20- Kırılan Duvarlar

27.4K 2.3K 938
                                    

Kırk yılda bir görülen 2 gün üst üste bölüm atan Ekim tutulması...

Bu arada kontrol etmeden atıyorum hata görürseniz çaktırmadan bir sonraki cümleye geçin.

Neyse geçişli, geçirişli bir bölüm oldu. Keyifle okuyun...

Mekanın kapısından girerken, geçenki görevliler vardı yine. Bizi görünce başlarını eğerek saygıyla selam verdiler sadece. İçerdeki ikinci büyük kapıdan geçtiğimizde artık müziğin sesi her yeri kaplıyordu.

Etrafa gözlerimi gezdirdim ama aşağıdaki localarda aradığım bedeni bulamadım. Yanımda hafif hareketlerle yerinde oynayan Güngör'e döndüm, gülümseyerek etrafı izliyordu. Eğlenceyi ve benim aksime sesli ortamları daha fazla seviyordu. "Fazla hareketli, üste çıkalım."

"Sen geç, ben gelicem." Yüzüne baktım neden dercesine. "Geçen geldiğimizde etrafa göz atamamıştım. Mekan mis gibi azıcık dolaşıp tadını çıkaracağım Ziko." Bunu derken hala koca mekanı inceliyordu.

Aslında dikkat çekmemek için onunla takılıp, berber Affan'ın yanına çıkmam gerekiyordu ama o kadar sabırlı değildim şu an.

Affan'ın yanına onsuz gitmem ve bunu sorun etmemem Güngör'ün garipseyeceği bir şeydi ama Sabahtan beri içimi kemiren "Acaba nasıl?" Sorusunun cevabını öğrenmek daha ağır basıyordu. Bu yüzden "Takıl sen." Diyip yukarı çıkan merdivenlere yöneldim.

Yan yana duran locaların önünden geçerken hepsinin boş olduğunu gördüm. Bu ayrıntı kaşlarımı çatmama sebep oldu. Burada değil miydi?

Omuzlarım istemsizce çökerken burada olmadığını anlamıştım artık. Güngör burada olacak demişti ama yoktu işte.

En köşeden kalan locanın önünden dönecekken geniş koltuğa tamamen yayılmış, kafası koltuğun başına yaslıyken tavanı izleyen bedenini gördüm. Buradaydı.

Ama burada değil gibiydi...

Saçları dağınık, gözleri kısıktı. Ceketini çıkarmış, beyaz gömleğinin kollarını kıvırmış, ilk defa bu kadar dağınık duruyordu. Ve bu dağınık görüntü hoşuma gitmemişti.

Belkide tek bırakmam, alanına saygı maygı zımbırtısını duymam gerekiyordu ama o an bunu siklemedim.

Kibar sayılmayacak bir şekilde hızla yürüyüp yanındaki koltuğun boş kısmına attım kendimi. "Beynim sikildi!" Sesim agresif çıkıyordu.

Kafasını şaşkınlıkla bana çevirip yerinden biraz diklendi. Kısık olan gözlerini kaşlarını havaya kaldırarak açmaya çalıştı. Çok fazla içmiş olduğu kızarmaya yüz tutmuş yanaklarından bile anlaşılıyordu.

"Çakır?" Kafasını yana eğerek gerçekliğimi sorgularcasına baktı.

"Saltan?"

Elini zar zor kaldırıp bana doğru yaklaştırırken "Burda mısın?" Diye sordu. Çakır keyif falan değil, gerçekten sarhoştu.

Gözüme girmek üzere olan elini tuttum. "Mal mısın Saltan?"

"Gerçekmişsin." Diyip elimize baktı. Elini bırakıp tekrar arkama yaslandım.

"He gerçeğim."

"Sinirlendim." Derken aslında hiçte sinirli durmuyordu.

"Deli mi sikti? noldu da durup dururken sinirlendin?"

Kırış kırış olan gömleğine ve pantolonuna baktıktan sonra yüzünde memnuniyetsiz bir ifade belirdi. "Gerçek halinin beni böyle görmesini istemezdim."

ZİKO (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin