hotter than hell 'hyunin

By scullyoon

126K 10.1K 15.7K

cehennem oldukça sıcaktı, lakin hwang hyunjin bir şeytandı ve kendisi cehennemden daha sıcaktı. More

0 - "Hotter Than Hell."
1 - "Ne doğru ki zaten?"
2 - "Beni tamamiyle kabullenmelisin, tamamen."
3 - "Benim cehennemime girersen, bir daha çıkamazsın."
4 - "Merak etme, imzam üzerine çok yakışacak."
5 - "Bana ihtiyacın olduğunu ikimiz de biliyoruz."
6 - "Bu öğrencinize yardım etmeyecek misiniz, Monsieur?"
7 - "Seninle vakit geçirmeyi sevdim."
8 - "Sen benimsin."
9 - "Peki size özel bir hediye versem?"
10 - "Bu yaşadığım en güzel zıtlık."
11 - "Benim istediğim şey sensin."
12 - "Seni seviyorum."
13 - "Bu canavarı yaratan kişi sensin."
14 - "Diğerlerinin ne düşündüğü umurumda değil."
15 - "Arzuladığımız bu değil, biliyorsun."
16 - "İşte benim oğlanım."
18 - "Beni seçtiğin için teşekkürler."
19 - "Senin için deliriyorum resmen."
20 - "Gözlerime bakarken de söyle beni sevmediğini."
21 - "Sana hükmetmemi seviyorsun, itiraf et."
22 - "Ben sana hiç doyamıyorum."
23 - "Öğrencim değilmişsin gibi."
24 - "Benim ol, sonumuza dek."

17 - "Uyandığım her gün seni görmek istiyorum."

3.2K 318 539
By scullyoon

chase atlantic, slow down

"push a little further on the edge
crawl a little further on the bed, babe
i'm burning up, yeah, all i see is red
she said, "fuck me like i'm famous",
i said, 'okay'"

-

Son vizeler başlıyordu ama aklımı asla toplayamıyordum. Bu hafta Hyunjin'in ailesi yurtdışından gelecekti ve haftasonu yemek yiyecektik beraber. Heyecanlıydım ama öğrencisi olduğum gerçeğini ailesi öğrendiğinde işler beklediğimden daha da kötü ilerleyebilirdi.

Mezun olmama ise yalnızca bir ay kalmıştı. Yakında öğrencisi olmaktan kurtuluyordum.

Her ne kadar kampüste yaşadığımız şeyler ilgi çekici olsa da sonunda öğrenci muamelesi görmeyeceğim gerçeği ve bir nebze de olsa artık öğrencisi olmayacağım için içimin rahatlayacağı gerçeği güzeldi.

Bugünkü sınavımız Hyunjin'in dersi olan Fransız Tarihindendi. Hatta dün ben bunu tamamen unuttuğum bir sırada Hyunjin beni evine çağırmış, ve ben sevişmeye hazır bir şekilde ona gitmiştim. Ama o bana sınav konularını anlatmış ve biraz da olsa çalıştırmaya çalışmıştı.

Ve bu beni mutlu etmişti, onun beni önemsediğini ve sadece seks için çağırmadığını bir kere daha kanıtlamıştım kendime.

Sınavdan çıktıktan sonra sorular yüzünden yüzüm oldukça gülüyordu. Sorduğu soruların hepsi dün bana anlattığı konulardandı sadece ve bu yüzden oldukça kolay gelmişti. Tamam, bunu yapması yanlıştı ama ben onun sevgilisiydim sonuçta, birazcık da olsa yardımcı olmalıydı.

Telefonumu sınav salonundan çıkar çıkmaz açtığımda gördüğüm mesaj beni gülümsetmişti.

amoureux*:
sınavın nasıl geçti?
(*aşık)

ma chérie*:
sayende çok güzel geçti
odanda mısın :)
(*sevgilim)

amoureux:
odamdayım

Okuduğum mesajla kendimi onun odasının önünde bulmuştum. Kendimle çelişiyordum resmen, daha önce bir daha kampüste bir şeyler yaşamayacağımızı ona bizzat ben söylemiştim. Ama biraz riskten kim zarar görürdü ki? Kapıyıda kitledikten sonra bir sorun olacağını düşünmüyordum.

Hyunjin bunu hak etmişti.

Hem de fazlasıyla.

Kapının önünde biraz etrafıma bakındım ve kimsenin bu tarafa bakıyor olmadığını görünce içeriye girip kapıyı arkamdan hızlıca kilitledim. Tekerlekli çalışma sandalyesinde oturan Hyunjin'i görmemle beraber dudaklarım gerilmişti.

"Okulda yapmak istemediğini sanıyordum?" dediğinde ona doğru yaklaşıp sırt çantamı masanın üzerine bıraktım. Bugün kravat takmış olması da gözümden kaçmamışken kravatının ucundan tutup onu sandalyede kendime doğru çekmiştim. "Evet... Ama biraz riski kim sevmez ki?" dedikten sonra nefesimi yüzüne doğru üfleyip onu harekete geçirmeye çalışmıştım.

Başarılı da olmuştum.

Ayağa kalkmasıyla beraber taktığı ama göz numarası çok yüksek olmadığı için pek işlevi olmayan, ince kenarlı gözlüğünü tek hamlede gözünden çıkartıp kenarıdaki masasının üzerine bırakmıştı. Ayağa kalkmasıyla ben de birkaç adım gerilemiştim ama ellerini belime koyarak sırtımı masaya doğru çevirmiş, beni hafifçe kaldırarak masanın üzerine oturmamı sağlamıştı.

Bacaklarımı iki yana açtığımda arada olan boşluğa yerleşip dudaklarımızı birleştirmişti. Sertçe öpüştüğümüz sırada alt dudağımı dişleri arasına alıp sıkıştırdıktan sonra dudaklarımızı ayırmıştı. "Seviyorum seni." demesiyle boynuma yönelmişti ki ellerimi uzun, siyah saçlarına yerleştirip kafamı geriye atmıştım.

"Ben de seni seviyorum."

Üzerimdeki açık mavi tişörtün üzerinden ellerini, onun için yanan bedenimin her yerinde gezdirmesinin ardından bayık gözleriyle bana bakmıştı. "Maintenant je veux juste que tu pleures pour moi.*" Fransızca konuşmasını sevdiğimi bildiğinden konuşuyordu arada, özellikle de bu arsız cümlelerini fransızca söylemeye bayılıyordu, çünkü bunun beni aşırı tahrik ettiğinin farkındaydı oldukça. Seviyordu beni tek bir kelimesiyle bile yerle bir etmeyi.
(*artık sadece benim için ağlamanı istiyorum.)

Nasıl yapacağını çok iyi bilmesi de cabası.

"Ton corps m'aime mal, tout comme tu m'aimes Jeong.*" dediğinde gülümsemiştim ve bir elimi saçlarından gömleğine indirmiş, karnında biraz elimi gezdirmiştim. "Je sais, parce que tu es le meilleur, baise-moi.**" diyerek ona cevap verdiğim sırada dudaklarını boynumdan çekmişti. Ben de elimi siyah, kumaş pantolonu üzerinden penisine getirmiştim.
(*vücudun beni fena seviyor, senin de beni çok sevdiğin gibi Jeong.)
(**biliyorum, çünkü en güzel sen beceriyorsun beni.)

Geri çekilerek ayağa kalkmama izin vermesinin ardından dizlerim üzerinde çöktüm ve kemerinden hızlıca kurtularak önce pantolonundan, sonra ise iç çamaşırından kurtuldum. Ellerini saç köklerime geçirmesinin ardından çoktan benim için kalkan sikini avuçlarım arasına alıp birkaç kez çektim. Saç diplerimden, kafamı kendine doğru çekmesiyle beraber kendimi ona ağız işi yaparken bulmuştum.

Ortama uyum sağlayarak ileri geri ağzımda hareket etmesini sağladım.

Kısık inlemelerini bana bahşettiği sırada kendini bana ittirmeyi de ihmal etmiyordu. Bir yandan alt bedenim sızlamaya başlamıştı. Ön sevişmeyi uzun tutmayı sevsem de bugün fazla uzamayacak gibi duruyordu çünkü o da biraz daha ona ağır işi yaparsam ağzıma boşalacak gibiydi.

