BAŞSAVCI || Yarı Texting

By rubbysko

523K 28.1K 6.2K

Yaş farkı vardır, dikkate alarak okuyun. Karakterlerime gelen en ufak hakarette engellenirsiniz. Siz: adınız... More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm- 10 Bin Özel
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
FİNAL

26. Bölüm

11.1K 740 176
By rubbysko

Akgün'ün attığı mesajdan sonra oyalanmadan yerimden kalktım ve onu bekletmemek adına hızlıca odama gidip hazırlanmaya başladım. Dolabımdan elime gelen bol bir eşofmanı ve crop tarzı dar bir badiyi aldım. Üstümdeki gündelik kıyafetleri çıkarıp seçtiğim takımı giydim.

Hazır olduğumda odamın ışığını kapatıp koridora çıktım. Başka yanan ışık var mı diye kontrol ettiğimde hepsinin kapalı olduğunu anlayınca kapıya çıkıp yan taraftaki portmantodan minik bir kol çantası alıp içine anahtarlığımı ve telefonumu koyduktan sonra ayakkabılarımı giyerek kapıyı ardımdan kapattım.

Merdivenleri kullanarak aşağı indiğimde evin karşısındaki Akgün'ün olduğunu bildiğim arabaya doğru güler yüzle ilerlemeye başladım. İçeride beni bekliyor olmalıydı, camlar filmle kaplı olduğu için göremiyordum.

Arabanın önüne geldiğimde ön koltuğun kapısını açıp gülümseyerek içeri girdim. Arkamdan kapıyı da kapattığımda dönüp Akgün'e gülerek selam verip sarılmayı hedefliyordum fakat Akgün telefonla konuşuyordu ve yüz ifadesi de pek güzel bir haber almış gibi durmuyordu.

Saniyeler sonra karşı tarafta her kim varsa ona hitaben konuştu.

"Hangi hastane, tamam yarım saate oradayım." Duyduğum hastane kelimesi ile tüylerim diken diken olmuştu. Yutkunup alelacele arabayı çalıştıran Akgün'e sordum.

"Akgün ne oluyor? Ne hastanesi?" Korku dolu gözleri ile bana döndü.

"Annem... Kalp krizi geçirmiş. Evine gitmek ister misin?" Şaşkınlığımı atlatamadan anında kafamı iki yana salladım.

"Hayır tabii ki, senin yanında olacağım." Gözlerime sadece baktı, bir şey demedi ama o bakışı bana yetti. Yalnızca kafa sallayıp gaza bastı. Ana caddeye çıktığımızda saniyelik bana baktı ve tekrar yola dönüp kemerini bağlamamı söyledi mırıldanarak. Dediğini yapıp henüz farkında olmadığım kemerini bağladım.

Çok fazla olmasa da trafik vardı ve bunun Akgün'ü sinirlendirdiğini anlamak hiç de zor değildi. Bu ister istemez beni de geriyordu çünkü onu sinirli görmeye hiç alışık değildim. Bir anda hafif sesli bir şekilde küfür edip camı açtı.

"Sikeceğim şimdi, böyle işi." Nefes alamıyormuş gibiydi. Ben ona iyi gelebilecek ne söyleyebilirim diye düşünürken arka taraftan önce korna sesi sonra da bir adamın kalın sesi duyuldu.

"Kardeşim ilerlesene!" Adamın bağırarak söylediği şeyle Akgün resmen sinirden kızardı ve camdan kafasını çıkarıp arkadan gelen ses kime aitse ona bakıp bağırmaya başladı.

"Ulan amına koyduğumun çocuğu nereye ilerleyeyim önümde on tane araba var!" Gür sesi ile korkup yerimde sıçradım. İyice gerilmiştim. Akgün'ü neredeyse ilk defa sinirli görüyordum ve sinirliyken bu kadar korkunç olduğunu tahmin etmiyordum.

Kafasını içeri sokup karşısındaki arabaya yönelik art arda kornaya bastı sertçe.

"Sana da başlayacağım şimdi!" Önümüzdeki arabanın ilerlemesi ile trafik bir iki dakika sonra açılmıştı.

Akgün hâlâ oldukça sinirli görünüyordu. Belki bir işe yarar diye elimi vites kolundaki elinin üstüne koyup yavaşça okşadım. Gözlerini yoldan ayırmıyordu.

"Akgün sakin olur musun, korkutuyorsun beni." Gözleri söylediğim şeyin ardından bana döndü. Derin bir nefes alıp konuştu.

"Özür dilerim bebeğim seni korkutmak istememiştim." Yatıştırıcı biçimde gülümsedim.

"Sorun yok, annen iyi olacak. Sadece sakin ol." Kafa salladı ve yeniden yola odaklandı.

Geçen yaklaşık yirmi dakikanın ardından büyük bir özel hastanenin önünde, Akgün'ün arabayı rastgele bir yere park etmesi ile vakit kaybetmeden arabadan inip hastaneye giriş yaptık. Akgün telefonundan birin bir şeyler yazıp tekrar cebine koyduğunda karşıdan takım elbiseli bir adam bize doğru geliyordu hastanenin geniş lobisinde.

Akgün adamı tanıyordu. Büyük ihtimalle az önce konuştuğu kişi de bu adamdı.

"Efendim anneniz ikinci kattaki 22 numaralı yoğun bakımda, Semiha Hanım da yoğun bakımın önünde bekliyor."

"Tamam, al şu anahtarı arabayı düzgün bir yere park et." Adamın avucuna araba anahtarını bıraktı. Ardından hızlıca elimi tutarak ikimizi asansöre ilerletti. Asansöre binip ikinci kata tuşladığında ise sıkıntı içinde yek ayağını yere vurup duruyordu.

Bir şey söylemek istedim ama daha kötü bir etki yaratmasından korktuğum için sustum. Sadece elini daha sıkı kavrayıp yanında olduğumu hissetmesini sağladım. O an bana dönüp gülümsedi. Zorla gülümsedi diyemezdim, içtendi fakat buruktu.

Asansörün ineceğimiz kata geldiğini haber verir gibi ötmesi ile kapılar aralandı ve bakışmayı kesip el ele indik. Koridorda sola dönüp ilerlediğimizde az ileride bir kadın yoğun bakım odasının önündeki koltuklarda öne eğilmiş, başını ellerinin arasına almış şekilde bekliyordu. O kadının Akgün'ün ablası olması ihtimali yutkunmama neden oldu. Saniyeler sonra o kadına doğru hızlı adımlarla yürümeye başladığımzda ortada bir ihtimal kalmamıştı.

O kadın Akgün'ün ablası Semiha Hanım'dı.

Ona doğru geldiğimizde kafasını kaldırıp bize baktı. Önce benimle göz göze gelmişti fakat çok kısa sürmüştü. Anında Akgün'e bakıp ayaklanmıştı. O an ellerimiz ayrıldı ve Akgün sıkıca ablasını kollarının arasına aldı. Ellerimi iki yana bırakmış stresle tırnak kenarımdaki etleri kazıyordum.

Semiha Hanım'ın kızarmış gözlerinden kardeşine sarılması ile birkaç damla yaş aktı. O an içimin acıdığını hissettim.

Sanki onun yerinde, bir umut güzel bir haber alır diye ağlayarak Ömer abisine yalvaran küçük Alçin vardı.

Gözlerimin dolduğunu hissettiğimde hızlıca kafamı iki yana salladım. O sırada iki kardeş de ayrılmıştı. Semiha Hanım'ın adeta Akgün'ün kadın hâli olan çehresi bana döndü. Acı dolu bir tebessümle kollarını iki yana açtığında bir saniye bile beklemeden aramızdaki mesafeyi kapattım titreyen çenem ve ağlamamak için kendimi kastığımdan dolayı büzüşen dudaklarımla.

Sıkıca sarıldım aynı onun gibi, boyu benden uzundu. Geri çekildiğimizde başımı öne eğerek gözümden düşen yaşlara sinirlenerek yanaklarımı silip yüzümü ona döndüm. Akgün ile olan benzerlikleri bir kez daha yüzüme çarptı. Yutkunup bir şey söylemem gerektiği için boğazımı temizleyip konuştum.

"Ne diyeceğimi bilmiyorum ben... Duyunca çok üzüldüm, geçmiş olsun." Elini omzuma koyup yavaşça sıvazladı ve konuştu.

"Teşekkürler. Sen Alçin'sin değil mi?" Kafamı salladım. Beni tanıyor muydu?

"Gelmen bizim için çok önemli canım, tekrardan teşekkür ederiz." Belki şimdi buna dikkat etmenin yeri değildi fakat sesi çok güzeldi. Ne kalın ne de ince. Güzel diksiyonu ve eş güzellikteki sesi ile tıpkı bir hanımefendi gibiydi.

Gözlerim kısa süreliğine Akgün'e döndüğünde yoğun bakımın camından içeriye baktığını gördüm. Tekrar Semiha Hanım'a baktım.

"Lafı bile olmaz." Konuşmamıza tekrar yanımıza gelen Akgün dahil oldu.

"Doktorlar bir şey dedi mi?"

"Hayır, şu anlık kesin bir şey söyleyemeyiz dediler."

"Nasıl oldu bu peki?

"Bilmiyorum, yani birden oldu. İlk tansiyonu düştü sandım ama sonra..." Akgün zorlukla yutkundu. Sakin kalmaya çalışıyordu. Nasıl ağlamadan duruyordu bilmiyordum ama şu an tek istediğim annesine hiçbir şey olmamasıydı.

"Tamam. Geçin oturun." Semiha Hanım az önce oturduğu yerin geri oturup başını arkaya yasladı ve gözlerini yumdu yavaşça. Çok yıpranmış görünüyordu.

Oturmak yerine koridorun diğer tarafına doğru giden Akgün'e yetişip önüne geçtim, durmak zorunda kalmıştı. Sol elini avucumun içine aldım. Yumruk halindeydi ve taş gibi semsertti. Kafamı yüzüne doğru kaldırıp gözlerinin içine baktım. Ablasının görüş alanında değildik ve etrafta kimse yoktu, o yüzden bu kadar rahattım.

"Annen iyi olacak. Tamam mı?" Sinirden çenesini sıkıyordu. Gözlerini birkaç saniye sımsıkı yumup geri açtı. Tekrar yummadan önce alnını alnıma bastırdı ve burunlarımızı birbirine sürttü. Sıcak nefesini yüzüme vurduktan sonra fısıltı ile konuştu.

"İyi olacak ve ben seni onunla tanıştıracağım. Çok merak ediyordu seni. Uyandığında görünce mutlu olacak." Dediği şeyler üst üste şaşırmama neden olsa da şu anlık bunu kenara bırakıp onayladım onu. Kendi kendine konuşuyor gibiydi. Kendini inandırmak istediği şeyleri fısıldıyordu bana.

"Hıhım, tanıtacağız. Sonra ben çiçeğim ve çikolatamla seni istemeye geleceğim." Bu hâline rağmen onu güldürebilmiştim ve bunu görmek beni mutlu etmişti.

Alınlarımızı ayırıp gözlerini açtığında daha sakinleşöiş görünüyordu.

"Sen ablamın yanına git, ben bir doktorla konuşacağım." Kafa sallayıp gidecekken tekrar konuştu.

"Bir yere ayrılma."

"Tamam. Sen de çok oyalanmadan gel." Kafa sallayıp arkasını döndüğünde ben de geri Semiha ablanın yanına gittim. Bıraktığımız yerde kollarını göğsünde birleştirmiş, sakince odanın camını izliyordu.

Rahatsız etmek istemediğim için oturduğu üçlü koltuğun en son kısmına oturup konuştum.

"Akgün doktor ile konuşmaya gitti, gelir birazdan." Sesimde bariz bir çekingenlik vardı. Her ne kadar sıcakkanlı ve kibar birine benzese de şu an içinde olduğu durumun verdiği ruh hâli ile yanlış bir şey söyleyip yarasına dokunmaktan korkuyordum. Bir de üstüne sevgilimin ilk defa gördüğüm ablasıydı. Bu çekingenliğimi iki kat daha artıyordu.

"Anladım canım." Çok kibar konuşuyordu.

Biz sessizlik içinde beklerken yaklaşık on dakika sonra koridorun ilerisinde Akgün ile yanında doktor olduğunu tahmin ettiğim adam ve bir hemşirenin bize doğru geldiğini gördüm. Semiha Hanım'ın da dikkatini çekmişti.

Üçü yanımıza geldiğinde doktor olan adam ve hemşire yoğun bakım odasının içine girerken Akgün bizim yanımıza gelmişti.

"Ne oldu, ne dediler?" Semiha Hanım'ın ayaklanıp merakla sorduğu soruya Akgün cevap verdi.

"Aynı şeyleri söylediler bana da, şimdi kontrol edecekler." Ablası konuşmak yerine kafa sallayıp camın önüne geçti ve içeriyi izlemeye başladı. Akgün ve ben de onun arkasından bakıyorduk.

Doktor ve hemşire birkaç kontrolün ardından dışarıya çıktığında hemşire başka bir yere giderken doktor direkt olarak yanımıza gelip bilgilendirme yapmıştı.

"Hayati tehlikesi yok, normal odaya alacağız. Uyanması da çok sürmez diye umuyorum." O an abla ve kardeş olarak ikisinin de üzerinden bir yükün kalktığını hissettim. Semiha Hanım'ın yüzünde sahici ve canlı bir gülümseme yer edinirken Akgün mütevazi bir gülüşle doktora teşekkür etti.

Doktor gittiğinde Akgün sol kolunu ablasının omzuna atarak hafifçe kendine çekip alnından öptü. Bu görüntü beni ister istemez gülümsetmişti. Çok tatlı görünüyorlardı.

"Hadi geçmiş olsun."

"Olsun olsun." Akgün az önce aldığımız haberin verdiği rahatlıkla mırıldandı.

İki tane hemşire ellerinde sürükledikleri sedye ile geçmek için müsaade istediklerinde geri çekilerek onlara yol verdik. Birkaç dakika sonra odaya girip Akgün'ün annesini sedyeye alarak normal odaya götürmek üzere önümüzden geçtiler. Semiha Hanım vakit kaybetmeden hemşirelerin peşinden giderken Akgün durunca ben de hareket etmedim.

"Akgün biz niye gitmiyoruz."

"Alt kattan su alacağım, sen git."

"Tamam."

"Aç mısın, yiyecek bir şey alayım mı sana da?"

"Yok aç değilim. Çabuk gel yeter."

"Ablamla yalnız olmaktan mı korkuyorsun?" Artık korkulacak bir şey kalmadığı için muzipçe sırıtıyordu.

"Hayır canım ne ilgisi var?"

"Bilemem artık. Neyse hadi, sen git. Ben de gelirim beş dakikaya." Göz kırpıp başıyla gitmemi işaret etti. Gülümseyip dediği gibi Semiha Hanımların gittiği yöne gittim. Akgün de su almak üzere diğer tarafa ilerledi.

{×}

Akgün, ben ve Semiha Hanım odanın içinde oturmuş annelerinin uyanmasını bekliyorduk yaklaşık bir saattir. Akgün sessizlikten bunalmış olacak ki ablasına yönelik konuştu.

"Melike nerede?"

"Tolga'ya bıraktım. O da gelecekti de Melike gelmesin diye evde kaldı. Beraberler."

"İyi yapmış, haber verdin mi durumunu? Merak etmiştir Tolga."

"Evet yazdım az önce normal odaya aldılar diye." Akgün kafa sallayıp yanında oturan bana döndü. Hiçbir şey anlamadığımı belli eden ifademi gördüğünde yorgunca gülümseyip kulağıma eğildi.

"Tolga ablamın kocası, Melike de yeğenim."

"Senin yeğenin mi vardı?" Kaşlarım şaşkınlık ile yukarıya kalkmıştı. Aslında yeğeni olması gayet normaldi ama daha önce hiç söz konusu geçmeyince aklıma hiç gelmemişti.

"Evet, 7 yaşında."

"Küçükmüş." Öyle der gibi kafa salladığında yataktan gelen ses ile bakışlarımız uyanan kadına döndü.

"Semiha." Sesi kısık çıkmıştı. Hepimiz beraber ayaklandığımızda Akgün ve Semiha Hanım annelerinin başına geçtiğinde ben arkalarında onları izliyordum.

"Söyle annem. Su mu istiyorsun, bir yerin mi ağrıyor?"

