They say 'FrIeNdS'/ Minsung

By jinijinijiniret

610K 75.2K 83.4K

TAMAMLANDI. -Omegaverse- Çok yakın arkadaş grubunuzda istemsizce sinir olduğunuz biri var mı? Han Jisung'ın v... More

Omegaverse nedir?/Uyarılar
1
2
3
4 (M)
5
6
7 (M)
8
9
10
11
12
13
14
15
16 (M)
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37 (M)
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48

49 |FINAL|

10.8K 1K 2.8K
By jinijinijiniret

Önceki bölümü okuduğuna emin ol. Bugün attığım ikinci bölüm bu.

1 hafta sonra

Yarın, büyük gündü. Jisung heyecanla evin içinde koşuşturup duruyor, Minho da onun peşinden ayrılmıyordu. "Bebek çantası hazır mı?"

"Hazır."

"Benim çantam? Çantam nerede Minho?"

"Burada, hayatım burada." Alfa kapının önündeki siyah çantayı gösterdiğinde omega derin bir nefes verdi. "Eksik bir şeyimiz kaldı mı?" diye sordu eşine dönerek. Minho gülümsedi ve başını iki yana salladı. Jisung'ın ellerini tutarak dudaklarına götürdü ve birer öpücük bıraktı.

"Çok heyecanlıyım Minho! Kime benzeyecek acaba? Umarım sana benzer."

Alfanın mutlu gülümsemesi daha da büyürken bu sefer eşinin alnını öpmüştü. "Sana benzesin. İki tane Jisung. Düşünebiliyor musun? Cennet!"

Omega kıkırdadı. Başını alfanın omzuna yaslayıp sıkıca sarıldı ona. Heyecanının yanında ameliyata gireceği için ufak bir korku da vardı. "Korkuyorum." diye söyleyiverdi. Alfa onun saçlarını okşarken başını iki yana salladı. "Korkma. Ben yanındayım." Derin bir nefes verdi omega.

Birlikte güzel bir akşam geçirdikten sonra uyumak için yatağa girdiler. Minho, omegasına sarılabildiği kadar sıkı bir şekilde sarılmıştı. "İyi geceler her şeyim." dedi tatlı kahve kokusunu içine çekerken. Jisung ona sırnaştı ve gülümsedi. "İyi geceler Minhoşum."

Ertesi sabah sorunsuzca uyanıp hastaneye gitmeleri gerekiyordu. Ne var ki Jisung o gece acılı sancılarla uyanmıştı.

"Minho!"

"Jisung? İyi misin? Ne oldu?"

Ağlayarak uyanmıştı omega. Elleri korkuyla karnını sarıyordu. "Ç-çok acıyor. Minho canım çok yanıyor!" Alfa anında ayağa fırladı. Üzerine rastgele bir sweatshirt geçirip yataktaki omegayı kucakladı ve hızla aşağı indi. Telefonunu ve arabanın anahtarlarını alıp dışarı çıktı. Öyle telaşlıydı ki evi kilitlememişti bile.

"Tamam, tamam sakin ol. Bir şey olmayacak, hastaneye gidiyoruz şimdi."

"Ah!" Jisung'ın acılı çığlığı alfanın elini ayağına dolaştırmıştı. Omegayı arka koltuğa yatırıp hızla yerine geçti. Emniyet kemerini takıp arabayı çalıştırdı. "Korkma, derin nefesler al."

Alnından akan bir damla ter boynuna doğru süzülürken gaza basmıştı. Elinden geldiğince çabuk hastaneye sürdü. Çok geçmeden de varmışlardı kasvetli yere.

Minho arabayı park edip omegayı kucaklayarak çıkardı ve hastaneye doğru koştu. Kapıdan içeri girdiği gibi gür sesiyle bağırdı. "Yardım edin! Eşim hamile!"

Bununla birlikte Jisung için hemen bir sedye getirilmiş ve muayene edilmek üzere götürülmüştü. Minho bir dakika ayrılmadı başından. O sırada telefonuyla arkadaşlarına haber vermişti.

"Acil doğuma almamız lazım, ameliyathaneyi hazırlayın." dedi doktor. Alfa burnunu çekti, odadan çıkan doktorun önüne geçti. "Nasıl?" dedi. "Bir şey olmayacak değil mi?" diye sordu.

Doktor, "Öyle umuyoruz." dedi ve ayrıldı yanından. Hemen arkasından omega çıkmıştı odadan sedyeyle. Başındaki bir sürü hemşireyle ameliyathaneye ilerliyordu. Minho da peşindeydi. Ne zaman ki hemşireler "Buradan sonrasına gelemezsiniz." dedi. İşte o zaman durdu Minho.

Sanki zaman da durmuştu o an, alfa ikinci defa çaresiz hissetti onu boğan bu beyaz koridorlarda. Göğsüne bir ağırlık çöktüğünde bedeni de bu ağırlığı taşıyamadı daha fazla. Yere oturup sırtını duvara yasladı. Çok geçmeden arkadaşları gelmişti.

"Bir şey olmayacak." dedi Yunho. Minho'nun omzundaydı kolu. Alfa başını onaylarcasına salladı ancak göğsündeki ağırlık gitmiyordu bir türlü. Kaç saat beklediler kimse bilmiyordu. Herkes içeriden gelecek olan bir güzel habere bağlıydı.

Bir süre sonra otomatik kapı açıldı. İçeriden bir asistan doktor çıkarak Minho'ya yaklaştı. Alfa hemen ayaklanmıştı, arkadaşları başında bekliyordu. "Ne oldu?" diye sordu sabırsızca. "Eşim nasıl?"

Doktorun yüzü düştü belirgin bir şekilde. "Hızlı olmalıyız, ameliyat tehlikeli bir hale geliyor. Zorunda kalırsak diye eşiniz ve bebeğiniz arasında bir seçim yapmalısınız."

İşte tüm dünya başına yıkılmıştı Minho'nun. Gözyaşları yanaklarından birer birer süzülürken doktorun üstüne yürüdü. "Ne?"

"Ne demek seçim yapmalıyım?!" Nasıl yapabilirdi ki böyle bir seçimi? Jisung ve bebekleri arasından nasıl seçim yapabilirdi? İkisini de canından çok seviyordu. O an ağzını açıp bağırmak istedi sadece. 'Benim canımı alın, ikisini de yaşatın.'

"Efendim, hızlı olmalıyız." dedi doktor. Yunho arkadaşının omzunu sıktı. Minju bir köşede ağlıyordu sadece. Chan dudaklarını birbirine bastırdı. "Zorunda kalırsak dedi Minho. Kendine gel tamam mı?" diye teselli vermeye çalıştı.

Alfa duymuyordu bile. Beyni bas bas bağırıyordu sadece. Kızarmış gözleri yere indi. "Jisung." dedi. "Önce eşimi kurtarın."

Cevabı alan asistan doktor hemen geri dönmüştü ameliyathaneye. Minho bir kere daha yere çöktü. Artık sesli bir şekilde ağlamaya başlamıştı. "Chan." dedi. "Ne yapacağım? Bebeğime bir şey olursa Jisung'a ne diyeceğim?"

"Olmayacak kardeşim." dedi Chan. "İkisi de sapasağlam çıkacaklar içeriden."

Dışarıda bekleyenlere bir ömür gibi gelen birkaç saatin daha sonunda ona uzatılan kahveyle kafasını kaldırdı Minho. Ardından başını iki yana sallayarak reddetti arkadaşını.
Seungmin derin bir nefes verip yandaki koltuklardan birine oturmuştu böylece. Kaç saat geçtiğini bilmiyordu ancak havanın aydınlanmaya başlamasıyla sabah olduğunu anlamıştı.

Herkesin beklediği o ses sonunda geldi. Otomatik kapı açılarak içeriden birkaç doktor çıktı. Başta Minho olmak üzere herkes toplanmıştı. "Tebrikler." dedi önce doktor. "Kızınız gayet sağlıklı bir şekilde doğdu."

Bununla birlikte yüzler biraz olsun gülerken Minho "Ya eşim? O nasıl?" dedi hemen. Doktor dudaklarını birbirine bastırdı. "Oldukça zor bir ameliyat geçirdi. Durumu kritik, bir süre müşahede altında tutacağız. Geçmiş olsun."

Gülen yüzler tekrar solmuştu şimdi.

Gözünü kırpmadan camın ardındaki eşini izliyordu alfa. "Uyan artık." diyordu. Makineden çıkan stabil seslere o kadar alışmıştı ki sürekli ya devamlı hale gelirse diye düşünmekten kafayı yiyecekti. Bebeklerini ayrı bir yerde diğer bebeklerin yanına almışlardı. İsmine henüz karar vermemişti Minho. Jisung uyanınca birlikte seçeceklerdi kızlarının adını.

Alnını cama yaslamış öylece bekliyordu. "Kızımız çok güzel." diyordu. "Bir görsen, tombul tombul yanakları var. Aynı senin gibi." Ardından güldü. "Uyan güzel omegam." Derin bir iç çekti.

Yanında Minju ve Felix vardı. Arkadaşları ona destek olmak aracıyla ikişer ikişer geliyorlardı hastaneye. Sarışın omega, alfanın koluna girip yanağını omzuna yasladı. "Üzülme hyung." dedi, kendi şiş gözlerinden haberi bile yoktu anlaşılan. "Üzülmüyorum ki." diye cevapladı Minho. "Uyanacak o."

O sırada biri arkalarından boğazını temizlemişti. Minho ve Felix o tarafa döndüklerinde Felix ağzını kapattı. Minho ise kaşlarını çattı ama gözleri dolmuştu. "Hyunjin!" diye bağırdı sarışın omega. Anında arkadaşının kollarına atlamıştı. Tekrar ağlamaya başladı.

Minho'yla bakışları kesiştiğinde ters bir şeyler olduğunu anlamıştı alfa. Minho, arkadaşını inceledi. Omuzlarında biten saçlarını kestirmiş, siyaha boyatmıştı. Gözleri parlıyordu, muhtemelen buraya geldiği içindi. Felix'le sarılmayı bıraktıklarında Minho'ya yaklaştı. "Selam." dedi gergince. Alfa bitmiş gözüküyordu. Dağılmış saçları, mor göz altları Hyunjin'in ilk dikkatini çeken şeylerdi.

Minho ona cevap vermedi. "Hoş geldin." dedi sadece kısık sesiyle. Ardından cama doğru tekrar dönmüştü. O an bakışları Jisung'ın yorgun gözleriyle kesişti. "Jisung!" diye yerinde sıçradı. "Jisung uyanmış! Çabuk doktoru çağırın!"

Çok geçmeden gelmişti doktor. Omegayı kontrol ettikten sonra yanına girebileceklerini ancak çok kalmamalarını söyledi. Minho ona yüzlerce kez teşekkür etmişti. Hemen odaya girdi. Arkadaşları da camın ardından izliyordu onları.

"Aşkım..." Omeganın yanına oturdu usulca. Eğilip alnını öptü. "Çok korktum." dedi. Jisung sadece ona bakıyordu, gözlerini kapattığı an yaşlar birer birer düşmüştü yanağına. Minho teker teker sildi gözyaşlarını son kez olduğunu bilmeden.

"Bebeğim..." dedi Jisung kurumuş dudakları arasından, zorla. Alabildiği kadar derin bir nefes aldı. "Bebeğimize iyi bak Minho, ona annesizliği hissettirme." dedi hemen ardından.

Alfa kaşlarını çattı, dolu gözlerini eşininkilere çıkardı. "Ne diyorsun Jisung? Beraber bakacağız ona. Beraber büyüteceğiz."
Omega yine sessiz kalmıştı. Yaşlar yanaklarını ıslatmaya devam ediyordu.

Burnunu çekti Minho. "Bak hem Hyunjin de geldi, burada." dedi. Jisung yorgunca gülümsemişti. "Seni seviyorum aptal alfa." Dudakları arasından son çıkan sözlerdi bunlar. Ardından yorgun göz kapakları birer perde gibi kapandı. Odaya yayılan kesintisiz bip sesi Minho'nun kulaklarını çınlatırken o ise donmuş bir şekilde omegaya bakıyordu. "Jisung."

"Hayır, hayır, hayır Jisung, uyan." Ayağa kalktı, "Doktoru çağırın lanet olsun!" diye bağırdı. Bir eli omeganın yanaklarını okşarken diğeri soğuk elini tutmuştu. "Jisung, nolur uyan. Bırakma beni, lütfen uyan."

Odanın kapısı açıldı. Arkadaşlarından birkaçı Minho'yu sakinleştirmeye çalışırken doktor, omegaya kalp masajı yapmaya başlamıştı. Alfa, arkadaşlarını ittirdi. Omeganın elini sıkıca tuttu. "Jisung uyan, yalvarırım uyan." Hıçkırarak ağlıyordu şimdi.

Omeganın güçsüz elinde parlayan yüzük, eline batıyordu Minho'nun. "Ölemezsin." dedi. "Beni bırakıp gidemezsin."

"Defibrilatörü hazırlayın." Doktorun talimatıyla bir hemşire Jisung'ın göğsünü açtı, diğeri ise hazırladığı cihazın üstlerine sıktığı jeli birbirine sürterek cihazı yükledi.

"3,2,1!" dedi doktor. Cihazı omeganın göğsüne bastırmadan önce. Omeganın havalanan bedeni tekrar yatağa düştü. "Artırın!" dedi doktor, tekrar deneyecekti.

Denedi, denedi. Susmayan cihazı artık kimse duymuyordu. Minho, yere çöktü çaresizce. Omeganın tuttuğu elini bırakmıyordu. "Lütfen." diye sayıklıyordu sürekli.

"Ölüm saati 16.57, başınız sağ olsun."

"Hayır! Jisung!" Minho, boğazı yırtılırcasına bağırdı.

"Jisung!"

"Minho? Sakin ol. Ne oldu?"

Alnında biriken boncuk boncuk terler pencereden sızan ay ışığıyla parlarken bir anda yatakta doğrulup nefes nefese gözlerini açtı alfa. Bir süre nerede olduğunu sorguladı.

"Minhoşum?" Sol omzunda hissettiği yumuşak dokunuşla o tarafa döndü. "Jisung." dedi. Dünyanın en rahatlatıcı nefesini aldı o an. Ciğerleri sanki tıkanmıştı az önce. Omega onun nefesiydi.
"Kabus mu gördün?" dedi omega. Anlayışla eşine bakıyordu. Hafif uzamış saçlarını seviyordu.

Başıyla onayladı onu Minho. "Çok kötüydü." dedi. "Çok kötü." Hemen eşine sarıldı. Onun kokusunu doya doya içine çekti. Jisung da gülerek öpmüştü sevdiğinin terden ıslanan saçlarını. "Tamam, geçti. Kötü bir rüyaydı sadece." dedi onu rahatlatırcasına.

"Öyleydi." dedi Minho kendi kendine tekrar edip. "Uyuyalım hadi." Jisung'ın söylemesiyle Minho onu onaylamış ve kafasını omeganın göğsüne yaslamıştı. Rüyasında gördüğü makinenin düz sesi böylelikle çıkabilmişti kafasından. Omeganın normal atan kalp atışları içine öyle bir su serpmişti ki...

Tüm gece uyumadı. Sabahın olmasını beklerken tüm gece uyanık kalmıştı. Hem Jisung'a bir şey olacak hem de o kabusu tekrar görecek korkusuyla bir saniye kapatmamıştı gözlerini. Sabah olduğunda ise Jisung'ı öpücükleriyle uyandırmıştı.

"Günaydın." dedi Minho. Onun güzel yüzünü izlemişti uyanık olduğu her an. Kalp atışlarını dinlemişti, durmasından deli gibi korktuğu. "Günaydın." diye cevap verdi Jisung. "Ay ameliyata ne kadar kaldı?!" diye yükseldi ardından. Minho onun heyecanlı haline gülse de gece gördüğü rüya yüzünden çok korkuyordu. Kendine gelememişti bir türlü. "İki saat." var dedi, kolundan saati kontrol ederken.

"Yavaş yavaş hazırlanıp çıkalım." dedi Jisung. "Sen de kahvaltı yap." Üzerindeki yorganı çekti ve doğruldu. Hastaneye gitmek için hazırlandıkları bu süreçte Minho Jisung'ın peşinden bir saniye olsun ayrılmamıştı. Sürekli iyi olup olmadığını soruyordu omegaya.

Sonunda hazırladıkları tüm eşyaları aldılar, arkadaşlarına haber verdiler ve hastanenin yolunu tuttular. Jisung heyecanlı heyecanlı camdan dışarıyı izlerken Minho'nun parmak boğumları direksiyonu sıkmaktan beyazlaşmıştı. Gerginlikten dudaklarını yiyordu.

En sonunda hastaneye geldiler. Minho eşine yardım etti arabadan inmesi için ve birlikte el ele girdiler otomatik açılan kapıdan içeri. Doktorun odasına çıktılar önce. Jisung muayene olacaktı son kez.

"Bir engelimiz yok gibi gözüküyor. Ameliyathaneyi ve hastamızı hazırlayalım." dedi odadaki hemşirelere. Minho eşinin yanına gelip onun elini sıkıca tuttu ve hazırlanmasına yardım etti. O sırada bütün arkadaşları da gelmişti hastaneye. Omeganın gözlerinin aradığı tek bir kişi hariç.

Yine de gülümsedi Jisung, yattığı sedyeden arkadaşlarına. Ameliyata girmeden önce anestezi veriliyordu. "Seni seviyorum Jisung. Bir saniye ayrılmayacağım, burada bekliyorum sizi." Minho dolu gözleriyle konuştuğunda Jisung gülümsedi. "Ben de seni seviyorum Minhoşum, merak etme geleceğiz." dedi.

Alfa, eline batan yüzüğe baktı. Rüyası aklına gelirken kafasını iki yana salladı ve omegaya gülümsedi. Jisung, gözden kaybolana kadar güldü. Omega sonunda ameliyata alındığında derin bir nefes vermişti alfa. Oradaki kırmızı bekleme koltuklarından birine oturdu. Hemen yanına Minju ve Yunho yerleşmişti.

Chan, ayakta kalan eşine baktı ve ayağa kalkarak elini tuttu. "Otur sen." dedi onu koltuklara doğru çekiştirirken. Seungmin omuz silkti. "Yok, sen otur." dedi sevdiğine. İkisi de inatçı olduğundan en sonunda Chan oturmuştu, Seungmin'i de kucağına oturtmuştu. Böylelikle bu sorun çözülürken beklemeye devam ettiler.

"Of!" dedi Minho. "Neden bu kadar uzun sürüyor?" Endişe tüm hücrelerini sarmıştı. "Az kalmıştır." dedi Minju. "Birazdan çıkacak."
Beklediler, beklediler...Sonunda ameliyathanenin kapısı açıldığında hepsi birden ayaklandı. İçeriden asistan doktorun çıkmasıyla Minho kalp atışlarının hızlandığını hissetti. Dejavu yaşıyormuş hissi basmıştı. Konuşamıyordu, sormaya korkuyordu.

Doktor Minho'ya doğru ilerledi. Alfa öylece bakıyordu sadece. Ayakları geri geri gitmek istese de yapamıyordu sanki. Asistanın yüzünde bir gülümseme oluşunca dudaklarını birbirine bastırdı. "Tebrikler!" dedi doktor. "Doğum başarılı geçti. Çok tatlı bir kızınız oldu."

Yine. Etrafta sevinç çığlıkları yükselirken Minho korkuyla yutkundu. "Ya eşim?" dedi, cevabı duymaktan korkuyor gibiydi. Neyse ki doktor kız, ona korktuğu cevabı verecek gibi görünmüyordu. "Eşiniz de gayet iyi. Birazdan odaya alınacaklar, geçmiş olsun."

Doktor oradan ayrılınca Minho onu zar zor ayakta tutan bacaklarını bırakmış, yere oturmuştu öylece. Avuç içlerini yüzüne kapattı, ağlıyordu. Ağlıyordu ama mutluluktandı bu sefer gözyaşları. Öyle rahatlamıştı ki... Jisung iyiydi, kızları iyiydi.