İkimiz de bugün erken erekte olmuştuk ve nedenini bilmiyordum. Muhtemelen riskli bir ortamda olduğumuzdandı. Bu ikimizde de heyecan yüklerken aynı zamanda bizi deliye çevirip adrenalinimizi yükseltliyordu. Bu da daha çabuk erekte olmamızı sağlamış olmakıydı.

Geri çekildiğimde beni ters çevirdi ve belimden beni eğerek göğsümü masasına adeta yapıştırmamı sağladı. Açık mavi, yırtık kot pantolonumu ve iç çamaşırımı dizlerimden aşağıya indirdikten sonra iki parmağını bana uzattığında gülümseyip parmaklarını ağzıma aldım.

İşaret ve orta parmağını ağzımda güzelce ıslatmamın ardından fazla beklemeden önce işaret parmağımı deliğime göndererek beni hazırlamaya başlamıştı. Açıkçası biraz da hızlı olmamız gerekiyordu çünkü her an biri gelebilirdi.

İkinci parmağını da içime göndermesinin ardından parmaklarını çıkartıp kendini bir-iki kez daha çekiştirmiş ve kendini içime iteklemişti. "S-siktir!" diyerek inlememe engel olamadığımda hızlıca içimde gelip gitmeye başlamıştı ki kalçama bir kere vurmuştu, durmadığı sırada. "Sessiz ol bebeğim, burada biri duymamalı bizi. Sen istedin bunu hatırlatırım."

Ben istemiştim doğruydu ama çok eğlenceliydi. Ve hiç bu kadar eğlenceli gelmemişti daha önce. Belki de aramızdaki ilişkinin farklı bir türe eğilmesi buna sebep olmuştu. Diğerleri bilmese de ben gerçeği biliyordum, onunla sevgili olduğumuzu biliyordum.

İki elini de bel hizzama koyup içimde hareket etmeye devam ediyordu ki ikimizin de kısık sesli olan boğuk inlemeleri bütün odasını kaplamıştı. Belki de kişisel bir odasının olması bizim şansımızdı. Çünkü bütün öğretmenlerin tekli odası yoktu, bazılarının iki üç kişi oldukları odaları vardı.

İçimden kısa bir süreliğine çıkıp beni kendine çevirdi ve tekrar kendimi masasının üzerinde oturur şekilde buldum. Bir bacağımı yukarıya kaldırıp omzuna doğru yasladı ve tekrar sıcaklığını içimde hissettim. "Ah-siktir Hyunjin! Bu pozisyonu sevmediğimi biliyorsun." dediğimde içimdeki hızını arttırmıştı. "Biliyorum ma chérie*, ama ben seviyorum."
(*sevgilim)

Dün, bir şey bakmak için telefonunu kurcaladığım sırada beni bu şekilde kaydettiğini görmüştüm. Ve o bende hala daha adıyla kayıtlıydı. Bunu ilk benim yapmamı beklerdim normal şartlarda ama o beni sevgilim diye kaydetmişken benim onu adıyla kaydetmem garip kaçardı.

Bana bu şekilde seslenmesi hoşuma gidiyordu. Bunu fransızca söylemesi ise cabası.

Bir yandan sınırda olduğumu fark ederek kendimi de çekmeye başladığım esnada uyluğuma doğru boşaldığımı fark ettim. Benden birkaç saniye sonra, o da geleceğini anlayıp içimden çıkmış ve bacak kısmına doğru sızmıştı.

Anında kenarıdaki peçeteyle üzerimi temizledikten sonra altımı giymiş ve Hyunjin'e dönmüştüm. "Akşam Beomgyu bir arkadaşına kalmaya gidecek, bize gelmek ister misin? Şu geçen dediğin filmi izleriz." dediğimde ve gözlerimi kırpıştırdığımda saçını da düzeltip bana dönmüştü.

Ben de o sırada kalçamı masaya yaslayıp kollarımı önümde birleştirmiştim. "Aslında benim daha iyi bir fikrim vardı." demesiyle pür dikkat onu dinlemeye başlamıştım.

"Uyandığım her gün seni görmek istiyorum." dediğinde yutkundum.  "Bana taşınsana. Döneminin bitmesine az kaldı. Seni okulun iki-üç dakika gerisinde bırakırım, kimse de şüphelenmez. Beraber yaşayalım."