"Boğazım çok kurumuş." Akgün kenarda duran çekmeceli küçük masadan sürahiyi alıp yanındaki bardağa su koydu ve tekrar yanlarına dönüp bardağı annesinin ağzına tuttu. Semiha Hanım da annesi hafifçe doğrulttuğunda kadın sudan birkaç yudum alıp geri çekildi. Akgün bardağı eski yerine koyup annesinin elini tuttu. O sırada Semiha Hanım da dikkatlice yatağın kenarına oturmuştu.

"Anne kendini nasıl hissediyorsun?"

"İyiyim oğlum, bir şeyim yok."

"Korkuttu bizi."

"Ama şimdi turp gibiyim bak, gayet iyi hissediyorum kendimi." Sesi çok kısık çıkmıyordu fakat yorgun olduğu belliydi. Birden Akgün'ün arkasında dikilen bana kaydı gözleri. Ve tekrar Akgün'e dönüp konuştu.

"Çekil bakayım kenara." Azarlar gibi söylediği şey ile beraber Akgün gülüp annesinin beni daha iyi görebileceği şekilde kenara çekildi. Yaşına rağmen oldukça dinç görünen ve bir o kadar da güzel olan kadın açık kahverengi gözleri ile gülümseyerek bana baktığında yanaklarımın kızardığını hissettim.

Çok utanıyordum ama konuşmazsam da ayıp olurdu. Birkaç adım yatağa yaklaşıp kadına hitaben konuştum.

"Merhaba efendim, çok geçmiş olsun."

"Eksik olma kızım." Tatlı bir ifade ile bana bakarken Akgün'e hitaben konuştu.

"Meşhur Alçin bu güzel hanımefendi mi oğlum?" Akgün arkasına dönüp bana baktı ve sakin olmamı ister gibi gülümseyip geri annesine döndü.

"Evet anne, Alçin o." Ben de yanlarına gittim ve saygılı bir şekilde elimi uzattım.

"Alçin ben, memnun oldum." Yüzümde sevimli olduğunu düşünmek istediğim bir tebessüm vardı. Kadın elimi tuttu.

"Ben de memnun oldum kızım, Selma ben. Akgün'ün annesiyim." Demek adı Selma'ydı. Bildiğimi belirtmek ister gibi kafa salladım. Ellerimizi ayırmıştık şimdi.

"Akgün ile sevgilisiniz değil mi?" Birden sorduğu soru ile gözlerim fal taşı gibi açıldı. Ne diyeceğimi bilemedi  utançtan. O an Akgün ne kadad utandığımı anlamış gibi imdadıma yetişti.

"Sonra konuşuruz bunları annem, biraz dinlensen iyi olur."

"E peki madem."  Derin bir nefes aldım.

Beni birazcık utandırmıştı.

Ama yine de bu kadını şimdiden çok sevmiştim.



BÖLÜM SONU

Selamlaaaaar ben geldim.

Bölüm nasıldı öncelikle, lütfen bu soruyu herkes cevaplamaya çalışsın.

Hatalarım var ise kusuruma bakmayın, ayrıca beğenmediğiniz veya gözünüze batan bir yer varsa saygılı olduğu sürece eleştirilere de açığım. Beraber konuşabiliriz.

Her hafta pazar günü bölüm atmaya çalışıyorum bir süredir, sorun çıkmadığı sürece böyle devam etmesini umuyorum.

Oy vermeyi unutmayın

Sınır olarak da 500 oy koyuyorum.

Sonraki bölümde görüşmek üzere patlamış mısırlarım. 🍿

Düzenlendi: 07.01.2024

Continue Reading

You'll Also Like

491K 15K 42
....... Mini mini hikayecik... ..... 1#mutlulukta/16.12.2022 1#öğretmenim /25.07.2021 1#romantizm /28.07.2021 1#fizik/ 08.09.2021 1#öğretmenim/14...
4.3M 97.3K 103
❗️Kitap ağır cinsellik ve vahşet içerir❗️ ... "Söz verebilir misin, Liya?" "Sana söz veriyorum, seni sevmekten asla vazgeçmeyeceğim. Senden vazgeçtiğ...
12.9K 790 20
Savcı Sevim İpek Karalar & Yüzbaşı Kadir Ateş Akarsu
42.9K 4.4K 22
▪️Kısa Kurgu▪️ O gece, o fısıltıyı duyduğum an anlamıştım aslında bir daha hayatımın asla aynı olmayacağını. O benden, beni dileniyordu. Beni istiyo...