ZİKO (bxb)

By ekimdiyelim

1.3M 99.9K 51.2K

Her şey, sosyetenin ve iş dünyasının gözdesi Affan Saltan'ın kirli işler denildiği zaman ilk akla gelen çete... More

1- İlk Tanışma
2- Rahatsız Hisler
3- Mekan
4- İstek
5- Gece Siniri
6- Ev
7- Bu Kadar Büyük
8- Kirpi
9- Sahip Olmak
10- Sıcaklık
11- Şaşkınlık
12- Bir Şey Vardır
13- Hatırlamanı Sağlıyorum
14- Öfke
15- Konuşamamak
16- Düğüm
17- İlk Temas
18- Bir Şey Yok!
19- Değişen Şeyler
20- Kırılan Duvarlar
21- Bana Mı Güldün?
22- Her Şey Normal?
23- Rüya
24- Kabulleniş
25- Affan'ın Sığnağı
26- Kahvaltı
27- Kravat
28- Randevu
29- Mesafe
30- Zor
31- Özür
32- Yangın Yeri
33- Gece
34- Görüşürüz
35- Affan'lar da Sinirlenir
36- Sarhoş Çakır
37- Artı Bir
39- Ve...
40- Sönen...
41- Her şey
42- Hayal Kırıklığı Sessizlikle Taçlanır
43- Üzücü
44- Çiçekler
45- Savaş
46- Seks
47- Yaralar, İzleri ve Acıları
48- Kanlı Hesap
49- Biten Acılar
50- Özlem
51- Ev

38- Sönen Sigaralar

29K 1.8K 1.1K
By ekimdiyelim

Uzun bir bölüm oldu, keyifle okuyun yavrular.

"Konuşun artık."

Sert bir şekilde konuştuğumda, son 5 dakikadır salonda çıkan tek sesin bu olması herkesin irkilmesini sağlamıştı.

Güngör ve Özgür yan yana ama aralarına koydukları küçük mesafeyle tam karşımdaki koltukta diken üstünde oturuyorlardı.

Daha geçen gün babaannem geldiğinde de benzer bir durum yaşadığımız için bu ortam yabancı gelmiyordu artık.

Aşağıda Affan'la konuştuktan sonra beni oturup sakince konuşmaya ikna etmişti. Aslında sinirimin yatışmasını beklemem gerekiyordu ama Özgür'ün durumunu düşününce kendimi zorlayarak tamam demiştim.

Benim cadının az önceki havası sönmüş, ikisi de gözlerime bakmaktan kaçınıyorlardı, aynı konuşmaktan kaçındıkları gibi.

Hala susmaya devam etmeleri sinirli tarafımı harekete geçirmek üzereyken, kafamı yan koltukta oturan Affan'a çevirip niye konuşmuyor bunlar? Der gibi salladım kafamı.

Sadece dudaklarını oynatarak "Sesini yumuşat." Dediğinde dilimi yanağımda gezdirdim sakin olmak için.

Onlara döndüm ve olabildiğince düz tutmaya çalıştığım sesimle. "Tamam sakinim, başlayın konuşmaya bakalım." Dedim.

Özgür yandan yandan Güngör'e baktı sadece. Güngör ise dudaklarını aralayıp bir şey diyecek gibi oldu ama hemen sonrasında tekrar kapandı.

Sıkılı dişlerimle tekrar Affan'a döndüğümde, gittikçe artan sinirimi görünce, hemen kaşlarını kaldırdı ve göğsünde birleştirdiği elinle dur der gibi  işaret verip, sakin ol dedi.

Aynı onun yaptığı gibi sadece dudaklarımı oynatarak "Amına koyucam ama artık." Dedim.

Gülecek gibi oldu ama tuttu kendini. Onun bu hali anlık olarak dikkatimi dağıtırken ben de gülecek gibi oldum.

Gerilen dudaklarım beni kendimi getirirken hızlıca önüme döndüm ve "Hadi lan artık!" Diye patladım.

Korkarak aynı anda kafalarını kaldırıp bana baktıklarında birisi "Ziko?" Derken diğeri. "Abi?" Diye konuştu.

"Fazla uzatmayın, kendimi zor tutuyorum zaten." Ön bir uyarı yaptım. "Nasıl oldu bu birden? İsteyerek mi"

"Bilmeyerek abi." Dedikten hemen sonra heyecanla sesini yükseltti. "Ama istiyorum. Onu istiyorum."

"İstiyoruz." Diye Güngör araya girdi.

"Lan siz daha ne zaman birlikte olmaya başladınız da böyle bir şey oldu?" Diye sorarken onlardan bir cevap beklemiyordum, daha çok bir isyan gibiydi. Gerginlikle boynumu ovdum.

"Ziko..." Güngör'ün ciddi ses tonu ona dönmemi sağladı. "Ne desen haklısın, nasıl tepki versen haklısın. Her şey senin tarafından çok hızlı ve ani gelişti. Daha birini kabullenmeden diğerine maruz bıraktık seni. Ama sana yemin ederim bizim içinde durum aynı. Bu yüzden bizde bocaladık zaten, Özgür'le aramızda olanları daha biz tam kavrayamadan bir anda sen öğrendin. Özgür'e olan düşkünlüğünün boyutunu en iyi bilen birisi olarak, bana güvenmemeni de anlıyorum bu yüzden."

"Lan." Derken kaşlarımı çatıp sözünü kestim. "Ne güvenmemsi?" Sinirle güldüm."Geri zekalı sana güvenmeyip, kime gücenicem ben? Hala anlamamışsın asıl sana olan sinirimi."

Karşımda oturan iki aptal söylediklerimle şaşırırken Güngör "Güveniyorsun yani bana?" Diye garipser bir şekilde sorarken, Özgür. "Niye devamlı dövüyorsun o zaman çocuğu?" Diye sordu. Hesap sorar gibi değil, gerçekten merak içeriyordu sesi.

"Kafayı yicem yeminle amına koyayım." Diye söylendiğimde Affan'ın kıkırdama sesi geldi.

Refleksle ona dönecekken, gülüşünün dikkatimi dağıtacağını kendime hatırlattım ve durdurdum kendimi.

"Özgür, abicim şu hayatta en güvendiğim insanı sorsan, saniye düşünmem yanındaki andavalı gösteririm. Yani siz iki aptalın düşündüğünün aksine güvenmediğim için değildi tepkilerimin sebebi. Güngör bu aranızdaki şey olmaya başladığında, ilk başta karşıma oturup açık açık söylemek yerine, benden gizlediği içindi."

"Ben de söylemedim ama." Diye sevgilisini koruma çabasına girdi Özgür.

"Sen gizleyebilirsin Özgür, gizleyebilirsin çünkü Özgürsün ama Güngör gizleyemez. Güngör'ün hiçbir zaman öyle bir lüksü yok. Yanlış mıyım Güngör?" Güngör'e döndüm. "Seni uyardığım tek konu bu değil miydi en başından beri?"

Mahcup bir ifadeyle "Doğru." Dedi sadece.

Özgür'e döndüm. Ne uyarısından bahsettiğimi tam olarak anlamadığı bakışlarından belliydi.  "Güngör'le bir anlaşmamız var Özgür. Benden asla bir şey gizleyemez, güvenin de ötesinde bir şey bu. Bir şeyi bilmem gerekiyorsa bana bildirmesi gerek."

Özgür "Söyleyecekti sana zaten ama çok yoğundun, yorgundun. İşlerin biraz düzelmesini bekliyordu." Derken geçerli bir sebep sunduğunu düşünüyordu. Güngör ise bu konuda olan takıntımı bildiği için sessiz kalıyordu. İyi de yapıyordu.

"Benim iyiliğim için bile olsa sikmişim anasını. Sana bile itiraf etmeden önce gelecekti benim yanıma, diyecekti Ziko böyle bir şey var. Güngör'de biliyor, şu hayatta insanlara karşı ne kadar güvensizsem, ona o kadar güvenirim. Herkesten her şeyi, her zaman beklerim ama ondan o derece beklemem."

Kısa bir an sustuğumda Güngör "Benim hatam hepsi, düşünmem gerekiyordu." Diye sessizce konuştu.

Gözlerimi Özgür'den çekmeden devam ettim. "Yani Özgür abartı ve saçma gördüğünüz bu sinirimin altında hayal kırıklığı var. Kardeşim dediğim adamın benden bir şey saklaması var." Anlamaları için bastıra bastıra konuşuyordum. "Sevdiği kişinin kardeşim olmasına değil, sevdiği birisi olup bunu bana söylememesine sinirleniyorum."

Konuşmam bitince Affan'a kısa bir bakış attım. Ne beklediğimi bilmiyordum ama o başını hafifçe sallayıp tek gözünü kırparken ne beklediğimi anlamıştı. Onay beklemiştim, nasıldım diye ve o da beni onaylamıştı.

Güngör, pişmanlık barındıran sesiyle "Kusura bakma demem çok boş olacak Ziko ama özür dilerim." Derken Özgür'de "Ben de üzgünüm." Dedi ve gözlerime bakarak "Abi." Diye tamamladı.

Abi demesi Özgür'ün dilinde gerçekten üzgünüm, barışalım demekti.

Küçüklüğünden beri bana ne zaman sinirlense üvey diyip küserdi. Hiçbir zaman gerçekten üvey olduğumuzu kast ederek söylemezdi ama. Bunu gerçekten kast ederek söylemek istese bile yapamazdı. Bana olan sevgisi çok farklı bir boyuttaydı çünkü.

İlk defa beni sinirlendireceğini düşünerek başlamıştı bunu yapmaya ama aksine 5 yaşında şımarık bir cadıyken ellerini iki yanına yumruk yapmış, kaşlarını çatarak, öfkeyle 'üvey' diye bağırdığında sinirlenmek yerine, bu hali tatlı geldiği için gülmüştüm.

Bir zaman sonra bunu söylemek Özgür'ün sinirlendiğini, üzüldüğünü belli etmek için kullandığı bir işaret oldu. Onu ne zaman çileden çıkarsam 'üvey' diyerek, sınırı geçtiğimin işaretini verirdi. Her şey bittiğinde ise yanıma gelip sadece 'Abi' derdi, bu da ya özür dilerim ya da barışalım demekti.

Henüz bebek olayını sindirmediğim için abi diyerek ima ettiği barışma adımını, bakışlarımı ondan çekerek kabul etmediğimi belli ettim.

"Bebek konusuna gelirsek..." istemeye istemeye konuyu açtım. "Okulun nolucak senin?"

Bebekten bahsetmem ikisinide heyecanlandırmıştı. "Son bir kaç dersim kaldı, onları verince mezun oluyorum."

"Nasıl vereceksin o dersleri? Okula gidip gelebilcen mi? Zor olur şimdi, karnın büyüyecek. Yürüyebilecek misin öyle? Duruma göre dondur, bebeğini doğurduktan sonra devam edersin."

Hala çok garip ve yabancı gelen bir gerçekti Özgür'ün hamile olması, bu yüzden aklımda beliren sorular gittikçe endişemi arttırıyordu.

"Hamile olmam mezun olmamı engellemeyecek abi. Zaten okul bittiğinde, karnım çıkmaya daha yeni başlıyor olacak."

"Karnının büyümemesi, içinde bebek olduğu gerçeğini değiştirmez." Derken ortamızda kalan sehpaya bakıp düşünüyordum. Aklıma gelen şeyle Özgür'e döndüm. "Bundan sonra okula tek başına gitmiyorsun."

"Gizem'i alıyorum, beraber gidiyoruz zaten." Diye cevaplarken yüzünde sıcak bir gülümseme oluşmaya başladı.

"Yok o da olmaz. Hamile hamile arabayı sen kullanmamalısın." Güngör'e döndüm. "Bundan sonra sen getirip, götüreceksin."

Anında başını sallarken. "Ben getirip götürcem." Diye onayladı.

Aklımda bir sürü soru belirmeye başlarken, koltuktan kalkıp bir sağa bir sola adım atarak düşünmeye başladım.

Belli bir hareket sınırı var mı mesela? Neler yemesi gerekiyor? Yemesi yasak olan bir şey var mı? Bebek içinde büyüdükçe Özgür'ün canını yakacak mı?

Adımlarımı durdurup "Annenlerin haberi var mı?" Diye sorarken babasını da kast ettiğimi anladı.

"Olmama ihtimali var mı? Hastaneye gider gitmez arayıp söylemişler." Özgür'ü sıkı bir şekilde takip ediyorlardı, bu yüzden zaten bilmeme ihtimallerinin az olduğunu biliyodum.

"Düzgün bir doktora gidiyorsun dimi? Sırf babanın hastanesi diye oraya gitmek zorunda değilsin. Hatta doktorun adını ver, Şükrü'ye söyleyim bir baksın nasıl, işinde iyi bir denyo mu?"

"Gayet iyi bir doktor, endişe etme." Dediğinde içim rahat etmemişti. Hala gülümserken ayağa kalktı.

"Yediğin şeyler bebeğe mi gidiyor şimdi senin?" Diye aklıma takılan başka bir soruyu sorduğumda, bana doğru yavaşça yürürken başıyla onayladı. Nasıl yani amına koyayım her yediği bebeğe mi gidecek?

"Her yediğin mi?" Diye sorarken sesimin şaşkın çıktığının farkında değildim.

"Her yediğim." Diye tekrar onayladı.

O zaman her yediği bebeğe gidiyorsa... Kaşlarımı çatarak sordum bu sefer."Eğer her yediğin bebeğe giderse, sen nasıl doyucan?"

Ben dışında herkes güldüğünde sadece Affan'a döndüm, sanki içimi rahatlatacak tüm cevaplar ve tepkiler ondaymış gibi. Gerçekten komiğine gittiğini gösteren içten gülümsemesi, saf bir şekilde kaşlarımı kaldırıp, anlamadım dercesini kafamı hafifçe iki yana salladığımda sekteye uğradı.

Alt dudağını diliyle ıslatıp, üst dişlerini üzerine geçirdiğinde bakışlarının değiştiğine şahit oldum.

Hay sikeyim! Nolmuştu yine durup dururken?

"İkimize gidiyor." Özgür'ün konuşmasıyla hızlıca ona döndüm. Cevabı iyice kafamı karıştırırken sinirlenmemi sağladı. Aklım almıyordu bu hamileliği.

"Ne saçma sikim bir olay. Zaten iki damlasın, yediğinde de iki kaşık atıp bırakıyorsun. O iki gramı da bebekle mi paylaşıcan? Yok mu bunun çaresi? Ayrı yesin o-"

Beli dolanan ince kollar sözümü keserken duraksamamı sağladı.

"Abi." Diye içli bir şekilde konuşan cadı, kafasını tam göğsümün ortasına yasladı. "Seni çok seviyorum." Dediğinde sesinde oluşan o içten tona içim gitti. Fısıltıyla "Çok, çok, çok..." Diye devam ederken, kollarını biraz daha sıkılaştırdı.

"Ulan cadı, ulan cadı." Diye söylenirken, dayanamayıp ben de kollarımı sardım.

Güngör yüzünde neredeyse ağlamak üzereymiş gibi bir ifadeyle göğsümdeki sevdiğine bakarken. "Şerefsiz evladıyım, ağlamamak için kendimi zor tutuyorum." Dediğinde içimden sabır çektim.

Benimkine baktım yine. Benden bir an olsun ayrılmayan bakışlarıyla sonunda biraz gevşemeye başladığımı görünce derin bir nefes aldı ve o da rahatladı.

"Ziko o zaman şey, ben şimdi sana şey söyliyeyim... ımm" Gözlerini devamlı kaçırıyordu. "Şey söyleyim ama ne söyleyim?... Heh bir şey söyleyim."

Özgür kollarını çözüp benden ayrıldığında, Güngör'ün yanına dönmeden önce dudaklarımı sarı saçlarının üstünü bastırdım.

"Sikme kafamı Güngör. Ne diyonsan düzgün söyle şunu."

Özgür'le bakıştıklarında ikisinin üstünde de tereddüt hakimdi. Güngör derin bir nefes alıp bana döndü.

"Şimdi Özgür hamile ya hani Ziko. Karnı belirginleşmeye başlamadan yapsak bu işi?"

"Bir bok anlamadım. Ne işi Güngör?" Kafa bırakmamışlardı ki ben de.

Güngör oturduğu koltukta gittikçe küçülürken bana cevap veremedi. Hala bana bakarken "Sarı gülüm, korkudan konuşamıyorum galiba." Dediğinde bir boklar döndüğünü anladım.

"Söylemediğin zaman olanı gördük sevgilim, söyle sen ama kaçmaya da hazır ol aynı zamanda." Özgür Affan'a döndü. "Affan sende abimi tutmak için hazır ol."

Affan'la bakıştığımızda ikimizde anlamamıştık ne olduğunu.

"Güngör, sinirlerimin amına koyuldu zaten. Daha fazla zorlama beni."

Başını sallayıp ayağa kalkarken "Allah'ım şu günahsız bebemin hürmetine beni Ziko'dan koru." Diye mırıldandı.

"Affan şimdiden kalk bence ayağa, abim hızlıdır." Diyen Özgür'ü umursamayıp Güngör'ün konuşmasını bekledim.

"Şimdi bir bebeğimiz olacak ya hani Ziko. Özgür anne olacak, ben de baba olacağım doğal olarak. Ama eksik bir nokta var..." Duraksayıp aşırı zorlama bir şekilde güldü ve hemen sonra nefes bile almadan taramalı gibi konuşmaya başladı. "Evlilik gibi. Düşündük ki, sarı çiçeğimin tohumu büyüyüp belirginleşmeye başlamadan düğün yapsak. Bunu ilk anneyle baba söylemiş Özgür'e, bebek doğmadan evlilik olsun diye bize de mantıklı geldi. Bize mantıklı geldi gelmesine ama önemli olan sana öyle gelmesi tabi ki. "

Güngör konuştukça çenem kasıldı. İki yanımda açık duran ellerimi yavaşça yumruk yaparken Özgür araya girdi.

"Abi biliyorum çok hızlı ama karnım büyümeden gelinlik giymek istiyorum ben." Güngör anlayışla kafasını salladı.

Daha birini hazmedememişken, üstüne söyledikleri şey gevşeleyen bedenimi tekrar kasmaya başladı.

Affan'a döndüğümde çoktan yanımda olduğunu gördüm. İlk defa bu kadar yakınımdayken varlığını hissetmemiştim.

"Affan." Gözlerine bakıp, elimle çenemi sertçe ovarken. "Düğün dediler." Diye inanamaz gibi konuştum. "Bana düğün dediler."

Temkinle "Çakır-" dediğinde devamını dinlemeden arkamı döndüm. Güngör'ü hedef alıp bugün milyonuncu kez üstüne atlamak üzereyken, Affan beni tutarak engel oldu.

"Ama Affan bu sefer hak ettiler, sende gördün. Görmedin mi?" Kollarından kurtulamayacağımı bildiğim halde çırpınırken cevap vermemesi duraksamamı sağladı. Kafamı olabildiğince arkamdaki bedenine çevirdim. "Cevap ver bana, görmedin mi diye sordum?"

Resmen üzerime oynuyorlardı. Hamile olmasını yediremediği kardeşim, ben gelinlik giymek istiyorum diyordu. Ulan hiç mi düşünmüyorlardı akıl sağlığımı.

"Gördüm bebeğim, gördüm." Diye tam kulağımın yanında konuştuğunda tatmin olarak çırpınmaya geri döndüm.

"Bırak hakkını vereyim şu piçe o zaman."

"Abi en azından piç demesen, bebeğimin baba-"

Sinirden kararan bakışlarım, koltuğun üstünde bağdaş kurmuş, çekingen ve rica eden bir sesle konuşan Özgür'ü bulduğunda anında susmuştu.

"Güngör abarttınız ama bu sefer." Affan'ın benim tarafımda olup böyle konuşması hoşuma gitmişti. "Önce bebeği hazmetmesini beklemeliydiniz. Düğün zaten hallolurdu."

"Ama gizleme dediği için hemen söyle-"

"Sus lan!" Dişlerimin arasından öfkeyle tısladım. "Gırtlağını ayrı ses tellerini ayrı sikicem senin Güngör."

"Özgür, Güngör hızlıca çıkın evden. Sizi gördükçe sakinleşmiyor."

"Hayır onlar bu evden çıkamaz." Diye karşı çıktığımda, Affan sesli bir nefes verdi.

"Tamam o zaman biz çıkıyoruz." Dedi ve ikimizi de salondan çıkardı.

"Affan bak sana patlıcam şimdi, kolunu kırmadan bırak beni bence."

Alayla gülüp "Lütfen kırma." Diye dalga geçti.

Mutfak kapısının önüne geldiğimizde debelenmeyi kesip yüzüne dönmeye çalıştım yine. "Baksana bi." Kafasını eğerek bakış açıma girdi. "Dalga mı geçtin sen benle?" Diye sorduğumda hafifçe kısılan gözleri ve piç bir ifadeyle yukarı doğru kıvrılan dudaklarıyla cevabımı aldım. Kafamı önüme çevirirken huysuz bir şekilde "Götsün." Diye çıkıştığımda sesli bir kahkaha attı.

Gereksiz saçma bir güce sahip olduğu için kollarını bir kere kilit yaptığında arasından kurtulamıyordum resmen.

Tekrar kapıya doğru beni yavaşça ilerletmeye çalılırken, gülmesi durduğunda dudaklarını sıkı bir şekilde enseme bastırıp öptü. Beklemediğim hareketi tüm vücudumu titretirken, dudaklarını ensemden çekmedi. İlk öptüğü yerin hemen yanını öptü, durmadan dudaklarını sürterek öpmediği başka bir yere bastırdı dudaklarını. Soğuk vücudunun aksine sıcak ve yumuşak olan dudakalarını tenimde hissetmek içime işlerken, gözlerim neredeyse kapanmak üzereydi.

"Yeterince sakinleştin galiba?" Konuşması, kapanmak üzere olan gözlerimi aralamamı sağladı. "Seni şimdi bırakıcam Çakır ve sende Güngör'ü dövmek için içeri koşmayacaksın. Eğer öyle bir atakta bulunursan dışardaki adamların yanına böyle çıkmak zorunda kalırız. Anlatabildim mi?" 

"En son beni tehdit eden adamın tekine tehditini dürüp götüne sokmuştum Affan. Anlatabildim mi?"

Ensemi hızlıca öptü yine ve "Adamın teki beni ilgilendirmiyor Çakır." Derken hafif bir melodik tonlamayla konuşmuştu.

Bedenimi hafifçe döndürdüğünde aynaya yansıyan bedenlerimizi gördüm. Yüzünde gram zorlanma ifadesi yokken beni tutuyordu. Gözlerimiz ayna üzerinde birleştiğinde çenesini omzuma yasladı. "Şimdi asıl soruma dönelim... Anlatabildim mi?"

Güngör'ü dövmek daha cazip olsada, adamların önüne böyle çıkmak kabul edilcek şey değildi ve emin olduğum şey, Affan bu orospuluğu yapardı.

Kollarımı kurtarmaya çalışırken sıkıntıyla ofladım. "Bırak."

"Anlatabildim mi Çakır?"

"Bakarız Affan, bırak önce-" Kollarını aniden sıkılaştırdığında susmak zorunda kaldım, durmayacağını bildiğim için sinirle "Anlattın amına koyayım, anlattın." Dedim.

Tepkime sesli bir şekilde gülerken, yılan gibi doladığı kollarını çözdü. Çözülen kollarıyla birlikte beni tutarken kavradığı yerlere ani bir sızı girdi. Arkamdaki bedenini hırsla itip kapıya doğru sinirle yürüdüm.

"Orospu çocuğu ben o tehditi sana bak nasıl yediricem."

Kırar gibi açtığım kapıyla birlikte, tehlike var sanan adamların elleri hızlıca belindeki tabancaya gittiğinde beni görmeleriyle hepsi duraksadı. Aynı açtığım gibi kırarcasına kapıyı arkamdan kapattığımda kendine gelen adamlar hazır ola geçti.

Şükrü anında yanıma gelip hevesle "Olay mı var abi? Çatışmaya mı gidiyoruz?" Diye sorduğun bıkkınlıkla gökyüzüne kaldırdım kafamı.

"Valla yoruldum ya." Cevap bekleyen Şükrü'ye döndüm. "Yok olay falan Şükrü. Bir gün şu çatışma aşkın götünde patlıcak, görücen sonra ebenin amını tersten."

Hevesi bir balon gibi sönerken "Haklısın abi." Dedi. Üzerine bir şey söylemeyince bu sefer "Abi arabanı hazırlayım mı peki?" Diye sordu.

Tam onaylayacakken kapının açılması sesini duymamla gözlerimi sıkıca yumup açtım. "Yok hazırlama."

*

"Çakır?"

Çakırını sikiyim.

"Küstün mü ?"

Küserek sikiyim.

Yola çıkmamızın üstünden neredeyse yarım saat geçmişti ve ben arabaya bindiğim andan itibaren kafamı cama yaslamış, nefes almak dışında dudaklarımı aralamamış, gözümü kapattıktan sonra bir an olsun açmamıştım.

Affan ise ilk 15 dakika sessizliğini korumuştu ki, bunu isteyerek yapmadığına emindim. Bunu yapmasının nedeni tamamen, sinirim az da olsa azalsın diyeydi. Güya anlayışlı davranıp bana zaman tanıyordu ama bu anlayışı 15 dakikanın sonunda, benim tepkisizliğimle sabırsızlığa evrilip kısa kısa konuşmasıyla son bulmuştu.

"Gerçekten mi?"

Gerçekten sikiyim seni.

"Ciddisin sen."

Ciddi ciddi sikiyim.

İçimden her ne kadar sinirle karşılık versemde asla dıştan bir tepki vermiyordum.

Sesli bir şekilde nefesini alıp "Anlaşıldı." Diye kendi kendine söylendi. Yine umursamayacaktım ama verdiği nefesle birlikte "Çakır gittiğimiz yere vardığımızda böyle olmanı istemiyorum, daha doğrusu böyle olmak istemiyorum, bu yüzden hemen konuş." Diye emir verir gibi konuşması hoşuma gitmedi. Sinirli değildi ses tonu ama o her zamanki yumuşaklılığı da yoktu. Çok düz bir ses kullanmıştı ve...

Bana karşı bu kadar düz bir ton kullanamazdı. Karşısında herhangi biri yoktu.

Bu düşünce, yavaş ama hırslı bir şekilde gözlerimi aralamamı sağladı. Neredeyse gecenin yarısı olmasından kaynaklı fazlaca karanlık olan etraf bakış açıma girdiğinde, ilerlediğimiz yolun ağaçlarla kaplı sakin bir orman yolu olduğunu gördüm. Sokak lambaları olmasa sadece gecenin ışığı, etrafı kaplayan uzun boylu ağaçlar yüzünden burayı aydınlatmaya yetmezdi.

Amına koyayım, hem sinirli olup hem konuşmamaya takılı kaldığım için bizi nereye götürdüğünü bile sormamıştım. Aptal adam, sormama gerek mi var? Konuşmam için verdiğin çabanın arasına nereye gittiğimizi niye söylemiyon?

Çatılı kaşlarımla ona döndüğümde, ceketini çıkarmış, beyaz gömleğinin bilek kısımlarını dirseklerine kadar sıyırmış, büyük eliyle kavradığı direksiyonu yönlendirirken normalinden daha dağınık bir görüntüye sahipti. Ona döndüğümü fark etti ama acele etmeden yavaşça döndü bana.

Gözlerimiz birleştiğinde bir şey oldu... Ne oldu bilmiyorum ya da anlamadım ama Affan'ın çok kısa bir an kaşları afallamayla çatılır gibi oldu ve hemen sonrasında aynı sesi gibi bakışlarına da düz bir ifade büründü.

"O ses tonuna dikkat et Aff-"

Uyarıcı tavrımı umursamadı ve bakışlarını yola çevirirken kendi konuşmasına devam etti. "Çünkü bu tavrını düzeltmediğin süreç boyunca araba durmayacak. En fazla yarım saat sonra bizi götürdüğüm yere ulaşmış olacağız ama sen konuşmamakta ısrarcı olmaya devam edersen, ben de gittiğimiz yere ulaşmış olsak bile arabayı durdurmamak konusunda ısrarcı olucam ve Çakır emin ol..." Kısa bir an bana döndü ve kaşlarını kaldırarak "Çok ciddiyim." Diye tamamladı.