Duyduklarımı idrak etmeye çalışıyordum. Bana "Beraber yaşayalım." demişti resmen. Ailesiyle tanışacaktım, Changbin ve Felix'le gittiğimi eğlence gecesinde birkaç arkadaşına beni sevgilisi olarak tanıtmıştı, şimdi de beraber yaşayacaktık. Her şey kulağa çok şaka gibi geliyordu ama ne kadar kendimi eksik hissettiğim yön varsa onları kapatmaya çalışıyordu o.

Birden kollarımı boynuna dolayıp ona sarıldım. "Olur, yaşayalım beraber." dediğimde gülüp o da bana sarılmıştı. İnanması zordu ama biz beraber yaşayacaktık, bir adım daha ilerlemiştik artık.

...

"Oha Jeongin, ciddi misin?" dedi Felix hayretler içinde. Kafamı aşağı yukarı salladım gülümserken. "Yani sana 'beraber yaşayalım' dedi öyle mi?" diye tekrarladığında kafamı aşağı yukarı salladım yine ve gülümsemem genişledi. "Beraber yaşayacaksınız demek... İnanamıyorum hala, ben de o piç sizin sevgili olduğunuz iddiası çıktığında ve yalanladığında sana değer vermediğini sanmıştım. Demek ki adam sevgisini böyle göstermeyi seviyor."

Duyduklarımla kısa bir duraksadım. "Yalanladığında bana değer vermediğini mi sanmıştın? Neden?"

"Ya şey.." dedi ve biraz yüzü bozuldu. "Evet öğretmen o, işi tehlikeye girerdi bunu itiraf etse ama bilemiyorum... Yine de benim sevgilim yalanlasa benim hoşuma gitmezdi. Tabii sizin sevgililik ilişkiniz çok başka bir boyut, saklamanız gerekiyordu. Aynı şey değil." dediğinde iç geçirdim. "Yalanlaması gerekiyordu ama yalanlayınca benim de içim bir kötü olmuştu yine de, doğru diyorsun. Neyse o günler geride kaldı artık, kampüste olayı hatırlayan bile yok neredeyse."

Felix konuyu değiştirmek için, "Ee ne zaman taşınıyorsun ona?" dediğinde derin bir nefes aldım. "Birazdan bize birkaç eşyamı almak için gelecek sanırım.." dememle "Ne? Bu kadar çabuk mu?" diyen bir Felix duymam bir olmuştu. "Tam olarak taşınmıyorum, sadece hepsini aynı anda götürmemek için önceden gelip birkaç kıyafetimi almak istedi."

Gelen mesaj sesini duyduğumda telefonuma sarılmıştım.

amoureux:
kapının önündeyim
evde birileri var mı
ve
sen hala felixlerde misin???

ma chérie:
evde beomgyu ve arkadaşı vardı
geliyorum ben de
bekle istersen

Hemen Felix'in yanından kalkıp karşı apartmana koşmuştum adeta. Apartmanın önünde arabasına yaslanmış Hyunjin'i gördüğümde sırıtıp yanına ilerlemiştim. "Sen burada bekle istersen ben alayım birkaç parça bir şey." dediğimde kaşları çatıldı.

"Neden gelmiyorum ben de?"

"Ah.. Şey için dedim, hani Beomgyu seni tanımıyor ama olur da tanırsa diye." dememle beraber küçük bir çocuk gibi omuz silkmişti. Onu ilk defa böyle görüyordum. "Ben de sevgilin olarak buraya geldiğimi söylerim, ne olacak." deyip önden önden apartmana yürümeye başladı. Açıkçası böyle düşünmesi hoşuma gitmemişti diyemezdim.

Kapıyı açan Beomgyu bir bana bir ona bakmıştı. "Jeongin? Bu kim?" diye bana sorduğunda Hyunjin atılmıştı öne. "Sevgilisiyim." demesinin ardından ayakkabılarını çıkartıp Beomgyu'yu yarmış, benim yerini bildiği odama doğru yürümeye başlamıştı. Sanki ev kendisininmiş gibi alışkın davranması beni güldürmüştü.

Arkasında ise merakla bana bakan bir Beomgyu bırakmıştı.

"Beomgyu, sen ona aldırış etme. Arkadaşının evde olduğunu biliyorum ama, birkaç dakika konuşabilir miyiz?" deyip içeri girdiğimde beraber konuşmak için mutfaktaki masaya oturmuştuk. Ciddi bir şeyler söyleyeceğimi anlamıştı yüz ifademden muhtemelen çünkü Hyunjin hakkında hiç yorum yapmamıştı. Normalde neden burada olduğunu öğrenmeden susmayacak bir tipti çünkü.

Elimi saçlarıma daldırıp derin bir nefes verdim. "Nasıl başlasam bilemiyorum... Benim bir süreliğine taşınmam gerekiyor. Seni böyle bir anda yüz üstü bırakmış olmak istemiyorum; aynı zamanda büyük, taşınırken aldığımız eşyalarımı burada bırakacağım ve bu yüzden kiranın yarısını ödemeye devam edeceğim." diye kısaca açıkladığımda yüzü düşmüştü. Beraber çıkmıştık bu yola ve ben Hyunjin'in taşınma teklifini kabul ederken bunları hiç düşünmemiştim.

Ona karşı suçlu hissediyordum.

"Yalnız kalacağımdan sorun ediyorsan etme Jeongin, teşekkür ederim böyle açıkladığın için de. Beni yarı yolda falan da bırakmıyorsun saçmalama. Hem kirayı ödemeye devam edecekmişsin de zaten." diyerek şakaya vurmuş ve gülmüştü. Onun gülmesiyle ben de gülmüştüm.

"Sık sık görüşelim olur mu? Özlerim seni." dediğimde kafasını aşağı yukarı salladı.

"Sadece doğru bir karar olup olmadığından emin ol. Sonrasında pişman olmanı istemem." demesiyle kafamı iki yana hafifçe salladım. "Hiç bu kadar emin olmamıştım bir şeyden Gyu."

"Jeongin hangilerini alacaksın bunların?" diye odamdan gelen sesi duymamla göz devirdim. "Kurcalama eşyalarımı geliyorum!" dedim ve ayağa kalkıp Beomgyu'ya sarıldım. "Çok iyi bir ev arkadaşıydın." dememle güldü. "Sen de."

Sonra sarılmayı bırakıp hızlı adımlarla odama girdim. Dolabımın kapağını açmış bir şekilde giysilerimi kurcalayan Hyunjin'i görmemle derin bir nefes vermiştim. "Başkalarının kıyafetleri kurcalanmaz." dediğim sırada eline, bana daha öncesinde hediye olarak verdiği kedi kulaklarını almıştı. "Bunları taktığını hiç görmedim, valize koyalım arada takarsın." demesiyle ağzım şaşkınlıkla açılmıştı. "Kapı aralıktı, şöyle şeyler demenin sırası mı?"

Elinden kedi kulaklarını aldığımda gülmüştü pislik. Bilerek yapıyordu ve bu hareketleri beni öldürecekti.

Nihayet her sabah uyandığımda ve her gece yattığımda göreceğim tek bir yüz vardı. O da her zaman görmek istediğim yüzdü.

Bu yüzden pişman olmak, şu an yaptığım şeyden en uzak şeymiş gibi duruyordu. Ve bu kararımdan asla pişman olmadım.

-

hotter than hell yb attım şaka değil?????
ay bugüne yetiştirmek için duşu 10 dakikada aldım HWŞDJWLDNWLDNEÇDMX

bu yüzden yorum yapıp oy verenleri tek tek öpücem ciddiyim!!!!
çok çok yorum görmek istiyoruuum
ama sadece yorum olsun diye yazılan a b c yorumlarından değil, düşüncelerinizi bilmek istiyorum arkadaşlaar♡♡
yorum sınırı koyacağım az kaldı :(

46k olmuş, slow update yapmanın zararı diyebilir miyiz bi önceki bölümde 40k olmay üzere demişim...

hepinizi çok çok öpüyorum, iyi geceler♡♡♡

Continue Reading

You'll Also Like

12.2M 590K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...
32.4K 1.3K 46
Bu kitap Yabani dizisinin 28. bölümünden sonra ASLAZ cephesinde yaşanan olayları konu aldığım bir kitaptır. Görmek istediğimiz fakat tüm beklentileri...
163K 17.1K 53
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...
81.4K 11.1K 15
taehyung'un en yakın arkadaşına karşı duyguları vardı.