Kusursuz Okul

By robertdys

72.5K 5.4K 4.1K

Bir okulda intihar ve cinayetlerin ardı ardına geldiği, ama ne olursa olsun okulun mühürleme kararı almadığı... More

1. Bölüm~'Okuldaki Cinayet'
2. Bölüm~'Tehlikeli Gece'
3. Bölüm~'Burdan Kaçış Yok!'
4. Bölüm~'Bir Yol Var...'
5. Bölüm~'Sır'
6. Bölüm~'Dehşet'
7. Bölüm~'Benzerlik'
8. Bölüm~'Yabancı'
9. Bölüm~'Mühür'
10. Bölüm~'Gizli'
11. Bölüm~'Karanlık'
12. Bölüm~'Saklı'
13. Bölüm~'Kaçış'
14. Bölüm~'Son Perde'{Sezon Finali}
15. Bölüm~'Parti'{Yeni Sezon}
16. Bölüm~'Geri Dönüş'
17. Bölüm~'Tehlike Çanları'
18. Bölüm~'Oyun'
19. Bölüm~'Gizli Tanık'
20. Bölüm~'Kesişme'
21. Bölüm~'Yüksek Sarsıntı'
22. Bölüm~'Mesafe'
23. Bölüm~'Testere Laneti'
24. Bölüm~'Alevlerin Dansı'
25. Bölüm~'Tuzak'
26. Bölüm~'Garabet'
27. Bölüm~'Tutsak'
28. Bölüm~'Güneşten Daha Sıcak'
29. Bölüm~'Alevler Eşliğinde'
30. Bölüm~'Ruh İkizi'
31. Bölüm~'Saklı Geçmiş'
32. Bölüm~'Son Saniye'
33. Bölüm~'Felaket'
34. Bölüm~'Rastlantı'
35. Bölüm~'Karşılaşma'
36. Bölüm~'Yolculuk'
37. Bölüm~'Kalbimin Katili'
38. Bölüm~Küllerinden Doğmak'
39. Bölüm~'Korku Masalı'
40. Bölüm~'Kaçak Ruh'
41. Bölüm~'Korumasız Kalkan'
42. Bölüm~'Gizli Suikast'
43. Bölüm~'Mutluluk Ve Tehlike'
44. Bölüm~'Mucize'
45. Bölüm~'Tehlikeli Sular'
46. Bölüm~'Yalnız Kalpler'
47. Bölüm~'Bir Lanetin Sonu'
48. Bölüm~'Sessizliğin Sesi'
49. Bölüm~'Düğüm'
50. Bölüm~'Gecenin Karanlığında'
51. Bölüm~'Senin Kaderin'
52. Bölüm~'Başlangıç Çizgisi'
53. Bölüm~'Bir Ölü Bir Yaralı'
54. Bölüm~'İyi Ve Kötü'
55. Bölüm~'Cumartesi Gecesi'
56. Bölüm~'Karanlığın Sesi'
57. Bölüm~'Yeni Başlangıçlar'
58. Bölüm~'Kusursuz Okul'{Sezon Finali}
59. Bölüm~'Yeni Düzen'{Yeni Sezon}
60. Bölüm~'Karanlıkta Parlayan Yıldız'
62. Bölüm~'Ateş Hattında'
63. Bölüm~'Son Parti'
64. Bölüm~'Gülümse Kaderine'
65. Bölüm~'Kayıp Bir Vaka'
66. Bölüm~'Kara Melek'
67. Bölüm~'Sıra Dışı'
68. Bölüm~'Hayatın Kıyısında'
69. Bölüm~'Ters Köşe'
70. Bölüm~'İyi Geceler'{Sezon Finali}
71. Bölüm~'Karanlık Gece'{Yeni Sezon!}
72. Bölüm~'Kara Bulut'
73. Bölüm~'Acı Gerçekler'
74. Bölüm~'Yalnız Peri'
75. Bölüm~'Dolunay'
76. Bölüm~'Gece Işığında'
77. Bölüm~'Sahte Katil'
78. Bölüm~'Sırrı Açılmamış Dosyalar'
79. Bölüm~'Beni Bırakma'
80. Bölüm~'Sahte Hayat'
81. Bölüm~'Ateşin Sesi'
82. Bölüm~'Kaçak Cinayet'
83. Bölüm~'1. Ölüm'
84. Bölüm~'Ateşin Tutsağı'
85. Bölüm~'Bölüm Sonu' |Sezon Finali|
86. Bölüm~'Yeni Bir Başlangıç'{Yeni Sezon}

61. Bölüm~'Karanlık Bastığında'

344 19 14
By robertdys

Aklımda deli sorular, annem ve babamın abim karakolluk oldu diye ona azar işitmeleri ve beni de bir yandan bu geceye kadar nerede olduğumu söylemem konusunda uyardıkları. Herşey üst üste geliyor ve bu beni iyice bunaltıyor.

- Bir parti gecesi de eve normal bir şekilde gelin, geçen gün abin sarhoş bir şekilde geldi resmen! Şimdi de bu karakolluk olayı. Çocuklar bu okula gittiğinizden beri hiçbir şey yolunda değil!

Dedi annem sinirle. Ben ise kanepede oturmuş boş gözlerle yere bakıyordum.

- Sera kızım neden birşey demiyorsun?

- Ya ne dememi bekliyorsunuz? Partide yukarıdan aşağıya ölü bir çocuk önüme düştü ve ben korkudan onun üzerine düştüm üstüm başım onun kanları ile kaplandı ve siz hâlâ benden açıklama yapmamı mı bekliyorsunuz? Size daha ne diyebilirim ki!

Dedim artık içimde biriktirdiğim sinir patlamasıyla. Cümlemi bitirir bitirmez hemen hızlı adımlarla yukarı çıktım. Abim ise arkamdan geliyordu.

- Sera!

- Ne var abi?

Dedim sinirle arkamı dönüp ona bakarken. O sırada ise annem ve babam arkasından geldi. Annemin yüzünde de pişman dolu bir ifade vardı.

- Özür dilerim kızım. Sadece endişelendik. Bilirsin, anne ve babalar bu konularda hep sert çıkışır. Büyüyünce bir anne olduğunda beni anlayacaksın.

Dediğinde gözyaşlarımı tutamadan ona sarıldım. Biraz fazla sert çıkıştım farkındaydım.

- Özür dilerim.

Dedim ondan ayrıldıktan sonra. Daha sonra ikisi de aşağıya indi. Abim ise gözyaşlarımı elleriyle siliyordu.

- Seni o halde görünce deliye döndüm. İyisin değil mi?

Diye sorduğunda başımı salladım ve ona sıkıca sarıldım. Sarılmak her şeyi unutturuyordu bana sanki. Beni kollarının arasına sıkıca alarak sımsıkı sarıldı bana.

- İyiyim, iyi olmaya çalışacağım.

- İyi ol. Çiğdem'in partisi de mahvoldu o da seni öyle görünce aynı benim gibi harap oldu kız. Şimdi kim bilir tek başına ne haldedir.

Benim iyiliğimi es geçip hemen Çiğdem'in konusunu açtı. Çiğdem benim için endişelendi mi? Ege gerçekten de haklıydı. Şimdi kim bilir ne haldeydi?

- Abi, hadi gel Çiğdem'in yanına gidiyoruz.

- Ne?

Diye anlık bir şok cümlesi kurduktan sonra elini tutarak söze girdim.

- Kesin şu an uyumuyordur. Evinin adresini zaten biliyorsun. Gidip iyi olup olmadığına bakalım. 

Elimi sıkıca tuttu ve yanağıma bir öpücük kondurup başını sallayarak söze girdi.

- Tamam gidelim de anne ve babamızı nasıl ikna edeceğiz?

- O iş bende.

Dedim ve göz kırparak el ele aşağıya indik. Annem ve babam bizi görünce anlık bir şaşkınlık geçirdikten sonra babam söze atıldı.

- Çocuklar siz daha yatmadınız mı?

- Hayır baba. Biz bir arkadaşımızın yanına gidiyoruz. Kendisi iyi değil de..

Dedim araya masum bir şekilde girerek. Annem ve babam birbirlerine baktıklarında biz el ele evin kapısından bile çıkmıştık ve sadece arkadan annemin sesini duyduk.

- Bu çocuklar hiç akıllanmayacak. Geç kalmayın! Zaten iyice geç oldu da neyse.

Uyarı cümlesini de aldıktan sonra abimin arabasına binerek süratle Çiğdem'in evine sürdük. Yaklaşık on dakikalık bir yolculuğun ardından Çiğdem'in bahçesine arabayı park ettik ve bahçeden geçerek kapının önünde durarak zili çaldım.

- Umarım uyumamıştır.

Dedi abim tedirgin bir şekilde. Birinci zil sesinde içeriden ses gelmedi. İkinci çalışımda hemen bir ayaklanma sesi duyduk ve daha sonra önünde beklediğimiz kapının açılma sesi ve Çiğdem'in harap olmuş gibi gözüken bedeni.

- Sera!

Beni görür görmez bana sıkıca sarıldı. Resmen ağlayacak gibiydi. Bende ona sıkıca sarıldım ve saçlarını okşayarak söze girdim.

- Ben iyiyim merak etme. Senin iyi oluo olmadığını kontrol etmek için geldik.

Dedim ondan ayrılarak. O ise gözyaşlarını silerek içeriyi işaret ederek söze girdi.

- Ne duruyorsunuz hadi geçin içeri.

Dedi kendine gelmiş ve enerjik sesiyle. Daha sonra başımızı sallayarak içeri geçtik. Geniş ve güzel salonuna geçip oldukça büyük olan kanepelerine oturduk.

- Çiğdem doğum gününü telafi etmeyi düşünüyoruz Sera ile. Değil mi Sera?

Abim oturur oturmaz bu cümleyle konuya girmesi oldukça ilginç olsa da haklıydı. Kızın doğum günü mahvolmuştu.

- Evet evet! Yarın bu sefer bizim organize edeceğimiz bir parti yeri biliyorum.

Dedim aklıma gelen anlık bir fikirle. Çiğdem ise şaşkınlık içerisinde sordu.

- Neresiymiş?

- Benim babamın holdinginde tabii!

- Ne?

Dedi Ege benim yanıtımdan sonra. Bu yeri söyleyeceğimi o da bilmiyordu ama en iyi ve en güvenilir yerdi.

- Yani benim babam başarılarını elde ettiğinde holdinginin büyük bir bahçesinde parti alanı kuruyor. Bizim içinde orayı ayarlar. Ne diyorsun Çiğdem?

Çiğdem derin bir nefes aldı ve mutlu bir yüz ifadesi takınarak söze girdi.

- Tamam olur, zaten bu geceyi unutmak için yeniden bir doğum günü partisi yapmak benim içinde iyi olur. Şimdi partiyi martiyi boşverin, kimler film izlemek ister?

- Olur.

- Bana uyar.

İkimizin de yanıtından sonra Çiğdem mutfağa giderek abartarak şekilde atıştırmalıkları masaya dizdi ve beraber ortak beğendiğimiz bir filmi açıp atıştırmalık eşliğinde saatlerce gecemizi film izleyerek geçirdik. Sabahladık desek daha doğru olurdu. Resmen saat sabahın beşiydi. Abim kanepede uyuya kalmış, Çiğdem'de gözleri bir açıp bir kapanıyor ve sanırım benim de...

                                      ***

Gözlerimi açtığımda kanepelerde uyuya kalan Ege ve Çiğdem'e baktım. Hemen o gece aklıma geldi. Allah kahretsin! Burada uyuya kalmıştık! Saate baktığımda sabahın yedisiydi. Hemen ayaklanıp ortalığı topladım. Dün gece iyice batırmıştık etrafı. Etrafın temizliğini yaptıktan sonra ilk başta Ege'yi uyandırmaya çalıştım ama uyanmıyordu. Onun uyanmasını beklemeden Çiğdem'i uyandırmaya çalıştım koluna dokunarak.

- Ha? Sera? Sabah mı oldu ya?

Sonunda Çiğdem'i uyandırmayı başarmıştım. Uzandığı kanepeden doğruldu ve kolundaki saate bakarak şok içinde bana baktı.

- Eyvah! Dersin başlamasına yarım saat var.

Dediğinde ne yapacağımı bilemeden mutfağa girdim. Özür dilerim Ege ama uyandırmak zorundaydım.

- Sera ne yapıyorsun?

- Ege'yi ancak böyle hızlı uyandırabilirim.

Dediğimde elimdeki su dolu sürahiyi Ege'nin yüzüne döktüm. Kendisi aynı denizde boğulmuş gibi çırpınarak nefes nefese uyandı. O sırada ise Çiğdem kahkahalara boğuldu.

- Sera!

Ege bana sinirle kızarken ona saati göstererek söze girdim.

- Yarım saatimizi senin uyandırmakla mı geçirecektik abi? Kusura bakma. Hadi eve gitmemiz gerekiyor.

- Offf tamam!

Dedi ayaklanarak. Çiğdem'de abime kurulansın diye bir havlu verdi. Üstünü başını kuruttuktan sonra Çiğdem'in evinden çıktık.

- Okulda görüşürüz Çiğdem.

- Görüşürüz!

Veda seansımız da bittiğinde hemen arabaya atlayıp evin yolunu tuttuk. Abim süratle eve doğru sürerken ben ise annemi arıyordum ama cevap vermiyordu. Ne de olsa arkadaşımız da olduğumuzu biliyorlardı orada kaldığımızı da anlamışlardı. Yaklaşık beş dakika içerisinde eve varır varmaz odalarımıza geçip üzerimizi değiştirdik. Normal öğrenciler gibi evden çıktığımızda arabaya atlayarak okula vardık.

Oh be, geç kalacağız diye ordan oraya savrulduk resmen! Ama sonunda okula varmayı başardık. Okul girişinden geçip asansörle üçüncü kata ulaştığımızda abimin yanından ayrılarak tuvalete gitmek istedim. Makyaj yapmam gerekiyordu yüzüm resmen ölü gibiydi. Tuvalete girdiğimde Aksel'i gördüğümde şoka uğradım. Aynanın karşında başını eğmiş bir şekilde ağlıyordu.

- Aksel! Ne oldu neyin var neden ağlıyorsun?

Beni görür görmez gözyaşlarını silerek hıçkırıklar içerisinde söze girdi.

- Sera, ben iyi değilim.

- Tamam kendine gel ve anlat bana. Neyin var?

İlk başta yüzünü yıkayıp kendine geldi. Derin bir nefes alarak söze girdi.

- Erkek kuzenim, günlerdir kayıptı. Annesi babası bütün aile hatta benim annem bile üzüntüden hastanelik oldu. Kuzenim kardeşim gibiydi Sera! Ve dün gece Çiğdem'in partisinde ölü bulunmuş!

Dedi gözyaşları sel içerisinde akarken. Bir yandan çığlıklar atıyor yerinde duramıyordu. Ben ise, olayın şokunu yaşıyordum. O çocuk, Aksel'in kuzeni miydi? Hayır olamaz! Ben, ben bunu Aksel'e nasıl yaptım? Hayır ben birşey yapmadım! Ben sadece o cinayete şahit oldum.

- Aksel tamam gel buraya.

Dedim ona sıkıca sarılarak. Hıçkırıkları, ağlayışları kesilmiyordu. En sonunda kollarından sıkıca tuttum ve kendine gelmesini sağlayarak söze girdim.

- Aksel! Kendine gel. Bak, kuzenin için yapılacak birşey yok. Ailen için güçlü kalmalısın!

Kendine gelmek zorundaydı. Onun gözyaşları benim korkumdu. O her göz yaşı döktüğünde aklıma o olay geliyordu.

- Hadi sınıfa gidiyoruz.

Elini yüzünü yıkayıp kendine getirttim ve kol kola girerek tuvaletten çıkıp sınıfın kapısını çaldık. Ders çoktan başlamıştık.

- Gir!

İçeriden öğretmenin sesi geldiğinde kapıyı açarak kol kola içeri girdik. Bütün endişeli gözler bizim üzerimizdeydi.

- Kızlar zil sesini duymadınız mı? Ders çoktan başladı.

- Hocam duyduk da arkadaşım biraz rahatsızdı da geç geldik. Özür dileriz.

Diye ikimizi savundum ikimizi. Aksel konuşacak durumda bile değildi.

- Tamam sorun değil geçin yerinize.

Birşey demeden yerimize oturduk. Aksel boş gözlerle duvara bakıyordu ve yüzünde hiç tepki yoktu.

- Sen cevapla kızım.

Kahretsin! Bir de soru cevaplama eksikti. Ayağa kalktım ve yüzüme sahte bir gülümseme takınarak tahtada yazan soruyu okudum. İlkolul sorusu gibiydi bilmece miydi bu?

- Evet cevap nedir?

Edebiyat hocası yine her zamanki gibi dersinde bilmece sormayı takıntı haline getirmişti. Ben ise cevabı istediğine soruyu okuyordum.

"Bir yere çarpmadan veya yere düşmeden kırılan şey nedir?"

Ha? Bu nasıl bir soruydu ya? Ben nereden bileyim yere çarpmadan veya düşmeden kırılan şeyi. Öyle birşey var mıydı?

- Eee şey hocam ben cevabı bilmiyorum sanırım.

- Kolay bir bilmeceydi kızım nasıl bilemezsin?

Edebiyat hocası beni iyice bilmeceye bir cevap vermek için beni sıkıştırırken arkadan tanıdığım bir ses pat diye yanıt verdi.

- Kalp.

Arkamı dönüp ona baktığımda o da bana etkileyici bir şekilde bakıyordu. Emir sorunun cevabına kalp demişti. Doğru, kalp. Bazen birisi kırıcı bir söz söyler ve kalbimizi kırarlar insanlar. Ya da en yakın arkadaşınızdan en büyük ihaneti gördüğünüzde kalbiniz kırılır değil mi?

- Evet aferin Emir. Sanırım herkes bu bilmeceden bir ders çıkardı. Neyse zil çaldı arkadaşlar iyi teneffüsler.

Edebiyat hocası yine yaptı yapacağını. Her ders bir bilmece sorardı ve bu en etkileyici ve onun da dediği gibi ders verici bir bilmecelerden biriydi.

- Sera, Aksel iyi mi?

Çiğdem yanıma gelip ön sıraya oturduğunda Aksel hâlâ yanıt vermekten kaçındı. Ben ise derin bir nefes alarak söze girdim.

- Hayır değil. Kuzenini kaybetmiş de.

- Sen nasıl bilmiyorsun Çiğdem? Kuzenim senin doğum günü partinde ölen çocuk.

Aksel pat diye söze girdiğinde Çiğdem anlık bir şok yaşadı Aksel'in cevabıyla.

- Nasıl yani? O çocuk senin kuzenin miydi?

Şokunu üzerinden atıp Aksel'e merakla sorduğunda Aksel başını salladı sadece. Çiğdem ise hâlâ şokta gibiydi.

- Ben gerçekten bilmiyordum öyle düşüncesiz bir şekilde sordum özür dilerim.

- Sorun değil nereden bilecektin ki zaten?

Dedi Aksel, Çiğdem'in yanıtından sonra. Ben ise bu olayı unutmak için hemen çantamdan sabah babamdan istediğim parti davetiyelerini çıkardım ve enerjik bir hal takınarak ayağa kalkıp söze girdim.

- Ay tamam, şimdi kafamızı dağıtmak için bu akşam herkesi Çiğdem'in doğum günü partisine davet edeceğim. Alın bakalım ilk davetiyeleri size vereyim.

Çiğdem ve Aksel'e doğum günü davetiyesi verdikten sonra Ege'ye sonra sınıftaki herkese verdim. Bir dakika, Emir eksikti. O da sınıftaydı ve ona da vermek zorundaydım. Koridora çıkar çıkmaz onu gördüm. Kulaklığını takmış ve öğrenci dinlenme yerinde oturuyordu.

- Ne dinliyorsun?

İzin almadan kulağından sol taraftaki kulaklığı alıp kulağıma taktım. Yabancı bir müzikti neyse. Çıkarıp tekrar ona uzattığımda bana şaşkınlıkla bakıyordu.

- Ha şey, Çiğdem'in doğum günü partisi olacakta bu akşam sana da davetiyeyi vereyim dedim. Ne de olsa dün gece kızın partisi mahvoldu.

- Sende mahvoldun.

Allah'ım bana o olayı hatırlamak mı istiyordu? Neyse, güler yüzle ona davetiyeyi uzattım ve ayaklanarak söze girdim.

- Akşam sekizde, görüşürüz.

- Görüşeceğiz.

Normal bir şekilde 'Görüşürüz' demek yerine 'Görüşeceğiz' demesi oldukça garipti. Neyse, bugün enerjimi yüksek tutmak istiyordum.

- Sadece sınıftakilere verdin değil mi?

- Evet evet, senin dediğin gibi kalabalık olmayacak. Sadece bizim sınıf o kadar.

- Tamamdır teşekkür ederim Sera.

Çiğdem'le konuşmamızdan sonra zil çaldı. Aksel'in de keyfi birazcık da olsa yerine gelmişti.

                                       ***

- Prenses hazır mısın?

- Birazdan hazır olacağım sen aşağıda bekle abi.

Saatlerin ne zaman geçtiğini ben bile anlamadan Çiğdem'in doğum günü partisine yarım saat kala evden çıkacaktık. Babam bütün her şeyi organize etmişti.

- Çıkabiliriz!

Aşağıya iner inmez abimle beraber evden çıktık. Arabasına binerek süratle babamın holdingine doğru yol aldık.

- Abi bu gece Çiğdem'e açılmayı düşünüyor musun?

- Bu nereden çıktı şimdi?

Haklıydım. Çiğdem'i her görüşünde ona hayran dolu bakışları gözünden kaçmıyordu.

- Ama abi, kıza sırılsıklam aşıksın belli.

- Öyle mi seni çok bilmiş tırtıl.

Diyip yanağımı sıktı. Yolculuğun geri kalanı sessiz geçti. Parti yerine vardığımızda arabayı valeye teslim edip içeri girdik. Dediğim gibi fazla kalabalık değildi. Normal bir doğum günü partisi diye buna denir işte.

- Hoşgeldiniz! Ya çok sağolun burası çok güzel bir seçim olmuş.

- Rica ederiz. Tekrardan iyi ki doğdun!

Birbirimize sıkıca sarıldık. Yine abim ve Çiğdem'i yalnız bırakıp Aksel'in yanına gidip onla sohbet ettim. Yüzü gülüyordu, en azından bu gece.

- Emir'i davet etmedin mi?

Sohbetimizin arasında bu soruyu sorduğunda etrafa göz gezdirdim. Fakat Emir yoktu. Panikle telefonumu çıkarıp Aksel'den müsaade isteyerek aradım ama cevap vermedi. Allah'ım bu çocuk bana kafayı mı yedirtecekti. O gece beni evime bıraktığında bana dediği şey gerçekten de doğruysa.

O olay yüzünden onun başına birşey geldiyse? Hayır hayır kötü düşünmek yok! Bir kez daha aradım ve bir kez daha. Toplam on defa aradım ama hiçbirine yanıt vermedi. Tam şu an kafayı yemek üzereyim!

- Abi ben eve gidiyorum bir işim var da ama hemen döneceğim siz keyfinize bakın.

- Önemli birşey yok değil mi Sera?

Çiğdem endişeli bir şekilde sorduğunda başımı iki yana salladım.

- Tamam gel ben seni bırakırım eve.

- Hayır gerek yok şurada taksiye biner giderim. Siz keyfinize bakın cidden birşey yok. Geri geleceğim hadi görüşürüz.

Dedim abimin yanıtından sonra. Ve bahçeden çıkarak taksi çağırdım. Yaklaşık on dakika içerisinde geldi ve Emir'in adresini yakın arkadaşını arayarak mesaj kısmından göndermesini istedim. Bir dakika içerisinde o da geldiğinde taksiciye adresi telefondan gösterdim ve süratle sürdü.

Yaklaşık on beş dakika içerisinde büyük bir evin önünde durduk. Taksiciye ücreti ödeyip hemen arabadan indim. Havuzu ve bahçesi olan büyük bir malikane gibiydi. Umarım birşey olmamıştır. Bahçeden geçerek ön kapıya vardığımda zile bastım. İçeriden bir ses yoktu.

- Emir! Benim Sera!

- Emir!

Kaç kere adını söyleyerej bağırsam da yine kapı açılmadı. Aklıma bir fikir gelerek arka bahçeden geçtim. Hah işte burada evin içi gözüküyordu çünkü camla kaplıydı! Hemen telefon ışığımı açıp evin içine doğru tuttum. Ev oldukça düzenliydi fakat bomboştu. Havuz tarafına vardığımda arka bir kapının olduğunu fark ettim. Kapıyı zorladığımda hemen açıldı. Arka kapı kilitlenmemişti. Cesur bir şekilde içeri girdim.

- Emir!

Diye seslendim yine ama ses çıkmadı. Alt katta kimse yoktu. Hemen merdivenleri aşarak yukarı kata çıktım. Kahretsin burada çok fazla oda vardı. Acaba hangisi Emir'in odasıydı?

- Emir!

- Sen kimsin?

Bu sefer anında cevap gelmişti. Bu Emir'di! Oh be. Birşey olmamıştı. Acaba iyi olduğunu öğrendiğim için gitse miydim? Saçmalama Sera! Çocuğun evine gizlice arka kapıdan giriyorsun ve 'Emir!' diye bağırıp iyi olduğunu anladığın an gitmek istiyorsun. Saçmalık! Beynim sanki benle konuşuyor gibi böyle şeyler dedirtmişti kendi kendime.

- Benim.

Emir'in sesinin geldiği odaya girdiğimde yatağında bitkin bir şekilde uzamış ve şaşkın bir şekilde bana bakıyordu.

- Sera, senin burada ne işin var?

Dedi şaşkın bir ifadeyle. Ben ise yatağının komodininde duran o şeyleri gördüm. Allah'ım yoksa Ege gibi o da mı içiyordu onları?

- Sen, bunları mı içiyorsun?

Dedim paketlerden birisini elime aldığımda. Daha sonra yerine bıraktım. Emir ise başını yere eğerek gözlerini ovuşturarak yanıt verdi.

- O olay aklımdan çıkmıyor. Her gece kendime kızıyorum kabuslar görüp uyanıyorum. Ve beni sakinleştiren şey bunlar.

- Emir bunu neden kendine yapıyorsun? Baksana harap olmuşsun bunları içerek. Ama artık içmiyorsun.

Dediğimde komodinde ve diğer komodinde duran paketleri alarak odasında ki çöpe attım.

- Başka nerede var?

Diye sorduğumda eliyle gardobu işaret etti. Gardrobu açıp elbiselerinin arasında o paketleri alıp yine çöpe attım.

- Umarım başka bir yerde yoktur.

- Hayır hepsi o kadardı.

Dediğinde resmen şurada bayılacak gibiydi. Yanına gidip hemen yorganı üzerinden çekerek kolundan tuttum.

- Hadi kalk elini yüzünü yıka da kendine gel.

Hiç tereddüt etmeden kalktı ve lavaboya götürerek elini yüzünü yıkadı yüzüne havluyu tutuşturup kuruttuktan sonra üzerini değiştirmesi için odadan çıktım. O üzerini giyerken ben ise duvarlarda asılan tablolara bakıyordum. Anne ve babasıyla çekilmiş bir sürü fotoğrafları duvarlarda asılıydı. Klasik mutlu aile tablosu işte.

- Ben hazırım.

Odadan çıktığında ben ise tablolara dalmıştım. Yanıma geldi ve bir tabloyu işaret ederek söze girdi.

- Annem ve babam.

Dedi sadece boş gözlerle tabloya bakarken. Anne ve babası neredeydi acaba?

- Onlar nerede?

- Onların hep işi var Sera. Amerika'da holdingleri yönetiyorlar. Ve hiç görüşmüyoruz sadece ara sıra telefondan. Tamam bana bu evi ve her şeyi vermiş olabilirler ama bana aile sevgisi veremediler maalesef.

Dedi dolu gözlerle. Gerçekten de olduğu hayattan memnun değildi. Elimi omuzuna koyup güler yüzle yanıt verdim.

- Ama yalnız olmadığını bil. Onlar senin ailen ve yine de seviyorlar unutma bunu.

- Sera, sana sarılabilir miyim?

Ne? Bana sarılmak mı istiyordu? Garip bir ifade takınarak başımı salladım. Bana öyle bir sarıldı ki sanki bütün yükleri kalkmış gibi rahatladı. Beni kollarının arasında sıkıca sararken ondan kendimi çektim ve söze girdim.

- Geç kalmayalım, hadi.

Dediğimde başını sallayarak aşağıya indik. Ön kapıdan çıkıp arabasını garajdan çıkararak yola sürdü. Daha sonra ikimizde binerek yola koyulduk.

- Aslında iyi ki geldin Sera, sen gelmeseydin o şeyleri bırakamazdım.

- Bundan sonra da içmek yok tamam mı?

- Tamam, söz veriyorum.

Dedi güler yüzle bir yandan da arabayı sürerken. Yaklaşık on dakika içerisinde parti yerine vardık. Arabayı valeye teslim ettikten sonra tekrardan içeri girdik. Çiğdem ve Ege çok samimi gibi müzik eşliğinde dans ediyorlardı. Aksel etrafta gözükmüyordu.

- Herkes buraya toplansın! Pastayı kesiyoruz!

Garsonun seslenmesi ile herkes pastanın kesileceği yere toplandı. Çiğdem pastanın başına geçerek mumları üfledi. Daha sonra herkes alkışladı. Pasta kesimi için garsonlar pasta ile ilgilenirken bende bir yandan da Aksel'i telefondan arıyordum.

- Bir sorun mu var?

Dedi Emir yanıma endişeli gözlerle gelirken.

- Aksel buradaydı da ulaşamıyorum ona, ya kendine birşey yaptıysa?

- Neden kendine birşey yapsın durduk yere?

- Emir, o öldürülen çocuk Aksel'in kuzeniydi.

Ve ikinci bir şok ifadesini de Emir'den gördüm. Oldukça tedirgin oluşmuştu. Şokunu atlatıp bana doğru döndü ve holdingi işaret ederek söze girdi.

- Belki içeriye girmiştir.

- Olabilir, hadi bakalım.

Dediğimde birlikte holdingin içine girdik. Önüme çıkan ilk personele Aksel'i sordum.

- Pardon biz burada mavi saçlı uzun bir kızı arıyoruz da hiç gördünüz mü?

Kadın biraz düşündükten sonra bize yanıt verdi.

- Ha evet gördüm sanırım. Asansörde karşıladık. On ikinci katta indi.

- Tamamdır teşekkürler.

Dediğimde hemen Emir'le beraber asansöre bindik ve on ikinci kata doğru hızla çıkmaya başladık. Aksel umarım kendisine birşey
yapmamıştır. Onuncu kata geldiğimizde korkudan resmen yerimden duramıyordum. Şu lanet asansör bir an önce on ikinci kata ulaşsın artık!

Sonunda! On ikinci kata vardığımızda hemen asansörden indik. Bu kat, sadece terasa çıkıyordu. Yoksa, umarım düşündüğüm şey değildir.

- Emir, birşey olmamıştır değil mi?

- Sera, kötü düşünme! Hadi bakalım bir etrafa.

Başımı salladım ve terasta Aksel'i aramaya başladık. Hiçbir yerde yoktu, neredeyse kendini atacağına inanacaktım ki onu kolilerin arkasında ağlarken gördüğümüzde hızla yanına gittik.

- Aksel, iyi misin burada ne işin var?

- Merak etmeyin, sadece hava almak için gelmiştim. Biraz da içimi dökeyim dedim.

Dediğinde derin bir oh çekerek ona sarıldım. Az kalsın intihar ettiğine inanacaktım! Beni çok korkutmuştu.

- Aksel bir daha böyle şeyler yapma!

Dedim ondan ayrılırken. Başını salladı ve beraber asansöre binerek aşağıya indik. Parti de herkes çok eğleniyordu ama bizim yorgunluktan eğlenecek halimiz bile yoktu.

- Sera ben eve gidiyorum beni bırakır mısınız zaten okulun orada.

- Tabiiki bırakırım.

Emir hemen centilmen rolünü oynarken bende başımı salladım ve beraber Emir'in arabasına binerek Aksel'in evine doğru yol aldık. Aksel'in evi okula oldukça yakındı. O yüzden çabuk varacaktık.

- Burası değil mi?

- Evet evet de okula baksanıza. Müdürün odasının ışıkları yanıyor.

Dedi Aksel evini es geçip okulu işaret ederek. Gerçekten de okulda birşeyler oluyordu.

- Emir, gidip bakalım mı?

- Saçmalama Sera! Sizi tehlikeye atamam!

- Aslında benim için sorun değil çünkü bende merak ediyorum. Geceleri dışarıda yürüyüş yaparken her gece müdürün odasının ışıkları böyle. Bence gidelim Emir.

Aksel'de Emir'i ikna edince üçümüz de arabadan inerek okulun girişinden geçip okulun önünde durduk. 

- Nasıl gireceğiz?

- Gelin ben bir yer biliyorum.

Aksel oldukça hevesli bir şekilde okulun arka bahçesine götürdü bizi. Daha sonra bir yangın kapısının önünde durduk. Aksel başındaki tel tokayı alıp yangın kapısının anahtar deliğine sokup oynatmaya başladı ve kapı açıldı! Gerçekten ajan gibi bir kızdı. İçeri sessiz adımlarla girdiğimizde Emir'in söylenmeleri bitmiyordu.

- Başımıza bir bela alacağız ama hadi bakalım.

Söylenmeleri koridora geldiğimizde son buldu çünkü okulun müdürüyle birisinin kavga ettiğini görüyorduk.

- Sen benim odama nasıl ses kayıt cihazı yerleştirirsin? Ne hakla?

- Bu okulda benim de hakkım var ve bu okulu o hakkımla kapatacağım.

Karşısındaki adam müdürün lafına iyice sinirlenmiş olmalı ki eline koridorda gösteriş olarak sergilenen bir vazoyu aldı ve elindeki vazoyu alır almaz karşısında ki kişinin kafasına geçirdi. Müdür yere yığılan adamı hemen orada kanlar içerisinde bırakıp gidiyordu ki yerde kanlar içerisinde duran adam bir anda ayaklanarak yere düşen kırık vazo parçasını alıp onun beline sapladı. Müdür ise daha neyin ne olduğunu anlamadan kanlar içerisinde yere yığıldı.
                 
- Bu okul kapanmayacak!

Sesi bütün koridorlarda yankılandı. Ben size bu olayı şok içerisinde anlatırken resmen Emir, ben ve Aksel, Aksel telefonuyla normalmiş gibi olayı çekiyordu!

- Gidelim buradan!

Emir'in uyarısıyla bütün her şeyi görmezmiş gibi hemen yangın merdiveninden aşağıya inerek yangın kapısından çıktık. Çıktığımızda ise karşımızda Çiğdem ve Ege'yi gördük. Onların burada ne işi vardı?

- Siz ne yapıyorsunuz burada?

Dedi Çiğdem tedirgin bir şekilde. Biz yani ben, Emir ve Aksel şok içerisinde onların karşısında dona kaldık. Vaktimiz yoktu buradan onlara açıklama yapmadan çıkmamız gerekiyordu yoksa ikinci bir cinayete bu sefer tek başıma değil hepimiz şahit olacaktık...

'61. Bölüm Sonu'
~Devam Edecek~

Yeni Bölümde Görüşmek Üzere ✨🤍

Continue Reading

You'll Also Like

14.5M 586K 53
"Soyun!" "Ne?" Yaşlı adam oturduğu masada kaşlarını çatmıştı ki yanındaki kadın tebessüm ederek bana döndü. "Sadece hırkanı çıkar ve bize sol kolunu...
48.3K 3K 32
Gül Güzeli : neden benden kaçıyorsun Haktan ? Haktan : kaçıyor muymuşum ? Haberim bile yok Haktan : Sana öyle gelmiştir Gül Güzeli : öpüşme sahnesi...
ELIYS (+18) By Duru

Mystery / Thriller

152K 9.1K 52
Asırların içerisinde daha kaç kez öldürecekti kendisini? Kaç yüzyıl daha acı çekecekti? Bir yandan ölesiye nefret ettiği, öte yandan da, yüzyıllarca...
140K 4.9K 28
Bora'nın üzerime gelen adımlarıyla birkaç adım daha ondan uzaklaşmak istesem de yatağa çarpan bedenimle durmak zorunda kaldım. Gözlerimin derinine ba...