55 - Veda

99.6K 3K 1K
                                    

İYİ OKUMALAR :D

''Cidden nereye gittiğimizi merak etmeye başladım. Yoksa beni kaçırıyor musun? İMDATT!'' diye bağırmaya başlamamla kapıyı açmaya calışan elimi sıkıca kavrayan Tuna'yı hissetmemle susmam gerektiğini anlamıştım.

''Kaçırcağım en son kişi sensin. Yerinde olsam birazcık uyurdum, gözlerinin altı mosmor.''Tuna gözleriyle gözlerimin altını işaret ettikten sonra gözlerini tekrar yola dikti. Yaklaşık 15 dakikadır yoldayız ve nereye gittiğimize dair hiçbir şey bilmiyorum doğal olarak buda beni daha cok şüphelendiriyor..

''Sabahın bilmem kaçında beni uyandırırsan heralde mosmor olur.'' kollarımı göğsümde birleştirdim ve Tuna'ya sinirlendiğimi belli ederek önüme döndüm. Tuna gerçekten de beni gıcık etmek için Dünya'ya gelmiş olmalıydı başka türlü bunun bir açıklaması olamaz çünkü.

Tuna bana cevap vermemeyi tercih etmesiyle daha da bozulmam bir olmuştu ama çaktırmamam gerekiyordu o yüzden bende hiç ses çıkarmadan yolu izlemeye devam ediyordum. Nereye gidiyorduk ki böyle? Yolun kenarındaki tabelalardan anladığım kadarıyla şehir dışına çıkmıştık ama nereye gittiğimizi hala çözememiştim. Uyku yavaş yavaş merakımı yenmeye başlayıp gözlerimi kapantmaya çalışırken Tuna'nın şarkı mırıldandığını duydum. Tuna şarkı mı söylüyordu Allah aşkına? Şuan deli gibi uykum olmasaydı onun bu halini videoya alıp daha sonraları koz olarak kullanmak isterdim ama yapamam. Çünkü çooookkk uykum var..

''Kalksana kızım!'' sağ kolumda mıncırmaya benzer bir acı hissetmemle Bruno Mars'la ilgili kurduğum fantazi rüyama ara verip uyanmak zorunda kaldım. Bütün güzel zamanlarımın hepsine Tuna hayvanlığıyla dalıyordu.

''Geldik mi o çok gizli tuttuğun yere?'' kaşlarımı havaya kaldırarak sormamdan sonra yine Tuna'nın çekiştirmeleriyle ve mızmızlanmalarıyla arabadan inmiştim. Tuna arabanın arka koltuğuna attığı hani benim büyük zorluklarla çalıdığımı sandığım fakat aslında sadece yapmam gerekenin o mağazaya gidip almış olmam gereken elbiseyi yanında birkaç tane poşetle birlikte aldı ve elindeki küçük ve oldukça pahalı gözüken otomatik kilitle arabayı kilitledi.

Bakışlarımı yerden kaldırıp önümde duran kocaman hotelvari bir binaya diktim. Evet tahminlerimde doğruydum burası gerçektende bir hoteldi. Bunu nerden anladın diye soracak olursanız eğer, binanın üstünde kocaman ve parlak harflerle ''WHİTE HOTEL'' yazıyordu. Bu hotelin bu kadar beyaz ve parlak olmasının nedeni şimdi anlaşılmıştı. Hotelin adı beyaz hotel...

''Hadi gelsene!'' Tuna'nın bir kez daha uyarmasından sonra ayaklarımı onun hızında eşitlemeye çalışarak Tuna'ya yetiştim. ''Al şunu.'' Tuna'nın önümde salladığı çantamı sert bir şekilde kavrayarak koluma astım. Aslında böyle büyük bir çantayı koluma asmayı sevmezdim ama o anlık sinirimle düşünmeden yapmıştım bunu. Eğer bu koca çantayı koluma asmasaydım büyük ihtimalle Tuna'nın kafasında parçalanabilirdi..

''Hoşgeldiniz Tuna Bey.'' bizi elinde birkaç kartvizit ve hoteli tanıttığını düşündüğüm tanıtım kartları olan sarışın, küçük boylu, çok şişman olmayan ama balık etli olarak nitelendirdiğimiz kategoriye girmeye hak kazanan bir kadın karşıladı.

Kadın o kadar sevecen ve kibar bir şekilde bize gülümsüyordu ki, demin Tuna'nın öküzlüklerine maruz kalan yüz kaslarım kendiliğinden yukarı doğru kalktı ve yapmacıkta olsa bende kadına karşı gülümseyebilmiştim. Tuna ise birkaç saniye kada zoraki olarak gülümsemiş ve ardından bütün soğuk tavrına geri dönmüştü.

''Merhaba, hoş bulduk.'' Tuna'nın kadına cevap vereceği olmayınca mecburen konuya ben direk balıklama atladım. Ne yapayım? Eğer bende cevap vermeseydim kadın orada mal gibi kalacaktı ve biz sabaha kadar birbirimize yapmacık gülüşler atıp en sonunda da el ele tutuşup birlikte Selena'yı çağıracaktık. Düşünsenize öyle bir şey olduğunu..

Aptal Üvey KardeşimTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang