Gölgenin Aşkı ლ

By Elizabethstark1

19.5K 1.8K 2.8K

❤WattpadRomanceTr Tarihi Baştan Yazan Kurgular Kategorisi❤ Demir ve Ametist'in aşk için verdikleri mücadele... More

Tanıtımლ
YENİ KİTAP DUYURUSU: AYRIK (01.03.2023)
Bilgilendirme ve Harita ლ
Siyah Gözlerin Sahibi ლ
Hayatın Hediyesiლ
Kalplerin Birliğiლ
Aşk Bir Delilik ლ
Beklenmeyen Kişi ლ
Altın Kafesლ
Hak Ettiğim Hayatლ
Gölgeler ve Işıklarლ
Hastalıklı Korkularლ
Tutulmayan Sözler ლ
Kıskançlık Tohumları ლ
Sorunlardan Kaçışლ
Kan Gölü ლ
Doğruları Kaybetmek ლ
Belirsizliğe Mahkum Olmakლ
Aşk İçin Kurulan Şehirლ
Kudretin Yetmediği Şeyler ლ
Yanlış Zamanლ
Acımayacağım ლ
Ölümün Yüzüლ
Yanlış İsimლ
Doğru Zamanლ
Zarar Veren ლ
Bedelლ
Gerçeği Ortaya Dökmek ლ
Yaşamak ve Yükselmek ლ
Hiçbir Şey Bitmediლ
İmrenmekლ
Bir Şans ლ
Kendini Kaybedenლ
Karamsarlıkლ
Sevmek veya Sevilmek ლ
İçimdeki Fırtınaლ
Sevilmekლ
Yas Tutmaya Hakkım Yok! ლ
Yaklaşan Tehlikeლ
Aileლ
Bir Hayalden İbaretsin ლ
Parçalanmışლ
Zafer İçin Ödediğim Bedelლ
Işığın Boğulmasıლ
Her Şeye Hakim ლ
Yaşam Işığı ლ
Yürekten Kayıp Giden ლ (FİNAL)
Kapaklarლ

Merhametin Çığlığı ლ

112 17 16
By Elizabethstark1

Oy ve yorumlarınızı benden esirgemezseniz, çok mutlu olurum.

Bölüm Şarkısı:  Florence + The Machine - Jenny of Oldstones

Yayın Tarihi:06.07.2022

Merhaba!

Bölüm kısa gelebilir. Bunun için açıklama yapmak isterim. Gölgenin Aşkı 2015-2016 yıllarında yazdığım bir kurgu. Şu ansa tekrardan yazıyorum, tabii yeni bir versiyon sunarak. Eski versiyonundaki bölümlere eklemeler yapıyor, uzatabilirsem uzatabiliyorum.

Kimi bölümlerde aynısı geçerli olamıyor. Bu bölümlerse Nazan bölümleri. Nazan bölümleri orijinalinde de kısaydı. Şimdi baya ekleme yaptım yapmasına ama şu an ekleme yapacak durumda değil bölümler. Olaylar nedeniyle kısa kısa geçecek.

Normalde erken bölüm salmayacaktım ama Tarih kısmında 12. olmak beni mutlu etti. Minik bir kutlama bölümü olsun.  Yedek bölümlerim de var ehehehe.

Yorumlarınızı bekliyorum, düşünceleriniz benim için kıymetli.

Talhin Sultanlığı – Başkent : Alkant

Nazan

İçim içimi yiyordu. Hala doğru mu yaptım, yanlış mı yaptım sorguluyordum. Gelecek için diye diye kendimi avutuyordum. Ellerimi kana bulamak zorundaydım. Başka bir çözüm yolu kalmamıştı ki! Aşina burada kaldıkça benim istikbalim tıkalıydı. O burada kalmaya inat ettikçe bana başka çözüm yolu bırakmıyordu. Şimdi kötü hissetmemeliydim. İktidar savaşında yapılan hamlelerdi. Vicdanımın sesini bastırmalıydım. Hala ölüm kararından emin olmamam babama göre zayıflıktı, annemse beni aciz buluyordu. Onlar çoktan hazırdı buna. Babama göre Aşina'nın o katillerden kurtulması imkansızdı. Maralay'dan özellikle çağırdığını söylemişti. Ofladım, ayağa kalktım.

Tören için hazırlıklar bitmişti. Kızım Batur'la tören alanında olacaktı. Gümüş çerçeveli boy aynamda son kez kendime baktım. Gerçek bir sultan gibi gözükmek istiyordum. Kızıl saçlarım toplanmıştı. Ahsen Sultan'ın diktirdiği mavi bir elbise giymiştim. İnci süslemeleri ile zarif duruyordum. Elbiseme uygun safir taşlı gümüş bir taç takmıştım. Tacıma yavaşça dokundum. Her şey bu tacı ömrüm boyunca takabilmek içindi. Ben bunun doğmuş, bunun için yetiştirilmiştim. Kimsenin bunu elimden almasına izin veremezdim.

Peki, Aşina öldükten sonra ne olacaktı? Batur derin bir hüzne boğulacaktı. Buna adım kadar emindim. Tüm yaşananlara rağmen Aşina'ya bakarken aşkından eriyordu. Delicesine meftundu. Keşke beni bu şekilde sevebilseydin diye mırıldandım. Onu sevgimle iyileştiremezdim. Yerimi çok iyi biliyordum, Batur için sadece kızımızın annesiydim. Daha fazlasını istesem de olamıyordu. Batur'u Aşina'nın kaybından sonraki hallerini düşünmek içimi acıtıyordu. Hayatını mahvetmek istemiyordum. Bir yanımsa o kızın ölmesini istiyordu. Öldüğü zaman her şeye sahip olacaktım. Aptal falcının dediklerini umursama diyordu içimdeki ses. Kaderimi kendim yazabilirdim.

Esin tören alanına gitmemi söyleyince düşüncelerimden sıyrıldım. Düşünmemeliydim artık. Kendimi toparlamalı, Batur'un yanında yerimi almalıydım. Herkes geleceğin sultanını görmeliydi. Zarif adımlarla tören alanına gittim. Açık havada yapılacak olan törene saray özenle hazırlanmıştı. Her taraf bembeyaz olacak şekilde süslenmişti. Ay tutulacaktı bugün ve bizler dileklerimizi dileyecektik. Yavaş yavaş yürürken aklıma Aşina'yı getirmemek beni çok zorluyordu.

Olmuyordu, kendimi engelleyemiyordum. Aklım Aşina'ya kayıyordu. Katiller tören başladığında saldırıya geçecekti. Babam öyle demişti. Belki de şu an Aşina ölmüştü. Soluğu kesilmiş ve ruhu gökyüzüne karışmıştı. Bedeni kan gölünün ortasında kalakalmıştı. Kutsal kan olarak görülen kanı sıradan bir insanın kanıyla aynı görülünce acaba ne düşünülecekti? Kötü olan şey o kan gölünde bulunmayı bekliyor olmasıydı. Gözümün önüne geldikçe ruhumu daraltıyordu.

Kalabalığa karışmıştım. Çevremdeki herkes havaya beyaz toz atıyordu. Ateş tam ortaya yakılmıştı, etrafı gösterişle aydınlatıyordu. Batur'u görmüştüm. Bir yanında Gülgün vardı, diğer yanında Aşina'nın ikizleri. Batur önündeki sepetten havaya çiçek yaprakları atıyordu. Etraftaki gürültüye ayak uydurmuştu. Diğer yandan Aşina'nın huysuzlanan ikizlerine bir şeyler diyordu. Annelerini istiyorlardı, hangi çocuk anneden ayrı kalabilirdi ki? Batur'sa saf saf annelerini göreceğini söylüyor olmalıydı. Hiçbir şeyden haberi yoktu. Onun ölüm haberini aldığında ne hale geleceğini görmek istemiyordum. Sevgilimin masum aşkına olan acısını görmek istemiyordum. Mecburdum.

Yanına geçmiştim. Sepetteki çiçek yapraklarından bir tutam aldım.

Ne olur, Gök Baba beni de mutlu kıl. Şu sarayda her şeye sahibim ama içimdeki boşluk dolmuyor. Ne olur, o boşluğu doldur.

Dileğimi tuttuğuma göre havaya atabilirdim. Ben de sepetten tutamları alıp, havaya atmaya başladım. Aklımdan Aşina çıkmadığı için Batur'a bakıp, duruyordum. Zihnimde Aşina'nın cesedi vardı. Batur görünce darmadağın olacaktı. İkizleri düşünemiyordum bile. Annelerini kaybetmek o çocukları bir ömür boyu yarım bırakacaktı. Gözlerim istemsizce dolmuştu. Dudaklarımı ısırdım, başımı eğdim.

Batur "Nazan neyin var? Neden bana tuhaf bir şekilde bakıyorsun?"

"Şey..." diye mırıldandım.

"Bir sıkıntın mı var? Pek iyi değilsin," dedi ve ona baktım.

Artık dayanacak güç kalmamıştı. Dayanamıyordum. Yanlış yapıyordum, farkındaydım. Ailem bana çok kızacaktı. Kendi ellerimle zaferimi bozuyordum ama olamıyordu işte. Ben de bu yoktu. Batur acı çekmemeliydi. Onu acı çekerken gördükçe kahrolurdum. Onun yarasına derman olabilirdim ama bir daha kendisi olamazdı. Olamayacaktı. Aşina'yı ölü bilmek onu kaybettirecekti. Aşina onu yaşarken bırakmalıydı.

Sakince "Batur, önemli bir şey var," dedim.

Batur "Ne?"

"Aşina'ya bu gece suikast düzenlenecek. Hizmetçilerimden duydum," dedim. Batur donakalmış bir şekilde bana bakakaldı.

"Ne diyorsun?" diye bağırdı. Bağırışıyla her şey durmuştu. Tüm gözler üstemizdeydi.

"Koş, yetiş geç olmadan. Tapınakta onu kurtar,"

"Tören bu gece bitmiştir!" diye bağırdı.

"Seninle geleceğim," dedim ve onun peşine takıldım. Batur'un itirazlarına rağmen onu umursamadım. Aşina'yı görmeden içim rahat etmeyecekti.

Töreni bozmuştum. Ahsen Sultan bana çok kızacaktı ama onu kim ciddiye alırdı? Yaptığımdan pişman değildim. Doğru olanı yapmıştım. Hem Batur için hem de Aşina'nın çocukları içindi. Ne olur, Batur yetişsindi. Dileğim buydu. Hayat ne kadar garipti. Aşina'nın hayatını kurtaracağımı düşünmezdim. Ölümü en çok benim işime yarayacaktı ama istemiyordum. Aşina'nın ölümünden sonrasındaki yaşanacaklar bana zarar veriyordu. Vicdanım uygun görmüyordu. Ben zalim birisi değildim. Bir insanın yaşamı iki dudağımın arasından kolaylıkla çıkamıyordu. Pişman olmayacağıma inanıyordum.

Sonunda tapınağa gelmiştik. Batur askerlerden önce koşmuştu. Avluya gelmişti. Ben de arkasındaydım. Katilin sırtı dönüktü. Yerde birçok ceset vardı. Anlaşılan Aşina hepsini öldürmüştü sadece sonuncusu kalmıştı. Katil kılıcını kaldırdığı anda Batur hançerini fırlattı ve göğsüne isabet ettirmişti. Katil yere yığılınca derin bir nefes aldım. Aşina yaşıyordu. Birkaç çiziği vardı, terlemişti. Elleriyle kendini sarmıştı ama çaresiz değildi. Gözlerindeki yeşil ateşi görmemek için kör olmak lazımdı. Yaşama delicesine bağlıydı. Batur şükürler olsun diyerek hızla yanına gelmişti. Aşina yavaşça ayağa kalkmıştı. Tüm yaşadıklarına rağmen asaletini kaybetmemişti. Bir begüm gibi davranıyordu. Batur'a gülümsedi. Yavaşça ona doğru yürürken dengesini kaybettiği sırada Batur'un kollarına yığılmıştı. Batur onu kucakladıktan sonra bana dönmüştü. Bakışları sertti.