Ciddiydi... Fazlasıyla. Hatta beklemediğim bir ciddiyetle konuşması yükselmek için hazırda bekleyen sesimi engelledi.

Bu yüzden ses tonumu yükseltemedim ama "Konuşsam bile size olan sinirim azalmayacak Affan. Zorlama o yüzden." Derken sinirim, her kelimenin üstünde bariz kendini belli etmişti.

"Sinirinin Güngör ya da Özgür kısmıyla ilgilenmiyorum Çakır, sadece Affan kısmıyla ilgileniyorum."

"Sadece diye bir şey yok. Hepiniz birsiniz şu an gözümde. Yanılıyorsun." Diyerek sesimlede ayrıca yanıldığını ima ettim.

Onun şu sinir bozucu, bozulmayan düz tavrı devam ettikçe benim tavırlarım tersleşiyordu.

"Yanılmıyorum..." ben konuşurken gözlerimi ondan, o konuşurken gözlerini yoldan ayırmıyordu. Kısa da olsa bakabilcekken bunu şu an yapmıyordu. İstemiyordu. "Güngör'e ve Özgür'e karşı sadece sinirlisin ama bana hem sinirlisin hem hırslısın."

Fark ettiği ayrıntı şaşırmamı sağlarken duraksadım ama yüzümdeki ters ifadeyi bozmadım. "Bunu anladığın halde sorarak beni daha fazla sinirlendirmek gibi bir aptallık yapma sebebin ne Affan?"

Bir kaç saniye durdu ve ifadesini bozmamaya çalışarak alt dudağını yalayıp konuştu. "Bana sinirli çünkü, Güngör'e vurmasını engelledim diyorum. Bana hırlı çünkü, diyorum ama sonrasını tamamlayamıyorum."

Ona sinirliydim ve evet dediği şey yüzünden sinirliydim. Ona hırslıydım evet ama bunun nedenini sesli söylemek istemiyordum. Çok şey geliyordu... çocukça. Zaten böyle bir şeye nasıl hırslanırım diye hem şaşırıyor hem kendime sinirleniyordum.

Sırf ağzımdan kaçırmamak için konuşmamaya çalışıyordum. Bir de üzerine benimle bu tavırla konuştukça, Affan'a yabancı hissediyordum. Bu da dürüst davranmamı ve söyleyeceğim varsa da söylememi engelliyordu.

Hala bana bakmamasına karşı hırsla "Seninle şu an hiçbir sikim konuşmak istemiyorum." Diye dişlerimin arasından konuştum.

"Sebep?"

"Sebep, senin şu sikik tavrın." Diye yükseldiğimde tepkisiz bir şekilde sadece "Sinirliyim." Demesiyle dudaklarım aralandı.

"Neye amına koyayım?"

"Sana." Beklemediğim cevap kaşlarımı daha çok çattı.

"Ne sikim saçmalıyorsun Affan? Neyime sinirlendin hayırdır?"

"Çakır-" Diye konuşmaya başlamasıyla devam eden tavrına ve bana bakmamasına daha fazla dayanamayıp. "Yüzüme bak." Diye diklenerek kestim sözünü.

Tam bana dönecek gibi oldu ama son anda durdu. Kendini resmen engellemiş olması ben de ipleri iyice kopardı. "Şu sikik tavrına son ver Saltan! Yüzüme bak!"

Öfke dolu bağırmamla indiğimizden beri Affan'ın sakin bir şekilde kullandığı araba hızlı bir manevrayla sağa kıvrıldı ve çok geçmeden ani diyebileceğim şekilde durdu.

Kemerden dolayı fazla bir yere çarpmamıştım ama çok fazla sarsılmıştım.

Daha saniye geçmemiş, kendime gelememiştim ki Affan kemerini hırsla çıkarıp, kolunu oturduğum koltuğun arkasına attı ve hızlıca üzerime eğildi. Refleksle ona dönerken sırtımı kapıya yaslandı. Artık düz bir ifadeyle bakmıyordu bana, sinirle bakıyordu.

"Baktım." Yüksek çıkan sesi beni afallattı. İlk defa bu kadar sesini yükseltiyordu bana.

Şaşkınlık tüm bedeni ele geçirirken, öfkem tamamen kaybolmuştu. "Böyle değil." Derken kafamı hafifçe iki yana salladım. Sesimle reddetmiştim bu bakışını. "Affan gibi bak."

"Ben kimin Çakır?" Bu sefer bağırmamıştı ama hala sinirliydi.

"Affan." Dedim düz bir şekilde.

"O zaman niye bir yabancıya bakar gibi baktın?"

Öyle mi bakmıştım? bakmamıştım, bakmazdım.

Reddetmek için dudaklarımı aralayacakken gözlerinde, buna şahit olduğunu gösteren sinirin yanında hayal kırıklığını gördüğümde aniden kafamda belirdi o an.

İlk gözlerimi açıp ona baktığım andan bahsediyordu. Bana baktığında yüzünde bir anda oluşan ifadenin nedeni, benim ifademdi.

Fark etmeden de olsa yaptığımı hatırlamak gözlerine bakmamı zorlaştırdı. Gözlerimi kaçırırken kafamı yavaşça ön cama doğru çevirdim.

"Bana bu kadar yabancı bakan gözlere niye bakayım Çakır?" Konuştukça dudakları arasından çıkan nefeslerin sertliği yanağıma çarpıyordu.

Affan'ın hassas noktasına dokunmuştum. Ona başkasıymış gibi, öylesine biriymiş gibi davranmama dayanamıyordu.

Sakinleşmesi için artık müdehale etmem gerekiyordu. Bakışlarımdaki küçülen ifadeyi yok ettim ve emin bir şekilde dönüp gözlerine baktım.

"Yanlışlıkla oldu." Diye savundum kendimi.

Karşılığı hızlı, kısa ve netti. "Olmaması gerekiyordu."

"Ama yanlışlıkla-" diye diretecekken tekrar "Olmaması gerekiyordu." Diye aynı ifadeyle yineledi kendini.

Onu ikna edicek bir cümle duyana kadar bunu söylemeye devam edecekti.

"Bir daha olmayacak."

"Olursa?" Diye zorladığında. "Olmayacak!" Diye bastırdım.

Yüzündeki o sinirli ifade dağıldı.

Burun buruna öylece birbirimize bakarken "Güzel." Dedi sadece.

"Güzel." Diye tekrar ettim.

"Neden hırslandın bana?"

O hala üzerime doğru eğili haldeyken, ben arkama yaslanıyordum. Dudaklarından çıkan en küçük nefesi kendi dudaklarımda ağırlıyordum. Bu yakınlığın içinde birbirimizin gözlerine kitlenmiş, hiçbir ifade olmayan yüzlerimiz ve seslerimizle sanki çok normal bir konuşmanın içinde gibi sakindik.

"Beni tutmadığın için." Kast ettiğim tutmanın bedenen olmadığını anladığı için bölmedi. "Beni daha çok tutmalıydın, onlara olan tepkilerimin hepsinde haklıymış gibi davranmalıydın."

"Farkında değildim."

