Aptal Üvey Kardeşim

بواسطة GMZEDD

7.6M 272K 77.2K

Onu ilk kez çiçekli pijamalarıyla görmüştüm. Hayır.. Uykudan yeni kalkmış gibi bir hali yoktu. Daha çok sinir... المزيد

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28 - Sezon Finali
29- Geri Dönüşş
30
31
32
33
34
35 - Yalama olduk arkadaş -
36 - Karımsın -
37 - Evcilik Oyunu -
38 - Korkmuyorum -
39 - ''Kahretsin!''
40 ''Kim?''
41 - Çakma Romeo
42 - Tanışma
43 - Yeter Artık!
44 - Sen Haklıydın
45 - Kaçamak
46 - Pitbull
47 - Parti
48 - Fare
49 - Pijama
50 - Seni Seviyorum
51 - Gaz Kaçağı
52 - Sarhoş
53 - Ceza Mı Hediye Mi?
Duyuru
Aptal Kocam - Özel Bölüm 1 -
Aptal Kocam Özel Bölüm 2 - Su Savaşı
Aptal Kocam Özel Bölüm - 3
Tanıtım - TESADÜF
-Duyuru-

55 - Veda

99.7K 3K 1K
بواسطة GMZEDD

İYİ OKUMALAR :D

''Cidden nereye gittiğimizi merak etmeye başladım. Yoksa beni kaçırıyor musun? İMDATT!'' diye bağırmaya başlamamla kapıyı açmaya calışan elimi sıkıca kavrayan Tuna'yı hissetmemle susmam gerektiğini anlamıştım.

''Kaçırcağım en son kişi sensin. Yerinde olsam birazcık uyurdum, gözlerinin altı mosmor.''Tuna gözleriyle gözlerimin altını işaret ettikten sonra gözlerini tekrar yola dikti. Yaklaşık 15 dakikadır yoldayız ve nereye gittiğimize dair hiçbir şey bilmiyorum doğal olarak buda beni daha cok şüphelendiriyor..

''Sabahın bilmem kaçında beni uyandırırsan heralde mosmor olur.'' kollarımı göğsümde birleştirdim ve Tuna'ya sinirlendiğimi belli ederek önüme döndüm. Tuna gerçekten de beni gıcık etmek için Dünya'ya gelmiş olmalıydı başka türlü bunun bir açıklaması olamaz çünkü.

Tuna bana cevap vermemeyi tercih etmesiyle daha da bozulmam bir olmuştu ama çaktırmamam gerekiyordu o yüzden bende hiç ses çıkarmadan yolu izlemeye devam ediyordum. Nereye gidiyorduk ki böyle? Yolun kenarındaki tabelalardan anladığım kadarıyla şehir dışına çıkmıştık ama nereye gittiğimizi hala çözememiştim. Uyku yavaş yavaş merakımı yenmeye başlayıp gözlerimi kapantmaya çalışırken Tuna'nın şarkı mırıldandığını duydum. Tuna şarkı mı söylüyordu Allah aşkına? Şuan deli gibi uykum olmasaydı onun bu halini videoya alıp daha sonraları koz olarak kullanmak isterdim ama yapamam. Çünkü çooookkk uykum var..

''Kalksana kızım!'' sağ kolumda mıncırmaya benzer bir acı hissetmemle Bruno Mars'la ilgili kurduğum fantazi rüyama ara verip uyanmak zorunda kaldım. Bütün güzel zamanlarımın hepsine Tuna hayvanlığıyla dalıyordu.

''Geldik mi o çok gizli tuttuğun yere?'' kaşlarımı havaya kaldırarak sormamdan sonra yine Tuna'nın çekiştirmeleriyle ve mızmızlanmalarıyla arabadan inmiştim. Tuna arabanın arka koltuğuna attığı hani benim büyük zorluklarla çalıdığımı sandığım fakat aslında sadece yapmam gerekenin o mağazaya gidip almış olmam gereken elbiseyi yanında birkaç tane poşetle birlikte aldı ve elindeki küçük ve oldukça pahalı gözüken otomatik kilitle arabayı kilitledi.

Bakışlarımı yerden kaldırıp önümde duran kocaman hotelvari bir binaya diktim. Evet tahminlerimde doğruydum burası gerçektende bir hoteldi. Bunu nerden anladın diye soracak olursanız eğer, binanın üstünde kocaman ve parlak harflerle ''WHİTE HOTEL'' yazıyordu. Bu hotelin bu kadar beyaz ve parlak olmasının nedeni şimdi anlaşılmıştı. Hotelin adı beyaz hotel...

''Hadi gelsene!'' Tuna'nın bir kez daha uyarmasından sonra ayaklarımı onun hızında eşitlemeye çalışarak Tuna'ya yetiştim. ''Al şunu.'' Tuna'nın önümde salladığı çantamı sert bir şekilde kavrayarak koluma astım. Aslında böyle büyük bir çantayı koluma asmayı sevmezdim ama o anlık sinirimle düşünmeden yapmıştım bunu. Eğer bu koca çantayı koluma asmasaydım büyük ihtimalle Tuna'nın kafasında parçalanabilirdi..

''Hoşgeldiniz Tuna Bey.'' bizi elinde birkaç kartvizit ve hoteli tanıttığını düşündüğüm tanıtım kartları olan sarışın, küçük boylu, çok şişman olmayan ama balık etli olarak nitelendirdiğimiz kategoriye girmeye hak kazanan bir kadın karşıladı.

Kadın o kadar sevecen ve kibar bir şekilde bize gülümsüyordu ki, demin Tuna'nın öküzlüklerine maruz kalan yüz kaslarım kendiliğinden yukarı doğru kalktı ve yapmacıkta olsa bende kadına karşı gülümseyebilmiştim. Tuna ise birkaç saniye kada zoraki olarak gülümsemiş ve ardından bütün soğuk tavrına geri dönmüştü.

''Merhaba, hoş bulduk.'' Tuna'nın kadına cevap vereceği olmayınca mecburen konuya ben direk balıklama atladım. Ne yapayım? Eğer bende cevap vermeseydim kadın orada mal gibi kalacaktı ve biz sabaha kadar birbirimize yapmacık gülüşler atıp en sonunda da el ele tutuşup birlikte Selena'yı çağıracaktık. Düşünsenize öyle bir şey olduğunu..

Kafamın derinliklerindeki elele tutuşmuş ve Se-Le-Na diye üç kere bağıran Tuna'yı zorda olsa sildikten sonra kadının bize doğru uzattığı altın anahtarı Tuna bir çırpıda almıştı. Kadının arkasında bulunan anahtarlığa baktığımda başka hiçbir anahtar görememiştim. Sonuncusunu da biz almıştık heralde..

Tuna yere bıraktığı birkaç poşeti tekrar eline alınca artık odamıza gittiğimizi anlamıştım ve bu yüzden resepsiyonda duran kadına bu sefer olabildiğince içimden gelen bir gülümseme bahşedip Tuna'nın arkasından ilerlemeye başladım. Kafamda hala deli sorular dönüp duruyordu. Biz okul günü neden buraya gelmiştik? Şehir içinden binlerce hotel varken neden bu hotele gelmiştik? Bu soruların cevabını ararken Tuna'nın aniden durmasıyla hızımı alamayıp Tuna'ya çarptım. Çarpmanın etkisiyle biraz sersemlesemde hemen olayı toparlayıp geri çekildim ve önünde durduğumuz odanın kapısını incelemeye basladım. Bu sırada Tuna hafif seslide olsa gülüyordu ve bu benim daha da utanmama neden oluyordu.

''Susar mısın?'' ellerimi yanaklarıma koyup kızaran yanaklarımı gizlemeye çalışırken daha da kızardığımı ve rezil olduğumun farkındaydım ama yalnızca kendime söyleyemiyordum ve bu aptal şeye hala devam ediyordum.

Tuna bunu görmezden gelmeye karar vererek bana bakmayı kesti ve odamızın kapısını açtı. Bir dakika odamızın kapısı? Odamızın kapısı? Kapımızın odası? Bizim odamızın kapısı? Odamızın kapısı bizim? Kapısı odamızın bizim?

Beynimi hafiften yanmaya başladığını anladığım için hemen kafamı sağa-sola sallayarak kafamın içindeki düşünceleri uzaklastırdm. Tuna çoktan odadan içeriye girmişti ama ben hala kapının önünde mal gibi dikiliyordum. Büyük bir nefes alarak ve sağ ayağımla girmeye özen göstererek odanın kapısına tutunarak içeri girdim. Ben etrafı incelerken Tuna çoktan çift kişilik yatağın üzerine çıkmış tepinmeye başlamıştı. Ah, bu her zaman böyle olmaz mıydı zaten? Ne zaman bir çift bilikte bir hotelin odasına girse çiftlerden birisi büyük yatağın üzerinde zıplardı. Bizde diğer tüm çiftler gibiydik işte.. Tek fark, biz üvey kardeşiz..

Kafamdaki düşüncelere bir son verdikten sonra karşımda küçük çocuklar gibi sevinen Tuna'ya ufak bir kahkaha atıp bende ona katıldım. Yatak gerçekten büyük ve yumuşaktı. Yatağın üstüne çıkıp tepineli sanırım baya olmuştu çünkü en son Derya'yla yurt odamızda yapmıştık.

''Bu çoook eğlenceli!'' çığlık atmaya benzer bir ses çıkardıktan sonra kendimi bir anda yumuşacık yatağın kollarında buldum. Çok yorulmuştum ve ayaklarım artık beni taşıyamayıp yatağa düşmeme sebep olmuştu. İlk defa düştüğüm için sevinmişti. Benden 10 saniye sonra Tuna'da yanıma uzanmayı seçmişti zaten..

''Neden bu kadar güzelsin ki?'' Tuna kollarını kafasının altına yerleştirmiş tavanı izlerken biranda bunu söylemesiyle kahkahalarıma bir son verip kaskatı kesilmiştim. Neden bu eğlencenin arasında illa beni utandıracak şeyler söylüyordu ki?

''Dalga geçmesen olmaz mı?'' sol elimi havada salladıktan sonra yapmacık bir gülücük atıp Tuna'ya baktım. Hala yüzüme bakmıyordu ve tavanla ilişkisine devam ediyordu. Bir erkek sevgilisine 'neden bu kadar güzelsin ki?' derken tavana mı bakar Allah aşkına? Sonunda Tuna yaşam belirtisi vererek kolunu karnımın üzerine koydu. Elleri göbeğimin üzerine her dokunuşunda benim kalbim daha da hızlanıyor ve ateşim daha da yükseliyordu. En önemliside Tuna'nın elinin şuan tamda tikim olan yerde olmasıydı. Allah'ım lütfen oralarda daha fazla dolanmasın! Birkere de dualarım kabul olsa ne olur ki Allah'ım? He ne olur ki? Tsunami mi çıkar, deprem mi olur, kıyamet mi kopar?


Tuna tikimi bulmanın sevinciyle coşarken hala beni gıdıklamayıda ihmal etmiyordu.

''T-t-tuna! Yeter d-d-iyor-um bak!'' konuşmakla konuşamamak arasında gidip gelirken bir yandan da Tuna'nın ellerinden kaçmaya calışıyordum. Yaklasık beş dakikadır aralıksız gülüyordum eğer biraz daha buna devam edersem bu güzelim yatağın başına geleceklerden korkuyordum.

Tuna'nın beni bırakmayacağını anladığım için kendimi bir anda yatağın diğer tarafına yuvarlayıverdim. Ne olduğunu anlamamıştım ama tam ellerimle yatağın çarşafına tutunacakken kendimi yine yerde buldum. Güzelim yataktan sonra buz gibi yer hiç iyi gelmemişti ama olsun. En azından Tuna'nın gazabından ve yatağı ıslatmaktan kurtulmuştum.

Ben yerde kuyruk sokumumun acısıyla kıvranırken bu sefer Tuna katıksız bana gülüyordu. Yahu bu çocuk ne yiyor içiyor da bu kadar gülüyor ki? Hayır yani bende onunla aynı şeyleri yiyorum içiyorum ama bir yerlerini kıran morartan hep ben, kahkaha atan hep o oluyor! Allah'ım iş bana gelince güneş gözlüğümü takıyorsun ne yapıyorsun yarabbim gör artık beni de!

''Kalk hadi.'' Tuna yatağın kenarına geldikten sonra elini bana doğru uzattı ve yerden kalkmama yardım etti. Beni yerden kaldırırken diğer kolunu belime koyup tekrar tikimle oynamayıda ihmal etmemişti tabi..

Oflayıp ondan uzaklaştıktan sonra sonra odanın camından içeriye yansıyan rengarenk ışıklar ve çalan şarkı dikkatimi çekti. Birkaç adım atıp camın kenarına ulaştığımda yarıya kadar çekilmiş olan perdeyi tamamen açıp dışarıyı daha rahat görmemi sağladım. Kaldığımız otelin yeşillikler içerisindeki bahçesinde oldukça kalabalık bir düğün vardı. Nasıl olur da gelirken düğün olduğunu görmedik? Bunca her şey bir saat içinde mi hazırlandı? İşte! Tuna Erez'le birlikte olmanın yan etkileri! Dışardaki düğünden bile haberimiz yok..

''Tuna!! Çabuk.. Çabuk buraya gel.'' Avazım çıktığı kadar bağırmıştım ki Tuna beni ciddiye alıp dediğimi uygulasın. Biliyorum çok akıllıyım sağolun.

''Ne var yine?'' Tuna ilgilenmediğini belli ederek planımı altüst etmişti ama ben hala onu yerinden kaldırmakta ısrarcıyım.

''Dışarıda çok güzel ve kalabalık bir düğün var.'' Heyecanlı heyecanlı derdimi Tuna'ya anlatırken Tuna bana boş boş gözlerle bakıyordu. ''Ne var yani? Yaz mevsimindeyiz Aylin, düğün olması çok normal değil mi?''

''Ne yani, dışarıda bu kadar harika bir düğün varken biz bu odada tıkılıp kalıcak mıyız?'' bakışlarımı yere düşürerek üzüldüğümü belli etmeye çalışıyordum ama odun şey bunu anlamamak için ısrar ediyordu.

''Tanımadığımız birinin düğününe mi gideceğiz Aylin? Saçmalama. Hem ben seni eğlendirecek bir şeyler bulurum merak etme.'' Diyerek sinsice sırıttı Tuna. Of, aklı hala nerde bu çocuğun ya!

''Zaten buraya neden geldiğimizi hala anlamış değilim bari bu muhteşem düğünde birazcık olsun eğleniriz. Hem daha gelin ve damatta ortalarda yok, yani pastayı kaçırmadık.'' Ellerimi havada şak şak yaptıktan sonra kahkaha atmaya başladım. Tamam, bu kahkaham Tuna'nın kahkahalarının yanından bile geçemezdi ama olsun yine de idare eder bir kahkahaydı kanımca..


''Burda bari yemeği düşünmesen şaşardım zaten. O zaman büyük uğraşlarla çaldığın elbiseyi giyersin, ben seni dışarıda bekliyorum.'' Tuna hızlıca konuştuktan sonra odadan çıktı. İyi ki aldığım pardon çaldığım elbiseyi hatırlatmıştı yoksa üstümdekilerle gidecektim düğüne. Tuna'da sanki düğün olacağını biliyormuşçasına gayet şık bir pantolon gömlek ve ceket giymişti. Ballı çocuk..

Kısa bir süre olmasada çok uzun da olmayan bir süre sonunda hazırlanabilmiştim. Aldığım beyaz elbise gerçektende tam bedenime oturmuştu ve hafifçe dalgalandırdığım saçlarımla büyük bir uyum içinde görünüyordu. Otel odasının banyosunun dolabında bulduğum papatyalı tacıda saçlarımın üstüne yerleştirdikten sonra artık hazırdım. Papatyalı tacın orda ne işi vardı bilmiyorum ama gerçekten çok iyi olmuştu.

Telefonumuda elime aldıktan sonra odanın kapısını açıp çıktım. Tuna ortalarda gözükmüyordu. Koridorda biraz ilerlemeye başladım. Düğündeki kalabağın sesleri daha da yükseliyordu. Düğünün olduğu alana geldiğimde hala Tuna'yı bulamamıştım ama düğün yakından daha da harika görünüyordu. Gelin ve damat hala ortalarda yoktu ve konuklar muhteşem şarkılarla hem eğleniyorlardı hemde gelin ve damadı bekliyorlardı. Otel şehirden uzakta olduğu için temiz havanın ve yeşilliğin hakimiyeti gözler önündeydi. Etrafıma gülerek bakarken bazı insanların bana baktığını hissettim. Acaba yabancı olduğumu anlamışlar mıydı? Eyvah ne yapacağım ben? Tuna'da yok. Kesin yakalanmam için beni tek bırakmıştı. Etrafa bakınmayı kesip telefonumdan Tuna'yı aradım. Hala cevap yoktu. Seni dışarıda bekliyorum derken hangi dışarıyı kast etmişti bu?

Benim yabancı olduğumu anlamasınlar diye başımı aşağıya eğip olduğum yerden uzaklaşmaya başladım. Kalabalıktan biraz da olsa uzaklaştığımda derin bir nefes alıp arkamda ulunan koca ağacın gövdesine yaslandım. Gelini şimdiden kıskanmıştım. Çünkü düğünü tam benim hayallerimdeki gibi bir düğündü. Şehirden uzak, doğayla dost.. Çok marjinal değil miydi bu? Gelin demişken hala gelinle damat ortalarda yoktu. Nerde kalmışlardı bunlar? İnsan kendi düğününe geç kalır mı hiç? Biran önce gelip pastayı kesselerde yesek..




Telefonumu elime alıp ikinci kez Tuna'yı aramaya başlamamla düğün yerinde bir hareketlilik olduğunu gördüm. Gelin ve damat geliyordu heralde. Kafamı kaldırıp daha detaylı baktığımda nikah memurunun arkasında Alp'in olduğunu gördüm. Ne işi vardı onun orda? Nikah memurunun gelmesine rağmen gelin ve damat hala ortada yoktu. Nikah memuru nikah masasında yerini alırken Alp'te nikah masasının üzerindeki mikrofonu eline almıştı. Bu çocuğun burada ne işi vardı ki?

''Evet sayın misafirler hepiniz hoş geldiniz. Sizi beklettiğimiz için çok özür dileriz ama gelin biraz nazlı çıktı kusura bakmayın artık. Damat burada olduğuna göre gelini buraya çağırmak lazım. Evet öyleyse kocaman alkışlarla Gelin Aylin lütfen buraya geliniz!''

Ne?Ne?Ne? Gelin Aylin mi? Iyk!

Gelininde mi adı Aylin'miş? Ay kıza şimdi daha da gıcık oldum. Hem hayalimdeki düğünü çalmış hemde adımı!

Alp'in arkasında beliren Tuna'yla olduğum yerde kaskatı oldum. Bir dakika! Yoksa bu.. Yoksa bu bizim düğünümüz mü? Alp demin damat burada olduğuna göre gelini çağıralım mı demişti. Bu durumda damat Tuna gelinde ben mi oluyordum? Düğünde bulunan kalabalığın hepsinin bakışları bana doğru dönünce aklımdaki sorular cevaplanmıştı. Kalabalığın hepsi alkışlarla ve gülümseyerek bana bakıyordu. Alp mikrofonda ''Hadi Aylin!'' diye bağırıyor Tuna ise yamuk olan kravatını düzeltiyordu. Ağacın gövdesine dayadığım vücudumu dikleştirdikten sonra bakışlarımı kalabalığa diktim. Orada ölümüne alkışlayan teyzenin arkasındaki Derya'mıydı yoksa bana mı öyle geliyordu? Melis? Mehmet? Doğukan? Baba? Seda anne? Bu gördüklerim bir rüya mı?

Düğündeki insanların hepsi ölümüne alkışlıyor ve adımı sayıklıyorlardı. Elbisemi ellerimle düzeltip nikah masasına doğru yavaşça ilerlemeye başladım. Bakışlarımı etrafta gezdirirken babamla göz göze geldiğimizde ne yapacağımı bilemedim. Babam gibi gülümsemeli miydim yoksa suratımı asmalı mıydım? Az önce babam gülümsüyor dedim değil mi? Evet evet. Babam ve Seda anne gerçektende bize gülümseyerek bakıyorlardı. Ne yani? Şuan biz evlenmek üzereyiz ve bize kızmamışlar mıydı?

Dikkatli adımlarla nikah masasına ulaştığımda Tuna'nın yardımıyla yüksek basamağı çıkıp yanına çıktım. Nikah masasının olduğu yer daha yüksek olduğu için buradan herkes daha rahat görülüyordu ve bu benim için hiç iyi olmamıştı. Tuna'ya sert bir bakış attıktan sonra Tuna'nın geriye çektiği gayet hoş süslerle süslenmiş olan sandalyeme oturdum. Giydiğim elbise, kafamdaki papatya tacı kısacası her şey şuan ki ortama çok fazla uyuyordu. Bunun Tuna'nın oyunu olduğunu en baştan anlamalıydım..

Tuna'da yanıma oturduğu zaman nikah memuru daha fazla gecikmemek için konuya giriş yaptı. Bütün kalabalık susmuş herkes pür dikkat bizi izliyordu.

''Erkan kızı Aylin, iyi günde kötü günde Mehmet oğlu Tuna'yı kocalığa kabul ediyor musun?'' nikah memurunun malum soruyu sormasıyla şok üstüne şok geçirmiştim. Ben neden hemen gelip masaya oturmuştum ki? Daha Tuna'ya sert bir tokat atıcaktım ve onu red edecektim. Benden habersiz düğün hazırlamış ve emrivaki yapmış. Hiç gelinden habersiz düğün olur mu? 'Oluuurr' dediğinizi duyar gibiyim ama şimdilik kapayın çenenizi bakayım!

''Ben.. Ah!'' ayağımda hissettiğim acıyla cümlem yarıda kesilmişti. Bir şey çok fena ayağımı ısırmıştı. Hemen bakışlarımı masanın altına çevirdiğimde küçük bir yavru kediyle karşılaşmam bir oldu.

''Senin ne işin var burada?'' yavru kedi Tuna'yla parkta bulduğumuz yavru kedinin aynısıydı ve hala aynı tatlılıktaydı.Gülümseyerek yavru kediyi ellerimin arasına alıp nikah masasının üstüne oturttum. Hafifçe kafasını kaşıdıktan sonra bakışlarımı Tuna'ya çevirdim ve büyük bir kahkaha attım.

''Bana ve bu yavru kediye sonsuza kadar bakabilir misin?''

''Evet sizi şapşallar. Sonsuza kadar evet.!''

                  -HİKAYE SONU-

Herkese tekrar ve son kez merhaba arkadaşlar! Duyuru bölümünde bir sonraki bölümün final bölümü olacağını duyurmuştum ve öyle de oldu.Yayınladığım ilk bölümden itibaren yanımda olan, bana beğenileri ve yorumlarıyla güç veren okuyucularım iyi ki varsınız! Yeni okuyucularım tabi ki sizlerde öyle!

Bu benim ilk final yaptığım hikaye. O yüzden final bölümünü yazarken baya bir zorlandım. En çokta karakterlere veda etmekte zorlanacağım galiba çünkü Aylin benim hayal dünyama en çok uyan bir karakter, Tuna'da öyle.. Aslında hikayedeki bütün karakterler benden bir iz taşıyor.. Aylin'in iyiliği ve saflığı, Tuna'nın kahkahaları ve hiçbir şeyi takmayan havası,Derya'nın rahatlığı ve komikliği, Ayaz'ın aşkı, Mert'in psikopatlığı :D Dediğim gibi karakter oluşturma olarak en rahatlıkla yazdığı hikayem bu onun için bende yeri çok başka. Umarım sizede bu hisleri verebilmişimdir..

Benden bu kadar arkadaşlar! Yanımda olduğunuz için çok teşekkür ederim :)

Aptal Üvey Kardeşim 2 de görüşmek üzere!

واصل القراءة

ستعجبك أيضاً

8.4K 546 9
Çağanın elindeki kadeh duvarda parçalara ayrılırken ifadesizce önümdeydi bakışlarım. "Bu mu senin mükemmel anneliğin?! Hediyeler alırken mi? Ya bu ço...
668 94 7
"Bu devirde yaşamak hangimiz için kolay ki..? " Günlük ağızla yazılacak, edebi bir şey değil, şimdiden belirteyim. Konusu genel olarak "aşk".. Keyifl...
583K 26.7K 20
Yasmîn, annesiyle birlikte Zemheroğlu konağında çalışmaktadır. Zemheroğlu Mardin'in en köklü aşiretidir. Yasmîn'in babası bir gece ansızın annesini...
4.5M 334K 58
"Bu kitap babası tarafından sevilmeyen ve hiç bir zaman sevilmeyeceğini düşünen kızlara ithafen yazılmıştır..." (Haziran-Temmuz ayları arasında kitap...