155 POLİSİYE

By Asli_Han1453

8.9M 587K 199K

Kalbim avuçlarımın arasında ezilirken yanaklarıma ardı ardına sıralanan yaşların arasından kısık sesimle konu... More

Birinci Bölüm
İkinci Bölüm
Üçüncü Bölüm
Dördüncü Bölüm
Beşinci Bölüm
Altıncı Bölüm
Yedinci Bölüm
Sekizinci Bölüm
Dokuzuncu Bölüm
Onuncu Bölüm
On Birinci Bölüm
On İkinci Bölüm
On Üçüncü Bölüm
On Dördüncü Bölüm
On Beşinci Bölüm
On Altıncı Bölüm
On Yedinci Bölüm
On Sekizinci Bölüm
On Dokuzuncu Bölüm
Yirminci Bölüm
Yirmi Birinci Bölüm
Yirmi İkinci Bölüm
Yirmi Üçüncü Bölüm
Yirmi Dördüncü Bölüm
Yirmi Beşinci Bölüm
Yirmi Altıncı Bölüm
Yirmi Yedinci Bölüm
Yirmi Sekizinci Bölüm
Yirmi Dokuzuncu Bölüm
Otuzuncu Bölüm
Otuz Birinci Bölüm
Otuz İkinci Bölüm
Otuz Üçüncü Bölüm
Otuz Dördüncü Bölüm
Otuz Beşinci Bölüm
Otuz Altıncı Bölüm
Otuz Yedinci Bölüm
Otuz Sekizinci Bölüm
Otuz Dokuzuncu Bölüm
Kırkıncı Bölüm
Kırk Birinci Bölüm
Kırk İkinci Bölüm
Kırk Üçüncü Bölüm
Kırk Dördüncü Bölüm
Kırk Beşinci Bölüm
Kırk Altıncı Bölüm
Kırk Yedinci Bölüm
Kırk Sekizinci Bölüm
Kırk Dokuzuncu Bölüm
Ellinci Bölüm
Elli Birinci Bölüm
Elli İkinci Bölüm
Elli Dördüncü Bölüm
Elli Beşinci Bölüm
Elli Altıncı Bölüm
Elli Yedinci Bölüm
Elli Sekizinci Bölüm
Elli Dokuzuncu Bölüm
Altmışıncı Bölüm
Altmış Birinci Bölüm
Altmış İkinci Bölüm
Altmış Üçüncü Bölüm
Altmış Dördüncü Bölüm
Altmış Beşinci Bölüm
FİNAL

Elli Üçüncü Bölüm

78.6K 7.3K 1.4K
By Asli_Han1453

Selam,

Bölüm hakkında görüşlerinizi yazmaktan çekinmeyin.

Okuduğunuz saat ve tarihi not eder misiniz?

*

Siyah ojelerin renklendirmiş olduğu zarif parmaklar mat siyah kravatın düğümünü jilet gibi ütülü olan beyaz gömleğin yakalarına doğru iteleyerek boynunda kavuşturdu. 

Elleri gömleğin sıkıca sardığı göğse düştüğünde avuçlarının altındaki tenden kendi bedenine akın eden sıcaklığı çok net hissedebiliyordu. Sağ avcunda hissettiği düzenli kalp atışları içinin huzurla dolmasını sağlamıştı çoktan.

Savaş, boyu ancak göğsüne gelen sevgilisinin beğeni dolu bakışlarının altında gülümsemeden edemedi. Asu'nun kahverengi gözbebeklerindeki parlaklık görülmeye değerdi. 

Alt dudağının kenarına baskı uygulayan dişlerin yaptığı eziyetin arkasından, "Çok yakışıklı oldun ama sen," demişti somurtkan ifadesi yüzünü esir alırken. "Yani bir bakanın dönüp bir daha bakacağı cinsten." kavislenen kaşlarıyla nefesini pes edercesine üfledi. "Biz acaba kendi aramızda söz falan mı kessek ya? Parmağında yüzük olsa güzel olmaz mı? Düğünler kızına damat, oğluna gelin arayan teyze kaynar hep. Biri gözüne falan kestirmez değil mi? Eğer öyle bir şey olursa evliyim, üç tane de çocuğum var diyorsun tamam mı? Ayrıca karımı çok seviyorum, demeyi ihmal etme."

Savaş olağanca sakinliğiyle, "Evlilik fikrini rafa kaldırdığımızı sanıyordum? Önceki gün konuşmuştuk hatta." diye karşılık verdi. Asu'nun kıskançlığından gayet hoşnuttu. Lâkin bu konuya canı sıkılmamış değildi.

Asu kendisine yöneltilen soruyla bocaladı. Evet öyle olmuştu olmasına da, şimdi işler değişmişti işte. 

Çenesini havaya kaldırıp "Söz kesmekle evlenmek bir değil ki," diyerek paçayı kurtarmak istedi. "Altı üstü iki yüzük takılıyor,"

Savaş onun masum cevabıyla gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. "Evliliğe hazırlık aşaması oluyor,"

Asu gayet makûl olan açıklamayla yüzünü buruşturdu. "Senin de evlenesin yokmuş baksana," deyip zeytinyağı  gibi üste çıkmaya çalıştı. "Benim erteleyelim dememi bekliyormuşsun resmen." Topu Savaş'a atmak istiyordu çünkü onun haklı olduğu aşikârdı.

Asu'nun tırnaklarını çıkardığını görünce daha çok keyiflendi Savaş. Zira çok yakın bir zamanda evlilik fikrine sıcak bakmaya başlamıştı sevgilisi. Kaza meselesiyle ilgili yaşananlardan sonra Asu oldukça sinirlendiğinden bu fikirden tamamen uzaklaşması ister istemez moralini bozmuştu Savaş'ın. Sevdiği kadınla yuva kurmak en büyük isteğiydi. 

"Şimdi gidelim, yıldırım nikâhı kıyalım desen bir dakika durmam Asu. Evlilik konusunda ne düşündüğümü iyi biliyorsun. Seninle aynı evi, hayatı paylaşacağım günü iple çekiyorum ben."

Asu gözlerini kaçırıp odanın içine bakınmaya başladı. Kıskanınca tüm ayarları bozuluyordu. Konuşmuşlardı bunu. Kendisi istemişti ertelemeyi. Aslında ertelemek istediği evlilik fikri değil de ailelerdi. Onların ilişkilerine bir türlü sıcak bakmayışı bu fikri benimsemesine sebep olmuştu. 

Asılan yüzü ve bozulan moraliyle, "Biliyorum," dedi en sonunda. "Of… Ben de çok istiyorum. Erteleme meselesi tamamen bir anlık öfkeyle söylediğim bir şeydi. Daha doğrusu buna mecbur hissettim kendimi. İlişkimiz sürekli rayından çıkıyor, bir düzene oturtamadık."

Savaş onun arada kalmışlığını fark ederek ılımlı bir yaklaşım sergiledi. "Yarın evlenecek hâlimiz yok. Her şey usulünce olsun istiyorum. Babanın gönlünü almam lâzım önce. Bana karşı tamamen yumuşamadan bu işe kalkışmak istemiyorum."

Asu sürekli adım atılan taraf olmak istemediğinden, "Her şeyin mükemmel olmasını beklemiyorum ben. Ailelerimizle ilgili konu biraz başımızı ağrıtacakmış gibi görünüyor o yüzden mükemmeliyet anlayışını bir kenara bırakmalıyız." dedi. "Olması gerektiği gibi olsun ama her şeyin içinde olmasınlar. Arkamızda olduklarını bilelim yeter. Beni anlıyorsun değil mi Savaş? Sana onlara sırtını dön demiyorum, bunu kast etmiyorum."

Savaş bunu bildiğini belli etmek maksadıyla başını sallayıp onay verdi. "Anlıyorum yavrum. Böyle bir şey istemeyeceğini de iyi biliyorum." sol elini Asu'nun hali hazırda göğsünde konuşlanmış olan elinin üzerine kapattı. "Doğru zaman geldiğinde, bu konu hakkında hiçbir tereddütün kalmadığında, elimde yüzüğümle önünde diz çökmüş olacağım."

Asu rahatlamışlıkla dudaklarına yayılan tebessümü sevgilisinden esirgemedi. "Teşekkür ederim. O zamanın çok yakın olduğunu hissediyorum," diyerek Savaş'ın da içinin rahat olmasını istedi. Onun da tereddütte kalmasını istemiyordu. 

Savaş sol elini Asu'nun yüzüne çıkarıp dağılmış olan topuzundan firar ederek şakaklarından aşağıya süzülen ipeksi yumuşaklıktaki saçları parmaklarının sırtıyla geriye çekip kulağının arkasına sıkıştırdı. "Hazırlıklı ol sen, benim sağım solum belli olmaz." deyip göz kırptığında Asu neşeli bir gülüşle, "Heyecanla bekleyeceğimden şüphen olmasın." dedi.

Savaş, "Eve kaç gibi döneceksiniz?" diyerek yeni bir konuya geçiş yaptı. 

Asu arkadaşlarıyla akşam dışarıya çıkacağını söylemişti. Gidecekleri yerin güvenliğinden emin olmak istiyordu. 

"Fidan ve geçen gün kapıda karşılaştığın arkadaşım Füsun'la olacağım. Fidan'ın arabası var biliyorsun. Gece yarısından önce dönmüş oluruz sanırım."

"Yanına biber gazı almayı unutma," dedi. Askıdan aldığı ceketi alçılı koluna geçiriyordu bir yandan da. Asu ceketi giymesine yardımcı oldu. "Ters bir durum olursa hemen arıyorsun beni,"

Asu, Savaş'ın yapılı gövdesine kalıp gibi oturan siyah ceketin yakalarını düzeltirken tane tane konuştu. "Bir tanem, polisi ararım. Düğünden kalkıp gelecek hâlin yok ya," 

Savaş ise tam aksine, "Gelirim Asu. Önceliğin beni aramak olsun. Benim polis olduğumu unutuyorsun herhalde." diyerek ne kadar ciddi olduğunu göstermeye çalıştı. 

Asu onun bu agresif cevabına karşın güldü. "Alçılı kolunla seni çağıracağım öyle mi? Rüyanda görürsün ancak," 

"Asu," dedi sabırla. "Yavrum beni sınamak mı niyetin?"

Asu sonunda, "Tamam," dedi pes ederek. "İlk arayacağım kişi sen olacaksın. Düğünün polis kaynadığını unutmuşum. Sen, Kılıç, Hamza, Fatih… Cidden tüm emniyet orada olacak." deyip başını omzuna yatırarak tatlı tatlı gülümsedi. "Sen düğünün keyfini çıkarmaya bak. Kız kıza eğleneceğiz hepsi bu. Mekanı sen de biliyorsun, gayet sakin bir yer."

*

Asu makyajının son rötuşlarını yaparken telefonu çalmaya başlamıştı. Arayan Fidan'dı. Arabası olan tek kişi o olunca, kızları almaya gelmişti. 

Asu, arkadaşını bekletmemek için aceleyle oturduğu puf koltuktan kalktığında siyah triko elbisesinin yukarı sıyrılan kumaşını düzeltti. Aynadan son kez kendini süzdüğünde hazır olduğuna kanaat getirip yatağın üzerinde duran küçük siyah çantasını ve telefonunu alarak kapıya yollandı. Çantanın gümüş zincirden oluşan kulpunu omzuna asmıştı.

Beyaz kabanını üzerine geçirip saçlarını dışarıya çıkardı. Dizlerine kadar uzanan beyaz topuklu çizmelerini de giydiğinde tamamen hazırdı. 

Evden çıkıp kapıyı kilitlerken karşı dairenin kapısı da açılmış ve Füsun görünmüştü. "Fidan gelmiş, mesaj attı." dedi o da kapısını kilitlerken. 

Fidan'ın önceden rezervasyon yaptırttığı balık restoranına gelmişlerdi. Verilen siparişlerin ardından donatılan masayla bir yandan keyifle yemek yiyor, bir yandan da sohbet ediyorlardı.

Fidan ve Füsun rakı içerken Asu onlara maden suyuyla eşlik ediyordu. Çünkü daha önce ağzına zerre alkol sürmemişti. Babasının bu konudaki sert tutumunu da bildiğinden cesaret edemiyordu.

Ancak maden suyu artık saf değildi. Zira bir ara tuvalete gittiğinde Fidan'ın sodasına karıştırdığı rakıdan haberi yoktu. Kafası bulanmaya ve dili hafiften kaymaya başladığında Fidan onun bu hâline kahkahalarla gülmeye başlayınca onun oyununa geldiğini anlamıştı. 

"Var ya bu Nagi karısının saçını başını yolasım geliyor benim," dedi Fidan çakırkeyf. "Ne demek seni aramamak ya! Dış kapının dış mandalı mı bu kız?"

Asu dudaklarını büküp iç geçirdi. "Boşverdim gitti." 

Füsun, "Kafana takmak yerine boşvermek en iyisi." diyerek Asu'ya destek çıktı. "Yüz yüze bakacak olan yine sizsiniz."

Fidan, "İkinizde birbirinizden Pollyannasınız yemin ediyorum," deyip ofladı. "Kızım bu oğul düşkünü kaynanaların başını küçükken ezmezseniz tepenize çıkarlar. Savaş artık benim kaynana bozuntusu, sana ne oluyor alo, diyeceksin. Vuracaksın masaya yumruğunu!"

Asu ve Füsun, Fidan'ın ani yükselişine kahkahayla gülerken Fidan onlara gözlerini devirdi. "Ciddiyim kızım gülmeyin!" diye payladı onları. "Ben size nasıl gelin olunur ders vereyim. Sizin bu saftiriklikle daha çok kalbiniz kırılır."

Asu durgunca konuşmaya başladı. "Aslında iyi birine benziyordu. Başlangıçta iyi anlaşmıştık. Önce sapık olayı patlak verdi, şimdi de bu kaza meselesi. Neyse kapatalım artık şu konuyu, kabak tadı vermeye başladı."

Kafası gidip gelen Füsun, "Kabağı da hiç sevmem," deyip yüzünü ekşitti. 

Fidan, "Sen dökül bakayım Füsuncuğum, aşk hayatın hangi renk şu sıralar?" diyerek okları Füsun'a doğrulttu.

Füsun'un gülen suratı anında donuklaştı. "Siyah, simsiyah." dedi gözlerini elindeki uzun, ince bardağa dikip. 

Asu konuya vakıf olduğundan, "Konuşmadı mı seninle?" diye sordu. Arkadaşınınki imkânsız aşktı ve onun hâline üzülüyordu. 

Füsun alt dudağını kanatırcasına ısırdı. "Hayır, onun yüzünden benden de nefret ediyor." sesi fısıltı gibiydi. Her kelimesinden çaresizlik akıyordu. 

Fidan ellerini kaldırdı. "Dur dur bir dakika. Kim kiminle konuşacak? Bana da anlatın, çatlarım vallahi." 

Füsun rakıyı tepesine dikledi ve boşalan bardağı sertçe masaya bıraktı. "Sevdiğim adam en yakın arkadaşımla nişanlandı. Sonra da terk edildi. O kız yüzünden benden de nefret ediyor. Yüzüme bile bakmıyor."

"Oha!" dedi Fidan tepkisini ortaya koyarken. "Pardon ama çüşşş yani. En yakın arkadaşın kaltaklığın kitabını yazmış be yavrum,"

Füsun'un gözleri yanmaya başlamıştı. "Çok güvenirdim ona. Onu nasıl sevdiğimi hep ona anlatırdım. Meğer beni arkamdan bıçaklamak için gün sayıyormuş. Nasıl pis bir kalbi olduğunu görememişim."

Asu bulanıklaşan zihni yüzünden önünden alınan soda yerine bırakılan rakıyı rahatça içtiğinden iyiden iyiye sarhoşluğa adım atmıştı. "Lağım çukuru taşıyormuş kalp diye. Annesi pis kız!" diye yükselişi bundandı. Fidan onun bu tatlı sarhoşluğuyla çok eğleniyordu.

"En acısı da ne biliyor musun Fidan? Sırf gazi oldu diye ayrılmış ondan." 

"Dövelim onu," dedi Asu araya girerek. Çift görmeye başladığı Fidan'a döndü. "Fidan döveriz değil mi?" 

Fidan kıkırdayarak, "Ağzına bile sıçarız ayol." deyip Asu'yla bardak tokuşturdu. Asu keyiflenerek, "Saçını başını yolalım!" dedi.

Fidan ve Füsun alkole alışkın olduklarından onları çok çarpmasa da bu durum Asu için geçerli değildi. Ayakta zor duruyordu. Bir de bağıra çağıra şarkı söylüyordu. 

Vakit gece yarısını geçmişti. Fidan alkollü araç kullanmamak için taksiye binmek istemişti ancak Asu binmemek için direnince son çare kendilerini gelip alması için Hamza'yı aramıştı. 

Savaş ise vakit gece yarısını bulmadan başlamıştı aramaya. Asu konuşamayacak kadar sarhoş olduğundan onun yerine Fidan konuşmuştu. 

Düğün yaklaşık yarım saat önce sona erdiğinden Savaş da Hamza'yla birlikte gelmişti kızların yanına. Füsun'a koala gibi yapışmış, dolanan diliyle şarkı mırıldanan sevgilisini gördüğünde bu gecenin oldukça uzun ve zor geçeceğini anlamıştı. 

~Biz değil miydik, aşk ile yanan?
Eğer ayrılırsak ölürdük falan
Hani ne oldu bak ne hallerdeyiz
Sensiz yapamam lafı külliyen yalan~

"Asu," dedi şaşkınlığından sıyrılıp. Asu Füsun'un omzundan kaldırdığı başıyla hemen önlerinde dikilen Savaş'ları gördü. Evet Savaşları. Çünkü birden fazla Savaş vardı karşısında. 

Dudaklarından neşeli bir gülüş döküldü. "Sevgilimler gelmiş," diyerek kollarını öne uzatarak Savaş'ın boynuna sarıldı. 

Savaş hemen onu tek koluyla sardı. "Bebeğim ne içtin sen?"

Asu, onun yüzünü görebilmek için başını geriye doğru attı. "Soda içtim," deyip hıçkırdı. "Sodalar yani. Bir sürülerdi," dudaklarını büzdü. "Tatları da güzeldi. Seninle de içelim sevgilim-ler,"

Çoğul eki mecburen kullanıyordu, çünkü birden fazlaydı canım.

Elleri pantolonunun cebinde sırıtarak Asu'yu izleyen Hamza, "Yenge uçmuş," dedi. 

Asu aniden başını ona çevirdi. "Sensin be yenge!" diye çemkirdi. 

Hamza teslim olur gibi ellerini kaldırıp kahkaha attı. "Ovv, sakin ol şampiyon."

Savaş dişlerinin arasından, "Hamza, sus kardeşim," deyip kızların üzerinde gezdirdi bakışlarını. "Hanginiz sodasına alkol karıştırdı?"

Fidan sırıtarak, "Gecemiz renklensin diye ya… Sarhoş olunca çok tatlı bir şey oldu, baksana." dedi. Füsun zaten ayakta uyuyordu.

Savaş sabır çekerek Hamza'nın açtığı kapıdan Asu'yu koltuğa oturttu. Ancak Asu boynuna doladığı kollarını çözmeyince geri çekilememişti. "Asu kollarını çek ki yanına oturabileyim hadi bebeğim," dedi. 

Asu başını sevgilisinin boynuna gömüp "Olmaz, sarılmak istiyorum." diye reddetti. Savaş alçılı kolunu koltuğun sırtına bastırıp Asu'yu tek koluyla kaldırıp ileriye oturttu ve oluşan boşluğa da kendisi oturup kapıyı kapattı. Fidan, Hamza'nın yanına yerleşince Füsun da arkaya oturmuş ve uyuklamaya başlamıştı. 

Asu burnuna dolan ve her nefeste onu mest eden parfüm kokusuyla hoşnut mırıltılar çıkarıp Savaş'ın göğsünde duran başını boyun girintisine soktu. 

Düğün henüz sonlanmadan sıkılıp kravatı çoktan çıkarmış ve üstten birkaç düğmesini açmış olan Savaş tenine hararetle çarpan sıcak solukla güçlükle yutkunabildi. 

Asu'nun göğsündeki eli kemerine indiğindeyse neredeyse sıkmaktan dişlerini kıracaktı. "Savaş," kısık, kedi miyavlamasını andıran cılız bir ses tonuyla kendine seslenen Asu'ya, "Efendim güzelim," diye karşılık verdi. 

Kemer tokasından iç kısma işaret parmağını kanca gibi takan Asu dudaklarını kışkırtıcı bir yavaşlıkla Savaş'ın çene kemiğine bastırdı. 

Savaş kemerinde gezinen parmakların varlığına alışamamışken çenesine yaslanan sıcak ağızla ne yapacağını şaşırmıştı. 

"Asu," dedi boğuk sesiyle. "Çok yorulmuşsun, uyu güzelim."

Asu mızmızlanarak, "Olmaz," dedi. "Şarkı söyleyeceğim ben," 

"Söyle be yengem. Kulağımızın pası silinsin!" diyerek ortama damlayan Hamza'yla iyice gaza gelmişti Asu.

~Bu dünyada çılgın ararsan
Biri sensin biri ben
Ama artık delilik yok
Beni sen tut seni ben
Ne dünyaymış bırak dönsün dursun
Sabredince hiç öyle ermiyorsun
Ele geçmez bir daha böyle fırsat
Sevelim, sevişelim~

Bazen yükselip bazen alçalan ama çoğunlukla dili dolandığından kelimeleri tam anlaşılmayan şarkıyı büyük bir şevkle söyleyip kollarını Savaş'ın boynuna doluyor, yanaklarını sesli sesli öpüyor ve baygın bakışlarıyla ona aşık aşık bakıyordu. 

"Helal yengeme!" deyip ıslık çalan Hamza Asu'yu iyice coşturmuştu. 

Asu, bunca şamataya rağmen ölüm uykusuna yatmışcasına uyuyan Füsun'un ve çenesinin yayları iyiden iyiye gevşediğinden Hamza'ya güncel dedikodu anlatan Fidan'ın umrunda bile değildi. 

Şarkı söylemeyi bırakan Asu sıcak bedene iyice sokuldu. "Savaş biz de yapalım," dedi Savaş'ın kulağına doğru fısıldayarak. "Lütfen…"

Kulağına çarpan sıcak nefesle sabır çekmeye devam eden Savaş, "Ne yapalım?" diye sordu anlamadığından. Artık Asu'ya ve yaptıklarına yetişemez olmuştu. 

"Dinlemiyor musun sen şarkımı?" diye çıkıştı Asu sertçe. 

Savaş dertli dertli nefeslendi. "Dinledim yavrum."

"Neden soruyorsun o zaman?"

"Şarkı mı söyleyeyim?" dedi bunu istediğini zannederek.

Asu başını iki yana salladı. "Hayır şapşal," deyip güldü ve başını yorgunca Savaş'ın omzuna yatırdı. "Sevişelim," diye mırıldandı sessizce. "Lütfen."

Savaş duyduğu şeyin gerçekliğini sorgulayacak vakit bile bulamadan boynunda hissettiği sıcak ve ıslak temasla kaskatı kesildi. Asu bu gece onu öldürecekti, bu kesinleşmişti.

"Asu yapma," dişlerinin arasından konuştuğundan sesi son derece zorlandığını ayan beyan ediyordu. Asu'nun belini saran elini kaldırıp başının arkasına yerleştirdi. "Dudaklarını çek oradan. İkimizi de zor duruma sokacaksın," dedi ikaz eder gibi. 

Asu dudaklarının arasındaki deriye kendinden geçmişcesine dişlerini sürtüyor, ısırıyor ve emiyordu. Ağzından çıkan şapırtıların ve inlemeye benzer mırıltıların duyulması neyse ki Fidan ve Hamza'nın gürültülü seslerinden dolayı zor görünüyordu. 

Avcunu Asu'nun dudaklarının üzerine kapatabilmişti sonunda. "Gözbebeğim," dedi boğuk sesiyle. "Eve gidince ne istiyorsan yapacağız. Şimdi burada olmaz."

Asu nihayet durmuştu. "Neden ki?" diye sordu mayışmış bir hâlde. 

Savaş yüzünü eğerek onunla göz göze gelmeye çalıştı. "Baş başa değiliz,"

Asu üzgünce dudaklarını büktü. "Birazcık daha öpeyim mi? Söz azıcık öpeceğim," 

Savaş günlerce susuz kalmışcasına kuruyan dudaklarını ıslattı. "Evimize gidiyoruz, çok az kaldı."

Asu kabul etmeyerek, "Daha çok var," diye diretti.

Savaş sabrının sonuna geldiğini hissederken, "Asu, sağ kolumu kullanamıyorum. Bana yardımcı ol, hadi bir tanem," dedi. 

Asu onu hiç duymamış gibi, "Kucağına oturmak istiyorum." diyerek Savaş'ı çileden çıkartacak yeni bir istekle gelmişti.

Ve bu isteği yerine getirilmezse kıyameti koparacak gibi görünüyordu. 

*

Devam edecek…

Of çok eğleniyorum dkdkd

Asu hep sarhoş kalsın diyenler 💅🏻

Savaş'a sabır dileyenler 👀

Seviliyorsunuz

Continue Reading

You'll Also Like

167K 17.8K 28
İki ülke arasında aranan terörist yüzünden Azerbaycanlı özel kuvvetler askerlerinin ve genç doktorumuzun görev için köye gelmesiyle başlar kurgumuz..
1.3M 100K 27
Onların kaderi yıllar önce yaşanmış tek bir gece sayesinde birleşti. Bir anda karşısına çıkan ve peşini bırakmayan Atmanlı aşireti genç kızın bütün s...
2.5M 134K 15
Maça Kızı 8 serisinin devam bölümlerini içermektedir.
TOHUM By P!NK

General Fiction

3.4M 102K 48
"BAĞIRMA BOŞUNA! BABAN SENİ SATTI!" Duyduğum sözlerle, biraz önce sinirle bağırdığımda gürleyen sesim, aniden içime kaçtı. "Ne... Ne saçmalıyorsun?" ...