7

179K 6.3K 2.8K
                                    

 

Tuna ile birlikte evden cıktıgımızda ikimizde ilk önce boş boş etrafımıza baktık. Çünkü ortalıkta hiç araba yoktu. E, bu elbiselerlede yürüyerek gitme gibi bir şansımız yoktu heralde. O yüzden Tuna daha fazla üşümemem için hemen bahçedeki uşaklardan birini çağırdı. 

Bahcede gördüğüm kadarıyla 5 uşak vardı. Daha fazla var mı bilmem artık, ama olmasın yani bi zahmet. Orta yaşların sonuna geldiği saçlarındaki aklardan anlaşılan bir uşak bize doğru koştu, yanımıza geldiğinde ise başını hafifçe indirip konusmaya basladı.

-'' Buyrun efendim, bir isteğiniz mi var?'' Adam Türkçeyi o kadar güzel konusuyordu ki, bi an kendimi Türkiye'ye tatile gelen bi turist gibi hissetmiştim.

-''  Mehmet, garajdan her zaman ki kulüp araba mı getirir misin?''

-'' Emredersiniz Küçük Bey.'' Adının Mehmet oldugunu ögrendiğim orta yaslardaki uşak Tuna'ya küçük bey diyip garaja arabayı getirmeye gitti.

Küçük Bey mi? Uşak neden ona küçük bey diyor ki? Hiçte küçük değil aslında. Merakıma yenik düşüp Tuna'ya dönüp sordum.

+'' Neden Küçük Bey dedi?''

-'' Sence büyük müyüm?''

+'' Bir soru sordum. Cevabını verirsen mutlu olucam.'' diyip yüzümü buruşturdum. Tuna'da yüzümü burusturdugumu gördüğünde oflayarak cevapladı.

-'' Bak cadı, bu evin -Tuna 2 elinide havaya kaldırarak tırnak işareti yaptı- Büyük Bey'i babacıgın oldugu için banada Küçük Bey diyorlar. Şimdi anladın mı?''

+'' İyide bu çok saçma.'' dedim elimle ağzımı örtüp gelen kahkahamı bastırmaya çalışarak.

-'' Ah, bide bunu bana sor.'' Tuna cevap verdikten saniyeler sonra garajdan arabası yanımıza geldi ve Tuna arabanın önünden dolanarak kendi kapısını açıp  şoför koltuguna oturdu.

Hadi be!! Böyle arabamı olur ya. Tuna'nın böyle arabası oldugunu bilseydim daha önceden dışarı cıkmak için teklifte bulunabilirdim.

Gelen araba bir Small Lamborghini idi. Böyle bir şeye araba demem yanlış biliyorum ama şuanda beynimin kelime üretme yeri her neresi ise orasının iflas ettiğine yemin edebilirim.

Arabanın tekerlek hizasından üstü grimsi, tekerleklerinin altı ise turuncu neon rengiydi. Bu arabanın aynısını geçen ay erkekler yurdundan Mert'in okuyup attıgı araba dergisinde Derya ile birlikte görmüştük.

Derya ile bir ortak noktamız ise araba ve motorlara olan tutkumuzdu. Bugüne kadar taksi ve devlet arabaları hariç hiç bi taşıma aracına binmemiştik. İzlediğimiz Hızlı Ve Öfkeli filminden sonra arabaya ve motora bi tutkumuz oluşmuştu. Ama bi kere bile o tutkumuzu yaşayamamıştık.

 Ben arabaya ağzımdan sular akıtarak deli gibi bakarken Tuna oturdugu yerden camı açıp bana seslendi.

-'' Hadi gelsene, ne o kapını açmamımı bekliyorsun.''

Ah, ne diyo bu çocuk ya? Benim bu zamana kadar kimse kapımı açmamışken neden şimdi böyle aptalca bir şey isteyim ki? Babamın yıllar sonra çok zengin olarak beni yanına almasıyla bir anda zengin çocugu olmayacaktım tabi ki.

-'' Aylin! Sabaha kadar seni bekleyemem.'' Tuna hala camdan bana bağırıyordu ama ben onu duymuyordum bile, çünkü önümde beni bekleyen muhteşem ötesi bi şey var. Tuna'nın çağırışlarına kulak asmayınca Tuna iyice köpürdü ve arabadan aşagıya inmek zorunda kaldı.

-'' Ah, hadi ama Aylin. Sorunun ne senin?'' diyip kolumdan dürttü beni. Ben ise kocaman olmuş gözlerimi küçülterek ona döndüm ve nihayet cevap verdim.

Aptal Üvey KardeşimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin