Karanlık Esaret KİTAP OLUYOR

Autorstwa ilmelistan

30.2M 689K 186K

"Sana dokunabilmem için..." dedi ve dudaklarını belli belirsiz tenime değdirirken konuştu. Nefesini ensemde... Więcej

🌕 ZARARSIZ DÜŞÜNCELERİN İZDİHAMI | BÖLÜM▪︎1▪︎🍂
🌕 SANA İÇKİ YASAKLANMALI | BÖLÜM▪︎2▪︎🍂
🌕 KAFEDEKİ GERGİN SOHBET | BÖLÜM▪︎3▪︎🍂
🌕 YAKUT YÜZÜK | BÖLÜM▪︎4▪︎🍂
🌕 İÇ ÇAMAŞIRI | BÖLÜM▪︎5▪︎🍂
🌕 APTAL ROLÜ | BÖLÜM▪︎6▪︎🍂
🌕 SOKAK LAMBALARI | BÖLÜM▪︎7▪︎🍂
🌕 PERDEME UZANAN EL | BÖLÜM▪︎8▪︎🍂
🌕 ZENGİN KOCA BULACAĞIM | BÖLÜM▪︎9▪︎🍂
🌕 MİDYE YEMEYE GİDELİM Mİ? | BÖLÜM▪︎10▪︎🍂
🌕 BARLAR SOKAĞI | BÖLÜM▪︎11▪︎🍂
🌕 SANA YALANLAR SÖYLEYEBİLİRİM | BÖLÜM▪︎12▪︎🍂
🌕 BANYOMDAN ÇIK | BÖLÜM▪︎13▪︎🍂
🌕 PEZEVENK DEĞİLİM | BÖLÜM▪︎14▪︎🍂
🌕 SOLUK BORUMA TAKILAN GÜL YAPRAKLARI| BÖLÜM▪︎15▪︎🍂
🌕 ARAMIZA HOŞ GELDİN | BÖLÜM▪︎16▪︎🍂
🌕 CİVCİV | BÖLÜM▪︎17▪︎🍂
🌕 UYGULAMA | BÖLÜM▪︎18▪︎🍂
🌕 ÇANLAR ÇALINDI | BÖLÜM▪︎19▪︎🍂
🌕 ESARETİN KARANLIK TARAFI | BÖLÜM▪︎20▪︎🍂
🌕 ONUN PARMAK UÇLARINDAKİ HAYAT | BÖLÜM▪︎21▪︎🍂
🌕 DEVLET SIRRI | BÖLÜM▪︎22▪︎🍂
🌕 KARA LİSTE | BÖLÜM▪︎23▪︎🍂
🌕 POLİGON | BÖLÜM▪︎24▪︎🍂
🌕 ESARETE BOYANMIŞ DÜŞLERİM | BÖLÜM▪︎25▪︎🍂
🌕 YANLIŞ CEVAP | BÖLÜM▪︎26▪︎🍂
🌕 SANA LAYIK | BÖLÜM▪︎27▪︎🍂
🌕 GÖREV ZAMANI | BÖLÜM▪︎28▪︎🍂
🌕 TEHLİKELİ BAĞIMLILIK | BÖLÜM▪︎29▪︎ 🍂
🌕 BİR KONUDA ANLAŞALIM | BÖLÜM▪︎30▪︎🍂
🌕 BENİ, BENİM İSTEDİĞİM GİBİ | BÖLÜM▪︎31▪︎🍂
🌕 ERKEKLİK GURURU | BÖLÜM▪︎32▪︎🍂
🌕 DÜNYAMA HOŞ GELDİN | BÖLÜM▪︎33▪︎🍂
🌕 İÇİMDEKİ ATEŞLİ KADIN | BÖLÜM▪︎34▪︎🍂
🌕 BENİM CANIMI SIKMA | BÖLÜM▪︎35▪︎🍂
🌕 FERMUAR | BÖLÜM▪︎36▪︎🍂
🌕 BÖLÜM▪︎37▪︎🍂
🌕 BÖLÜM▪︎38▪︎🍂
🌕 BÖLÜM▪︎40▪︎🍂
Hellö
🌕 BÖLÜM▪︎41▪︎🍂
🌕 BÖLÜM▪︎42▪︎🍂
🌕 BÖLÜM▪︎43▪︎🍂
🌕 BÖLÜM▪︎44▪︎🍂
🌕 BÖLÜM▪︎45▪︎🍂
🌕 BÖLÜM▪︎46▪︎🍂
🌕 BÖLÜM▪︎47▪︎🍂
Deliler Ağlamaz Kitap Oluyor
Karanlık Esaret KİTAP OLUYOOOORRRR
İZOLE VE İNGİLİZCE SERÜVENİM
DUYURU
KİTAP KAMPANYASI (Yayınevi Açıldı)
YAYINEVİ AÇILDI

🌕 BÖLÜM▪︎39▪︎🍂

32.5K 2.7K 631
Autorstwa ilmelistan

Hellö 💦

SINIR 2K VOTE 2K YORUM

*** BİR HAFTA SONRA ***

Uyandığımda ilk gördüğüm şey boydan boya camlı kaplı olan evimin manzarasında parıldayan güneş ve küçük dalgalarla süslenmiş denizdi. Gökyüzünde fazla bulut yoktu. Mavilik, insanın içerisine huzur verecek kadar berraktı. Turuncu yatak örtüm ise içimdeki karmaşık duyguları süsleyecek kadar karmaşıktı. 

Yerimden kalkıp ilk önce sabah her zamanki rutinlerimi gerçekleştirdim ve telefonumda gelen mesajlara baktım. O kadar çok mesaj vardı ki aklıma dün gece geldiğinde dudaklarımda belli belirsiz bir gülümseme yer edinmişti. 

Derin bir nefes aldım ve giyinme odama girip boydan boya ışıklandırılmış cam dolaplarıma baktım. 

Annem, burayı görse muhtemelen benimle gurur duyardı çünkü her şey, bir kadının ruhunu hoş etmek için tasarlanmış görsel şöleninden oluşuyordu. 

Telefonumu açtım ve son zamanlarda sürekli yaptığım ve beni rahatlatan şeyi yaparak annemi görüntülü aradım. En son Milano’da büyük bir moda defilesi düzenlemişti ve haberlerini gördükten sonrasında onu pek rahatsız etmek istemesem de beni şaşırtarak ona gösterdiğim yakınlığı görmezden gelmeksizin beni sürekli arıyor ve yaptığı şeylerden haberdar ediyordu. 

Beni özlediğini biliyordum ama bunu ne kadar süreceğini merak eden içsel bir dürtüm vardı. Ne de olsa annem, zevklerinden çabuk sıkılan bir moda dehasıydı. Eşi Jason, onu mutlu edecek kadar özgürlük sağlıyor ve genç ruhu ile annemin hayatını güzelleştirmeyi başarıyordu ama servetine servet ekleten çevresi, annemi olduğundan daha büyük bir marka hâline getirmek için yeterli bir hâle getirmişti. 

Telefonun açıldığını gördüğümde gülümseyerek telefonu açmış annemin koşuşturan hâliyle karşı karşıya kamıştım. Tüle sahip bir Fransız şapkası takmıştı ve dudaklarındaki kırmızı ruj sanki yeni sürülmüş gibi kusursuz bir şekilde gözler önüne seriliyordu. 

“Hayatım? Yeni uyanmış olamazsın? Türkiye’de saat kaç?” dediğinde onun bu enerjik hâline gülmeden edemedim. Eskiden ben de annem gibiydim. Tıpkı onun gibi eğlenmekten zevk alıyor ve bunu dibine kadar yaşatmak için uğraşırdım. Son birkaç ayımda bundan uzak ve mutsuzluğumla beni hapis almış bir dünya içerisinde yaşarken aslında bu hayatı ne kadar özlediğimi artık daha net bir şekilde görebiliyordum. 

“Benim için erken. Dün akşam eğlenceyi biraz fazla kaçırmışım.” dedim ve telefonu raflardan birisine yerleştirip dolaptan bulduğum özel tasarım kıyafetlerimden birisini elime aldım ve anneme gösterdim ama o çok başka bir şekilde benimle iletişimi sürdürmeye devam etmişti.

“Ah hayatım, bugün kırmızı giyebileceğin bir gün değil ve dün gece ne kadar eğlendiğini biliyorum. Son birkaç günde senin için yapılan haberleri Kardashian ailesi için bile yapmadılar.” dediğinde beni yargılamak yerine sesinde hafif bir endişe tonunu fark edebilmiştim. 

Kameralar karşısına çıkmak, babamın aksine annem için pek de sorun değildi. Hatta onun namını sürdüren güzel kızı olarak anılmam, gururunu okşayan geniş bir perspektife hitap eden gösterişti. 

“Dünle ilgili haber yapmışlar mı?”

“Evet.” dedi ve yanındaki asistanına kısa bir direktif verdikten sonrasında yeniden bana döndü. 

“Haberlerimi bu kadar dirayetli okuyor olmanı sorgulamalı mıyım?”

“Bebeğim, sosyal medya danışmalarımın seninle ilgilenmeyeceğini sanıyorsan yanılıyorsun. Sen Ela Aslaran’ın kızısın. Unutma.”

“Ah! Benim güzel divam, dün Beyonce’nin senin kıyafetini giydiğini okudum.” dedim ve dolaptan yeni bir kıyafet seçmeye çalışmayı bırakarak anneme şeytani bir gülümseme ile baktım. 

“Yazılan yorumlar şirketinin değerini ne kadar yükseltti?” dediğimde gözlerini devirdi ve oturduğu koltukta geriye yaslanıp her kadına korkutucu gelebilecek ama bana oldukça annevari bir şekilde sempatik takındığı gülümsemesini sergiledi.

“Güzel kızım, önümüzdeki hafta galada giydireceğim ünlüleri gördüğünde şirketimin değerini düşünmeyi bırakacaksın.” dediğinde kıkırdamadan edemedim. Aslında annemin bu kadar özgüvenli bir kadın olup kendi ayaklarının üzerinde durma çabasına hayran kalmadan edemiyordum. O, her kadının kat etmeye korktuğu yolları aşmak için büyük bir azimle uğraşan gördüğüm en dirayetli kadın olabilirdi.

“Ve bunların hepsi bir gün senin olacağı için beni desteklediğini görmekten zevk duyarım.” dediğinde bir anda bu kadar ciddi bir konuya girmesine karşılık uzanıp almaya kalkıştığım kıyafeti askıda bırakıp anneme döndüm ve soran gözlerle ona baktım. Tepkimi gören annem ise anında savunmaya geçerek o etkileyici cazibesini bu sefer de üzerimde kullanmaya başladı. 

“Önümüzdeki haftaya galaya benimle katılmanı bekliyorum. Aslında bundan ne kadar mutlu olacağımı bilemezsin. Seni tanıştırmak istediğim çok insan var.” dediğinde şaşırmadan edemedim. 

“Beni Hollywood dünyasına sokmaya mı çalışıyorsun anne?” diye şaşırarak âdeta çığlık atarcasına sorduğumda uzanıp telefonu elime aldım ve ona daha yakından bakmaya başladım. Annem ise benim verdiğim ani tepkiyi görmezden gelerek konuşmaya devam etti.

“Bebeğim, dünya hızlı bir şekilde değişiyor ve artık büyüyorsun. Geleceğin için çok paran olabilir ama senin için daha fazlasını istiyorum.” dediğinde bir an kaşlarımı çatarak ona bakmak istedim ama sonrasında kendimi frenledim. Normalde olsa ona takındığım duvarlar yüzünden annemi tersler ve bunu görmezden gelirdim ama bu bir hafta içerisinde kendimce verdiğim sözler arasında bunca zaman izlediğim yolu saptıracak gerçekler vardı. 

Annem, itiraz etmediğimi görünce heyecanlı bir şekilde konuşmaya devam etti.

“Bu galanın ne kadar önemli olduğunu biliyorsun. Bütün medya orada olacak ve Times, benden röportaj istedi. Bu galadan hemen öncesinde yayınlanacak ve oraya gittiğimde giydirdiğim ünlüler beni temsil ediyor olacaklar. Her şey ayarlandı. Ve giyeceğin kıyafet, Kardashian ailesini bile gölgede bırakacak kadar zarif olacak.”

“Anne, onlar zarafeti temsil edebilecek en son aile. Şimdi korkmaya başladım.” dediğimde keyifli ir şekilde kahkaha patlattı. 

“Hayır hayatım. Bu hafta Kylie büyük bir dedikodu patlatacak ve galada önemli ölçüde yer edinecekler. Bu yüzden…” dedi ve bir an duraksayarak bana baktı. 

“Hey! İtiraz etmedin. Bu geleceğin anlamına mı geliyor?”

Ona sıcak bir şekilde gülümsedim. 

“Şimdi yanında olmayacaksam ne zaman olacağım?” dedim onun mutluluğun gördüğümde istemsiz kendimi suçlu hissetim. Bunca zamandır ona bile isteye kötü davranıyordum ve onda bunun ne denli yara açabileceğini asla düşünmemiştim. Hayat, etrafımda dönüyor sanıyorken kendi hayatımı başkalarına malzeme yapmaya odaklanmıştım ve elimde kalan tek ailemi de görmezden gelerek hayatım tamamen karman çorman bir hâle getirmiştim. Evet, bunları yapmıştım ama hiçbir şey için çok geç değildi ve hayatımı geri kazanmak konusunda pek de zorlanacak bir insan değildim. 

Annem çok ünlü bir modacıydı. 

Babam, ölmüş eski bir mafya babasıydı ve öğrendiğim kadarıyla derin devletle çalışıyordu. 

Eski sevgilim büyük bir mafya babasının oğluydu ve sonrasında eski sevgilimin abisiyle yatarak yasak bir aşk hayatı yaşayacak kadar da korkusuzdum. 

Bu hayatta yapamayacağım pek bir şey yoktu. Paranın ne denli kolay gelip gidebileceğine şahit olduktan sonrasında üstelik. 

Bu zaman kadar babamın bana kurduğu düzenin asla son bulmayacağına emindim. Ne de olsa ben doğduğumdan beri böyle bir hayat içerisinde hayat bulmuştum ve diğer türlü bir hayatı düşünemiyordum. Ama son yaşananlardan sonrasında elimden kolayca alınan servetim şöyle dursun, servetim olmadan bir hiç olarak hayatta kaldığımı fark etmiştim. Bu yüzden bir karar vermiştim. 

Her şeyi benden alabilirlerdi ama beni benden alamayacakları bir dünya yaratmak zorundaydım. Belki de annem olmalıydım. 

Bun hakkında en ufak bir fikrim dahi yoktu. Ama kendi gücümü hissetmek, en çok da hissettirmek istiyordum. 

Karanlık tarafımın her gün haberlere çıkmamın sebebinde Atalay’ın gözüne kendimi sokabilmek için yaptığımı söylemesini umursamayacak kadar gözlerimi kapatmıştım.

Çünkü o, beni hiç düşünmeden ardında bırakıp gittiği hayatıma geri girmek için kendi ayaklarıyla gelmek zorunda kalacaktı. 

Bana mutluluklar dilemişti. 

Ona, onsuz ne kadar mutlu olduğumu gösterecektim. 

Bir gün öncesinde beni başka bir erkekle görmek konusunda kıskanıp tehditler yağdıran hiçbir erkek ertesi gün hayatında mutluluklar diyerek gidemezdi. Gittiyse de bunu ona ödetecektim. 

Çeko… 

O günden sonrasında hayali bir varlık gibi her şeyi geri teslim etmiş ve bütün ellerini üzerimden çekmişti.

Doğrusunu söylemek gerekirse ondan hâlâ korkuyordum. Garip bir kişilikti. Bir şey söylediğinde yapmak için büyük bir haz duyuyordu ve onu yaparken insanları harcamak umurunda bile olmuyordu. 

Onunla başa çıkamazdım. Çok şey yaşayıp görmüş adamlar, kadınların başa çıkamayacağı bir evrende hüküm sürerlerdi ve ben daha 21 yaşında hayatı öğrenmeye çalışan toydum. 

Ama bunu kendi avantajıma çevirecektim. Toy olabilirdim. Hayat tecrübem herkesten daha az olup prenses hayatı sürerek onların beni küçümsemesine sebep olabilirdim. 

Ama ben Almira Aslaran’dım. Bu ismi herkese öyle çok duyuracaktım ki benimle ilgilenmeyenler bile beni tanımak zorunda olacaktı. 

Annemle telefonu kapattığımda telefonuma gelen çağrıyı görünce kurduğum bütün planlarımı iptal etmeme neden olan o teklifi almıştım. 

Ülkenin gözde bekârı, kor şirketlerinin veliahtı ve çapkın playboyu beni Branch’a davet ediyordu. Birlikte golf oynayacak ve sonrasında da teknesinde olan partiye onun davetlisi olarak birlikte katılacaktık. 

Bu önemli bir buluşmaydı. Hatta o kadar önemliydi ki bugün çıkacak haberleri âdeta gözümün önünde görebiliyordum. 

Koray Kor! 

Kabul etmeliydim ki adam gerçekten yakışıklı ve en önemlisi karizmatikti. Onunla ismi çıkan kadınların hepsi nedense adama olan aşklarından ya deliriyordu ya da evlenmek için türlü numaralara başvuruyorlardı. 

Ailesi, 1. Dünya savaşında kıtlıktan yararlanarak servetlerini kısa sürede büyütmüş ve ülkenin başta gelenlerinden birisi olmayı başarmışlardı. Günümüzdeki onlar gibi adamlar ne isterse o oluyordu sanıyordum. Ta ki Atalay ile karşılaşana kadar. Ama bu hamlem, onun beni görebilmesi için ve haberlerimi alabilmesi için güzel bir adım olacaktı. 

Branch için kendime güzel bir kıyafet seçmiştim. Lacivert tulumum bedenime olduğu gibi yapışırken kıvrımlarımı olduğu gibi belli ediyordu ve beyaz detaylara sahipti. Kafama da büyük şapkamı geçirdiğimde tam bir hanımefendi olduğum gerçeği ile karşı karşıyaydım. 

Bunları yaparken aldığım zevk bana motive oluyordu. Odamdan çıktığımda merdivenlerden yavaşça aşağı inerken gelen sesleri duyabiliyordum. muhtemelen yeni çalışanlarım benim için kahvaltı masası hazırlamışlardı. 

Evet, kendime daha öncesinde yapmadığım bir şeyi yaparak büyük bir ev tutmuştum. Büyük bahçesi ve inanılmaz bir doğası vardı. Eve sırf yalnız olup korkmamak için iki güvenlik ve iki tane de kadın çalışan almıştım. Anneli kızlı çalışıyorlardı. Kapıda duran adam ise kadının kocası ve oğluydu. Ailenin evimde kalmasına müsaade etmiştim. Oldukça tatlı bir aileydi ve her şeyi en iyi hâlde yapmaya çalışıyorlardı. 

Aşağı indiğimde tahmin ettiğim gibi kahvaltı masası hazırlanmıştı. 

“Günaydın Almira Hanım. Ne zaman uyanacağınızı bilmediğim için yumurtanızı hazırlamamıştım. Hemen hazırla…” demesine kalmadan sözünü kestim. 

“Derya Hanım, ben kahvaltı yapamayacağım. Branç’e davet edildim. Birazdan beni almak için helikopterim gelecek. Kahvaltıyı ailecek yapabilirsiniz. Bugün evde olmayacağım.” dediğimde şaşırmış kadın ellerini önlüğündeki havlusuna silerken tedirgin bir şekilde bana baktı. 

“Olur mu öyle Almira Hanım? Ben hemen kaldırırım buraları.”

“Nasıl isterseniz.” dediğimde helikopterin sesi kulağıma gelmişti. 

Şirketin helikopterini istemiştim ama Koray kendi jetiyle gelmemi önermişti. İnce bir davranış olsa da havaalanına gidemeyecek kadar üşengeçtim. En azından helikopterle jete gidebilirdim. 

