Kozmos Yıldızı

By MikaDarksmoke

3.1K 1.2K 2K

Estelle çocukken şizofreni teşhisi konulan 17 yaşında bir kızdır. Herkes tarafından dışlanırken hastalığı... More

~1~
~2~
~3~
~4~
~5~
~7~
~8~
~9~
~10~
~11~
~12~
~13~
~14~
~15~
~16~
~17~
~18~
~19~
~20~
~21~
~22~
~23~
~24~
~25~
~26~
~27~
~28~
~29~

~6~

176 76 131
By MikaDarksmoke

Düşüncelerimden sıyrılıp elbiselerden birini seçmeye karar verdim ama elbiselerin her biri o kadar ihtişamlıydı ki karar veremiyordum. En sonunda diğerlerine kıyasla daha sade bir elbise seçtim. Lacivert elbise biraz miniydi ama alışmaya çalıştım. Ben rahat kıyafetleri severdim ama yine de elbise çok tatlıydı. Kendimi bir masal prensesi gibi hissettim.

Kadın bana dantelden siyah bir eldiven verdi. Fazlasıyla şıktı. Onu da ellerime geçirdim. Kadın saçlarımı taradı ve biraz şekil verdi. Ona kalsa fazlasıyla gösterişli bir model yapardı ama ben sade kalmasını istemiştim.

Nazik dokunuşlarla saçımı yaptı. Kadın benim onu annem olarak görebileceğim bir yaşta olmasa da şefkatle saçlarıma dokunması kalbimde aile hasretini hissettirdi. Bir abla gibi gördüm istemsizce onu.

Daha önce kimse saçlarıma böyle dokunmamıştı. Kadının sadece görevini yaptığını biliyordum ama yine de bu kalbimi sızlatıyordu. Keşke bir kardeşim olsaydı, birbirimize destek olurduk. Birlikte olurduk, aile olurduk...

Gözlerimi kırpıştırarak göz yaşlarımı engellemeye çalıştım. Sakince nefes aldım ve ağlamamayı başardım ama kadın sanırım bunu fark etti.

" İyi misiniz Bayan Renato? " dedi bana

" Ben iyiyim. " diyerek yalan söyledim.
" Sorun yok. "

" Çok güzelsiniz. " dedi hayranlıkla " Tıpkı annenize benziyorsunuz. "

Duraksadım. Kalbim çok hızlı atıyordu.

" Annemi tanıyor musunuz? " dedim.

" Evet " dedi " Bayan Elena Renato ve Aron Renato çiftini tanırdım. Ölümleri çok üzücüydü. Gökyüzünde huzurla uyusunlar."

" Annenizin de böyle saçları vardı. " diye devam etti. " Gözleriniz ise tıpkı Bay Renato gibi. İkisinden de mükemmel parçalar almışsınız. "

" Bayan? " dedim. İsmini bilmiyordum.

" Mira " dedi kadın gülümseyerek " Adım Mira Marino."

" Teşekkürler Bayan Marino." dedim.

Hazırlanmama yardım ettikten sonra çıktık. Koridorlar da en az oda kadar zarifti. Bej rengi koridorlar kabartmalar ve garip semboller ile doluydu. Sarmal bir merdivenden üst kata çıktık.

Bir odanın önüne geldik. 2 tane -üzerlerindeki kıyafetten anladığım kadarıyla- üniformalı adam kapıda bekliyordu. Mira onlarla konuşunca geri çekildiler ve kapıları açtılar. Odaya girdik. Aslında bu yere oda demek hakaret sayılırdı. Neredeyse küçük bir futbol sahası büyüklüğündeydi.

Duvarlar neredeyse tamamen altın rengindeydi ve ejderha kabartmaları ile süslüydü. Odanın ilerisinde kocaman bir taht vardı. Taht birkaç basamağın bulunduğu bir yükseklikte duruyordu. Tahtın iki yanında ejderha heykelleri duruyordu. Taht ise siyah ve yakut kırmızı'ydı.

Pırıl pırıl parlayan tahtta orta yaşlarda bir adam oturuyordu. Kuzguni siyah saçlarını topuz yapmıştı. Neredeyse siyah gibi görünen kahverengi gözlere sahipti. O da en az Orion kadar şıktı ama otoriter ve ürkütücü görüntüsü gerilmeme neden oldu.

" Demek yüzyıllardır beklenilen Kozmos Yıldızı bu." dedi adam Orion'a. Sadece onunla konuşuyordu. Sanki burada ben yokmuşum gibi bana bir eşyaymışımcasına " bu " demesi beni rahatsız etti ama cevap vermedim.

" Evet " dedi Orion. " Onu arıyordun ve ben de onu sana getirdim. "

Adam Orion'a küçümseyerek baktı. Dudağının kenarının hafifçe alayla kıvrıldığını gördüm.

" Evet " dedi " Tabi bu büyük bir iş sayılırsa."

" Ama baba-" dedi Orion ama Kral onun sözünü tamamlamasına izin vermeden konuştu.

" Majesteleri..." dedi imalı bir tonla. Adam sakince duruyor gibi gözüksede alevler saçan kahve gözleri duruşuyla tam bir tezat içerisindeydi. Lavanta rengi gözleri çoğunlukla alaycılık ve sinsilikle bakan Orion'dan çok farklıydı. Birbirlerine çok az benziyorlardı.

" Evet Majesteleri " dedi Orion " Kızı ararken çok çaba sarf ettim. Göründüğü kadar basit değildi. Ona ne kadar ihtiyaç duyduğunuz düşünülünde önemli bir işi başardım."

Orion, kral babasının karşında sakin ve kendinden emin bir şekilde konuştu ama sesinde cüretkar ve öfkeli bir ton gizliydi. Uzaktan bakıldığında çok rahat görünüyordu ama dikkatle bakınca yumruklarını sıkmaktan parmak eklemlerinin bembeyaz kesildiğini fark ettim.

Sorunlu bir baba-oğul ilişkisine mi şahit oluyordum yoksa? İstemsizce Orion'a üzüldüm ama şu an düşünmem gereken daha önemli şeyler vardı. Kim olduğumu , neden burada olduğumu tamamen öğrenmeliydim. Bana sürekli " Kozmos Yıldızı" diye sesleniyorlardı. Bu konuyu kesinlikle bilmeliydim.

"Bunu daha sonra konuşuruz " dedi kral
" Kızı götür ve hizmetçilere söyle ona mavi lotus çayı yapsınlar. Değişimine iyi gelir.

"Anlaşıldı Majesteleri " dedi Orion ve hafifçe reverans yapıp beni de kolumdan tutarak bizi dışarı çıkardı.

" Artık her şeyi öğrenmek istiyorum " dedim Orion'a " Beni neden buraya getirdin? Burası neresi? "

Orion bıkkınlıkla iç çekti ve " Tamam " dedi " Aşağı inelim anlatacağım. "

Oradan geçen bir hizmetçiyi durdurdu ve kralın söylediği Mavi Lotus çayını yapmalarını istedi.

" Emredersiniz Prensim " dedi hizmetçi ve reverans yapıp ayrıldı. Aşağıdaki uyandığım odaya geri gelince konuşmaya başladı.

" Burası Kozmos Diyarı " dedi Orion " Diğer diyardan farklı bir boyutta. Kozmos ve Dünya ince bir çizgiyle birbirinden ayrılır. Hiçbir mortalis yani ölümlü bu diyara tek başına geçemez. Burası büyünün hüküm sürdüğü diyardır. Birçok sihirli varlık buraya sığınmıştır.

Biz Drayadalis'leriz. Büyü kullanabiliriz ve hepimizin farklı yetenekleri ve eğilimleri vardır. Biz insan değiliz. Sen de değilsin. Sen buraya aitsin. "

Söylediklerini sindirmeye çalıştım. Ben olamazdım. Ben sıradan bir kızdım. Bu nasıl olurdu? Kapı tıklatılınca düşüncelerimden sıyrıldım. Hizmetçi bir kız bir fincan getirip önüme koydu ve hafifçe reverans yapıp odadan ayrıldı. Orion konuşmaya devam etti.

" Sen çocukken ailen öldü ve sen de buradan götürüldün. Sana güçlü efsunlar kondurdular ve yeteneklerini, dış görünüşünü sakladılar. Seni mortalislerin dünyasına kaçırdılar. Orada seni sıradan bir çocuk olduğuna inandırdılar. Sırf biz sana ulaşamayalım diye. "

" Kim? " dedim. Bu kadar çok şeyi birden idrak etmekte zorlanıyordum.

" Rosa Krallığı " dedi nefretle " Hainler... Seni bizden sakladılar. Burada tek başımıza çürüyüp ölelim diye. Seni kendilerine saklayacak ve kendi çıkarları için kullanacaklardı. "

" Ben anlamıyorum. " dedim " Daha açık ol. Benim size nasıl bir faydam olabilir ki? "

Sanki çok komik bir şey söylemişim gibi güldü " Kendinin, potansiyelinin farkında bile değilsin küçük yıldız. "

Cümleleri bilmece gibiydi. Kelime oyunları başımı döndürüyordu. Her sorduğum soruda bir cevap almak yerine yeni bir sorunun karşısında buluyordum kendimi. Onunla konuşmak bir labirentte gözü kapalı çıkışı aramak gibiydi.

Daha sonra kapıya doğru yöneldi. Çıkmadan önce arkasını döndü ve bana baktı. Lavanta rengi gözleri ışıldıyordu.

" Dikkat et küçük yıldız " dedi " kimseye sırtını yaslama. Çünkü arkanı döndüğün anda hançeri boynunda bulacaksın. "

Ve beni sanki aklımdaki sorular yetmezmiş gibi bir bilinmezle daha yalnız bırakıp gitti. Şimdi bu ne demekti? Neden bana bunu söylemişti? Beni bir şey hakkında uyarıyordu sanki. Belki de burada yeni olduğum için kolay kandırılacağımı düşünmüştü. Kafam o kadar doluydu ki şimdilik bunu zihnimin köşelerine itip düşünmemeye çalıştım ama daha sonra tekrar kafa yoracaktım.

Önümdeki fincanı aldım ve kokladım. Garip kokuyordu ama ayrıca kendine çeken baştan çıkarıcı bir kokusu da vardı. Emin olamadım ama eğer bana zarar vermek isteselerdi bunu daha önce yaparlardı. Ben daha savunmasızken. Ayrıca bana bir konuda ihtiyaçları vardı. Yoksa beni buraya getirmek için bu kadar zahmete girmezlerdi.

Önemli ve özel olduğumu düşünmem istemsizce hoşuma gitti ama gardımı hemen düşüremezdim. Bana nazik davranmaları iyi biri olduklarını göstermezdi. Onları tanımıyordum. Bu garip diyarda ne yapacağımı bilmiyordum ama geri de dönemezdim.

Garip çayı içtim. Beni iyi hissettirdi. Odada boş boş oturmaktan sıkılmaya başlamıştım. Kapıya baktığımda parmaklıklar takılı ve kilitliydi. Orion gitmeden önce kilitlemiş olmalıydı. Beni burada tutsak gibi tutmalarına hakları yoktu.

Öfkeyle parmaklıkları çekiştirirken ellerim ve parmaklıkların sıcacık olduğunu fark ettim. Sol avucuma baktığımda yara izi hafifçe parlıyordu. Zamanla parlaklık arttı ve ellerimi parmaklıklara koyduğumda bir kıvılcım çıktı. Anlık refleks ve biraz da panikle elimi çektim ama canım yanmamıştı.

Cesaretimi toprayıp tekrar denediğimde ellerimdeki sıcaklık arttı ama bana zarar vermiyordu. Küçük bir karıncalanma hissediyordum. Oluşan kıvılcımlar birleşti ve avucumda küçük bir alev meydana getirdi. Hayretle baktım. Avucumu sıkıp kapattığımda ise alev söndü.

Önce su, sonra ateş... Şimdi ben avatara mı dönüşüyordum? Bu düşünce kıkırdamama neden oldu. Kendimi bir film karakteri gibi hissediyordum. " Son Su Bükücü Estelle! " Duyduk duymadık demeyinn!

Aklımdaki bu gülünç düşüncelerden sıyrıldım ama bu düşünce aklıma harika bir fikir getirmişti. Buradan çıkabilirdim. Parmaklıkları sıkıca tuttum. Odaklanarak sıcaklığını daha da arttırmaya çalıştım.

En sonunda tuttuğum parmaklar eğilip bükülecek hale geldi. Bende onları eğerek geçebileceğim kadar büyük bir boşluk oluşturdum. Aradan geçip kapıyı açtım. Kapı kilitli değildi. Rahatça açıldı. Muhtemelen parmaklıklara güvendikleri için kapıyı kilitleme zahmetine girmemişlerdi.

Kapıyı kapatıp ses çıkarmadan ilerlemeye çalıştım. Buradan kaçmalı mıydım? Kaçsam bile nereye gideceğimi bilmiyordum. Ayrıca kimseye yakalanmadan buradan nasıl çıkacaktım ki? Sessizce ilerlemeye başladım. Bir tartışma sesi duyduğumda durdum.

" Güçsüzsün, hala bir krallığı yönetecek seviyede değilsin." dedi 1.ses. Muhtemelen kralın sesiydi.

" Çabalıyorum " dedi kızgınlıkla 2. ses. Orion'un sesiydi. " Yaptıklarım hala sana yetmiyor. Beni hala süt çocuğu gibi görüyorsun. "

" Çünkü öyle davranıyorsun. Karşımda bir prens mi yoksa toy bir velet mi var? "

Orion cevap vermedi. Bunun üzerine kral tekrar konuştu.

" Kızın zihnini kontrol et. O hala yarı insan sayılır. Bir drayadalisin zihnine çok az kişi erişebilir ama bir insanı etkilemek kukla oynatmak kadar kolaydır. "

" Ama baba zihni çok güçlü. Özüne dönüyor. Mortalis yanı azalıyor. Bunu yapamam. "

" Bana karşı mı geliyorsun? " dedi kral sesindeki tehditkâr ton belli oluyordu. " O zaman yüksek seviye güç kullan. Bunu da yapamayacak kadar güçsüz değilsin değil mi? "

" Yapabilirim " dedi Orion " Hem de kolaylıkla ama bu kızın zihnini zedeler kendine geldiğinde algıları bozulur, bu delilik veya ölümle bile sonuçlanabilir. "

" Önemi yok " dedi kral soğukkanlılıkla. Sanki bir sineği öldürmekten bahsediyordu. " O kızın güçlerini keşfetmesini beklersek Kozmos yok olur gider. Fazla zaman yok. Kozmos Diyarı'nı ve içinde yaşayan milyonlarca drayadalisi kurtarmak için bir kızı feda etmek çok küçük bir bedel. "

Tüm konuşmalarını dehşetle dinledim. Daha fazla dinlemeye sabrım yoktu. Buradan hemen çıkmalıydım. Artık nereye gideceğimin bir önemi yoktu. Sadece buradan gitmeliydim.

Hızlı ama dikkatli adımlarla ilerledim. Aşağı kattan bir ses duyunca kulak kesildim. Bir mırıldanma gibiydi. Dikkatle dinleyince birinin şarkı söylediğini anladım. Çok güzel bal gibi bir kadın sesiydi. Sanki cennetten melekler inmişti ve şarkı söylüyorlardı.

Zihnimin içinde bu ses dışında hiçbir şey yoktu artık. Bu sese ulaşmak en önemli amacımdı. Tüm düşüncelerim, korkularım kayboldu. Tamamen rahatlamış ve mutlu hissediyordum. Sanki sarhoş gibiydim.

Ve sese doğru yürümeye başladım...

Beğendiyseniz yorum yapmayı ve vote atmayı unutmayınn ♥️♥️♥️


Continue Reading

You'll Also Like

4.8K 616 14
Sesini duyar duymaz kolumdaki yılanın varlığı kayboldu. Ona baktığımda sinirlendiğini gördüm. Tek kaşım havaya kalktı. "Tam olarak neye sinirlendiniz...
30K 1.9K 22
Levent ve kedi sandığı ama kedi olmayan kedisi Çakır'ın hikayesi 🌈
83.8K 6.6K 64
"James lütfen öyle söyleme o bizim aşkımızın meyvesi" "NE AŞKI?" Diye bağırdı James 1. #Dracomalfoy 02/01/2024 1. #Harrypotter 31/08/2023 1. #Slyther...
24.3M 1.4M 80
Doğum gününden sonra, kardeşiyle eğlenmek için konsere giden bir genç kız... Fırtına yüzünden iptal olan konserden eve dönmeye çalışırken, kendini bi...