SESSİZ SİPER

Af comebackpiet

228K 15.5K 838

Yeşim köstebekti. Ona en çok güvenen adamın, Mehmet Bey'in aradığı kişiydi, düşmanıydı. Yüzbaşı Yiğit ise hiç... Mere

Bölüm 1: Truva Operasyonu
Bölüm 2: Gölgelerde Saklı
Bölüm 4: Gece Yarısı Planları
Bölüm 5: Pusu Hattı
Bölüm 6: Beklenmeyen Ziyaret
Bölüm 7: Derin Yankılar
Bölüm 8: Yitik Bağlar
Bölüm 9: Acil Çağrı
Bölüm 10: Tehditler ve Tırmanışlar
Bölüm 11: Kaosun İçinde
Bölüm 12: Takım Çalışması
Bölüm 13: Zorlu İstek
Bölüm 14: Asker Üniformalı Prens
Bölüm 15: Geri Dönüş Yok
Bölüm 16: Pişmanlık İzleri
Bölüm 17: Çizgi Film Referansları
Bölüm 18: Tatlı Sözler, Kilitli Dudaklar
Bölüm 19: Sırların Keşfi
Bölüm 20: Şüpheyi Öldürmek
Bölüm 21: Sahte İtiraflar ve Yeni Umutlar
Bölüm 22: Kırmızı Nokta
Bölüm 23: Boğuk Çığlıklar
Bölüm 24: Daha Yakına
Bölüm 25: Kırılgan Dengeler
Bölüm 26: Gizli Hisler
Bölüm 27: En Yakın Uzak
Bölüm 28: Aramızdan Biri
Bölüm 29: Boş Kurşun Kovanları
Bölüm 30: Tehlike Çanları
Bölüm 31: Tek Nefeste İntikam
Bölüm 32: Koruma Talebi
Bölüm 33: Pazarlık Sanatı
Bölüm 34: Sırların Anahtarı
Bölüm 35: Gizli Müttefik
Bölüm 36: Gizli Anlaşmaların Ritmi
Bölüm 37: Hüznün ve Umudun Dansı
Bölüm 38: Kor Ateş
Bölüm 39: İntikam Kırmızısı
Bölüm 40: Sırların Sonu
Bölüm 41: Köstebek Avı
Bölüm 42: Kırmızı Bülten
Bölüm 43: Umut Dolu Yarınlar
Bölüm 44: Kurulu Tuzaklar
Bölüm 45: Hainin Hamlesi

Bölüm 3: Barikat Noktası

6.8K 370 15
Af comebackpiet

Sıska adam, küçük kıza oğlunun kıyafetlerinden giydirip saçını havlu ile kuruladı. Hala üşüdüğü için tir tir titreyen küçük kızı kucağına aldı ve salonda, yanan sobanın yanındaki koltuğa kucağında kız ile oturdu. Kızın bir anda vuran sıcaklıkla gevşediğini hemen fark etti. "Söyle bakalım Yeşim nasıl geldin buraya?" 

Küçük kız parmakları ile oynamaya başladı. Birazdan adama söyleyecekleri karşısında ne yanıt alacağını bilemiyordu. "Şey..." 

Salonun içerisinde gözlerini dolaştırdı ve adamın karısı ile göz göze geldi. Kadın ona gülümsediğinde o da gülümsedi ama kafasının içerisinde kadının ne kadar tuhaf göründüğünü düşünüyordu. Ne saçı vardı ne kaşı, üstelik adamdan bile zayıftı. Küçük kız kadından gözlerini kaçırdı ve daha sonra adamın çocuklarına baktı. Büyük olan çocuk, Güven kendisinden bir iki yaş büyüktü. Küçük olan kız çocuğu ise henüz üç yaşındaydı. Elindeki oyuncakla oynuyor, çevresinde olan bitenlerle hiç ilgilenmiyordu. 

Salonun birçok yerinde üst üste yığılmış kutular vardı. Evi toplanmışlardı çoktan. Sadece büyük eşyalar ortadaydı ve onların da bazılarını kalın poşetlerle kaplamışlardı. Gitmeye hazırlardı. 

Yeşim daha fazla söyleyeceklerini geciktiremeyeceğini anlayınca dudaklarını araladı. "Sen İstanbul'a gideceksin ya Mehmet amca..." Kız cümlesini tamamlamayınca adam kızın saçlarını okşayıp kafasını salladı. "Beni de götür. Ben de senin kızın olurum." 

Adamın gözleri doldu. Elinden gelse bu kızı da götürürdü yanında. Allah biliyor ya en az kendi çocukları gibi seviyordu bu kızı. Yetiştirme yurdunda hademe olarak çalıştığı günlerde tanıştığı bu kızı evlat edinmek için çok uğraşmıştı ama bir türlü olmamıştı. Adam kızın saçlarını okşadı ve konuştu. "Saat geç oldu. Yarın konuşuruz bunları. Şimdi uyu kızım."

 ***

"Patron?" Çelebi'nin sesi ile başımı ön tarafa çevirdim. Önce dikiz aynasından Çelebi ile göz göze geldik. Sonra bakışlarım ileride kurulmuş barikatı buldu. "Yavaşla Çelebi." Araba barikata iki metre kala durdu. Ne yapacağıma karar vermeye çalışırken barikata dizilmiş askerleri inceledim.

Dışarı çıkmak için kapıyı araladıktan sonra Mehmet Bey'e döndüm. "Burada bekle baba." Yine o kelime dudaklarımın arasından zorlukla çıkmıştı ama o bunun farkında bile değildi. Mehmet Bey beni onaylayınca kapıyı iyice açtım ve arabadan indim. Oldukları yerden bir adım bile kıpırdamamış olan askerlere doğru birkaç adım attım ve durdum. Bakışlarımı askerlerin üzerinde gezdirip konuştum. "Bir sorun mu var beyler?"

"Duyduk ki Mehmet Kaan Korkmaz geliyormuş, karşılamazsak ayıp olur dedik kalktık geldik." Sol tarafta konuşan üsteğmene baktım. Kısa sarı saçları ve ışıldayan mavi gözleriyle olduğundan daha genç gözüküyordu. Üniformasız görmüş olsam fazla kas yapmış lise son sınıf öğrenci sanırdım.

"Arama yapacağız." Barikatın tam ortasında ellerini arkasında birleştirmiş, dimdik duran adama baktım. Omzundaki üç yıldız parıldıyordu. Siyah kaşlarını çatmıştı ve kaşlarının ortasında bir derinlik oluşmuştu. Yapılı vücudu yanında duran askerlerden daha büyüktü. 

Dudaklarımı ıslattım ve konuştum. "Bu yaptığınız rutin yapılan çevirmelere benzemiyor, nedense bunun bize özel olduğuna dair bir his var içimde. Arama için izniniz var mı?" Hiçbir şey söylemeden kara gözlerini dikip bakmaya devam ettiğinde gülümsedim ve konuştum. "Anladığım kadarıyla yok. O zaman neye dayanarak arama yapmak istediğinizi öğrenebilir miyim?" 

Bir süre bana aynı ifade ile bakmayı sürdürdü ve sonra dudaklarının kenarları hafifçe kıvrıldı. "Araç hakkında ihbar var. Yapılan ihbar arama yapmamız için yeterli bir sebep." Gülümsedim. Yalan söylediği açıktı ama şu an yalan söylediğini kanıtlayamayacağım için arama yapmalarına izin vermek zorunda kalacağımı biliyordu. Elimle arabayı işaret ettim. "Tabi, buyurun. Ne ile suçlandık bilmiyorum ama saklayacak bir şeyimiz yok. Aramanızı yapın."

Yüzbaşı askerlerine kafası ile işaret verdiğinde onlardan önce davranıp arabaya ilerledim ve arabadan içeriye konuştum. "Hızlıca arayacaklar." Mehmet Bey'in durumdan memnun olmadığı belliydi ama kafasını sallayarak onayladı ve kapıyı açıp dışarıya çıktı. 

Askerler arabanın içini ararken Çelebi ve Sinan da arabadan çıkmıştı. Öylece durmuş askerleri izliyorduk. "Üzerinizi de arayacağız." Yüzbaşı konuştuğunda Mehmet Bey hemen itiraz etti. Bir asker ise çoktan, hiçbir şekilde karşı koymayan Çelebi'nin üzerini aramaya başlamıştı. 