Öyle de oldu. Âdeta normal bir yere gidiyormuş gibi yanıma eşyalarımı almadan jete bindim ve güzel bir hürmetle havaalanına indim. Oradan şirketimin ayarladığı helikopterle havaalanından uçmaya başladım. İstanbul trafiğini çekemeyecek kadar sabırsızdım. 

Kulaklığımı takmış şehri yukarıdan izlerken gelen bildirime bakmak için telefonumu elime aldım. 

- Gönderen: ANNEM

Kıyafetini akşama ulaştırmış olacağım. Hazırlanman için rezidansı ayarladım. Oranın helikopter pisti var. Yetişebilirsin. Eğer Ferit Kor’u görürsen selamımı söylemeyi de unutma. 

Mesajı kapatıp keyifli bir şekilde arkama yaslandım. Hayatımın güzelliğinden şikayetçi değildim. Bu zamana kadar hep bunları görmezden gelerek herkesin sevdiği ve imrenerek beni dışlamaya çalışmadıkları bir hayat istediğimi sanıyordum ama hayır! Benim istediğim insanlara kendimi göstererek onların zorla beni kabul etmesini sağlamaktı. Bundan daha mutlu olduğumu fark ettiğimde ise kendimi herkese karşı bir şeytan olarak göstermekten geri kalmayacaktım çünkü bundan inanılmaz haz almaya başlamıştım. 

Biliyorum, imkânlarım birçok insanın elinde yoktu ama kimin umurundaydı ki? Tanrının sevdiği kuluydum. 

Otele geldiğimde helikopterim pistinde inmiştim. Beni götürmek için bekleyen insanların ilk başta sadece görevliler olmasını bekliyordum ama bir kalabalık ile karşı karşıya kalmıştım. Sonrasında fark ettim ki pist oyun alanına oldukça yakındı ve beni karşılamaya gelen kişi Koray’ın bizzat kendisi olmuştu. 

Rüzgârdan dolayı uçmak üzere olan şapkamı tutup koşar adımlarla helikopterin pervanelerinin etkisinden nihayet kurtulabildiğim o süre zarfında Koray karşımda gülümseyerek oldukça karizmatik bir şekilde duruyordu. 

Sarıya çalan saçları, şapkasının altına saklanmıştı. Polo yaka bir tişört giymişti. Elinde ise golf eldiveni takılıydı ve ben ona yaklaşırken elinden çıkarıp bir beyefendi gibi elini uzatmıştı. 

“Davetimi kabul etmen beni ne kadar mutlu etti bilemezsin.” dediğinde elimi dudaklarına götürdü ve âdeta bir centilmen gibi küçük bir öpücük elime kondurdu. 

“Böyle güzel teklifleri bu ara reddedebilen bir insan değilim.” dediğimde kaşlarını yavaşça kaldırdı ve indirdi. Şaşırmıştı. Ben de onu şaşırtmak istemiştim zaten. 

Haberlerimi okuduğunu biliyordum. Haberlerde sürekli farklı erkeklerle haberlerim yapılıyordu ama ben her defasında kendimi aklayacak o sözleri söyleyerek “Sadece arkadaşız.” diyerek üstünü profesyonelce örtüyordum. Şimdi ise karşımda duran bu adam bir anda medyaya düşmüş cevheri merak ettiği için beni buraya getirmişti. 

Ona göre kolay lokmaydım. Şu an bana tam olarak böyle bakıyordu. Gecesinde yatağını süsleyecek bir eğlenceden ibarettim. Ama bu ara insanları şaşırtmayı bırak, kendimi bile şaşırtmayı seviyordum. 

Derin bir nefes aldım ve doğanın tatlı kokusunu içime hapsettim. İnsanların olduğu kısma baktığımda küçük bir çadır oluşturulduğunu ve orada açık büfe ile insanların yemek yediğini fark ettim. Bazıları ise golf oynuyordu. Kadınlı erkekli karışık bir gruba geldiğimde bunun için normalde gerilirdim ama artık her şeyi kendi avantajıma çevirmeye kararlıydım. 

Golf arabasına binip insanlara doğru ilerlerken Koray, güzelliğim konusunda birkaç cümle kurarak başlangıcı güzelleştirmeye çalışmıştı ama pek de ilgimi çekmemişti doğrusu. 

Evet, çok karizmatik bir adamdı ama klasikti yahu. Özellikle çok paranız olduğunda böyle bir adamı diğer insanlar gibi yakından gördüğünüzde öyle büyülenmiş gibi davranmıyordunuz. 

Abartıldığı kadar da önemli değildi belki de. 

Ama beni asıl şaşırtan şey o değildi. Arabamız durduğunda insanlar arasında ellerinde içeceklerini tutup muhabbet eden o adamlardaydı. 

İlk önce beyaz saçlı bir adam dikkatimi çekti. Hemen ardından ise kafasına şapka takmış, iri yarı bir adam vardı gözlerimin önünde ve elinde tuttuğu alkolden görebildiğim kadarında dövmelere sahipti.

Göğsümde bir atak oluştu. Kalp atışlarım bütün bedenimi sarsacak kadar sarsıcı atmaya başlarken hafif serin olan havaya meydan okuyan yanan bedenimle karşı karşıya kalmıştım. 

İnmem için bana yardımcı olan Koray’ın elinden destek alırken arkasını dönüp etrafa bakınırken gördüm onu. Köşeli yüz hatları her zamanki gibi sert ve cazip bir şekilde duruyordu. Sakallarını tıraş etmişti ve yüzü berrak bir şekilde gözler önündeydi. Sohbet ettiği adamın söylediği şeye gülerken gözlerimizin kesişmesi ile nefesim kesilmişti.

Gülümsemesi yavaşça soldu. Yanında duran beyaz saçlı adam ise onun baktığı ilginç şeyi merak ederek benden tarafa bakındı ve onunla da karşı karşıya kalmamız uzun sürmedi. 

Bir anda ne yapacağımı bilemedim. Kendime olan özgüvenim sanki anında bedenimden vakumlanırmış gibi çıkıp gitmişti ve ben onu bulamazken gözlerimi kaçırarak Koray’a dönmüştüm. Gülümseyerek bana bir şey söylüyordu ama ne söylediğini duyamıyordum. Kulaklarımda bir uğultu vardı. Kalp atışlarım ise onu örselemek istercesine duyabildiğim en şiddetli sesti. 

Boğazım kurumuştu. 

Derin bir nefes alıp kendime gelmeye çalışırken insanların dikkatini çekmek için seslenen Koray yüzünden bu sefer herkes de bana dönmüştü. 

“Bugün için özel davetlim olan Almira Aslaran ile tanışmanızı istiyorum.” 

Herkesin dikkati üzerimdeyken ne yapacağımı bilemez bir şekilde hızlıca gülümseyerek karşılık verdim ama gözlerim anında Çeko ile kesişti. 

Burada olmamam gerekiyordu. Onunla bir anlaşma yapmıştık ve etraflarında dolaşmayacağımı söylemiştim. Gerçekten dolaşmak da istemiyordum ama bu nasıl oluyorsa gerçekleşmişti işte. 

İnsanlarla tek tek tanışırken bana babamı ve annemi tanıdığını söyleyen yapmacık tiplere gülümsüyordum ama aklımda dolanan düşünceler beynimi âdeta kemiriyordu. 

Ve nihayet sıra onlara geldi. 

Atalay ve Çeko bilerek oldukları yerde benim onlarla tanışmamı bekliyorlardı. 

Koray’ın elime tutuşturduğu içeceği dudaklarımın arasına götürdüm ve büyük bir yudum aldım. Sonrasında ise onun bir şarap olduğunu fark etmem bir oldu çünkü yüzümü buruşturmamak imkânsızdı. 

Ben şarap falan sevmezdim. 

“İyi misin?” diye soran Koray’a karşılık beni dikkatli bir şekilde izleyen iki adamdan gözlerimi alarak Koray’a dönmüştüm. 

“Affedersin. Bunun şarap olduğunu fark edememişim.” dediğinde anlamamış bir şekilde bana baktı. 

“Kırmızı şarap sevmez misin?”

“Normal zamanlarda hayır. Kokteylimiz var mı?” diye sorduğumda uzandı ve profesyonel bir şekilde gülümseyerek bana baktı. Garsonu bir el hareketi ile çağırıp bana kokteyl hazırlamasını her kadının çekici görebileceği bir şekilde dile getirdikten hemen sonrasında elini belime koydu ve bu samimiyetinden rahatsız mıyım ona bile bakmazken beni erkeklere doğru yönlendirdi. 

Onun elinin üzerimde olmasını pek umursayacak havamda olmadığım için yeniden gözlerimi ikiliye çevirdim. 

Tanrım! Korku timi gibi karşımda dikiliyorlardı ve oldukça beyefendi duruyorlardı. Hoş, Çeko’nun o hâlde durması imkânsız gibi bir şeydi ama bir şekilde olmuştu işte. 

Atalay, mavi gözlerini üzerime dikmiş büyük bir donuklukla hâl ve hareketlerimi incelerken tam da önlerinde durmuştuk. 

“Almira, seni yeni ortaklarım ve bu Branch’ın olmasının asıl sebebi olan Atalay Karabeyli ve yardımcısı Çeko ile tanıştırmak istiyorum.” dediğinde yutkundum. 

Boğazımdaki yumru gitmiyordu. Lanet! 

Üçümüz de birbirimize dik dik bakarken ilk atağı yapan kişi beni şaşırtarak Çeko olmuştu. 

“Memnun oldum Almira Hanım. Sizi daha öncesinde görmüş müydüm?” demesi ile uzattığı eli mecburen tutarken şeytani bir şekilde parıldayan koyu kahve gözlerine baktım. Muhtemelen aklında dönüp duran tilkiler ile planlar yapıyordu. 

Atalay ise duraksayıp bana dik dik baktıktan hemen sonrasında elini uzattı ve bana asırlar gibi gelen bir süre sonrasında ona temas edecek olmanın verdiği heyecanla elini sıktım. 

Kocaman eli, aşina olduğum bir hisle bütün elim kapladıktan sonrasında resmi bir şekilde sıktı ve tam bırakacak sanıyorken sanki işaret parmağını avuç içime bilerek dokunarak çekmişçesine bir hamlede bulundu. 

Gözlerine baktım ve bunu bilerek mi yaptı anlamaya çalışırken dudaklarından dökülen sözler kalp atışlarımı nirvanaya ulaştırdı. 

“Evet. Sizi daha öncesinde görmüş olmalıyım.”

“Muhtemelen.” dedim sessizliğimi nihayet bozarken. “Ortak buluşmalarda yer almışlığımız olması büyük bir ihtimal ama kusura bakmayın ben sizi tanıyamadım.” dediğimde başımı dikleştirdim ve ikisine de soğuk bir şekilde baktım. 

Gerginlik, hissedilebilecek bir bulut gibi üzerimize çökmüştü. Tam da o sırada yanımıza gelen diğer adamlar yüzünden gerginlik görmezden gelinirken başkalarıyla da tanıştırıldım ve Koray tarafından herkesten uzaklaştırılarak golf oynamaya geçmiştik. 

Güzel sohbet eden, görgülü bir adamdı Koray. Bir kadını nasıl memnun edeceğini çok iyi biliyordu. Buraya geldiğimde hayatımı cehenneme çeviren iki adamla aynı yerde olacağım aklımın ucundan geçmezdi ama onlar olmasaydı bugünün seyri farklı bir hâl alabilirdi.

Son atışı yapıp kazanmamın ardından insanlar tarafından alkışlanmış ve Branch’ımız için masanın etrafında toplanmaya başlamıştık. Herkes tabaklarına bir şeyler yerleştirirken yanıma yaklaşan Çeko’nun varlığı ile daha kaçmama müsaade etmeden konuştu. 

“Bu ne tesadüf!” dedi kinayeli bir şekilde. Bir taraftan da tabağına kanepelerden koyuyordu. Etrafımızda bizi fark eden insan var mı diye baktığımda Atalay’ın Koray’la konuşurken dikkatinin bizim olduğumuz yerde olduğuna yemin edebilirdim ama gözlerini Koray’ın üzerinden ayırmazken bu pek de mümkün olmuyordu. 

Dönüp Çeko’ya baktığımda yüzüme baktı ve beni korkutan bir şekilde gülümsedi.

“Burada olacağınızı bilmiyordum.” dedim ve gözlerimi ondan kaçırıp tabağıma koyacak bir şey aradım ama çoktan iştahım kaçmıştı.

“Bilmediğini biliyorum.” dedi. Bu, bedenime akılalmaz bir darbe bıraktı çünkü aklıma bir şüphe düşmüştü. 

Ya hâlâ beni kontrol eden şeyler yapmaya devam ediyorsa? Ya beni kandırıyorsa?

Derin bir nefes aldım ve sakinleşmeye çalıştım. 

“Bugün Koray ile olacağım. Akşamki davete de geleceğimi söyledim. Anlaşmamız hâlâ devam ediyor ama bu planı değiştiremem.” dediğimde yüzünde beni sinir eden o gülümsemenin olduğuna yemin edebilirdim ama yüzüne bakmadığım için bunu bilmiyordum. 

“Hızlı ilerliyorsun. Dikkat et. Bu camiada seni çiğ çiğ yerler diyeceğim ama bizim bile ortamımızı karıştıran bir kadın olduğun için pek de senin için endişelenmemem gerek aslında.” 

