KANATLARIN RUHU

By aybukego

5.2K 1.1K 3.4K

Her hikaye bir intikam yolcuğuyla başlardı. Karakter zarar görürdü, gururu ezilirdi ve bazen de kaçardı. Düny... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Birinci Kitap Finali

Bölüm 37

13 4 0
By aybukego


Klus pelerinini ve yeleğini koltuğun koluna bırakarak oturdu. Saçlarını cebinden çıkardığı tokayla kulaklarını öretecek şekilde bağlamaya başladı.

"Özür dilerim," dedi. İçinden yaptığım ve yapacağım her şey için, diye geçirdi. "Daha dikkatli olacağım." Duraksadı. "Sen iyi misin?" diye sordu. Konuyu direkt açmaktan özellikle kaçınmıştı.

Derin bir nefes alıp seslice verdikten sonra "Olmak zorundayım," dedi Katherine. "Hanedeki herkes, insan ve Daekarta fark etmeksizin hepsi benim ağzımdan çıkacak sözcüklere bakıyor. Sadece hane ile sınırlı da değil. Diğer taraftaki Daekartalar da yapacağım şeyleri izliyor," dedi ve duraksadı. Sanki odadaki hava yeterli gelmiyormuş gibi derin bir nefes daha aldı. "Ben vâris olmak için yetiştirilmedim ya da veliaht olma ihtimalim üzerinde hiç durulmadı. Bu konuda Ray kadar donanımlı değilim ve herkes yapacağım bir yanlışta benimle onu kıyaslayacaklarını biliyorum."

"Ray'in senden daha donanımlı olduğuna biliyorsan onunla kıyaslamaları veya kötü bir yorumda bulunmaları seni etkilememeli çünkü kendinin farkındasın ve oldukça zor bir dönemden geçiyorsun. Hata yapman çok normal olurdu," dedi Klus. Dediklerinde samimiydi ve Katherine'in devam etmesini beklerken önündeki fincana uzandı. Tatlı çay boğazını ısıtıp geçerken çayın yanında ikram edilmiş olan kurabiyeye uzandı.

"Bunun ben de farkındayım. Problem insanların benden daha iyisini umması, kıyaslaması ya da benim yeterli olmamam değil. Ray ile karşılaştırılacak olmam." Klus ne diyeceğini bilemeyerek sertçe yutkundu. "Onun... Onun asla gelmeyecek olması... Gelemeyecek olan birisiyle karşılaştırılacak olmam," diye devam etti Katherine sesi titrerken. Ancak bu sefer kendini tutabilmişti.

Klus hiçbir şey diyemedi. Onu anlayabiliyor muydu bundan bile emin değildi. O birilerini kaybedeli çok oluyordu ve o, varlığına alışmadığı kişileri kaybetmişti. Katherine içinse Ray her zaman vardı ama bir anda yok olmuştu.

"Üzgünüm, ne diyebileceğimi bilemiyorum," dedi Klus içtenlikle.

"Önemli değil, sadece ne yapmam gerektiğini kestiremiyorum. Bu da endişelerimi tetikliyor," dedi.

Klus hem konuyu kapatmak hem de etraftaki bu gergin havayı dağıtmak için "Buraya geldiğim babanın kulağına gitmeyecek mi?" diye sordu. Katherine konunun bu şekilde değişmesine şaşırsa da Klus'a ayak uydurdu. "Evet, ben dikkatsizce davrandım ama senin odana kadar girmem daha çok dikkat çekmez mi?"

"Kendi kişisel muhafızlarım sadece bana koruma sağlıyor ve benim için çalışıyor. Yani sıkıntı çıkmaz," dedi Katherine.

"Ama buraya gelirken kat muhafızları beni gördü," diyerek Katherine'e karşı çıktı.

Katherine çayından bir yudum aldı ve koyu yeşil elbisesinin eteklerini çekiştirerek daha rahat bir oturma sağlamaya çalıştı.

"Benim odama girdiğini görmediler ama değil mi?" dedi.

"Ama yanımda senin kişisel muhafızın vardı," diyerek itirazına devam etti Klus.

"Ama odama girdiğini görmediler ve ayrıca babam onca işin arasında üzerime daha da fazla gelmemesi gerektiğini biliyor. Yani biliyordur umarım," dedi Katherine ve Klus'un bundan endişe ettiğini düşünerek ekledi. "Kimliğinin saklı kalmasını sağlayacağıma yemin ederim. Adım üzerine," dedikten sonra gülümsedi. "ve en yakın arkadaşımın."

Klus onun bu haline ve eski yeminlerini hatırlamasına gülümsedi. "Problem benim kim olduğumun anlaşılması değil. Senin başının derde girmesini istemiyorum," dedi.

Klus, ondan bilgi almak için samimi gibi davrandığı zamanlar hatırladığında yüz ifadesinin değişmemesi için kendini germesi gerekmişti.

Katherine ise gülümseyişini sürdürerek konuşmaya başladı.

"Bununla başa çıkabilirim," dedi. "Sen merak etme."

Klus'un bulaştığı zehir konusu hakkında dışarıda neler döndüğü bilmesi gerekiyordu. Buradaki hizmetliler veya çalışanların dış dünya ile bağlantılarının olmadığını göz önüne alırsa tek seçeneği Katherine kalıyordu.

"Ee, Kath," diye başladı konuşmaya. Eskiden kullandığı lakabı sırf eski günlerdeki samimi ve gündelik sohbetlerine dönebilmek için tekrar kullanmıştı. "Şeyi duydun mu?" dedi ve Kath'in dikkatinin üzerine odaklanmasını sağladı. "Bir salgın gibi bir şey olmuş, sanırım. Ne olduğundan da emin değilim gerçi." Konu üzerine düşünüyormuş gibi yaparak kaşlarını çattı.

Kath konuya hızlıca dâhil oldu. "Evet, evet. Her Yer Meydanı çevresinde görülüyormuş," dedi.

Klus konuşmanın doğal olmasını sağlamak için Kath'i bölerek araya girdi. "Buraya gelmeden önce gerek Bayan Dorothy'nin mekânları olsun gerek de başka yerler o çevrede çok bulundum. Yataktan kalkamadığım iki gün bundan çok şüphelenmiştim. Neyse ki sadece soğuk algınlığıymış," dedi. Sanki basit bir hastalık olduğunu yeni çözmüş gibi bir nefes bıraktı.

"Ben de ondan şüphelenmiştim hatta biraz da o yüzden odadan ayrılmam gerekmişti. Başka birini de riske atmak istemediğimden seni iyileştirmek için kimseyi gönderemedim," dedi mahcupça.

"Ama bana ortalıktan uzun süre kaybolmanın göze batacağını ve o yüzden gitmen gerektiğini söylemiştin," dedi Klus. Eğlenircesine bir ifadesi vardı.

"O da vardı ama... Ama belirtileri öğrendikten sonra seni kontrol etmek için geldim. Uyuduğun için hatırlamıyor olabilirsin," dedi Kath. Kath'in suçüstü yakalanmışçasına halleri, kendini savunmaya çalışması Klus'u oldukça eğlendiriyor gibi görünüyordu ama konu istediği yere gelmişken bunu fazla uzatmadı.

"Sahi, belirtiler demişken... Belirtilerin ne olduğunu ben bilmiyorum." Dünya her şeyi detaylandırarak anlattığından aslında zehrin vücuda yayılmasının aşamalarını bile biliyordu.

Kath, hemen açıklamaya girişti. "Genel olarak titreme ile başladığını duydum ve kusma ile de bitiyormuş," dedi.

"Genel belirtiler saptanabildiyse... Hasta sayıları oldukça artmış olmalı, değil mi?" diye sordu Klus. Yavaş yavaş istediği cevaba yaklaşıyordu.

"Son birkaç günde ölüm oranları fırlamış durumda. Herkes neler olduğunu saptamaya çalışıyor ama genellikle bar, genelev, taverna gibi izbe yerlerden yayılmış," derken çayından bir yudum almıştı. Bakışları düşünceli bir hal aldı.

"Bir salgının patlak verdiği noktalar genelde kalabalık yerler olmaz mı zaten?" diyerek akıl yürüttü Klus.

Kath onu duymamış gibi araya girdi. "Ama hastalığın bulaştığı ve ölen kişiler arasında soylu, hanelere mensup kimseler de varmış," dedi. Sonra kendi kendine devam etti. "Elinin altında her şey bulunuyorsa nasıl o kadar izbe yerlere gitmeye ihtiyaç duyabilirsin ki!"

Klus, herhangi bir şey dememeyi tercih etti. Çünkü Raymond da izbe yerlerden birine gittiğinden başı belaya girmişti. Katherine gerçekten de birçok şeyden korunarak yetişmiş olmalıydı. Klus sadece başıyla onayladı.

Kath sohbeti çocukken yaptıkları saçmalıklara ve eğlencelere getirince Klus daha fazla konuşmayı yönetmeye çalışmadı. Kath on beş yaşına gelince oradan ayrılmış ve bu haneye getirilmişti. Eğitimlerine ve diğer şeylere burada devam edilmişti ama ne zaman diğer tarafa gitseler en yakın arkadaşı Klus ile vakit geçirmişti. Bu yüzden bağları asla kopmamıştı. Katherine'in kuralları ve toplumun düşüncelerine karşı geldiği tek şey Klus ile arkadaş olmak olabilirdi.

Kath'in anlattıkları Klus'u rahatlatmak yerine yapacak olduğu şeye bulmak istediği uzuvlara daha çok sarılmasına neden oluyordu.

"...ağaçta ters durmaya çalışıyorduk. Sonra bir anda sen düştün. Sonra ben seni..." O güzel zamanları ondan çalmışlardı.

***

Klus odasına girdiğine çoktan akşam olmuştu. Kath ile yaptıkları uzun sohbetten sonra birlikte yemek yemişlerdi. Katherine'in bir işi çıktığından odasından bir süreliğine ayrılmıştı ama Klus'un o an gitmesini istemediğini söylemişti. Geri geldiğinde Klus ile konuşmaya ve daha çok anlatmaya devam etmişti.

İki yılda Klus ile paylaşamadığı anıların hepsini ortaya dökmüştü. Klus ise kendine bir restoranda çalıştığı, sonra o restoranın battığı sahte bir hayat kurup bunu süslemişti.

Klus ertesi gün erken kalkacaktı ve daha alt katları belki de bahçeyi iyice gezecekti. Uzuvları Ray'in odasında tuttuklarını düşünse de oraya şüphe çekmeden girmesi imkânsız olduğundan aklında olan diğer yerleri elemeye başlayacaktı yarın.

Yorganı üzerine çektiğinde kendisi de Kath ile biraz kafa dağıtabildiği için mutluydu.

***

Klus sabah uyandığında kahvaltı için beklemeye başladı ancak kahvaltı gelmedi. İki üç gündür bu saatlerde kahvaltı yapıyordu. Sadece bir kahveye bile hayır demezdi açıkçası ama kimse gelmeyince dünkü belirli yerleri gezme planını uygulamak için uzuvlarını içeri aldı ve pelerinini giyindi. Odada yeterince durmuş ve sıkılmıştı.

Kapının kulpunu aşağı şiddetle indirmeye, kapıyı çekip itmeye ne zaman başlamıştı ve ne zaman kendini bu kadar kaybetmişti bilmiyordu. Küfrederek yumruğunu kapıya vurdu. Ne kadar ses çıkarsa da dışarıda bir adım sesi dahi yoktu. Burada kilitli kalmıştı ama neden? Dün her şey oldukça normaldi. Kath ile eski günleri yâd etmiş ve eğlenceli bir sohbette bulunmuşlardı. O zaman problem neydi?

Klus öğleden sonraki saatlere kadar yatağın üzerinde oturup kendi yedi durdu. Buradan nasıl olurda çıkışı olmazdı. Yanlış bir harekette mi bulunmuştu? Söylediği yalanlardan biri mi açığa çıkmıştı? Bay Truman onun kim olduğunu mu öğrenmişti? Katherine ona yalan yalan mı söylemişti? Angekartaların yerini bilme olasılığı yüzünden sorgulanacak mıydı?

Belirsizlik, sorular doğruyordu ve sorular da kafa karışıklığı.

Kapıdan gelen anahtar tıkırtısını duyar duymaz bir elini cebine atarak temkinli bir şekilde kapıya doğru yaklaştı. Kulak uzuvları asıl işlevlerini yitirseler de hala sivri keskin küçük birer hançerdiler. Ve zincirleri de cebine geri sokmuştu. Zincirlerden birini alarak eline sardı ve bir ucunun sarkmasına izin verdi. Eğer tanımadığı biri olursa ne olursa olsun saldıracaktı.

Ama kapıyı açan Katherine'di.

Henüz kapıyı kapatmamıştı ki "Neler oluyor, Kath? Neden kapım kilitlendi? Beni sorguya çekmeyeceğini hatta babanın benim burada olduğumu bilmediğini söylemiştin!" diyerek sorularını ve sitemlerini sıraladı Klus.

"Şş, sessiz ol!" dedi Katherine. Kapıyı çarpmamasına dikkat ederek kapattı.

"Ortalık çok karışık olduğu için odadan çıkmanı istemedim. Başın belaya girebilirdi ve birisinin de odaya girmesini istemedim," diyerek açıklama yapmaya koyuldu.

"Neler oluyor, Katherine?"

"Her şey bu gece oldu," dedi. Durdu ve boğazını temizledi. Gereksiz detaylara vakit yoktu. "İyi haber şu ki bugün, güneş batmadan hemen önce Raymond'un cenazesi yapılacak."

Continue Reading

You'll Also Like

3.8M 310K 85
Ölüm uşaklarını peşime salmıştı. Soluğum korkunun soluğuna karışmıştı. Koşuyordum. Sivri dalların berelediği bacaklarım hiç durmadan hareket ediyor...
7.6M 430K 80
Fantastik #1 Siz hiç bir ruha aşık oldunuz mu? Gülüşünden bihaberken ya da öfkelendiginde nasıl baktığı bilemeden sonsuz bir melankoninin içine düştü...
96.1K 14.9K 39
Ne yazık... Seninle uzun bir ömür birlikte olmak uğruna çirkin bir kaktüs olmayı yeğlerdim.
VİSAL By Kelebek

Fanfiction

27.8K 1.9K 25
Gelen sesleri duyuyorum.Boğuk boğuk, gidip geliyor.. Bir inilti çınlıyor kulaklarımda, birileri olabildiğince ıstırap çekiyor. Bir sahne bu, sahnede...