They say 'FrIeNdS'/ Minsung

By jinijinijiniret

666K 80.2K 89.5K

TAMAMLANDI. -Omegaverse- Çok yakın arkadaş grubunuzda istemsizce sinir olduğunuz biri var mı? Han Jisung'ın v... More

Omegaverse nedir?/Uyarılar
1
2
3
4 (M)
5
6
7 (M)
8
9
10
11
12
13
14
15
16 (M)
17
18
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37 (M)
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49 |FINAL|

19

13K 1.6K 1.8K
By jinijinijiniret

Önceki bölümü okuduğuna emin ol cnm.

Oy sınırı: 305
Yorum sınırı: 400

"Yaz tatilinde ne yapacaksınız?" Hyunjin'in sorusuyla birlikte masadaki gözler ona dönerken Felix kolunu Jisung'ın omzuna attı. "Biz her zamanki gibi yazlıktayız."

Jisung ve Felix'in aileleri, birbirlerinin aile dostu oldukları için genelde sürekli görüşürlerdi. Öyle ki iki ailenin de Jeju'da, aynı mahallenin deniz kenarında yazlıkları vardı.

Chan, masanın üzerine yasladığı kollarına yatarak onu izleyen sevgilisinden bakışlarını çekip arkadaşlarına döndü. Bir yandan Seungmin'in saçlarını okşamaya devam ediyordu. "Ben bu yaz staja başlıyorum, Seul'deyim yani." Hukuk okuduğu için bir büroda staj yapacaktı.

"Ben de yanında kalacağım. Belki boş olduğu zaman birlikte ailemi görmeye gideriz." Seungmin, Chan'dan hemen sonra söyledi. Chan'ın ailesi çok uzun zaman önce bir trafik kazasında vefat etmişti. Seungmin'in ailesi ise tanıştıkları günden beri onu çok sevmiş, gerçek bir ailenin eksikliğini ona asla hissettirmemişlerdi.

Chan başıyla sevgilisini onaylarken Hyunjin'in mızmızlanmasıyla ona dönmüştü. "Ben yine evdeyim mal gibi." Jeongin su içtiği şişenin kapağını kapatıp masaya koydu. Bir eliyle Hyunjin'in sırtını sıvazlamaya başladı. "Üzülme hyung ben de evdeyim."

"Changbin, Minho ya siz?" Felix merakla daha çok Changbin'e dönse de ortaya sormuştu. Minho omuzlarını silkti, bilmiyorum dercesine. "Seul'deyim gibi." dedi ardından. Changbin de onu onayladı. "Ben de."

Felix'in yüzü düşmüştü belirgin bir şekilde. O kadar uzun süre Changbin'i göremeyeceği için üzülüyordu ancak elinden bir şey gelmezdi. Ailesiyle gidiyordu yazlığa çünkü.

Jisung arkadaşını anlamış gibi omzundaki elini tuttu. Kendince üzülme demeye çalışıyordu. Felix ise boğazını temizlemiş ve yerinde dikleşmişti. "İşi olmayanlar bizimle yazlığa gelse ya."

"Ne?" Jisung bunu beklemediği için ani bir tepki verirken masadaki gözler Felix'e dönmüştü. Sarışın omega gülümsedi. "Yani iki tane koca ev, zaten Chan hyung ve Seungmin burada; dört kişi daha gelebilir bence bizimle."

Hyunjin anında yerinde dikleşip masada öne doğru uzandı. "Cidden mi lan?"

Bu fikri beğenmeyen iki kişi vardı masada. Ancak ikisinden de ses çıkmıyordu. Jisung, bakışlarını kucağındaki ellerine indirmişti. Minho ise camdan dışarıyı izliyordu.

"Ailenize sorun olmaz mı?" Changbin konuştuğunda Felix ona dalga mı geçiyorsun der gibi baktı. Annesi ve babası arkadaşlarını tanıyordu genel olarak, oldukça da seviyorlardı. Ancak Jisung için durum biraz daha farklıydı tabii. Jisung'ın annesi, Minho'dan hiç haz etmezdi. Oğlunu sürekli rahatsız ettiğini söylerdi. Eh, Jisung'ın Minho ile kavga edip bazılarında ağlayarak annesine anlattığı gün sayısının da göz ardı edilemeyecek kadar olduğuna bakılırsa haklıydı da.

Felix onun sorununu anlamış gibi boğazını temizledi. "Changbin ve Minho hyung bizde kalır, Hyunjin ve Jeongin de Jisung'larda." diye bir fikir daha attı ortaya. Minho bu sefer masaya döndürdü boş bakışlarını. "Ben gelmeyeceğim." dedi, bariz bir şekilde kaçarken.

"Hadi ama hyung." Felix dudaklarını büzerek Minho'ya bakmaya başladı ve gözleriyle yanındaki Changbin'i işaret etti. Sen gelmezsen o da gelmez, gelirse de tuhaf olur demeye çalışıyordu. Minho derin bir nefes verip başıyla onu onaylamak zorunda kaldı en sonunda.

"Yes be! Tatile gidiyoruz Jeongin! Jeongin?"

Hyunjin daha az önce yanında oturan çocuğun şimdi boş olan sandalyesine bakıyordu. Ellerini sandalyenin tutma kısımlarına yasladı. "Jeongin nerede? Bebeğimi kim aldı lan?!"

Seungmin elini alnına koyup sıvazladı ve karşısında oturan Hyunjin'e baktı. "Tuvalete gitti, okulda kim alabilir çocuğu gerizekalı mısın?"

Hyunjin abartılı bir şekilde sağ elini kalbinin üstüne koyup derin bir nefes verdi. Sandalyesinde arkasına yaslanırken ağzından ufak bir "Oh!" nidası çıkmıştı. Chan ona gülerken yanında oturan Seungmin, yanağını alfasının omzuna sürttü ve çenesini koyarak onun profilini izlemeye başladı. Chan da ona doğru dönüp sevimli sesler çıkararak kiraz rengi dudaklarından bir öpücük çalmıştı.

Seungmin geri çekildi. "Hey!" diyerek yavaşça Chan'ın omzuna vurdu ve masadaki sohbeti yakalamak adına arkadaşlarında bakışlarını gezdirdi.

Yaz tatili bir hafta sonra başlayacaktı. Felix heyecanla şimdiden yazlıkta neler yapacaklarını anlatmaya başlamıştı. O sırada masaya geri dönen Jeongin'in olayları anlaması için de küçük bir özet geçildi. Genç beta bu habere çok sevinmişti, denize gitmek istiyordu uzun zamandır.

Çok geçmeden ders saatlerinin gelmesiyle Minho, Felix ve Jisung ayaklanmıştı. Arkadaşlarına kısa bir veda ettikten sonra kafeteryadan çıktılar. Geniş, kahverengi pencerelerin eşlik ettiği gri renk duvarların arasında dersin olduğu amfiye doğru ilerlemeye başlamışlardı.

Üçü de genel olarak sessizdi. Felix ikisinin ortasında kalmıştı. Böylelikle aradaki gerginliği iyice hisseder oldu. Jisung ona olan son olayları anlattığında ikisi için de üzülmüştü ve ikisini de kendilerince haklı bulmuştu. Jisung da temiz kafayla düşündüğünde Minho'ya katıldığını belirterek bu olaya bir nokta koymuştu.

"Yuta!" Kahverengi saçlı omega, arkadaşlarını bırakıp önünde gördüğü bedene doğru koşmaya başladı. Arkasından bağırdığı için alfa da duraksamış ve ona doğru kocaman bir gülümsemeyle dönmüştü.

Jisung, Yuta'nın yanına vardığında koluna girdi. Felix ise derin bir nefes verdi. Aradaki gerginliğin yok olacağını düşünmüştü ancak sağ yanından yayılan huzursuz feromonlarla erken karar verdiğinin farkına vardı.

Minho, önlerinde sarmaş dolaş yürüyen bedenlere baktı. Yuta'dan haz etmiyordu ancak karışmaması gerektiğini de biliyordu. Bakışlarını adımlarına indirip yola öyle devam etti.

"Bana yemek sözün vardı, unutmadın umarım!" Jisung, Yuta'ya sevimli sevimli gülümserken alfa onu onayladı. "Unutmadım Ji, bugün akşam boşsan?" diye sordu tek kaşını kaldırıp.

Omega, arkadaşını hızlı hızlı baş sallamalarıyla onayladı ve birlikte sonunda geldikleri sınıfa girdiler. Jisung'ın yanına gelen Felix'le birlikte Yuta ona döndü. "Felix! Jisung'la pizza yemeye gideceğiz, gelmek ister misin?" diye sordu kibarca. Felix'in ise pizza kelimesiyle gözleri ışıldamıştı. "Çok isterim!" diye onayladı onu.

Minho da çoktan yerine oturmuş, önünde konuşan üçlüyü dinliyordu. Onların yanına gelen Mark, kısa sürede sohbete dahil olmuş ve davetlerle birlikte gidecekleri yemeğe gelmeye karar vermişti.

Dörtlünün sohbeti, amfiden içeri giren profesörle son bulurken Minho yanına oturan Felix'e yer verdi. Hemen önlerinde ise Yuta, Mark ve Jisung oturuyordu.

Ders oldukça sıkıcı başlamıştı. Bir süre sonra arka kapının açılma sesi birkaç kişinin kulaklarını doldursa da kimse dönüp bakmadı.

"Selam dostum." Minho birden omzuna atılan kolla irkilse de gördüğü bedenle rahat bir nefes verdi. "Selam Yunho." Yunho, Minho'nun yakın arkadaşlarından biriydi ve oldukça etkileyici bir alfaydı.

Uzun bir sürenin sonunda dersin bitmesiyle öğrenciler yorgun ama mutlu bir şekilde ayaklanmışlardı. Felix, arkadaşıyla konuşan Minho'ya bir bakış atıp onun kolunu tuttu. Jisung, Yuta ve Mark da onların karşısında duruyorlar, Felix'in gelmesini bekliyorlardı.

Jisung kollarını birbirine bağlarken bakışlarını Minho'nun üzerinde tutuyordu. Ancak kendi üstünde hissettiği başka bir çift göz ile onun yanındaki bedene ilerletti. Yunho, Jisung'ı baştan aşağı süzmüş ve yüzüne bir gülümseme yerleştirip başıyla selam vermişti. Jisung kaşlarını çattı ancak selamını karşılıksız bırakmadı.

Felix, Minho'yu tuttuğu kolundan sarstı. "Biz gidiyoruz hyung." diyerek haber verdi ve Jisung'ın yanına ilerledi. Dördü birlikte amfiden çıkarken Yunho tekrar Minho'ya döndü. "Etrafında güzel omegalar varmış, neden söylemiyorsun?"

Dalga geçer gibi alfanın omzuna kendi omzuyla vurdu ardından. Minho kaşlarını çattı. "Arkadaşlarıma sulanmayı aklından bile geçirme Yunho." dedi uyarıcı bir sesle. Yunho ise güldü. "Şaka yapıyorum dostum ya!"

Birlikte amfiden çıktılar. O sırada yolda Changbin ile karşılaşmışlardı. "Nereye?" diye sordu Minho. Changbin elindeki defteri kaldırdı. "Programlama dersi." dedi bıkkın bir şekilde. Yunho onun için üzüldüğünü belirtircesine dudak sarkıtmıştı. "Kolay gelsin kanka." dedi ardından.

Changbin ikisine de selam verdikten sonra yanlarından geçip gitmişti. O sırada başka bir ses duyuldu koridorda. "Minho!"

Minho, arkasından gelen sesle o tarafa döndü. "Minju?"

Minju koşarak Minho'ya sarıldı. Bir kolunu ondan kısa olmasına rağmen omzuna attı. "Ne istiyorsun?" diye sordu Minho. Yunho ise Minju'nun saçlarını karıştırmıştı. "Sana da merhaba prenses." dedi mutlu bir sesle.

"Selam Jeong Yunho." diye kısaca cevap verdikten sonra yüzüne en güzel gülümsemelerinden birini yerleştirip Minho'ya bakmaya başladı Minju. "Abiş, arabanın anahtarlarını verir misin? Sadece bugünlük lütfeeeen~"

Elinin tekiyle Minho'nun yüzüne doğru bir işareti yaparken aynı zamanda "Hı? Hı? Hı?" diye soruyordu. Minho kardeşinin kolunu tutup omzundan indirdi. "Ne yapacaksın? Gideceğin yere ben bırakırım seni." derken kaşlarını kaldırmıştı. Minju dudaklarını büzdü. "Arkadaşlarımla gezeceğiz. Sen sıkılırsın, lütfen ya hadi!"

"Ver gitsin Minho ya!" Yunho'nun da Minju'yu desteklemesiyle alfa derin bir nefes verip cebinden çıkardığı anahtarı kardeşinin havada açtığı avuçlarına bırakmıştı. "Tek bir çizik görürsem hayatın biter." diye uyarmayı ihmal etmedi. Minju ise sevinç çığlıkları atmadan önce teşekkür etmiş, abisinin yanağına bir öpücük bırakıp gözden kaybolmuştu.

Minju, tıp; Minho ise sinema televizyon okuduğundan genelde sadece birbirlerine işi düştükleri zaman görüşürlerdi. O yüzden ikisinin kardeş olduğunu neredeyse kimse bilmezdi. Yakın arkadaşları bile. Söylemeye de gerek duymamışlardı. Karakter olarak oldukça zıt olsalar da güzel beta ve yakışıklı alfanın dış görünüşleri herkesin ağzında olacak kadar iyi ve benzerdi.

Yunho ise, Minho ve Minju'yla ortak gittikleri kick boks kulübünde tanışmıştı. Minju'nun o an rakibi olan Yunho'nun kolunu kırmasıyla başlayan arkadaşlıkları şimdiye kadar süregelmişti. Gayet de iyi anlaşırlardı.

Minho ve Yunho, Minji'nin gitmesinin ardından yollarına devam edip kafeteryaya indiler. Rastgele bir masa bulup oturduklarında Minho cebinden bir sigara çıkarmıştı. Yunho yüzünü buruşturdu.

"İçme şu iğrenç şeyi artık ya!" diye çıkıştı arkadaşına. Minho ise omuzlarını silkti. "Onu bunu bırak da, bugün akşam maça var mısın?"

"Ne maçı?" dedi Yunho, konu ilgisini çekmiş olacak ki masada öne doğru eğilmişti.

"Boks maçı tabii ki, özlemişsindir dayak yemeyi."

"Hah! Götüm! Varım lan, görelim kim dayak yiyormuş!"

Continue Reading

You'll Also Like

68.5K 5.7K 23
nasıl olsa görmez diye düşünen yağmur çözer, barış alper yılmaz'ın mesaj kutusunu not defteri olarak kullanmaya başlar. - hayat beni tekrardan 13 yaş...
98.1K 10.7K 23
changlix ❝changbin, felix'in bildiği tüm tatlı sıfatların sahibiydi.❞ _₂₀₂₀ 🚫bu kurgu; argo ve küfür bulundurmaktadır🚫 bir taneciğime, seni kocaman...
112K 6.1K 33
civciv: sarma mı yaptin gercekten __ #galatasaray 'da 1. 01.08.24 #barışalper 1. #yunusakgün 1. #millitakımlar 1. __ başlama tarihi 19.08.23 bitirm...
3.1K 336 6
Sherlock, evlerinin yanına taşınan bu aileyi sevmişti. Özellikle de büyük çocukları John Watson'ı...