KÖTÜLER AŞKA DÜŞTÜĞÜ ZAMAN

By kikimemoria

9.6K 1K 231

Veronica, tavandan asılı cansız bedenine bakarken öldüğü gerçeğiyle yüzleştiğinde ne hissetmesi gerektiğini d... More

ASTROPHE | KORKU ONU CANLI CANLI YİYECEK*
1 |GÜNEŞİM BENİM, BİR BAK BANA*
2 | MERAK EDİYORUM, BİLİYOR MUSUN NASIL HİSSETTİRDİĞİNİ*
3 | DAHA ÖNCE HİÇ SEVİLMEMİŞSİN GİBİ, TÜM KALBİNİ AÇMIŞSIN*
5 | IRMAK VE GÖLLER ATEŞİ SÖNDÜREMEZ* // birinci kısım
6 | ESKİ GÜZELLİK EVE DÖNÜYOR* // ikinci kısım
7 | ANKA KUŞU GİBİ, HAYATTA KALMAK İÇİN ÖLÜYORUM*
8 | İNCİNMEK, KAYBOLMUŞ HİSSETMEK, KARANLIKTA DIŞLANMAK*
9 | EĞLENCE İÇİN YAPTIĞIMIZ TÜM ŞEYLERİZ BİZ*
10 | GÖKYÜZÜ YIKILSA BİLE, KATLANAMAYACAĞIM ACI YOK*
11 | TANRI GİBİ GÜLÜYOR, AKLI BİR PIRLANTA GİBİ*
12 | KÜKREYEN DENİZDEN ÇOK DAHA GÜVENLİ*
13 | KİMSE AĞLAMADI, FARK ETMEDİLER BİLE*
14 | BİRİNİN CANI YANANACAK VE O BEN OLMAYACAĞIM*
15 | BİRİ DOĞRU DİĞERİ YALAN SÖYLÜYOR VE İKİSİ DE ADIMI SESLENİYOR*
EVREN: KRALLIK VE DUKALIK
16 | BİZ AYNIYDIK TA Kİ YERE DÜŞENE KADAR*
17 | SAVAŞTA MÜCADELE ETTİM, ŞİMDİ EVE GİTME VAKTİ*
18 | ZAMAN DURMUŞ GİBİ, BU İLK ÖLÜMÜM OLMALI HER ZAMAN KORKTUĞUM*
19 | HALA FIRTINANIN OLDUĞU YERDE DURUYORUM, BU BENİM DOĞDUĞUM AN*
20 | İÇİMİZDE HEPİMİZİN SAKLAMAYA ÇALIŞTIĞI BİR ÇIĞLIK VAR*
21 | KAFAMDAKİ SÖZLER KALBİMİ BIÇAKLAR, PARÇALANIYORUM*
22 | ŞİMDİ BURADAYIZ FIRTINANIN TAM ORTASINDA, GİDECEK YER YOK*
ara bölüm 1 | ARTIK HER KELİME BİR FISILTI VE HER SES BİR ŞARKI*
ara bölüm 2 | GÖZLERİNE BAKIYORUM VE ORADA BİZDEN İZ GÖRÜYORUM*
ara bölüm 3 | GÜNEŞTEN DAHA PARLAK YANIYORUM, KORKUSUZUM*
23 | DERİNLERDE BİR YERDE ÖZEL BİR IŞIK VAR, BİZİM İÇİN PARLAYAN*
24 | BENİM AÇTIĞIM YARALARI KAPATACAK BİRİNİ*
25 | VE BİR ŞEKİLDE RUHUMUN KARŞILIĞINDA, BU KARŞITLIĞA AŞIK OLDUM*
26 | İÇİMDE KİM OLDUĞUMU BİLİYORSUN, BANA NE OLDUĞUNU BİLİYORSUN*
27 | OLABİLDİĞİNCE HIZLI KOŞMAKTAN YORULDUM*
28 | BEBEĞİM ENDİŞELENME, BEN İYİ OLACAĞIM*
ara bölüm 4 | BENİ KIYAMETİME GÖTÜRÜR MÜSÜN?*
29 | SANA VE BANA*
30 | NEREYE GİDECEĞİMİ BİLMİYORUM AMA UMRUMDA DEĞİL, YOLDAYIM*
31 | EĞER ATEŞSEN İÇİNE DALACAĞIM*

4 | SESSİZLİĞİ BULACAĞIZ, SAHİP OLDUĞUMUZ HER ŞEYDEN UZAKTA*

352 45 22
By kikimemoria

Merhaba, merhaba, merhaba... Artık hikaye resmen başlıyor, umarım hoşuna gider. İyi okumalar!

*Bölüm ismi: Klang, pray isimli şarkıdan bir cümledir. Zaten biliyorsun ama aynı zamanda bölüm şarkısı. 

-

BİLİNMEYEN BOYUT

Liberosis, kıtalar arasındaki en büyük imparatorluk. Güçlü ve adil bir ülke, İmparator ve İmparatoriçe halk tarafından çokça sevilen kurtarıcılar. Büyünün yalnızca imparatorluk ailesinde doğduğu bir evrende olan Liberosis döneminin en parlak ışığı. Ancak bu ülke hakkında anlatılan çok eski hikayeler var. Bu hikâyede canavarlar ve tanrılar var; insanlara yaşayacakları Liberosis'i veren tanrılar ve insanları katleden canavarlar...

Liberosis, yaratılmadan önce suyun içine çökmüş bir kaya parçasıydı. İnsanlar yaratıldığında birinci tanrı onu suyun içinden çıkardı, ikinci tanrı bir su küresi olan dünyayı ısıttı, üçüncü tanrı yaşamak için çok sert olan kayayı yumuşattı, dördüncü tanrı toprağı suyla ve bereketle kutsadı, beşinci tanrı canavarları yemledi, altıncı tanrı canavarları yok etti. İnsanlar akıllandılar, toprağı ektiler ve büyüdüler. Yedinci tanrı onların ateşi ehlileştirmelerine yardımcı oldu. Diğer altı tanrı yedincinin yaptığı bu hamleye hazırlıksız yakalandı ancak büyü dünyaya yayıldı, insanlar en büyük günahı işledi: Tanrılarını unuttu.

Liberosis Yaratılış Efsanesi — Çocuk Masalları Serisi, Krallık tarafından basıldı, çocuklarınıza anlatınız!

Hikayeler çeşitli ve yaratılış efsanesi Liberosis kıtasının her bölgesinde farklı anlatılırdı. Bazısı tanrıları iyi anlatırdı, bazısı kötü, kimisi tanrılara adak adardı, kimisi tanrıları adak niyetine kullanırdı, eskilerin en eskisi tanrıların hüküm sürdüğü zamanlardan bahsederdi, şimdiki kral ve kraliçelerin tanrıların hizmetinde olması sebebiyle büyüyle lanetlendiğine inanırlardı. Liberosis kıtasında artık birbirinden farklı hikayeler yok, tanrılar yalnızca eski kahramanların adları; canavarları yenen doğunun, büyük kulelerini inşa eden güneyin, ateşi ehlileştirip demiri döven kuzeyin ve kılıcını düşmana savuran batının kahramanları eski tanrılar olarak anıldı, çocuk masallarına bile yalanlar bulaştı, efsaneler değiştirildi, tek bir tanrının hükmü altında krallık yükseldi.

Eskilerin en eskisi der ki insanlar tanrılarına sırt çevirdiğinde ay ve güneş, toprak ve nehirler bir ağızdan lanet yağdırmış krallığa, kraliçenin hiç kızı olmamış, oğlanlar hastalıktan ölmüş, ışık krallığı terk edince kahramanlar bir araya gelip simyayla ateş büyüsünü yaratmışlar, krallıkta bir daha ışık büyüsü görülmemiş aam ateşle birlikte tüm doğu ışığın kendisi olmuş ama ışığın eksikliği en sonunda askerlerin askeri şovalyelerin sovalyesinin kullandığı kılıç aurası sönüp gitmiş, öğretiler kaybolup yok olmuş, bir krallık karznlığa boğulmuş, ateş etrafı sarmadan önce doğuya canavarlar musallat olmuş; doğu canavarları yenerseışık yeniden hüküm sürecekmiş ama canavarduvarın arkasında değil, krallığın kalbindeymiş, karnını ışık soyundan gelenlerle doldurmuş. Bir kız doğmuş, kaderi ertelenip durmuş, kız düşmanı avlayamadan avlanmış; tanrılar geleceği görmüş ve orada kıyımdan başka bir şey yokmuş.

Şeytan onlara bir fikirle gelmiş, zamanı yenerseniz siz de yenilmezsiniz demiş ama yıllar tanrılardan güçlerini silip almış, zaman onlara hiç iyi davranmamış ama gelecekte gerçekleşecek olan kıyımı engellemenin yolu, kıyımın eşiğindeki bir kızı gerçeklik perdesini yırtan oğlanla bir araya getirmekten ibaretmiş. Eriphil karanlıktan çaldığı güçle oğlana bir tuzak hazırlamış, kız urganı boynundan geçirirken izlemiş, yedinci tanrı zamanın kendisiyle savaşmaya gitmiş Eriphil rüya gezeri kızın rüyalarına davet etmiş, kız tanrılara ulaşamadan rüya gezer kıza ulaşmış ve her yer griden ibaret olmuş.

"Liberosis pisliği mi o?"

"Öyle demesene, Üç."

"Ee ne yapıyoruz bu iki bacaklıyla?" İnsana en az iki metre uzaktan bakan İki sordu, eliyle şakaklarına masaj yapan Bir'e. Dört oturduğu sandalyede iyice yayılmış uyukluyordu ve Yedi henüz tefriş etmemişti, Bir ne yapacaklarını bilemiyordu.

Veronica uyanmış ve dizlerinin üzerinde otururken önünde sergilenen tiyatroyu izliyordu. Kafasımuazzam derecede karışıktı,son iki gündür yaşanılan her şey bir rüyaymış gibi hissediyordu ama bu yaşadığı anla kıyasladığında,gerçekğin ne olduğunu sorgulamaya yüzü kalmamıştı. Öldüğünü ve 2 yıl öncenin sabahına uyandığını hatırlıyordu ancak yaşadığı ve en sonunda kendini astığı gerçeklik mi yalandı yoksa sadece öldüğü mü yalandı? Yaşadığı anın birhalüsinasyon olduğunu, intihar etmeden önce getirilen doktorun ona verdiği bitkisel sakinleştiricinin dozaj aşımı yüzünden böyle anlamsız bir rüya gördüğüne inanıyordu. Kız, dikkat çekmeden yavaşça ayağa kalktı, birbirleriyle kavga etmekte olan insanımsı varlıklara sırtını dönmeye korktuğu için geri geri yürüyordu. İnsanımsı varlıklardı çünkü... Bacakları bir insanın sahip olamayacağı kadar uzundu ve dahası sırtlarında zar inceliğinde kanatlar vardı. Kelebeklerin kanatlarından bile daha inceydi, bir arının sahip olabileceği kadar...

Veronica şöyle düşündü: Belli ki ölmedim ama kesinlikle delirdim.

"Hey insan," diye seslendi ensesinden bir ses. Kız çığlığı bastı. Veronica'dan sonra İki'de aynı şekilde çığlık attı ve koşarak Bir'in arkasına saklandı. İnsanlardan ödü kopardı. Ancak İki'nin aksine Üç, Dört, Beş ve Altı onlardan nefret ederdi. Onları unutan ve güçsüz kılan insanlara karşı hala kinlilerdi. Bu yüzden ilk saldırıyı dördü yaptı ancak hamleleri yarı yolda kesildi; Yedi, kızın arkasından onlara bir bakış atınca.

"Vay anasını," dedi kız. "Ben sahiden delirdim, lanet Maximillian soyu, lanet Maximillian erkekleri!" Yedi, büyüsünü fısıldadı. Kız artık bir sandalyede oturuyordu ve karşısında tam yedi uzun bacak vardı. Korkunç görünüyorlardı ama bir şekilde... Güzellerdi de.

"Selam dur insan," dedi Yedi. Veronica ne demesi gerektiğini bilemedi. "Selam dur insan," diye tekrar etti en son gelen. Başımı eğmemi falan bekliyorsanız çok beklersiniz, diye düşündü Veronica bu yüzden hiç hareket etmedi.

Tanrılar Yedi'ye uzun uzun baktılar, "Unutulmuş tanrı," diye fısıldadı Dört. Birileri güldü. Veronica hala delirdiğini düşünüyordu, belki şizofreni ya da Maximillian delilerinden kaçmak için kafasında yarattığı bir evren...

Eminin bedenim yatağın içinde uzanmış tavanı seyrediyordur, dedi kafasının içinde. Kimse varlığını hatırlamadığı için bedeni orada çürüyüp gidecekti. Ah ama belki Elle işkence etmeye gelir, diye geçirdi içinden yeniden. Görüntüler kafasında oynayıp duruyordu. Bazı görüntülerde yatakta uzanmış tavanı izlerken hizmetlilerden biri kollarını ıslak bir bezle siliyordu. Kimi görüntülerinde Abel tepesinde dikilmiş ona kahkaha atıyordu. Ama Elle üzgündü çünkü piçi canavarla evlendirememişti...

"Sen ne düşünüyorsun öyle," dedi Yedi. Kızın tepesine dikilmişti ve o an Veronica şöyle düşündü: Sanki zihnimin içini görebiliyor.

"Zaten görebiliyorum, aptal insan" dedi Yedi.

Kız yeni bir çığlık attı, sandalyeden kalkıp koştu ancak bir göz açıp kapama süresinde yeniden sandalyede oturuyordu, en son gelen tepesinde dikiliyordu ve diğer altı insansı tam karşısındaydı. Veronica yeniden kalktı sandalyeden ve bu sefer daha hızlı koşmaya çalıştı ancak sonuç değişmedi: Hala sandalyede oturuyordu.

Paniğini tükürüğü gibi yutmaya çalışırken "Siz de kimsiniz böyle," diye sordu. Dört, "Kim değil, ne diye soracaksın," dedi. Beş ve Altı kıkırdadı, koltukları kabarmıştı. "Biz sizin tanrılarınız," dedi sonunda konuşan Bir. Yedi geldiğinden beri sessizleşmişti, içten içe burada işinin bittiğini düşünüyordu. 

"Oh," diye bağırdı Veronica. "Şimdi anladım! Beni sandalyeye ışınlayıp duruyorsun sanmıştım, ne aptalım." Elini sertçe alnına vurdu, İki irkildi. "Aslında sandalyede oturduğum zamana beni geri yollayıp duruyordun!"

Yedi tanrı da sanki karşılarında bir haşere varmış gibi yüzlerini buruşturdu. Üç, "Biz hüküm sürerken insanlar bu kadar aptal değildi," dedi Bir'in kulağına. "Ben de daha zeki olduklarını sanıyordum," dedi Bir karşılık olarak.

Veronica'nın yüzündeki gülümseme solarken "Aptal tanrılar," diye seslendi. "Sizin var olduğunuzu az önce öğrendim."

Veronica kollarını göğsünde kavuşturdu, Maximillian Sarayında dört aptal oğlanla uğraşmıştı. Burada da baş etmesi gereken dört erkek vardı. Veronica için sorun değildi. "Liberosis'in kurucu tanrıları olmalısınız," dedi vakur bir tavırla.

Tanrılar irkildi. İnsan onları zaten biliyor muydu? Uzaklardan ama aynı zamanda yakınlardan, evrenin ötesinden ve zihninin içinden bir kıkırtı sesi vurdu herkesi. Billur sesin sahibi, "Akıllı kız," diye seslendi aynı evrene ve kızın zihnine. Veronica istediğini almıştı işte, burada bir patron vardı; daha güçlüsü, daha kudretlisi. Güce takıntılıydı ve çok uzun zaman boyunca kudrete şahit olmuştu, neye benzediğini biliyordu. 

"Sana hayatını geri vermek benim fikrimdi. Yedi sadece zamanı geriye çevirdi ancak onları unuttuğunuz için öyle güçsüz ki..." Kıkırdadı. Tanrı kardeşler irkildi, aralarından en güçlü olan Yedi'ydi. "Öyle güçsüz kalmış ki ona teklif ettiğimi yapamamış bile. Halbuki yirmi yıl önceye gitmesini söylemiştim, iki değil." Billur sesli kadının sesi artık kızgın geliyordu. Eyvah, dedi Veronica. Kötü olanlarla aynı odadayım sanıyordum.

"Sorun değil," dedi Veronica sırf bir şey söylemek için.

