Sahibim

By AnormalEylul

10M 279K 29.6K

**Bazen birşeye sahip olduğumuzu sanırız. Ama yalnızca 'sanırız'** "Herşey yoluna girecek!" "..." "Herşeyi un... More

Dikkat!
S~10~
S~11~
S~12~
S~13~
S~14~
S~15~
S~16~
S~17~
S~18~
S~19~
S~20~
S~21~
S~22~
S~23~
S~24~
Hımm
S~25~
S~26~
S~27~
S~28~
S~29~
S~30~
S~31~
Yazanın İsyani!!
S~32~
S~33~
S~34~
S~35~
S~36~
S~37~
S~38~
S~39~
Hatırlatma..
S~40~
S~42~
S~43~
S~44~
S~45~
S~46~
S~47~
Geçmişin İki Yüzü
S~48~
S~49~
S~50~
Duyuru
S~51~
S~52~
S~53~
2. Kitap?
~Final~
Özel Bölüm & Teşekkür ?
Merhabalar...

S~41~

142K 5.1K 710
By AnormalEylul

Bölüm sonundaki Demir karakteri ile ilgili küçük açıklamayı okursanız sevinirim ((:

-Damla Tunalı-

Masada derin sessizlik hüküm sürerken herkes köşesinde bir birinden hamle bekliyor gibiydi. Ama kimse beklenen o hamleyi gerçekleştirmek için öne atılmıyordu. Göz hapsine alınan 'gizemli' kadın masadaki herkesi göz süzgecinden geçirdiğinde yüzü garip bir hal almıştı.

Bir şeyler olmuştu, belliydi de kimse bir şey demiyordu. Aklıma gelen ise tek şey Doğan ağabeyimin sevgili! adayı olabileceği ihtimaliydi. Tam da Özgür ağabeyimin bahis ettiği o tür kadınlara benziyordu. Ya da ben ön yargılıydım. Bilemiyordum.

Herkesin yüzü sert bir hal almaya devam ederken bugün masaya 'benliğini' getirmemiş olan Özgür ağabeyim yine farkını ortaya koyarak kendisini göstermişti. Beni de şoke etmişti..!

"Ne işin var lan burada orospu!"

Özgür ağabeyimin böyle bariz bir şekilde sesini yükseltip konuşmasıyla bir anda dikkat çekmiş, birkaç gözü üzerimizde toplamıştık.

Kız her kim olursa olsun, Özgür ağabeyimin bu çıkışı çok yanlıştı. Sonuçta karşısındaki bir kadındı ve onu bu duruma düşürmek çok yanlıştı. Bu yüzden ağabeyime bakarak uyarır tonda "Ağabey!" dedim.

Bakışlarını bana çevirdiğinde ne demek istediğimi anlamış gibiydi. Ama aynı zamanda bu tutumunu değiştirmeyeceğini de bana anlatmıştı bakışlarıyla. Yanı kısaca sen karışma! demek istemişti.. Tabi ki karışacaktım..

Tekrar kadına doğru dönerek "Siz ağabeyimin kusuruna bakmayın.." dedim.

Özgür ağabeyimin bu çıkışından sonra bu kadının Doğan ağabeyimin sevgilisi olduğundan emin olamıyordum. Her ne kadar kötü bir kadın olsa da Özgür ağabeyim Doğan ağabeyime saygı duyarak böyle bir çıkışta bulunmazdı. Kol kırılır yen içinde kalırdı..

Doğan ağabeyime baktığımda hala kadına baktığını gördüm. Ama bakışları hiç de hoş olmayan bakışlardı.. Bu da iyice afallamamı sağlamaktan başka bir şey yapmamıştı..

Bakışlarımı tekrar kadına çevirdiğimde uzun süredir beni incelediğini fark ettim. Yüzünde hiçbir belirti yoktu ama ağabeyime çıkıştıktan sonra bu masadaki yerimi sorguluyor olmalıydı.

Yüzüne yerleştirdiği hiçte içten olmayıp, yapay duran bir şekilde bana gülümseyerek "Önemli değil.." demişti. Biraz daha şaşırmama neden olmuştu. Bunu nasıl böyle karşılıyordu?

Bakışlarımı benim üzerimden alıp kaçamak bakışlarla Doğan ağabeyimi süzüyordu. Yaş olarak ağabeyimden büyük olmasına rağmen bunu yapabilmesi bana garip geliyordu.

Doğan ağabeyimi süzdükten sonra tekrar biz tarafa dönüp dikkatle baktı.
"Demir.." dediğinde kaşlarım çatıldı.
Demire baktığımda ifadesiz bakışlarını gezdirdiği kadına sinirle bakmaya başlamıştı.
Anlık bakışlarını bana çevirdiğinde ona bakarken yakalanmıştım. Yinede gözlerimi kaçırmadım.
Sinirli ifadesi kaybolurken bir an gülümsediğini görür gibi oldum. Tabi yanlış görme ihtimalim çok yüksekti.

Kadının neden masa başında dikildiğini, derdinin ne olduğunu anlamak adına bakışlarımı ona çevirirken onunda, kendisine bakmayan Demire baktığını görmüştüm. Kendi içinde muhasebe yapıyor olmalıydı. Bunu zaman zaman kıpırdanan yüz kaslarından anlayabiliyordum.
Masanın altındaki elimde hissettiğim baskıyla , ne olduğunu anlayamazken, konuşmaların başlamasıyla az çok taşlar yerine oturmaya başlamıştı. Her ne kadar bu durum beni rahatsız etse de sessizce olanları izledim. Yoksa bende film kopabilirdi..

Aras "Ne işin var burada!" diye çıkışmıştı Özgür ağabeyim gibi.

Arasa baktığımda gözlerinde saf öfkeyi görmüştüm. Nefretle bakıyordu.

Kadın Arasa sert bir şekilde baksa da hemen kendisini toparlayıp Demire dönüp "Biraz konuşabilir miyiz?" diye sordu.

İşte bu o zaman anlamıştım kim olduğunu..

Bencil kadın... Tüm gerçekliğiyle karşımda duruyordu.

Sanki hiç bir şey olmamış gibi..

Bencilce..

Sorumsuzca..

Yüzsüzce..

Herkes susmuş Demirin bir şey söylemesini bekliyordu. Bir süre sessizliğini koruyan Demir hiçbir duygu kırıntısı barındırmayan ses tonuyla "Neden?" diye sorduğunda kadın gözle görülür bir afallama yaşamıştı. Vücudu kendini ele veriyordu.

Panik bir hali vardı. Tedbirsizlik ya da plansızlık da denilebilirdi belki de. Ne yapacağını bilmeden gelmesi ve beklediği şeyleri duymaması ya da duymama ihtimaliydi belki de paniği..

Yüzünde inanamamışlık boy gösterirken "Neden mi? Sence de konuşmamız gereken bir şeyler yok mu?" diye sordu.

Demirin yerine ben cevap verdim ama içimden; Var..

Seni tanımıyorum ama konuşmamız gereken çok şey var..

Aileme bir özür borcun var..

Bana bir hayat borcun var..

Bana mutluluk borcun var..!

Sinirden seğiren gözlerimle Ona bakarken Demirin "Bilmem.. Var mı?" demesiyle ona döndüm. Sanki dalga geçiyor gibiydi. Oysa tek yaptığı sinirlerine hâkim olmak istemekti. Bunu fark etmeden sıktığı elimden anlayabilmiştim.

Elim acımıştı ama şuan umursayacağım şeyler arasında yer bile almıyordu. Her ne kadar yaşam şeklime tezat bir durum olsa da şuan tek istediğim karşımda duran kadının saçında tek tel kalmamak üzere saçlarını yolmaktı.

Kendini kurtarmak için başkalarını ateşe atmak çok iğrençti.

Madem öyle ya da böyle gidecekti neden yalanlarını da peşi sıra götürmemişti ki.. Nasıl nefes almıştı bunca yıl? Hiç mi vicdanı yoktu?

Kadında artan sinirle elleri yumruk olurken "O kadar olan şeyden sonra onunla nasıl aynı masada oturursun?" dedi. Konudan konuya atlamak.. Karşıdakini suçlayarak kendini aklamaya çalışmak..

Takıldığı şey cidden bu muydu? Aynı masada oturulması..

Demir alayla gülüp sadece başını iki yanına hafif sallamakla yetinmişti.

"Ne yüzsüz birisin sen böyle?!"

Yine Arasın çıkışmasıyla ona dönerek "Sen karışma!" dedi uyarır tonda kadın..

Kadının tepkisine sırıtan Aras "Bakıyorum da çirkefliğin içinden çıkıp dışına yansımaya başlamış" dedi. Sırıtışı yavaş yavaş yüzünde silinirken ayağa kalkıp sertçe kadının koluna yapışarak geriye ittirdi. Özgür ağabeyimin kaba sözlerinden sonra içimde oluşan kızgınlık bu sefer oluşmamıştı.

Bencilceydi ama yine de daha fazla canı yansın istemiştim. En az yüzü gözü dağılmış bir şekilde eve gelen ağabeylerimin canı yandığı gibi, benim gibi..

Bu aşağılanmayı umursamayıp tekrar Demire dönerek "Demir lütfen konuşalım. Ben.. Ben çok pişmanın gittiğim için.." dediğinde gözleri dolmuş hemen ağlamaya başlamıştı.

Bense hayran, hayran kızı izlemeye başlamıştım, ne de çabuk ağlayabiliyordu. Hiç mi gururu yoktu? Bu nasıl oyunculuktu?

Masaya oturması için bile davet edilmeye layık görülmeyen kadın.. masamızın başında dikilip göz yaşlarıyla kandırmaya devam etmeye çalışıyordu.

Bu hileydi..

Demir kendini git gide kasarken "Bak, yürü git şimdi elimden bir kaza çıkmadan!" dedi. Sinirleniyordu ve bunu ses tonuna yansıtmaktan da çekinmiyordu.

Demir kendini zor tutarken, kadın hala inatla kalmaya ve konuşmaya devam ediyordu.

"Demir lütfen.. Onca yaşananın hatırına bir dinlesen.." dediğinde Demir elini sert bir şekilde masaya vurmasıyla susmak zorunda kalmıştı, açıkçası bende korkmuştum. Bunu fark ettiğinde bana dönüp, elimi tutmayan diğer elini yanağıma koyup "Şşş.. bir şey yok.. korkma.." demişti diğerlerinin duymayacağı bir şekilde.

Yutkunup kendimi toparlamaya çalıştım. Yüreğim ağzımda atıyordu. Demir yanağımdaki elini çekip masanın üstünden kendi suyunu alıp bana uzattığında bardağı alıp çektim ama o da bırakmamıştı. Suyu içmeme yardım edip, aldığım birkaç yudum sonrası bardağı tekrar yerine bıraktı.

Derin bir nefes verip kadına dönerek "Şimdiye kadar, kaybolduğun bunca zaman, hangi delikte saklandıysan yine o deliğe gir. Eğer hemen gitmezsen gerçekten elimde kalacaksın.." dedi Demir.

Lafı söylemek için söylemiyordu, eğer biraz daha burada kalır ve çileden çıkarırsa bunu yapacağından emindim.

Şayet şuan ben bile kendimi zor tutuyordum.

Bu kadın arkasında ne bırakarak kaçtığının farkında değildi ya da umursamamıştı. Yaptığı oyunun sonunu izlemeye layık görmeden kaçıp sıvışmıştı aradan. Onların filminde figüran bile olarak yer almayacak ben esas kızın kaçmasıyla yerini almış hedef gösterilmiştim. Oysa ne bir senaryo vardı elimde fikir edinmem için ne de fragman. Sokakta görsem tanımayıp yanından geçip gideceğim bir kız yüzünden piyon gibi öne sürülmüştüm.

Gözümü o kadından alıkoyamıyordum. Benden üstün nesi vardı Allah aşkına da onun için kurban seçilmiştim?

Hal ve tavrın bırak benzemesini bir birinin yanından bile geçmiyordu. Görünüşümüz bile zıttı. O esmer denilebilecekken ben sarışın açık tenliydim.

Kadın ağlamaklı bir tonda "Demir, özür dilerim.. Ama bu özür sadece gittiğim içindi. Gitmem hataydı. Onun yüzünden kaçmamalıydım. Ben gittikten sonra ne kadar üzüldüm haberin var mı?" dediğinde ikimizi karşılaştırmayı kesip rahat bir nefes almayı denedim.

Zordu ama rahatlamaya ihtiyacım vardı..

Sitem eder gibi konuşması bende onu öldürme isteği uyandırmıştı. Üzülmüşmüş! Onun bencilliği yüzünden ben neler yaşamıştım haberi bile yoktu!

Yaşattığı büyük şiddetli depremden sonra hasar tespiti bile yapmadan ortadan kaybolarak mı yaşamıştı üzüntüsünü!

Arkasında gözü dönmüş, her koşulda onu seven bir adam bırakarak mı?

Ya da hiç tanımadığı annemin lanetler yağdırdığı kabusu olarak mı?!

Hala kendini kurtarma çabasında "Ben üzüntüden kahrolurken sen, benim onca şeyi yaşamama neden olan o adamla aynı masada oturuyorsun. Hiç mi sevmedin beni de bu masaya oturdun! Ben sana güvendim.. Seni burada gördüğümde bunun ikimizin kaderi olduğunu anladım. Bunca yıl seni düşünmeden geçirdiğim bir an bile yokken, hiç mi aklına gelmedim.. Her şeye rağmen sevdim ben seni.." dedi ucuz bir edebiyat yapmaya çalışarak. Oldukça ucuz ve tutarsız sözcükler.. Ne kadarda kendini küçültücüydü. Öyle belliydi ki tesadüfen görüp de geldiği. Duygu yüklenmemiş, insanı kandırmaya yönelik kelime dizesiydi söyledikleri.

Hiçbir cümlesinin sonunda özlem ya da sevgi yoktu. Ne de pişmanlık.. Emindim yine olsa yine yapardı.

Böyle bir kadın, öyle bir sevgiyle nasıl sevilebilirdi? Bu kadın bu kadar mı aptaldı da kıymet bilip hazine gibi tutunmamıştı. Biri yetmemiş miydi ki ikisine de göz dikmişti!

Şimdiyse kendi hatalarını yok sayıp başkalarını suçluyordu. Doğan ağabeyimin böyle bir kadının oyununa düşmediğine zaten inanıyordum şimdiyse emin olmuştum. Çünkü ağabeyimin gözlerinde sadece öfke ve tiksinti vardı.

Bu masaya Demire veya Doğan ağabeyime aşkından öldüğü için gelmemişti. Onları birlikte görüp de yedirememişti aynı masada oturmalarını. Ya da onun arkasından esip gürlemesini istemişti; Tam da Demirin yaptığı gibi..

Aras gülerek "Başka adamlarla oynaşırken de seviyor muydun?" dediğinde Demirinde hissizce güldüğünü görmüştüm.

Kadın yutkunup bakışlarını kaçırırken gözleri Doğan ağabeyime kaymıştı. Ne midesiz bir varlıktı böyle..

Kendimi sakinleştirmek adına sıkarken mideme ağrı girmesiyle yüzümü buruşturmuştum. Stres bana yaramıyordu..

Yüzümü gören Özgür ağabeyim "İyi misin güzelim" dediğinde her ne kadar iyi olmasam da "İyiyim" dedim. İyi değildim.. Zaten ağabeyimde pek buna inanmış gibi görünmüyordu..

"Bir yerin mi ağrıyor?"
Demir sorusunun ardından elini karnıma indirmişti.
Karnımda hareket eden elleri o kadının da bana bakmasına neden olmuştu. Gözleri dik dik karnıma bakıyordu. Rahatsız ediciydi..
Demir "Batuhan Damlayı biraz dışarı çıkar, hava alsın" dedikten sonra bana dönüp "Sen biraz temiz hava al. Ben hemen geleceğim. Sonra eve gidelim" dediğinde beni bu ortamdan kurtardığı için itiraz etmedim. Minnet bile duyabilirdim.
Masadan kalktığımda Doğan ve Özgür ağabeyimde kalktı. Onlarla sarılıp vedalaşıp oradan çıktım.

Oradan ayrılırken son anda fark etmiştim Sedefin arkasında duran adamı. Film izler gibi izliyordu olan biteni. Kimbilir neydi onunda bu hikâyedeki yeri..

---

Dışarı çıktığımızda saatin gecenin bir körünü göstermesine rağmen ortalık ışıl ışıldı. Azımsanmayacak kadar çok sayıda insan topluluğu dışarıdaydı. Belki de eğlence yeri olduğu içindi.

Batuhan beni dışarıda olan banklardan birine yönlendirirken itiraz etmedim. Zaten ortada dikilerek beklemek fikride hoş değildi.

Oturduğumuzda zaman geçirmek adına biraz sohbet etmeye başladık. Hiçbir şekilde konu içeride olanlara ya da o kadına gelmemişti. Zaten o kadını konuşmakta istemiyordum. En azından bu konuşmayı yapacağım insan kesinlikle Batuhan değildi..

Batuhana Elanın yanına çiftliğe gideceğimi yani gitmek istediğimi anlatıyordum. Başta şaşırsa da beni dikkatle dinlemişti.

"Ne zaman gideceksiniz?" dediğinde omzumu bilmiyorum manasında kaldırdım.

"Bilmiyorum iki hafta sonra demişti"

"Ne kadar kalacaksın peki"

"Yaz boyunca sanırım"

"Demek bütün yaz çiftlikte geçireceksin. Desene senden kurtuluyoruz" diyen Batuhanın omzuna vurdum.

"Benden kurtulmak istediğini bilmiyordum.." dedim kinayeli kinayeli..

Saçımı karıştırıp, beni kendisine çekerek sarıldı. Kollarındayken "Şaka yapıyorum. Ama gitmek istemene çok sevindim.." dediğinde kollarından kurtulmak için hareketlendim. Kollarından kurtulduğumda rahat bir nefes verdim. Zaten bu halimle havanın sıcaklığına katlanamazken birde sarılarak beni sıcaktan öldürmeye çalışıyordu.

Batuhan "Annem hep seni merak ediyordu.." dediğinde serinleme çabalarıma boş verip devam etmesi için ona bakmaya başladım.

Bunu Ela da söylemişti..

"Senden çekiniyor" dediğinde Zeynep teyzenin çiftlikteki hali gözlerimin önüne gelmişti. Gerçekten benden çekiniyordu. Küçük birkaç konuşma dışında bir şey demiyor ama hep üzgünce bakıyordu.

"Her fırsatta seni soruyor 'Doktora gitti mi?', 'Mide bulantısı devam ediyor mu?', 'Ağrısı var mı?', 'Canı bir şey istiyor mu?' gibi bir sürü soru. Seninle konuşmasını söylediğimizde de ev işi bahane edip kapatıyor"

"Farkındayım" diye mırıldandım. "Benimle konuşurken sadece 'nasılsın-iyim' temadan ileri gitmiyor" dediğimde başını salladı.