Mehmet Bey'in sesini yükseltmeye başladığını fark ettiğimde olay kızışmasın diye Mehmet Bey'in sözünü kestim. "Bırak arasın baba. İşlerini hızlıca bitirsinler ki yolumuza devam edebilelim." Mehmet Bey'e baba dediğimde, Yüzbaşı'nın bakışlarının hızla beni bulması gözümden kaçmamıştı. 

Mehmet Bey her ne kadar istemese de dediklerime uyarak, söylene söylene Yüzbaşının üzerini aramasına izin verdi. Homurdanıp durduğu tatsız kelimelere, Yüzbaşı'nın hiçbir karşılık vermemesi sabırlı olduğunu gösteriyordu ama bu sabır nereye kadar sürerdi, bilmiyordum. "Baba." Uyarı dolu sesimin ardından Mehmet Bey söylenmeye bir son verdi ama bakışlarından bile bile neler söylemek istediğini anlamak mümkündü. Bu sırada Çelebi'nin üzerini arayan asker Sinan'ın üzerini aramaya geçmişti. 

Yüzbaşı, Mehmet Bey'in üzerini aramayı bitirdiğinde benim yanıma geldi. Bakışlarını dikip bana bakmaya başladığında bıkkınlıkla nefesimi dışarı verip kollarımı kaldırdım. Bu sırada gözlerim göğsünün üzerinde taşıdığı soyadındaydı. Gürbüz. Elleri bileklerimden başlayarak vücudumu yoklama başladı. 

Bu aramanın sessiz geçeceğini düşünmüştüm ama konuşması ile yanıldığımı anladım. "Mehmet Bey'in kızının yurt dışında okuduğunu sanıyordum." Bakışları vücudumda dolaştırdığı kendi ellerinin üzerindeydi. Umursamaz görünmeye çalışıyordu ama ona baktığımda vücudunun gerginliğini görebiliyordum. Muhtarı olduğu köye çakallar dadanmıştı ve bu onu rahatsız ediyordu. "Doğru, Buse Amerika'da."

"Ona baba dedin." Anlaşılan aklındakileri olduğu gibi ifade etmekten çekinmiyordu. "Sen kimsin?" Gülümseme isteğine karşın kaşlarımı çattım. "Bu bir sorgulama mı?" Sesim alaylı çıkmıştı. "Eğer öyleyse sessiz kalma hakkımı kullanabilir miyim?" 

Sonunda gözlerini yüzüme çevirdi ve bakışlarımız kesişti. Aynı anda belimdeki ağırlık kayboldu. Elinde silahımla benden bir adım uzaklaştı. Soran bakışları beni bulduğunda omuzlarımı kaldırıp indirdim ve konuştum. "Ruhsatlı. Bir koruma olduğumu göz önünde bulundurursan neden silah taşıdığımı anlayabilirsin." 

Silahımı kendi beline yerleştirirken ona doğru bir adım attım. "Ruhsatlı dedim ya! Versene silahımı." Eliyle omuzlarımdan tutup beni durdurdu. Yere eğilip bu sefer de bacaklarımda ellerini dolaştırırken konuştu. "Kontrol edeceğim. Bir sıkıntı çıkmazsa geri veririm." 

Dişlerimin arasından cevap verdim. "Bir sıkıntı çıkmayacak. Bunu garanti edebilirim." Başı eğik olduğu için yüzündeki ifadeyi göremedim ama sesindeki alayı ayırt edebilmiştim. "Karşındaki kişiye güven verdiğini sanıyorsan, büyük bir yanılgı içerisindesin."

İşi bittiğinde ayağa kalktı ve yüzüme bakmadan arkasını döndü. Birkaç adım uzaklaşmıştı ki konuştum. "Yeşim." Olduğu yerde durdu. "İsmim Yeşim. Yeşim Karaca. Eğer hakkımdaki araştırmanı kolaylaştıracaksa TC kimlik numaramı da verebilirim. Daha önce de dediğim gibi saklayacak hiçbir şeyim yok."

Tüm vücudu ile bana doğru döndü ve beni baştan aşağı süzdü. Başka bir zaman olsa bunu başka şeylere yorabilirdim ama şu anda gözlerindeki kin ben buradayım diye bağırıyordu. "Sen şu yüzünü gizleyen korumasın değil mi, Yeşim Karaca?" İsmimi tükürür gibi söylemişti. Derin bir nefes alıp sakin kalmaya çalıştım ve kafamı sallayarak onu onayladım. Ona saklayacak hiçbir şeyim olmadığını söylemiştim. Şimdi itiraz edecek halim yoktu. Güldü ve sonra arkasını dönüp gitti. 

***

Eve girerken Mehmet Bey söylenip duruyordu ve eğer birkaç dakika içerisinde susmazsa korumalardan birinin silahı ile kafamı havaya uçurmayı planlıyordum, tabi önce onun kafası havaya uçacaktı. "Hayatımda hiç bu kadar aşağılanmamıştım. Karşılarında kimin olduğunun farkında bile değiller." Oysaki, karşılarında bir it olduğunun gayet de farkındalarmış gibi gelmişti bana.

"Sadece bir süre olanlara ayak uyduralım. Bir süre sonra sıkılırlar zaten." Konuşmam ile bana döndü. "Haklısın. Onlarla zıtlaşmam sadece bana daha çok dikkat kesilmelerine neden oluyor." Ve senin de daha çok tedbir almana, bu da benim işimi zorlaştırıyor. 

Kendisini salondaki kanepeye attıktan sonra yeni hizmetçilere masayı hazırlamalarını söyledi. "Müsaade edersen yemeğe katılmayacağım. Başım ağrıyor, biraz dinlenmek istiyorum." Yüzündeki ifade yumuşadı. Böyle zamanlarda eskiden tanıdığım adama çok benzerdi. Oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi ve saçlarımı okşadı. "Tüm bu olanlar seni yormuş olmalı. Bir şeyler yiyip ağrı kesici içsen daha iyi olurdu." Saçlarımdaki elini omzuma koydu. Başını aşağı yukarı iki kez salladı. "Git dinlen. Ama yarın tüm yemeklerde yanımda olmanı istiyorum." Duraksadı. "Bir aile gibi." Onu kafamı sallayarak onayladım.

Ondan uzaklaşıp küçük evin içinde bana ayrılan odaya gittim. Valizim ve birkaç eşyam odama çoktan bırakılmış, yerleştirilmeyi bekliyorlardı. Yatmadan önce onları yerleştirmezsem içimin rahat etmeyeceğini biliyordum bu yüzden valizimi açtım ve iki kapaklı beyaz dolaba yerleştirmeye başladım.

Mehmet Bey'in aile kavramı karmaşıktı. Bu konuda hiç konuşmazdı ama ben iyi bir gözlemciydim. Her şey eşinin ölümü ile başlamıştı. Yıllarca kanserle mücadele eden eşi sonunda kanseri yenmişken, hayat bir oyun oynamıştı ve eşini bir trafik kazasında kaybetmişti. Eşinin ölümü ile aile kavramı parçalanmaya başlamıştı. 

Güven, annesinin kaybı ile annesinin ölümünden çok önce değişmiş olan babasından ve bu hikayede masum olduğuna inandığım tek kişi olan kız kardeşinden uzaklaşmıştı. Alkol uyuşturucu derken denemediği bok kalmamıştı. Onu uyuşturucu bataklığından kurtarmayı başarmıştım ama alkol henüz kontrol edemediğim bir durumdu. 

Buse ise annesinin kaybı ve abisinin uzaklaşması ile boşluğa düşmüştü. Babasından da beklediği desteği görememişti. Buna rağmen çabalayıp kendine bir yer edinmeye çalışmıştı ama ne sebeptendir bilmem Mehmet Bey onu kendisinden uzaklaştırmak için Amerika'ya yollamıştı. Bir bakıma da iyi yapmıştı aslında. Kendi pisliğini kızından uzak tutuyordu. 

Elinde bir tek ben kalmıştım. Karısını gömdüğü gün belirivermiştim bir anda. Geçmişteki pişmanlıklarını telafi etme çabası mıydı bu, yoksa bulaştığı pisliği paylaşacak birisini bulma ihtiyacı mıydı bilmiyorum ama beni öylece kabul etmişti. O zamandan beri ailesi bendim. Ama o hiç benim ailem olmamıştı.

Eşyalarım ile işim bitince kendimi yatağa attım. Uykunun rahatlatıcı kollarına hızla çekildim. Ne kadar süre uyudum bilmiyorum ama uyandığımda her yer karanlıktı. Yatakta doğruldum ve uykunun üzerimde oluşturduğu etkiden sıyrılmak için kendime zaman tanıdım. 

Diğer odadan gelen Mehmet Bey'in sesini duyabiliyordum. Ne olduğunu merak ettim ama canım hiç gidip neler olduğuna bakmak istemedi. Odasına en kısa sürede mikrofon yerleştirmem gerektiği aklımda hızla belirip kayboldu. Bu daha sonra ilgilenmem gereken bir meseleydi.

Uyandığımı fark etmesin diye ışığı açmadım. Odamdan balkona çıktım. Temiz havayı ciğerlerime doldurup başımı gökyüzüne kaldırdım. Gözlerimi açtığımda karşıdaki binanın çatısında bir hareketlilik olduğunu fark ettim. Orada birisi vardı ve evi gözetliyordu. Birkaç saniye bekleyip emin olduktan sonra yavaş adımlarla içeriye geçtim. Orada ki her kimse onu fark ettiğimi anlamasını istemiyordum. Odamdan çıkarken silahımı benden aldığı için Yüzbaşı'ya kızıyordum.

O binadan sadece mutfağı görmek imkansızdı bu yüzden hızla mutfağa ilerledim ve mutfaktan bir bıçak alıp mutfağın camından dışarıya çıktım. Karanlıkta kalmaya özen göstererek hızlıca o binaya ulaştım ve içeriye girdim. Hızlı ve sessiz adımlarla merdivenleri tırmandım ve yukarıya çıktım. Çatıya ulaştığımda kapıyı yavaşça aralayıp o aralıktan etrafa göz attım. Görünürde kimse yoktu. Sessiz olmaya özen göstererek bizim evin olduğu tarafa doğru ilerledim. 

Duvarın ardından baktığımda elinde dürbünle evi izleyen kişiyi gördüm. Birkaç saniye durumu değerlendirmek için adamı süzdüm ve sonra da etrafta gözlerimi gezdirdim. Çevreye bırakılmış silah niyetine kullanılabilecek hiçbir şey yoktu ve üzerinde de sadece belinde duran bir tabancadan başka bir şey olmadığını anladığımda koşup adamın üzerine atladım. Böyle bir şeyi beklemeyen adamı hızlı bir hareketle yüzüstü yere yapıştırdım. Belinden tabancayı alıp ulaşamayacağı bir yere attım. Adamın sağ kolunu arkasında büküp sırtına dayadıktan sonra dizimi sırtına dayadığım sağ kolunun üzerine koydum. Elimin biriyle sol kolunu sabitleyip diğer elimle bıçağı boğazına dayadım. "Kimsin sen?"

Fortsæt med at læse

You'll Also Like

1.8M 50.8K 87
sse-sen uzak dur benden!! "Benden kaçışın yok" diyerek adamlarını üzerime saldı..
1.1M 72.9K 65
İlk yalancının ilk yalanı, toprağa düştüğü andan itibaren, yatsıdan sonra yanan mum ona bebek gibi bakacaktı. Yalanın tohumu büyüyecek ve çiçek açaca...
1.3M 81.7K 39
UYARI: hikayede 18+ sahneler, kan, vahşet ve birçok rahatsız edici öğe olacaktır. Rahatsız olanlar uyarı bıraktığım yerleri okumasınlar Serinin 1, 2...
20.4K 278 4
Merhaba ben deniz, Deniz. Böylede soğuk bir mizacı olan biri.. Kendi hayatının baş rolü.. Şanssızlığın beden bulmuş ruhu. Kedi misali dokuz canlı. Ba...