155 POLİSİYE

By Asli_Han1453

9M 593K 200K

Kalbim avuçlarımın arasında ezilirken yanaklarıma ardı ardına sıralanan yaşların arasından kısık sesimle konu... More

Birinci Bölüm
İkinci Bölüm
Üçüncü Bölüm
Dördüncü Bölüm
Beşinci Bölüm
Altıncı Bölüm
Yedinci Bölüm
Sekizinci Bölüm
Dokuzuncu Bölüm
Onuncu Bölüm
On Birinci Bölüm
On İkinci Bölüm
On Üçüncü Bölüm
On Dördüncü Bölüm
On Beşinci Bölüm
On Altıncı Bölüm
On Yedinci Bölüm
On Sekizinci Bölüm
On Dokuzuncu Bölüm
Yirminci Bölüm
Yirmi Birinci Bölüm
Yirmi İkinci Bölüm
Yirmi Üçüncü Bölüm
Yirmi Dördüncü Bölüm
Yirmi Beşinci Bölüm
Yirmi Altıncı Bölüm
Yirmi Yedinci Bölüm
Yirmi Sekizinci Bölüm
Yirmi Dokuzuncu Bölüm
Otuzuncu Bölüm
Otuz Birinci Bölüm
Otuz İkinci Bölüm
Otuz Üçüncü Bölüm
Otuz Dördüncü Bölüm
Otuz Beşinci Bölüm
Otuz Altıncı Bölüm
Otuz Yedinci Bölüm
Otuz Sekizinci Bölüm
Otuz Dokuzuncu Bölüm
Kırkıncı Bölüm
Kırk Birinci Bölüm
Kırk İkinci Bölüm
Kırk Üçüncü Bölüm
Kırk Dördüncü Bölüm
Kırk Beşinci Bölüm
Kırk Altıncı Bölüm
Kırk Yedinci Bölüm
Kırk Sekizinci Bölüm
Kırk Dokuzuncu Bölüm
Ellinci Bölüm
Elli Birinci Bölüm
Elli İkinci Bölüm
Elli Üçüncü Bölüm
Elli Dördüncü Bölüm
Elli Beşinci Bölüm
Elli Altıncı Bölüm
Elli Yedinci Bölüm
Elli Dokuzuncu Bölüm
Altmışıncı Bölüm
Altmış Birinci Bölüm
Altmış İkinci Bölüm
Altmış Üçüncü Bölüm
Altmış Dördüncü Bölüm
Altmış Beşinci Bölüm
FİNAL

Elli Sekizinci Bölüm

81.6K 6.7K 1.3K
By Asli_Han1453

Merhaba nasılsınız?

Okuduğunuz saat ve tarihi not eder misiniz?

*

Kahverengi ve yeşilin eşsiz güzelliğiyle parlayan ela gözbebekleri gözlerimin en derinlerine mıhlanmıştı. Öyle güzel bakıyordu ki bana. Değerli bir şeye bakarmış gibiydi. Onun en değerlisiymişim gibi… Ferah soluğu küçük bir açıyla aralanmış olan dudaklarının arasından sıyrılarak dudaklarıma ve çeneme dağılırken aklımın dağılmaması için kendimi zor tutuyordum. Aralanan dudaklarımdan damağına dağılması cabasıydı. Kuruyan boğazım yutkunmamı güçleştiriyordu. Siyah gömleğin ütülü yakalarından tutup dudaklarımı dudaklarıyla buluşturmamak için büyük bir direnç gösteriyordum. Bacağımla temas hâlindeki eli ise… Onun hakkında konuşmak bile istemiyorum. Şu an ciddi manada sabrımın kıyılarında dolanıyordu.

Dudaklarıma kasten üflediğine emin olduğum sıcak nefesinin arkasından erkeksi ses tonuyla konuştu. "Belki de bitmesini istemeyeceğimiz bir gece olur." 

Savaş, gerçekten kalbimle aklım arasında bir savaşa sokuyorsun beni ve ben sevgilim daima sana mağlup oluyorum.

Akıntıya kapılmış ve yaprak misali onun avuçlarına doğru sürüklendiğimi hissediyordum. Ağzından çıkan etkileyici kelimelerle göğsümü döven kalbim olabilirmiş gibi biraz daha hızlanmıştı. Kaburga kemiklerim kırılacaktı sanki bu şiddetli dövünüşlerin etkisiyle. 

Başımı sağ omzuma meyillendirip yanağına uzandım kendime gelebildiğimde. Dudaklarım sakalların çevrelediği yüzüne değdi yumuşak bir temasla. Tertemiz kokusu ciğerlerimi şenlendirdi. İçime çektiğim nefese daima onun kokusu karışsa, hep bir adımlık bir uzaklığımız olsa olmaz mıydı?

Küçük bir öpücük bıraktım uzak durmakta epey zorluk çektiğim tenine. Derin bir nefes alarak dudaklarımı yüzünden çektiğimde, "Seninleyken hiçbir gecem bitmesin istiyorum sevgilim." dedikten hemen sonra yüzlerimiz arasında yeniden belli belirsiz bir mesafe oluşturdum. Cesaretimin uçlarında gezindiğimi hissediyordum son günlerde. Ona karşı daha açık olmak istiyordum. Aşkımı doyasıya yaşamak ve bunu ona da yaşatmak istiyordum.

Dudaklarında etkileyici bir gülümseme oluşmuştu konuşmamın akabinde. Soluk renkli dudak etlerinin arasından görünen bembeyaz dişleriyle öyle kusursuzdu ki gülümseyişi. Küçücük bir tebessümle kalbim bir yıldız gibi avuçlarına kayıveriyordu. Yörüngemi şaşırıyordum. 

Göğsünü kabartan bir soluk aldı. "Sen üşümeden inelim," dediğinde bakışları kısa bir an oturuşumun etkisiyle yakaları geriye kıvrılan kabandan dolayı görünen bacaklarıma kaymıştı. "Elbiseyle üşüyeceksin." 

Arabanın içi de soğumaya başlamıştı. Üşüyen bacaklarımı birbirine bastırmış, kabanıma iyice sokulmuştum. Henüz küçücük bir kısmını gördüğü elbisenin tamamını gördüğünde vereceği tepkiyi doyasıya izlemek istiyordum. 

Gözlerini kaçırıp elini ensesine atarak saçlarını karıştırdı. Bu gece çok gergin görünüyordu. Sebebini deli gibi merak etsem de sormadım.

Arabadan iner inmez buz gibi hava çıplak bacaklarıma çarpmış ve beni ürpertmişti. Hava oldukça soğuktu. Hemen kapalı bir alana girmek istiyordum. Yüzümü arkamdaki uzun bedene döndürdüğümde elleri kabanımın kuşağını buldu ve hemen bağladı. "Hasta olmaman gerekiyor," dedi ilgili bir ses tonuyla. "Acele edelim bebeğim. Isınman lâzım."

Kolunu dirseğinden bükerek yanında tuttuğunda elimi kolunun üzerine yerleştirdim. Topuklu ayakkabılarımın çıkardığı tok sesler eşliğinde etrafı ışıklandırılarak fazlasıyla aydınlık bir ortama sahip olan görkemli ağaçların arasındaki dağ evine ilerledik. Muazzam bir yerdi ve ilk bakışta sizi kendine hayran bırakıyordu. Gündüz gözüyle eminim çok daha güzeldi. 

İki ahşap basamağı çıktıktan sonra yine ahşap parke döşeli zeminden yürüyerek kapıya ulaştık. Savaş kapıyı açarak önden geçmem için işaret verdiğinde seri adımlarla içeriye girdim. Gürül gürül yanan şöminenin sesi daha ilk adımda kulaklarımıza dolmuştu. 

Savaş kapıyı kapatıp kilitlerken kabanımın kuşağını çözdüm. Dışarının aksine içerisi sıcacıktı ve bu tatlı sıcaklık üşüyen bedenimi gevşetmeye yetmişti. Bir yandan da loş bir ışıkla aydınlatılmış olan odayı inceliyordum. Şöminenin önüne atılmış olan iki pofuduk minder, onların gerisinde ise koyu gri renkte L şeklinde bir koltuk vardı. Koltuğun önünde camdan oluşan bir sehpa ve üzerinde kokulu mumlar ve kırmızı gül yaprakları bulunuyordu. Bunca hazırlık bu gecenin bir hayli özel olduğunu vurgular nitelikteydi. 

Kabanımı omuzlarımdan sıyırmaya başladığımda Savaş yardımcı olmak üzere arkama geçtiğinde sert bir soluk verdiğini işittim. Kabanın gizlediği sırtım açığa çıktığında, "Bu elbise bu kadar…" duraksamasıyla yanağımı ısırdım gülmemek için. 

Ağzının içinden içinden konuştu. Daha çok kendiyle bir münakaşaya girmiş gibiydi. Elbiseyi alan kendisiydi, alırken ne düşünüyordu merak ettim. Giydiğimde minicik elbisenin boyunun uzayacağını falan mı acaba? 

"Yakışmamış mı yoksa?" dedim sesimi biraz alınmış gibi çıkartarak. Birazcık rol yapmaktan zarar gelmezdi. 

Homurdanmayı anında kesti. "Çok yakışmış güzelim," derken sesine yansıyan hoşnutsuzluk elle tutulur cinstendi. "Sorun da bu ya çok yakışmış ulan," isyan edercesine konuşmasıyla keyfim daha da arttı. Bu gece çok eğlenceli geçeceğe benziyordu.

Kollarımı da kâşe kumaştan kurtardığımda elbiseye vereceği ilk tepkiyi kaçırmamak için zaman kaybetmeden arkamdaki bedenine döndüm. Dönüşümle birlikte vücudumu saran koyu kırmızı saten kumaşın göğüs dekoltesine düşen bakışlarıyla adem elması sert bir yutkunuşa ev sahipliği yaptı. 

O bakışlar neydi öyle?

Gözleri baştan aşağıya vücudumda gezinirken sertçe yutkunarak bir adım geriledi. Ela gözlerin içinde bir yangın başlamıştı. Gözlerinin değdiği her noktam cayır cayır yanıyordu. Küçük bir kıvılcımla tutuşmaya başlayan bedenimde boynumdan başlayan yanma hissi usulca yüzüme doğru süzülüyordu. Tepkisini merak ederken bakışları altında utanacağımı asla düşünmemiştim. 

Boğazını gergince temizledi. "Bunun elbise olduğunu zannetmiştim," demesiyle dayanamayarak dudaklarımdan bir sesli bir gülüş döküldü. Elini saçlarına daldırıp geriye doğru yatırdı elbiseyi dikkatlice incelemeye devam ederken. Alt dudağını ısırıp sabır çekerek başını iki yana salladı.

Öne doğru bir adım atarak aramızda oluşturduğu o kısa mesafeyi kapattığımda koyulaşan gözlerini acelesizce yüzüme çıkardı. "Sana bunun elbise olmadığını düşündüren nedir?" diye sordum oldukça meraklı bir surat ifadesiyle. 

Dudaklarını diliyle ıslattı. "Gecelik değil mi yavrum?"

Dayanamayarak kahkaha attım. O kadar ciddiydi ki, gerçekten elbise değil de gecelik olduğuna ikna olmuş gibi görünüyordu. 

"Gecelik değil tabi ki Savaş," dedim sonunda gülmem sona erdiğinde. "Mini bir elbise olduğundan bu kadar kısa ve dekoltesi derin."

"Mini elbise?" deyip tek kaşını kaldırdı. "Ulan kumaştan çalmanın adı mini olmuş. Dolandırılmışım." dudağının sol tarafı kıvrıldı küçük bir açıyla. "Nil'den yardım almıştım. Böyle sonuçlanacağını bilseydim hiç sormazdım." Kılıç'ın kız kardeşinden yardım almıştı bir de. Yiyeceğim ama ben bu adamı.

"Bence gayet güzel bir elbise, Nil'e teşekkür etmeliyim." Başını öyle mi dercesine salladı.  "O sadece seçenek sundu. Elbiseyi bizzat ben seçtim," dedi. 

"O zaman sana teşekkür ederim ben de alınma hemen." Dudaklarımdaki kıvrılma her dakika biraz daha büyüdü. "Alınmıyorum, sadece işlerimi bir başkasına yaptırmaktan hoşlanmam. Sana hediye edeceğim bir şeyi kendim almak isterim. Sadece nasıl bir elbise almam gerektiğine dair birkaç şey sordum," dişlerini sıktığından avurtları içe çökmüştü. "O da sağ olsun çok yardımcı olmuş,"

Mumlar ve gül yaprakları odağıma düştüğünde merakıma yenik düşerek sordum. "Bir şeyi mi kutluyoruz?"

"Hayır ama bundan sonra kutlayacağa benziyoruz," dediğinden hiçbir şey anlamayınca dudak büktüm. 

"Romantik bir akşam olacak sanırım," odayı süzen bakışlarımı karşımdaki adama tuttum. Onun gözleri zaten bendeydi. 

Sağ elimi nazikçe kavradı. "Bu kadar güzel güleceksen," diğer elimi omzuna yerleştiren ben oldum. Göğüslerim bu yakınlaşmayla onun sert gövdesine yaslanmış oldu. Bu hamlem onu duraksattı. Gözlerini anlık kapayıp açtı. Boynundaki bir damar kabarmıştı. Sınırdaydı şu an. Sınırlarındaydı.

İşaret parmağımın ucuyla boynuna dokundum ve tırnağımı hafifçe tenine sürttüm. "Devam et lütfen," dedim büyük bir istekle. 

Adem elması bugün sayamadığım kadar çok bana görsel bir şölen sunarak yeniden kavislenerek aşağı doğru ağırca hareketlendi. "Daha sık romantik olmaya çalışırım." 

Dişlerimi gösterecek boyutta sesli bir gülüşle ona yanaştım ve gövdelerimiz tamamen birbirine yaslandı. Gözlerinin içine bakarak, "Sen zaten romantik bir adamsın Savaş," dedim. 

Belimi saran kolunu biraz daha sert bastırdı tenime. "Nadiren," deyip düzeltti beni. Başımı sol omzuma doğru yatırdım. "Bence sıklıkla," 

"Asu," dedi gülümseyen sesiyle.  "Efendim sevgilim," diye karşılık verdim. Sağ elini de belimin arkasına koyup alnıma yasladı dudaklarını. Öylece durduk ikimizde. Yumuşakça öptü alnımdan. "Heyecanımı hissediyor musun?" 

Omzundaki elimi göğsüne indirdim. Kalbinin kaburgalarına yaptığı sert vuruşları avcumun içinde hissettim. "Seni bu kadar heyecanlandıran ben miyim?" dedim yüzüne sevgiyle bakarken. 

Göğüs kafesi aldığı derin nefesin etkisiyle kuvvetle kabardı. "Sensin bebeğim," dudaklarını ıslattı. "Hayatıma dâhil olduğundan beri bana tüm duyguları doruk noktasına yaşatan sensin, Asu." Dudaklarımı aralayarak soluklandım. Gözlerinin içi parlıyordu konuşurken. "Sen benim gözbebeğimsin." 

Gözbebeğim. Yine o büyülü kelimeyle kalbimi alt üst etmeyi başarmıştı. Sürekli kalbimde bir ihtilal sebebiydi. 

Yüzüme uzanan eliyle saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı. "Isındın mı?" diye sorduğunda, "Isındım," dedim. "Evin içi sıcacık." yaramazlık yapmaya hazırlanan küçük çocuklar gibi kıvrandım durduğum yerde. "Sen evden de sıcaksın Savaş. Böyle kollarının arasına girince hemen ısındım." Yanağıma yaslanan burnunu tenime sürttü. "Yanaklarının pespembe olmasından anladım ısındığını. Pamuk şeker gibi oldun bebeğim." 

Saten elbisenin sırt dekoltesinde turlayan eli belimde sabitlendi. Gerginliğini ellerimin altındaki kasılı omuzlarda hissedebiliyordum. Ellerimi omuzlarına sürterek boynuna çıkardım ve parmak uçlarımı onu rahatlatmak istercesine hafifçe boynunda hareket ettirerek sımsıcak olan tenini okşamaya başladım. 

"Aç mısın?" diye sordu sonunda gergince. "Evet, yol acıktırdı." dedim evden ayrılmadan evvel bir şeyler yemediğimizden acıkmıştım. "Sen acıkmadın mı?" diye sormayı ihmal etmedim. "Acıktım," elimi avcunun içine kaydırdı. "Yemek hazır yalnızca ısıtmam gerekiyor. Biz gelinceye kadar soğumuştur."

Koltuğun arka kısmındaki bölüme doğru el ele ilerlerken Savaş duvara dokunduğunda içerisi aydınlanmıştı. Biraz önce karanlık olduğundan netçe göremediğim alanın mutfak olduğunu gördüm böylelikle. Ceviz ağacından yapılmış masanın üzeri baş başa yenilecek bir akşam yemeği için özenle hazırlanmıştı. "Bunca şeyi ne zaman organize ettin?" dedim hayretle. "Meslek sırrı," deyip göz kırptı. Oturmam için masanın altındaki ahşap sandalyelerden birini çektiğinde teşekkür ederek oturdum. Ceketini çıkararak sandalyenin sırtına astıktan hemen sonra fırının düğmesine basarak çalıştırdı. "Biraz da mutfak hünerlerimi göstereyim de öyle mi aşık edeyim dedin?" sorumla birlikte çarpık gülümsemesi yüzünü esir aldı. "Sadece bu geceyi daha anlamlı kılmak istiyorum,"

Yardım teklifimi geri çevirerek yemekleri ısıtmış ve servis etmişti. Bu akşam için fazlasıyla hazırlıklıydı. Yemeğimizi yerken bakışlarımı evin içinde gezdirmeye başladım. Üst kata çıkan merdiven dikkatimden kaçmadı. "Çok güzel bir yermiş," dedim sessizliğimizi bölerek. Yemeğinde olan ilgisini bana verdi. "Beğendiysen kalırız birkaç gün." Başımı hafifçe oynattım. "Kalalım lütfen sessiz ve sakin bir yere benziyor. Kafa dinleriz." dediğimde, "Sen sıkılana kadar buradayız." demiş ve masanın üzerindeki elimi okşamıştı. 

Yemeklerimizi bitirdikten sonra yeniden yardım etme teklifimi reddetmiş ve beni salona kovarak masayı tek başına toparlamıştı. Savaş'ın tarifiyle üst katta bulunan banyoya giderek ellerimi yıkadım. Merdivenleri inerken evi saran hafif müzik sesiyle salondaki koltuğa oturmuş beni beklemekte olan sevgilimi gördüm. Yukarı çıkmadan önce ayaklarımı acıttığından çıkarmış olduğum topuklu ayakkabılarımdan dolayı ayaklarım çıplaktı ve bu Savaş'ın gözünden kaçmamıştı. "Asu," dediğinde hemen koltuğun kenarında duran ayakkabılarımı işaret ettim. "Hemen kızma, giyeceğim," yanına oturup topuklu ayakkabıları giydim. "Şarkı güzelmiş," deyip elimi koluna dolayarak ona sırnaştım. "Benimle dans eder misin sevgilim?" Parmağının ucuyla burnuma hafifçe vurdu. "Rol çalma," deyip ayağa kalktı ve bana elini uzattı. "Benimle dans eder misin güzel bebeğim?" Elimi avcuna bırakarak koltuktan kalktım. Elleri belimdeki yerini aldığında ben de boynuna doladım ellerimi. Şarkının dinlendirici melodisiyle bulunduğumuz yerde hafifçe salınmaya başladık. Gözbebeklerinde yansımamı görecek kadar yakındım ona. Bu yakınlık mutluluk ve huzur veriyordu bana. 

Boynuna konumlandırdığım ellerimden birini omzuna doğru kaydırdım. "Neden bu kadar gerginsin Savaş?" Parmaklarımın altındaki kaslar taş kesilmişti. 

Çene kemiğini yavaşça oynattı. "Defalarca prova yaptım ama…" konuşmaya  başlamasıyla yeniden yüzümü ona çevirdim. "Dilim dönmüyor anasını satayım. Hayatım boyunca hiç iki kelimeyi bir araya getirmekte bu kadar zorlanmamıştım." sıkıntıyla nefesini dışarı üfledi. 

"Bir problem mi var?" diye sordum endişeyle harmanlanan sesimle. 

"Var Asu." deyip belimdeki ellerinden biri çekilmiş ve elini ceketinin iç cebine atmıştı. Elinin titrediğini gördüm. Kirpiklerinin arasından bana etkileyici bir bakış attı. "Çok büyük bir problemimiz var sevgilim."

O an aklımdan tek bir şey geçiyordu ancak ihtimal vermiyordum. 

Ceketin iç cebinden lâcivert kadife kumaşla kaplanmış, küçük kare bir kutu çıkardığında kirpiklerim şaşkınlıkla geriye açıldı. O küçük kutunun içinde ne olduğunu bilmeyecek kadar delirmemiştim ama bu kadar erken beklemiyordum. Hazırlıklı ol derken meğer çok ciddiymiş.

"Savaş," tutulan dilimi hareket ettirebildiğimde yalnızca ismini söyleyebilmiştim. Boğazıma dizilen yumrular nefesimi kesmeye yetmişti.

Boğazını temizleyerek benden bir adım uzaklaşarak kutuyu sol avcuna hapsetti. Tam önümde diz çöktüğünde şaşkınlık, heyecan ve sayamayacağım kadar çok duygunun içine çekilerek ona bakakalmıştım. 

Duygularımın doruk noktasına ulaştığını hissediyordum. Havada kalan ellerimi yanıma indirdim lâkin avuçlarım terlemeye başlamış ve parmak uçlarımdan başlayan bir karıncalanma hissi tüm bedenime dağılmaya başlamıştı. 

Yüzünü kaldırdığında gözlerinde gördüğüm en baskın duygu heyecandı. Gözbebekleri titriyordu sevdiğim adamın. Dudaklarını araladığında konuşmasına odaklanmaya çalıştım. Yüreğim bir kuş gibi çarpıyordu. Başımı döndüren bir zaman dilimindeydim.

"Nerede olursam olayım aklım, kalbim her gün, her an seninle dolu Asu. Gece seni düşünürken uyuyakalmayı, sabah uyandığımda aklıma ilk gelenin sen olmasını seviyorum." Gözlerimin en derinine bakıyordu gözlerini kırpmadan. Kalbim göğüs kafesimde bir zelzeleye sebep olacak boyutta çarpıyor, her bir kelimesi dizlerimin bağını çözüyordu. Titreyen ellerimi elbisenin ipeksi kumaşına bastırdım. Karnımda bir sancı belirmişti konuşmasıyla. Bir kuşun kalp atışları gibi ürkekti kalp atışlarım. "Yanımda çocuklaşmanı o kadar seviyorum ki Asu… Her hâlinle hayatımı güzelleştiriyorsun bebeğim." 

Sen de sevgilim. Göz çukurlarımdaki sızıyla ağlamak üzere olduğumu anladım. Çenemin titreyişini durdurmak için dudaklarımı birbirine bastırdım. Beni mutluluktan ağlatacaktı. 

Sağ eliyle sol elimi kavradı. Parmakları avuç içimi buseledi. Baş parmağıyla bileğimin iç tarafını nazikçe okşadı. Yumuşacık dokunuşuyla boğazım kupkuru oldu. Böylesine güzel seven bir adama nasıl tutuklu kalınmazdı ki?

"Derler ki güzelim, sığındığın gönül memleketindir. Benim memleketim sensin çünkü seni nereye koysam orası evim oluyor." Kutunun kapağını açtığında ışıl ışıl parlayan yüzük göründü. Zarifliği karşısında nutkum tutulmuştu. Göz kamaştırıcı bir güzelliği vardı. Beni bugün daha ne kadar şaşırtacaktı? "Ben de senin evin olayım istiyorum." yutkundu. Diz çöktüğü yerden kalkarken, "Asu," dedi gözlerimin içine bakarak. "Gönlünü, gözünü, canını sevdiğim… Benimle evlenir misin? Bana yuva olur musun güzelim?"

Birinin evi, yuvası olmak… Kirpiklerimin ucunda asılı duran bir damla yaş yanağıma doğru ağır ağır ilerledi. Sımsıkı birbirine bastırmış olduğum dudaklarımı kulaklarımı uğuldatan kalp atış seslerim eşliğinde kıpırdattım. Yanaklarım durmaksızın akan gözyaşlarımla ıslanırken, "Evet!" dedim. Yüksek tutmaya çalıştığım sesim duygusallığımın etkisiyle oldukça kısık ve pürüzlü çıkmıştı. Duyduğundan bile süpheliydim ancak konuşacak derman bırakmamıştı bende. 

Ben cevap verene kadar tutmuş olduğu nefesini rahatça verirken, "Seni seviyorum gözbebeğim," dedi ve ekledi. "Evet dedin değil mi Asu, hayal görmüyorum?" 

Burnumu küçük bir sesle çektim. "Duymadıysan bir kez daha cevap veriyorum. Evet sevgilim, evlenirim seninle!" daha net ve yüksekti sesim bu defa. Gözlerinin içi güldü.

Dayanamayarak boynuna sarıldım. Ani hareketimle gövdelerimiz sertçe birbirine yaslanmıştı. Ancak Savaş bu çarpışmadan zerre etkilenmemiş aksine tek koluyla belimi sımsıkı sarmıştı. Yüzünü boyun girintime yerleştirip beni göğsüne çekti. "Sen zaten benim evimsin Savaş. Benim sıcak yuvamsın." karşılığında herhangi bir şey söylemek yerine boynuma derin bir öpücük bıraktı. 

"İki kelimeyi bir araya getiremeyen hâlin miydi bu?" sitemimle birlikte boynuma konuşlanmış olan dudaklarından boğuk bir gülüş ulaştı kulağıma. "Ağlamamak için ne kadar direndim haberin var mı?" boynuma üst üste bastırdığı sıcak dudaklarıyla suskunlaştım. 

"Asıl sen evet diyerek bana dünyaları verdin haberin var mı?" dedi genizden gelen boğuk sesiyle.

Yüzümü omzundan kaldırdığımda aramızda küçük bir boşluk oluştu. Onun daha önce hediye etmiş olduğu yüzük parmağımdaydı. "Aslını takalım artık," dediğinde nemli kirpiklerimin altından güldüm. "Bunu da o niyetle aldığını anlamadığımı sanma. Öyle bir hediye almışsın ki. Çevremdeki insanlar beni nişanlı zannediyordu." dudakları söylediklerimden memnun olmuş bir biçimde yavaşça kıvrıldı. "Seni oğluna gelin arayanların gazabından korumamın tek yolu buydu yavrum. Bence sen de memnundun bu durumdan, olmasan takmazdın."

Sol elimi yeniden kavrayarak o yüzüğü çıkardı ve avcuna aldı. Tektaş yüzüğü parmağıma nazikçe yerleştirdiğinde dudaklarımı ısırmış bu güzel anı zihnime kaydediyordum. "Artık tamamen benim gelinimsin." demiş ve alnımdan öpmüştü. 

Dudaklarını uzun uzun dinlendirdi alnımda. Yavaşça çektiğinde alnını yasladı öptüğü kısma ve burun buruna geldik. Gözlerim kapalı olduğundan yalnızca dudaklarıma çarpan ılık nefesini hissedebiliyordum. "Evleniyoruz galiba," diyerek güldüğümde o da güldü. "Galibayı at oradan," belimin arkasına kayan eliyle beni yeniden kendine çekti. "Asu Asrın olmana sayılı günler kaldı." 

Başımı geriye çekerek heyecanla kıpırdandım. "Problem dediğin şey bu muydu?" dedim imayla. 

"Evli değiliz, sana karım diyemiyorum, bundan âlâ problem mi olur yavrum?"

"Sen var ya…" dedim gözlerimi kısarak. "Ağzım açık kalıyor şu laflarınla."

"Ben kapatırım o güzel ağzını. Sen yorma kendini." demesi ve dudaklarıma kapanması aynı anda gerçekleşmişti. 

*

Devam edecek…

Evlilik teklifi olacağını hepiniz tahmin etmiştiniz zaten pek şaşırtamadık sizi xd

Dağ evinde güzel anılar biriktirdikten sonra yepyeni bir maraton başlayacak onlar için bakalım aileler nasıl karşılayacak bu evlilik kararını, sizce?

Asu'nun atanmasını istediğiniz şehir var mı merak ettim

Seviliyorsunuz 

Sınır: 1k yorum 💜

Continue Reading

You'll Also Like

637 51 10
Gittiği aile davetinde uzun zamandır görmediği babasını gören ve babasının ortağının oğluyla evleneceğini öğrenen İlsu'ya evleneceği adamın abisi yar...
31.8K 2.6K 41
Umarım benim kim olduğumu öğrendikten sonra sana yakın olmama izin verirsin, umarım senin bana iyi geldiğin gibi benimde sana iyi gelmem için bana bi...
3.2M 159K 66
Hayatı boyunca kimseyi sevmemiş, tek derdi vatan, bayrak ve ülkesi olan asker ile hiç sevildiğini hissetmemiş, kalabalık içinde yalnızlığı hisseden b...
SARKAÇ By Maral Atmaca

General Fiction

927K 64.6K 6
"Delilerin sevdası hoyrat bir fırtına gibidir. Günün başında seni sarsan fırtına, gecenin şafağında ılık bir esintiye dönüşüp kaburgalarının arasına...