Altın Yol

By yyazarbeyy

159K 11.3K 2.3K

[TAMAMLANDI] Eşcinsel içerikli bir hikayedir, hikaye iki erkeğin aşkını konu alır. "Senin canını almaya gücüm... More

Altın Yol'a Giriş: Önsöz
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm | Final

5. Bölüm

6.3K 449 213
By yyazarbeyy

Afife Sultan'ın dairesinde Macide Hatun ile kaldığım bir oda vardı.

Şimdi o odadaki aynaya bakarken derin bir iç çektim.

Karşımdaki eski aynaya bakarken ayağı kalktım ve aynaya yaklaştım.

Gözlerim beyaz tenimde gezerken, kumral saçlarımı arkaya attım.

Ela renkli gözlerim vardı ve gözlerimi çok severdim. Ten rengime en çok uyan şeydi.

Bunun dışında dikkatli bakıldığı zaman belli olan hafif bir bıyığım vardı.

Dönemin erkeklerinden biraz farklıydım, onlar belki yakışlıklı olabilirdi ama kesinlikle güzeldim.

Tek sorunum vücudumun kaslı bir yapısı olmamasıydı. Diğer erkeklere göre ince bir belim ve güçsüz kaslarım vardı.

Ama yine vücut bütünlüğümü seviyordum, beni ben yapan şeydi bunlar.

Tam o anda içeri Macide Hatunun girmesi ile aynadan onu gördüm.

Durusumu dikleştirdiğim zaman aynaya bir bakış attı ve beni baştan aşağı süzdü.

"Gerçekten güzel bir ağasın Antonie Ağa." Dediği zaman yüzümde bir gülümseme oluştu.

"Şimdi bence o güzelliğinin temizlenme vakti, seni bugün hamama göndereceğiz." Dediği zaman bakışlarım ona döndü.

"Hünkarımızda mı orada olacak?" Diye sorduğum zaman yüzünde bir gülümseme oluştu.

"Ne tez alıştın vazifene." Dediği zaman bakışlarım ondaydı.

"Hayır, bugün sadece kendinle ilgilen. Dış görünüşüne önem vermelisin." Dediği zaman derin bir nefes verdim.

Bana doğru bir adım atması ile "Merak etme, vazifeni yerine getirebileceğin onlarca gün vardır önümüzde." Dediği zaman kafamı ağır ağır salladım.

"Hem günler çuvala girmedi ya? Bugün olmazsa yarın olur, yarın olmazsa sonraki gün olur, illaki olur." Dediği zaman bakışlarım tekrar ona döndü.

"Hadi ama fazla vakit kaybetmeyesin." Dediği zaman kafamı salladım odadaki dolaba gittim.

İçinden beyaz bir havlu ve yeni kıyafetler çıkarırken odadayı yavaşça terk ettim.

~~~~

Buraya geldiğimden beri yalnızca bir kez hamama gelmiştim, o da hareme alınmak için.

Uzun zamandır temizlenememenin verdiği heyecan ile derin bir nefes aldım ve Afife Sultan'ın benim için ayırttığı koğuşa girdim.

Koğuş bomboş ve sıcacıktı. Afife Sultan ısrarla burada yıkanmamı söylemişti.

Dediğine göre buradaki sabunlar kendisine özel olup deriyi parlatıyormuş.

Bunun dışında buraya gelen sularda diğer koğuşlara göre daha temiz oluyormuş.

Kurnaya oturmam ile elime tası aldım. Tasa dolusu kadar suyu doldurup yavaşça üzerime dökmem ile derin bir nefes aldım.

Su hafif sıcaktı, ama bu sıcaklık derimi yakmıyor aksine okşuyor gibiydi.

Garip bir histi, yanda duran sabunu almamla yavaşça tenime sürttüm.

Anında köpüren sabunu diğer elim ile yaydım ve yanda duran su ile tekrardan döktüm.

Tam o andan vücudumun havlu altında kalan kısımlarını yıkamak için ayağı kalktım.

Refleks olarak arkama dönememle gözlerim irileşti ve anında selam durdum.

Havluyu üzerimde tutarken karşıdaki kadının kaşları çatıldı.

"Sen ne yapıyorsun burada? Burası Afife Sultan'ın koğuşudur." Dediği zaman kafamı kaldırdım.

"Kendilerinin emirleri üzerine buraya geldim sultanım." Dediğim zaman karşımdaki Letafet Sultan ağır ağır başını salladı.

Ardından beni süzerken "İyi, tez bitir işini. Afife Sultanı fazla bekletme." Dedi.

Derin bir nefes verirken kafa salladım. O da beni umursamayıp ilerlemeye devam etti.

O an aklıma gelen şeyle gözlerim irileşiti. Bugün perşembeydi, Yıldız Kalfa haremin kurallarından bahsederken Haseki Sultanların her perşembe altın yoldan geçtiklerini bahsederdi.

Elimde duran bezi sinirle yere atmamla derin bir nefes aldım.

İçimde oluşan ve biriken duygular artık kendini ortaya çıkarmak istiyordu. Artık gerçektende bir şeyler yapmak istiyordum.

Bunun nedenini anlamasam da belki de her şey Mestan Hanı düşündüğüm zaman içimde canlanan duygulardı.

Bana karşı bir ilgisi olduğundan emin değildim ama yoksa da olacağından adım kadar emindim.

~~~~

Hamamdan çıkar çıkmaz az ileride olan Macide Hatunu gördüm.

Derin bir nefes almamla, duruşumu dikleştirdim.

Bakışları bana dönerken hızla yanına doğru adımladım ve "Macide Hatun." Diye ona seslendim yanına varmadan evvel.

Önce kafasını daha sonrada yavaşça bedenini çevirerek bana doğru yöneldi.

Tam o anda dibinde bittiğim zaman "Hünkarımızın dairesini bugün temizleyebilir miyim?" Dedim.

"İkindi vakti temizlik mi olur ağa? Gün batması da yakındır zaten." Dediği zaman "Eğer o odada bulunmazsam halvet olacak." Dedim.

Tam bu esnada "Destur Sultan Mestan Han hazretleri." Diye bir ses duyulduğunda herkes birden selam durdu.

Bende selam dururken, kalbim şimdi deli gibi atıyordu.

Bizim olduğumuz tarafa doğru adımlamaya başladığı anda kalp atışlarım da daha fazla hızlanmaya başladı.

Tam dibimizde durduğu zaman "Sen!" Dedi her zamanki sert ve otoriter sesiyle.

Ben kafamı kaldırıp, onun kara gözlerine bakarken 'Efendim?' anlamında selam durdum.

"Yarın odamı temizlemeye gelme." Dediği esnada kaşlarım çatıldı.

Tam 'Bir kusur mu işledim hünkarım?' demek için ağzımı açmıştım ki "Bu gece gel." Dedi düz bir tonla.

Benim laf ağzıma tıkanırken, yutkundum. Az önce Macide Hatundan istediğim şey şimdi onun emri ile gerçekleşmişti.

Tam o anda "Afbuyrun hünkarım, emrinizi yargılamak istemem ancak bugün perşembedir. Letafet Sultanımız bu gece halvet için hazırlanmıştır." Dedi Yıldız Kalfa lafa gelerek.

Mestan Han onun yüzünde bile bakmadan "Gereği yoktur halvetin, dairesinde kalsın." Dedi.

Bu resmen onun yerine beni seçmesiydi. Belki de bunu temizlik adı altında gizli bir şekilde yapıyordu.

"Bu akşam dairenizde olurum hünkarım." Dediğim anda bakışları bana döndü.

Gözlerimin içine bakarken ben de tekrardan selam durdum.

~~~~

Has odanın önünde durduğum zaman kapılar benim açıldı.

Ben yine kalbimdeki heyecanlı atış ve yüzümdeki mutluluk ile daireden içeri girdim.

Tam bu esnada gözüm masasında oturan padişaha döndü.

Bir şeyler ile uğraşırken kafasını kaldırdı ve bana baktı.

Ben tam bu esnada "Hünkarım." Dediğim zaman selam durdum.

O bana bakmaya devam ederken, selam duruşunu devam ettirip onun emrini beklemeye başladım.

"Başla." Dediği zaman kalp atışlarım yine hızlandı. Kafamı kaldırıp, kara gözlerine baktığım zaman verdiği emiri yerine getirmemi izlemek ister gibi bakıyordu.

Gözlerim dairede gezinirken yerde duran çamaşırlarını aldım. Onun bakışlarının bende olduğunu hissederken paravanın oraya gittim ve kıyafetlerini katlayıp, koydum.

Kıyafetler ile işim bitince dağınık olan yatağına döndü gözlerim. Yatağına gidip, yatağını toplarken o kol dirseğini masaya dayamış, kafasını da koluna dayamış bir şekilde beni izliyordu.

Değişik bir duyguydu, ben daireye girer girmez yaptığı işi bırakıp beni izlemeye başlamıştı.

Bakışlarım ona dönerken, yutkundum. "Hünkarım masanızı düzenleyim mi?" Dediğim zaman gözleri gözlerime döndü.

Saniyeler sonra ağır ağır başını salladı zaman yanına doğru adımlamaya başladım.

Benim kalbim ağzımda atarken o an ayağımın bir şeye çarpması ile dengemi kaybettim.

Bir kaç saniye sonra kendimi Mestan Han'ın kucağında bulmam bir oldu. Benim gözlerim irileşirken, o sakin bir şekilde bana bakıyordu.

"H-Hünkarım?" Dediğim zaman bakışları bendeydi.

"B-Bağışlayın." Diye tam kalkmak için bir adım atacaktım ki beni engelledi.

Bakışlarım tekrar ona dönerken "Adın ne senin?" Dedi sessiz bir tonla.

Şimdi o sıcak nefesi yüzüme vururken sesini ilk defa bu kadar yakından duymanın verdiği heyecanı yaşıyordum.

Yutkunmam ile "Antonie." Demem bir oldu. O kara gözleri ile gözlerime bakmaya devam ederken "Antonie." Dedi tekrarlarken.

Saniyeler sonra "Fatin." Demesi ile kaşlarım çatıldı.

"İnce ve zarif zekası olan anlamına geliyor." Diye ardına eklediği zaman ben şimdi pür dikkat onu izliyordum.

"İsminin Fatin olmasını istiyorum, sana en güzel yakışan isim o olur." Dediği zaman tekrar nefesi yüzüme vurdu.

Kafamın içinde 'Fatin.' ismi dolaşırken, ruhum ismin güzelliği ile titredi.

"Emredersiniz hünkarım." Dediğim zaman esnsda dudaklarının kenarı kıvrılırdı ve eli belimde bitti.

Tam o anda altımdaki sertleşmiş uzuvunu tekrar hissederken "Emrederim Fatin ağa." Dedi sessiz bir tonla.

Mestan Han emreder, Fatin Ağa yerine getirir ;)..

Continue Reading

You'll Also Like

Klişe By maiotus

General Fiction

85K 10K 106
Hayat, ancak artarak yaşanacak bir oyundur. Geri sayımla başlayanın gözü sadece sonudur. Oysa değerli olan oynamak, kazandıran oyunculuk ruhudur.
253K 15.6K 51
Güney işlediği hırsızlık suçundan dolayı girdiği karma koğuşta başına geleceklerden habersizdir. Özellikle de bu koğuşun bir reisi olduğundan ve Reis...
25.4K 1.1K 10
Ondan ne kadar nefret ederse etsin kendini yine onun kucağında buluyordu. Ne kadar kaçmaya çalışırsa çalışsın yine kendini o adamın kollarının arasın...
PAŞAM B×B By Einsames_Rosa

Historical Fiction

20.6K 1.3K 18
1496 yıllarında Osmanlı'nın en korkulan ve saygı duyulan paşası Cemal Paşa ve onun biricik oğlan kölesi Niko'nun aşkı ( kitap tarihten bağımsızdır)