44- Çiçekler

15.7K 1.6K 1K
                                    

Bölüm Şarkısı: Bengü- Ağla kalbim

Şaka şaka gülün diye :*

Araba durup ardından motoru kapandığında eve geldiğimizi anlayıp gözlerimi araladım. Anında kapım açıldı. Çıkmadan önce kendime gelmek için bir kaç saniye hareketsiz durdum.

Uyumamıştım ama saatlerdir uyuyan bir insanın durgunluğu vardı üstümde.

Acele etmeden arabadan indim. Çoktan hava kararmıştı, hatta gece yarısını bile geçmiş olması gerek. En son arabaya binerken saat 2 olmak üzereydi çünkü.

"Hoş geldin abi."

Kasılan omuzlarımı rahatlatmak için omuzlarımı gererken, çatılı kaşlarımla Şükrü'ye döndüm.

"Hoş bulduk."

"Abi haddim değil ama şey diyecektim..."

Şükrü'nün çekingen ifadesiyle önümde kıvrılan bedenini süzdüm. Onay gelmeden konuşmayacağını anlayıp rahat bir şekilde göz kırptım. "Söyle koçum."

Sakin sesim onu rahatlatmış olmalı ki devam etmek için dudaklarını araladı. "Abi biraz kendine zaman mı ayırsan? Çok yoruyorsun kendini ve bu normal çalıştığın zamanlardaki yorman gibi değil, daha farklı."

"Farklı derken?" Diye sorgularcasına gözlerimi kıstım. Nasıl gözüküyordum dışardan hiçbir fikrim yoktu.

"Yanlış anlama abi, normalde de çok çalışıyorsun ve buna rağmen dinlenecek bir zamanın her zaman olurdu ama şu son 1 haftadır nefes aldığına bile zor şahit olduk."

Ben kendi aldığım nefese bile şahit olmamıştım, onlar benden öndeydi.

Keyiften uzak bir şekilde güldüm. "Buna mı dertlendin Şükrü?"

"He abi valla." Gerçekten dert ettiği sesinden bile belli oluyordu. "Kaç gündür eve gecenin bir yarısı geliyorsun, yorgunluktan arabayı kendin sürmüyorsun." Anlık duraksayıp abartı bir ifadeyle devam etti. "Bir de arabanı kendin dışında kimseye kullandırtmazsın abi sen. Bi sarhoş olduğunda kullanırız mecburiyetten, onda da arka koltuğu sevmediğin için hep önde oturursun."

Benle ilgili zaten bildiğim gerçekleri söylüyordu ama sanki ilk defa duyup, şimdi öğreniyordum.

"Normalden farklı dediğimde tam olarak bu abi. Bir haftadır direksiyonun başına bir kere geçmedin, ön koltuğa bile oturmadın. Her gün bu arka koltuktan tüm yorgunluğunla iniyorsun. Farkında değilsin abi ama işte öyle bir çalışıyorsun ki arabayı kullanacak halin kalmıyor."

Şükrü'nün söylediklerini düşünürken ormanlık alana dalan gözlerimi kırptım ve "O yüzden değil." Diye mırıldandım istem dışı.

"Ne değil abi? Anlayamadım."

Arabayı kullanmama sebebim yorgun olmam falan değildi. Yorgun olmam araba kullanmama hiçbir zaman engel olmaz, ben kullanırdım ama konu bu değildi. Yorgunluğu hissedemiyordum bile, nasıl bu yüzden olsun?

Geçen hafta, o gün...

Affan'ı görmek, sesini duymak, anlıkta olsa sıcaklığını bedenimde hissetmek, onunla konuşmak beni bu hale getirmişti.

Onu görmeden önceki Ziko zaten daha önce şahit olmadığım bir tarafımdı. Tanımlayamıyordum hala; ne yaşadığımı, ne hissettiğimi, ne de o çözüm bulamadığım karmaşıklığı. Bunların üstüne onu görmek ise başka bir bilinmezliğin içine atmıştı beni.

Ve bununla nasıl baş edilir diye düşünmemek için, baş etmek istemediğim için o gün onu arkamda bırakıp gittiğim günden beri hiç durmadan çalışmıştım. Tüm işler bittiğinde ise iş çıkarmış yine boş kalmamıştım. Güngör durduruyor olmasa zamanın geçtiğini anlamıyordum bile. Her gece zorla eve gönderiyordu.

ZİKO (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin