They say 'FrIeNdS'/ Minsung

By jinijinijiniret

609K 75.1K 83.4K

TAMAMLANDI. -Omegaverse- Çok yakın arkadaş grubunuzda istemsizce sinir olduğunuz biri var mı? Han Jisung'ın v... More

Omegaverse nedir?/Uyarılar
1
2
3
4 (M)
5
6
7 (M)
8
9
10
11
12
13
14
15
16 (M)
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
30
31
32
33
34
35
36
37 (M)
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49 |FINAL|

29

10.9K 1.5K 1K
By jinijinijiniret

Önceki bölümü okuduğuna emin ol kuşum benim
Oy sınırı: 395
Yorum sınırı: 400

Ertesi sabah, Jisung annesinin sesiyle uyanmıştı. Yatakta gerinerek bir o tarafa bir bu tarafa döndü ve perdesinin arasından sızan güneş ışıklarıyla gözlerini birkaç kez kırpıştırarak araladı. Sonrası ise çok hızlı gelişmişti.

Genç omega, hızla yataktan kalkıp tuvalete koştu. Tam tuvaletin kapısında Jeongin'le çarpıştıklarında ise tam bir kaos ortamı oluşmuştu. "Yah! Ben gireceğim, önce ben geldim!" Jeongin, omegayı itmeye çalışırken söylendi ancak Jisung Minho sayesinde neredeyse bir beta kadar güçlüydü. "Hiç de bile ben geldim önce!"

Sabah sabah, onların seslerine ve yayılan kızgın, huzursuz feromonlara diğerleri de uyanmışlardı. Hyunjin, direkt olarak yukarı tırmanıp birbirlerini itmeye çalışan ikilinin arasına girip Jeongin'i belinden tuttuğu gibi Jisung'tan ayırmıştı. Genç omega dağılan saçlarını elleriyle düzeltip sarışın alfanın kucağında çırpınan betaya dil çıkararak tuvalete girmişti.

"Yah! Hyunjin! Senin üstüne işemezsem ne olayım lan! Bırak beni!"

"Jeon-"

"Aha saldım bak!"

"Jeongin bir dinler misin? Çırpınmayı bir bırak!" Alfanın yükselen sesiyle beta olan durdu. Hyunjin onu bırakıp önüne geçerek omuzlarından tuttu ve derin bir nefes verdi. "Hayatımın anlamı, banyoda da tuvalet var ya!"

"Haaaa!" Jeongin'in ufak bir aydınlanma yaşamasıyla alfa olan güldü ve onun zaten dağınık saçlarını karıştırdı. Jeongin ise rahatlamayla hemen banyoya yöneldi.

Hyunjin ise tekrar merdivenlerden inmeye başlarken esnemişti. Mutfağa gidip Bayan Han'a kahvaltı hazırlaması için yardım etmeye başladı ancak yumurtaları kırarken kaçırdığı kabuklar yüzünden ensesine birkaç tokat yiyerek tekrar salona gönderilmişti.

Bugünün planı, kahvaltıyı yaptıktan sonra dışarı çıkmaktı. Hep birlikte, gitmeden önce son bir kez şehri ve çarşıyı dolaşacaklar, ardından sahile inip konsere katıldıktan sonra uyumak için eve döneceklerdi. Yarın da Seul'e kalkan bir uçakları vardı.

Jisung, tuvalette işini bitirip çıktığında derin bir nefes verdi. Birden grubun Jeongin'ine dönüşüvermişti. Sürekli çişi gelip duruyordu, eh dün gece hafta hafta hamilelik belirtilerini baştan sona okuduğu için biliyordu. Tahminlerine göre mide bulantılarının başlamasına da az kalmıştı.

Pijamalarını değiştirmeden aşağı indi ve annesine yardım etmeye başladı. Tavada kızarttığı tofuları çevirirken ikisi de sessizdi ancak Jisung'ın bu sessizliği bozması uzun sürmemişti. "Anne."

"Efendim?"

Jisung, ocağın altını kısıp salatalık doğrayan annesine döndü. "Seul'e gittiğimizde, en yakın zamanda bir doktora görünmek istiyorum." dedi fikrini annesine açarken. Aslında kendisi yapabilirdi ancak hem uğraşmak istemediğinden hem de annesinin daha iyisini ve güvenilir olanını bulacağını düşündüğünden ona söylüyordu.

"Randevuyu halledebilir misin?"

Bayan Han oğluna gülümsedi. "Tabii ki." dedi içtenlikle. "Olmuş bil oğluşum."

Jisung da annesinin yanağına küçük bir öpücük kondurarak teşekkür etmişti. Çok geçmeden hazır olan kahvaltılarını yapmışlar, evi ve mutfağı biraz topladıktan sonra dışarı çıkmak için hazırlanmaya geçmişlerdi.

Herkes odasındayken Bayan Han, çalan kapıya bakmak adına aşağı indi. Kahverengi, Demir kapıyı açtı. "Felix?"

Sarışın omega yüzünde kocaman bir gülümseme, altında pijaması, elinde ise birkaç tane etekle kapının önündeydi. "Merhaba Eun teyze!" diye şakıyarak içeri girdi ve hızla merdivenleri çıkmaya başladı. Bayan Han onun bu neşeli haline güldükten sonra kapıyı kapatıp tekrar yukarı çıkmak için hareketlenmişti.

Sarışın omega ise çoktan arkadaşının odasının önündeydi, kapıyı çalmadan zank diye odaya girmişti. Jisung ise tam o sırada kulağına birkaç küpe takmakla meşgulken aniden açılan kapıyla ufak bir sıçrama yaşadı. "Felix!" dedi sitemkar bir biçimde. "Ödümü patlattın!"

Felix onu umursamadan içeri girip kapıyı kapattıktan sonra elindeki etekleri Jisung'ın yatağının üstüne bıraktı. Jisung soran gözlerle küpelerini takmayı bitirip arkadaşına döndü. "Etek giyeceğiz bugün!" Felix onun gözlerine karşılık cevapladı.

Jisung ise içinden pek gelmese de Felix'i kırmak istemediği ve dün onu onayladığı için derin bir nefes verip yatağına doğru ilerlemişti.

"Bak bu nasıl?" Sarışın omega, yüksek bel beyaz bir eteği havaya kaldırıp sordu. Jisung birkaç saniye düşündükten sonra Felix'in üstündeki mavi tişörte bakıp onu işaret etti. "Bence bunu sen giy." dedi. Arkadaşını melek gibi göstereceğine emindi.

Böyle böyle etekleri eleyerek içinden en beğendikleri iki tanesini seçmişlerdi. Felix ilk başta Jisung'ın söylediği beyaz eteği giyerken Jisung ise seçimini yine yüksek bel, kot bir etekten yana kullanmıştı.

Üzerindeki siyah tişörtü de eteğinin içine sıkıştırdığında hazırdı. Felix'le birlikte odadan çıkıp aşağı indiler. Felix, kalan etekleri bırakmak için kendi evlerine doğru ilerlerken çok geçmeden herkes tamamdı. Ailecek bahçeye çıktılar, Bay Han evi kilitledikten sonra sokağa doğru ilerleyen ailesinin peşinden geldi.

Diğer ev halkı da sokağa indiklerinde hep birlikte çarşıya doğru yürümeye başlamışlardı. Minho'nun gözleri Jisung'ın üstünden ayrılmıyordu neredeyse, içinde sürekli omeganın çok güzel olduğunu tekrar eden bir ses vardı. Bu arada Felix'in neşeyle en önde yürüyerek elini tuttuğu sevgilisini de peşinde sürüklemesi oldukça hayat enerjisi veren bir manzaraydı. Diğerleri de sadece onları takip ediyorlardı.

Jisung arkada yürümeyi bırakıp adımlarını hızlandırarak annesinin yanına geldi. Tontiş koluna girdikten sonra onunla birlikte yürümeye başladı. Bayan Han, oğluna kocaman gülümseyip elini kolundaki oğlunun eline yasladı.

Kısa bir süre sonra çarşıya varmışlardı. Her yer tezgah doluydu, el yapımı süslemelerden vazolara; doğal taşlı takılardan porselenlere her yer hediyelik eşyalarla doluydu. Ara ara sokak atıştırmalıkları satan yerler de dizilmişti sokağa.
Hava hafif serindi bugün, güneş bulutların arkasına gizlenmişti, gökyüzü biraz kapalıydı ancak hava kasvetli değildi.

Felix, Changbin'i tuttuğu elinden sürükleyerek doğal taşlı bölüme doğru yürüyordu. Çarşıya geldiklerinde grup bölünmüştü. Anneler birlikte porselenlere bakmaya gitmişlerdi. Babalar da onların peşinden.

Hyunjin, koşarak bir kolunu Jeongin'in diğer kolunu ise Jisung'ın omzuna atmış, onlarla birlikte atıştırmalık satan yerleri gezmeye başlamıştı. Minho da el mahkum peşlerinden ilerliyordu.

"Ay balık keki alalım!" Jeongin, birden işaret parmağıyla ilerideki sarı tezgahı işaret etmişti. Böylelikle hep birlikte o tarafa doğru ilerlediler. Tezgahın önüne geldiklerinde ise Jisung aldığı ağır kızartma kokusundan rahatsız olmuştu. Normalde balık kekini çok severdi ancak hamile olduğundan olsa gerek midesi bulanmıştı.

Elini burnuna kapatıp Hyunjin'in kolunun altından çekilmeye çalıştı. "Ben istemiyorum, başka bir şey bakacağım." diyerek belli etmeden aradan sıvıştı. Arkasını döndüğünde ise Minho ile göz göze gelmişti. Alfa onun sararan suratını inceleyip yarı yolda durdurdu. "İyi misin?" diye sordu. Jisung, kızartma kokusunun azalmasıyla elini hemen yüzünden çekerek temiz havayı içine çekti ve başını onaylarcasına salladı.

"Minho, bana bir su alır mısın? Tuvalete gitmeliyim." dedi, bu sefer de çişi gelmişti hemen. Alfa onu onaylayıp ileride içeçek satan bir yer bulmak amacıyla yürüdü. Jisung ise az önce gördüğü tuvalete doğru koştu.

İşini bitirdiğinde ellerini yıkayıp peçeteyle kuruladıktan sonra yüzüne de birkaç kere soğuk su çarptı. Ardından tuvaletten çıktı, Minho hemen oradaki tahta bir bankta elindeki suyla oturuyordu. Jisung da ona doğru ilerleyip yanındaki boşluğa yerleşmişti. Alfanın elinden suyu alıp birkaç yudum içti. Artık kendini çok daha iyi hissediyordu. "Teşekkür ederim." diye söyledi.

Minho ise omuzlarını silkmişti önemli değil dercesine. Bir süre ikisi de böyle oturmuşlardı, balık keklerini yiyen ikili ise onların yanına geldiklerinde tekrar ayaklanıp çarşıyı gezmeye devam ettiler. O sırada Jisung'ın gözleri ileride sarı sarı parlayan şeylere takılmıştı. O tarafa doğru yürürken Minho da peşinden ilerliyordu.

Jisung tezgahın önüne geldiğinde parlak gözlerle takıları inceledi. "Affedersiniz bunlar gerçek altın mı acaba?"

Yaşlı kadın Jisung'a gülümseyerek onu başıyla içten bir şekilde onaylamıştı. "Hepsi gerçek altın evladım."
Jisung yüzüne memnun bir tebessüm yerleştirip gözlerini tezgahta bir kez daha gezdirdi. En sonunda incecik bir zincirin ucunda şeftali tonlarında rengi olan bir lotus çiçeği figürü görmüştü. Heyecanla işaret parmağıyla gösterdi. "Bunu almak istiyorum." derken resmen gözleri parlıyordu.

Yaşlı kadın kolyeyi zarifçe alarak güzel beyaz bir kutuya yerleştirmişti. Jisung parasını ödeyip kolyeyi aldıktan sonra arkasını döndü, resmen ağzı kulaklarına varıyordu. Minho da onu izlerken gülümsediğini fark edip kafasını iki yana salladı, yürümeye başlayan Jisung'la kendine gelmişti.

Genç omega hızla en yakındaki banka oturup elindeki beyaz kutuyu açmıştı. En az gözleri kadar parıl parıl parlayan kolyede işaret parmağını gezdirip kutudan çıkardı ve avucuna aldı. Çoktan yanına oturan alfaya dönerek uzatmıştı. "Minho, takabilir misin?" diye sordu. O henüz bilmese de bebekleri sayesinde aldığı ilk şeydi bu. Bu yüzden kendisi takabilecek olsa da alfa olanın da dahil olmasını istemişti.

Minho kolyeyi ince parmakları arasında yönünü belirleyip ona arkasını dönen Jisung'ın boynuna yerleştirmiş ve takmıştı. Omegadan yükselen heyecanlı ve mutlu feromonları hissettiğinde gülümsedi ve baş parmağıyla onun boynunu çok hafifçe okşadı.
Jisung da kocaman gülümseyerek kolyesini tişörtünün üstüne çıkardı.

Bir süre sonra konser saatinin yaklaşmasıyla hep birlikte güzel bir restoran bulmuşlar ve yemek yemişlerdi. Ardından sahile doğru adımladılar. Deniz kenarına kurulmuş ufak sahneye geldiklerinde etrafın yavaş yavaş kalabalıklaşmaya başlamış olduğunu görmüşlerdi. Sahneyi gören güzel bir yere geçtiler ve havadan sudan sohbet ederek denizi izlemeye başladılar.

Jisung ve Jeongin, bilmem kaçıncı kez gittikleri tuvaletten döndüklerinde Felix, ağzına az önce garsonların birinden aldığı kuru yemiş tabağından bir fıstık atmış ve kaşlarını kaldırmıştı. O sırada onun baktığı taraftan gelen bir sesle herkes o tarafa döndü.

"Bensiz Day6 mi? Çok kırıldım!"


Yeni smutshot yazdım görmeyen varsa bence okusun 🙃🙂🙃🙂🙃🙂🙃🙂

Continue Reading

You'll Also Like

77K 8.3K 24
@hyunjin_hhj: Bateristmişsin sanırım, okulun müzik grubuna neden katılmıyorsun? - 🥇 - # hyunin | 220922 | 🥇 - # yangjeongin | 021022 | 🥇 - # stay...
95.7K 15.9K 24
-Omegaverse- "Tahta çıkacağın gün tacın yamulur umarım." Bakışlarını sarayın soğuk zeminine değdirirken mırıldandı omega. "Bir şey mi dedin Jisung?"...
195K 23.8K 45
jisung ev sahibi tarafından dolandırılır ve hiç tanımadığı minho ile iki sene aynı evde yaşamaya mahkum olur. !mpreg!
39.1K 3.4K 25
"Bana bak!" derken beni sallayan sarışınla kafamı hafiften kaldırıp sinirli yüzüne baktım"Taşşaklarını koparmamı istemiyorsan ağzının ayarını bil" di...