Sensiz Asla (Tamamlandı)

De FeyzaTurak

245K 12.4K 862

Mary Merriville amcasının yaptığı bir hata yüzünden Haversham Dükü Jordan Cameron'un öfkesine maruz kalır. Bi... Mais

Sensiz Asla
1. Bölüm
2.Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. bölüm
9. bölüm
10. Bölüm
11. bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. bölüm
15 Bölüm
16. bölüm
17. bölüm
18. bölüm
21. Bölüm Final
Duyuru
Duyuru!!

19. Bölüm

7.4K 509 20
De FeyzaTurak

*** Geç olduğunu biliyorum fakat geçerli nedenlerim vardı.. Anlayışla karşılayacağınızı düşünüyorum.. İyi okumalar, yorumlarınızı bekliyorum :)


Mary eldivenine damlayan yaşı hissedince ağladığını fark etti. At arabasının bozuk yollarda çıkardığı nal sesleri ve dışarıdan gelen ıslanmış toprak kokusu dışında onu dünyaya bağlayan pek bir şey yokmuş gibi hissediyordu. Gözlerinden damlayan yaşları elinin tersiyle silerken geride bıraktığı Londra'yı düşündü. Gideceğini Jordan dışında kimseye söylememişti. Jordan.. Mary ani gelen ağlama ile birlikte nefes alamadığını hissetti. Eliyle arabanın kenarına vurarak durdurdu.

"Dur!" Arabacı aniden durunca Mary aşağı inip nefes almaya çalıştı. Yanına ulaşan uşak endişeli bir şekilde sordu.

"Leydim iyi misiniz?" Mary cevap vermeyip önünde boylu boyunca uzanan çiçek tarlasına yöneldi. Uşak anlamış olacak ki arkasından gitmeye yeltenmedi. Mary şapkasını çıkarıp yüzünü gökyüzüne çevirdi.

"Çok canım yanıyor!" Fısıldayarak sert bir şekilde söylediği sözler onun hissettiğinin tek açıklamasıydı. Gözlerini sıkıca yumup ağlamaya devam etti. Şimdi kaybetmişti işte.. Jordan için savaşacak gücü yoktu.. Sinsi bir kadın hayatlarına öylece girivermiş ve mutluluğunu elinden almıştı. Onunsa en azından bebeğinin sağlığı için oradan uzaklaşması gerekiyordu. Jordan eğer isterse gelip bebeğini ve onu görebilirdi. Belki de bu hep böyle olacaktı... Mary'nin kendi bencilliği için başka bir çocuğun hayatını mahvedecek vicdanı yoktu.. Uzun bir süre öyle kaldıktan sonra Mary yüzünde hissettiği damlalarla gözünü açtı. Yağmur hafif hafif çiselemeye başlamıştı. Arkasından gelen sesle yavaşça o tarafa döndü.

"Leydim gitmemiz gerekiyor. Daha çok yolumuz var ve yağmur başlamak üzere.." Mary sakin adımlarla arabaya doğru ilerledi. Arabaya bindikten sonra kendini koltuklara bırakıp yolun bitmesini bekledi. O sırada Londra'nın büyük bir kısmı Haversham Düşes'inin dramını konuşuyordu. Hatta öyle ki gittiği haberinin doğruluğunu öğrenmek için evinin önünden gelip geçen Leydi sayısını uşak bile hatırlamıyordu. Jordan ise elindeki kağıda bakıp birkaç kez daha ne yazdığını okudu.. Yine yapmıştı... Mary onu üçüncü kez terk ediyordu... Ani bir sinirle kağıdı elinde buruşturup Milard'a döndü..

"Düşes nereye gideceğini söyledi mi?" Zavallı uşak Jordan'ın öfkesi karşısında kekeleyerek cevap verdi.

"H-Hayır lordum.." Jordan daha da sinirlenip merdivenleri tırmanmaya başladı.. Mary nereye gideceğini açık açık yazmamıştı. Jordan'ın bütün ikna çabalarına rağmen ona inanmamış yine onu terk etmişti. Hem de karnında çocuğuyla! Jordan sesli bir şekilde odada küfrederken bir yandan çizmelerini çıkarıyordu. Çizmesini fırlattığı yerden bir kırılma sesi gelince o taraf doğru dönüp ne olduğuna baktı. Mary'nin el aynası yere düşüp kırılmıştı... Jordan birkaç dakika öylece aynaya bakakaldı.. Gitmişti.. Bu defa haklıydı.. Bir anlık öfkesi yüzünden şimdi Mary'nin yokluğunu çekmeye mahkum olmuştu. Kendi yaşadığı hayatı çocuğuna yaşatacak değildi. Kendi hatası yüzünden.. Şimdi sonuçlarına katlanmalıydı.. Öylece yerdeki kırılan aynanın parçalarına bakarak geride kalanları düşündü...

*********

3 hafta sonra


"Geleceğini biliyordum!" Elyssa'nın haykırışı neredeyse tüm Londra'da duyulmuştu. Jordan sertçe kapıyı kapatıp evin oturma odasına yöneldi. Elyssa hiç istifini bozmadan Jordan'ı izledi. Jordan odanın ortasında durup Elyssa'ya döndü. Genç kadının yüzündeki gülümseme bir anda soldu. Jordan'ın Elyssa'ya bakışları genç kadının bir anda sinirlenmesine sebep oldu. Elyssa altın sarısı saçlarını geriye savurup konuştu.

"Neden geldin?" Jordan birkaç saniye sonra düz bir sesle cevapladı.

"Haber göndermişsin.."

"O haberi on gün önce göndermiştim.."

"Ne var Elyssa?" Jordan tehditkar bir şekilde kadının üzerine yürüyünce Elyssa bir adım geri çekildi.

"B-Ben seni özledim.." Elyssa ürkekçe yaklaşıp kollarını Jordan'ın boynuna doladı. Jordan başını Elyysa'ya doğru eğip konuştu.

"Karım nerede?" Elyssa soruyu anlamamış bir şekilde Jordan'a bakıyordu. Jordan sinirlenip Elyssa'nın kolunu sıkıca kavradı..

"Elyssa karım nerede!"

"B-Bilmiyorum!"

"Sana son kez soruyorum!"

"Yemin ederim bilmiyorum Jordan! B-Ben asla öyle bir şey yapmam!" Jordan Elyssa'nın kolunu sertçe bırakıp geriye çekildi. Neredeyse üç haftadır Mary'i bulamıyordu.. İlk iki hafta Kilmartin'de olacağını düşünmüş ve ona olan sinirinden aramaya dahi gitmemişti. Birkaç gün önceyse daha fazla dayanamayıp bir uşak gönderip oraya gideceğini haber vermesini istemişti. Fakat gelen uşak orada olmadığını söyleyince Jordan aniden endişelenmeye başlamıştı. William ve Stephen'den Amerika'ya ve Hindistan'a giden bütün gemileri araştırmalarını istemişti. Londra'nın dört bir yanına uşaklar göndermiş neredeyse karış karış aratıyordu.. Son umut olarak buraya gelmiş ama buradan da eli boş dönüyordu.

"Jordan... Artık o kadına ihtiyacın yok.. Ben seni daha fazla sevebilirim.." Elyssa'nın söylediklerine aldırmadan kapıya yöneldi. Genç kadın neredeyse koşarcasına Jordan'ın arkasından onu takip ediyordu. Jordan arabaya bindiğinde son kez arkasından seslendi. "Ben seni asla terk etmezdim.."

******

Judith Lord Charles'dan izin isteyip kalabalığın arasına karıştı. Şuan balo çekecek halde değildi. Bir şey düşünecek halde bile değildi.. Mary'nin nerede olduğunu merak ediyordu. Giderken tek bir mektup ya da not bırakmamıştı. Bir yandan ona kırgın bir yandan da Mary için endişeleniyordu.. Aklına gelen felaket senaryolarını savuşturmak ister gibi başını iki yana savurdu.. Aklını kemiren sorularla bir köşede saklanırken onu en son bulmasını istediği kişi tam yanında belirdi.

"Bakın burada kimler varmış?" Judith gözlerini devirip yarım ağızla selam verdi.

"Merhaba Cecillia.."

"Neden yalnızsın tatlım? Düşes yok mu?" Judith Cecillia'nın iması karşısında birden vücudundaki tüm sinir uçlarında yanma hissetti.

"Başka işin yok mu senin?" Cecillia yüzüne yapmacık bir gülümseme yerleştirip histerik bir şekilde yanıtladı.

"Ah! Hayır bu sıralar gündemim Haversham'ın kayıp Düşes'i" Judith tam karşılık verecekken Stephen'in atılmasıyla sözü yarıda kaldı.

"Leydim bende sizi arıyordum.." Cecillia gülümseyip cevap verdi.

"Teşekkür ederim lordum.." Stephen onu yeni fark etmişçesine dönüp cevapladı..

"Sizde mi buradaydınız leydim? Kusura bakmayın Leydi Judith ile konuşmamız gereken bir mesele var.." Stephen Judith ve Cecillia'nın şaşkınlığından faydalanıp Judith'i kolundan çekip balo salonun tam ortasına çekti. Tam o sırada sıradaki vals parçası çalmaya başladı. Yanlarında ki çiftler dans etmeye başlayınca Stephen girmesi için kolunu uzattı. Judith kaşlarını çatıp cevapladı.

"Şu an hiç dans edecek havamda değilim.." Stephen Judith'in elini koluna koyup konuştu.


"Bu konu ilgini çekebilir tatlım.." Judith Stephen'e itiraz etmeden karşısına geçip dans etmeye başladı. Aynı zamanda sabırsızca sordu.

"Mary ile ilgili değil mi?"

"Ah! Yine o keskin zeka.." Judith Stephen anlatmaya başlamadıkça daha da sabırsızlanıyordu..

"Lord Stephen!"

"Pekala öncelikle bu konunun aramızda kalması gerektiğini anlaman gerekiyor.."

"Neden?"

"Çünkü William duyarsa ikimiz içinde hiç iyi olmaz.." Judith biraz tereddüt edip cevapladı..

"Tamam aramızda kalacak.."

"Elyssa Jordan'dan hamile değil..." Judith Stephen'in söylediğini duyar duymaz sesli bir şekilde bağırdı..

"Ne!" Etraflarında dans edenlerin onlara şüpheli bir şekilde baktığını gören Judith aklına ilk gelen şeyi söyledi. "Çok geçmiş olsun Lordum.." Stephen kaşlarını çatıp Judith'e doğru baktı. Judith dans müziği bitince Stephen'in koluna girip onunla birlikte hızlı adımlarla balkona yürüdü... Etrafta kimsenin olmadığına emin olunca Stephen konuşmaya başladı.

"Uzun zamandır bu konuyu araştırıyorum... Elyssa'yı neredeyse sıklıkla ziyaret eden birisi var.."

"Kim peki? Bu konuyu Lord Jordan-"

"Hayır tabi ki, emin olmadan söylemek istemedim.."

"Bana neden söylüyorsunuz peki?"

"Sır saklama konusunda oldukça yeteneklisin.." Judith kaşlarını çatıp sordu..

"Ne?"

"Birkaç sene önce size kör kütük sarhoş gelip saçmaladığımda, abine yardım edip beni ele vermemiştin.." Judith nefesini koy verip konuştu..

"Bu o kadar da önemli bir şey değil.." Stephen elini 'boş ver' dercesine sallayıp konuşmaya devam etti.

"Kanıta ihtiyacımız var.."

"Lord Stephen, çok kolay bir şey gibi bahsediyorsunuz.."

"Pekala.. Şimdi söyle yapacağız...."

*******

"Ah! Tanrım!"

"Leydim?" Mary parmağından çıkan kan damlasına bakıp cevap verdi.

"Önemli değil Sarah, elime iğne batırdım.." Haversham'ın yetenekli aşçısı Mary'e yemesi için kurabiye ve yanında da çay getirmişti. Mary Sarah'ın bıraktığı kurabiyeler göz ucuyla bakıp gülümsedi. Birkaç saat sonra soğumuş ve el değmemiş olarak kalkacağını ikisi de biliyorlardı. Ev deki hizmetkarlar da en az Mary kadar üzgünlerdi. Sessizce ona destek olmaya çalışıyorlardı. Mary uzun zamandır fazla bir şey yemiyordu. Saatlerce bahçede oturup önündeki uzayıp giden tarlalara ve uzakta kutu gibi görünen köy evlerine bakıyordu.. Jordan'dan ne bir not ne de bir haber vardı. Bir kez mektup yazmaya karar vermiş fakat ona nasıl hitap edeceğini düşünürken bulmuştu kendini.. Ne diyecekti? Sevgilim? Kocacığım? Sevgili Jordan.. Göz yaşları kağıtta ki mürekkep izlerini bozarken kağıdı buruşturup fırlatmıştı.. İşte o günden sonra Mary'i ölüm sessizliği sarmıştı..

"Leydim kendinizi zorlamalısınız.." Mary Sarah'ın oradaki varlığını unutmuş ve sesiyle irkilmişti.

"Teşekkür ederim Sarah.." O sırada uşak yanlarına gelip boğazını temizledi. Mary o taraf dönüp uşağın konuşmasını bekledi..

"Leydim sizi görmek isteyen biri var.." Mary kaşlarını çatıp cevapladı..

"Kimmiş Ronald?"

"Köyden gelen ebe bir kadın.. Sizin burada olduğunuzu duymuş ve muayene etmek istiyormuş.." Sarah Ronald'ın lafı üzerine atladı..

"Kendisi çok iyi bir ebedir leydim, bir görmelisiniz.."

"B-Ben bilmiyorum.." Mary tereddüt içinde onlara bakıyordu.. Sarah gülümsemesiyle onu cesaretlendiriyordu. Ronald ise hiç istifini bozmadan Mary'nin cevabını bekliyordu.. Mary yavaşça yerinde doğrulup cevapladı.

"Ona odama gelmesini söyleyin.." Mary yavaş hareketlerle odasına geçti.. Hava serin olduğu için omuzlarına aldığı şalını çıkarıp yatağın yanındaki kadife kaplama koltuğun yanına koydu.. Doktorun tavsiyelerine uymuş dinlenmiş ve yavaş hareket etmişti. O günden sonra kanaması olmamıştı. Karnı yavaş yavaş belirginleşmeye başlamıştı fakat içini kemiren bir endişe vardı. Kapının tıklatıldığını duydu.. Derin bir nefes alıp cevapladı..

"Girin.." Kapı açıldığında içeri ellili yaşlarda saçları kırlaşmış bir kadın girdi. Yuvarlak yüzünü kaplayan çizgilere rağmen kadının dik duruşu hayranlık vericiydi. Yüzünde gülümsemeyle bakıp konuşmaya başladı.

"Benim adım Freya leydim.. Burada olduğunuzu duydum ve sizi muayene etmek isterim.."

"Ah, şey... Freya ben biraz tedirginim.." Kadın üzerindeki şalı sıyırıp gülümsedi..

"Öyle olacağınızı tahmin ediyorum.. Bu sizin ilk gebeliğiniz.." Mary gülümseyip yanıtladı..

"Peki o halde.." Kadın kapıda duran hizmetçiye seslendi.

"Temiz bir çarşaf, ve leydinin yavaşça uzanmasına yardım edin.." Mary kadının talimatları doğrultusunda yatağa uzandı. Kadın Mary hafif ve yavaş hareketlerle muayene etti. Birkaç kez kaşlarını çatıp tekrar muayene etti..

"Tamam leydim, kalkabilirsiniz.." Mary doğrulup elbisesini düzeltti. Endişeli bir şekilde kadının söyleyeceklerini bekliyordu..

"Düşük tehlikesi taşımıyorsunuz.. Tahminimce yirmi haftalık ve.." Kadın sessizce bekledi..

"Ve, lütfen söyle Freya..."

" İkiz çocuk taşıyorsunuz Leydim.."

**********


Genç adam dans pistinden ayrılırken gülümsemesi yüzüne yayılmıştı.. İşler tam istediği gibi gidiyordu. Yakında Londra'daki zengin Lordlar'ın arasında anılacaktı. O zamana kadar da boş durmaya niyeti yoktu tabi ki.. İçecek bir şeyler almak için içkilerin servis edildiği masaya yöneldi. Eline bir bardak viski alır almaz arkasından hissetti ani darbeyle elindeki bardak düşüp içki pantolonuna sıçradı.

"Lanet olsun!"

"Ah! Çok sakarım.." Ganç adam arkasından gelen melodik sesle o tarafa doğru döndü. Kendisine çarpan kadını görünce gülümsemesi yüzüne yayıldı..

"Leydi Judith, umarım bir şeyiniz yoktur.."

"Hayır, Lordum.. Sizin pantolonunuzsa mahvoldu.." Adam sırıtışı tüm suratına yayılmış bir şekilde cevap verdi.

"Hiç sorun değil leydim.."

"Lütfen, kendimi affettirmek için ne yapabilirim?"

"Bana bir dans-" Judith yelpazesini birkaç kez sallayarak sözünü kesti.

"Bahçede kısa bir gezintiye ne dersiniz? Burası aşırı sıcak.." Genç adam başını olumlu anlamda sallayıp girmesi için kolunu Judith'e uzattı. İkisi beraber yol boyunca yürüdüler.. Bahçenin kuytu bir köşesine geldiklerinde adam gülümseyerek Judith'e döndü..

"Leydim beni şaşırtıyorsunuz?"

"Ah! Öyle mi?"

"Sizi tanımasam beni-"

"Tuzağa mı düşürdüğünü sanırdın?" Stephen hemen arkalarından konuşmaya başladığında adam henüz yüzündeki gülümsemeyi koruyordu..

"Lord Stephen!" Judith adamdaki ani ruh hali değişiminden memnundu.. Stephen sakince adama yaklaşıp sordu..

"Elyssa nasıl Durmond?"

"Anlayamadım? Haversham'ın metresini neden bana soruyorsunuz?" Stephen Judith'e dönüp konuştu.

"Leydim siz balo salonuna dönseniz daha iyi olur.."

"Hiç sanmıyorum.."

"Stephen haklı Judith!" William hızlı adımlarla yanlarına geldiğinde yüzündeki ifade bir bebeğin bile kanını dondurabilirdi.. Judith yavaş adımlarla balo salonuna yöneldiğinde Stephen konuşmaya başladı..

"Elyssa ile olan her şeyi biliyoruz Durmond.."

"Lord Stephen-" Tam o sırada adamın yüzüne gelen yumrukla sözü kesildi.. Stephen ağzı açık bir şekilde William'a bakıyordu. William sakinlikle Stephen'e dönüp cevapladı..

"Kardeşimi bu işe karıştırmamalıydın Stephen!"

"Sıradaki benim için mi?" William Stephen'i duymazdan gelip ağzındaki kanı silmekle uğraşan adama baktı.. Adam konuşmaya başladığında sesi titriyordu..

********


Continue lendo

Você também vai gostar

Algon De defnetheshipper

Ficção Histórica

55.3K 1.9K 24
Kuruluş Osman - Alaeddin ve Gonca Alaeddin Gonca'nın ihanetini öğrendikten 3 yıl sonrası
AŞK-I DERUN De 👑

Ficção Histórica

7.2K 557 17
Büyük bir sevda ile bir araya gelen iki gönlün büyük imtihanları. Kuruluş Osman karakterlerinden alınmıştır. Algon sevdasını birde kendi hikayelerimi...
185K 7.3K 21
Asya Yüksel, hayallerinin ardından ilerlemeyi tercih etmişti. Tüm zorluklara rağmen Mısır'a gitmeyi başarmıştı. Her şey ilk zamanlar oldukça güzeldi...
1.1K 94 5
Shadow ve sonic evlenmiştir ekipteki herkez dağılmıştır ve eggman istifa etmiştir shadow ve sonic'in 2 yaşında bir çocukları vardır birgün shadow'un...