Dayanamadım ve ona dönüp baktım. Nihayet başını kaldırdı ve bana baktı. Ondan korkuyor olsam da artık kanatlarının altında hareket etmek zorunda olan bir kurban değildim ve bunu bilmesi gerekiyordu. 

“Sen beni düşünerek aklını fazla yorma Çeko. Hatta sen beni hiç düşünme.”

“Aa…” dedi ve darılmış gibi bana alay edercesine baktı. 

“Alınıyorum ama.” dedi ve güldükten hemen sonra bana göz kırpıp yanımdan gitmek için bir hamle yapıyordu ki hemen yanımda durup kulağıma eğildi ve tüylerimi diken diken eden o sözleri dile getirdi.

“Az kalsın senin bu çaresiz hâllerini özlemeye başlayacağım civciv.” 

Ve yanımdan gitti.

Gerginlik, bedenime hüküm sürerken geçirdiğim zaman  çerçevesi içerisinde kendimi onlara bakmamak için zor tutuyor, Koray’ın benim için yaptığı şeyleri görmekte zorlanıyordum. Atalay’la tanışmamızdan sonrasında tek kelime dahi etmemiştik ama gözlerinin üzerimde olduğunu biliyordum. 

Bir ara Koray yanıma geldi ve şapkamı çıkardığım bir süre zarfında uzandı ve benden kibar bir şekilde izin istedikten sonrasında saçlarımı tokasından kurtararak saldı ve uzun saçlarım bedenimin üzerine dağıldı. Tam da o sırada üzerimde gözlerin hissettiğim iri yarı adama istemsiz gözlerim kaldırdığımda karşısındaki adamla konuşmayı kesmiş, bize donuk bir yüz ifadesiyle baktığını gördüm. Onun bu hâli, sinirlerimi bozmuştu. Kayıtsız kalabiliyor olması gerçekten sinir bozucuydu. Üstelik, saçlarıma erkeklerin dokunmasını sevmediğimi biliyordu. Buna rağmen Koray’ın bana yakın olma çabasını umursamadı bile. 

“Saçların bu kadar güzelken onları saklaman haksızlık.” diyen Koray nihayet dikkatimi çekerken ona mahcup bir şekilde gülümsedim. 

“Bu kadar güzel iltifatla beni kandırmanıza çok az kaldı.” dedim bariz bir şekilde onunla flörtleşirken. Merak ediyordum. Sınırları zorlayarak Atalay’ın o donuk ifadesinin önüne geçmek istiyordum. 

Koray, kendisinin farkında olarak gülümsedi ve gözlerini kısarak yüzüme baktı. 

“İltifatlara alışmış olmalısın. Erkeklerin görmezden gelemeyeceği bir havan var.”

“Beni gafil avladın.” diyerek sözlerini geri çevirmezken sözlerime yeniden şaşırmıştı. Anlaşılan yine mütevazi olmamı bekliyordu ama bu pek benim huyum değildi.

“Oldukça mütevazisin.” diyerek mübalağa yaptığında güldüm ve kadehimi kaldırıp dudaklarıma götürürken gözlerinin içerisine baktım. 

Hoşuna gitmiştim. Bun her hâlinden anlayabiliyordum. İstediğini çekinmeden dile getirmeyi bilen bir adam vardı karşımda. Ne de olsa bu zamana kadar her şey önüne gümüş tepsilerle koyulmuştu. 

“Akşam için hazırlanmam gerekiyor. Aranızdan erken ayrılabilir miyim?” diye sorduğumda bir an duraksadı. 

“Aslında ani haber verdiğim için senin için hazırlık yapmıştım ama anlaşılan sen tedarikli geldin?” diye şaşırmış bir şekilde baktığında kendimi beğenmiş bir şekilde güldüm. 

“Koray Bey. Beni çok hafife alıyorsunuz. Benim annem Ela Aslaran.” dediğimde dudakları yukarı kıvrıldı. 

“Peki seni otelimde ağırlayabilir miyim?”

Kaşlarım havaya kalktı. 

“Bugün için beni şımartmalarınızın önüne geçmem gerek. Akşam için sizi şaşırtmak isterim.” dediğimde merak uyandırıyor olmam, ona bir oyunmuş izlenimini verirken keyifli bir şekilde gülümsedi.

“Helikopterini hazırlamaları için talimat vereyim.” dedi ve saatine baktı. 

“Akşam için bu kadar saat olması bir an için sinir bozucu gelmeye başladı.” dedi ve gözlerimin içerisine bakarak bariz bir şekilde ilgisini bana sundu. 

“Beklentinizi küçük tutmanızı istemem. Ne de olsa merakınızı gidermek için büyük bir çabaya sahibim.” diyerek flörtünü devam ettirdiğimde yavaşça dudaklarını yaladı ve alt dudağını çekici bir şekilde ısırdı. Beni yavaşça süzdükten sonra başını hafif sallayıp izin istedi ve çalışanın yanına ilerledi. Tam da o sırada gözlerim yine bana bakan Atalay ile kesişti. 

Donuk yüzünde tek bir mimik oynamamasına rağmen gözlerinin alev almış bir yanardağ gibi göründüğüne yemin edebilirdim. Kendim uyduruyor olamazdım. Bir anımsama gibi geliyor olsa da bir nebze içime su serpmişti. 

Onun tarafından kıskanılmıyor olmak sinirlerimi bozmuştu. 

Ve Koray geri yanıma geldiğinde beni helikoptere kadar ağırlamak için yanımda geldi. Herkese veda edip arabaya bindiğimde son kez Atalay’a baktım. Benden tarafa bakmıyordu. Karşısındaki adamla konuşuyordu. 

Umursamıyor olması sinirlerimi bozsa da başım dik bir şekilde oradan ayrılmaya kararlıydım. 

-*-

Nihayet kendimi annemin ayarladığı eve attığımda etrafta her şey hazırlanmıştı. 

Kılıfının içerisinde duran elbisem ise odanın ortasına asılmıştı. Çalışanların gelmesine çok az kalmıştı ve benim rahatlamak için soğuk bir duşa ihtiyacım vardı. 

Duşumu alıp rahatlamak için bir bardak cin tonik içtim ve ardından gelen çalışanlar ile boş olan daire dolup taştı. Etrafımda dolaşan insanların herkese direktifler verip beni bir prenses gibi hazırlamaya çalışmaları takdire şayandı doğrusu. Böyle durumlara aşinaydım ama daha öncesinde davetlerden nefret ederdim. Ne de olsa küçüktüm. Ailemin iş ortamları diye bakardım ama bugün… İlk defa o ortamlara kendi başıma, bile isteye girecektim ve bu akılalmaz derecede kendimi önemli hissettirmişti.

Hazırlandığımda annemin gönderdiği elbisenin cüretkârlığı biraz tuhafıma gitse de doğrusunu söylemek gerekirse aynaya baktığımda kendimi inanılmaz seksi hissetmiştim. Taşlı işlemeleri ve yırtmaçlarının korkusuz ilerleyişi ve olması gerektiği gibi kusursuzlaşması insanı gerçekten çileden çıkartabilirdi. 

Partide Atalay’ın olacağını bilmek beni daha da heyecanlandırmıştı. Kendimi seksi ve çok özgüvenli hissediyordum. İhtiyacım olan da bu değil miydi zaten? 

Helikoptere binip denizin üzerinde uçarken teknede yapacağımızı düşündüğüm partimiz tam anlamıyla bir gemide olacağı gözler önündeydi. Büyük, inanılmaz gösterişli bir geminin büyük güvertesinde insanlar toplanmıştı ve gösterişli parıltıyı yukarıdan bile görebiliyordum. 

Yavaşça helikopter durduğunda beni almaya gelen görevliler yardımcıyla aşağı indiğimde beni yine karşılamaya gelen Koray’ın yüz ifadesi görülmeye değerdi. Kaliteli bir takım elbise giymişti. Özel dikim olduğu her halinden belliydi ve tam bir beyefendi gibi duruyordu. Kendimi baloya davet edilmiş kül kedisi gibi hissediyordum ama bir fark vardı. Benim kabaktan oluşan bir at arabam yoktu. Ben partiye kendime ait helikopterimle geliyordum. 

Koray, şaşırmış ve beğeni dolu bakışlarla beni karşılarken uzandı ve elime yeniden küçük bir öpücük kondurup gözlerini benden ayırmadan doğruldu. 

“Beklentilerinizi karşılayabildim mi Koray Bey?” diyerek flörtöz biz şekilde sorduğumda şaşkınlıkla aralanmış dudaklarıyla gülümserken başını yavaşça iki yana salladı ve etkileyici bir şekilde gözlerime baktı. 

Belki de bu adama kadınların neden âşık olduğunu fazla sorgulamamam gerekiyordu. Tehlike çanlarını duyabiliyordum ama benim ilgimi çeken erkeklerin bir beyefendi olmadığını keşfedeli fazla uzun sürmemişti.

“Hayallerimin ötesine geçmeyi başardın inkar edemeyeceğim.” dedi ve elini yeniden belime koyup samimi bir şekilde yanımda yürümeye başladığında bunu yine önemsememeye çalışarak merdivenlerden onun yardımıyla yavaş yavaş indim ama herkesin bana olan bakışlarını görebiliyordum. Bu, bedenimdeki heyecanı süpürdü ve bir iktidarın başına geçmişim gibi bana güç verdi. Partinin sahibi olan Koray’ın ise yanımda beni gururla sergiliyor olmasının verdiği etki ile herkesin gözleri üzerimizdeydi. 

Hızlıca etrafıma bakındım ve Atalay’ı ya da beyaz saçlarıyla Çeko’yu aradım ama kalabalık içerisinde onları göremiyordum.

Yoksa gelmemişler miydi? 

Koray, beni birçok insanla tanıştırıp takdim ederken o kadar hevesli görünüyordu ki sırf onun bu ilgili hâli için normal biz zamanda olsaydım isteklerini gerçekleştirmek isteyebilirdim ama ben işin eğlence boyutuna odaklanmıştım. Belki de içimdeki öfkeyi bu şekilde örselemeye çalışıyordum. 

Kadınların bana olan bakışları dikkatimden kaçmamıştı. Sadece parti sandığım bu davet aslında bir müzayede sayılabilirdi çünkü her yerde kor ailesinin temsil ettiği pahalı mücevherler yer alıyordu. Milyoner iş adamları eşlerini memnun etmek için bir servet harcamaya hazır bir şekilde etrafta dolanırken para kazanmanın verdiği zaferini keyifle kutlayan Koray, beni dansa kaldırmıştı. 

Pistin ortasına geldiğimizde ellerini bedenime bu sefer beni rahatsız edici bir şekilde koymak yerine daha kibar ama yerini belli eden bir şekilde yerleştirmişti. 

Hâl ve hareketlerinin değişikliğinin farkındaydım. Beni beğenmişti. Sandığından da fazla onu şaşırtmıştım ve bu onu heyecanlandırmıştı. İlgisinin üzerimde olmasından hoşlanmıştım ama gözlerim sürekli etrafta Atalay’ı arıyordu. 

Ve nihayet sahnenin ortasındayken onu görmem zor olmadı. 

Oradaydı işte. 

Adam baştan aşağı karizmaydı. Sim siyah giyinmişti. Kravatı bile siyahtı ama kemeri ve boynuna taktığı zincir tamamen havasını herkesten farklı bir hâle getirmişti. 

Onun kadar marjinal bir adam daha öncesinde görmediğime yemin edebilirdim. Yanında Çeko yoktu. Bir adamla konuşuyordu ve katiyen benden tarafa bakmıyordu. 

Bu sinirlerimi bozmuştu. Nasıl oluyordu da onun için bu kadar önemsiz olabiliyordum? 

Bütün moralim yerle bir olmuştu. Bir anda nasıl görünürsem görüneyim onun için pek de bir önem teşkil etmediğimi düşünmeye başladım. 

Dansımız bittiğinde izin isteyerek tuvalete gitmek istemiştim. Koray, bana koridora kadar eşlik ettikten sonrasında bir adamın yanımıza gelmesi sonucunda onu orada bırakarak ilerlemek zorunda kaldım. 

Büyük bir gemiydi. Ticaret gemisi falan da değildi. Bariz bir şekilde şirketin sırf gösteriş için tasarlanmış, envai çeşit şeyin bulunduğu bir gemiydi bu. 

Benim için ayarladığı odaya gittiğimde geniş, âdeta bir otel odasına gelmiş gibi hissettim. Tuvalete gidip kendime çeki düzen verdikten sonrasında kalabalıktan uzak kalıp biraz nefes alabilmek için odadan çıktığımda diğer güverteye gitmek için adımlamaya başladım. Dar bir alana gelmiş olsam da yalnız ve denizin karanlık sularını rahatlıkla görebildiğim için keyfim yerine gelmişti.

Belki de fazla düşünmeme gerek yoktu. Belki de bazı şeyleri kendi kendime kafamda kurmuştum ve bunu ben abartıyordum. Geriye çekilip şöyle bir baktığımda Atalay’ın gerçekten de sevgilim olmadığı gerçeği ile karşı karşıyaydım. Sadece takılma kararını ben almışken üstelik… Ne zaman bu hâle düşmüştüm ki? 

Kendi kendime düşünmeyi kesip geri parti alanına döndüğümde insanların alım yaptığını gördüm. Herkes mücevherleri almak için âdeta açık arttırmaya girmiş gibi aldıkları mücevherlerin sertifikalarını ve sözleşmelerini imzalamaya koyulmuştu. Gözlerim etrafta dolanırken mücevherlere bakıyordum. Hepsi fazla gösterişli ve gerçekten pahalı şeylerdi. Daha öncesinde hiçbir erkekten böyle bir hediye almadığımı fark ettiğimde bir an sinirlerim bozuldu. Kadınsal bir iç güdüydü. Etrafıma bakındığımda Koray’ın sahneye çıkıp konuşma yaptığını gördüm. Mücevherlerin satışları üzerine sıkıcı bir konuşma yapıyordu ki duyduğum isimle bütün dikkatimi yeniden onlara vermek zorunda kalmıştım. 

“Ölüm meleği parçamızın sahibini açıklamaktan kurur duyuyorum. Kendisi Karabeyli Holding’in sahibi iş adamı Atalay Karabey’liye 50 milyon dolara satılmıştır.” dediğinde duyduklarım yüzünden bir an kalp krizi geçirecektim. 

50 milyon dolara o az önce bir mücevher mi almıştı? Tanrım! Bu adam kafayı yemiş olmalıydı. 

Şaşkın şaşkın insanların döndüğü yere bakmaya çalıştım ama o kadar kalabalıktı ki Atalay’ı göremedim. Mücevher ise özel bir kutu ile göremediğim yere doğru götürülmüştü. 

Kafamda hâlâ 50 milyon dolar ve mücevher dolanıyordu. 

Bu adam mücevheri ne yapacaktı ki?

Bir an sinirlerim bozuldu. Kendi kendime kara kara düşünüyordum. Bu partiden sıkılmıştım ve eğleneceğim derken daha da gerilmiştim. Bir haftadır kendime verdiğim gaz tam anlamıyla puf diye yok olmuştu. 

Gitmek için kendime bahane düşünürken yanıma gelen Koray, elinde tuttuğu mücevher kutusunu beni şaşırtarak kibar bir şekilde bana uzattı. 

“Bu ne?” diye tam bir odunluk abidesi olarak sorduğumda çekici bir şekilde gülümsemiş ve kapağını açıp gözlerimi alacak bir mücevherle karşımda durmaya başladı. 

Ortasında bordo renk bir yakut bulunan işlemeli, zarif bir mücevherdi bu. Pahalı olduğunun farkındaydım ama bunu neden bana gösterdiğini anlamaya çalıyordum ki söylediklerinin şaşkınlığı ile olduğum yerde kalakalmıştım.

“Bu gece davetimi kabul ederek beni ne kadar mutlu ettiğini bilemezsin. Lütfen bu hediyemi kabul et. Bunu gördüğümde sana çok yakışacağına emin olarak aldım.” dedi ve etrafımızdaki insanların dikkatini çekmişken olduğum yerde şok olmuş bir şekilde kaldım. 

Koray ile daha bugün karşı karşıya gelmiştik ve adam beni ne kadar beğendiyse ilk günden mücevher vermeye kalkışmıştı. Evet, çok zengin olabilirdi ama ben bu kolyenin çok pahalı bir kolye olduğuna adım kadar emindim ve böyle pahalı hediyeler ilk günden tanıştığın insanlara verilmezdi.

“Çok zarif.” diyebildim. Hediyeyi geri çevirmek istesem de insanlar bize bakarken büyük bir kabalık olacağı için bundan vazgeçtim. 

Kolyeyi aldı ve benden izin isteyerek boynuma kolayca taktı. Geri çekilip bana baktığında mahcup olmuş bir şekilde gülümsedim. 

“Gerçekten, bu çok beklenmedik bir hediye oldu doğrusu.”

Gülümsedi ve boynuma uzun uzun bakıp cevap verdi.

“Doğrusunu söylemek gerekirse seni davet ederken ben de bu kadar beklenmedik bir kadınla karşılaşacağımı bilmiyordum.” dediğinde istemsiz hoşuma gittiği için gülmüştüm. Şimdi bu adamın kadınların gönlüne nasıl kolaylıkla girebildiğini anlayabiliyordum. 

“Bu akşam seni Antalya’ya göndermesem. Misafirim olarak ağırlasam ve yarın da İtalya’ya olan yolculuğumda yanımda gelmeni teklif etsem çok mu ileri gitmiş olurum?” dediğinde bu ani teklife karşın şaşırmıştım. İtiraz etmek istedim ama sonrasında bugün uyandığım zamanki hâlimi hatırladım. Bir haftadır geçirdiğim süreci kendime hatırlattım ve böyle tekliflere neden hayır demediğimi kendime tane tane içten içe anlattım. 

“Aslında yarın için bir planım yok.” dediğimde reddetmediğim için büyük bir memnuniyetle yeniden uzandı ve elime inanılmaz zarif bir şekilde öpücük kondurdu ve yanaklarımın kızardığına o an yemin edebilirdim. 

Gözlerimi kaldırıp ona baktığımda keyifli bir şekilde gülümsemesi ile karşı karşıya kaldım. Belki de bu adamdan hoşlanabilirdim. Belki de ihtiyacım olan başka birisiyle Atalay’ın üzerine bir çizgi çekmekti.

Ve o an gözlerim arkasında durmuş elindeki sek viskisini yudumlarken bize bakan Atalay’a takıldı. Kaşları çatılmıştı. 

İşte o an, bir haftadır kafamda dolanıp duran onca şeye karşılık ilk defa Atalay’dan bulunduğum duruma tepki veren bir atak görmüştüm. 

Kaşlarını çatmış olması karnımda garip bir sancının oluşmasına neden olmuştu ve ne hikmetse kasıklarımda da küçük bir sızı ile karşı karşıya kalmıştım. 

Onu özlemiştim.

SINIR 2K VOTE 2K YORUM

Bölüm nasıldı?

Yazar: İlayda Melis Okurgan

Youtube: Mel Okurgan
Instagram: ilmelistan
Twitter: ilmelistan

YARDIMCI HESAPLARI

Wattpad: melis_hikayeleri
Instagram: melseytanlari

Czytaj Dalej

To Też Polubisz

5.4M 22.6K 28
Onların hikayesi, tutkudan doğan bir vahşetti. Onların hikayesi olanaksızdı. Onların hikayesi imkânsızın üzerine kurulmuş bir piyesten ibaretti. O...
18K 1.5K 33
Kitapları rasgele çantama koyup çantamı sırtıma taktım. Sınıf kapısına doğru ilerlerken önümde beliren kişiyle nefesimi tutup gözlerimi kocaman açtım...
140K 12.4K 20
Hikayede kusur varsa bendendir, İslam'dan değil. Hikayeye yorum yaparken lütfen argo kelimeler kullanmayın. "Seni nasıl sevdiğimi bilsen gitmezsin. B...
TAKINTI Autorstwa 🌙

Dla nastolatków

1.9M 34.1K 36
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...