"Tebrikler kardeşim!" Yunho, yerde oturan alfanın üzerine atladığında güldü Minho gözyaşları arasından. Ardından tüm arkadaşlarıyla tek tek sarılmıştı. O sırada Jisung'ı ve bebeği hastanenin güzel bir odasına aldılar.
Yine cam ardındaydı Minho. Eşini ve bebeğini izliyordu. Hala korkuyordu ufaktan, yine stabil bir ses vardı odada çünkü.

Arkadaşlarının hepsi oradaydı, Jisung'ın uyanmasını bekliyorlardı. Doktor birkaç saate uyanır demişti. Minho derin bir nefes aldı ve odaya girdi. Yatağın başına çektiği sandalyeye oturdu ve Jisung'ın huzurla uyuyan yüzünü seyretti. Elini avuçları arasına aldı sıkıca, öptü, kokladı. Gece de hiç uyumadığı için bir süre sonra orada uyuyakalmıştı öylece.

Tekrardan, yanağında hissettiği ufak dokunuşlarla uyandı Minho. Hızla kafasını kaldırdı. Jisung ona gülümseyerek bakıyordu. "Selam." dedi omega. Alfanın yüzünde güller açtı. "Nasılsın? İyi misin? Doktoru çağırayım mı?"

Alfanın ayaklanacağı sırada omega onun elini tuttu. "İyiyim Minho." dedi güçsüz sesiyle. Derin bir nefes vermişti böylelikle alfa. Omega, odayı saran lotus ve şeftali kokusunu derince soludu. "Bebeğim..." dedi. Minho'nun tekrar kalbi hızlanırken "Onu tutabilir miyim?" diye devam etti.

Alfa bugün kaçıncı olduğunu sayamadığı rahatlamayı yaşarken başıyla onayladı onu. Çok geçmeden hemşire gelmiş, bebeklerini nasıl tutmaları gerektiğini göstererek ilk önce Minho'ya vermişti. Alfa dolan gözlerini belli etmemeye çalışarak kucağındaki minik bebeğin elini öptü. "Aynı sana benziyor Jisung." dedi. "Çok tatlı."

Hemşire omeganın yatağını dik bir konuma getirirken Jisung, gözlerinden kalpler çıkararak önündeki sahneyi izliyordu. Bebekleri alfanın kucağına o kadar yakışmıştı ki... bu görüntü karşısında kelimeler kifayetsizdi.

Sağ gözünden akan bir yaşı sildi elinin tersiyle. Minho bebeklerini Jisung'a getirmiş, ona doğru uzatmıştı. Omega, gülümseyerek aldı kızını kucağına. Ufak tefek çıkan saçlarını sevdi usulca. Boynunu kokladığında gözleri pırıl pırıl olmuştu. "Minho." dedi. "Çok güzel kokuyor." Lotus ve şeftali kokusunu en belirgin şekilde solumuştu.

Alfa gülümsedi. Onların mutlu aile tablosunu izlemekle meşgul olan hemşire de gidip camın ardındakilerin sızlanmasına sebep olarak perdeyi kapatmıştı. "Evet, annemizin bebeğini besleme zamanı."

Jisung'a bebeğini nasıl emzireceğini gösterdikten sonra ikiliyi odada yalnız bırakmıştı. Minho, doyarak uyuyakalan kızlarını Jisung'ın kucağından almış, derince kokladıktan sonra yerine geri bırakmıştı.

O sırada koridorda bekleyenler ise sabırsızdı. Jeongin, yeni boyattığı sarı saçlarından elini geçirdi. Anlayamadığı bir şekilde kalbi kıpır kıpırdı. Jisung hyungının bebeği olmasına yorsa da asıl sebebin koridorun başında belirmesi gecikmedi.

İlk Jeongin gördü onu. Artık saçları, ne eskisi gibi sarı ne de uzundu. Kestirmişti. Kumral rengi ilk defa bu kadar güzel geliyordu betaya. Gözleri ışık hızında doldu, çok özlemişti. Çok kırgındı da.

"Hyunjin!" Jeongin'in ardından bağıran Felix'ti. Onu görür görmez koşup kollarına atladı. Alfa arkadaşlarıyla tek tek sarıldı. Sıra Jeongin'e geldiğinde ise duraksamıştı öylece. Deli gibi sarılmak istiyordu. Pişman olduğunu söylemek. Ancak bunlar işe yarar mı emin de değildi.

Jeongin onun duraksadığını görünce bakışlarını kaçırdı. Zorla sarılacak değildi sonuçta. Yine de ağlamamak çok zor olduğu için "Ben biraz hava alacağım." diyerek bahçeye atmıştı bedenini.

Temiz havaydı onu karşılayan. Beta derin bir nefes aldı ve artık tutmakta zorlandığı gözyaşlarını serbest bıraktı. Deli gibi özlemişti onu. Her ne kadar kızgın olsa da gittiğine, onu bir kere bile aramamasına, yine de dayanamıyordu kalbi. Aylar sonra bile aşkı bir damla azalmamıştı.

"Jeongin." dedi arkasındaki bir ses. Ardından yükselen, betanın ezbere bildiği gülle karışık sert ud ağacı kokusu. Beta, derin derin solumak istiyordu özlediği bu kokuyu ama ne yüzünü ona döndü ne de cevap verdi.
Alfa ona doğru yürüyüp önüne geçmişti şimdi. "Özür dilerim." dedi. Bir özür onu ne kadar affettirebilirse. Jeongin onun yüzüne bile bakmıyordu.

Geri hastaneye girmek için bir adım atmıştı ki alfa onu bileğinden tutarak yakaladı. "Bir dinle beni lütfen." dedi çaresizce. Jeongin bileğini çekmeye çalışsa da Hyunjin bırakmıyordu.

"Bırak!" dedi sinirle. "Dinlemek istemiyorum seni!"

"Lütfen. Yemin ederim çok özledim." Betanın gözyaşları birer birer dökülürken onun yüzüne bakmak acıtıyordu kalbini. "Yalancı." dedi Jeongin. "Özleseydin gelirdin."
Hyunjin sessiz kaldı. "Bırak gelmeyi, bir kez bile aramadın Hyunjin."

"Kafam çok karışıktı." dedi yeniden gitmeye yeltenen betaya. "Sana hissettiğim duyguların farkında değildim. Korktum."

"Ve kaçıp gittin."

"Evet; aptal, korkak bir alfanın tekiyim ve deli gibi pişmanım." Hyunjin, Jeongin'in diğer elini de tuttu. "Lütfen. Bana bir şans daha ver."

"Her kavga edişimizde, her korktuğunda çekip gidecek misin böyle?" dedi beta. Hyunjin yine sessiz kalmıştı.

"Bugün..." diye devam etti. "Minho hyung o kadar çok korktu ki...Jisung'a bir şey olacak diye korkudan titredi, ağladı ama bir kez olsun bırakmadı elini; bir kez olsun ayrılmadı yanından."
"Sense ufacık bir öpücük yüzünden tüm aileni arkanda bıraktın." Gözyaşlarını sildi alfadan kurtardığı elinin tersiyle. "Seni öylece affetmemi bekleme." Ardından tekrar girdi hastaneye. Hyunjin oflayarak ellerini saçlarından geçirdi. Biliyordu zaten kolay affedilmeyeceğini. Ancak pes etmeyecekti.

Jeongin'in peşinden girdi hastaneye. Jisung'ı görmek istiyordu bir an önce. Tekrar o kata çıktığında bu sefer Minho da dışarıdaydı. Genç alfa diğerini gördüğünde sinirle karışık bir rahatlama hissi duymuştu. Hyunjin çekingence geldi. "Görebilir miyim onu?" diye sordu odayı işaret edip. Minho cevap vermedi, ayaklandı ve kapıyı açtı. Hyunjin de onu takip etti.

İçeri girdiler. Jisung, artık kumral olan alfayı gördüğünde anında gözleri dolmuştu. "Hyunjin." dedi. "Gelmişsin." Hyunjin de yüzünde oluşan saf gülümsemesiyle Jisung'a yaklaştı. Omega arkadaşına sıkıca sarılmıştı hemen. "Çok özledim gerizekalı, nasıl olur da bir kez bile aramazsın?"

"Özür dilerim Sung'ım." Alfa arkadaşının özlediği kokusunu içine çekti. Ardından Jisung'ın ağlamaya başlamasıyla Minho ikiliyi ayırmıştı. Hyunjin'in ensesine kuvvetli bir tokat attı. "Amcık beyinli, ağlattın bebeğimi." Hyunjin'in gülmesiyle diğer alfa da güldü ve sarıldılar.

3 yıl sonra

"Minho!"

"Efendim hayatım!" Alfa koşarak gelmişti eşinin yanına. Jisung kucağındaki kızını ona doğru uzattı bıkmış bir şekilde. "Mi Sun'ın üzerini giydiremiyorum."

Minho kızını kucaklarken aynı zamanda ona şebeklikler yapmaya başladı. "Giydiyeyim ben güzel kızımı." Alfa onunla ilgilenmeye başlarken Jisung da üstünü giyindi ve altın renkli çerçeveli gözlüklerini taktı.
Ardından arkasında hazır bir şekilde oturan kızı ve eşine döndü. "E hadi, gidelim." dedikten sonra hep birlikte aşağı indiler.

Jisung önce kızının ayakkabılarını giydirdi. Ardından kendi giydi. Onu kucağına alırken çalan telefonunu cevaplayıp bahçeye çıkmıştı. Minho da güneş gözlüklerini düzeltip evi kilitleyerek yetişti onlara.

"Efendim Lix? Tamam çıktık biz."

Arayan Felix'ti. Sarışın omega heyecanla konuşuyordu telefona. Çünkü yine hep birlikte tatile gideceklerdi bugün. Hyunjin, eninde sonunda Jeongin'e kendini affettirmişti. Yani eski günlerdeki gibi, hatta daha çok eğleneceklerdi bu tatilde. Minho sürücü koltuğuna oturdu. Jisung, kızını arkadaki çocuk koltuğuna oturttuktan sonra öne geçmişti.

Alfa kemerini taktıktan sonra arabayı çalıştırmadan hemen önce eşine baktı. Jisung da ona döndüğünde gülümseyip "Seni çok seviyorum." demişti.

Omeganın yanakları kızardı her seferinde olduğu gibi. "Utandırma beni Mi Sun'ın önünde aptal alfa." dedi ama sonra elini kızı görmesin diye dudaklarına yan bir şekilde kapatıp "Ben de seni çok seviyorum Minhoşum." dedikten sonra alfanın dolgun dudaklarına hızlı bir öpücük bıraktı.

"Hihhhh! Öpüştüyeyyyy! Iyyyy!"

Allahıma çok şükür bitti sonunda

Aslında angst bitirecektim, Minho'nun rüyası gerçek sondu yani ama sonra dedim ki ulen yapamam bunu onlara. Yazarken çok ağladım, eminim ki öyle bitseydi bu ficin çok reklamı yapılırdı orada burada tiktokta bilmem nerde. Ama kalbim dayanmadı. Sikerler reklamını dedim ve gerekeni yaptım.

Yorumlar da iyice düşmüştü canlanır artık neyse küfrettiyseniz geri alın hemen memsşsmclaösismdşsöxşx

Buraya kadar okuyan, oy veren ve en önemlisi yorumlar yapan herkese çok ama çok teşekkür ederimmm

Diğer ficlerime beklerim cnm bai

Continue Reading

You'll Also Like

23.6K 2.4K 23
"Ateş!" Ardından bir patlama.. ve küçük çocuğun çığlığı... Kana bulanmış bir peluş ayı ve kanla kaplanmış küçük beden.. Artık bıkmıştı. Bu rüyayı gör...
11K 1.3K 28
Bir zamanlar yedi kıtaya korku salan büyük cadinin biricik bir kızı dünyaya gelmiş; Exwlfy. Exwlfy'den annesi o kadar nefret etmis ki kendi kızını la...
96.4K 16K 24
-Omegaverse- "Tahta çıkacağın gün tacın yamulur umarım." Bakışlarını sarayın soğuk zeminine değdirirken mırıldandı omega. "Bir şey mi dedin Jisung?"...
21.9K 2.1K 19
-Ne arzu edersiniz efendim? -Seni