They say 'FrIeNdS'/ Minsung

By jinijinijiniret

609K 75.1K 83.4K

TAMAMLANDI. -Omegaverse- Çok yakın arkadaş grubunuzda istemsizce sinir olduğunuz biri var mı? Han Jisung'ın v... More

Omegaverse nedir?/Uyarılar
1
2
3
4 (M)
5
6
7 (M)
8
9
10
11
12
13
14
15
16 (M)
17
18
19
20
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37 (M)
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49 |FINAL|

21

10.8K 1.5K 1.7K
By jinijinijiniret

Önceki bölümü okuduğuna emin ol.
Oy sınırı: 315
Yorum sınırı: 400
Insta: jinijinijiniret

Jeongin'in tuvaletten dönmesini Hyunjin tek başına beklemişti. Diğer herkes uçağa çoktan binmişti. İkisi yan yana oturduğundan pek bir sorun teşkil etmeyeceğini düşünseler de uçağa bindikleri an kalabalıkta yerlerini bulmakla uğraşmışlardı.

En sonunda yerlerini buldular. Jeongin cam kenarına oturmuştu. Onun yanında Hyunjin, Hyunjin'in yanında ise tanımadıkları yaşlı bir teyze oturuyordu. Ellerini göbeğinin altında birleştirmiş yanındaki Hyunjin'e, eltilerinden başlayarak tüm sülalesini anlatırken uçağın kalkmasını bekliyordu.

Bu sırada Jisung da cam kenarına oturmuştu. Yanında annesi, onun yanında ise babası vardı. Koridorun diğer tarafındaki koltukta da en dışta Changbin oturuyordu. Jisung'ın babası Changbin'le derin bir sohbete girmişti. Changbin'in yanındaki Minho ise ayakkabılarını bağlamak gibi saçma bir mazeretle öne doğru eğilmiş, gözlerinin önüne gelen saçlarının arasından başını boynuna taktığı mor boyun yastığına yaslayarak çoktan uyuklayan Jisung'ı izliyordu.

Felix ise Minho'nun diğer yanında, cam kenarında oturuyordu. Hemen arkalarında ise anne ve babası vardı.

"Öyle işte, sonra bu gudubet bize bir büyü yaptı, görmen lazım! Evdeki yatağımın altına sokmuş yılan."

"Hiiiii ne büyüsüymüş?" Hyunjin ilgiyle yanındaki teyzeyi dinlerken bir yandan da yorumlar yapmaya başlamıştı hikayeye. Heyecanlı feromonları ve gülle karışık sert ud ağacı kokusu yavaş yavaş yükselmeye başlarken Jeongin de fırsattan yararlanıp Hyunjin'in omzuna koymuştu başını. Bu sırada gerekli anonslar yapılmış, uçak yavaştan kalkışa geçmişti.

Bir saat kadar kısa bir yolculukları vardı. Çoğu bu zamanı uyuyarak geçirirken Minho kafasındaki yüzlerce şeyi düşünerek, Hyunjin, yanındaki teyzeyle dedikodu yaparak, Felix ise cama doğru yaslanmış, bulduğu güzel bir açıyla Changbin'i izleyerek geçirmişti.

"Eşi ne dedi?"

"Kız eşi ondan da beter! Aileyi soyup soğana çevirdi vallahi!"

"İnanmıyorum!"

Hyunjin elini ağzına kapatarak abartılı bir tepki verdiğinde teyze alt dudağını ısırmış başını iki yana sallamıştı ellerini dizlerine vurarak. "İnan, inan. Tarlaları bile satmış."

"Püü yazıklar olsun."

Böyle böyle biten yolculuklarını, kısa bir minibüs yolculuğu daha, ardından eşyaları evlere yerleştirme faslı takip ederken herkes iyice yorulmuştu. Öğle yemeğinden önce millet evlere dağılmış, birkaç saatlik güzel bir uyku çekmişlerdi.

Şimdi ise hazırlanmışlar ve dışarıda yemek için evlerinin önündeki yolda buluşmuşlardı. Felix, beyaz tişörtün altına giydiği yüksek belli sarı eteğini herkes göstermek adına en önde yürüyordu. Parlak sarı saçlarıyla mükemmel bir uyum oluşturmuş, adeta bir güneş gibi bizimkilere yol gösteriyordu.

Jisung, annesinin kolundan çıkıp arkadaşının yanına gitmek için hızlanmıştı. Felix'in yanına geldiğinde ise omzuyla onu dürtüp "Bu tatil Changbin'i tavlamaya kararlısın bakıyorum." diye takılmıştı.

Felix ise gülümsedi. "Bu sefer silahlarım çok güçlü." Jisung başıyla onayladı. "Onu anladık canım."

Felix ise arkasını dönüp bir bakış atmıştı diğerlerine. Elleri ceplerinde yürüyen alfaya baktı. Ardından tekrar Jisung'a döndü. "O değil de, bu yaz bir sürü etek getirdim yanımda. İstersen sana da verebilirim."

Masumca gülümsese de Jisung onun ne yapmaya çalıştığını anlamıştı, gözlerini kıstı. "Lee Felix." dedi uyarıcı bir tonda. Arkadaşı ise omuz silkmişti.

Çok geçmeden vardıkları bir sahil restoranıyla içeri girdiler. Oldukça kalabalık olduklarından çocuklar birlikte bir masada, büyükler birlikte diğer bir masada oturmaya karar vermişlerdi. Felix, Changbin'in yanına kurulurken bacak bacak üstüne atmış ve usul usul kremsi vanilya kokan feromonlarını hissettirmeye çalışıyordu. Changbin ise her ne kadar dikkatini masaya vermeye çalışsa da aklının arkadaşına kaymasına engel olamıyordu.

Minho ve Jisung masanın birbirinden uzak en uç köşelerine oturmuşlardı. Minho aklının karışmaması için, Jisung ise alfadan bariz etkilendiği için uzak durmaya çalışıyordu. Masadaki sohbet kesilmeden devam ederken yemeklerini yemişler sıra tatlılara gelmişti.

Çeşit çeşit tatlının olduğu restoranda herhangi birini seçmek oldukça zor olsa da en sonunda kararlarını vermişler ve tatlılarını beklemeye karar vermişlerdi. O sırada Minho'nun telefonunun melodisi masayı doldurdu.

Genç alfa dizlerinde biten siyah kargo şortunun cebinden telefonu çıkarıp arayana baktı. Chan, görüntülü arıyordu arkadaşlarını.

Yeşil tuşa basarak cevapladı aramayı Minho. Ardından suratına yerleştirdiği gülümsemeyle konuşmaya başlamıştı. "Selam dostum."

"Selam çocuklar! Nasılsınız? Yolculuğunuz nasıl geçti?" Seungmin de Chan'ın arkasından kadraja dahil olup el sallamıştı. O sırada Minho'nun yanındaki Hyunjin telefonu kendine çevirdi. "Çok iyi geçti yolculuk valla." Yanında oturan Jeongin de bağırmıştı. "Aynen Chan hyung, Hyunjin kendine yeni bir arkadaş edindi." Kıkır kıkır gülerken konuşmuştu.

Chan gülümsedi, ekrandan Hyunjin'in Jeongin'i taklit etmesini izledi. "Öyle mi? Çok sevindim Hyunjin senin adına. Güzel bir omegadır kesin."

Chan'ın bunu söylemesiyle Hyunjin hariç masadaki herkes kahkahaya boğulmuştu.

Jeongin kahkahalarının arasından konuşmaya çalıştı. "Evet, evet çok güzel bir omegaydı. Birazcık yaş farkı var hyung ama aşkın yaşı yoktur değil mi?"

"Ya ayıp ya! Kadın bana aile sorunlarını anlattı yaptığınız şeye bak. O değil de hyung, büyücü bir eltisi varmış kadının."

"Eltisi değil ellisi var bence bir." Jeongin'in tekrar olaya dahil olmasıyla herkes gülerken Hyunjin masadaki peçetelerden birini top yapıp yanındaki çocuğa attı. Chan ve Seungmin de ekranın öbür tarafından gülmeye başlamışlardı.

"Ay hyung tatlım geldi bay!" Hyunjin, önüne konulan ıslak kekle telefonu hemen karşısına verdi. Yani Changbin'e. Genç alfa telefonu alıp yanındaki Felix'i de kadraja alarak Chan'la konuşmaya başlamıştı.

"Hyung! Hyung! Eteğime bak çabuk!" Felix sandalyesini geri itip ayağa kalkarak sarı eteğiyle bir tur kendi etrafında döndükten sonra güzel bir poz vermişti telefona karşı. "Çok yakışmış civcivim benim." Chan gülerek söylediğinde Seungmin ekrana eğilmişti. "Changbin içine düştün çocuğun, Felix'im dikkat et ha!"

Felix kızarıp bozararak yerine oturmuştu bu cümlenin ardından. Utangaç feromonları etrafa yayılırken Changbin güldü ve telefonu yanında oturan Jisung'a verdi. "Jisung."

Genç omega çatalını batırıp batırıp bir türlü yemeyerek düşüncelere daldığı kekinden bakışlarını çekmiş ve uzatılan telefonu almıştı.

"Selam." dedi gülümsemeye çalışarak. Seungmin onun anında moralinin bozuk olduğunu anlamıştı. Gözlerini kısıp Chan'ı ittirerek öne eğildi. "Jisung, ne oldu?" diye sordu. Masadaki bakışlar da omeganın üstüne sabitlenmişti böylelikle.

Jisung başını iki yana salladı. "Ne olabilir? Bir şey olmadı." diye geçiştirdi. Seungmin tabii ki inanmamıştı ancak belinde hissettiği Chan'ın ufak dokunuşlarıyla üstelememeye karar vermişti. Ayakta durmaktan yorulup sevgilisinin tek bacağına oturdu. Chan da böylelikle kolunu tamamen onun ince beline sarmıştı. Kameraya rahatça sığabilmişlerdi.

