They say 'FrIeNdS'/ Minsung

By jinijinijiniret

608K 75.1K 83.4K

TAMAMLANDI. -Omegaverse- Çok yakın arkadaş grubunuzda istemsizce sinir olduğunuz biri var mı? Han Jisung'ın v... More

Omegaverse nedir?/Uyarılar
1
2
3
4 (M)
5
6
7 (M)
8
9
10
11
12
13
14
15
16 (M)
17
18
19
20
21
22
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37 (M)
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49 |FINAL|

23

11.1K 1.5K 1.7K
By jinijinijiniret

Önceki bölümü okuduğuna emin ol.
Oy sınırı: 330
Yorum sınırı: 500

Ertesi sabah Jisung, başında inanılmaz bir ağrıyla uyanmıştı. İnleyerek doğruldu ve ağzına gelen midesiyle tuvalete koştu. Midesindekileri çıkarıp rahatlamıştı. Derin derin nefes aldı ve sifona basarken ayaklandı. Boğazı kustuğu için tahriş olmuştu ve deli gibi yanıyordu. Lavaboya ilerleyip ellerini ve yüzünü yıkadı. Ağzını çalkaladı ve dişlerini fırçaladı. Ardından odasına dönerek komodinin üstünde duran suyundan birkaç yudum içti.

Şimdi daha iyi hissediyordu, kafasını geriye atıp yatak başlığına yasladı. Derin derin nefesler almaya başladı. Biraz daha sakinleştikten sonra dün geceyi dair kareler zihninde birer birer canlanmıştı.

"Hayır ya!" dedi ağlamaklı sesiyle. Minho'nun onu öptüğünü ve özür dilediğini gayet net bir şekilde hatırlıyordu. Gözlerinin dolmasını engelleyemedi. Ona koşup sarılmak istiyordu. Omegası alfasını yanında istiyordu.

Düşüncelere dalmışken odasının kapısı tıklatıldı. Jisung hemen yerinde doğrulup dolu gözlerini sildi. Ardından da kapı açılmıştı. Bayan Han, yüzüne yerleştirdiği kocaman gülümsemesiyle içeri girdi, oğluna yaklaştı. "İyi misin?" diye sordu.

Jisung onu başıyla onayladı. "Biraz başım ağrıyor." dedi ardından. Annesi anlayışla karşıladı ve oğlunun alnını öptü eğilerek. "Kahvaltıya gideceğiz, hazırlanıp inersin. Temiz hava ağrını geçirir."

Jisung, annesini başıyla onaylayarak yataktan kalktı, çok hızlı bir duş aldı ve dolabının karşısına geçti. Gözüne kestirdiği kot, kısa bir şortla beyaz bir tişörtü alarak giydi. Tişörtün önünü şortuna sıkıştırdı ve bu sefer de şifoniyerinin önüne gitti. Havluyla kuruladığı saçlarının arasına küçük küçük örgüler örmüştü. Gözüne kestirdiği bir parlatıcıyı da dudaklarına sürdükten sonra hazırdı. Telefonunu ve parlatıcısını cebine koyduktan sonra odasından çıktı ve merdivenlerden aşağı indi.

Salondaki koltukta oturmuş, ellerindeki telefonlardan oyun oynayan Hyunjin ve Jeongin'i gördüğünde güldü.

"Ya Hyunjin! Kolsuz musun abi ya!"

"Bebeğim seni korumaktan görmedim ki adamı!"

"Beni koru diyen mi var sana!?"

"Size de günaydın." Jisung salona girip Jeongin'in yanına oturdu. Alfa ve beta, telefondan başlarını kaldırmayarak ona cevap verdiler. Ardından tekrar tartışmalarına dönmüşlerdi.

"Ay benim çişim geldi. Al Jisung, sakın ölme ha!" Jeongin biraz sonra, elindeki telefonu omeganın ellerine atarak ayaklandı. Üst kata koşup tuvalete girdikten sonra ise aynı hızda geri döndü. Jisung ise önüne çıkan birkaç adamı vurmuştu bile.

"Oha Ji süpersin!" Leşinin artmasıyla Hyunjin'e dil çıkardı. Ardından salona giren Bayan Han, ellerini birbirine vurmuş ve "Hadi çocuklar, kahvaltıya!" diyerek terliklerini giymek için ayakkabılığa yönelmişti. Koltuktaki üçlü de böylece ayaklandı ve ayakkabılarını giyerek dışarı çıktı.

Evlerinin bahçesinden çıktıklarında hemen yandaki ağaçların orada konuşan diğerlerine rastladılar. Minho, evin duvarına yaslanmış; dudakları arasındaki sigarayı çekip dumanı havaya üflerken Changbin ve Felix'in babası da yanında bir şeyler konuşmaya dalmıştı.

Aradaki kısa mesafeyi kapatıp yürüyerek yanlarına geldiler. Kahverengi saçlı alfa, en arkada yürüyen Jisung'ı baştan aşağı süzmüş bakışlarını en sonunda güneşin altında parıl parıl parlayan dudaklarında sabitlemişti. Jisung da ona bakıyordu. Minho'yu görür görmez içinde beliren ağlama isteğini bastırdı. Dünkü öpücüğünü hala saçları arasında hissederken bakışlarını kaçırdı.

Minho'yu transtan çıkaran şey ise Jisung'ın babasının yanlarına gelip selam vermesiydi. Genç alfa elindeki zehirden son bir nefes çekip arkasındaki duvarın çıkıntısına bastırarak sigarayı söndürdü ve bir şeyler anlatan Changbin'e döndü.

O sırada arkalarındaki evin kapısı açılmış, Felix ve annesi dışarı çıkmıştı. Sarışın omega mutlulukla, sekerek annesinden önce bahçe kapısına varıp dışarı adımladı. Changbin'in de onu görmesiyle yüzüne büyük bir gülümseme yerleşirken Felix anne ve babasının burada olmasını umursamadan alfanın yanına koşup elini tuttu.

Bu hareketle birlikte bakışlar onları bulurken Jisung kaşlarını kaldırdı. Felix'in annesi de bahçeye çıkıp aynı oğlu gibi parlak gülümsemesiyle selam vermişti herkese. Felix'in babası ise oğlunun arkadaşıyla olan birleşik ellerine bakıp "Neler oluyor?" diye bir soru atmıştı ortaya. Bayan Lee de eşinin elini tutup gülümsedi, görünüşe bakılırsa olanlardan haberi varmış gibi gözüküyordu.

"Biz..." dedi Felix heyecan yaratmak istercesine bakışlarını tek tek arkadaşlarında gezdirmiş, en son Jisung'ın üstünde sabitlemişti. "Çıkıyoruz!" Birleşmiş ellerini havaya kaldırıp bağırdı. Felix'in babası oğlunun zaten Changbin'den hoşlandığını biliyordu. Eh, onun için sevinmişti.

Diğer herkes şoka girerken Jisung dolu gözlerini yukarı dikti. "Ay şükürler olsun!" dedikten sonra arkadaşına koşup sarılmıştı. Felix de mutlulukla ona sarıldı. Ardından hep birlikte kahvaltı yapacakları mekâna doğru yürümeye başladılar.

Jisung, Hyunjin'le birlikte Felix'in koluna girip onu çekiştirerek Changbin'den ayırmış, "Hemen anlat!" nidalarıyla önden önden yürütmeye başlamıştı.

O sırada Jeongin, Jisung'ın annesiyle dedikodu yapmaya dalmışken Minho da kolunu Changbin'in omzuna atıp "Sonunda be kardeşim." diyerek gülmüştü. Changbin gözlerini önde yürüyen omegadan alamazken "Ben bitmişim oğlum meğerse." diyerek Minho'ya olan biteni anlattı.

"Ayy, dün akşam eve geldiğimizde kendimi koltuğa atıverdim. Çok uykum geldiği için." Öbür tarafta Felix heyecanla cümleye başlamıştı. "İşte sonra Changbin geldi yanıma, yatağıma yatmamı söylemek için. Ben de uyuyor taklidi yaptım."

Ağzı gülümsemekten kulaklarına varacaktı neredeyse. Felix'in bu hali Jisung ve Hyunjin'i de güldürmüştü. "Sonra beni kucaklayıp odama götürdü, ben çığlık atmamak için zor durdum tabi."

"Eee sonra?"

"Beni yatağıma bıraktı sonra, tam üstümü örtüp gidecekti ki birden tuttum bunu ben. Bilmiyorum o an bir cesaret geldi yani. Sonra gözlerimi açtım. Benimle uyu dedim buna ama nasıl dondu kaldı böyle görmeniz lazım."

"E haklı olarak." Hyunjin'in başını onaylarcasına sallamasından sonra Jisung gülümseyerek devam etmesini söylüyordu.

"Sonra bir şekilde kabul etti işte, ben de pat diye açılıverdim. Daha güzel ortam bulamam diye. Önce biraz şok oldu, ardından da kabul etti!" Birkaç kez yerinde zıplamıştı sarışın omega. "Sabah beni uyandırmaya annem gelince bizi öyle gördü işte. Sonra açıkladık falan."

Jisung arkadaşını bir kez daha tebrik ettiğinde Hyunjin de elini kalbine koymuştu. "Başardın Felix." dedi abartılı bir şekilde. "Seninle gurur duyuyorum."

Ardından ise kahvaltı yapacakları yere gelmişlerdi. Hep birlikte içeri girdiler ve yine büyükler ayrı, çocukları ayrı masalara oturdular. Changbin ve Felix canım cicim aylarına giriş yapmışlardı böylelikle. Sarışın omega, kendi kahvaltısını yaparken arada bir sevgilisini de besliyordu; sanki kendi önündeki tabağı bitirmemiş gibi Changbin de onun verdiği her şeyi yiyordu.

"Ay yeto." dedi Jeongin. "Midem bulandı mıç mıç mıç."

"Sus Jeongin. Felix'im kaç yıldır bu anı bekliyor." Hyunjin, Jeongin'in kolunu cimciklediğinde genç beta da geri tepki olarak ona vurmuştu.

O sırada Jisung, kahvaltısını bitirdikten sonra diğerlerini beklemek için geriye yaslandı ve gözlerini masada gezdirdi. Bir peçeteyle ağzını sildikten sonra cebindeki parlatıcıyı hatırlayarak tazelemek adına çıkardı. Bu sefer karşısında oturan alfanın bakışları ise üstündeydi.

Genç omega, cebinden telefonunu da çıkararak ön kamerayı açtı ve yüzünden biraz uzağa, masanın üstündeki peçeteliğe sabitledi. Parlatıcısını açıp dikkatli bir şekilde pembe dudaklarına sürdüğünde Minho sertçe yutkunmasına engel olamamıştı. Derin bir nefes verip yumruklarını sıktı. Jisung ise alfayı bu hale yalnızca bir parlatıcıyla getirmekten memnun bir şekilde gülümseyip eşyalarını geri cebine koydu.

Herkesin değişik konulardan açtığı sohbetleri, kahvaltı boyunca sürdü. Diğerleri yemeklerini bitirdiklerinde ise herkes memnun bir şekilde geriye yaslanmış, ardından biraz şehri dolaşmak için oturdukları yerden çıkmışlardı.

Kalabalık bir aile edasıyla yokuş aşağı inen sahil yolunda yürüyorlardı. Changbin ve Felix el ele en önde, hemen arkalarında büyükler onların arkalarında Hyunjin ve kolunun altındaki Jeongin, en arkada ise Minho ve Jisung yürüyordu.

Genç omega adımlarını hızlandırarak öndeki alfaya yetişti ve yanında yürümeye devam etti. Minho ona yandan bir bakış atsa da umursamamaya çalışıp önünde uzanan taşlı yola baktı. Diğerleriyle aralarındaki mesafe çoktan açılmıştı. Onlar köşeden sağa dönüp gözden kaybolduklarında omega konuşmaya başladı.

"Bu kadar mı?" diye sordu Jisung. "Bir özürle her şeyi halının altına süpürdün sadece."

Minho ona doğru döndü. "Elimden başka bir şey gelmiyor." dedi. Omeganın özrünü hatırladığını öğrenmesi aklına ufak öpücüğü getirmişti. O sırada "Hah." diye ağzından alaylı bir gülüş koptu omeganın.

