum ama bir gelişme kaydedememiştim.

" Deniyorum. " dedim bıkkınlıkla.
" Yeterli değil." dedi " Çabaladığını biliyorum ama yeterli değil. "

" Olmuyor. " dedim hayal kırıklığıyla
" Yapamıyorum. Güçlü falan değilim ben. Benden ne umuyorsunuz anlamıyorum. "

" Estelle " ses tonu biraz yumuşamıştı. " Sen güçsüz değilsin. Sadece daha yolun çok başındasın. Hiçbir şey kolay olmayacak. Biraz daha çaba sarf etmen gerek. Ben sana inanıyorum. "

" Bilmiyorum. Bay Rt." duraksadım. " Her şey o kadar karışık geliyor ki. Bu güçler, bu diyar... "

" Haklısın Estelle. " dedi Astrophel anlayışla. " Çok sabırsız davrandım. Seni zorladım. Oysa sabırlı olmam gerekirdi.
Üzgünüm küçük yıldız. " Nazikçe omzuma dokundu. Dokunuşu nazikti ama hissedilecek kadar da sertti.

" Bana Astrophel de. " dedi " Resmi olmana gerek yok. Rahat ol. "

" Ben bilmiyorum Bay Rt... " dedim. Tekrar ağzımı açmıştım ki konuşmama izin vermedi.

" Lütfen Estelle. " dedi " Beni bir dostun, arkadaşın gibi görmeni istiyorum. Benim yanımda bu formalitelere gerek yok. "

Sözleri samimi geliyordu. Ben de onu kırmak istemedim. " Peki " dedim " Peki Astrophel... "

Dudakları tatlı bir tebessüm ile kıvrıldı ve yanaklarındaki çukurları ortaya çıkardı. Bu haliyle küçük bir oğlan çocuğundan farksızdı.

" Böylesi daha iyi " Buz mavisi gözleri neşeyle pırıl pırıl parlıyordu adeta.

" Şimdi " dedi " Sana eğitime temelden başlamalıyız. Gel, beni takip et. "

Astrophel emin adımlarla ilerlemeye başladı. Ben de onu takip ettim. Nereye gittiğini söylemeden beni böyle peşinden koşturması sinir bozucuydu ama bir şey söylemedim. Dışarı çıktığımızda birden durdu. Astrophel'in aniden durması onun sırtına çarpmama neden oldu.

" Ne yapıyorsun? " dedim biraz sitemle.

" Birazdan göreceksin. " benim kafası karışık ve hafif kızgın halime tamamen tezat bir tepki verdi. Bana sıcacık bir tebessüm sundu. Buz mavisi gözlerinde bir heyecan parıltısı çaktı aniden. Bu hali hem tüylerimi ürpertti hem de benim de içimde bir kıvılcım çakmasına neden oldu.
Bu heyecan dolu his bana çok tanıdık geliyordu nedensizce. Nazikçe belimden tuttu. Ne yaptığını anlamaya çalıştığımı belirten kızgın bir bakış attım.

" Güven bana " dedi. " Sıkı tutun. "

Bir eli belimdeyken diğer elini yana doğru hafifçe açtı. Hafif esen rüzgar yüzümü okşadı. Rüzgar hızını artırıp bir hortum gibi bizi çevreledi. Saçlarımı uçuşturan rüzgarın bedenimi de sardığını hissedince bir an panik oldum. Astrophel'e sokuldum. Gözlerimi arada kapatıp açıyordum. Aşağı bakmamaya çalıştım. Gittikçe daha da yükseliyorduk.

" Korkma " dedi Astrophel. Rüzgar itaatkar bir şekilde ellerinde geziniyor, yavaşça tüm vücudunu kaplayarak onu havaya kaldırıyordu. " Kendini rüzgara bırak, onu tüm hücrelerinde hisset. Seni tutuyorum. Korkma. "

Astrophel'e düşmemek için sıkıca tutundum. Rüzgarı parmaklarıyla yönlendirdi ve rüzgarın bizi daha da yükseğe çıkarmasına izin verdi. Cesaretimi topladığımda dikkatle etrafı inceledim. Çok yüksekteydik. Uçuyorduk! Hala inanamıyordum buna. Gökyüzündeydik. Rüzgar bizi taşıyordu oradan oraya. Astrophel rüzgarı sanki kendi vücudundan bir parçaymışcasına kontrol ediyordu. Ağaçlar bile aşağımızda kalmıştı.

Alçalmaya başladık. Yukarı doğru uçarken çok bakmamıştım. Her korktuğumda gözlerimi kapatmıştım. Ama şimdi tüm manzarayı gayet iyi görebiliyordum. Her yer yemyeşildi. Bir ormana doğru geldik. Etrafta farklı renkte kelebekler ve birkaç böcek uçuşuyordu. En sonunda tamamen yere indik ve uçmak güzel olsa da ayaklarım toprağa bastığı için mutlu oldum.

" Bu inanılmazdı. " dedim kahkahalarımın arasından. " Ama eğer bir daha bana söylemeden bunu yaparsan seni pişman ederim. "
Gülmemi durduramıyordum. Kendimi sarhoş gibi hissediyordum ve Özgür... Hem de çok özgür... Kendimi buraya ait gibi hissettim. Bu bana hem çok yabancı hem de çok tanıdık bir duyguydu. Hayatım boyunca hiç böyle hissetmemiştim. İçimde, ruhumun en derinlerinde saklanan o küçük kız birden ortaya çıkmış ve tüm benliğimi ele geçirmişti.
Astrophel de gülüyordu. O da tamamen kendini kaybetmiş gibiydi. Bir ağacın altına, çimenlere oturdum. Astrophel de karşıma oturdu.

" Sanırım artık daha iyi hissediyorsun, değil mi? " dedi Astrophel " Şimdi gözlerini kapat, rahatla. "

Söylediklerini yaptım. Gözlerimi kapatıp rahatlamaya çalıştım. Böyle bir doğanın ortasında, huzurun kalbinde rahatlamamak mümkün değildi zaten. Gevşediğimi hissettim. Hem bedenen hem de ruhen...

" Sesleri dinle." Astrophel konuşmaya devam etti. " Kuş cıvıltılarını, yerde rüzgarla sürüklenen yaprakların hışırtısını, rüzgarın uğultusunu... "
" Derin bir nefes al ve yavaşça ver. Rüzgarı yüzünde hisset. Bırak seni götürsün. Ona karşı koyma. O senin bir parçan. Doğa senin bir parçan. Ondan korkma. Doğa Ana ile bir ol. "

Sesi zamanla fısıltıya dönüştü ama hala duyabileceğim seviyedeydi.
" Rüzgarı avuç içlerinde hisset " dedi " Elinin en küçük hareketiyle dalgalandığını düşün. Ona hükmetmeye çalışma. Kendini zorlama. Sadece hisset ve imajine et. İnan kendine.

Kendimi artık daha rahat hissediyordum. Sanki bir tüy gibi hafiftim. Astrophel"in sesi zamanla azaldı. En sonunda sadece belli belirsiz bir fısıltı haline geldi. Böyle ne kadar süre kaldığımı bilmiyordum. Belki 20 belki 30'du. Zaman kavramını yitirmiştim. Zamanın hissettiklerinize göre değişmek gibi kötü bir özelliği vardı. Bazen bir dakika saatler gibi gelirken bir saat bir saniye kadar hızlı geçebilirdi. Zaman acımasızdı, size acı çektirmekten zevk alırdı.

Sonra aniden bir kahkaha sesiyle irkildim ve gözlerimi açtım. Kahkaha Astrophel'e aitti. Neden güldüğünü anlamam birkaç saniye aldı. Yapmıştım! Güçlerimi kullanabilmiştim. Şu an havada süzülüyordum. Ayaklarım yerde değildi. Ama hissedebiliyordum. Ayaklarımın altındaki rüzgarın yoğunluğunu hissedebiliyordum. Tanrım, kusursuz bir histi!

Ancak sevincim uzun sürmedi. Havada olduğumun farkına vardıktan birkaç saniye sonra yere çakıldım. Yerden çok yüksekte olmadığım ve çimenlere düştüğüm için çok canım yanmadı. Zaten şu an da küçük bir düşüş moralimi bozamazdı. Resmen uçmuştum. Hem de kendi isteğimle. Tamam, teknik olarak amacım uçmak değildi. Çok bilinçli bir hareket değildi ama Astrophel'in söylediklerine uymuştum ve güçlerimi kontrol etme yolunda bir adım atmıştım.

" Ben demiştim. " dedi Astrophel çok bilmiş bir sırıtışla bakarak " Bu güç senin içinde var. Yapabileceğini biliyordum. Sadece biraz zaman gerektiriyor. "

"Ama ben bilmiyordum. " dedim mızmızlıkla " Birkaç güne kadar ruh hastası olduğumu sanıyordum. Meğerse aslında bu dünyanın seçilmiş kişisi gibi bir şeymişim. Beni kimse buna hazırlamadı. Az önce uçtum! Hala inanamıyorum, ben uçtum! "

" Aslında buna pek uçmak denilmez. Havada süzüldün diyelim ama evet söylemeye çalıştığını anlıyorum Estelle. "

Nazikçe omzuma dokundu ve " Bana bak " dedi " Sürekli senin güçlü ve özel olduğunu söylüyorum ama bu sözlerimin seni büyük bir sorumluluk altına sokulmuş gibi hissettirdiğinin farkındayım. Amacım senin gerilmeni sağlamak değil. Bunu asla istemem. Sadece sana değer veriyoruz Estelle. Ben ve Almila seni uzun zamandır bekliyoruz. "

" Anlıyorum. " dedim sessizce. Bana elini uzattı ve oturduğum çimenlerden kalkmama yardım etti. Ayağa kalkınca biraz başım döndü. Önce önemsemedim. Geçer diye düşündüm. Bunun uçmamla ve hafif düşüşüm ile alaka olduğunu sandım fakat yanılmıştım. Kulaklarım uğuldamaya başlayınca yine bir şeyler olacağını anladım.

Gözümün önüne bazı rastgele görüntüler gelmeye başladı. Ağaçlar, orman, göl... Sonra kendimi bir ormanda buldum. Burası şu anda olduğumuz ormandı ama hem aynıydı hem de farklı. Çok farklı bir enerjisi vardı. Etrafta onlarca farklı canlı vardı. Uçan tavşanlar, pembe bir geyik, bir tek boynuzlu at ve daha çeşit çeşit farklı mitolojik hayvanlar... Ben bunları sadece mitoloji kitaplarında görmüştüm. Gerçek olacakları aklımın ucundan geçmezdi. Bazı varlıklar ise dünyada resmi bile bulunmayan ve hayal bile edemeyeceğim türde canlılardı.

Orman cıvıl cıvıldı. Aşağıya baktığımda toprağın bana uzakta kaldığını gördüm. Ayaklarım havadaydı, uçuyordum. Yine! Ama bu seferki birkaç dakikalık havada duruşum gibi değildi. Fazlasıyla kendinden emin ve ustacaydı. Daha sonra ise bir çocuk sesi duydum. Küçük bir kızın kıkır kıkır gülüşüydü bu. Bu sesin benden geldiğini anlamam ise birkaç saniyemi aldı. Küçük bir gölün üzerinde neşeyle uçuyordum. Yere indiğimde yansımama baktım. Mavi saçları birbirine karışmış, neşeyle gözleri parlayan, çilli bir kız çocuğuydu bana bakan. O bendim!

Bu gördüklerim, uzaktan izlediğim bir video misali önümde oluyor ve akıp geçiyordu. Sanki bir film izliyordum. Önceleri bu görüntüdekiler bana çok yabancıydı ama zamanla gördüklerim bir videodan ziyade uzak bir anıya dönüştü. Burayı az da olsa hatırlıyordum. Yanıma boyu benden uzun olan bir çocuk geldi. Ergenlik çağında olmalıydı. Kafasına gri bir şapka takmıştı. Sivri kulakları bir drayadalis olduğunu belli ediyordu. Onu diğer görülerimde de görmüştüm.

" Estelle " dedi bana " Artık gitmeliyiz. Yoksa bize kızarlar. Akşam yemeğini kaçırmak mı istiyorsun? "

" 5 dakika daha" diye yalvardım cırtlak sesimle " Lütfen lütfen lütfennn. "

Sesli bir şekilde iç çekti çocuk. " Peki " dedi
" ama sadece 5 dakika. Sonra hemen gidiyoruz. "

Sevinçle küçük bir çığlık attım ve koşarak çocuğun boynuna sarıldım.

" Teşekkürler teşekkürler. Sen harikasın" dedim ve yanağına bir öpücük kondurdum.

Çocuk kıkırdadı. " Neden sana kızamıyorum ben acaba ufaklık? " dedi kendi kendine.

Ben ise kıkırdayarak kendimi rüzgara bıraktım. Havada süzülüyordum neşeyle. Hava yavaş yavaş kararmaya başlıyordu. Bu yüzden parmaklarımı şıklattım ve avucumda küçük bir ateş yaktım. Elimdeki ateşi gören çocuğun yüzündeki gülümseme dondu ve endişeyle bana baktı.

" Estelle " dedi uyaran, kısık sesle " Ateşi söndür. Biliyorsun biri görebilir. "

Ormanın derinliklerinden bir tıkırtı duyuldu ve elimdeki ateşi söndürüp yere indim.

" Bu kadar yeter " dedi çocuk " akşam oluyor. Gitmeliyiz. "

Yürümeye başladık. Çocuk da kendi kendine mırıldanıyordu.

" Bu nasıl olur? 2 elementi de nasıl kontrol edebilir? Yoksa o... "

Birden beni durdurdu ve ciddiyetle bana baktı.

" Estelle, ateşi kontrol ettiğini kimse görmemeli. Bunu hatırlıyorsun değil mi? "

" Evet, Çünkü kötü adamlar güçlerimi kötü işler için kullanmak isterler. Bunu biliyorum. Ben bebek değilim. "

" Tamam, güzel. "

" Başka kimse 2 elementi de kullanamıyor mu? "

" Kullanabilen var ama çok azakişi. Bu çok özel bir yetenektir. Sen çok özel bir küçük kızsın Estelle. Bunu anlayabiliyor musun? "

" Evet, Peki... şeyy... " tereddüt ettim. Çocuk bana beklentiyle baktı.

" 3 veya 4 elementi kullanan var mı? " dedim çekinerek

Başını olumsuzca iki yana salladı. " Hayır, bu mümkün değil. "

Endişeyle çocuğa baktım ve yavaşça ayağımı toprağa vurdum. Toprak çatladı ve küçük bir yarık oluştu. Elimi havaya kaldırında göldeki sudan bir avuç su bu küçük yarığa aktı ve birkaç saniye içinde bir çiçek ortaya çıktı.

Çocuğun yüzünün rengi solmuştu. Hem hayranlıkla hem dehşetle bakıyordu.

" Bu ne demek? " diye sordum ağlamaklı bir sesle " Ben neden böyleyim? "

" Ah, Estelle benim minik yıldızım... Sen gerçekten de bir yıldızsın. Sen çok özelsin. Sen kehanetteki kişisin. Sen Kozmos Yıldızısın. "

🌟🌟🌟🌟🌟🌟🌟🌟🌟🌟🌟🌟🌟🌟🌟🌟🌟🌟

Ve görüntü sona erdi. Geri dönmüştüm. Astrophel karşımda endişeli gözlerle bana bakıyordu.

" Estelle? " dedi " İyi misin? "

Başımla onayladım. Biraz sersemlemiş gibiydim ama onun dışında gayet iyiydim. Etrafıma baktım. Burayı hatırlıyordum. Dikkatle baktığımda birkaç böcek dışında hiç hayvan olmadığını fark ettim. Ağaçların bazıları cansız gibiydi, sağlıklı görünmüyordu.
Aklıma göl geldi. Hızlı adımlarla ben göle doğru ilerlerken Astrophel de peşimden geliyordu. Gölün yolunu çok iyi hatırlıyordum ama oraya vardığımda göl yoktu. Gölden geriye sadece bir boşluk vardı. Göl tamamen kurumuştu.

" Bu nasıl olur? " dedim kendi kendime şaşkınlıkla.

" Bu göl yıllardır böyle. " dedi Astrophel.
" Sen vizyonunda gölü mü gördün? "

" Ne? Vizyon mu? "

" Evet, dalıp gittin. Boşluğa bakıyordun. Gözünün önüne bazı görüntüler geldi değil mi? Buna vizyon denir. "

" Evet ama bu neden oluyor? "

" Geçmiş anıların gün yüzüne çıkıyor. Zihnin bastırılmış anılarını tekrar hatırlamaya çalışıyor. Zamanla her şeyi hatırlayacaksın. "

" Yani gördüklerim gerçekti. "
Evet anlamında başını aşağı yukarı salladı.

Aklıma bir fikir geldi. Denemeye değer diye düşündüm. Kurumuş gölün yanına diz çöktüm. Hafifçe dokundum ve Astrophel'in dediği gibi imajine etmeye çalıştım.

Ben suyum,su benim parçam, bu diyara aitim. Bunu yapabilirim. Ben, o herkesin hayran olduğu kozmos yıldızıyım.

Gölün görüntüsünü düşündüm. Tenimdeki hissini, ferahlığını, oluk oluk aktığını, çoğaldığını... Tamamen odaklandım.
Ve çabalarım meyvesini verdi. Göl berrak bir suyla dolmaya başladı. Hem büyük bir şaşkınlıkla hem de saf bir başarı hissiyle doldum. Suya elimi değdirdim. Kusursuzdu. Bunu ben mi yapmıştım?

Astrophel bana hayranlıkla baktı ve " Sen bizim için bir mucizesin Kozmos Yıldızı " dedi.

Bu bölüm biraz uzun oldu. Umarım sıkılmamışsınızdır. Lütfen yorum yapmadan geçmeyin canlarımmm ^_^
💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜

Seguir leyendo

También te gustarán

44.5K 722 200
Kız Karakter Önerileri 3/5 Kitaplarınızda kadın karakterleriniz için kullanabileceğiniz kişileri paylaşıyorum. En tanınandan en tanınmayana kadar her...
7.6M 440K 82
Fantastik #1 Siz hiç bir ruha aşık oldunuz mu? Gülüşünden bihaberken ya da öfkelendiginde nasıl baktığı bilemeden sonsuz bir melankoninin içine düştü...
3.7K 1.7K 16
Hayat ne ki hep karanlıkta kalırsan yaşamanın ne anlamı kalır? Karanlığın gölgesinde yok olmak, acı çekmek bundan kötüsü var mıdır düşün! Sorun ol...
390 68 3
Ben Naz gerçek bir baba sevgisi yaşamadım. Hayatım boyunca hep başka ailelere özendim çünkü onlar gözüme hep gerçek gelirdi. O ailelerde ben bir baba...