"Bu yüzden sevindim gitmene. Seni görünce en azından daha iyi olacak.." cümlesini "Evet.." diyerek onayladığımda konuşmamız bitmişti.

Demir kapıdan tek başına çıktığında arkasından Aras da gelecek sanmıştım. Bunun aksine yanımızda olan Batuhan da içeri geçmişti.

Arabaya binip sessiz sedasız eve doğru yol aldık. Lambalarla aydınlatılmış ışıl ışıl şehir merkezini gerimizde bırakırken tek tük evlerin olduğu yerlerde yıldızların kendini daha güzel göstermesiyle yolumuza devam ettik.

Eve geldiğimizde salona geçecekken Demirin kolumdan tutmasıyla durup ona döndüm.

"Geç oldu yatalım" dediğinde cevap vermemi beklemeyerek odaya doğru götürdü. Buna itiraz edecek değildim, çünkü bende çok yorulmuştum ve duş alıp uyumak istiyordum.

Odaya gittiğimizde dolaptan kendine rahat bir şeyler çıkarırken bana da ince penye kapri ve beyaz atlet çıkarıp uzattı. Elindekileri aldığımda kendisi banyoya üzerini giyinmek için gitti. Bende dolaptan iç çamaşırlarımı alıp yatağın üzerinde oturarak çıkmasını bekledim.

15 dakika sonra saçları ıslak bir şekilde banyodan çıkmıştı. Duş almış olmalıydı. Beni gördüğünde kaşları çatılırken "Neden üzerini giyinmedin?" diye sordu.

Ayağı kalkıp "Duş alacağım" diyerek banyoya doğru giderken o'da beni izliyordu. Banyonun kapısını açtığımda "Kapıyı kilitleme" dedi.

İçeri girip kapıyı kapattığımda dediği gibi kapıyı kilitlemedim. Bir kere ayağım kaymıştı ve neredeyse düşecektim yine aynı şey olabilirdi. Bu yüzden bunu göze almayacaktım.

Üzerimi çıkarıp ılık suyun altına girdiğimde bedenimi gevşediğini hissetmiştim. Elime şampuanı alıp saçımı iyice köpürene kadar yıkadım. Saçımı köpükten arındırırken kapı çaldı.

Demir kontrol amaçlı "İyi misin?" diye sordu.

"İyim" dediğimde gitmişti ama bu kontrolü banyodan çıkmadığım 20 dakika boyunca üç kere devam etti.

Banyoda üzerimi giyinip çıkardıklarımı kirli sepetine attım. Saçımın uçlarından bağımsızlığını ilan etmiş su damlaları vücudumla bütünleşirken askıdan aldığım saç havlusuyla iyice kuruladım.

Banyodan çıktığımda tuvalet masasına doğru ilerledim. Küçük pufa oturduktan sonra yanındaki küçük komidinden kurutma makinesini alıp prize taktım. Makineyi çalıştırdığımda birden elimde çekilmesiyle aynadan arkamda dikilen adama baktım.

"Ben yapmak istiyorum" dediğinde bir şey demedim. Özenle saçımı kuruturken bende aynadan onu izliyordum. Gözünü bile kırpmadan saçıma bakıyordu..

"Sedefti.."

Bunu saçlarımdan gözünü almadan söylemişti.

"Biliyorum.." dediğimde elini durdurmuştu. Başını kaldırıp aynada bana baktığında gözlerimiz kesişti. Gözlerinden ne düşündüğünü anlayamıyordum ama bakışlarında bir tuhaflık vardı. Bir şey söylemek istiyor gibiydi. Ama bir şey demeyip önüne dönüp işine devam etti.

Ne konuştuklarını anlatacağını sanıyordum ama Demir hiç bir şey demiyordu. İçeride ne konuşmuşlardı. O kadın ne yalanlar dizelemişti çokta merak etmiyordum ama yinede anlatmasın bekliyordum.

Anlatmayınca "İçeride ne konuştunuz?" diye sordum.

Saçlarım tamamen kuruyunca makineyi kapatıp "kurudu" dedikten sonra tuvalet masasından tarağı alarak saçlarımı taradıktan sonra örmeye başladı.

Çok uzun saçların yoktu; maksimum omzumdan üç parmak aşağıda bitiyordu. Bu yüzden kısa sürede ördüğü saçlarımın ucuna ince lastik tokayı bağladı.

Aynada saçıma baktığımda yamuk mumuk olduğunu gördüm. Bozmayıp yatağa doğru ilerledim. Sonuçta uyacaktım ve kimse görmeyecekti. Böyle kalmasında sakınca yoktu.

Demirde yatağa girdiğinde beni kendine çevirerek bir birimize bakmamızı sağladı. Gözlerimdeki gözleri dudağıma inerken bir süre baktıktan sonra eğilerek dudakları dudaklarımı örttüğünde dudağımın üstündeki ıslaklığı hissetmiştim.

Dudaklarımdan tam kopmadan "Özür dilerim" dedi her kelimesinde dudakları dudaklarıma çarparken..



Not: Öncelikle hikayeye başlarken ilk şunu yazmıştım "Bu genç bir kızın direniş hikayesi değil, genç bir adamın yok oluş hikayesidir" diye..

Asla Şımarık züppe, psikopat, sadist ya da dünya onun etrafında dönen bir adamın hikayesini yazmak istemedim ama burada yazarken elbet birkaç gözümden kaçan bir şey vardır. Demiri asla bahsettiğim o kelimelerle eş değer tutmadım. O sadece sevdiği kadına inanan, sonrası ise tamamen gözü dönen ve hiç bir şey görmeyen bir adamdı.

Karakterimin eline silah verip ateşletmedim, ya da her hangi bir şehre söz geçiren biri olarak göstermedim. Tabi ki bunlar bir hikaye içerisinde olabilir. Ama bu hikayemde yok. Evet Demir çok sinirli bir karakter tıpkı çoğu insan gibi. Ali, Ahmet veya Mehmet değil; Demir.. Okurken buna göre okuyun lütfen. Bazen benden çok uçuk şeyler istiyorsunuz bende karakterime yakıştıramıyorum.

Demir yok öyle yok böyle demeyin; zaten bende sevmiyorum :D Ama hikaye yani, sadece bir karakter öyle görelim lütfen J

Şimdiiii.....

Bugün hepininizden damla olmanızı istesem çok şey mi istemiş olurum?

#BenDamlaOlsam diyerek damlanın yerinde olsanız napardınız düşüncenlerinizi yazmanızı istiyorum. Elimden geldiğince cevap yazmaya çalışacağım. Güzel bir gece geçirmeniz dileğiyle..

Hadi hikayeyi dile getirin; bütün gece elimde telefon, bildirimleri de açtım. Eleştirin, gördüğünüz çelişkileri söyleyin, hikayede burası olmamış falan deyin... Beklemedeyim çok bekletmeyin ;)

"Özgürlük" adlı hikayeme de yeni bölüm ekledim.. İlgilenenlere duyurulur...

Continue Reading

You'll Also Like

609K 17.8K 25
(Cinsel içerikli sahneler, yaş farkı ve daddy isuess içermektedir.) Ölü çocukluklar yaşamaya devam eden ölü insanlar doğurur... Kapak @-necirvan a ai...
92.2K 2.5K 44
Arkadaşı tarafından para için ihanete uğrayan bir kızzın adama mahküm edilmesi ön izleme : 3.bölüm Helin ben çok özür dilerim pişman oldum gerçektenn...
705K 43.7K 48
GERÇEK AİLE KURGUSU İlk kitabım olduğu için yazım yanlışları ve mantık hataları olabilir. *13.11.2023*
119K 472 11
Her bölümde farklı bir seks hikayesi olacaktır. ona göre okuyunuz