"Özrünü bile kafam yerinde değilken diliyorsun, benimle konuşmaya bu kadar mı korkuyorsun?"

Genç alfa bir elini kahverengi saçlarının arasından geçirirken derin bir nefes verdi. Jisung ise onun üstüne gitmeye devam ediyordu. "Hayatımda gördüğüm en korkak alfasın Lee Minho. İğrenç kalbini, düzeltemeyecek- ah hayır... sadece kendine güvenmediği için düzeltemeyeceğini sanan bir korkak."

Jisung ne ara dolduğunu anlamadığı gözleriyle adımlarını hızlandırmış ve Minho'nun önüne geçmişti. Üzüldüğü için değil, sinirlendiği içindi ona göre bu tepki.

Alfa ise kaşlarını çattı ve önünden yürüyen omeganın ince bileğini kavrayıp onu durdurdu. Yüzüne doğru yaklaştı. "Hiçbir şeyden korkmuyorum ben." dedi dişlerini sıkarak. Bu Jisung'ı güldürmüştü yeniden. "Gözlerin hiç böyle söylemiyor." dedi o da diklenerek. "Göz bebeklerin bana bakarken bile tir tir titriyor. Beni istediğini her şekilde hissediyorum. Benim için deliriyorsun."

Minho bir elini kaldırıp Jisung'ın çenesine sarmıştı. Parmaklarıyla yanaklarına baskı kurdu. "Sınırını aşma." dedi tıslayarak.

Jisung ise canının yanmasıyla iki elini birden Minho'nun çenesindeki eline koydu. Alfanın parmaklarını gevşetmesini sağlayıp parmak uçlarına çıkarak yüzleri arasındaki mesafenin azalmasını sağladı. "Korkmuyorsan neden?" diye sordu. "Neden kendini durduruyorsun?"

"Jisung." dedi Minho sakinleşmeye çalışırken. "Sonunda kalbi kırılan sen olacaksın, kötü olan ben olacağım. Umrumda bile değilsin, oynar bir köşeye bırakırdım. Sadece arkadaşımsın diye yapmadım."

Omeganın çenesindeki elini indirmişti ardından. Jisung'ın ise pes etmeye hiç niyeti yoktu. Minho'nun elini bırakmamıştı. "Kanıtlayabilirim." dedi. "Kendini benden uzaklaştırmaya çalışıyorsun ama daha çok istiyorsun."

"Bırak. Ailenin yanına git." diye kestirip atarak elini geri çekti alfa. Ardından Jisung'ı sırtından ileri doğru ittirdi. "Bu burada bitmedi Minho." diyerek yürümeye başlamıştı omega da.

Jisung köşeyi dönüp az ilerideki Changbin ve Felix'in yanına gitti. Yeni çift, sokakta satılan el yapımı eşyalara göz atıyordu.

Minho ise dağılmış hissediyordu. Doğruyu yaptığını kendine defalarca hatırlattı. Ona aşık değildi, onu sevmiyordu. İkisi için de aralarındaki bu şey geçici bir cinsel çekimden ibaretti. Bir kez daha kendini haklı bulurken derin bir nefes verip cebinden sigara paketini çıkardı.

Bir tanesini dudakları arasına alıp yaktıktan sonra diğerlerinin yanına doğru ilerlemeye başladı. Jisung ise sinirli bakışlarını alfanın üzerinden bir kez bile çekmeyerek kafasında oluşturduğu plan için uygun ortam düşünmeye başlamıştı.

Bu Minho aynı mental sağlığım gibi

Continue Reading

You'll Also Like

1.6K 150 12
hyunjin: asla iyi biri olmayacağını bilmelisin lee minho.
94.9K 10.5K 24
jeongin yakın arkadaşlara atacağı storyi yanlışlıkla herkese açık atar.
137K 17.1K 31
Seungmin daha 6 yaşındayken Chan'a bağlanmıştı kaderi. Henüz küçükken bir kahraman olarak gördüğü, büyüdükçe hayal meyal hatırladığı ve her yerde ar...
121K 13.6K 28
will.i.n: Üst sınıfsın diye benimle istediğin yerde oynaşabileceğini mi sanıyorsun? hyunbae: Evet? [hyunin] [texting] [skzships]