İLGİ/GERÇEK AİLEM

By bluesky_whitetulip

168K 7.6K 1.9K

KLASİK BİR GERÇEK AİLE/ABİ KİTABI (Küfür yok) Berbat bir hayat yaşayan İlgi başka bir kızla karıştığını öğren... More

Not
1. Bölüm
2.Bölüm
3. Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.BÖLÜM
8.BÖLÜM
9.BÖLÜM
10.BÖLÜM
11.BÖLÜM
12.BÖLÜM
14.BÖLÜM
15.BÖLÜM
16.BÖLÜM
17.BÖLÜM
18.BÖLÜM
19.BÖLÜM
Instagram
20.BÖLÜM
21.BÖLÜM
22.BÖLÜM
23.BÖLÜM
24.BÖLÜM
25.BÖLÜM
26.BÖLÜM
ÇOK ÖNEMLİ!
27.BÖLÜM
28.BÖLÜM
29.BÖLÜM
30.BÖLÜM
31.BÖLÜM
100 BİN!
32.BÖLÜM
33.BÖLÜM
34.BÖLÜM
SORU-CEVAP!!!
35.BÖLÜM

13.BÖLÜM

4.8K 238 80
By bluesky_whitetulip

Medya:Kombin

Okulun kapısında Güneş ile vedalaştıktan sonra bizi bekleyen arabaya ilerledik. Yine Deniz almıştı.

Bu sefer ön koltuğu kapmıştım.

"Bugün nasıldı bakalım?" Abimin sorduğu soruya aynı anda aynı cevabı verdik.

"İyiydi."

"İyiydi."

"İyiydi."

Sessiz geçen yolculuğun ardından abim bizi eve bırakıp geri işe gitmişti.

Kapıyı çalar çalmaz açan annem olmuştu.

Bir süredir içimden anne diyorum ama ona söylemek için güzel bir an bulamıyorum. Aynı şey babam için de geçerliydi.

"Hoş geldiniz ve çocuklar."

"Hoş bulduk." Barkın bizim adımıza cevap verdi.

"Hadi içeri geçin size bir haberim var." Annemin dediği şeyle kaşlarım çatılırken içeri geçtik. Tam koltuğa oturacağımız sırada,

"Önce kıyafetler." Dedi.

Hızlıca üstümü değiştirip inmenin ardından hepimiz oturup anneme döndük.

"Yarın akşam babaanneniz dedeniz, ve amcalarınız geliyor." Barkın ve Dağhan kalkıp erik dalı oynamaya başlayınca ne olduğunu anlamış değildim.

"Seninle tanışmak için can atıyorlar İlgi. Ben her ne kadar 'erken daha yeni geldi' dememe ve diğerleriyle yaşadıklarını söylememe rağmen gelmek istediler. Sana da soramadım. Ama istersen söyle iptal edelim."

Onların bu heyecanı beni de heyecanlandırmıştı.

"Hayır bende tanışmak isterim, gelsinler de...Barkın ve Dağhan neden bu kadar sevindi anlamadım?" Annem bu soruma cevap vereceği sırada Barkın atladı.

"Kuzenlerimiz geliyor kızım, nasıl sevinmeyelim. Abilerim de çok sevinecek kesin." Dediğinde gülerek baktım ona.

"Çok kalabalık mı öyle gibime geldi çünkü?" Dağhan yanıma oturup,

"Yani az diyemeyeceğim," dedi ve devam etti.

"Ama biri küçük." Kaşlarımı çattım.

"Küçük mü?" Diye sordum. "Yani senden 1,2 yaş küçük herhalde."

"Yok, 3 yaşında." Gülümsemem büyüdü. Küçük çocukları oldum olası hep çok sevmişimdir.

"Ayy gerçekten mi? Çok severim çocukları." Annem başını sallamıştı.

Bir süre daha sohbet ettikten sonra odama çıkıp biraz dinlendim.

Şuan da okuduğum soruya odaklanmış çözmeye çalışıyordum.

Tam o sırada kapı çalınarak açıldı.

Başımı çevirip baktığımda abimi gördüm.

"Hadi bakalım küçük, akşam yemegine." Kalemimi bırakıp sırtına atladım.

"Uçur benii!" Dedim. Hızlı hızlı aşağı inince gülerek yanağını öptüm. Kolunu omzuma attığında yemek odasına girdik. Anne ve babamın da yanağına birer öpücük bırakıp yerime oturdum.

"Bak işte şimdi tüm yorgunluğum geçti." Dedi babam bana bakarak.

"Hergün yemeğe böyle başlayabilirim."

İşte şimdi fırsat bu fırsat.

"Tabii ki babacım sen iste yeter." Dedim içimden geldiği gibi. Masadaki çatal bıçak sesleri kesilmişti. Ben gülümseyerek babama bakmaya devam ediyordum.

"Hayatım duydun değil mi baba dedi, kızım bana?" Gülümserken söylediği şeyle anneme kalmadan konuşmaya başladım. Bu sefer de anneme bakıyordum.

"Annem duydun mu?"

Bu sefer de annem şoka girmişti.

"Ama böyle olmaz ki annecim, babacım."

Ayağa kalktım ve ikisine de aynı anda sarıldım.

"Sizi seviyorum." Diye fısıldadım.

İkisinin de ellerini sırtımda hissettim.

Akşam yemeğini yedikten sonra odama çıkıp biraz kitap okudum.

Ardından uykumun geldiğini hissedip yattım.

✨✨✨

"Bu soruyu da bize İlgi anlatsın." Diyen hocayla tüm sınıf bana döndü. Yerimde doğrulup soruya baktım.

Çok da zor değildi sanki.

Ayaklanıp tahtaya ilerledim. Hocanın bana uzattığı tahta kalemini aldım. Soruyu çözmeye başladığımda sınıfta bir sessizlik olmuştu.

Soruyu çözdükten sonra hocaya baktım.

"Doğru, geçebilirsin." Kalemi masaya bırakıp yerime geçtim. Güneş bugün gelmemişti. Daha ilk dersteydik. Hoca yeni bir soru soracağı sırada zil çaldı.

Barkın arkasını dönüp bana baktı.

"Bizimkilere kantine inelim." Başımı salladım. O çocuklarla çok yakınlarmış. Ben hala isimlerini öğrenemedim.

Ayaklanarak sınıftan çıktık ve kantine indik.

Son günlerde herşey o kadar hızlı ilerliyordu ki yetişemiyorum.

Kriz, aile, okul, ablam, o çocuklar.

Hepsi bir anda olunca hangisini düşüneceğimi şaşırmıştım ve yorgundum. Hem mental olarak hem de fiziksel olarak.

Arada odamda, salıncağıma oturup, dizlerimi kendime çekiyorum ve düşünüyorum.

Bir yerde görmüştüm. Yalnızlığı seven, sessizliği sevmezmiş. Çünkü yalnız kalınca kafamızın içindeki ses ortaya çıkıyormuş. Tabi normalde de var ama daha derin düşünüyormuşuz. Ben kesinlikle yalnızlığı seviyordum. Mesela bulunduğum ortamda sessizlik oluşunca rahatsız olurum. Çünkü bu sıkıcı. Konuşmayı severim, gülmeyi severim. Evet üzülürüm ama genelde içime atarım. Bu karışma işinden sonra duygularım dışa çıkmaya başladı. Ve bu iyi değil. Ne zaman gerçek duygularını belli edersen kaybedersin. Üzüldüğüm şeyleri yine içime atacağım. Ama eğer bir gün gerçekten güvenirsem anlatırım üzüldüğüm şeyleri. Ortaokulda birilerini kaybetmemek için hep sustum ve kendi kendime affettim onları. Ama şimdi bir fark fark var. Artık susuyorum ama affetmiyorum. Çünkü olacakları biliyorum. İnsanlar acımasız, kırıcı.

Düşüncelerimi bölen kolumun yavaşça dürtülmesiydi.

"İlgi, iyi misin? Sana sesleniyorum ama duymadın." Barkın'ın sorusuna cevap vermek yerine onaylar mırıltılar çıkardım.

Masada oturmuştuk.

"Bugün bir şeyler mi yapsak acaba." Barkın'ın sorusuyla, cevap vermelerini engelledim.

"Ya biz arkadaşız ama ben sizin isimlerini bilmiyorum?" Dedim.

Önce beni kurtardıkları zaman sonradan gelen çocuk cevap verdi soruma.

(Yazardan: Nasıl betimleyeceğimi bilemedim ya. Jsnsns. Bir de bu karakterden şuan çok bahsetmedim ama en yakın arkadaşlarımızdan.)

"Sinan."

Sonra da o cevap verdi.

"Bulut."

Bulut.

Baya güzelmiş ya.

Sohbet devam ederken okul çıkışında Barkın'ın ısrarları sonucunda bize gelmeye karar vermişlerdi.

Zil çalınca da sınıfa girip dersleri dinlemeye devam ettik.

Aslında sadece Bulut ve ben dinledik sanırım.

(...)

"Biz geldik!" Diyerek içeri seslendi Barkın. Annem yanımızda belirirken hemen Bulut ve Sinan'ı görmüştü.

Evde bir temizlik kokusu var.

"Hoşgeldiniz çocuklar." Dedi.

"Hoşbulduk Ebru Sultan. Çok özledim seni be." Diyerek anneme sarıldı Sinan. Şaşkınlıkla ona bakıyordum.

"İyi ettiniz de geldiniz. Siz yukarı çıkın isterseniz ben size bir şeyler gönderirim." Diyerek onları yukarı yolladı. Dağhan da onlarla beraber çıktı. Ben gidip anneme sarıldım.

"Valla ev girer girmez yeni temizlik yapıldığı anlaşılıyor annem." Dedim ayrılıp.

"E akşama geliyorlar ya. Şimdiden başlayalım dedim ben de."

"Anladım. Ben çıkıyorum o zaman. Bir şey olursa haber verirsin."

"Tamam annem." Dediğinde, çantamı alıp yukarı çıktım.

Odama girer girmez gözüme gitarım çarptı. En son yarışmaya çalışmak için stüdyoya gitmiştim. Bugün girsem iyi olurdu. Misafirlerin 8,9 gibi geleceğini düşünürsek rahat rahat yetişirdim.

Gideceğime kesin karar verince önce üstümü değiştirdim.

Siyah bol bir kot ve siyah bir tişört geçirdim. Üzerine de oversize beyaz bir gömlek giydim. Siyah Converse'lerimi de giyince hazırdım. Aynada kendime bakıp hızlıca hafif bir makyaj yaptım. Gitarımı ve telefonumu alıp aşağı indim.

Barkın'lar salona inmişti.

"Nereye bakalım?" Diye sordu Barkın tatlı bir ifadeyle.

"Stüdyoya, gitar çalacağım. Uğramıyordum bayağı." Dedim. Tabi Barkın o zaman olmadığı için bilmiyordu.

Başını salladığı sırada evden çıktım. Önüme çıkan ilk taksiye binip stüdyoya geldim.

Kapıyı açıp içeri girdiğimde çoğunun sohbet ettiğini gördüm. Çok yakın olmasam da buradakilerle arkadaştım.

"İlgi, bayağıdır yoktun?" Hakan hocanın sesini duymamla ona döndüm.

"Evet hocam. Biraz yoğundum." Dedim. Anladığını belli eden mırıltılar çıkardı.

Köşedeki yerime geçip gitarımı çıkardım. Önümde notalar vardı.

Çalmaya başladıkça hatalar yapıyor onları düzeltip baştan alıyordum.

Yanımda hissettiğim hareketlilik üzerine başımı kaldırıp baktım.

Azra.

Azra da bu stüdyoya kayıtlı sesi çok güzel bir kızdı. Sesi gibi kendisi de güzeldi. Bunları inkar edemem ama karakteri için aynı şeyi söyleyemem. Çünkü her bir plan olduğunda ya da aramızda yapılan yarışmalarda hep ön planda olmak isterdi. Bu da aslında bir yere kadar normal bence. Ama Azra'nın durumu farklı. Birşeyi başaramayınca bize sarıyordu. Bunu Hakan hocaya ve diğer hocalara söylememize rağmen umursamamışlardı. Bunlardan dolayı da kendi arkadaş grubu dışında genelde onunla konuşmazdık.

"Bir şey mi oldu Azra?" Diye sordum.

"Hayır, sadece nasılsın diye sormaya gelmiştim. Bayağıdır yoktun."

"İyiyim sen?"

"İyi." dedikten sonra biraz daha sohbet ettik. Yanımdan ayrıldığında çalışmaya devam ettim.

Müzik yapmak, ve şarkı söylemek. Benim için terapi gibiydi. Bu başta hobi gibi olsa da gelecekte ciddi düşünüyordum müzikle alakalı. Çünkü her bir sözdeki, notadaki anlamlar o kadar derindi ki. Huzur veriyordu. İçimi dökemedikçe yapmayı daha çok severim mesela. Duygularımın her bir zerresini yansıtabiliyorum ve bu beni mutlu ediyor.

🤍🤍🤍

Evin kapısını yavaşça çaldım. Açan Yasemin ablaya gülümseyip içeri girdim. 1 saat sonra geleceklerdi ve ben daha yeni eve giriyordum.

"Hoşgeldin kızım." Diyen babama baktım.

"Hoşbuldum baba, ben odama çıkayım." Diyerek hızlıca odama girdim.