Sertçe "Kendini sakın masum sanma, beni anlıyor musun? Bir şeyleri söylemiş olman sana olan bakışımı değiştirmeyecek," dedi.

"Ben doğru olanı yaptım ve Aşina'nın saldıraya uğrayacağını söyledim. Ya söylemeseydim ne olacaktı? Bu bilgiyi kendime saklamak beni daha iyi bir duruma sokabilirdi," dedim.

"Sana güvenmiyorum, Nazan. Gök Baba, bir tek senin içindekileri biliyor."

"Bir kerecik olsun beni anlamaya çalışsan ne olurdu? Hiçbir şey kaybetmezdin. Ben düşündüğün gibi bencil bir kadın değilim, Batur. Öyle olmayı çok istedim, biliyor musun? Böylece kafam çok rahat olurdu."

"Seninle tartışmayacağım. Aşina'yla ilgilenmem lazım," dedi ve yanımdan geçip gitti.

Tek damla yaşım yanağımdan süzülürken gülümsedim. İnsanı her daim üzen şey, beklentiler içinde kalmaktı. Batur'dan bir şey beklememek benim hayatımı daha mutlu kılardı. Olmuyordu ki! Bunu yapamıyordum. Bir ufak teşekkürü bana çok görüyordu. Tamam, suçlasındı ama sen olmasaydın Aşina kurtulamazdı diyebilirdi değil mi? Ben ona acıyıp Aşina'yı kurtarmıştım. Batur gibisine asla yarınılmıyordu.

Tapınaktan yavaş adımlarla çıktım, at arabasına bindim. Kendimi bitkin hissediyordum. Sarayı düşününce başıma ağrılar giriyordu. Saraydakilerden de tepki alacaktım. Neden Aşina'yı kurtardın diyeceklerdi. Onlara vereceğim cevap onları memnun etmeyecekti, beni bir çocuk gibi azarlayacaklardı. Benim yerimde olmamışlardı, nereden anlasınlardı? Onlar bulundukları konumdan rahat rahat yargılıyorlardı. Bense sürekli bir savaş halindeydim. İtiraf etmeliyim, hikayenin en başında böyle bir durumla karşılaşacağımı düşünmemiştim. Batur'un aşık olabilme ihtimalini her daim sıfır gördüğüm için rahatça oyunumu kurmuştum ama Batur gibisi bile aşık olabilirmiş. Onun aşkı uğruna benim hayatım mahvoluyordu, kimse bunu görmüyordu.

Saraya geri döndüğümde Esin bana kızımın huysuzlandığını söylemişti. Masum bebeğim! Bu hayattaki tek hazinem oydu. Onu kollarımın arasına alınca tüm sinirim sıkıntılarım uçup gidiyordu. Kızıl saçlarını okşarken ben de rahatlamış, gevşemiştim. Bana sarılıp uyuyakalmıştım. Tek hazinem, yaşama sebebim. Onun için de iyi bir gelecek kurmak için savaşıyordum. Bu sarayda ana kız olarak sözümüz olsun istiyordum. Çok şey değildi. Yürüdüğüm yolda dikenler olsa bile Gülgün'den destek alacaktım. Benim güzel kızım, annen hep seninle diye mırıldanıp saçlarından öpmüştüm.

Esin babamın geldiğini söylemesiyle ofladım. Anlaşılan gün bitmeyecekti. Babam yarını beklemeden gelmişti. Onu oturma odama almasını söyledikten sonra kucağımdaki Gülgün'ü yatağımın diğer tarafına yatırdım. Gözlerini açıp bana bakmış, geri uyumuştu. Minik ellerini öpmüştüm. Aynada kendime son kez baktıktan sonra oturma odama gelmiştim. Babam gergin bir şekilde odanın içinde dolanıyordu, Rahat bir tavırla koltuğa oturdum. Azarlanmaya hazırdım. Babam dönüp bana bakmıştı.

Babam "Seni salak kız, seni aptal! Mirza'ya sen söyledin değil mi?"

Rahat bir tavırla "Evet," dedim. İnkar edecek hiçbir şey kalmamıştı.

"Neden yaptın?"

"Çünkü Batur'u seviyorum, onun acı çekmesini istemiyorum. Yanımda olmasa bile mutlu olsun istiyorum. Yanımda olup acı çekmesine razı gelemezdim," dedim. Dudaklarımı ısırmıştım. Gözlerimin önünde acı çeken Batur'u hayal etmek bile korkunçtu. "Kendimce doğru olanı yaptığıma inanıyorum. Ben sizin gibi olamam."

"Aptal! Aşk, seni hayallerine ulaştıracak mı? Aşk, sana güç ve taht verecek mi? Hayır! Bunu biliyor olmana rağmen yaptığın şeyse zayıflığına boyun eğmek oluyor. İçinden sil at şu zayıf duyguları."

Gözlerimi kapatıp başımı iki yana salladım. Babamın dediği gibi kolay olmuyordu. "Baba, lütfen sus! Ben Aşina'nın canlı olarak Batur'dan ayrılmasını istiyorum. Ölü olarak değil!"

"Ölü veya diri fark etmez. Savaşta her şey olur. Senin yaptığınsa zayıflık! Düşmanına merhamet gösterenin kazanmaya hakkı yoktur derler."

"Adil olmak zorundaydım, anlamıyor musun?"

"Sadece kendine adil ol, düşmanına adalet sağlama. Kazanmak için yeri geldiğinde elini kana bulamak zorundasın. Aşina denilen kadının nasıl güce sahip olduğunu görüyorsun. Sultan Barlas bile o kadından korkuyor. Bunu kırmak için öldürülmesi şarttı ama sen bozdun. Aptalca hislerin felaketimiz oldu."

"Aptalca hisler mi? Ben insanım, insan! Basit bir taş parçası değilim," diye bağırdım.

Babam alaycı bir tavırla güldü. "Burada yaşıyorsan basit bir taş parçası gibi olacaksın. Hatırla, buraya giren sensin. Ben hiçbir şey yapmadım."

"Çocukluğumdan beri bana Nazan Sultan diyen sizdiniz. Beni her daim bu sultanlığın hanımı olarak gördünüz, o şekilde yetiştirdiniz. Şimdiyse size göre hata olan bir hamlemde hemen yüzüstü bırakılıyorum. Ne acı, ne büyük kayıp benim için!"

"Yetiştirdiğimiz gibi davranmış olsaydın, şu an o Aşina'nın ölümünü kutluyor olurduk."

"Beni anlamak istemediğin çok açık, baba. Ben kalbimden geçeni yaptım, doğru olan buydu," diye fısıldadım. Babamsa gözlerini kısıp bana baktı. Öfke ve utanç karışıktı. Nasıl onun kızı olduğumu sorguluyor olmalıydı. Onun kızı olsaydım bu gece Aşina'yı kurtarmazdım.

"O zaman ne halin varsa, gör! Gölgen her şeye sahip olurken, sen burada çürü. Bir kız vermiş olarak dört duvar arasında hapsol," dedi ve kapıyı sertçe kapatıp, gitmişti.

Omuzlarım çökmüştü. Dudaklarımı ısırdım. Ben doğru olanı yapmıştım. Evet, doğru! Neden kimse anlamıyordu? Neden? Herkes bencildi. Kimse anlamak istemiyordu. Bir kerecik olsun benim açımdan değerlendirilseydi ne olurdu? Masum bir istekti bu. Tamam, benim de hatalarım var. Hatasızım demiyorum ama anlaşılmak isteyebilirdim. İçim acıyordu. Yalnızlığım yüzüme bir kez daha vuruluyordu. Kaderim bu muydu? Gök Baba'nın bana uygun gördüğü hayat bu muydu? Belki de bir sınavdı. Sınavı başarıyla verirsem isteklerime ulaşacaktım. Buruk bir tebessüm yüzümde oluşmuştu. Kendi kendimi kandırıyordum.

Bu bir sınav falan değildi. Hayatımın gerçeğiydi. Ben istediklerimi elde etsem bile anlaşılmayacaktım, yapayalnız kalacaktım. En yakınımdakiler bile beni yargılayıp duracaklardı. Zavallı ben! Kaderime razı gelmekten başka çarem yoktu. İsyan etsem bile değişen bir şey olmayacaktı. Eh, her şeyin bedeli bu olmalıydı. Tek korkum ileride hayatıma dönüp baktığıma tüm bunlara değmeyeceğini görmekti. Bu olursa ne yapardım? Düşüncesi bile korkunçtu. Ürpermiş, kolumu ovalamıştım.

Esin bana İlter Bey geldi deyince istemsizce kıkırdadım. Sinirlerim aşırı bozulduğundan kaynaklıydı. Neydi bu? Tutulma gecesi herkes beni azarlayacak mıydı? Ona gelme desem başkaydı, gel desem başkaydı. Gelme demezsem yarın beni bulacaktı, daha öfkeli olurdu. Gelsindi, o da içindeki öfkeyi kussundu. Gelsin dedim. Kapım bir daha açıldı ve içeri İlter girdi. Öfkesi bakışlarından belli oluyordu. Biricik Aşina'sı ölümden dönmüştü, şansa bakın kahramanı olamamıştı. Bundan dolayı bile bana kızardı. Aşina'nın gözüne girememişti ya, hemen Nazan'a kızmalıyım demiş olmalıydı kendine.

İlter sakince "Sen ne yaptığını sanıyorsun? Hani beni bekleyecektin ve planımı uygulayacaktık. Neyin acelesi bu, Nazan?" dedi.

Dudaklarımı büküp ona baktım. Omzumu silktikten sonra "O kadar beklemek istemedim. Hem suikastle bir bağım olduğunu nasıl çıkardın? Ben masumum," dedim. İlter sinirle gülmüştü.

Alaycı bir şekilde beni süzüp "Öyle mi diyorsun, kendini bu şekilde mi bana savunuyorsun?" dedi. Başımı dikleştirmiştim, o da yüzünü ciddileştirdi. "Baya var, Nazan. Buram buram senin o şekerli kokun geliyor burnuma. Aşina'yı törenden uzaklaştırdın, ikizlerin onunla olmasını istemedin. Tek başına olması için elinden geleni yaptın. Sonra ne olduysa Aşina'yı kurtardın. Bunu yapmış olan olayın suçlusu olmanı temizlemiyor."

"Ben doğru olanı yaptım, İlter. Kalbimi dinledim."

"Doğru mu? Son anda vicdanını dinledin, en başta niye dinlemedin? Her şeyi hesaplayan bir kadınsın, neden bunu daha önce yapmadın?"

"Bu kadar rahatsız olmamıştım. Zaman ilerledikçe hata olduğunu anladım. Konu bitsin, lütfen. Daha fazla uzamasını istemiyorum."

"Aşina'yı kurtardın diye her şey bitecek mi? Onun benim için önemini görmüyor musun?" dedi sertçe.

Sinirle güldüm. İlter'e inanamıyordum. Aşina'yı onun için mi kurtardığımı sanıyordu? Budala! Sertçe "Ben Aşina'yı değil, Batur'u kurtardım!" dedim. Ayağa kalkıp karşısına geçmiştim. "Aşina ölseydi sen hayatına devam ederdin, hiçbir şey olmamış gibi. Fakat Batur edemezdi."

"Aşina ölseydi, yemin ederim ki nefes alıyor olmazdın. Seni kendi ellerimle öldürürdüm, Nazan. Ben senin düşündüğün gibi birisi değilim."

"Haklısın, düşündüğüm gibi birisi olsaydın hayal kırıklığına uğramazdım. Koca bir hayal kırıklığısın. Diğerleriyle aynısın benim için."

İlter kafasını iki yana salladıktan sonra sessizce küfretmişti. "Son zamanlardaki tuhaflığından anlamalıydım. Hata bende! Senin tuhaflığını çözmüş olsaydım şu an her şey çok başka olurdu," dedi. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Karşıma geçip Aşina demesi beni gittikçe geriyordu. Anmasaydı adını yanımda, bahsetmeseydi o yabancıdan.

Gözlerinin içine bakarak "Salak! Aşina yerine bana değer vermelisin. Senin çocuğunu doğurdum," diye fısıldadım.

"Nazan, bazı şeyleri hatırlatayım. Birinci biz evli değiliz, ikincisi sen beni hanedanlığa girebilmek için kullandın. Duruma bakınca Gülgün benim kızım değil. O, Batur'un kızı."

"Senin gibi aptalla evlenmem."

"Ben de sana bayılmıyordum. Sadece bir anlık zevkim oldun," dedi. Öfkeyle yüzüne tokat attım. O alaycı bir tebessümle bana bakmıştı, elini yanağına götürmüştü.

"Beni bir fahişe ile eş değer göremezsin. Git, fahişelerine bu lafı söyle. Dur ya, asıl ben kendime kızmalıyım. Bir hainin oğluyla yattım, kendi değerimi bilmemişim," dedim.

Omuzlarımdan tuttuğu gibi beni duvara yaslamıştı. Gözleri karanlıktı. Benden tiksinerek bakıyordu. Sözlerimin onu kızdırması beni mutlu etmişti. Hak ettiği sözleri duymuştu.

"Sen bu ülkenin kanıtlanmış fahişesisin, Nazan. Çevirdiğin oyunlarla bunu kanıtladın. Seni son kez uyarıyorum. Aşina'ya bir daha dokunursan, ölmek için bana yalvarmak zorunda kalırsın. Hayatını mahvederim. Benim ona olan aşkım büyük. O aşktan aldığım güçle burayı yakarım. Kimse beni ona sahip olmakta durduramaz," dedi ve kapı açıldı.

İçeri Aşina'nın abisi Manay girmişti. Gözlerinde öfke ve şok vardı. Acaba neyin şokuydu? Her şeyi duymuş muydu? İçim korkuyla dolmuştu. Eğer her şey duyduysa sonum gelmişti. İlter'in sözleri, benim dediklerim birer itiraftı. Ölmekten beter olurdum. Kızım, benim güzel bebeğim. Onun da başı belaya girerdi. Ah, hayır. Duymasındı! Hiçbir şey duymasındı, bilmesindi. Lütfen, Gök Baba! Bana yardım et. Benim senin dışında kimsem yok.

Continue Reading

You'll Also Like

241K 20.6K 52
Özgür(Toprak) sadece toprak ve kum zeminde görünebilen bir gençtir. Hayatın ona verdiği bu farklı özelliğe alışmaya çalışır. Farklı bir hayat çoğu in...
AŞIK CİNİM By Gece....

Historical Fiction

77.9K 3.2K 33
Nefret ettiği bir insanoğluna aşık olmuş bir cin aşık bir cini olan kız Peki sizce bu aşka ne olacak başlamadan bitecekmi yoksa büyük bir yasak a...
PAŞAM B×B By Einsames_Rosa

Historical Fiction

31K 1.9K 21
1496 yıllarında Osmanlı'nın en korkulan ve saygı duyulan paşası Cemal Paşa ve onun biricik oğlan kölesi Niko'nun aşkı ( kitap tarihten bağımsızdır)
7.2K 400 17
Bazen aşk için yanlış kararlar alabiliriz. Bazense doğru kararlar alabiliriz. Fakat bu hikaye mutlu sonla bitmiyor mutlu sonsuzluk ile bitiyor...