"Bu kadar küçük bir şeyi kafaya takıp bu kadar fazla hırslanmak kanıma dokundu, sana öyle bakarken kendimi de yabancılıyordum aynı zamanda. O yüzden öyle sikik bir şeye dönüştü işte. Saçma falan gelebilir ama-"

"Bir daha olmayacak."

Bir daha olmayacak ikimizinde sözü olmuştu.

"Güzel."

"Güzel."

Ne o hareket etti, ne ben.

Öylece birbirimize bakarken 1 belki 2 dakika geçti. Küçük bir hareketle öne yaklaşıp dudağını öptüm. Dudaklarım dudaklarının üstünde asılı dururken ikimizin de gözleri açıktı. Düz sade bir haketti bu yaptığım.

Yavaşça geri çekildim. Aynı ifadesizlikle bakışmaya kaldığımız yerden devam ettik.

Ama bu bakışma diğeri kadar uzun süremedi. Sadece bir kaç saniye... 

Aynı anda aldığımız sert nefesle öne atılıp, birbirimizin dudaklarına yapışmamız sadece bir kaç saniye sürmüştü.

Hırla birleşen dudaklarımız daha büyük bir hırsla hareket etmeye başladı.

Affan'ın büyük elleri yüzümü iki yanından kavrarken, ben kollarımı hızla boynuna doladım. Bu dudakları hissetmek tüm bedeni anında etkisi altına alırken yumuşaklıklarına zıt bir şekilde, sert hareket etmeye başladım. Affan aynı sertlikle karşılık vermekten geri durmadı.

Dudaklarımın arasına hapsettiğim dudağı acımasızca ezip, emerken acı çekip çekmesi umrumda değildi. Aksine bunu istiyordum. Hissettirmek, hissetmek istiyordum.

Ben ağzımdaki tadla daha çok hızlanırken Affan sanki aklımı okumuş gibi emdiği üst dudağımı ara ara bırakıp, dişlerini geçirmeye başladı.

Hissettiğim acı hoşuma gidiyordu. Affan tek elinin parmaklarını yanağıma geçirip ağzımın aralanmasını sağladıktan sonra dilini ağzımın içine gönderdi. O kadar hızlı hareket ediyordu ki, yetişmesi zor olabilirdi... Eğer ben de bu kadar aç olmasam. Her yerime dokunan dilini sonunda dayanamayıp dilimle kavradım. Aldığım hazla kollarımı sıkılaştırıp Affan'ı üzerime biraz daha çektiğimde boğazından zevk dolu bir mırıltı ağzımın içinde dağıldı.

Dilini kavrayıp dudaklarımın arasına çektim ve emmeye başladım. Tadının yoğunluğu hareketlerimi sertleştirirken daha fazlası için ihtiyaçla inledim. Affan dudaklarım arasındaki dilini kendine çekerken dişlerimi boylu boyunca sürttüm ve en son ucunu acıtmayacak şekilde ısırdım.

Kafasını anlık geri çekip gözlerini araladı ve bana baktı. Dilinin ısırdığım uç kısmını alt dudağında gezdirirken beklemediği hareketin onu fazlasıyla etkilediğini kurduğu tek kelimelik cümleyle anladım.

"Mahvediyorsun."

Belki dudaklarımız ayrılalı 5 saniye anca olmuştu ama bu bile bana fazla geldi. Bu sefer onu çekmek yerine emniyet kemerini hızlıca çıkarıp Affan'ı sürücü koltuğuna ittim ve yan dönüp ben onun iri bedenine eğildim. Kıvrılan dudakları keyiflendiğini gösterirken gözlerimi kapattım.

Dudaklarımı ayrı kalmanın hırsıyla dudaklarına sertçe sürtüp, sıkıca öptüm her tarafını. Eli belimi kavradı ve beni daha çok üstüne çekmeye çalıştı. Koltuğumdan neredeyse kalkmış üzerine doğru yükselmiştim. Pozisyon beni zorluyordu ama dudaklarından ayrılmayı bir an düşünmüyordum.

Kasıklarımdaki sızı gittikçe artıyordu. Daha fazla ten temasıyla tutuşurken parmaklarım beklemeden Affan'ın gömleğinin düğmelerini açmaya başladı. Belimde olan eller tişörtümün bel kısmında içeri kıvrılıp tenime değdiğinde düşündüğümden daha çok temasa ihtiyacım olduğunu fark ettim.

Düğmelerin hepsini çözdüm ve gömleği iki yana doğru çekiştirdim. Dilimi ağzının içine gönderirken aynı zamanda beklemeden avuçlarımı Affan'ın çıplak bedenine koydum ve ulaşabildiğim her noktasına dokunmaya başladım.

Avuçlarımı göğüslerine yasladığımda dilimi emen dudakları anlık duraksadı ama hemen sonrasından belimi okşayan elleriyle tişörtümün eteklerini tutup yukarı sıyırdı, tişört kafamdan daha çıkmamıştı ki Affan'ın elleri hızlıca göğüslerimi kavradı. Dilimi serbest bırakıp geri çekildi ve açıkta kalan göğüslerime baktı.

"Bunlar varken ben niye senin belini okşuyordum." Diye kendine kendine söylendiğinde alayla gülüp gözlerimi devirdim.

Boynumda asılı kalan tişörtü tek hamlede çıkardım. Affan alanının tamamen açılmasıyla yutkundu ve ben daha ne olduğunu anlamadan kendimi onun kucağında buldum.

Sikerler ama!

"Affan cozutma amına koyayım." Derken kucağından inmeye çalışıyordum. tabi ki boş bir çaba evet.

"Onlarla ilgilenmem gerek, bana 5 dakika izin ver." Kesinlikle izin almıyordu.

"Sana da yüz verdim astarını sikiyorsun."

Beni kolaylıkla kucağında biraz daha kendi çekti ve göğsümden biraz itip diklendiğinde yüzüyle göğsümü hizaladı. Bu hareketiyle kalçamın hemen altında çoktan sertleşmeye başlamış erkekliğini hissettim. Tam o kısımda onun varlığını hissetmek hareketlerimi kesmişti.

İtiraf etmesi tuhaf ve utanç verici geliyordu ama ara ara Affan'ı düşündüğümde kalçam istekle kasılıyordu. Şu an olduğu gibi. Kendimi tutmasam kalçamı ona sertçe bastırırdım.

"Ah!"

Affan'ın dişlerini göğsümde hissettiğimde acıyla inledim. Dişlerini geçirdiği göğüs ucumu ağzına çekip sertçe emmeye başladığında acıdan yüzüm buruştu.

"Hayvan!" İki elimle de saçını kavrayıp çekiştirmeye başladım. "Lan düzgün emsene piç!"

Bana mısın demedi, kollarını belime sarıp daha çok gömdü kendini. Dudağıma bıraktığı ısırıklar gibi zevk veren bir şey değildi bu. Göğüs uçlarımın hassaslığı dişlere karşı özellikle çok duyarlıydı.

Diğer göğsüme geçti. Ona da önce dişlerini geçirdiğinde kafasına hafifçe vurdum ve acıyla "Isırma lan ısırma!" Diye tısladım.

Bir eliyle hızlıca ensemi kavrayıp kafamı kendisine eğdi ve dudaklarımı hızlı ama ıslak bir öpüp geri çekildi.

Gözlerime baktığında belki acır da bir daha yapmaz diye "Acıyorlar lan ısırma." Diye mızmızlandım.

Baş parmağıyla alt dudağıma bulaşan ıslaklığını silerken "Üzgün değilim ama özür dilerim." Dedi.

Evet kesinlikle üzgün değildi.

Dudakları göğüslerime tekrar indiğinde galiba taktiğim şu anlık işe yaramıştı. Göğsümde sadece yumuşak dudaklarının sıcaklığını ve ıslaklığını hissetmek benimde hoşuma gidiyordu. Bir yandan göğsümü emerken, diğer göğsümü yumuşak hareketlerle okşamaya başladı. Ağzını gerçekten çok iyi kullanıyordu. Gözlerim hissettiğim tatlı hazla kapanırken, kollarımı kafasına sarıp yüzünü göğsüme daha çok gömdüm ve kendimi tutamayıp kalçalarımı sertçe ona bastırdım.

Göğsümde dağılan inlemesiyle birlikte ağzının içinden bir küfür mırıldandı. Kendini göğsümden geri çektiğinde ensemi sıkarak alınlarımızı birleştirdi ve dayanamaz bir ifadeyle gözlerime baktı.

Kalçamı, artık altımda tamamen sertleşmiş olan penisin üstünde yavaş yavaş hareket ettirirken kendime engel olamıyordum.

"Affan." Sessizce mızmızlandım. "Bence beni hemen-" Belimdeki elleriyle bu sefer o beni sertliğine bastırdığında dudaklarımı birbirine bastırıp ağzımın içinde sessizce inledim.

"Çakır..." Sert sesi ihtiyaç barındırırken bile baskındı. Dudaklanı kulağımın hemen yanına yasladığında "Bencede seni hemen sikmeliyim." Diye sessizce konuştu.

Sonrasında hiç beklemeden hızlıca eli kendi pantolonuna gitti. Fermuarını indirdi, çoktan dimdik olmuş penisini dışarı çıkardığında karnın doğru yükselmişti. İçim ihtiyaçla kasıldığında yutkundum.

Gözlerine baktığımda, göz bebeklerinde dışardaki geceye meydan okuyacak bir karanlığın hakim olduğunu gördüm.

"Artık hadi." Dediğimde avucunu ağzımın önüne getirdi. "Islat."

Acıyan canımı düşünerek ikiletmedim, avucuna yavaşça tükürdüm. Elini çekip  penisini kavradı ve gözleri yüzümden bir an olsun ayrılmazken elini hareket ettirdi.

"Normalde sana yaptırdığım bu şey asla kabul edebileceğim bir şey değildi. Kirli ve mide bulandırıcı gelirdi." Bunu diyen adam ilk sevişmemizden beri, avucunu açıyordu devamlı. "Ama bunu senden ben istiyorum. Kirlilik düşüncesi bir yana bana tahmin edemeyeceğin bir haz veriyor."

"İyi hoş bir şeyler diyorsun yine Affan ama..." daha fazla dayanamıyordum. Bana bakarak kendini çeken elini kavradım ve durmasını sağladım. "Sonra dersin."

Yukarı kıvrılan dudağıyla elleri sonunda benim pantolonumu buldu ve çözdü. Hafifçe kalktığımda baksırımla birlikte pantolonumu olabildiğince aşağı indirdi. Sıkışmışlık hissinden kurtulduğum içi derin bir nefes aldım.

Gözleri çıplaklığımda iştahla gezinirken hareketleri hızlandı. Hala ıslak olan parmağını arkama götürdü, parmağıyla önce deliğimin çevresini okşadı. Bu hareket bile nefesimin teklemesini sağlamıştı. Bekletmeden içime kayan parmakla biraz kıpırdandım. içime sokup çıkardı ve çok bekletmeden 2. Parmağı soktuğunda bu sefer istem dışı ağzımın içinden mırıldandım.

Bu hisse gerçekten alışmıştım. İçime girip çıkan parmakları gittikçe hızlandı. Dudaklarımdan nefes şeklinde çıkan inlemeler ise Affan'ı tetiklemiş olacak ki yüzümdeki ifadeyi izledikçe parmaklarını sertleştirdi. 

İstediğim şeye artık gerçekten ulaşmak istiyordum. Baygın gözlerimi iyice açtım ve alnımı Affan'ın alnına yaslayıp "Seni istiyorum." Diye istekle konuştum.

Sanki bu komutu bekliyormuş gibi parmaklarını hızlıca içimden çıkardı ve belimden tutup beni yönlendirirken penisini deliğime hizaladı. Sadece uç kısmı içime girdiğinde alt dudağımı dişlerimin arasına kıstırıp ağzımın içine yuvarladım.

Daha fazlası için oturmaya çalıştığımda Affan sesli bir şekilde inledi. "Yavaşça otur bebeğim." Derken dişleri arasından zar zor konuşuyordu.

Ellerim destek arar gibi omuzlarını kavradı. Ağırlığımı tamamen ona verirken kalçamı biraz daha indirip onu içime aldım. Anında belime saplanan tırnaklarıyla beni yavaşlatırken "Çakır!" Diye tısladı.

"Giren sana sanki." Diye söylendikten hemen sonra üzerine tamamen oturdum.

"Siktir!" Affanın boğazdan gelen hırıltılı inlemesiyle birlikte benim acı dolu inlemem karıştı.

"Hassiktir!" İçimdeki dolulukla yüzüm buruşurken başım öne düştü. Bu niye böyle olmuştu ya?

Affan tam bir şey söyleyecekken "Nazlanma." Diye zar zor konuştum.

Nefes aldırmayan bir doluluk hissiyle baş ediyordum şu an.

"Yaşadığım acıyı yaşasaydın muhtemelen sevişmenin ortasında bana kafa atardın."

Affan'ın omuzlarından destek alarak üzerinde hafifçe yükselmeye başladım. İçimde duvarlarıma sürtünen penisinin damarlarını bile hissediyordum. Tekrar üzerine oturduğumda derin bir nefes aldım. Bir kaç kez daha bunu tekrar ettiğimde artık zorlanmıyordum.

Acı geçip geriye sadece zevke odaklanmak kaldığında Affan'ın üzerinde tamamen kendi hazzıma göre hareket ediyordum. Dudaklarımdan kaçan sessiz inlemelerle üzerindeki hareketlerime bir ritim tutturdum. Belimdeki ellerinin varlığı hareketlerime yardımcı olurken, okşaması ayrıca rahatlatıyordu.

Benim arada zevkten kapanan gözlerimin aksine Affan gözlerini bir an olsun benden ayırmıyordu. Sert solukları ben her üzerinde yükselip indiğimde düzensizleşiyordu. Onun istediği hızla hareket etmediğim için o tam olarak zevk almıyor gibi hissediyordum. Affan kesinlikle hızlı değil ama sert girmeyi seviyordu.

Kendimi zorlayıp üzerine tam oturduğumda penisinin baskı yaptığı noktayla sesli bir şekilde inlerken karnım kasıldı. "Orası mı bebeğim?"

Affan'ın müdehale etmesini istemiyordum. İkimizede zevk verebilirdim. Bu yüzden zorda olsa aynı şekilde çıkıp tekrar aynı sertlikle oturduğumda Affan zevk dolu inlemesini duydum. Çektiğim acı Affan'ın içimdeki o noktaya dokunmasıyla sıfırlanıyor farklı bir zevk yaşatıyordu.

Hareketlerimi bu sefer bu ritme uydurdum, arada dengesizleşsede hızlıca toparlıyordum. Şu ana kadar en zorlandığım ama aynı zamanda en çok zevk aldığım pozisyon bu olmuştu.

Ama hazzın en büyük kısmı kesinlikle Affan'ın altımda olması, üzerinde bu şekilde hakimiyet kurmam ve yaşadığı tüm zevkleri izleyebilmemdi.

"Çakır dur, bunu yapmaya devam edersen kafayı yiyebilirim."

Üzerine tekrar sertçe oturduğumda, ikimizde aynı anda inlerken zorlukla "Ye." Dedim.

Artık tükenmek üzere olan bedenimle sona yaklaşıyordum. Affan ise kendini kasmasa şu ana kadar çoktan boşalmıştı ama vücudu her titremeye başladığında beni belimden tutup durdurarak buna engel oldu.

Tekrar titreyen bedeniyle boşalmamak için beni durdurmak istediğinde durmayıp içimdeki aletin üstünde hareket ederek inlemeye devam ettim. Ellerini oyalamak için ise belimden çektim ama hemen sonrasında avuçlarını açıp göğsüme yasladım.

Gözlerimi araladığımda gerçekten kendim gibi onuda tüketmek üzere olduğumu gördüm ama avucunu avuçlarken göğsümü sıkmasını sağlayıp "Sık onları." Derken tükenmesini umursamadım.

Ettiği sesli küfür bugün bilmem kaçıncı küfürü oluyordu, sevişirken bozulan ağzı bile yakışıyordu piçe.

Göğsümü sıkması zevkimi katlarken, yetinmeyip saçlarını kavradım ve örselenmiş dudaklarını açlıkla öpmeye başladım.

Hareketlerim yüzünden dudaklarımız ayrılmıştı, bu bir kaç kez tekrar edince ikimizde birbirimize bakıp hafifçe güldük.

Hareketlerimin sertliği sona yaklaşmamdan kaynaklı artarken Affan'ın da titremeye başlaya bedeniyle yakın olduğunu anladım. Affan tek eliyle beni kavrayıp çekmeye başladığında çok geçmeden kasılan karnımla boşalmaya başladığımda Affan'ı son kez içime alıp sonuna kadar oturduğumda o da titreyen bedeniyle boşalmaya başladı. Belimi tekrar iki yanından kavrayıp beni kendine bastırırken dişleri arasından kesik kesik nefesler çıkıyordu.

Sonunda bedenlerimiz sakinleştiğinde o kendini arkaya doğru bıraktı. Ben de yan koltuğa geçmek için hareketlendiğimde elimden tutup göğsüne çekti.

"Nereye hemen? Otur bir oturduğun yerde."

İçimde biraz daha kalmak için yaptığı küçük espiriye "Fırsatçı." Diyerek karşılık verdim.

"Değerlendirmezsek ayıp olur diye diyorum yani."

"Yarrağıma anlatırsın sen onu ancak."

Titreyen göğsüyle güldüğünü anladığımda ben de hafifçe güldüm.

*

Önümdeki dereden akıp giden suyu izlerken, içime çektiğim dumanı dışarı verdim.

Son bir içimlik kalan dalı baş parmağımla işaret parmağım arasına yerleştirip yanaklarım içine gömülcek kadar derin bir nefes aldım. Yoğunluğu boğazıma kadar inen dumanı yavaşça burnumdan verirken izmaritini bundan önce bitirdiğim 2 sigaranın yanına attım ve ayakkabımın ucuyla ezdim.

Cebimdeki kutudan yeni bir dal çıkarıp dudaklarıma yerleştirdim. Hızlıca yakıp ilk nefesi çektiğimde arkamdan memnuniyetsiz bir sesten "Çok fazla içmedin mi?" Sorusu geldi.

Alayla gülerken gelen bedene doğru dönüp. "Anca kesiyor." Dedim imayla.

Buraya yarım saat önce varmıştık. Klasik, ormanın için dinlenme alanına getirmişti bizi Affan. O içeri girip etrafı düzenlerken ben evin etrafını bir gözlemlemiştim. Güzel bir yerdi. Özellikle dere hoşuma gitmişti.

Tam önümde durduğunda "Bunu içmesen beni çok mutlu edersin biliyor musun?" Yumuşak ses tonu oldukça kısık çıkarken baş parmağını alt dudağımda gezdirdi. "Tadını perdeliyor ve bu beni üzüyor." Yavaşça yaklaştı ve alt dudağımı iki dudağının arasına hapsedip, emdi. Gözlerim kapanıp, dudaklarım aralanırken titrek bir nefes çektim içime. Bu kadar basit bir hareketinin bile tüm vücudumu sarsmasını artık garipsemiyordum. Çok çarpıcı bir etkisi vardı, beni yerle bir eden... İşin tuhaf tarafı ise bunların hiçbirinin artık beni zerre kadar bile rahatsız etmemesiydi.

Dudaklarını yavaşça geri çekti ama uzaklaşmadı benden. Hala nefesinin sıcaklığı yüzüme dokunuyordu.

Gözlerimi açtığımda hafif yan gülümsemesiyle bana bakıyordu. "Bundan sonra içmemeni istesem çok mu şey istemiş olurum?" İstediğinin beni gerçekten rahatsız edip etmediğini merak ediyor gibiydi. Bakışları gözlerim ve dudaklarım arasında mekik dokuyor, vereceğim cevabı bekliyordu merakla.

Aptal adam bilerek mi böyle yapıyordu! Küçük bi çocuk gibi görünüyordu şu an. Sanki dışarıda arkadaşlarıyla oynaması vereceğim cevaba bağlıymış gibi... Heyecanlı, meraklı ve...

Ve...

Tatlı.

"Çok şey istemiş olursun." Dedim daha fazla kendimi tutamayarak ve elimi ensesine atıp kendime çektim, dudağını dudaklarım arasına hapsederlen yavaşça öptüm.

Arabada yaşadığımız sevişmemizin aksine tamamen sakinlik barındırıyordu bu öpücük.

Ve ben eve gittiğimde tüm sigara paketlerini çöpe atmış, bundan sonra da yanımda içilmesini yasaklamıştım.

Bunlar kavgasız sevişemiyor gençler. Evet. Malesef. Kader.

Continue Reading

You'll Also Like

673K 13.4K 21
༺༻ Bütün hakları saklıdır "Ben geldim" Gülümseyerek ve son harfi uzatarak kurduğum cümle ile o da gülümsedi. Sandalyesini biraz masadan geri çekti...
167K 4.9K 24
Ağzımı kapatmış güçlü eller baskısını biraz daha arttırırken Peyami bedenini benim ki ile bir bütün yapmak ister gibi sokuldu Göğüsüm hızla yükselip...
2M 99.3K 43
Abisinin arkadaşına yaptığı sosyal medya akımından sonra hayatı değişeceğini kim bile bilirdi ki? ○●□■ Siz : Seni bir arkadaş bir dos...
3.5M 128K 71
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum... "1 yıl, sadece 1 yıl sonra burdan herkesin seni bir ölü olarak...