GÜZ SEVDASI (ASKIDA)

By muptelanimsevgilim

19.7K 1.2K 540

Bir mahalle aşkı. Ankara'da hemşire olarak çalışan Sevda aldığı kararla ailesinin yanına dönmek için yola çık... More

1.Bölüm🍁🍂
2.Bölüm 🍁🍂
3. Bölüm 🍁🍂
4. Bölüm 🍁🍂
5. Bölüm🍁🍂
6. Bölüm 🍁🍂
8.Bölüm🍁🍂
9.Bölüm🍁 🍂
10.Bölüm🍁🍂
11.Bölüm🍁🍂
12.Bölüm🍁🍂

7.Bölüm🍁🍂

1.2K 87 44
By muptelanimsevgilim

Merhabalar yeni bölüm ile geldim. Çok bekletmedim umarım.
Aslında yarın gelecektim ama sizin güzel yorumlarınız bana ilham oldu. Bu bölümde yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen.🙏

Keyifli okumalar. 🤍

Dakikalardır attığım kahkahalara ara verdiğimde kafeye girebilmiştik. Hazan'ın içinde sanki başka biri vardı ve onu ortaya çıkarmıştı. Onu ortaya çıkardığında verdiğim tepkime baya gülmüştü. Ancak benim üzerimden geçen şaşkınlık sonrası gelen gülme seansı dakikalarca sürmüştü. Verdiği tepkiye gülmemek elde değildi.

Bir anlık sesindeki kayma ve tonlaması o kadar garip gelmişti ki kulağıma, engelleyememiştim gülmemi. Daha sonrasında farkettiğim gerçek şuydu ki Hazan'ın ses tonu inanılmaz güzeldi. Ve şunu rahatlıkla söyleyebilirdim ki dudakları arasından her dökülen kelime rahatlatıcı bir şarkının nakaratı gibiydi. Sesi başa sarıp sarıp dinlediğiniz, dinlemekten asla bıkmadığınız ve yıllar geçse de unutamayacağınız bir şarkı gibiydi. Onu dinlerken kendimi bir kara delikteymişim ve kaybolmuşum gibi hissediyordum. Değil o içinde bulunduğum kara delikten, sonu olmayan kuytudan çıkmak, daha derinlere inmek istiyordum.

Derinlere indikçe inmek, bilmediğim yollarda bilmediğim duygular yaşamak istiyordum ve en önemlisi yaşamak istediğim kişi sadece oydu. Ancak olmamalıydı. Aklımın bir köşesinde böyle saçma düşüncelerin yer etmemesi lazımdı! Öncelikle söylediğim yalanın altından kalkmam gerekiyordu.

Daha yeni tanıdığım birine karşı olan bu tutumum onu samimi ve cana yakın bulmamdan kaynaklandığını düşünüyordum. Komşu olabilirdik, arkadaş olabilirdik hatta dost bile olabilirdik ancak benim aklımın bir köşesinde yer edinen ve ara sıra aklımı yoklayan durumu yaşayamazdık. O ve benim yakın arkadaş olmam demek benim hayatımda olan bir şeyleri öğrenmesi demekti. Ve teyzesi den öğreneceği ilk şey nişanlım olduğuydu.
Olmayan nişanlımı hem aileme hemde çevreme nasıl açıklayacaktım ki?

Aslında bir şekilde kendimi açıklayabileceğimi düşünüyordum. Tabi bu açıklamayı bir an önce yapmalıydım. Ne kadar erken kendimi anlatırsam annem ve babamın bu durumdan haberdar olmasını o kadar engelleyebilirdim.

Kafeye girmemizin üzerinden kısacık bir zaman geçmişti ancak aklımdaki düşünceler sanki yıllardır vardı. Düşüncelerime ara verdiğimde çaylar ve Hasan'ın ısrarı ile sipariş verdiğimiz çikolatalı pastalarda masaya gelmişti.

"Bu pastayı yedikten sonra başka pasta yiyemeyeceksin! Burasının yaptığı pastayı başka bir yer yapamaz." Hazan'ın pastayı bu kadar övmesi iştahımı inalımaz arttırmıştı. "Bakalım beğenecek miyim? Afiyet olsun.) derken çatalıma büyük bir parça alıp ağzıma attım ve o güzel tadın damağımda yayılmasına izin verdim. Çikolatanın o yoğun tadı, daha yeni yapıldığı belli olan taze keki ve kreması o kadar güzeldi ki yediğim en iyi pastalardan biri olabilirdi.

"Yüzündeki ifadeden beğendiğini mi anlatmalıyım?" Açık bir merakla sorduğu sorunun yanında hafif bir gülümseme taşıyordu dudakları. İnsanların sorunlarıyla bu denli yakından ilgilenen bir meslekle uğraşıyordu ve neredeyse onlarla aynı stresi ve üzüntüyü yaşadığını düşünüyordum. Çünkü aynı zorlukta bir meslekle uğraşıyordum ve mesleğimin ilk yılında duygusal olarak çok fazla yıpranmıştım. Bazı zamanlar eve geldiğimde suratımdan düşen bir parçaydı. Hazan'ın bu kadar güler yüzlü olması benim yüzümde gülümseme oluşturuyordu. Ve ben gülümsemenin bulaşıcı olduğunu düşünüyordum.

Sorduğu soruya beğediğimi başımı sallayarak anlattım çünkü ağzımı tıka basa doldurup hiç boş bırakmıyordum. İnşallah çirkin bir görüntü oluşturmamışımdır! Ağzıma aldığım lokmayı yutup çayımdan bir yudum aldığımda koyu bir sohbet içine girmiştik.

.....................

"Peki neden kpss ye girip atanmak yerine özel bir hastanede çalışmaya başladın?" Genelde bana sıkça sorulan soruyu Hazan'ın ağzından duymak beni şaşırtmamıştı. " Ankara'da üniversite okurken kurduğum bir düzenim vardı. Üniversitede ev tutmuştum ve bir yerden sonra kendi düzenimi oluşturdum. Gittiğim üniversiteye yakındı daha sonra mezun olduğumda gelmek istemememin sebebi hem kurulu düzenim olması hem de bir arkadaşımın çalıştığı hastaneye iş başvurusu yaptığımda kabul edilmesiydi. İş başvurusu yaptığım hastane donanımlı bir hastaneydi. Eğer onlardan geri dönüş alamasaydım kpps şansımı denerdim." dediğimde anladığını belli eder gibi bir ifade belirdi yüzünde.

"Demir de avukat aynı büroda mı çalışıyorsunuz?" dediğimde tek kaşı aynı anda havaya kalkmıştı.

"Demek Demir'in avukat olduğunuzda biliyorsun." sesindeki gizli olan duygu tam olarak neydi anlamadım. Çokta takılmak istemedim.  " Leyla ağabeyinin arkadaşını tanıtmak için söylemiş olabilir mi acaba Hazan bey?" Verdiğim cevap karşısında dudaklarında yine bir gülümseme oluştu. Ne çok gülüyordu.

"Pek tabi olabilir Sevda hanım." derken telefonuma gelen mesajla gözlerimi telefona çevirdiğimde Eda'nın mesaj attığını gördüm.

Eda: ' Şimdi eve geldim Sevda. Duş alıp bir şeyler atıştıracağım.'
Eda: ' Akşam bize gel konuşacaklarımız var biliyorsun.'

Mesajlarına onaylayan bir mesaj yazdıktan sonra saate baktım. 17:30 olmuştu ve biz bir buçuk saattir bu kafede oturuyorduk. Zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştım bile.

"Eda işten gelmişte onun yanına uğramam gerekiyor. Kalksak olur mu?"

"Tabi olur. Ben hesabı ödeyeyim çıkalım." Hazan kasaya giderken bende kapının önüne çıktım.  Hesabı ödeyip yanıma geldiğinde arabaya binemem için işaret etti. Ancak ben binmemeyi tercih ettim çünkü mahalleye onunla girmem demek Ayten teyze ve onun türevleri tarafından laf söz malzemesi olabilirdim. Benim bu lafı sözü takmamam gerekirdi ancak böyle bir durumla uğraşmak istemiyordum.

"Sen tek gitsen daha iyi olur." demek istediğimi anladığını düşnüyordum. Ki başıyla onaylaması anladığını belirtiyordu. Israr etmeden kabul etmesi içimi rahatlattı.

"Görüşürüz o zaman." dediğimde  arabanın kapısını açıp bindi.

"Görüşürüz tabi, görüşürüz." derken arabayı çalıştırıp kornaya bastığında bende mahallenin girişine çıkan yokuşu tırmanmaya başladım.  Ağustosun sonlarına yaklaşmıştık ve havalar epey sıcaktı. Yokuşun sonuna geldiğimde soluk soluğa kalmıştım ve inanılmaz derecede susamıştım.  Hızlı adımlarla eve yönelip kapıyı hızla açtım ve  kendimi adeta içeri attım. Ayağımdaki ayakkabılar nasıl ayağımdan çıktı farketmedim bile. Tek amacım mutfağa gidip yaz aylarında her daim dolapta tuttuğumuz suyu içmekti.

Mutfağa girip dolaptan suyu aldım ve bardağa ihtiyaç duymadan suyu koyduğumuz büyük bir bardak şeklindeki sürahiden kana kana içtim suyu. Sanki günlerce çölde dolaşıp su arayan biriydim de aradığım suyu fazlasıyla bulmuştum.

Masanın etrafındaki sandalyelerden birini çekip oturduğumda mutfak kapısınından annem içeri girdi. "Hoşgeldin kızım. Nereden böyle?"

"Evde otur otur sıkıldım. Hava almaya çıktım annem."  diyip Eda'ya gideceğimi  beklemeden ekledim.  "Çok kalmayacağım sultanım. Eda'ya geçeceğim."

"Gitmeden yemek ya anneciğim. Üç gün yemek yemesen aramazsın. Kendine aynada bak bir deri bir kemik kalmışsın!" Kilom konusunda her defasında aynı şeyi söylüyordu. Ama benim rahat altmış kilom vardı.

"Neyse annem sen benim kilomu düşünürken benim duş alıp yemek yemem lazım."

..........................

Ayakkabılarımı giyip anahtarımı alıp evden çıktım ve hemen karşı apartmana geçtim. Edaların bulunduğu dairenin zilini çaldığımda beni çok bekletmeden kapı Eda tarafından açılmıştı.

"Hoşgeldin canım." Eda'ya sıkı sıkı sarılıp içeri geçtim.

"Hoşbuldum." dediğimde beni misafir odası olarak kullandıkları odaya yönlendirmişti. İçeri girdiğimde camın önünde bulunan tekli koltuklardan birine oturdum ve arkamda bulunan kitaplıkta bir kitap aldım. Oda da tekli bir yatak, iki tekli koltuk ve kitaplık vardı. Bir nevi Eda'nın hobi odası olmuştu burası.

Açık olan kapıdan içeri girdiğinde masaya iki kahve ve atıştırmalık bir şeyler bıraktı. Kapıyı kapatıp perdeyi araladı ve sokak lambasının ışığı içeri doldu. Yeterince aydınlanan oda da ışık  yanımıyordu ancak pekte gerek yoktu yakmaya.

"Nasılsın ne yaptın bugün?" diyip bir konuya girdiğimde bu kısımları geçmek istediğim her halimden belliydi.

"Aynı işler işte. Senin bana anlatacakların var biliyorum sen atlamadan, zıplamadan anlat önce. Daha sonra bana geçeriz. Biliyorum merak ediyorsun." dediklerinden sonra derin bir nefes aldım ve baştan sona anlatmaya başladım.

..................

"Ya Eda ben Hazan'ı görünce nasıl şok oldum anlatamam. Bundan sonra yalan söylemek bir yana aklımdan bile geçirmeyeceğim."

Söylediklerim bittiğinde Eda'nın yüzünde şok olmuş bir ifade oluşmuştu. " Şaka yaptığını söylesen keşke. Bu olanlar büyük bir tesadüf mü yoksa kader mi bilemedim." Kadere her daim inanırdım.  Şans ise adı üstünde şanstı ve denk gelişten ibaret olduğunu düşünüyordum.  Bir şey kaderinize yazıldıysa onu eninde sonunda yaşardınız ve ben burada olmasa bile Hazan ile bir şekilde karşılaşacağımızı düşünüyordum.

"Keşke şaka olsa. Tek derdim Hülya hanıma kendimi bir an önce açıklamak yoksa benim nişanlı oluşum bir şekilde konuşulursa kendimi anlatmam daha zor olur."

"Bir şekilde halledeceğim. Sen beni boşver. Senin derdine odaklanalım şimid. Bakalım ne kadar derman olabilirim." dediğimde gözleri pencereye takıldı ve bir kaç dakika boş sokağı inceledi. Odada sadece düzenli nefes alışveriş seslerimiz duyulurken derin bir nefes aldı. Bu bir iç çekişti. Yaşanmışlıkların hatta yaşanmamışlıkların iç çekişiydi.

"Yara da o, yârda.  Dertte o, derman da." Sol gözünden bir yaş aktı.
Efsaneye göre sağ gözden akan yaş mutluluğu sol gözden akan yaş ise üzüntüyü temsil edermiş. Ve karşındaki kadın gerçekten üzgündü. Bir hıçkırık döküldü dudaklarından.

"Terk etti beni. Çok seviyorduk birbirimizi Sevda. Öyle seviyorduk ki anlatamam. Bak dikkat ettiysen seviyorduk diyordum çünkü ben onun beni sevdiğini düşünüyordum. Ama sevmiyormuş beni ardında bıraktı gitti. Hiç bir açıklama yapmadı gideceğim dedi ve gitti. Seni artık sevmiyorum demedi. Bu ilişkiyi yürütemiyoruz  ayrılalım demedi."

Hıçkırıkları şiddetlendiğinde yanına gidip sıkıca sarıldım. Yanındayım ve her daim yanında olacağım  der gibi sarıldım. Üzüntüsünü hafifletemezdim ama yanında olup başını yaslayacağı omzu ona verebilirdim.

"Beş sene Sevda. Beş sene hiç aramadı. O gittiğinde 21 yaşındaydım üniversite bitmemişti. Şimdi 26 yaşına geldim. Büyüdüm Sevda. Bedenim büyüdü, sevdamda büyüdü, acımda büyüdü, aşkımda büyüdü." Mutfaktan bir bardak su almaya geldiğimde  hıçkırıklarını mutfaktan duyuyordum. Ayşen teyze ve eşi evde değildi ve Eda bu yüzden bu kadar rahat hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Onlar olsa bu kadar olmazdı. Hızlı adımlarla yanına gidip elimde bulunan sudan bir kaç yudum içmesini sağladım ve yüzüne yapışan saçları bir kenara çektim. 

"Altı ay oldu buraya geleli. Geldiğinde o kadar şaşırdım ki hoşgeldin bile diyemedim. Neden gittin neden beni bıraktın? Diye hesap bile soramadım ben. Neden yaktın, neden yıktın beni bu kadar? Diyemedim." 

" Ona o kadar kırgınım ki anlatamam. Lise sondaydım beni sevdiğini öğrendiğimde.  Ta o zamandan  başlayan bir ilişkimiz vardı bizim. Ama bu ilişkiye bir vedayı bile çok gördü. Ya ben onu sanki üç beş sene önce değilde kırk yıldır tanıyordum ve seviyordum." Hıçkırıkları iç çekişlere döndü daha sonra nefes alışverişleri düzeldi ve biraz olsun sakinledi. Ancak gözünden yaşlar hala akmaya devam ediyordu.

Onu teselli edecek cümlelerim maalesef yoktu. Ve biz sarılarak oturduk o odada kaç saat geçti oturmamızın üstünden bilmiyorum ama bizi oradan kaldıran şey camın önünde avaz avaz bağıran Demir di. Acaleyle cama çıktığımızda  sağa sola sallanan, dengesini korumaya çalışan Demir  ve onu sabit tutmaya çalışan Hazan'ı gördük.

Bulunduğumuz oda evin arka cephesine baktığı için komşular tarafından pek görülmüyordu çünkü arka tarafta bir bina yoktu. Ancak Edaların apartmnında yaşayanlar görüp rahatsız olabilirdi.

"İçip içip gelmiş. Ayyaş herif ne olacak." Eda'nın homurdanmaları bir yana dursun Demir hiç susmuyordu. Eda'nın adını bağırarak bir kaç defa söyledi daha sonra çalan şarkılara eşlik etti.

Hazan'ın kolları arasından kurtularak ellerini kocaman açarak başını yukarı kaldırdı ve tekrar bağırmaya başladı.

"Meyhaneler sen, içtikçe biten ben
Senden vazgeçersem haram olsun."

Bölüm sonuu.

Hazan ve Sevda bu bölüm baya birliktelerdi. Sizce nasıllardı?

Eda ve Demir'in geçmişi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Son sahne ve Demir peki?🤭

Bölümlerimiz çok uzun değil ama bu benim yazdığım en uzun bölüm.🎉

Yıldıza basmayı unutmayın lütfen.🙏

Karakter kartları.👇

07/09/2022

Continue Reading

You'll Also Like

52.2K 4K 34
ben senin gibi olsaydım. sen benim gibi olsaydın. o zaman durmaz mıydık aynı rüzgarda? ama biz yabancıyız. girlxgirl
295K 20.2K 42
Zorba bir dörtlü ve sessiz bir öğrenci...
411K 11.9K 36
Hande Kız kardeşi ile en büyük aşiret olan Demirkanlara hizmet ederken Demirkanlıların en büyük oğlu Boran ona sevdalanırsa
949 307 15
bubirfakehesap: Selam bubirfakehesap: Rahatsız olmayacaksan yaşını öğrenebilir miyim acaba? bubirfakehesap: Part time motorculuğunun yanına bir de pa...