Sonra bir şey oldu. Daha öncesinde bir renk var mıydı Veronica bilmiyordu ancak o andan sonra her tarafı kırmızı bulutlar sardı, gökyüzü feryat etti, bir kadın incecik kanatlarıyla aşağı indi. Alevlerden ve kordan yapılmış gibiydi. Ve öyle öfkeliydi ki Veronica o an, keşke Maximillian erkekleri bana eziyet ediyor olsaydı, diye düşündü. Kadın yere indi, upuzun saçları ve tehlikeli bir gülümsemesi vardı. Öyle güzeldi ki nasıl bu kadar korkunç göründüğünü çözemedi kız. Kadın bir adım attıkça arkasına bakmadan kaçmak istiyordu ama kadın geldiğinden beri suskun olan tanrılardan birinin onu yeniden geri getireceğinden emindi. "Hadi seninle bir oyun oynayalım güzel parlak ışık."

"Bu cümleden ne kadar nefret ettiğimi bilemezsin!" Hadi oyun oynayalım tüm kabusların başlangıç cümlesiydi, oynadıkları oyunun sonunda Veronica hep daha yalnız olurdu, daha yaralı... "Bundan hoşlanacaksın," dedi kadın. "İçinde ateş var, cayır cayır yanmıyor ama orada. Bana bu kadarı yeter."

"Bakın," dedi Veronica. "Ben de işinize yarayacak ne ışık var ne de-"

"Sus," dedi kadın. Ve Veronica sustu. Söyleyecek bir şeyi olmadığından değil sadece sanki ağzını bağlamışlardı ya da dilini kesmişlerdi...

"Efsaneleri biliyorsun, tanrılar ve canavarların savaşını." Kız izin verildiği ölçüde başıyla onayladı. "Büyünün sadece imparator kanını taşıyan insanlarda ortaya çıktığını da biliyor musun?" Kız yeniden onayladı, okumak dışında Maximillian sarayında ne yapabilirdi ki? Bu yüzden her şeyi okumuştu. Çocuk kitapları da buna dahildi ve ışık büyüsünün krallığa özgü olduğunu ama bir nesildir görülmediğini biliyordu. "Peki sence neden senin içinde bir ışık yanıyor?" Kız cevap vermedi, bilmiyordu.

"Hmm," diye mırladı kadın "İmparatorluk kanındansın belli ki." Kız reddetti. "Öylesin," dedi kadın. Kız yeniden reddetti, değildi. "Piçim ben," dedi. Ses ağzından çıkmamıştı. "Annem ya da babam yok, yetimhanede büyüdüm, imparatorluk çocukları atmaz hele ki onlara ışık büyüsünü yeniden verebilecek doğurgan bir kızı, asla." Kadın kıkır kıkır güldü. Öylesine zevkliydi ki onu gülerken izlemek, dünya üzerinde yaşayan en güzel canlı olmalıydı. Çok korkunç görünüyordu ancak çirkin ya da kusurlu olduğu için değil; aurası, bedeninin etrafındaki ışığı ve belki de gözleri, bakışları... Onu bir şekilde korkunç yapan bunlardı. "Bunun ne demek olduğunu anlamadım ama seni atmışlar gibi görünüyor."

Veronica sesini çıkarmadı, içinde bir ateş yanıyorsa bu büyüdendi ancak neredeyse on dokuz yaşına kadar yaşamasına rağmen bir uyanış yaşamamıştı. "Bazıları geç uyanır," dedi kadın. Veronica gözlerini iri iri açtı, güçsüz dediği tanrı bile görebiliyordu zihnini elbette o da görecekti. Kadın çoktan ilgisini yitirmiş adamlardan birinin omzuna yaslanırken "Hadi anlaşalım," dedi. Az önce kıkır kıkır gülen o değilmiş gibi sert bir yüzü vardı.

"Sen Veronica, bizim dünyadaki gölgemiz olacaksın, kaybettiğimiz gücü geri vereceksin çünkü-" Sustu. Omuzlarını arkaya doğru attı, orantısız bir vücudu vardı, uzun kol ve bacaklarına rağmen diğerlerinden çok daha insani görünüyordu. Bacağını önünde uzatırken yeniden konuştu: "Sana birçok şekilde sesleniyorlar ve ben de sana iblis dediklerini duydum."

"Anlattıkları kadar kötü değildim," dedi Veronica.

"Ah," dedi kadın, neredeyse yüzünde şaşkın bir ifade vardı. "Biliyorum, sen zavallının tekiydin." Kahkaha attı ancak Veronica bunun sahte olduğunu çok net anlamıştı. "Öyle zavallıydın ki küçük, rezil bir böcekten daha kötüydün."

"Sağ ol ya," dedi Veronica. "Ee yani o zavallı hayatıma beni geri döndürmek sana zevk mi verdi bari?"

"Hayır aptal kız!" Öfkesi kahkahasından çok daha sahici gelmişti kulağa. "Sana söyledim zamanı yirmi yıl geriye almalıydı, iki değil!" Yedi başını gökyüzüne doğru kaldırdı, kadının daha çok karanlığa erişimi vardı bu yüzden daha güçlüydü ama onlar saf ışıktan gelmeydi, yıldızların kalbinden ve ışık sönmek üzereydi, karanlıktan güç falan da çekemiyorlardı. Kızın yanında oynadıkları rol yüzünden bunu itiraf edemezdi ama zaman baş edilmesi zor bir tanrıydı. Onu geri gitmeye ikna edemezdiniz, onunla savaşmanız gerekirdi, zor kullanmanız. Yedi, iki yıllık geri almadan sonra neredeyse ölüyordu. "Ancak şimdi işler değişti, yalnızca iki yıllık taşam silindi."

Kız konu hiç ilgisini çekmiyormuş gibi gözlerini devirdi. Kadın bunu daha ilginç buldu, insanlara her daim meraklı bir yapısı olmuştu. Şeytanlardan biri olduğu içindir belki de ama günaha karşı çok meraklıydı, insan dünyasını ziyaret etmeye, insan erkeklerinin akıllarını başından almaya bayılırdı. Ancak yeryüzü şimdi ona yasaktı.

"Bir plan yaptın mı?" diye sordu kadın. Kız yedi tanrının söylediğinin aksine zekiydi, diğerlerinden daha fazla yeteneği vardı ve en önemlisi olaylara çok hızlı uyum sağlayabiliyordu. Bu onu hem iyi bir oyun arkadaşı hem de iyi bir piyon yapıyordu. Oysa kızın ruhu dayanıksızdı ancak kadın bunu görecek fıtrattan ve bilgiden mahrumdu, onu kurtardığını düşünğyordu ve ona göre bu yeterli olmalıydı kırılgan insan ruhuna.

"Sayılır," dedi kız. Aslında yapmamıştı.

"Harika!" Kadın birkaç adımla kıza yaklaşıp ellerini omuzlarında sabitledi. "O halde gidip Liberorsis'e ait her şeyi elde et. Dukalıklara ait her şeye sahip ol; erkeklerine, gücüne, sadakatlerine, şanına ve şöhretine!" Ama özellikle erkeklerine zira mavi safir gözler ve iri vücut yapılarıyla Maximillian erkekleri en gencinden en yaşlısına kadın için şölenden ibaretti. "Sıra krallığa da gelecek, başın sıkıştığında büyünle bir ateş yak ve ateşin gölgesi kaybolurken Eriphil diye fısılda. Benim yansımalarımdan birini, gölge formunda sana getirecektir."

Veronica kısa bir süre yerinden kıpırdamadı, ona büyüsü olmadığını, mana küresinin hiç olgunlaşmadığını, seçilecek en yanlış kişiyi seçtiklerini anlatmak istedi ama en sonunda susmaya karar verdi. Eriphil diye fısıldamayacaktı. Asla. Ama geri dönmek ve Maximillian hanesine ait her şeyden intikam almak? Buna hayır demezdi. Sadece Elle'den ya da sadece Abel'den değil; eğer bir intikam alacaksa o evdeki herkesten almalıydı.

-

Unutulmuş tanrılar "hatırlanana" kadar isimsizler bu yüzden onlar birbirlerine sayıyla hitap ediyor.

Sevgili okur, bu bölüm düzenlenmiştir. 16 Nisan Salı, 03.40

Continue Reading

You'll Also Like

279K 32.5K 72
"Sonuna karşı çık ya da öl." Kaderinde ölüm yazılı olan kötü bir karakterin içerisinde doğmadan önce tercihlerin hayatı bu kadar etkilediğinin farkı...
197K 7.5K 45
Farkli bir yasam, farkli insanlar, farkli cevre, farkli ortamlar ve daha cok farkliliklar. Mutlu olmak isteyen bir kiz. İlk defa asik olan ve yenilen...
25.6M 909K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
14.4K 1.1K 25
"Canavarların gözlerinde şefkat olmazdı, fakat bu canavarın bana bakarkenki gözleri şefkat dolu iki yürekle kaplıydı."