Sahibim

By AnormalEylul

10M 279K 29.6K

**Bazen birşeye sahip olduğumuzu sanırız. Ama yalnızca 'sanırız'** "Herşey yoluna girecek!" "..." "Herşeyi un... More

Dikkat!
S~10~
S~11~
S~12~
S~13~
S~14~
S~15~
S~16~
S~17~
S~18~
S~19~
S~20~
S~21~
S~22~
S~23~
S~24~
Hımm
S~25~
S~26~
S~27~
S~28~
S~29~
S~30~
S~31~
Yazanın İsyani!!
S~32~
S~33~
S~34~
S~35~
S~36~
S~37~
S~38~
Hatırlatma..
S~40~
S~41~
S~42~
S~43~
S~44~
S~45~
S~46~
S~47~
Geçmişin İki Yüzü
S~48~
S~49~
S~50~
Duyuru
S~51~
S~52~
S~53~
2. Kitap?
~Final~
Özel Bölüm & Teşekkür ?
Merhabalar...

S~39~

131K 4.6K 443
By AnormalEylul

Ona bakmayı kesmedim. Üzüntü vardı güzel yüzünde; bunu gizleyen bir de maske..

"Bunu yapamam.." dediğimde ilk defa yüzünde ifadesizlik değil de alaylı bir ifade belirdi..

"Ne yaşadın.." dedi.

Oysa daha biraz önce yaşadıklarımı anlatmıştım. Kolay şeyler değildi bunlar. Yaşadıklarıma rağmen pervasız yaklaşması beni sinirlendiriyordu. O da kadındı. Beni anlamalıydı. Tam bir şey diyecekken yine kendisi konuşmaya başladı.

"22 yaşındasın. Bu zamana kadar sorunsuz yasamışsın. Sadece 1-2 ay bir şey yaşamışsın.. Çok şey mi?" dedi. Onu ve dediklerini anlayamıyordum. Sanki gerçekten mız mız bir çocukmuşum gibi hissettiriyordu kendimi sözleriyle. Bir adam tarafından bunca şey yaşatılan bendim ama hiçmiş gibi konuşuyordu.

Bunu kabul edecek değildim. "Herkesin kaldırabileceği şey değildi yaşadıklarım. 1 ay ya da 1 yıl bir şey değiştirmez." Acının günü süresi yoktu. Bazen tek bir acı tüm acılara bedel olabiliyordu.

"İnan sokakta milyonlarca kadın dayak yiyor tek değilsin. Bu çok yanlış ama maalesef ülke geneli bunu yaşıyor"

Genelleme yapıyordu. Ama ben herkes değildim, ben bendim başkası değil. Utulabilecek şeyler değildi, kendi yaşasaydı bunları böyle konuşabilir miydi yine?

"Herkes değilim. Yaşadığım hiçbir şeyi unutamıyorum ve unutmayacağım da.."

Dediklerimden sonra kaşları çatılırken yüz ifadesi garipleşmeye başlamıştı. Kötü bir yarası varmışta oraya basmışım gibi bakıyordu.

"Yaşadıklarım da yaşadıklarım.. Allah aşkına dönüşü olmayan ne yaşadın?" dediğinde cevap vermedim. Zaten bir cevap da bekliyor gibi değildi

Kendi kendine cevaplayarak "Ben söyleyeyim hiçbir şey" dediğinde yüzü dediklerini destekler gibiydi. Yaşadıklarımı gerçek acıdan saymıyordu bile belki de..

Bana sorar gibi bir cümle kurup "Sadece ona kötü ve acımasız diyorsun" dedi. Bunu biraz önce söylemiştim.

Beni onaylamayarak "Hayata o kadar küçük bir çerçeveden bakmışsın ki; bütün insanların böyle olduğunu görmemişsin bile" dediğinde ses çıkarmasam da bu cümlesini onaylamıyordum. İnsanların hepsi kötü değildi. Vardı istisnalar kabul ama bu kadar genelleme yapılamazdı. Başımı iki yana sallayıp onaylamadığımı belirtirken hareketime yapay ve üzüntü içerdiği belli olan bir gülümsemeyle karşılık verdi.

Gözlerini kapatıp burnundan derince bir nefes aldıktan sonra gözlerini açarak bana baktı. Başını sağ yana yatırarak alaylı bir tonda "Çok klişe ama sana bir şey söyleyeyim mi?" dedi. Yine cevap vermedim, alayla devam ederek "İnsanlar acımasız, insanlar önyargılı" dediğinde yüzündeki alaylı ifade hızla silinirken gözlerinin de üzüntüyü net bir şekilde görmüştüm. Bir şeyler anlatmak istiyordu. Belki de gözleri her şeyi anlatıyordu ama ben anlamıyordum.

"Küçük bir çocuğun kalbini paramparça ederek karanlığa hapsettiler." Dediğindeki sesindeki gerçeklik bütün vücudumu kesip geçmişti. Her kelimeye yüklediği hisleriyle insanlara olan kırgınlığını anlatıyordu.

Konuşması için ona baktığımda "Başımda bir örtüyle hiç bir okula alınmadım. İstediğim hiç bir okula gidemedim" diyerek devam etti. Ne demek istediğini gerçekten anlamıyordum. Karşımda oturan kız hiç kapalı gibi durmuyordu. Önceden mi kapalıydı da okula almamışlardı?

"Ve en acısı ise bu örtü ne hiç bir dini ne de bir siyasi görüşü temsil etmek amacıyla takılmış bir örtüydü" anlamamış şaşkın ifadeyle ona bakarken yine hiçbir anlamı olmayan boş bir gülümsemeyle bana bakıp "Bakma öyle" dedi. Bir şeyler vardı ama tamamen bir belirsizlikti.

Elifin sorusuyla öylece kalakalmıştım.

"Hayatında hiç ucubeymişsin gibi davrandı mı sana?"

Bu da ne demekti şimdi. Her kelimesi ayrı, her kelimesi anlamsız gelen cümleler... Yine de sorusunu 'hayır' diyerek cevapladım.

Sadece güldü

"Ben bunu 17 yıl yaşadım" demesiyle dikkatle ona baktım. Gözümden kaçan bir yarası falan mı vardı. Karşımda oldukça güzel ve kusursuz gibi duran kızı inceledim. Her ne kadar o kelime bana yanlış gelse de, dediği gibi 'ucubeye' benzer bir yanı yoktu. Sivilce ihtimalini bile düşündüm ama dediklerine göre oldukça basitti bu ihtimal. Kapalı bir kutuydu. Yorum yapmadan dinlemek en iyisiydi.

"Attığım her adımda arkamdan alaylı sesler yükseldi hem de kendimi bildim bileli. insanlar seslerini kısma gereği bile duymadılar. Oysa sadece 6 7 yaşlarındaydım bu itamlarla karşılaştığımda. İnsanlar acımasızdır ,evet. Ama çocuklar daha da acımasız."

"Acıyan, küçük gören , hastalıklıymışım gibi davranan alay eden ve bakışlar.; ben bunların dışında hiç bir bakış görmemiştim bile. Neden oluyor musun?"

Sessizliğimdeydi bütün sorularım, tıpkı anlatamadıklarını bakışlarıyla anlatmak istemesi gibi..

"1992.06.16 cumartesi gecesi, hemşirelerin demesiyle 'pürüzsüz doğan bebek' " deyip sustu.

'Pürüzsüz doğan bebek' bu nasıl bir ifadeydi. Ne anlamlar yüklenmiş bir cümleydi böyle..

"Bu konuda elimden bir şey gelmezken hastalıklıymışım gibi benden uzaklaşan insanlar. Bunu defalarca yüzüme vuranlar.. Oysa sadece Allah öyle yaratılmamı istemişti.."

Gözleri bile kızarmamıştı, buz gibi ifadeyle anlatıyordu. Ama gözlerinden damlanın yanağından süzülüp çenesinden yere aktığını görebiliyordum.

"Küçükken hiçbir çocuk benimle oyun oynamak istemezdi, zaten anneleri de kızardı.. Sonra zar zor bir okul kabul ettiğinde okula gidebilecek derecede akli dengemin yerinde olduğuna dair sağlık raporu istediler.. Bu çok aşağılayıcıydı.. Deli deli hareket eden ya da kendini bilmez hareketleri olan biri de hiç olmadım. Sadece kıl, tüy, saç adına bir şeyim yoktu. Hasta değil sadece pürüzsüzdüm. Ama insanlar için asla böyle olmadım. Ben onları tüm kötülükleriyle kabullenirken onlar beni saçım olmadan kabullenememişti bile" karşımdaki kadının dedikleriyle şoka uğramıştım. Üzüntüsünü gizlemek adına gülümsese de yanağından sıra sıra akan yaşlar her şeyi anlatıyordu.

Bir çocuğun feryadı vardı karşımda, sinirle karşıma geçmiş minik elleri belinde hesap soruyordu sanki 'Benim kadar acı çektin mi?' diye.

"Her gören insan yanındakini dürtüp beni gösteriyordu yada kaş göz işaretleriyle yapıyorlardı bunu. Bu iğrenç bir şey.. Gerçekten belli bir yere kadar dayandım ama insanlar hiç durmadı" eliyle göz yaşını silerken bir hıçkırık koparken ağzından yinede gülerek "Bir kere 7 ci sınıfta Türkçe dersinden yıllık ödev aldığımda öğretmenimiz alay eder gibi sınıfın ortasında yüzüme bakarak 'kel ölür sırma saçlı olur kör ölür badem gözlü olur' sözüyle ilgili kompozisyon bile yazmamı istemişti. Sınıftakilerin gülüşünü hala unutamıyorum" ağlamasına rağmen kahkaha atarak "Bir kez daha insanlardan nefret ettim" dediğinde bende kendimi tutamamıştım. Ağlamasına rağmen elini yanaklarıma koyup yaşlarımı sildiğinde nemli gözlerimle ona baktım. "Ağlama" dedi baş parmağını yanağımı okşar gibi hareket ettirirken "Beni öyle görseydin, sende o insanlardan farklı davranmayacaktın" bu cümle tüm buzul çağı bedenime boşaltırken titrememe engel olamadım. Cevap veremezken tek yapabildiğim başımı iki yana sallamaktı. Bunu yapanlar insan değildi, bu insanlık değildi. Ben böyle yapmazdım desem de içimdeki ses 'Yaşamadan demesi kolay tabi. Hadi itiraf et, hastalıklı derdin' diyordu. İçim acısa da gerçeklik ortadaydı; Elif haklıydı asla ona normal biri gibi bakıp görmezdim. Bu gerçeklikle daha çok akmıştı göz yaşım..

"İnsanlardan çok kaçmak istedim, buna bile izin vermediler. Sonra içime kapandım, dışarı pek çıkmazdım. Öyle ya da böyle büyüdüm. Ama insanların attıkları lafların hiç birini unutmadım. Bazen o kadar bıktırdılar ki anneme kızdım 'neden benim yaşamama izin verdin' diye. Beni her gördüğünde üzülen annemi birde sözlerimle ben üzmüştüm. 15 yaşımda annemi kaybettiğimde babamın ilgisizliği üzerimde iyiden iye artmıştı." Derin nefes aldığında sözlerine "Sonra peruk kullanmaya başladım ama bu bile batmıştı insanlara. Ama çok kullanmadım " Konuşmayı kesip sustu.

Bir süre konuşmasını beklesem de bişey demeyince "Neden?" diye sordum.

Güldü.

"Bir gün ekmek almak için fırına gittiğimde sokağın başında bir erkek topluluğu vardı. Peşimden fısıldanmışlardı. Ekmek alıp geri döndüğümde de içlerinden biri "Kelsen kelsin! Bunu saklamak için peruklara gerek yok. Bu keyfi bizden saklama zaten belli de oluyor' dedi. 15 yıllık komşumuzun oğluydu. Acıydı ama doğruyu söylemişti. Bir daha da kendimi saklamadım onların üzüme karşı söyledikleri sözlerini saklamadıkları gibi.."

İnsanlığımdan, onca şeyi yapan insanların varlığından utandım. Ne acı bunlardan biri de öğretmendi.. Bu insanlık değil çok caniceydi..

Bir insanı değil, bir çocuğu parçalamışlardı; hem de hiç suçu yokken.

Bakışlarını gözlerime dikerken biraz önce indirdiği ellerini tekrar çeneme koyup gözlerimizi eşitlerken "Şimdi düşün insanları affetmek mi daha zor yoksa Demiri mi?" Gene bir şey demediğimde gülüp derin bir nefes verdi "Bende senin gibi düşünüyorum" dedi.

İkimizin de gözü yaşlıyken sadece sustuk. Söylenecek çok şey vardı. Sadece biraz bekledik. Söylenmiş cümlelerin ağırlığını atmak için, söylenecek cümlelerin ağırlığına hazırlanmak için; bekledik..

"Böyle devam edemezsin. Sadece bir şans çocukların ve geleceğin için. Zaten buradasın, gidemediğine göre kaybedeceğin bir şeyde olmayacak; ama kazanacağın çok şey olabilir bunun için bile denemeye değer.. Dediğim gibi ona aşık olduğunda bahaneler bulacaksın affetmek için... Belki de son raddeye dayanacak her şey. Ama bütün bu olan her şeye rağmen aşık olduğunda yeni bir sayfa açılmayacak önünde. Eskilerin silindiği, bütün bahanelerle, geçmişin iziyle dolu bir sayfa açılacak. İzler yok edilmez, sende edemeyeceksin ama unutmamam gereken tek bir şey olacak o da izlerle dolu sayfanın üzerine yazıldığında; izlerin eskisi gibi okunmadığı ve tek okunanın yeni yazdığın olduğu.

Sanma ki unutulur bir şeyler. Biz insanlar unutmayız, sadece bir köşeye atar varlığını görmeyi yasaklarız kendimize. Ama öyle ya da böyle o köşede olduğunu hep biliriz"

Belki haklıydı bunun cevabını yaşamadan bilemeyecektim. Bilemeyeceğim başka bir soruyu onun için dillendirdim.

"Sana geçmişi silip yeni yazılar yazdıran kimdi?"

Gözünde gerçek bir gülümseme oluşurken "Duvar adam.. Mehmet Emin" dediğinde korkutucu olan adam olduğunu anladım. Öyle bir adam nasıl ilaç olurdu birine. Sessiz kaldım.

Elif elimi tutarak "O adamı affedemiyorsun ya, şunu unutma bunu sana yapan adam seviyorum deyip de bişey yapmadı. İçeride oturan o adamı seviyorum hem de çok. 6 yıldır yanındayım. İnsanlara olan her nefretimi o adama sarılıp sıcak sırtına başımı koyarak unuttum. Herkesten kaçarken hep ona sığındım. Her akşam yaşamaktan yorulmuş eve gelse de beni gördüğünde sevgiyle, merhametle bakıp sardı beni...Ben her şeyi o adamla affettim" anlattıkları akılla yatkın gelmiyordu. Adamı bırak, Elifin kendisi bile adama mesafeliydi.

Kapı çalındığında Batuhan misafirlerin artık kalkacağını söylemişti. Elif ayaklandığında bende kalktım kapıya doğru giderken birden kolundan tutup durdurdum.

"Yine de şansın varmış O adam 'insanları affettirebilecek kadar' seni seviyor.." dedim.

Dediğimle mutlu olmak yerine yüzüne daha da acı yerleşti

"O adam başka biriyle evleniyor.." dediğiyle ağzım açık kaldı. Zar zor şaşkınlığımı atarak "Ama seninle.." dediğimde kolunu elimden kurtarıp "Bildiğimi bilmiyor. Buraya bir işi bahane ederek geldi. Büyük ihtimal içerde evlilik işini konuşuyorlardır" dediğinde derin bir nefes alıp zoraki gülümsedi. Sonra da odadan çıkıp gitmişti..

-Özgür-

Düşüncelerimi dar ağacına asıp sallandırmak üzereydim. Çünkü ben onları öldürmesem onlar beni öldürecekti.

Barda olanlardan sonra bir daha konuşamamıştık bile. Tamam benim kafam karışık Araflardayım da o niye benimle konuşmuyordu ki.

Neyse ki yarın gelecekti de az da olsa görecektim. Fırsat bulsak konuşurduk bile. Hem yani biz kısmen birlikte sayılırdık. Öpüşmüştük bile. Daha öğrenmesi gereken çok şey vardı. Öğretmeliydim her şeyi.

Off iyice saçmalıyordum.. Tek yapmam gereken önüme bakmaktı. Belirli bir sorumluluğu alacak bir yapıp yoktu. Kendimi biliyordum da niye kendimi durduramıyordum ki.

S*ktiğimin kafası çorba gibi olmuştu. En iyisi yarına kadar düşünmemekti. Onu görüp biraz kendime geldikten sonra sağlıklı bir karar almalıydım..

ÖZGÜRLE ELANIN HİKAYESİNİ KISA BİR GEÇMİŞ ANLATIMI OLARAK BAŞLAYIP BARDA OLANLARDAN DEVAM EDECEĞİM. SANMAYINIZ Kİ GEÇMİŞ BÖLÜMLER ALACAK BİR BÖLÜMDE TOPLADIM. ÇARŞAMBA GÜNÜ TOPARLAYIP PAYLAŞACAĞIM.

UMARIM BÖLÜMÜ BEĞENMİŞSİNİZDİR. CUMAYA KADAR YİNE BÖLÜM GELECEK. HERKESE İYİ GECELER J

Continue Reading

You'll Also Like

20.6K 1.4K 12
Abiler hikâyesi... Dört kardeşin en küçüğü, Hilal, onun hikâyesi bu. İki abisi, bir ablası, anne ve babası ile yaşadığı evden bir parça bu hikâye; H...
1.5M 34.6K 44
Tam sınıftan çıkıcaktım ki gelen sesle dikildim kaldım."sen kal ada yapamadığın son soruya bakalım" OLUR OLUR HOCAM BAKALIM. Dırırııırıırıfırı Canı...
329K 18K 43
Şanlıurfa ☞ Muğla 0546****; Fotoğraf* 0546****; Belli ki bu yoldan yürümüşsün... 0546****; Yoksa etraf böyle çiçeklenmezdi. İlsu; Var öyle marifet...
4.8M 263K 94
Benim ruhum delik delikti. Biri benim anahtarımı bulup açsa ve o ruhu çıkarsa , ruhumun üzerindeki yanık izlerinden , hayal kırıklığı izlerinden , ac...