KÖTÜLER AŞKA DÜŞTÜĞÜ ZAMAN

Da kikimemoria

9.5K 1K 229

Veronica, tavandan asılı cansız bedenine bakarken öldüğü gerçeğiyle yüzleştiğinde ne hissetmesi gerektiğini d... Altro

ASTROPHE | KORKU ONU CANLI CANLI YİYECEK*
1 |GÜNEŞİM BENİM, BİR BAK BANA*
2 | MERAK EDİYORUM, BİLİYOR MUSUN NASIL HİSSETTİRDİĞİNİ*
3 | DAHA ÖNCE HİÇ SEVİLMEMİŞSİN GİBİ, TÜM KALBİNİ AÇMIŞSIN*
4 | SESSİZLİĞİ BULACAĞIZ, SAHİP OLDUĞUMUZ HER ŞEYDEN UZAKTA*
5 | IRMAK VE GÖLLER ATEŞİ SÖNDÜREMEZ* // birinci kısım
6 | ESKİ GÜZELLİK EVE DÖNÜYOR* // ikinci kısım
7 | ANKA KUŞU GİBİ, HAYATTA KALMAK İÇİN ÖLÜYORUM*
8 | İNCİNMEK, KAYBOLMUŞ HİSSETMEK, KARANLIKTA DIŞLANMAK*
9 | EĞLENCE İÇİN YAPTIĞIMIZ TÜM ŞEYLERİZ BİZ*
10 | GÖKYÜZÜ YIKILSA BİLE, KATLANAMAYACAĞIM ACI YOK*
11 | TANRI GİBİ GÜLÜYOR, AKLI BİR PIRLANTA GİBİ*
12 | KÜKREYEN DENİZDEN ÇOK DAHA GÜVENLİ*
13 | KİMSE AĞLAMADI, FARK ETMEDİLER BİLE*
14 | BİRİNİN CANI YANANACAK VE O BEN OLMAYACAĞIM*
15 | BİRİ DOĞRU DİĞERİ YALAN SÖYLÜYOR VE İKİSİ DE ADIMI SESLENİYOR*
EVREN: KRALLIK VE DUKALIK
16 | BİZ AYNIYDIK TA Kİ YERE DÜŞENE KADAR*
17 | SAVAŞTA MÜCADELE ETTİM, ŞİMDİ EVE GİTME VAKTİ*
18 | ZAMAN DURMUŞ GİBİ, BU İLK ÖLÜMÜM OLMALI HER ZAMAN KORKTUĞUM*
19 | HALA FIRTINANIN OLDUĞU YERDE DURUYORUM, BU BENİM DOĞDUĞUM AN*
20 | İÇİMİZDE HEPİMİZİN SAKLAMAYA ÇALIŞTIĞI BİR ÇIĞLIK VAR*
21 | KAFAMDAKİ SÖZLER KALBİMİ BIÇAKLAR, PARÇALANIYORUM*
22 | ŞİMDİ BURADAYIZ FIRTINANIN TAM ORTASINDA, GİDECEK YER YOK*
ara bölüm 1 | ARTIK HER KELİME BİR FISILTI VE HER SES BİR ŞARKI*
ara bölüm 2 | GÖZLERİNE BAKIYORUM VE ORADA BİZDEN İZ GÖRÜYORUM*
ara bölüm 3 | GÜNEŞTEN DAHA PARLAK YANIYORUM, KORKUSUZUM*
23 | DERİNLERDE BİR YERDE ÖZEL BİR IŞIK VAR, BİZİM İÇİN PARLAYAN*
24 | BENİM AÇTIĞIM YARALARI KAPATACAK BİRİNİ*
25 | VE BİR ŞEKİLDE RUHUMUN KARŞILIĞINDA, BU KARŞITLIĞA AŞIK OLDUM*
26 | İÇİMDE KİM OLDUĞUMU BİLİYORSUN, BANA NE OLDUĞUNU BİLİYORSUN*
27 | OLABİLDİĞİNCE HIZLI KOŞMAKTAN YORULDUM*
28 | BEBEĞİM ENDİŞELENME, BEN İYİ OLACAĞIM*
ara bölüm 4 | BENİ KIYAMETİME GÖTÜRÜR MÜSÜN?*
29 | SANA VE BANA*
31 | EĞER ATEŞSEN İÇİNE DALACAĞIM*

30 | NEREYE GİDECEĞİMİ BİLMİYORUM AMA UMRUMDA DEĞİL, YOLDAYIM*

111 11 0
Da kikimemoria

Bu bölümü bir haftadır falan yazıyorum... Bittiği için sevinçliyim... Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın!

Bölüm İsmi: Grandson, Apologize adlı şarkıdan bir cümledir.

-

İçimde doğduğumdan beri hissettiğimden emin olduğum bir boşluk var. Göğüs kafesimde bir delik. Her nefes alış verişimde tüm havayı tenimde ve içimde hissetmeme rağmen içime çektiğim havayı sızdıran bir boşluğa sahibim.

Uyandığımda bir kâse büyüklüğündeki o kara boşluğa bakarken buluyorum kendimi. Tanıdığım çıplak bedenim tam karşımda duruyor, beyaz ışıl ışıl parlayan tenimin üzerinde, iki göğsümün tam ortasında kapkara bir boşluk var. Yakından bakmak için kıza doğru gitmeye çalışıyorum ama aramızdaki mesafe hiç kapanmıyor. Bir şekilde kızın yerde yattığını ve benim de tepesinde asılı durduğumu fark ediyorum ve farkındalıkla birlikte karşımdaki beden gözlerini açıyor. Kendi gözlerime bakarken her zaman böyle boş bakıp bakmadığımı merak ediyorum. Bir şey söylemek için ağzımı açıyorum ve karşımdaki beden de ağzını açıyor ancak ben konuşamadan kız çığlık atmaya başlıyor.

Havada duran varlığım kulaç atarak kıza, yerde yatan bedenime doğru gitmeye çalışıyor ancak panik ondan önce beni yakalıyor çünkü ne bir bedenim ne de varlığım var. Bir ışık oyunundan daha fazlası değilim. Gerçek değilim, yokum.

Nefes almanın tatminine doymak diye bir kelime olmalı. Serin, tatlı havayı ciğerlerine çekmenin ve o tatlı havanın ciğerlerinde dolandığını hissetmenin ardından da nemli, sıcak havanın ciğerlerinden yukarı ve ağzından dışarı çıkmasının bir adı olmalı. Serin havayla birlikte etten kemikten bir insan olduğunun farkına varmanın ve tüm benliğinde havanın titreşimlerini hissetmenin bir adı olmalı. Ve sonra da ateşin. Kızgın, yakıcı alevlerin hissini anlatacak bir kelime olmalı. Yangın yeterli değil, acı yeterli değil, kederse yanından geçemez.

Yerde yatan bedenin varlığı bir kez daha kendini hatırlatıyor. Gökyüzünde alevden bir yağmur yağıyor ama yukarıya bakmaya çalışırken bir gökyüzü olmadığını, alev yağmurunun kaynağının ben olduğumu fark ediyorum. Ben yağdıkça yerde yatan bedenin göğsündeki boşluk alev ve ışıkla doluyor. Lav gibi katı bir yoğunlukta, göğsümün üzerine konulmuş bir kâse lav çorbası gibi görünüyor.

Gözlerimi bir kez kapatıp yeniden açıyorum. Yukarıya, gökyüzünün olması gereken yere bakıyorum. Yerdeki beden benim ve lav yağmuru, koca gökyüzünü içime sığdırmaya çalışırmış gibi yağmaya devam ediyor. Boşluk doluyor ama ben yanıyorum. Acı her yerde. Lavın çamur gibi hissettiren yoğunluğu, ateşin sıcaklığını her yerde hissediyorum. Kemiklerime kadar yanıyor ve her defasında iyileşiyorum. Sonsuz bir işkenceden sonra ayağa kalkıyorum.

Ateş ve ışığın bölünmüş gücü göğsüme akıyor ve en sonunda büyüm uyanıyor.

-

Büyüm açığa çıktığında Felix tam yanımda uzanıyordu ve ben onu koruyamamıştım. Aksine ona zarar veren şey zaten bendim. Tam olarak yedi gündür uyuyordu ve uyanmamasından öyle korkuyordum ki, büyüm onu etkiler de zarar görür diye yanında yatmıyor ve büyü çalışmalarına da bahçede devam etmeye karar almıştık.

O gün uykumdan uyandığımda artık her şey için çok geçti. Göğsümün orta yerinde hissettiğim boşluk büyüyle; ışık ve alevle doluydu ama kollarında olduğum adamı incitmiştim.

Bir dev aynasından sırt üstü uzanmış kendime bakıyorum, ateş denizinin dalgaları tenime çarpıyor ama git gel yüzünden bedenimi kontrol edemiyorum. Sonra kıvılcımlar yoğunlaşıyor ve tenimde sürtünen bir kumaş haline geliyor, alevler akıyor ve ateş dalgası büyüyor. Çok uzun zamandır hissettiğim bir boşluk var göğsümün tam orta yerinde. Gelen dalgayla birlikte ateşin o boşluğa dolduğunu hissediyorum. Ancak benim varlığına tahammül edemediğim ve asla kapanmayacak sandığım o boşluk hemencecik doluyor, şelaleyi bir bardağa doldurmaya çalışıyormuşum gibi hissediyorum.

Boşluk doldukça taşmaya başlıyor ve en sonunda parçalanıp, patlıyor ve bir volkan gibi her yeri alevler içinde bırakıyor.

O gün uyandığımda bir rüyadan uyandığımı sanmıştım ama her şey gerçekti. Tüm alevler ve göğsümün üzerinde başlatılan o yangın gerçekti. Ancak bu yangın sadece göğsümde değildi. Felix'le birlikte uyuduğum oda alevler içinde kalmıştı ve büyümün uyandığını daha kötüsü onun bedenimden taştığını fark eden Felix beni korumak uğruna kendini feda etmişti.

"Odaklan Veronica." Ve şimdi o günden bir hafta sonrasını yaşıyorduk. Bir haftadır uyanmamış olan Feliz'i geri getirmenin bir yolunu bulmuş ve gerçekleştirmek, onu uyandırmak için her şeyi yapacak hale gelmiştik. Ne pahasına olursa olsun... "Veronica!" Rosie'nin ikinci kere seslenmesiyle olduğum yerde silkindim. Kafamı toplamam gerekiyordu bu yüzden bir kez daha odağımı toplamak için çabaladım.

Büyünün bir dalga boyu olduğunu ve Felix'in gücüne yakın bir güç kaynağının krallıkta bulunmadığını öğrenmiştim. Tataina'nın söylediğine göre benim büyümün dalga boyuyla biraz oynarsak ve Rosie'de kendi büyüsüyle desteklerse Felix'i iyileştirmeleri için tanrılara ulaşabileceğimize inanıyorduk. Daha da iyisi Felix'i iyileştirecek olan şifa perisine gidebileceğimizi düşünüyorduk.

Riley çoktan planlanmasını yapmış ve gerekli analizleri de yetiyleyip bizi bilgilendirmişti. Dalga boyumu arttıracak ve büyüm üzerinde kontrol sahibi olacaktım, Rosie de bunu olabildiğince büyütecekti. Ardından da Tataina Felix'in büyüsünü taklit edebilir olacaktı. Bu olduğunda da tıpkı Felix'in yaptığı gibi bir rüya boşluğu yaratacak ve Felix'i onu iyileştirecek tanrı perilerine götürebilecektik. Onlar da Felix'i iyileştirecekti. Nokta.

Büyü kontrollü bir şekilde tekrar açığa çıkarttım. Şu an iki avcum arasında duran bir ışık küresi olarak somutlaştırabiliyordum sadece ama leydiler daha iyisini yapabileceğime inanıyordu. Bu yüzden ben de inanmak istiyordum. Henüz büyümün ne işe yaradığını, nasıl bir işlev göreceğini öğrenememiştik ve bu da beklenmedik bir diğer şeydi ama bunu çoktan arka plana atmıştım. Felix uyandığında bunu birlikte araştırabilirdik.

"Eriphil'in söylediğine göre şifa perisinin Felix'i iyileştirecek kadar gücü olmayabilirmiş."

Killian kollarını göğsünde bağlarken sırtını duvara yasladı. "Bu yüzden çalışıyorum ya," dedim kontrol edemediğim bir öfkeyle. "Beni kaynak olarak kullanabilirler."

"Hayır," dedi Killian bu sefer. "Sana rağmen yeterli olmayabileceğini söyledi."

"Eriphil," diye fısıldadım ve şeytan bacak bacak üzerine atmış şekilde odada belirdi.

Sıkılmış bir ifadeyle "Dinliyorum," derken gözü hemen saate çevrildi. Eriphil'in Liberosis'te somut bir şekilde var olması bana daha doğrusu büyüme bağlıydı. Büyüm geliştiği sürece onun da dünyadaki süresi artıyordu ama yine de yeterli değildi.

"Seni buraya bağladığım gibi şifa perisini de bağlayamaz mıyım?"

"Hayır."

"Kestirip atma!" Sesim beklediğimden çok daha yüksek çıktığında hafifçe öksürerek boğazımı temizledim. "Felix'i burada iyileştiremez mi?"

"Hayır," dedi bir kere daha. Neredeyse çığlık atacaktım ama o devam etti. "Buraya tutunması için seni kullanması gerekir, Felix'i iyileştirmesi için de seni kaynak olarak kullanacak. Bu durumda sen tehlikeye girersin, büyün hala çok dengesiz."

"Acele etmemize gerek yok," dedi Tataina. "Şifacı büyücüler zaten Felix'in yanında, yanıkları çoktan iyileşmeye başladı. Büyüsü zarar gördüğü için vücudu bunu kaldıramamış olmalı."

"Öyle," dedi Eriphil sıkılgan bir yüzle. Dünyaya çok uzun zaman sonra gelmişti ama şimdi bile gidip görmesi yasaktı. O bana bağlıydı. Ayrıca kaçmaya çalıştığı her seferde adını söyleyerek onu yanıma ışınlayabiliyordum, onun iradesi benim dileklerime işlemiyordu. "Felix'in büyüsü insanlar için ender ama bir anda elde edilen bir güç değil, gittikçe gelişen bir güç yapısı var. İşe yaramama ihtimalinden bahsettim çünkü Taklitçi her ne kadar başarılı olursa olsun zamanla gelişen bir gücü taklit edemez. Bir rüya boyutu yaratmak onu yüksek ihtimalle tüketecek."

"Dayanabilirim," dedi hemen Tataina. "Daha önce yapmak zorunda kalmıştım."

"Her neyse," dedi Eriphil ellerini beline koyup. "Benim zamanım doldu ama bilmelisiniz ki Felix'in büyüsü burada endişelenmeniz gereken son şey."

Cümleleri kayıp sesi odada dağılırken bedeni sanki orada onu kıyafetinden tutup çeken bir şey varmış gibi göz açıp kapama süresinde yok oldu. Eriphil'in giden varlığıyla hala iki avucumun arasında tuttuğum ışık küresi dalgalanmaya başladı ve kontrolüm gitgide bozulurken ellerimden fırlayıp odanın köşesine uçtu. Duvara çarpıp küçük bir yangın başlatan ışık küresine avuçlarım yukarıda kalacak şekilde uzandım ve sönüp gitmesini istediğimi söyledim. Günlerdir süren çalışmaların meyvesi neticesinde yangın ateş kıvılcımları büyüyemeden solup gitti.

Aynı kıvılcım gibi benim de dolup gittiğimi fark eden Killian "Felix bunlara gerek kalmadan uyanabilir," dedi ama artık sesindeki şefkat tonunu duyabiliyordum. Bunu söylüyordu çünkü öyle olmasını istiyordu. Yalnızca isteyerek hiçbir şey başaramayacağımızı ben çok iyi biliyordum. "Öyle," dedim yine de.

Geçtiğimiz bir haftada özellikle Tataina ve Killian'la çok yakınlaşmıştık, Felix'in yanında uyumaya korktuğum ama onlara ya da herhangi birine zarar vermek istemediğim için bahçede uyumaya çalıştığımdan beri bana göz kulak olmaya çalışıyorlardı.

Onları takdir ediyordum, harem leydilerinin her biriyle tanışmamıştım. Bir kısmı krallıkta bile değildi, bir kısmı Helen gibi n saflarda savaşıyor ve canavar avlarıyla uğraşıyordu ancak her birini sevmiştim. Felix'i koruyacaklarını çok daha iyisi Felix'i benden bile koruyacaklarına emindim. Bu da beni rahatlatıyordu. Eskiden olsa ya da insanları bile isteye inciten eski ben şu halimi görse herhalde bana da bir iki kelam laf ederdi, yılan diliyle benim de canımı yakacak bir şey söylerdi. Ama artık böyle olmasına izin vermeyecektim.

Sevdiklerimi korumalı ve geçmişe prangalıymışım gibi davranmayı bırakmalıydım. Zamanı asma bir köprü gibi hayal etmeyi sürdürecektim. Bugünüm bastığım tahta parçasıydı ve güneş ne zaman yeniden doğsa ben bir adım daha atacaktım. Asma köprüde benim bastığım dışında hiç basamak tahtası olmayacaktı. Her yeni günde dünde kalan parça kopup düşecek ve gelecek olan bir sonraki tahta parçası da benim ayağımı havaya kaldırıp adım atmamla var olacaktı.

Bahçeye doğru yürürken "Felix uyanabilir ama biz yine de her ihtimali değerlendirelim," dedi Tataina. Garantici bir kişiliği vardı ve onun bu huyunu takdir etmekle birlikte olduğu gibi kopyalamıştım. Ben de garantici biri olacaktım, her ihtimale karşı hazırlıklı olacak ve sürprizlerle ayartılmayacaktım. Odağımı yeniden topladım ve bu sefer iki avucum arasında çok daha büyük bir ışık topu yarattım. Tataina "Güzel," diye fısıldarken ışık küresini biraz daha büyüttüm. Kalede duvarları tamamen taştan olan ve içindeki eşyalardan kurtulduğumuz bir odayı çalışma alanım yapmıştık ama şu an bahçedeydik ve büyük oynamaya hevesliydim.

Işığın kontrolü ateşe göre çok daha kolaydı bu yüzden ışık topunu biraz daha büyütmekte sakınca görmedim. Şimdi iki avucum arasında karpuz büyüklüğünde bir ateş topu vardı. Tam bir küre değildi çünkü kontrolüm hala çok iyi değildi ama altından kalkabileceğimi biliyordum. Kürenin cızırdayıp dalgalanan çevresini düzgün bir hale getirmek için her iki yanda duran ellerimin konumu değiştirmeye başladım. Önce ellerimi yavaş hareketlerle kürenin altına ve üstüne getirdim sonra da eski konuma geri döndüm. Ellerim hareket ettikçe kürenin çevresi pürüzsüz bir hale gelmeye başladı.

"Kendini çok zorlama."

"Zorlamıyorum," dedim dişlerimin arasından. Kontrolü sağlarken aynı zamanda küreyi yavaş yavaş büyütmeye devam ettiğim için zorlanmaya başlamıştım ama artık ellerim arasında bir karpuzdan daha büyük ve pürüzsüz hatları olan bir küre vardı. Bir ter damlasının ensemden sırtıma aktığını hissederken bir elimi kürenin altına yerleştirdim ve üzerindeki sol elimi yavaşça küreden çekmeye başladım. Tek elle kontrole devam edebilirsem işin yarısını bitirdim demekti.

"Hızlı gidiyorsun Veronica," diye bağırdı Tataina. Farkındaydım ama sadece garantici biri olarak adım atmak zordu. Yeterince risk almazsam gelişemeyecektim. Sol elimi belime, sırtımın arkasına yerleştirirken küreyi biraz daha yukarı kaldırıp Tataina'ya baktım.

"Onu tutabiliyorum," dedim sırıtırken.

Ellerini havaya kaldırmış olan Tataina önce küreye sonra bana sonra yine küreye bakıp en sonunda gülümsedi. "Gerçekten yapabiliyorsun!" dediğinde sesindeki sevinci duyabilmiştim. Büyü dalga boyu olan ve aslında dünyada serbestçe dolanan bir akımdı. Ama eğer kontrolle doğarsanız onu yönetmenin ve şekillendirmenin bir yolunu bulabilirdiniz. Bunları peri tanrılar söylemişti ve büyü yapmaya başlayana dek ne kastettiklerini tam olarak anlamasam da şu an anlıyordum. Büyü her yerdeydi.

"Şimdi onu yavaşça küçültüp, geldiği yere yollamalısın," dedi Tataina. Bu ikinci ve en zorlandığım dersti. Büyüyü cisimleştirmek eski formuna döndürmekten çok daha kolaydı ama imkânsız da değildi. Derin bir nefesle birlikte tam küreyi küçültmeye odaklanmıştım ki küre gökyüzüne doğru birkaç santim havalandı ve patladı.

Büyünün kuvvetiyle geriye savrulup bahçedeki birkaç metre boyunca yuvarlandım. Titreyen bacaklarla ayağa kalktığımda Tataina şaşkın bir yüzle benden otuz metre ilerde duruyordu.

"Ben mi yaptım bunu," dediğimde hafifçe başını sallayarak onayladı.

"Nasıl yaptım," diye bir kez daha konuştuğumda Tataina hızlı adımlarla yanıma geldi ve ellerini omuzlarıma koydu. "İyi misin, bir şeyin var mı?"

"İyiyim ama nasıl oldu bu, ışınlandım mı?" Büyü çalışmalarına başladığımız yerden otuz metre kadar geriye gitmiştim.

"Kesinlikle ışınlanmadın," dedi Tataina gülen bir yüzle. "Önce havalandın sonra savruldun sonra da birkaç kez çok sert takla atıp yuvarlandın."

"Hepsini gördün mü," diye sorduğunda bir kez daha başıyla onaylayıp "Her bir saniyesini," dedi. Dudaklarıyla değil gözleriyle gülüyordu.

"Bunun ne demek olduğunu biliyorsun," dediğimde sesimdeki soru tonunu duymuştu.

"Senden çok iyi ön cephe askeri olur savaşçı," dediğinde bir kolunu omzuma atmıştı. "Helen ve diğerleri seni çok sevecek."

Doktor tarafından kontrol edildikten sonra çalışmalara iki gün kadar ara verdik. Tataina bu sırada patlayıcı olarak bilinen ateş gücü yoğun bir harem leydisi olan Helen'e haber vermişti. Derslerim yoğunlaştı, Killian ve Tataina kontrolüm üzerinde ve çoğunlukla ışık büyüsüyle beni çalıştırırken Helen ateş büyüsüyle daha ilgili görünüyordu. Henüz büyü taşı kullanmadığım için her defasında ne kadar kıskanç olduğunu asla gizlemedi. Bahçede çimenleri yaktığımda ve çoğunlukla küçük ama bazen de büyük patlamalara sebep olduğumda sırtını geriye bükerek bolca kahkaha attı.

Tataina ona büyüyle kendimi nasıl geriye savrulduğumu anlatmıştı bu yüzden Helen duruşumun bir ağaç kadar güçlü olması gerektiğine inanmıştı. Bacaklarımı güçlendirmek için çeşitli şekillerde spor yapıyor ve bir ceviz büyüklüğündeki ateş toplarını hedeflere fırlatırken yerimden kaymamaya çalışıyordum. Sonra ateş toplarını biraz daha büyütmeye başladık, önce mandalina sonra bir elma kadar büyük ateş topları yapmaya başladım. Her birini bahçenin çeşitli yerlerine yerleştirilmiş hedeflere fırlatırken bir kez olsun yerimden kaymadım.

Yoğun büyü antrenmanlarıyla bir ay geçti ama Felix uyanmadı.  

-

Olaylar olaylar... Finale son on kaldı... Görüş ve eleştirilerinizi yazmayı unutmayın!

Continua a leggere

Ti piacerà anche

81K 6.7K 55
#ejderha - 1 08.11.2020 #fantastik - 2 23.12.2020 #macera - 5 13.05.2021 Ejderhalar, şamanlar, insanlar, büyücüler, elfler, şekil-değiş...
8K 484 33
Umay'ın hayatı bir gün iş yerinin çıkışında, yabancı bir adamı yaralı bulmasıyla tamamen değişecektir. Alaycı, umursamaz ve güzeller güzelli olan Uma...
1.6K 241 8
11 yaşındayken büyük bir boğulma kazası geçirdim. Gözlerimi açtığımda kendimi yatakta yatarken buldum. Ancak bir şeyler tuhaftı. Yatakta yatan bedeni...
11.2K 448 14
Bu hikâye, Atv de yayınlanan Destan dizisinin 5. bölümünden sonrasını anlatıyor. Lütfen ilk 5 bölümü izledikten sonra okuyunuz. Sevgiler 🌿