Gölgenin Aşkı ლ

By Elizabethstark1

19.5K 1.8K 2.8K

❤WattpadRomanceTr Tarihi Baştan Yazan Kurgular Kategorisi❤ Demir ve Ametist'in aşk için verdikleri mücadele... More

Tanıtımლ
YENİ KİTAP DUYURUSU: AYRIK (01.03.2023)
Bilgilendirme ve Harita ლ
Siyah Gözlerin Sahibi ლ
Hayatın Hediyesiლ
Kalplerin Birliğiლ
Aşk Bir Delilik ლ
Beklenmeyen Kişi ლ
Altın Kafesლ
Hak Ettiğim Hayatლ
Gölgeler ve Işıklarლ
Hastalıklı Korkularლ
Tutulmayan Sözler ლ
Kıskançlık Tohumları ლ
Sorunlardan Kaçışლ
Kan Gölü ლ
Doğruları Kaybetmek ლ
Belirsizliğe Mahkum Olmakლ
Aşk İçin Kurulan Şehirლ
Kudretin Yetmediği Şeyler ლ
Yanlış Zamanლ
Acımayacağım ლ
Ölümün Yüzüლ
Merhametin Çığlığı ლ
Yanlış İsimლ
Doğru Zamanლ
Zarar Veren ლ
Bedelლ
Gerçeği Ortaya Dökmek ლ
Yaşamak ve Yükselmek ლ
Hiçbir Şey Bitmediლ
İmrenmekლ
Bir Şans ლ
Karamsarlıkლ
Sevmek veya Sevilmek ლ
İçimdeki Fırtınaლ
Sevilmekლ
Yas Tutmaya Hakkım Yok! ლ
Yaklaşan Tehlikeლ
Aileლ
Bir Hayalden İbaretsin ლ
Parçalanmışლ
Zafer İçin Ödediğim Bedelლ
Işığın Boğulmasıლ
Her Şeye Hakim ლ
Yaşam Işığı ლ
Yürekten Kayıp Giden ლ (FİNAL)
Kapaklarლ

Kendini Kaybedenლ

141 14 6
By Elizabethstark1

Oy ve yorumlarınızı benden esirgemezseniz, çok mutlu olurum.

Bölüm Şarkısı: The  Weeknd - I was never there

Yayın Tarihi: 24.08.2022 (21:20)

Yorumlarınızı merakla bekliyorum! Lütfen kendinizi belli edin. :)

Talhin Sultanlığı – Başkent : Alkant

Nazan

Tam artık saray sakinleşir, durulur diyordum bir olay patlak veriyordu. Bu sarayın bir kazan gibi kaynamasına neden olan kişi demek Aşina değilmiş, bunu anlıyordum. Sarayı kaynatacak, karıştıracak birileri mutlaka oluyormuş. Ben safmışım. Aşina gitse bile gidişinin izleri öyle hemen silinecek gibi durmuyordu.

Sarayı karıştıran Zülal'di. Arkasında bir mektup bırakıp kaçmıştı. Mektubunda bir daha onu arayıp, sormamızı kendisinin Aşina'nın abisi Manay'ın peşinden gideceğini yazıyordu. Salak kız! Bir erkek için hayatını karartmıştı. Barlas Han, düşman ülkeye kaçan kızına kızdığı için peşine düşmeme kararı almıştı. Kendisini Manay Beg'e uygun görmesini kabul edememişti. Hanedan üyelerinin yazılı olduğu kitaptan adını sildirmişti. Ahsen Sultan, kızı için üzgündü. Gülfem'se bu duruma sinirdi. Kendisinin yapamadığını kardeşi yapmıştı. Batur mu? O bunu düşünmüyordu. Kendisini içkiye ve eğlenceye veren adam, kardeşinin saraydan kaçmasını umursar mıydı? Onu destekliyordu. Kendisinin yapamadığı şeyi yaptığı için canı gönülden kutluyordu. Hatta kendisinin yardımcı olduğu söyleniyordu ama Batur'un buna yönelik açıklaması yoktu.

Ah, Batur! Evliliğimiz bir işkenceydi dersem yalan olmazdı. Sürekli olarak beni iğneliyor, küçük görüyordu. Sevişiyorduk, bunu yapmıyoruz diyemezdim ama her seferinde beni Aşina gibi görmesi beni yoruyordu. Nazan'dım ben, Aşina değil. Neden kulağıma eğilip Aşina diye fısıldıyordu? Canımı acıtıyordu. Her seferinde kendime sabret ve pes etme diyordum. Her şeyin bir bedeli vardı ve benimki de buydu. Sabır diyordum, sabır! Oğlum olacaktı ve bu işkence bitecekti.

Gülfem yanımdaydı. Canı bu olaylardan dolayı çok sıkkındı. Evli olmasına rağmen Manay'a üzülüyordu. Her geçen gün soluyordu desem abartmazdım. Aşk acısı bu olsa gerekti. Seni günden güne solan bir güle çevirmek. Böyle acı çekmediğim için kendimi şanslı hissediyordum.

Kasnağımı bırakıp Gülfem'e baktım. "Gülfem, neyin var?" dedim. Boş bakışlarla bana bakmıştı.

"Hiç," diye mırıldandı.

"Aklında hala Manay varsa, sil onu. Sen evli bir hatunsun, ne diye aklında başka bir erkek olur? Üstelik evleneli çok oldu. Şimdi değişen şey ne? Zülal kaçtı diye kendi kendini yiyip bitiriyorsan hiç doğru değil."

"Olmuyor, Nazan, olmuyor. Kalbimden de ruhumdan da silinmiyor. Tam sildim derken Zülal'in yaptığını düşünerek kendime kızıyorum. Ben de aynısını yapabilirdim, niye yapmadım diyorum."

"Seni gerçekten sevseydi, o bunu yapardı. Manay ne seni sevdi, ne de Zülal'i. İkinizle eğlendi. Böyle düşün."

Sinirle "Aşina ile uğraşmaktan Manay bana bu teklifi yapamadı," dedi. Kaşlarımı hafifçe kaldırmıştım. Gülmemek için kendimi tutmuştum.

"Her kötülüğün sebebi olarak Aşina'yı göremeyiz."

"Hayır, Aşina yüzünden oldu. Niye ikna olmuyorsun? Sinsi yılan Zülal'se peşinden gitti."

"O en başından beri Maralaylı olma hevesindeydi. Sen de biliyorsun, Aşina'nın kıyafetlerine, takılarına ve makyajına özendiğini. Boş ver, gittiği iyi oldu," dedim. Gülfem'se kırgın bir şekilde bana bakıyordu. Aslında düşününce Manay dediğim gibi ikisiyle oynamamıştı. Parçaları birleştirince asıl ilgisinin Zülal'de olduğu açıktı. "Manay bence Zülal'den hoşlanıyordu."

"Kabul etmiyorum, Manay benden hoşlanıyordu. Evlendiğim için olmadı. Zülal'le eğlendi."

"Ay, bu kadar saf olma!" dedim sinirle.

Derin bir nefes aldı, başını iki yana salladı. "Beni boş verelim, birkaç güne toparlarım. Senin Batur'la aran nasıl? Aşina'dan sonra aranız nasıl oldu?" dedi. Gülümsemek için kendimi zorladım. Ona gerçeği diyecek değildim. Kimse bu evliliğin içini bilmeyecek. Biz kusursuz duracaktık.

"Mükemmel bir evliliğimiz var. İyi ki gölge gitti de, iki ışık birbirine kavuştu."

"Öyle mi?"

"Aynen öyle. Aramızdaki tutkulu bağ çok güçlü. Her gece bu tutkunun ateşiyle bedenlerimiz kavruluyor."

"Senin adına sevindim. Artık bir yeğenim daha olur. Erkek bir yeğen," dedi ve gülümsedim. Söylediklerime inanmıştı, bu bana yeterdi.

Gidip annesine yetiştireceğini çok iyi biliyordum. Gülfem böyle ağlayıp sızlasa bile annesi adına çalışmaktan asla vazgeçmezdi. Şimdi Zülal gittiği için Ahsen Sultan'ın kıymetlisi olacaktı. Bunu çok güzel kullanırdı, kuşkum yoktu. İkisi de benim karşımda olmayacaklardı. Beni desteklemek zorundalardı. Ahsen Sultan ve Gülfem'den çekinmiyordum. Benim çekincem Barlas Han'dı. Han'ın bana bakışı çok belirsizdi. Ne beni seviyordu ne de sevmiyordu. Bu durum tehlikeli geliyordu. En ufak hatamda benden kurtulabilirdi. Bir an evvel oğlum olmalıydı. Başka türlü Barlas Han'a kendimi sevdiremezdim.

Elim karnıma gitmişti. Bir oğlan veremezsem olacaklar korkunçtu. Aşina'nın oğlu, veliaht olurdu. Batur'un ikinci bir eş almayacağına emindim. Çevresindekiler çok ısrarcı olsa bile. Aşina'nın oğlu veliaht olursa Talhin'in akıbeti nasıl olurdu? Bu konuda Aşina'ya güvenemiyordum. Oğlunu, Talhin'e karşı doldururdu. Kendi zehrini oğluna akıtıp sonumuzu getirirdi. Ah, ne korkunç! Gök Baba, bizi bundan korusundu.

Akşam yemeğindeydik. Hiçbir şey olmamış gibi. Ne Aşina var olmuştu, ne de Zülal. İlter ile silinip gitmişti. Sahte bir tabloydu. Barlas Han "İlter'in Maralay'a vardığına dair bir mektup geldi," dedi. Gümüş kadehinden şarabını içerken Ahsen Sultan'a bakmıştı. "Onun oraya sağlam bir şekilde varmasına mutlu oldum."

Ahsen Sultan "İlter'den bize ne, Barlas? Ne hali varsa görsün defolup gittiği yerde. Bana kızımdan haber ver."

"Zülal'den bir haberim yok, olmayacak. Kendisini bu hayatı seçti, ben ona git demedim."

"İlter'in durumunu düşünüyorsun ama Zülal'i düşünmüyorsun. Nerede senin adaletin? Öz kızına bu kadar çok kızdıysan İlter'e de kızman gerekir."

"İlter bir kimsesiz, Zülal'inse bir ailesi vardı. Zülal giderek bizi terk etti, bir kimsesiz olmayı seçti. Ona istediğini veriyorum. İlter'se bana haberdar ederek bir parça olsun onun ailesinden olduğumu gösteriyor."

"O domuzun neden oraya gittiği açık değil mi? Aşina denilen yosmanın eteğinde dolanmak için."

Batur sertçe "Bu mümkün değil, anne," dedi.

"İlter Aşina'yla ilgilenebilir, Batur. Neden yapmasın ki? Aşina, hür bir hatun. İlter de bekar. İstedikleri gibi hareket ederler," dedim.

Gülfem küçümser bir ifadeyle Batur'a bakmıştı. "Kardeşim zaten ikisi arasında sarayın dedikoduları vardı, hatırlasana. Bu dedikodular bastırıldı, sen yaptın. Gel gör ki, dedikoduların gerçekliği İlter'in gidişiyle doğrulanmış oldu."

Ahsen Sultan "Maralaylı bir hatundan ne beklenir ki? Tüm edepsizliğiyle aramızda oldu. İlter'in aklını çeldi. Hoş, İlter buna hazırdı. Ah, oğlum. O hatundan kurtuldun, çok güzel oldu."

"Batur bunu çok güzel bir şekilde biliyor. İlter ve Aşina, ona karşı ihanet içindelerdi. Ona söyledim," dedim.

Batur bana bakarken yutkunmuştu. Benim gerçeğimi demeyecekti, diyemezdi. Bunu yapacak cesaret onda yoktu. Yavaşça "İlter ve Aşina'nın birlikte olacağını düşünmüyorum. Burada samimi olabilirlerdi ama bazı şeyler değişti. Aşina bundan sonra hayatına birisini almayacaktır," dedi.

"Böyle olmasını istiyorsun desene, Batur. Fakat olmayacak. Aşina'nın kendi hayatını yaşamaya hakkı var. Berbat bir evliliğin yasını tutacak değil."

"İlter'le olacak diyorsun o zaman," dedi. Sesi alaycı çıktığı gibi bakışlarında bir güven vardı. Aşina'nın gerçeklere rağmen İlter'le olamayacağı kanısındaydı. Beyhudeydi. Aşina inat uğruna her şeyi yapardı. Zavallım, onu yeterince tanıyamamıştı.

Gülümseyerek "Yazık, Aşina'yı tanıyamamışsın sevgilim," dedim.

Batur bir şey diyecekken Ahsen Sultan "Ne yaparsa yapsınlar. İsterlerse evlenip boy boy çocukları olsun. Bizi alakadar eden bir şey yok," dedi.

Gülfem "İkizleri düşünelim yeterli olur. Keşke yanımızda kalabilselerdi."

Barlas Han "Bir evladın yeri, annesinin yanıdır. Aşina Begüm'le evlatları ayrı kalsaydı o çocukların ruh hali iyi olmazdı."

"Babalarından uzak kaldı, baba."

"Batur, kendisini asla unutturmaz," dedi. Sonra oğluna baktı. "Unutturmazsın, değil mi?"

Batur "Hayır, baba. İkizlerimle her daim iletişimde olacağım."

Ahsen Sultan "Beni mutlu eden asıl şey, gerçek bir Talhin hatunundan evlatlarının olacak olması," dedi. Gururla bana bakmıştı.

"Bu sarayı neşeyle dolduracağım, Sultan Anne. Bundan asla kuşkunuz olmasın," dedim. Gülümseyerek masadakilere baktım. Sahte mutlu aile tablosunda kusursuz olmalıydım.

Konu değişmişti değişmesine ama Batur'un durgun halleri beni endişelendirmişti. Sürekli olarak başı eğik, düşünceliydi. Ara ara boşluğa bakıyordu. Sanki başkasını görür gibi. Ona ne oldu demeye korkuyordum. Halleri hal değildi. Acaba içki sofrası mı hazırlatsaydım? O zaman Barlas Han kızardı. Oğlunun işret sofralarıyla oyalanmasından memnun değildi. Kızdığını abimden duymuştum. Batur'sa umursamıyordu. Fakat şu an pek iyi görünmüyordu. Ah, Aşina. Gidişin de gelişin kadar sorundu. Atlatmak zaman alacaktı. Birazcık zamana ihtiyacımız vardı.

Zaman her şeyin ilacı derlerdi. İçimizdeki yaraları sarar, iyileştirirmiş. Acaba iyileşmeyen bir yara var mıydı? Zamanın bile şifa olamayacağı bir yara varsa ne yapmak gerekirdi? Korkuyordum. Şifası olmayan bir yarayı taşımak, o yarayı taşıyan kişinin çevresinde olmak zordu. Gök Baba, derdi verirdi mutlaka şifasını da verirdi. Onun sonsuzluğuna sığınmaktan başka çarem yoktu. Bugünleri de atlatacaktım. Sonundaysa benim hayalim gerçek olacaktı.

Mirza'nın biricik eşi olunca sorumluluklarım artmıştı. Aşina'nın ilgilendiği her şeyi Batur bana vermişti. Yorucu muydu? Çok fazla! Anladığım şeyler değildi. Fakat Batur'a kendimi kanıtlamak için uğraşıyordum. Aşina'dan eksiğim olmadığını görmeliydi. Aşina'ya hayret ediyordum. Bu kadar kapsamlı bir işle nasıl uğraşmıştı? Talhin içindeki kadınları örgütlemeyi, birbirilerine destek olmayı öğretmesi büyük bir başarıydı. Bunu bozmadan ben devam ettirmeliydim.

Son raporu incelemiş, bırakmıştım. Kapım tıklandığında gel dememle içeri bir asker girmişti. Bana mavi bir zarf bırakıp gitmişti. Zarfa baktığımda şaşırmıştım. Gümüş mühürde Maralay damgası vardı. Aşina bana mektup yazacak değildi, komik olurdu. Mektubu yavaşça açıp okumaya başladım.

Merhaba Nazan Hanım

Ben Maralay'ın Veliaht Begümü Umay. Bu mektup sizi şaşırtabilir. Sizden ufak bir yardım istemek amacıyla kaleme aldım.

Bildiğiniz gibi ablam Aşina, sizin kocanızla evlendi. Bana göre evlilik adı altında resmi cariye oldu. O gidince veliaht ben oldum. Yıllardır hayalini kurduğum taht fırsatı elime geçti derken annem bana ablam geri dönerse veliaht tekrardan o olacak dedi. Annemden ve ablamdan soğudum. Hakkettiğim şeye tam ulaşmışken nasıl benim elimde alırlardı.

Sizden istediğim ablamın sizin sarayınızda yaşadığı en aşağılık olayları yazmanız. Bu olayları kurultaya sunup ablamın itibarını yerle bir etmek istiyorum. Dostluğumu göstermek amacıyla gönderdiğim mücevherleri kabul ederseniz sevinirim. Ayrıca sizin yollayacağız mektuba göre de göndereceğim. Rüşvet değil bu, dostluk göstergesi.

Niyetimi anlamışsınızdır. Ablamı bitirmek istiyorum. Onu ve veletlerini ortadan kaldıracağım. Onun gölgesi olmaktansa, onun ışığını kesmeyi tercih ederim.

Sevgilerle,

Maralay'daki dostunuz, Umay

Dudaklarımı ısırdım. Bu mektup hakkında ne yapmalıydım? Uzak diyarlardan bir müttefik bulmak güzeldi. Diğer taraftan tehlikeli bir oyundu. Umay'ın bana ihanet edip etmeyeceğini bilmiyordum. Bu mektubu Batur'a da gönderebilirdi. O zaman sorun çıkardı. Maralay çukurundan hala çıkamamış olmak, can sıkıcıydı. Umay'a yardım edersem Aşina'nın taht konusunda yolunu keserdim. Zor bir seçimdi.

Mektuba cevabımı düşüne düşüne yazmıştım. Defalarca kontrol ettim. Son kısmıysa sultanlığımda bir gün buluşmak dileğiyle diye bitirmiştim. Güzel olmuştu. Batur'un yaveri geldiğinde mektubu saklamıştım. Kocamın bilmemesi lazımdı. Beni yatak odasına çağırdığını söyleyip gitmişti. Bunun için kendisi gelebilirdi, yaverini niye gönderiyordu ki? Ah, batur ve anlamsız halleri. Neyse takılmayacaktım.

Odaya geldiğimde Batur yatakta oturuyordu. Beni görünce tiksintiyle bakmıştı. Sanki midesini bulandıran iğrenç bir görüntüydüm. Böyle anlarda dayanmak çok zordu. Kendimi gülümseyeme zorladım.

"Nasılsın, hayatım?" dedim.

Batur "Pek iyi değilim. Ablamdan bir şey duydum. Hamile misin?" dedi ve gözlerimi devirdim. Şaka gibi. Gülfem'i boş dedikoduları konusunda uyarmalıydım.

"Hayır, değilim," dedim. Batur'un yanına oturmuştum. "Hemen bir anda olamaz. Her gün bu soruyu duymaktan bıktım."

"Ben çok memnundum sanki. Her gün senin o çirkef yüzünü yatağımda görmekten sıkıldım. Senin yüzün yerine, Aşina'yı koymaya çalışıyorum ama olmuyor. Öyle çirkinsin ki, onun ışık dolu yüzü gelmiyor," dedi. Derin bir nefes almıştım. Öfkelenirsem büyük kavga ederdik. Hiç vakti değildi. İlk büyük kavgamızda benim yerimi almak isteyenler dolardı. Buna izin verecek değildim.

"Elindekilerle yetinmeyi öğren! O gitti, ben buradayım," dedim. Ayağa kalkmıştı. Koltuğun önündeki sehpanın üstündeki şarap sürahisinden kendisine şarap doldurmuştu. Sonra yanıma gelip hızla onu içmişti.

"Aşina gittiğinden beri kendimde değilim, kendimi kaybettim," dedi. Elleri titriyordu. Titreyen ellere yere hafifçe vuran sol ayağı eklenmişti. "Onun kıymetini asla bilememek beni üzüyor."

"Batur, kendine gel. Beni korkutuyorsun," diye fısıldadım.

"O beni terk etti, bir şey yapamadım. Dur dedim ama durmadı. Gitti!"

"Ben buradayım," dedim. Bana baktı. Boş gözlerle bakmıştı. Hayal kırıklığı olsaydı hiç canım acımazdı. Fakat kendimi bir boşluk olarak görmek, benim canımı acıtmıştı.

Kafasını iki yana sallayarak "Sen o değilsin. Hiçbir zamanda olamayacaksın. Hiçbir zaman onun yerini alamayacaksın," dedi. Titreyen elinden bardak düşüp gitmişti.

"Beraber yaralarını sarabiliriz. Niye inanmıyorsun?"

"Aşina gittiğinden beri ben kayboldum. Anlamıyor musun, ben kayboldum! Ruhum kayboldu. Aşina beni alıp, gitti. Ruhumu alıp, gitti," dedi bağırarak. Öfkeyle solurken banyo kapısı tarafındaki tabloyu görünce sakinleşmişti. Bir anda gözleri bambaşka bakar olmuştu.

Tablo, önemsiz bir tabloydu fakat Batur önemli bir şey görmüş gibi ayağa kalktı. Kimi gördüğünü anlayamamıştım. Batur dememe rağmen beni duymuyor gibiydi. Bir şeyler mırıldanıp kollarını açtı. Birisi yoktu orada, kime sarılacağını düşünüyordu ki? Üzücü olan, gördüğü şeyin gerçek olmamasını anlamasıydı. Açılan kolları kendini sarınca bana dönmüştü. Siyah gözlerinde kalbinin kırıkları çok belli oluyordu.

Batur "Aşina buradaydı, az önce buradaydı. Bana gülümsemişti. Çok gerçekti, Nazan. Tam karşımdaydı."

Onun bu divane hali gözlerimi doldurmuştu. "Nasıldı?" diye fısıldadım.

"Beline kadar gelen saçlarını tek örgü yapmıştı, yeşil gözlerini sürmeyle belirginleşmişti. Davetkar bakıyordu. Krem rengi üstü çiçeklerle işliydi. Sanki çiçekler hayat bulmuş gibi parlıyordu. Eteği de kremdi ve yaldızlıydı. Yürüdükçe etrafa ışıklar saçıyordu. Ah, bak söylemeyi unuttum! Saçlarını ince pırlantalarla süslü krem rengi bir kumaşla örtmüştü, benim hırçın sevgilim."

"Çok güzelmiş o zaman, vahşi sevgilin," dedim ve yutkundum. Aşk can acıtıyordu. Öyle bir acıydı ki, yaşarken öldürebiliyordu.

"Evet, çok ama çok güzeldi. Bakışlarımla onu öptüğümü anlamış olmalı ki, ipek kumaşının bir ucunu eteğinin içine sokmuştu. Az önce buradaydı, nereye gitti ki?" dedi ve sağa sola baktı.

Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Ne zaman bu kadar acınası bir hale düşmüştü? Onun bu halini nasıl fark etmemiştim? Saklamıştı. Ayrıca ben her şey düzeldiğine çok inanmıştım. Şimdiyse gerçek karşımdaydı. Batur tek başına acı çekmiyordu. Benim de içim acıyordu. Ölümden beter bir şeydi. Gülfem'i kınardım ama şu an ondan bile daha kötü hissediyordum. Hayatta en zor şey, sevdiğin insanın seni terk etmesi değilmiş. Onun karşında eridiğini görmekmiş. Batur eriyordu, kendini kaybediyordu. Benimse yapacak bir şeyim yoktu.

Batur deli gibi odanın içinde koşturuyordu. Aşina'yı arıyordu. Gördüğü hayale sığınmak istiyordu. Gerçeği ne vakit idrak edecekti? Aşina gitmişti, hikayeleri sona ermişti. Duraksayıp başını iki yana salladı. Hayal kırıklığı canını yakıyor olmalıydı. Yüzündeki acı çeken ifadeden bunu anlıyordum. Bu acının siniriyle etrafı saçıp, dökmeye başlamıştı. Tabloyu yere atmıştı. Aşina diye bağırması beni irkilmeme sebep olmuştu.

Onu durdurmalıydım. Kendi kaybetmemeliydi. Karşına geçmiştim. "Dur, Batur. Bu sen değilsin, kendine gel!" dedim.

Batur gözlerini kısıp "Sen o değilsin, çekil karşımdan," dedi.

Beni savurmuştu. Kendimi koruyamamıştım, hazırlıksız yakalanmıştım. Kafamı sivri bir yere çarparak düştüm. Canım acıyordu. Gözlerimi kısmıştım. Başımdan ılık bir sıvının yayıldığını hissediyordum. Elimi yaraya götürdüğümde kan vardı. Yüzümü ekşitmiştim. Bir bu eksikti. Kendimi kaybetmeden Batur'u durdurmak zorundaydım ama gözlerim kapanmak için yalvarıyordu. Başımdaki acı şiddetliydi. Hayır, bayılmayacağım! Batur'u girdiği bu krizden kurtaracaktım. Sonrasında ne olursam olayım. İstersem, öleyim umurumda değildi.

Kırılma sesi duymuştum. Batur'un ahlamaları gelmişti. Hafifçe doğrulduğumda Batur'un elinin kanadığını görmüştüm. Boy aynamı kırmıştı. Yavaşça ayağa kalktım. Daha fazla kendine zarar vermemesine izin verecek değildim. Kapıya yöneldiğimde kapı kilitliydi. Açmaya çabalamıştım. Ne ara kilitlemişti? Kapıya vurdum, yanıt yoktu. Ona bakmıştım. Kendi kontrolünü kaybeden bir adama nasıl yaklaşılırdı? Özellikle sizi de peşinden bir kayboluşa sürüklüyorsa ne yapılması gerekirdi? Kendini bu kadar kaybetmesinin işaretlerini önceden vermişti ama görmezlikten gelerek hata yapmıştım. Şimdiyse bedelini ödüyordum.

Elinde kırık bir ayna parçası vardı. Dikkatle ona bakarken korkmuştum. Kekeleyerek "Bırak onu!" dedim. Odanın içinde yalnız olmadığını anlamıştı. Bana bakıyordu. Bense nefesimi tutmuştum. Korkuyla yutkundum. "Yalvarırım bırak. Yeterince bize zarar verdin."

Onu daha detaylı inceleyince perişan hali yüreğimi kavuruyordu. Yüzünü tırnaklarıyla çizmişti. Bu çizikler göğüs kısmında da artmıştı. Üstü başı kan içindeydi. Bana olan bakışları buruktu. Yaşananların patlamasını yaşıyordu. Her şeyi artık kaldıramıyordu. Onu bu hale getiren şey neydi? Kendinde değildi. Gözlerindeki çaresizliğe bakınca her şeyi yapardı. Hayattan kopmuş birisi için vazgeçmek zor olmazdı. Birkaç adım attım. Kendimi iyi hissetmiyordum. Yaram acıyordu ve kendimi uykuya bırakmak istiyordum. Uyursam, kabusumdan kurtulurdum.

Batur "Şu an her şeyden vazgeçmek çok kolay geliyor. Zaten benim yerim çabucak dolduruluyorken neden hayattan vazgeçmeyeyim?"

Yaşlarım yanaklarımdan süzülmüştü. Silmek bile istememiştim. Belki kendine gelirdi. "Neden?" dedim.

"Çünkü o gitti, benim amacım kalmadı. Benim ruhum kalmadı. Yürüyen bir ölüye dönüşüyorum. Bırak, öleyim. Bırak, işkencem son bulsun," dedi. Elindeki kırığı sıkmıştı.

"İzin vermem, veremem. Bir mirzaya bu haller yakışmıyor," dedim ve kırığı elinden almayı başardım.

Kırık keskindi. Elimi kesmişti. Darmadağınık olan bu odanın herhangi bir yerine fırlattım. Sonra ona sarıldım. İkimizde yere çökmüştük. Ben sırtımı yatağa yasladım, Batur'sa kucağıma yatmıştı. Onu kontrol edecektim. Herhangi bir yerinde kesik var mıydı, görmem lazımdı. Karnındaki yarayı görünce ağzım açılmıştı.

"Sen ne yaptın, Batur?" diye fısıldayarak.

Batur "Seni kolayca kandırdım, görüyorsun değil mi? Orada yatarken yaptım. Kan kaybından ölmek için bu yolu seçtim. Daha cesur olsaydım bileğimi keserdim, yapamadım."

Gücümü toparlayıp "Yardım edin! Yardım edin!" diye bağırdım.

"Boşuna bağırıyorsun, askerleri gönderdim ve kapıda kilitli," dedi. Acı bir şekilde güldü.

Kalkamıyordum. Burada şimdi ölümü mü bekleyecektik? Bu kadar basit miydi? Çaresizdim. Ah, Batur! Neden? Neden bu kadar düştün? Aslında benim yüzümdendi. Benim yüzümden kendini kaybetmişti. Keşke Aşina burada olsaydı. Bunu diyeceğimi düşünmezdim ama diyordum. Aşina burada olsaydı, Batur dirilirdi. Batur'u alnından öptüm.

"Beni affet, her şeyden dolayı affet!" diye fısıldadım.

Batur "Seni affetmeyeceğim. Ne seni ne de İlter'i! İkinizi asla affetmeyeceğim."

"Peki, öyle olsun. Bana ne yaparsan, yap seni hep sevdiğimi bil. Seni Aşina'dan daha çok sevdiğimi bil," dedim ağlayarak.

Gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu. Artık savaşmıyordum. Kendimi o huzurlu boşluğa atacaktım. Madem Batur pes etmişti, bırakacaktım. Beni buna mahkum eden oydu. Benim kaderim, oydu. O nereye giderse, ben de oraya gidecektim. Onun eşiydim ve ikimizde aynı yolda yürüyecektik.

Continue Reading

You'll Also Like

AlGon🌼🤍 By okuyanladyy

Historical Fiction

56.9K 2.9K 49
"Aklına pek güvenme yani Alaeddin, bir güzelin gülüşüne bakar yitirmen" Diyen Orhan'a baktı Alaeddin... Etrafı kasıp kavuran Moğol, gözünü bu defa da...
1.2M 116K 68
| WATTYS 2021 KAZANANI | Melis Aksoy, her yerde görebileceğiniz türde sıradanlığa sahip bir genç kızdı. Onu diğerlerinden ayıran mükemmel bir dış gör...
AŞIK CİNİM By Gece....

Historical Fiction

68.2K 2.9K 33
Nefret ettiği bir insanoğluna aşık olmuş bir cin aşık bir cini olan kız Peki sizce bu aşka ne olacak başlamadan bitecekmi yoksa büyük bir yasak a...
336K 3.9K 4
-TAMAMLANDI- Çocukluktan beridir sevdiği amcasının oğlu Ali ile evlenen Süreyya, düğün bittikten sonra hayallerini kurduğu eve eşi ile birlikte girer...