İlk izlenim bence önemliydi. Sadece iç görünüş değil tabi. Bana göre bir insanın giyim tarzından nasıl olduğunu anlamak mümkün. O yüzden dış görünüşüme önem verirdim. Yani ilk izlenime.

Hızlıca duş alıp saçlarımı kuruttum.

Dolabımdan bol, siyah, kumaş pantolonumu ve lacivert gömleğimi aldım. Hızlıca giydiğimde gömleğin üstteki ve alttaki birkaç düğmesini açık bıraktım. Güzel olmuştum.
(Medya/Çanta yok/İsterseniz biraz daha dar düşünebilirsiniz.)

Güzel olduğuna karar verip aşağı indim.

Herkes buradaydı.

Abimin yanına oturup başımı omzuna koydum.

Saçlarımın üstünden öptü. Yüzümde bir gülümseme oluşurken babamla biraz sohbet ettik.

O sırada kapı çaldı.

Heyecandan ve stresten terleyen ellerimi pantolonuma sildim. Hepimiz  kapının önünde dizilmiştik. Baştan babam ve annem, sonrasında büyükten küçüğe doğru biz vardık.

İsteme var sanki dizildik böyle.

Biri çıksa 'ne yapıyor bunlar asker mi' dese şaşırmam.

Babam kapıyı açtığı sırada içeri önce babaannem ve dedem olduğunu tahmin ettiğim insanlar girdi. Kadın babamın aynısıydı. Babamın kime benzediği şimdi belli oldu. Anne ve babama sarıldıktan sonra bana sarıldı babaannem. Onları es geçmesine şaşırmıştım. Bende sarıldığımda bir süre sonra dedem sarıldı.

"Maşallah ne kadar güzel torunum benim. " Dediğinde ona bakıp gülümsedim.

"10 metre öteden anlaşılıyor Baran kızı olduğu. " Dediğinde dedem herkes gülmüştü. Neden güldüler ki buna?

Diğerlerine gelince 2 kadın ve adamla sarıldım. Kıvırcık olan çok samimi görünüyordu. Sıra kuzenlerime geldiğinde sert görünüşlü sadece baş selamı vermişti. Büyük ihtimalle Pars'la yaşıttı. Diğerleriyle el sıkışırken birine gelince şaşkınlıkla baktım.

Ne?

Nasıl yani Bartu ve Umut benim kuzenim mi?

Onlar da aynı şaşkıklıkla bana bakarken ikisi de aynı anda konuştu.

"İlgi?"

"İlgi?"

"Bartu? Umut?" Diyerek onlara karşılık verdim. Sonrasında sıkıca sarıldık.

"Siz tanışıyor musunuz?" Diye sordu Dağhan.

Bartu ona 'içeride konuşuruz aslanım' bakışları attı. En son Kaan ve Taha'ya benzeyen biri ve kucağında küçük bir bebek girdi.

Demek Dağhan'ın bahsettiği küçük bu.

Ama yerim ben bunuu!

Kucağındakinin boynuna sıkı sıkı sarılmış dikkatli dikkatli beni izliyordu.

Çocuğa

"Hoşgeldiniz." Diyip tekrar bakışlarımı miniğe çevirdim.

Yaaa bu çok tatlııııı!

"Merhaba." Dedim onu korkutmayacak, sakin bir sesle.

"Maba."
(Merhaba)
Dediğinde birazdan yanaklarını ısıracaktım.

Babamın 'içeri geçelim' dediğini duyunca hep beraber salona geçtik. Abimin ve babamın arasına oturduğumda herkes bana bakıyordu. En sonunda biri konuşmaya başladı.

"Ben deden Rıza. Bu da eşim Merve." Dedi. Ses tonu çok cana yakındı.

Ondan hemen sonra bir başkası konuşmaya başladı.

"Ben Mert. Babandan 2 yaş küçüğüm. Eşim Bade." Dedikten sonra yan yana oturmuş dört kişiyi gösterdi. Biri Bartu'ydu.

"En büyük oğlum Demir. Pars'la yaşıt." Bana başıyla selam verendi. Benden hoşlanmamış gibiydi.

Bana hava hoş.

"Onun küçüğü Arda 24 yaşında, Ata o da 21 yaşında. Ve Bartu. Siz zaten tanışıyormuşsunuz. " Diyerek sözünü bitirdi.

Ondan sonra kıvırcık kumral olan konuşmaya başladı.

Bu amcam mıydı? Çok genç görünüyor.

"Ben en sevdiğin amcan Burak canım yiğenim. Mert'i boşver sen. Biricik karım Nilsu." Dediğinde kıkırdamadan edemedim.

Eminim ki seninle çok iyi anlaşacağız. Diğer üçünü gösterdi.

"Uraz, Deniz'le yaşıt. Ulaş Kaan'la yaşıt. Umut'u da tanıyorsun." Ata'nın kucağındaki bücürü gösterdi.

"Oğlum Ural. Yiğenim oğlumu çaldı ama neyse." Dedi şakayla karışık.

Demek bu bücürün adı Ural.

"İlgi." Dedim sadece. İyi insanlara benziyorlardı.

"Siz üçünüz nereden tanışıyorsunuz?" Mert amcanın sorusuyla birbirimize baktık.

Konuşmaya başlayan Umut oldu.

"Valla amca biz Bartu'yla dışarıda geziyorduk. Sonra orada düğün varmış. Biz de gittik. Belki yemek vardır diye. Beleş ve neden olmasın yani dimi? Neyse işte İlgisu da orada çalışıyormuş. İlgi tam oradan geçtiği sırada ben ayağa kalkınca tabak üzerime düştü. İlgi özür dileyince bizde tanışmış olduk. Arada hala konuşuyoruz." Dediğimde anne, babamın ve abi takımının bakışları bana dönmüştü.

"Daha önce garsonluk mu yaptın?" Diye sordu abim.

"Hı hım." Dedim. Sorgulayacaklarına emindim.

'Sonra konuşalım' bakışlarımı atınca önüme döndüm.

Bakışlarımı Ural'a çevirdiğimde onun zaten beni izlediğini gördüm.

Yüzümde bir gülümseme peyda olurken o da gülümsemişti.

"Ben İlgi, senin adın ne bakalım?" Dedim adını bilmeme rağmen.

"Ural." Dedi. U daha çok Ü gibi çıkmıştı.

Babasına dönüp,

"Yanına gidebili miim?" Diye sordu.
(Yanına gidebilir miyim?)

Lütfen gel sana sıkı sıkı sarılmam gereken konular var Urall.

"Tabii ki babacım. En sevdiğin kuzenin o senin." Dediğinde Ural, Ata'nın kucağından atlayıp paytak paytak kucağıma oturdu. Ona sıkıca sarıldım.

"Burak, ayrımcılık yapma torunlarıma." Dedi babaannem.

"Aa üstüme iyilik sağlık annecim. Doğrular yalan mı oldu? Hem sen şu odunlara sarılmadan hemen İlgi'ye sarıldın ya." Dediğinde herkes gülmüştü.

Ural saçlarımla oynuyordu.

"Beğendin mı saçlarımı?" Dedim.

"Ebet. Çok usun. Bak hem beniki gibi sarııı." Dediğinde yanağına kocaman bir öpücük kondurdum.
(Evet. Çok uzun. Bak hem benimki gibi sarııı.)

Kıkırdayarak,

"Bende." Dedikten sonra yanağımı öptü.

Arkadaşlar ben tek başıma bitiremem Ural'ı, ortak olmak isteyen var mı?

Herkesin bize baktığını gördüğümde onlarla beraber sohbete döndüm.

Bu gün çok eğlenceli geçecekti.

🩷_________________________________🩷

Hellolar!

Habersiniz?

Sonunda bölümü atıyorum.

Bölüm?

Sizce İlgi doğru zamanda mı anne baba dedi?

Amcalar?

Kuzenler?

Umut ve Barkın?

En önemlisi Ural?

Bulut?

Sinan?

Haftaya yine bugün bölüm gelecek.

Sizi çok seviyorum.


















Continue Reading

You'll Also Like

271K 8.7K 29
Hastanede yapılan bir hata mahvolan iki hayat ~Kumsal ve Gerçek ailesi~
13.3K 1.8K 3
"Aslında komik çocuksun." Karizmatik bir şekilde gülümsedim. "Ama biraz aptalsın." Operatöre Bağlanıyorsunuz evreninden yan kitaptır. Seriden bağı...
Parla By ö'

Teen Fiction

130K 6.5K 22
Parla; 17 yıl sonra yanlış ailede büyüdüğünü, doğumunda bebeklerin karıştığını öğrenir. Zaten annesi ile arasında çakan güncel şimşekler, bu haber il...
345K 13.8K 41
Sadece hemşirenin annesiyle dedikodu yapması ile bebekleri karıştırmış ve benim hayatımı altüst etmişti! Yeni anne Yeni baba Yeni abimler Yani arkad...