"Jisung, bence sen de Felix'in eteklerinden giy." diye bir fikir attı Seungmin ortaya. Bu cümleyi duyan Minho içtiği suyu ağzında tutabilmek için büyük bir çaba sarf etmiş ve boğulmaktan son anda kurtulmuştu.

Jisung'ın yüzü aydınlanırken ekrandaki arkadaşlarına gülümsedi. "Felix çok güzel taşıyor. Bana yakışmaz ki."

"Yok artık!" diye inanamaz bakışlarını gönderdi Seungmin. "Deli misin? Çok yakışır." Jisung utanmaya başladığını hissettiğinde sahte bir kızgınlıkla kekini yiyemediğini bahane etmiş ve hep birlikte veda ettikten sonra aramayı sonlandırmıştı.

Elindeki telefonu yanına bıraktı refleks olarak. Ardından hep birlikte tatlılarını yemeye başladılar güzel bir sohbet eşliğinde. Çok geçmeden yemeklerini sonlandırıp sahilde ufak bir gezi yapmak için ayaklanmışlardı. Minho, masanın etrafında dolanıp fark ettirmeyerek Jisung'ın arkasından yanaşmış, telefonunu almak için bir hamle yapmıştı. Telefonunu almıştı almasına ama Jisung'ın birden ayağa kalkmasıyla kahve kokulu feromonları hemen burnunun dibinde bulmuştu.

Genç alfa kendini onun boynuna eğilmekten son anda engellemişti. Elindeki telefonu sıktı, Jisung da arkasında hissettiği bedenle donup kalmıştı sanki. Sertçe yutkundu kurdu alfasının dokunuşlarını bedeninde deli gibi istiyordu. İçine büyük bir özlem duygusu hakim olduğunda yavaşça yerinde döndü.

Böylelikle Minho'yla bakışları birleşmişti. Alfanın gözleri omegasının parlak dudaklarına kaydığında ise Jisung kalbinin deli gibi atmaya başladığını hissetti. Bu anı fark eden Felix, bir kaza çıkmadan kolunu Jisung'ın omzuna atmış ve arkadaşını masayla Minho'nun arasından kurtarmıştı. Jisung rahat bir nefes alırken Minho ise kendine gelmek adına boştaki elini sandalyeye yasladı.

Bu anlara şahit olan Felix'ten başka birisi daha vardı. Jisung'ın annesi, kaşlarını çatmış bir şekilde bu anın tümünü izlemişti. Onlara doğru gelen oğlunun hafif kızarmış yanaklarına, ardından elindeki telefonu ve az önce Jisung'ın oturduğu sandalyenin yaslanma yerini, gözlerini kapatarak sıkan alfaya baktı.

Aralarında ne döndüğünü anlamasa da korktuğu şeyin olmaması için boynundaki haç kolyesini avuçları arasına almış ve derin bir nefes alarak kafasını iki yana sallamıştı.

Bu sırada telefonun ucundaki diğer ikili ise arkadaşlarını iyi gördükleri için mutluydular. Seungmin kapanan telefonu koltuğa bırakmış ve Chan'ın kucağından kalkmak için bir hamle yapmıştı. Ancak alfa izin vermedi. Omegasının belindeki tutuşunu sıkılaştırıp diğer kolunu da sardı ona. Kendine doğru çekerken gülüyordu.

"Ya, Chan! Bıraksana." Seungmin ellerini sevgilisinin göğsüne yaslayıp ittirmeye çalışsa da tabii ki gücü Chan'a göre oldukça yetersizdi. Büyük olan, burnunu diğerinin boynuna gömerek zarif mandalinayla karışık yasemin kokusunu içine çekti. Ardından mührünün üstünü öptü. Seungmin bu öpücükle ona karşı gelmeyi bırakmıştı.

"Seungmin..." diyerek mırıldandı Chan. Omega kafasını biraz geri çekerek onunla yüzlerini hizaladı. "Hm?" diye cevapladı.

"Diyorum ki...acaba sana da birkaç tane etek almasak mı?" Yüzünde beliren sırıtışla sorduğunda Seungmin utançla gözlerini kaçırdı. "Sapık herif!" Güçsüz yumruklarından birkaçını alfanın omzuna indirdikten sonra Chan'ın onu bırakmasıyla hemen içeri kaçmıştı.

Alfa olan ise hala gülüyordu. Kollarını koltukta iki yana açtı ve bakışlarını tavana çıkardı. "Ah, çok aşığım."

Continue Reading

You'll Also Like

11K 1.3K 28
Bir zamanlar yedi kıtaya korku salan büyük cadinin biricik bir kızı dünyaya gelmiş; Exwlfy. Exwlfy'den annesi o kadar nefret etmis ki kendi kızını la...
1.6K 150 12
hyunjin: asla iyi biri olmayacağını bilmelisin lee minho.
196K 23.8K 45
jisung ev sahibi tarafından dolandırılır ve hiç tanımadığı minho ile iki sene aynı evde yaşamaya mahkum olur. !mpreg!
796K 65.1K 13
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...