Kusursuz Okul

By robertdys

72.6K 5.4K 4.1K

Bir okulda intihar ve cinayetlerin ardı ardına geldiği, ama ne olursa olsun okulun mühürleme kararı almadığı... More

1. Bölüm~'Okuldaki Cinayet'
2. Bölüm~'Tehlikeli Gece'
3. Bölüm~'Burdan Kaçış Yok!'
4. Bölüm~'Bir Yol Var...'
5. Bölüm~'Sır'
6. Bölüm~'Dehşet'
7. Bölüm~'Benzerlik'
8. Bölüm~'Yabancı'
9. Bölüm~'Mühür'
10. Bölüm~'Gizli'
11. Bölüm~'Karanlık'
12. Bölüm~'Saklı'
13. Bölüm~'Kaçış'
14. Bölüm~'Son Perde'{Sezon Finali}
15. Bölüm~'Parti'{Yeni Sezon}
16. Bölüm~'Geri Dönüş'
17. Bölüm~'Tehlike Çanları'
18. Bölüm~'Oyun'
19. Bölüm~'Gizli Tanık'
20. Bölüm~'Kesişme'
21. Bölüm~'Yüksek Sarsıntı'
22. Bölüm~'Mesafe'
23. Bölüm~'Testere Laneti'
24. Bölüm~'Alevlerin Dansı'
25. Bölüm~'Tuzak'
26. Bölüm~'Garabet'
27. Bölüm~'Tutsak'
28. Bölüm~'Güneşten Daha Sıcak'
29. Bölüm~'Alevler Eşliğinde'
30. Bölüm~'Ruh İkizi'
31. Bölüm~'Saklı Geçmiş'
32. Bölüm~'Son Saniye'
33. Bölüm~'Felaket'
34. Bölüm~'Rastlantı'
35. Bölüm~'Karşılaşma'
36. Bölüm~'Yolculuk'
37. Bölüm~'Kalbimin Katili'
38. Bölüm~Küllerinden Doğmak'
39. Bölüm~'Korku Masalı'
40. Bölüm~'Kaçak Ruh'
41. Bölüm~'Korumasız Kalkan'
42. Bölüm~'Gizli Suikast'
43. Bölüm~'Mutluluk Ve Tehlike'
44. Bölüm~'Mucize'
45. Bölüm~'Tehlikeli Sular'
46. Bölüm~'Yalnız Kalpler'
47. Bölüm~'Bir Lanetin Sonu'
48. Bölüm~'Sessizliğin Sesi'
49. Bölüm~'Düğüm'
50. Bölüm~'Gecenin Karanlığında'
51. Bölüm~'Senin Kaderin'
52. Bölüm~'Başlangıç Çizgisi'
53. Bölüm~'Bir Ölü Bir Yaralı'
54. Bölüm~'İyi Ve Kötü'
55. Bölüm~'Cumartesi Gecesi'
56. Bölüm~'Karanlığın Sesi'
57. Bölüm~'Yeni Başlangıçlar'
58. Bölüm~'Kusursuz Okul'{Sezon Finali}
59. Bölüm~'Yeni Düzen'{Yeni Sezon}
60. Bölüm~'Karanlıkta Parlayan Yıldız'
61. Bölüm~'Karanlık Bastığında'
62. Bölüm~'Ateş Hattında'
63. Bölüm~'Son Parti'
64. Bölüm~'Gülümse Kaderine'
65. Bölüm~'Kayıp Bir Vaka'
66. Bölüm~'Kara Melek'
67. Bölüm~'Sıra Dışı'
68. Bölüm~'Hayatın Kıyısında'
70. Bölüm~'İyi Geceler'{Sezon Finali}
71. Bölüm~'Karanlık Gece'{Yeni Sezon!}
72. Bölüm~'Kara Bulut'
73. Bölüm~'Acı Gerçekler'
74. Bölüm~'Yalnız Peri'
75. Bölüm~'Dolunay'
76. Bölüm~'Gece Işığında'
77. Bölüm~'Sahte Katil'
78. Bölüm~'Sırrı Açılmamış Dosyalar'
79. Bölüm~'Beni Bırakma'
80. Bölüm~'Sahte Hayat'
81. Bölüm~'Ateşin Sesi'
82. Bölüm~'Kaçak Cinayet'
83. Bölüm~'1. Ölüm'
84. Bölüm~'Ateşin Tutsağı'
85. Bölüm~'Bölüm Sonu' |Sezon Finali|
86. Bölüm~'Yeni Bir Başlangıç'{Yeni Sezon}

69. Bölüm~'Ters Köşe'

288 13 11
By robertdys

Yeni Bölüme Hoşgeldiniz!🔥✨

                        ~69. Bölüm~
                        |Ters Köşe|

- Tamam yavaş ol merdivenlerden inerken.

Bunu bilmem kaçıncı defa diyen Emir'le beraber hastaneden serumum bitmiş ve şu an çıkış merdivenlerinden iniyouz. Ben karnımdaki ağrı ile birazcık zor iniyorum. Emir'in kolunu tutmasam sanırım şu anda düşmüştüm. Merdivenleri beş dakika içerisinde basamakları bitirdikten sonra hastanenin önünde bekleyen Emir'in arabasına binerek Emir'in ısrarı ile onun evine doğru yol aldık.

- Sera, iyileşene kadar bende kalmanı istiyorum.

Dedi arabayı çalıştırmış, bir eli direksiyonda arabayı kontrol ederken diğer eli elimin üzerindeyken. Elini sıkıca tutarak dudaklarını araladım.

- Emir, bak cidden abartılacak hiçbir şey yok. Ben gayet iyiyim, zaten annemler gelecek birkaç güne ve o gün içerisinde sende kalmaya çalışırım tamam mı?

Dediğimde gözünü yoldan ayırmadan başını salladı. Daha sonra tekradan derin bir sessizlik oluştu. Yolculuk yirmi dakika içerisinde bitip Emir'in evine geldiğimizde beraber salona geçerek aynı kanepeye oturduk. Birkaç dakika öylece yorgunluğumuzun gitmesini bekledik.

- Acıktın mı? Sakın aç değilim falan deme, hastanede hiçbir şey yemedin.

- Evet, ama öyle sipariş falan vermek yok, kendimiz yapacağız. Tıpkı o akşam ki yemek yaptığımız gibi.

Dediğimde ayaklanarak mutfağa girdim. Emir ise arkamdan gelerek bana ve kendine aşçı önlüğünü giydirip yemek yapmaya koyulduk. Annemin çok güzel lazanya tarifini eksiksiz bir biçimde tamamlamak uzun sürse de sonunda harika bir lazanya ortaya çıkmıştı.

Yemek masasını hazırlayıp hazırladığımız lazanya ve çeşit çeşit yemekleri dizdikten sonra masaya oturarak yemeğe başladık. Emir'le mutfakta vakit geçirmek kadar güzel birşey yok sanırım. Onunla geçirdiğimiz her vakit güzel aslında.

- Ha bu arada, Ege'de Çiğdem'in yanında kalıyor. Çiğdem ısrar etmiş.

Dedi yemek yerken sohbetimizin ardından. Başımı sallayarak söze girdim.

- Aksel'le olayı hallettik ama bu da bir oyunsa diye korkuyorum. Ona tam güvenebilmiş değilim.

- Aslında bende çok kararsızım o konuda. Neyse şimdi bunları düşünme sen, sana birşey olacak diye çok korktum ben o hastanede ama şimdi tıpkı eskisi gibi karşımdasın. Bu bana yeter de artar, diğerlerine önemli değil.

Dedi masanın karşısından elimi sımsıkı tutarak. Bende elini sımsıkı tutup gülümsedim. Yemeğimizi bitirip ardından film izlemeye başladığımızda filmin ortasında Emir söze girdi.

- Sanırım uykum geliyor ve beni uyutacak bir güzellik istiyorum.

Dediğinde anlamsız bir şekilde başım iki yana sallayarak yanıt verdim.

- Benimde geliyor ama yukarıya çıkacak kadar enerjim yok.

Dediğimde Emir yanı başımdaki kanepeden kalkıp bir anda beni kollarının arasına alarak kucağına aldı ve merdivenlerden yavaşça yukarı çıkardı, ben ise şok içinde yüzümdeki gülümseme ile ona bakıyordum.

- Emir, ne yapıyorsun?

- Enerjim yok dedin, bende kendim çıkarıyorum.

Dediğinde odanın kapısının önünde durdu ve kapıyı açarak beni resmen yatağa uzandırdı. Daha sonra ise kendisi dd sağ tarafıma geçerek yatağa uzandı. Öylece ikimiz de duvara bakıyorduk.

- Yarın yine ve yine şu lanet okul var, çıldırmamak elde değil.

Dedim duvara bakmaya devam ederken. Emir ise gözlerini kısarak yanıt verdi.

- Herşey bitecek, güven bana. Şimdi gel bakalım.

Dediğinde bana doğru dönerek beni kollarımın arasına aldı. Ben ise o kollarının arasında huzurlu bir uyku çekiyordum...

Gece saat tam 3:00. Gözlerimi açtığımda Emir'i göremeyince bir anda ayaklandım. Komodinde duran telefonumu aldım ve hiç ses çıkarmadan Emir'i evde aramaya başladım. Beni yalnız mı bırakmıştı? Nereye gitmiş olabilir di?

- Emir?

Dedim kısık bir sesle. Fakat yanıt gelmedi. Alt katta kimse yoktu, tam evden çıkıp bahçeye bakacaktım ki evin bodrum katından bir ses gelene kadar. Bu bir testere sesi gibi bir şeydi. Usulca bodrum kapısını açtım ve merdivenlerden aşağıya indim. Son basamağa vardığında hayatımda asla ya unutamayacağım bir şok yaşadım. Kahretsin! Sessiz olmam gerekiyordu, çünkü Emir burada anlamadığım bir makine ile yanında olan elinde testere tutan bir kişiyle makineyi tamir ediyorlardı sanırım.

- Okuldaki bomba planı işe yaramadı.

- Ama daha yapacaklarımız bitmedi, sen işine odaklan. Ben Sera'yı kontrol edip geleceğim.

Ne! Bomba, bombayı Emir mi? Allah'ım kafayı yemek üzereyim! Neden? Nasıl anlamıyorum! Düşünmek için vakit yok zaten, Emir merdivenlerin oraya yaklaştığı an hemen merdivenlerden yukarı çıkıp odasına hızlı adımlarla girdim.

Üzerimi örtüp yalandan uyuma rolüne girdim. Tam o sırada ise odaya Emir girdi. Ses çıkarmadan bana doğru yaklaştığını hissediyordum. Yanıma geldi, saçlarımı okşadı ve en sonunda alnımı öperek ayaklandı ve odanın kapısını kapatarak odadan çıktı.

Ben ise hemen gözlerimi açtım ve yatakta öylece uzanır pozisyonda ne yapacağımı düşündüm. Emir'in bana söylemediği birşey vardı, ve söylememek de istemediği belli. Ama ben bunu öğreneceğim, hiç ses çıkarmadan tekradan gözlerimi kapattım ve normalmiş gibi uyumaya çalıştım.

                                      ***
Ve sabah 7:09. Gözlerimi karşıda olan duvar saatinden saati görür görmez yataktan kalmaya çalıştım fakat Emir'in arkamdan kolları ile bana sarıldığını yeni fark ettim. Yavaşça kollarından tuttum ve kollarını üzerimden çekerek yataktan kalkmayı başardım. Bu sefer odanın köşesinde olan çantamı alır almaz hemen merdivenleri aşarak ön kapıya vardım. Bahçeden de çıkarak en yakın konumda olan taksiyi çağırarak eve doğru yol aldım.

Annem ve babamın evde olmaması nedeniyle istediğim saatte gidebiliyordum. Evin önünde durup taksiye ücreti ödeyip hemen yedek anahtar ile evin kapısını açıp odama çıktım. Hızlıca üzerimi değiştirip okul formamı giyerek evden çıktım. Yine taksi çağırarak okula doğru yol aldım. Yirmi dakika içerisinde okulun önünde durduğumda arabadan indim ve okulun önünde bende öylece kalakaldım.

Sanki girmek istemiyordum, bu okulun ürpertici tarafı beni korkutuyordu ve en önemlisi ise artık kime güveneceğimi bilmiyorum. Sevgilim ve her şeyden çok sevdiğim adamın dün gece gerçek yüzünü görmüş oldum. Ne garip değil mi? Belki de diğerlerinin de gerçek yüzünü başka bir gün göreceğim.

- Sera neden bostan korkuluğu gibi öyle durmuşsun?

Arkmadan gelen tanıdık bir sesle hemen arkamı gördüm. Çiğdem ve Ege'yi yan yana gördüğümde hemen Ege'nin boynuna sarıldım. Şükürler olsun ki turp gibiydi ve sağlığı yerinde gibi görünüyordu.

- Seni çok özledim prenses.

- Bende seni abi.

Birbirimizden ayrıldıktan sonra üçümüz beraber okula girdik. Benim bu olayı birisine anlatmam gerekiyor ve en mantıklı kişi şu an Çiğdem. Ege'ye anlatsam plansız davranır ve bu her şeyi mahveder.

- Günaydın!

Aksel'in enerjik bir şekilde yanımıza gelip günaydın demesiyle ona güler yüzle yanıt verdiğimde Çiğdem'in sinirli bakışlarını gördüm. Her ne kadar Aksel ile barışmamızı kabullenmese de yine de sinirliydi.

- Ha bu arada Emir bugün bi garipti en son spor salonunda gördüm. Bir bak istersen Sera. Ne de olsa sevgilin.

Aksel ile yine aynı sırada oturmaya başlamış ve oturur oturmaz bana böyle bir cümle kurmuştu. Gidip bakmalı mıydım? Bence bakmalıyım, bana birşey yapacak hali yok ya? Hem dün gece ki olayı öğrendiğimi bile bilmiyor.

Başımı sallayarak oturduğum sıradan ayağa kalktım ve usul adımlarla hemen asansöre binerek spor salonunun katında durdum. Asansörden çıkıp sağ koridordan geçerek spor salonunun büyük kapısını var gücümle açıp içeri girdim. Burada kimse yoktu, bir dakika.

İzleme koltuklarında oturan kişi, bu Emir'di! Başını eğmiş ve sanki ağlıyordu. Koltukları geçerek onun yanına doğru ilerledim. Yanına vardığımda beni farketmedi. Yanındaki boş koltuğa oturdum ve istemsizce ellerimi saçlarına doğru götürdüm. Saçlarını okşamaya başlayacaktım ki bir anda irkilerek başını kaldırdı. Beni gördüğü an derin bir iç çekti.

- Sana burada olduğumu kim söyledi?

Dedi göz yaşlarını silerken. Ben ise ona doğru dönerek söze girdim.

- Bir önemi var mı? Bak Emir, neden ağlıyorsun bilmiyorum ama eğer anlatmak istersen dinlerim.

Dediğimde bana doğru yaklaşarak başını göğsüme koydu. Ben ise saçlarını okşamaya başladım.

- Şimdi anlatmak istemiyorum. Belki başka bir zaman. Sera, beni hiç bırakma olur mu? Ne olursa olsun. Çünkü bana tek iyi gelen sensin.

Anlatmak istiyordu ama sanki anlatmaktan korkuyordu. Anlatırsa onu bırakacağımdan korkuyordu, bu her halinden belliydi.

- Seni hiç bırakmayacağım.

Dedim yanağına bir öpücük kondurarak. O ise ellerimi sımsıkı tutarak gözlerini kapattı. Uyuyacak mıydı? Birazdan zil çalacak ve burada uyumasına izin veremezdim.

- Emir, gitmemiz gerekiyor. Birazdan ders zili çalacak.

Dedim ayaklanarak ona doğru elimi uzattım. Elimi sımsıkı tutarak ayağa kalktı ve kolunu omzuma koydu. Beraber spor salonundan çıkarak asansöre bindik.

- Aksel'le durumlar nasıl?

Diye sordu asansör birinci kattayken. Boğazımı temizleyerek yanıt verdim.

- İyi gibi, ama Çiğdem bir türlü alışamıyor.

Dedim sıkıntılı bir nefes vererek. Üçüncü kata vardığımızda asansör açıldı ve koridorlardan geçerek sınıfa girdik. Öğretmen daha gelmemişti. Emir arkada yerine geçerken bende sırada müzik dinleyen Aksel'in yanına geçtim. Beni görür görmez kulaklıklarını çıkararak merakla söze girdi.

- Nesi varmış?

- Ha önemli bir şey değil, sadece birazcık yalnız kalmak istiyormuş.

Dediğimde başını salladı ve kulaklarını geri takarak başını sıraya koydu. Tam o sırada ise sınıftan birisi elindeki telefona bakarak yüksek sesle bağırdı.

- Arkadaşlar öğretmen bugün hastaymış, nöbetçi öğretmen de yok ders boş!

Dediğinde bazıları sevinçle dışarı çıktı. Bazıları ise telefonla ilgilenmeye başladı.

- Sera ben dışarı çıkacağım, geliyor musun?

Çiğdem'in sorusu ile başımı sıradan kaldırdım ve ayaklanarak yanıt verdim.

- Tamam hadi gidelim.

- Bende geleceğim, sıkılırım tek başıma.

Dedi Aksel bize katılarak. Çiğdem sıkıntılı bir nefes vererek başını salladı ve üçümüz sınıftan çıkarak bahçeye çıktık.

- Çiğdem, Egemen nerede? Bugün görmedim de onu.

Dedi Aksel merakla. Çiğdem ise üzgün bir ifade ile yanıt verdi.

- Londra'ya geri döndü. Kendi kararıydı, birşey diyemedim.

Dediğinde üçümüz de yürüyüş olsun diye arka bahçeye kadar yürüdük. Tam o an Aksel bizden ayrılarak biraz ileri doğru gitti. Biz ne yaptığını anlamaya çalışırken o bir duvarı işaret ederek söze girdi.

- Bakın, o gün burada tam bu duvarda patlama meydana geldi. Yine aynı duvarı dekor etmişler.

Dediğinde o gün yaşanılan şey aklımda geldi. Müdür, evinde ölü bulunmuştu. Bir dakika, dahası da var. O gün onu öldüreni de görmüştük. Siyah bir maske takıyordu ve arabası. O gün orada müdürün evine gittiğimizde o siyah maskeli adamı şimdi net hatırlıyorum. Boyu, fiziği ve arabası. Sanki, sanki o kişi bana Emir'i andırıyor gibiydi. Hayır, bunu yapmış olamaz sen kafayı mı yedin Sera neler düşünüyorsun? Allah kahretsin ki aklıma gelmeseydi.

- Sera, iyi misin?

Arka bahçenin ortasında öyle boş gözlerle yere bakarken bir anda herşeyin aklımda canlanması ve o siyah maskeli kişinin Emir olma ihtimali ile dalmışken Çiğdem'in cümlesi ile bir anda onlara doğru döndüm.

- Sera, ne oldu?

Dedi Aksel endişeli bir şekilde. Ben ise bu olayı artık daha fazla içimde tutmaktan kaçınıp ikisine doğru dönerek söze girdim.

- Kızlar size birşey söylemem gerekiyor, hem de çok önemli.

- İyi anlat dinliyoruz.

Dediklerinde arkalarında olan geniş bankı işaret ederek oraya gittik. Üçümüz de banka oturduktan sonra derin bir nefes alarak söze girdim.

- Ben, dün gece Emir'in evinde kaldığımda saat gecenin tam üçünde onu bodrum katında elinde testere olan birisi ile bir makineyle uğraşırken gördüm.

Dediğim an Çiğdem ani bir şokla hemen sözümü yarıda kesip söze atıldı.

- Bir dakika, sen testreli kişi mi dedin az önce?

- Evet?

Dedim anlam veremeyerek. Çiğdem ise gözleri fal taşı gibi açılarak söze girdi.

- Onlar, eskiden okulu yıkmaya çalışan kişilerdi.

- Evet, bende duymuştum!

Dedi Aksel, Çiğdem'in yanıtından hemen sonra.

- Sen anlatmaya devam et Sera.

Dediklerinde bütün olayları bir çırpıda anlattım. İkisi de kulağını dört açarak beni dikkatle dinlediler.

- Herşey bu işte, bugün de onu spor salonunda ağlarken buldum.

Dedim son söz olarak. İkisi ise aklı karışmış gibiydi, Çiğdem düşünceli bir şekilde bana bakarak söze girdi.

- Şimdi Emir, o gün müdürün evinden çıkan siyah maskeli kişi olduğunu mu sanıyorsun Sera?

Dediğinde başım sallayarak söze girdim.

- Hayır, ama olabilme ihtimali var. Onun fiziğinde ve boyunda birisiydi ve arabaları tıpatıp aynıydı!

- Size birşey diyeyim mi biz çok fena ters köşeye düştük.

Dedi Aksel. Aynen öyleydi, öyle bir ters köşeye düştük ki artık kimin kim olduğunu bile bilmiyoruz.

- Neyse, şimdi Sera senin yapacağın şey şu, Emir'e normal davranacaksın ve hiçbir şey belli etmeden onla ilişkine devam edeceksin. Herşeyi belli edip ona mesafeli davranırsan yapacağınız plan suya düşer.

Dedi Çiğdem plana giriş yaparken. Ben ise başımı sallayarak onu pür dikkat Aksel'le beraber dinledik.

- İlk başta o bodrum katında ki cihazın ne olduğunu bilmemiz gerekiyor çünkü o gün okulun bomba olayında bir parmağı olduğunu bulabilmemiz için. Bu gece Aksel'le ben gece tam iki de gizlice Emir'in evinin önünde bekleyeceğiz. Ve sen de bu gece Emir'in evinde kalacaksın Sera, ama uyumak yok. Onu uyutacaksın. Telefonunu her daim yanından ayırma. Bu gece evin kapısını bize açıp üçümüz beraber bodrum katına inip o cihazı inceleyeceğiz. Daha sonra ne yapacağımıza bakarız.

Dediğinde Aksel ve ben Çiğdem'i onaylarcasına başımızı salladık. Daha sonra üçümüz de planı iyice aklımıza kazıyıp teneffüs zili çalınca hemen banktan kalkarak sınıfa doğru yol aldık.

- Siz çıkın ben kantine uğrayıp su alacağım.

- Tamam, sınıfta görüşürüz.

Hemen kantine giderek bir su aldım ve bir yerde oturup içtim. Daha sonra merdivenlerden çıkıp sağ koridordan yürüyordum ki tanımadığım bir ses bana seslenene dek.

- Bir bakar mısın?

Dediğinde arkamı dönüp tanımadığım bu sesin sahibine baktım. Uzun boylu, sarı saçlı bir erkekti. Neden bana seslendi ki şimdi?

- Evet?

Dedim şaşırmış bir ifadeyle. O ise bana biraz daha yaklaşıp elini uzattı.

- Sen Sera olmalısın. Beni hatırlamadın mı?

Dediğinde çocuğun havada olan elini tutmadan yanıt verdim.

- Hayır.

- Sera ben Selim, hani şu küçükken Romeo ve Juliet rolünü beraber canlandırdığın kişi.

Dediğinde güler yüzle ona mutluluklar içerisinde sarıldım.

- Ya Selim! Aradan çok uzun zaman geçmiş şimdi aklıma geldi. Nasılsın iyi misin?

Dediğimde ondan ayrıldım ve beraber koridorda dolaşarak sohbet ettik. Gerçekten küçükken ki gibi şu haliyle alakası yoktu. Oldukça değişmişti. Selim'le sohbetimize devam ederken bir anda Emir'in önünden geçtiğimiz erkekler tuvaletinden çıkarken gördüm. Bizi görür görmez alnındaki damarlar iyice ortaya çıktı.

- Aaa Emir, bak bu da Selim.

Dedim bir anda çünkü resmen çocuğun üzerine gelip boğacaktı. Selim anlamamış bir şekilde ikimize bakıyordu. Ben ise yarım kalan sözüme devam ettim.

- Küçükken bir tiyatro da beraber rol almıştık da küçüklük arkadaşım yani.

Dedim olayı geçiştirmeye çalışarak. Emir ise hiçbir şey demeden beni Selim'le yalnız bırakıp koridordan uzaklaştı. Bir dakika, kızması falan gerekmiyor muydu? Selim'le hemen vedalaşıp Emir'in girdiği koridordan girdim. Burası konferans salonuna çıkıyordu. Hemen konferans salonuna girer girmez Emir'in kolumdan tutup beni kendine doğru sertçe çekmesi bir oldu.

- Sen beni mi takip ediyorsun?

Resmen benimle bir yabancıymışım gibi konuşuyordu. Bunun nesi vardı? Sinirle kolumu ondan kurtarmaya çalıştığımda beni kendine daha da çok çekerek kıpırdamama bile izin vermedi.

- Cevap ver!

Dediğinde o kadar acımasız bir şekilde bağırdı ki resmen şurada korkudan düşüp bayılacaktım.

- Bırak beni.

- Cevabını ver bırakacağım.

Dediğinde kolumu iyice sıkı tutuyordu. Resmen canımı yakıyordu, bu benim tanıdığım Emir değildi.

- Ya bırak!

Dedim gözlerimden yaşlar akarken. Bir çırpıda onun kolları arasından kendimi kurtarıp ondan uzaklaştım. Gözyaşlarımı silerken söze girdi.

- Sera, bak ben özür dilerim. İsteyerek yapmadım.

Dediğinde bana doğru yaklaşırken acımasızca bağırdım.

- Yaklaşma bana!

Dedim sinirle. O ise olduğu yerde durarak söze girdi.

- Bak, seni onunla görünce sinirlendim eğer orada dursaydım kalbini kıracaktım. Ama sen benim peşimden gelince kendime hakim olamadım. Sera, bırak bakayım.

Dediğinde göz yaşlarımı silmeye devam ederken bana yaklaştı ve sımsıkı tuttuğu kolumun morarmış haline baktı.

- Özür dilerim Allah kahretsin ki isteyerek yapmadım. Çok acıyor mu?

- Biraz.

Dediğimde konferans salonunda ki dolaptan bir poşet buz çıkarıp kolumun üzerine koydu. Ben ise boş koltuklardan birine geçerek kolumdaki moralıklığın geçmesini bekledim.

- Geçti mi? Bak istersen hastaneye gidelim birşey yapalım.

Dediğinde onu dinlemeden elimdeki poşette olan buzları morarmış koluma bastırmaya devam ettim. O ise yanıma oturup gözyaşları içerisinde söze girdi.

- Sera, bak ben hayatımda hiç istemeyeceğim birşey yaptım ve bu şeyin pişmanlığını yaşarken bir de seni başka birisiyle görünce sinirden her tarafı parçalamak istedim. Ben bu değilim, bunu sende biliyorsun. Özür dilerim beni affet olur mu?

Dediğinde kolumdaki buzu çekip bir kenara koydum. Morarmış kolumun moralıklığı biraz geçmişti. Ona doğru dönerek gözlerimdeki hâlâ olan yaşlar ile söze girdim.

- Ne yaptın? Hayatında hiç istemediğin ama yaptığın şey ne?

Dediğimde yanıt vermekten kaçınıp gözyaşlarımı elleriyle sildi. Daha sonra ayağa kalkıp bana elini uzatarak söze girdi.

- Söyleyemem, hadi gidelim buradan. Zaten yeterince canını yaktım ve kendimi bu yüzden asla affetmeyeceğim.

Dediğinde bana uzattığı elini tutmadan ayağa kalktım ve önden ilerleyerek konferans salonundan çıktım. Onu beklemeden hızla sınıfa girdim ve Aksel'in bana endişeyle baktığını gördüğümde o söze girmeden ben söze girdim.

- Ege ve Çiğdem nerede?

- Onlar dışarda, senin koluna ne oldu! Biraz morarmış gibi?

Dediğinde elleriyle kolumu tuttu ve iyice baktı. Tam o sırada sınıfa Emir girdi ve bana pişman gözlerle bakarak sırasına oturdu.

- Önemli birşey değil.

Dedim lafı geçiştirmeye çalışarak. Emir sinirini benden çıkarmıştı. Ve bunu söyleneni bir anlamı yoktu.

- Sera, dilini mi yuttun? Cevap versene! Bunu sana kim yaptı?

- Ben yaptım.

Dedi arka sıradan Emir. Ben ona doğru sinirli bir şekilde bakarken Aksel bir Emir baktı sonra bana doğru dönerek sinirle sordu.

- Doğru mu bu Sera?

Dediğinde sinirle yanıt verdim.

- Evet ama önemi yok. Emir Bey sinirini benden çıkardı işte.

- Aaaa öyle mi? Her sinirlendiğinde sinirini senden mi çıkaracak? Yok öyle birşey!

Dedi Aksel sinirle. Ben ise başımı sıraya yaslamış bir şekilde Aksel ve Emir'in atışmalarını dinliyordum.

- Bu Sera'yla bizim aramızda Aksel. Sen karışma.

- Nasıl karışmayayım? Kıza zarar ver bir de karışma diyorsun? İnsan bir özür diler.

- Diledim zaten. Sera, bir gelir misin konuşmamız lazım.

Dediğinde ayaklanarak hiçbir şey demeden koridorun sonuna gittik berabe. Aksel ise sınıfta öylece bizi bekliyordu.

- Ne var?

- Özür dilerim. Allah beni kahretsin ki öyle birşey yapmasaydım.

İşi daha fazla uzatmak istemedim. Yoksa Aksel bu olayı herkese yayacaktı. Hem bu gece ki planı yapmak için Emir'in evinde olmam gerekiyordu. Ama onu plan için değil sevdiğim için özürünü kabul edecektim.

- Tamam sorun değil. Hem merak etme, o kadar da çok acımadı.

Dediğimde ellerini belime dolayarak beni kendine çekti ve sımsıkı sarıldı. Ben de başını okşayarak sakinleşmesini sağladım. Daha sonra sınıfa girdiğimizde ben tekradan yerime geçtim ve diğerleri de geldiğinde ders başlamış oldu. Geri kalan derslerde başımı sıraya koyarak hep uyumuş oldum. Son ders saatinde ise çantamı alıp Çiğdem ve Aksel'le çıkıyordum ki Emir arkamdan seslendi.

- Sera, istersen bu gece benimle vakit geçirmen, neyse saçmalıyorum.

Dedi düşünceli bir şekilde. Ben ise ona kalma teklifi etmeden onun bana etmesinin heyecanı ile yanıt verdim.

- Olur, bilirsin seninle vakit geçirmeyi seviyorum.

- Sahiden mi? Tamam o zaman gidelim.

Dedi sevinçle. Ben ise Ege'ye haber verip bu gece de Emir'de kalacağımı söyledim. Okuldan çıkıp Emir'in arabasına binerek yola koyuldum.

Arabanın camını açıp hava alırken bir yandan da Çiğdem'e mesaj yazıyordum. Bu gece o bodrum katında neler dönüyor göreceğiz...

2 Saat Sonra...

Saat 12:09. Bu saate kadar Emir'le birlikte yemek yedik, ve beraber üç film bitirdik. Zaman geçmek bilmezken şimdi ise kanepede Emir başını omuzuma koymuş bir şekilde uyuyordu. Onu uyandırıp odasına gitmemiz gerekiyor ki Çiğdem ve Aksel'in gelmesine daha iki saat var.

- Emir, hadi kalk bak kanepede uyursan belin tuttulur.

Dedim bir bahane bularak. O ise gözlerini ağır ağır açarak ayaklandı.

- Ha burada mı uyumuşum? Elimi yüzümü yıkayıp odama geçiyorum sen de gelirsin.

Dediğinde lavaboya doğru gitti. Ben ise onun gidişi ile hemen telefonumu çıkardım ve Çiğdem'i aradım. Çalır çalmaz açtı.

- Alo Çiğdem, şu an daha uyumadı. Odasına gidip uyuyacak siz ne zaman çıkıyorsunuz?

- Ha Sera daha iki saat var. Hem Ege de daha uyumadı. Aksel'de bela oldu başıma o da burada. Yani daha zaman var biz gelince sana haber vereceğiz.

- Tamam kapatmam gerek görüşürüz.

Dedim ve telefonu kapatarak Emir'in odasına çıktım. O ise çoktan yatağına uzanıp uyumuştu. Acaba Çiğdem'i arayıp şimdi mi gelmelerini söylemeliydim? Ne de olsa ne kadar erken o kadar hızlı olurdu.

- Sera, uykun mu yok?

Bence daha erkendi, Emir uyumamıştı ve bana bu soruyu soruyordu. Arkamı dönüp onun yanına uzanarak söze girdim.

- Hayır, yani uykum var.

- Öyle mi? Ama benimde şu an seni öpmek istiyorum desem?

Dediğinde yüzünü bana doğru yaklaştırdı. Ben ise gülerek yanıt verdim.

- Emir!

- Ne? Sevgilimi öpemeyecek miyim?

Dediğinde bana daha da yaklaşarak kollarıyla belimi sardı ve beni kendine doğru sımsıkı çekerek dudaklarını dudaklarıma değdirdi. Daha sonra dudakları ile dudaklarımı sertçe öpmeye başladı. Öyle haz alır gibi öpüyordu ki ben bile karşı çıkamadım. Ellerini saçlarımda gezidirdi, daha sonra boynuma bir öpücük kondurup bana sıkıca sarılarak gözlerini kapattı.

- İyi geceler.

Dedi sesi uykulu gelirken.

- İyi geceler.

Dedim bende. Daha sonra bende gözlerimi yavaş yavaş Emir'in kolları arasında kapattım..

                                       ***

- Aksel, herşey hazır mı?

- Hazır merak etme.

Dedi Aksel, Çiğdem ile evde son kontrolleri yapıp evden çıkarken. Saat gecenin ikisine doğru yaklaşırken Çiğdem'in arabası ile yola koyuldular.

- Sen bu Ege'ye kaç tane uyku hapı içirdin! Horlama sesi dışarıdan bile duyuluyordu.

Dedi Aksel gülerek. Çiğdem ise hafifçe sırıtarak yanıt verdi.

- Aslında senin de içeceğine atacaktım sonra vazgeçtim.

Dediğinde Aksel yüzünde ki gülümsemeyi soldurarak önüne döndü ve yolun geri kalanı sessiz bir şekilde sürdü..

                                      ***

Ve beklenen an geldi. Saat tam gecenin ikisi ve Çiğdem'den gelen mesajla cebimde titreyen telefonumla gözlerimi Emir'in kolları arasında açtım. Umarım uyanmaz çünkü bütün plan suya düşer. Kolları arasından yavaşça kurtulup hızlıca üzerimi giyerek hemen yavaşça odadan çıkıp ses gelmesin diye kapıyı kapattım.

Daha sonra hemen arka bahçe kapısında bekleyen Aksel ve Çiğdem'e kapıyı açmaya gittim. Işıklar olmadan önümü bile zor görürken sonunda arka bahçe kapısına ulaşıp kapıyı açtığımda üzerimdeki şoku atmaya çalıştım. Aksel oldukça ajan gibi giyinmişti.

- Ne o Aksel? Gizli ajanlığa mı başladın?

- Yok be, plana uyumlu giyineyim dedim.

Dedi hemen benim sözümden sonra. Onlara Ebu işaret ederek içeri aldım ve ardından kapıyı kapattım.

- Eeee nerede bu bodrum katı?

Dedi Çiğdem sessizce. Tam o sırada ise Aksel'in sakarlığının sesi duyuldu.

- Ah, Ayağım!

- Aksel! O güneş gözlüğünü çıkar önünü göremiyorsun!

Dedi Çiğdem, Aksel'i uyararak.

- Ne alakası var gözlüklerimle? Ev karanlık o yüzden neyse.

- Çok konuşmayın da beni takip edin.

Dedim onlara ileriyi işaret ederek. İkisi de arkamdan gelerek beni takip ettiler ve bodrum katının kapısının önünde durduk.

- Hazır mısınız?

- Evet!

- Her zaman.

Dediklerinde kapıyı açtım ve üçümüz beraber merdivenlerden geçerek bodrum katına indik.

- Durun çantamda el feneri vardı.

- İyi ki almışsın, önümüzü göremiyoruz.

Aksel çantasından el fenerini çıkarıp etrafa tuttuğunda ileride olan o değişik makine hemen göründü.

- Bakın, orada!

Dedim ilerideki makineyi işaret ederek. Aksel, makineye doğru ışığı tuttu. Üçümüz ise usulca makineye doğru yaklaştık ve tam önüne geldiğimizde şok olduk. Bu makinenin her tarafında bomba vardı resmen! Çok değişik ve tehlikeli bir makineydi.

- Ben size dedim, bu okulun bomba olayında Emir'in parmağı var!

Dediğimde Çiğdem hemen telefonunu çıkarıp makinenin her tarafını çekti. Ben ne için çektiğini anlamaya çalışırken Aksel merakına yenik düşüp sordu.

- Neden çekiyorsun Çiğdem?

- Bir arkadaşım var, makinelerden iyi anlıyor. Ona atacağım.

Dediğinde hepimizin kalbimizi durduracağı birşey oldu o an. Bodrum kapısının açılma sesi geldi arkadan. Hepimiz korkudan kaskatı kesilirken kapıyı açan kişinin merdivenlerden inen ayak seslerini de duyduk. Hepimiz korkuyla birbirimize baktık. Tam şu an bir korku tünelinin içinde gibiydik ve ne yapacağımızı bilmiyoruz...

'69. Bölüm Sonu'
~Devam Edecek~

Sezon Finalinde Görüşmek Üzere💐

Continue Reading

You'll Also Like

439K 18.9K 42
Bilinmeyenler bilinmek için vardır. Haydi sende gel, eğlenelim, öğrenelim!
1.2K 61 11
"Gercekten bilerek olmadi" "Nerden bilecegim?"
55.5K 5.1K 53
"Neden her şey tam normale döndü....artık tamamen mutlu olacağız dediğim zaman yine bir şey ortaya çıkıyordu?? Belki de bu benim lanetimdi! Hatta var...
48.3K 3K 32
Gül Güzeli : neden benden kaçıyorsun Haktan ? Haktan : kaçıyor muymuşum ? Haberim bile yok Haktan : Sana öyle gelmiştir Gül Güzeli : öpüşme sahnesi...