BAŞSAVCI || Yarı Texting

By rubbysko

498K 27.1K 5.9K

Yaş farkı vardır, dikkate alarak okuyun. Karakterlerime gelen en ufak hakarette engellenirsiniz. Siz: adınız... More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm- 10 Bin Özel
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
FİNAL

21. Bölüm

14.1K 765 143
By rubbysko

Hayatta iki keskin uç arasında kaldığımız zamanlar vardır. Karar vermekte zorlandığımız, sanki ne yapsak elimizde kalacak gibi görünen, kalbimiz ve mantığımızın derin bir çatışmada olduğu zamanlar...

Çözüm yok gibi görünür, belki de gerçekten yoktur. Ama yine de ararız. İnsanoğlunun doğasında vardır çaresizce umut etmek. Hangi dine inanırsa inansın insan; bir şekilde, bir güce dayanarak ve inanarak umut eder.

Şu anda ne yapmalıydım veya ne yapmalıydık bilmiyorum, Akgün'ün dudaklarından ayrıldığım anda hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı ve ben bunun fazlasıyla farkındaydım. Karşılık vermek istiyordum deli gibi. Dudakları dudaklarımın üstünde dünya umrumuzda değilmiş gibi kaysın istiyordum fakat sonrası ne olacaktı? Akgün'ü seviyor muydum, dahası Akgün beni seviyor muydu?

Cevaplamak gereken onlarca soru kafamda dizili hâlde beni bekliyordu ancak şimdilik kenara atabilirim diye düşündüm, yanlış veya doğru olabilirdi. Şu an sadece onun tadını almak istiyordum. İstediğimi yaptım.

Dudaklarımı araladım ve dolgunlukları ağzımın içine kaydı bu anı bekliyormuş gibi. Gözlerimiz çoktan kapanmış birbirimizi daha da hissetmeniz için etrafımızı karanlığa halsetmişti. Koltukta dizlerim üstüne yükselerek boyuna biraz da olsa yetiştim, böyle daha rahattı. Üst dudağımı iki dudağı arasına aldığında aynını alt dudağı için yaptım. Kemikli ellerinden biri yanağımı diğeri de dengemi kaybetmemem için belimi bulduğunda ben de beklemeden ellerimi ipek gibi olan saçlarının arasına geçirdim, saçları uzamıştı. Ufak hareketler ile saçlarını çekiştiriyordum. O ise baş parmağı ile hafif hafif yanağımı okşuyordu. Dudaklarımız arasından çıkan sesler ise fazlasıyla... İçimi hoş eden türden seslerdi. Tecrübeli değildim fakat hiç bilgim yok da değildi. Nefesimiz tükenene kadar dusaklarımızı ayırmadık ancak soluklarım boğazımı yakmaya başladığında istemeden sol elimi saçlarından çıkarıp anlaması için göğsünü sıktım hafifçe. Zor da olsa anlayıp yavaşça dudağımdan ayrıldığında ikimiz de nefes nefese kalmış birbirimize bakıyorduk. Kendimi koltuğa bıraktım, dizlerim titriyordu. Cesaret edip hala kapalı olan gözlerimi araladım. Akgün'ün kahverengi, parlak gözleri az önce yaşananların etkisiyle hızla inip kalkan göğüslerime inmişti fakat yutkunup hemen gözlerini kaçırmıştı. O da aynı benim gibi derim bir iç çekip kendini koltukta yanıma attı. Yatıyor gibiydik ama oturuyor da gibiydik. Yayılmıştık iyice.

Evet çünkü biz senin nasıl oturduğunu merak ediyoruz şu an

"Alçin." Ona bakmadım, zaten o da karşımızdaki artık kapalı olan televizyonun siyah ekranına bakıyordu.

"Hm?"

"Öpüştük."

"Evet... Öpüştük."

Allah aşkına biz ne konuşuyorduk şu an?

"Off. Kalk hadi sahile inelim." Dedikten sonra birden ayaklanması ile şaşırdım. Ne yani hiçbir şey olmamış gibi sahile mi inecektik?

"Ne yapacağız bu saatte sahilde?"

"Konuşacağız, ev üstüme üstüme geliyor. Rahat rahat konuşuruz kimse yoktur bu saatte orada." Tamam bu bana da mantıklı gelmişti. Kafa sallayıp ayaklandım. Akgün ile karşı karşıya geldiğimizde dudakları dikkatimi çekti. Normalde de canlı bir renge sahip olan dudakları kıpkırmızı olmuştu. Dudaklarına baktığımı fark edince boğazını temizledi ve içeriden hırka getireceğini söyleyip salondan ayrıldı. Beş dakika içinde Akgün hem kendine hem de bana birer hırka getirip bizi evden alelacele çıkarmıştı. İtiraf etmek gerekirse onun sırt kaslarını çokça belli eden ve karizmasına karizma katan hırkanın yanında ben bana verdiği hırkayı giydiğimde bir çöp poşeti giymiş gibi görünüyordum. Fakat o bunu aldırmadı ve hafifçe gülerek çok tatlı göründüğümü söyledi.

Arabada uğultulu bir sessizlik hakimken düşünmeden edemedim. Nasıl oluyordu da böyle garip bir an yaşadıktan sonra bu kadar normal ve rahat davranabiliyordu hiçbir fikrim yoktu.

Ben genel olarak çocukluğumdan beri rahat yetiştirilmiştim, böyle durumları çoğu insana göre çok daha az garip karşılardım fakat Akgün nasıl böyle yapıyordu bunu anlamamıştım. Ben bile birkaç dakika üzerimdeki şoku atlatmak için beklemiştim.

Biz öpüşmüştük!

Hayatımın ilk öpücüğünü almıştım!

Sonra belki de böyle olmasının daha iyi olduğu geldi aklıma. Akgün sakin kaldığında ve beni strese sokup gerilmeme sebep olacak hiçbir şey yapmadığında onun yanında daha iyi hissediyordum. Belki de biz böyleydik, kendimizce doğru olan buydu. Belki gariptik fakat ne olacaktı ki. Dünya yeterince sıradan insan ile doluydu zaten, biz neden illa onlar gibi olmak zorunda olalım ki? Bu düşüncelerden sonra kendimi biraz daha hafiflemiş hissetmiştim sanırım.

Arabayı sahilde aynen tarif ettiği gibi kimsenin olmadığı bir yere park ettiğinde onu beklemeden kemerini çözüp aşağı indim, o da arabayı kilitleyip yanıma gelmişti ve ilerideki boş banka geçtik beraber. Aramızda mesafe yoktu, aksine neredeyse birbirimize yapışmıştık, soğuk değildi bana karşı. Kolunu omzuma atıp beni kendine çekti iyice. Geri çevirmeden başımı omzuna yasladım. Tek istediğim onun omzuna tüm yükümü bırakıp, sadece ona güvenmekti.

"Senden hoşlanıyorum." Pat diye söylediği şey ile aniden kafamı kaldırıp şok olmuş gözlerle Akgün'e baktım.

"Ne dedin sen?" Sakince bakışlarını denizden çekip bana çevirdi.

"Senden hoşlanıyorum dedim, hatta daha fazlasını hissediyorum."

"Benden mi?" İşaret parmağımı refleks olarak kendime çevirdim konuşurken.

"Yok Alçin, ebemden. Tabii ki senden yavrum başka kim olacak?" Üst üste sayamadığım kez yutkundum. Akgün benden hoşlanıyordu, bildiğiniz benden hoşlanıyordu.

Daha fazlası, senden hoşlanıyor. Biri senden hoşlanıyor...

Biri benden hoşlanıyor... Akgün...

Ben ondan hoşlanıyor muyum? Bilmiyorum.

Bana güzel hissettiriyor, hayır. Çok güzel hissettiriyor. Benimle ilgileniyor, bir kere bile kalbimi kırmadı, hiç kavga etmedik, istediğim her şeyi yapıyor, kötü hissettiğimde yanımda oluyor, değer veriyor ve en önemlisi bunu hissettiriyor. Ama hoşlanıyor muyum bilmiyorum.

Bana yaklaştığında kalbim hızlanıyor, sesini duymak için dakika sayıyorum, birazcık konuşabilmek için saatlerce beklerim, gözlerimi bazen üzerinden alamıyorum, yaptığı her şey içimde hayranlık uyandırıyor, onu olmayan ailem yerine koyuyorum kimi zaman, sarıldığımızda dünya dönmeyi bırakmış gibi hissediyorum, tek arkadaşım o, ondan başka güvendiğim kimse yok, ondan başka güvenmek istediğim kimse yok... Ama ondan hoşlanıyor muyum bilmiyorum.

Buradan bakınca kör kütük aşık gibi duruyorsun ama neyse

Sanırım gerçekten ona boş değildim, hem de hiç. Sanırım onu seviyordum ama emin olmadan bunu Akgün'e söylemek ona haksızlık etmek olmaz mıydı, benden hoşlandığını hatta bundan da fazlası olduğunu söylemişti. Bu onu umutlandırmak olmaz mıydı?

Akgün düşüncelerimi okumuş gibi konuştu.

"Bir süredir bu konuyu düşünüyorum ve hislerimden eminim. Senden şu an bir cevap istemiyorum, sadece düşün olur mu? Kendini de sakın kötü hissetme, senden bir şey beklemiyorum. Bana karşı dürüst ol yeter. İçimde tutmak istemediğim için söylemek istedim, bana veya hislerime karşılık vermek zorunda değilsin. Ayrıca şunu da bilmeni istiyorum, bana vereceğin hiçbir cevap aramızdaki ilişkiyi bozmayacak. Ben aynı Akgün olacağım, yine senin arkanda olacağım." Yine yapmıştı, içim söyledikleri ile beraber yumuşacık olmuştu. Ben bile kendimi bu kadar düşünmezken onun benim duygularımı bu kadar önemseyip, bu kadar ince düşünmesi beni ona hayran bırakıyordu.

Yüzümde minik bir tebessüm peyda oldu. Onaylamak için kafamı salladım. Aslında çok düşünmeye ihtiyacım yoktu sanırım fakat onun şimdilik bunu bilmesi gerekmiyordu.

Bir süre daha başım omzuna yaslı şekilde denizi izledik, hava soğumaya başladığında omzumu hafifçe dürtüp ismimi fısıldadı. Sanırım gözlerim kapalı olduğu için uyuduğumu düşünmüştü. Fakat uyumadığımı anlayınca eve gitmemiz gerektiğini söyledi.

"Kalka hadi seni evine bırakayım."

"Tamam." Beraber arabaya geçtik, yolda havadan sudan konuşmuştuk. Gelirken oluşan gerici sessizlik şimdi yoktu, yine normal hâlimize dönmüştük. Evimin önüne geldiğimizde ona görüşürüz deyip indim ama o karşılık vermemişti. Garibime gittiği için dönüp tekrar ona baktığımda arabadan inip hanıma geldiğini gördüm.

"Evime gelmeyi mi düşünüyorsun?" Sesim hayırdır lan der gibi çıkınca şakasına devam ettim.

"Hayır öyleyse ben tamamım." Bu dediğime ikimiz de güldük.

"Başka zamana artık." Dedikten sonra aramızdaki mesafeyi kapatıp onun yanında minicik kalan bedenimi kolları arasına aldı. İtiraf etmeliydim ki bu his bambaşkaydı. Sanki onun kollarınsayken dünyanın en güçlü insanı oluyordum. Küçük bir çocuk oluyordum sanki. Anında kollarımı omuzlarının üstünden sıkıca bedenine sardım. Yaklaşık bir dakika kadar öyle kaldık, tabii ki parmağımın ucuna kalkmam gerekmişti. Ayrıldığımızda gözleri üzerimdeki hırkaya düştü ve hâlâ hırkasını vermediğimi fark ettim.

"Ay ben hırkayı unuttum." Deyip haki yeşili hırkayı çıkarmaya yeltendim fakat Akgün bileklerimi tutup beni engelledi.

"Sen de kalsın, sana benden daha çok yakıştı. Hem binanın girişi soğuktur üşüme."

Sana daha çok yakıştı dediği yerde gelecektim fakat kendimi tuttum. Hem bu benim de işime gelirdi, zaten parfümünün markasını sormayı düşünüyordum buna gerek kalmamıştı. Kokusu gidene kadar hırka ile idare edebilirdim. İnsana huzur veren türden bir kokusu vardı çünkü.

"Tamam o zaman."

"Tamam o zaman... Gideyim ben... Görüşürüz."

"Dikkatli kullan arabayı tamam mı, yolda telefonuna falan bakma. Hatta eve gidince bana mesaj at." Küçük bir çocuğa nasihat ediyordum sanki. Ne kadar komik görünüyorduk şu an kim bilir.

"Dikkat edeceğim, uyurken üzerini iyi ört tamam mı sen de? Üşütme sakın."

"Tamam, gidiyorum o zaman ben. İyi geceler." Kafasını salladı.

"İyi geceler." Aslında şu an arkamı dönüp gitmek istiyordum fakat sanki hâlâ bir şeyler eksik gibiydi. Gidemiyordum, ayaklarım ilerlememe yardımcı olmuyordu. Akgün de aynı görünüyordu.

Yüzünde kararsız bir ifade oluştu ama çok sürmeden o ifade gitti ve hemen ardından eğilerek yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Dudaklarıma doğru yöneldiğinde midem beklentiyle kasıldı. Ama Akgün dudaklarıma değil de burnunun ucuna minicik bir öpücük kondurdu.

"Şimdi gidebilirsin." Bir şey dememi beklemeden iki omzumdan tutup kolayca arkamı dönmemi sağladı. Son kez yüzüne bakıp gülümsedim ve konuştum.

"Akgün sen benim için çok değerlisi , bunu sakın unutma tamam mı?" Gülümseyip kafasını salladığında arkamı dönüp sonunda binadan içeri girebildim. O da apartmana girdiğimden emin olduktan sonra arabasına binip gitmişti.

Merdivenleri çıkıp daireme girdiğimde içime derin bir nefes çektim. Bugün ruhen yeterince yorulmuştum, oyalanmadan hızlı bir duş alıp pijamalarımı giydim ve yatağıma girdim. O sırada Akgün'den mesaj geldi.

Loverman: Eve geldim.

Loverman: Haber ver demiştin ya

Siz: Tamammm

Siz: Aferin böyle söz dinle

Siz: Şimdi ne yapıyorsun?

Loverman:

Loverman: Kitap okuyoruz beraber

Loverman: (Kitap okumam yerine onu sevmemi istediği için müsaade etmiyor.)

Loverman: Sen ne yapıyorsun?

Siz:

Siz: Duştan çıktım şimdi

Siz: Uzanıyorum

Loverman: Saçlarını kuruttun mu?

Siz: :D

Loverman: Alçin?

Siz: Ya Akgün

Siz: Çok üşeniyorum

Siz: Uzadılar iyice yarım saat uğraşıyorum kurutmak için

Siz: Keseceğim en sonunda

Loverman: Hayır saçmalama

Loverman: Saçların çok güzel ve uzunlukları da gayet iyi

Loverman: Kesme sakın

Loverman: Saçlarını seviyorum

Siz: Ben de seviyorum ama kurutmak çok uğraştırıyor

Loverman: Gelmemi ister misin, üşeniyorsan ben kurutabilirim?

Siz: Ne?

Siz: Hayır saçmalama

Siz: Yarım saat önce buradaydı

Siz: Bir de saçımı kurutmak oradan buraya mı geleceksin

Loverman: Hasta olmanı istemiyorum

Loverman: O zaman sen kurut.

Siz: Çok tatlısın Akgün

Siz: Kurutmaya gidiyorum şimdi

Siz: Kitap okuyamayacak gibi görünüyorsun ayrıca

Siz: Uzun bir gündü

Siz: Bekleme beni git yat

Loverman: Tamam

Loverman: İyi geceler güzelim

Siz: İyi gecelerrrr

BÖLÜM SONU

Ben geldim bebikolarımmmm

Gördüğünüz gibi elimden geldiğince hızlı ve çok yazmaya çalışıyorum, lütfen yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın.

Ayrıca bölümleri silmeden sadece yayından kaldırdığım için eski yorumlar olabilir, lütfen onlara takılmayın, onun yerine yeni yorumlarla doldurabilirsinizzzzz.

Hepinizi çok seviyorum

Sonraki bölümde görüşmek üzere damla çikolatalı kap keklerimmm. 🧁

Düzenlendi 08.12.2023

Continue Reading

You'll Also Like

279K 12.1K 44
!KİTAP TAMAMEN DÜZENLENMİŞTİR! ESKİ YORUMLAR İLE ALAKASI YOKTUR! 055* *** ** **: Daddy stuck around but he wasn't present (Baban etrafındaydı ama hi...
963 98 10
Hinata: Ulan gaypeler Bi çocuk buldum böyle LOKGİM LOKGİM🤌🤌
275K 16.5K 20
"Abi mi?" "Abi-ler." 16 yıl sonra tüm hayatınızın yalan olduğunu en yakın hissettiğiniz insanın aslında bir yabancı olduğunu öğrenseydiniz napardınız?
30.6K 465 72
Ezgi'nin biraz sitili değişmiş olabilir yani ve ayrıca ezginin annesi yaşıyordur babası ölmüstür ama ezgi annesinin yaşadığını bilmiyordur leyla bili...